Bu bir DOUBLE DASH AR&GE çalışmasıdır.
Bu çalışmada kapalı, duvarda asılı KUR'AN'I KERİMİ duvardan indirip, sayfalarını açıyoruz.
Çağdaş, yaşayan bir türkçe ile torunlarımıza iletiyoruz. Görevi dedelerimizden aldık, güncel türkçe kelimeleri kullanarak, anlaşılabilir bir tefsir haline getirdik.
001
AÇILIŞ/Açılış,
açan, özetleyen-FATİHA
1.Sevgi ve merhameti sonsuz olan Allah’ın
adıyla.
2. Bütün övgüler alemleri Yaratıp,
Besleyip doyuran, Yönlendiren Kudret'i olan Allah'a dır.
3. O' sevgi ve merhameti sonsuz olandır.
4. Mülkün, hesap gününün de sahibidir
O’.
5. Yalnız senin için çalışırız ve yalnız
senden yardım isteriz.
6. Bizi doğruluk ve dürüstlük yolunda,
7. Nimetlerle desteklediklerinle birlikte
yürüt, sapmışlarla ve öfkeni çekenlerle değil.
002
BOĞA/İnek-BAKARA
Sevgi
ve merhameti sonsuz olan Allah’ın adıyla.
1. Elif, Lam, Mim.
2. İşte sana korunup sakınanlar için
kılavuz olan bir kitap, onda kuşku, çelişme, tutarsızlık yoktur.
3.
Ki onlar, kitaba kalpten inanırlar, aralarında dayanışma içinde olurlar
kendilerine rızık olarak sunduklarımızdan başkalarına da pay çıkarırlar.
4. Yine onlar hem sana indirilene, hem de
senden öncekilere indirilmiş olana inanırlar. Geleceği de gereğince kavrayıp
anlayanlar onlardır.
5. İşte Yaratıp, Besleyip doyuran,
Yönlendiren Kudretlerinin gösterdiği yol üzerinde yürüyenler, gerçek anlamda
kurtuluşu bulanlar bunlardır.
6.
Şu bir gerçek ki, bunu yalanlayanları sen korkutsan da korkutmasan da
onlar için aynıdır, sana inanmazlar.
7.
Allah onların kalplerini ve kulaklarını kapatıp mühürlemiş, gözlerine de bir perde çekmiştir. Onlar için
korkunç bir azap öngörülmüştür.
8.
İnsanların bazıları vardır ki inanmadıkları halde "Allah'a ve
ahiret gününe inandık derler.”
9.
Allah'ı ve inanmış olanları aldatmaya kalkarlar, gerçekte ise onlar
kendi kendilerinden başkasını aldatmıyorlar ve bunun farkında değiller.
10. Onların kalplerinde bir hastalık vardır.
Allah onların hastalıklarını daha da artırmıştır. Onlar için yalancılık etmiş
olduklarından dolayı acıklı bir azap öngörülmüştür.
11. Onlara "yeryüzünde bozgunculuk
çıkarmayın" denildiğinde, "biz
ancak ıslah edicileriz" derler.
12. Dikkat edin, onlar bozguncuların ta
kendileridir de bunun bilincinde olmuyorlar,
13. Onlara "insanların iman ettiği
gibi siz de iman edin "denildiği vakit "yani biz de kafası çalışmayan
zavallılar gibi inanalım mı? " derler haberiniz olsun ki, asıl kafası çalışmayan
zavallılar onların kendileridir; fakat farkında değiller,
14. Bunlar iman etmiş olanlarla yüz yüze
geldikleri vakit "iman ettik" derler. Fakat şeytanlarıyla başbaşa
kaldıklarında "Biz sizinle beraberiz, gerçekte biz onlarla alay
ediyoruz" derler,
15. Allah da kendileriyle alay eder ve
onları taşkınlıkları içinde bırakır, bocalayıp dururlar,
16. İşte bunlar doğruluk ve aydınlığı
verip karanlık ve sapıklığı satın aldılar da ticaretleri hiçbir kazanç
sağlamadı, doğru yolu da bulamadılar.
17. Onların durumu şu kişinin durumuna
benzer; bir ateş yakmak istedi. Çevresini aydınlatır aydınlatmaz, Allah onların
ışığını giderdi ve onları karanlıklar içinde bıraktı; artık görmezler.
18. Sağırdırlar, dilsizdirler, kördürler.
Onlar artık dönmezler.
19. Ya da gökten boşalan bir yağmur haline
benzer ki, onda karanlıklar var, bir gök gürlemesi var, bir şimşek var.
Yıldırımlar yüzünden ölüm korkusuyla parmaklarını kulaklarına tıkarlar. Allah
Kitabın, ortaya koyduğu anlamlar, değerler ve kuralların karşısında yer
alanları çepeçevre kuşatmıştır.
20. Neredeyse gözlerini kapıverecek olan
şimşek, önlerini aydınlattığı zaman, onun ışığında yürürler. Üzerlerine
karanlık çökünce çakılıp kalırlar. Allah dileseydi elbette işitmelerini ve görmelerini
de alıp götürürdü. Kuşkusuz Allah her şeyi yapabilir.
21. Ey insanlar! Sizi ve sizden öncekileri
yaratan Yaratıp, Besleyip doyuran, Yönlendiren Kudret'inize kulluk edin ki
korunasınız.
22. O Yaratıp, Besleyip doyuran,
Yönlendiren Kudret'i ki yeri sizin için döşek ve göğü de bina yaptı. Gökten su
indirdi, onunla size rızk olarak çeşitli ürünler çıkardı. Artık bütün bunları
bildiğiniz halde, Allah'a ortak koşmayın.
23. Eğer kulumuza indirdiğimizden kuşku
içinde iseniz, hadi onun benzeri olan bir sure getirin! Allah dışındaki
tanıklarınızı da çağırın! Eğer doğru sözlü kişilerseniz...
24. Eğer yapamazsanız ki asla
yapamayacaksınız, o halde yakıtı insanlar ve taşlar olan, inkâr edenler için
hazırlanmış ateşten sakının.
25. İman edip barışa yönelik değerler
üretenlere, altlarından ırmaklar akan bahçelerin, kendilerine ait olacağını
müjdele. O bahçelerdeki herhangi birindeki meyvelerden rızık olarak her nasiplendiklerinde şöyle
diyeceklerdir, "İşte bu daha önce rızıklandırıldığımız şey", bu rızık
onlara buna benzer şekilde verilmişti. Onlar için orada tertemiz eşler de
vardır. Ve onlar orada sürekli kalacaktır.
26. Şu bir gerçek ki Allah, bir
sivrisineği hatta onun da üstündeki bir varlığı örnek göstermekten sıkılmaz.
Böyle bir durumda, inananlar bilirler ki, o Yaratıp, Besleyip doyuran,
Yönlendiren Kudret'lerinden bir gerçektir. Kitabın, ortaya koyduğu anlamlar,
değerler ve kuralların karşısında yer almış olanlar ise şöyle derler:
"Allah bunu örnek vermekle ne demek istedi?" Allah bu örnekle
birçoğunu saptırır, birçoğunu da onunla doğruya ve güzele kılavuzlar Allah
onunla fasıklardan başkasını saptırmaz.
27. O yoldan çıkanlar; Allah'la yaptıkları
anlaşmayı, onunla anlaşıp bağladıktan sonra bozanlardır. Allah'ın birleştirmesini
emrettiği şeyi dağıtır ve yeryüzünde bozgun çıkarırlar. İşte bunlar hüsrana
uğrayanlardır.
28. Allah'a nasıl nankörlük ediyorsunuz?
Siz ölülerdiniz O' sizi diriltti. Sizi yine öldürecek ve sonra diriltecektir.
Nihayet O'na döndürüleceksiniz.
29. O Allah’tır ki, yeryüzündekilerin
tümünü sizin için yarattı. Sonra göğe saltanat kurdu da onları yedi gök halinde
düzenledi. O Her şeyi Bilendir, her şeyi çok iyi bilir.
30. Bir zamanlar Yaratıp, Besleyip
doyuran, Yönlendiren Kudret'in meleklere: "Ben yeryüzünde bir halife
atayacağım demişti de onlar şöyle konuşmuşlardı; "Orada bozgunculuk
etmekte olan, kan döken birini mi atayacaksın? Oysaki bizler seni hamd ile
anıyor ve kutsayıp yüceltiyoruz." Allah şöyle dedi: "Şu bir gerçek ki
ben sizin bilmediklerinizi bilmekteyim.”
31. Ve Âdem’e isimlerin tümünü öğretti.
Sonra onları önce meleklere arz edip: "Haydi davanızda doğru iseniz
şunların isimlerini bana söyleyin." Dedi.
32. Dediler ki: " Sen yücesin, bizim,
senin bize öğrettiğinden başka bir bilgimiz yoktur. Sen yalnız sen Her şeyi
Bilen'sin, her şeyi en iyi şekilde sen bilirsin; Hâkim'sin her şeyin bütün
bilgeliklerine sahipsin.”
33. Allah dedi ki: "Ey Âdem bunlara
onların isimlerini haber ver." Âdem bunlara onların adlarını haber verince,
Allah şöyle buyurdu: " Ben size dememiş miydim ki, göklerin ve yerin
görmediğiniz bilgilerini en iyi bilenim. Ve ben sizin açığa vurduklarınızı da
saklaya geldiklerinizi de en iyi bilirim.”
34. Meleklere "Âdem’e secde
edin" demiştik. Hemen secde ettiler, yalnız iblis diretti, böbürlendi,
nankörlerden oldu.
35. Dedik ki "Ey Âdem, sen ve eşin
cennette oturun, ondan dilediğiniz yerde bol bol yeğin, ama şu ağaca
yaklaşmayın! Yoksa zalimlerden olursunuz.”
36. Derken şeytan onların ayağını kaydırdı,
içinde bulundukları yerden çıkardı. Dedik ki "Birbirinize düşman olarak
aşağıya inin. Belli bir süreye kadar yeryüzünde sizin için bir bekleme yeri ve
bir barınak vardır.”
37. Bunun üzerine Âdem, Yaratıp, Besleyip
doyuran, Yönlendiren Kudret'inden bazı kelimeler öğrenip belledi de O'na
yöneldi. O da onun tövbesini kabul etti. Gerçekten O Tevvap'dır, Rahimdir.
38. "Hepiniz oradan aşağıya
inin" dedik. "Yalnız size benden bir yol göstermem geldiği zaman, kim
benim gösterdiğim yola uyarsa artık onlara bir korku yoktur ve onlar
üzülmeyeceklerdir.”
39. "inkâr edip ayetlerimizi
yalanlayanlara gelince, onlar cehennemliktir. Onlar orada ebedi kalırlar.”
40. "Ey İsrailoğulları size verdiğim nimetleri
hatırlayın, bana verdiğiniz sözü tutun ki, ben de size verdiğim sözü tutayım.
Sadece benden korkun.”
41. "Sizin Yanınızda bulunanı
doğrulayıcı olarak indirmiş bulunduğum Kur’an’a inanın ve ilk inkâr eden siz
olmayın, benim ayetlerimi birkaç paraya satmayın ve benden sakının.”
42. "Doğruyu yanlışla karıştırmayın.”
Bilip durduğunuz halde gerçeği gizliyorsunuz.
43. "Birbirinize destek olun,
ihtiyacınızdan fazla olanını vererek arının, karşımda saygıyla eğilenlerle
beraber sizde eğilin.”
44. "Siz kitabı okuduğunuz halde
insanlara iyiliği emredip kendinize iyiliği unutuyor musunuz?”
45. " Sabırla güçlüklere direnerek,
duayla Allah’tan yardım dileyin. Hiç şüphesiz bu, kalbi ürperti duyanlardan
başkasına çok ağır gelir.”
46.
"O ürperti duyanlar Yaratıp, Besleyip doyuran, Yönlendiren Kudret'lerine
kavuşacaklarını düşünürler ve bilirler ki onlar, mutlaka O'na döneceklerdir.”
47. "Ey İsrailoğulları, size
lütfettiğim nimetimi, sizi âlemlere üstün kıldığımı hatırlayın.”
48. "Ve öyle bir günden korkun ki; o
gün hiç kimse kimsenin cezasını çekmez, kimse için torpil de kabul edilmez,
kimseden fidye de alınmaz ve onlara hiç bir yardım yapılmaz.”
49. "Sizi Firavun hanedanından
kurtardığımızı da hatırlayın. Hani onlar size azabın en çirkiniyle kötülük
ediyorlardı. Erkek çocuklarınızı boğazlıyorlar, kadınlarınızı diri
bırakıyorlardı ve bunda sizin için Yaratıp, Besleyip doyuran, Yönlendiren
Kudretinizden gelen büyük bir ıstırap ve imtihan vardı.”
50. "Hani önünüzde denizi yarmış,
sizi kurtarmış, Firavun hanedanını boğmuştuk. Siz de bunu bakıp görüyordunuz.”
51. "Ve Musa ile kırk gece için
sözleşmiştik de siz bunun ardından buzağıyı tanrı edinmiştiniz. Zulme
sapmıştınız siz.”
52. Belki şükredersiniz diye bunun
ardından da sizi affetmiştik.
53. İyiye güzele yol bulursunuz diye
Musa'ya Kitap ve Furkan vermiştik.
54. Musa toplumuna demişti ki: "Ey
toplumum, buzağıyı tanrı edinmenizle benliklerinize zulmettiniz. Hadi
yaratıcınıza tövbe edin de kendinizi temizleyip kurtarın. Böyle yapmanız
yaratıcınız katında daha iyidir; O sizin tövbelerinizi kabul eder. Çünkü O öyle
bağışlayıcı, öyle merhametlidir.
55. Bir zamanda "Ey Musa biz Allah'ı
açıkça görmedikçe sana inanmayız" demiştiniz de derhal sizi yıldırım
gürültüsü yakalamıştı. Sizde bunu görüyordunuz.
56. Sonra belki şükredersiniz diye sizi
ölümünüzden sonra diriltmiştik.
57. Bulutu üstünüze gölgelik çektik, size
kudret helvası ve bıldırcın indirdik. "Size verdiğimiz güzel rızklardan
yeğin." dedik. Ama onlar bize değil kendi kendilerine zulmediyorlardı.
58. Demiştik ki; "Şu kente girin,
oradan dilediğiniz yerde bol bol yeğin; secde ederek kapıdan girin ve `bizi
affet` deyin ki, biz sizin hatalarınızı bağışlayalım, biz güzel davrananlara
daha fazlasını da veririz.”
59. Ne var ki o zalimler, onu kendilerine
söylenenlerden başka bir sözle değiştirdiler. Biz de yaptıkları kötülüklerden
dolayı o zulmedenlerin üzerine gökten bir pislik indirdik.
60. Bir zaman da Musa kavmi için su istemişti.
"Asanla taşa vur" demiştik Bunun üzerine taştan on iki göze
fışkırmıştı. Her bölük kendi içecekleri pınarı bilmişti. "Allah'ın
rızkından yeğin, için ve yeryüzünde bozgunculuk yaparak saldırmayın"
demiştik.
61. Hani siz demiştiniz ki; "Ey Musa
biz bir çeşit yemeğe dayanamayacağız, bizim için Yaratıp, Besleyip doyuran,
Yönlendiren Kudret'ine dua et de bize yerin bitirdiği sebzesinden acurundan,
sarımsağından, mercimeğinden, soğanından çıkarsın." Musa "İyi olanı
daha aşağı olanla mı değiştirmek istiyorsunuz? Bir şehre inin orada size
istediğiniz var." demişti. Üzerlerine alçaklık ve yoksulluk damgası
vuruldu. Allah'ın gazabına uğradılar. Öyle oldu. Çünkü onlar, Allah’ın
ayetlerini inkâr ediyorlar ve haksız yere peygamberleri öldürüyorlardı. İsyana
daldıkları, sınırı aştıkları için bunu hak ettiler
62. Şüphesiz iman edenlerden,
Yahudilerden, Hıristiyanlardan ve Sabilerden her kim Allah'a ve geleceğe
inanır, iyi bir iş yaparsa elbette Allah katında kendilerine has ödülleri
vardır. Onlara korku yoktur, onlar üzülmeyeceklerdir.
63. Sina dağını şahit tutarak bir zamanlar
sizden söz almıştık. "Size verdiğimize kuvvetle tutunun ve içinde olanı
hatırlayın ki korunabilesiniz.”
64. Bunun ardından da yüz çevirip
döndünüz. Eğer Allah'ın size lütfu ve rahmeti olmasaydı, kesinlikle hüsrana
uğrayanlardan olacaktınız.
65. İçinizden cumartesi günü yasağını
çiğneyenleri elbette bilmişizdir. İşte onlara "Aşağılık maymunlar
olun" dedik.
66. Ve bu cezayı, önündekilere ve ardından
geleceklere ibret bir ceza, korunanlara da bir öğüt yaptık.
67. Musa kavmine: "Allah size bir
inek kesmenizi emrediyor. " Demişti.
"Bizimle alay mı ediyorsun?" dediler. "Cahillerden
olmaktan Allah'a sığınırım!." Dedi.
68. "Bizim için Yaratıp, Besleyip
doyuran, Yönlendiren Kudret'ne dua et, onun ne olduğunu bize açıklasın"
dediler. Dedi ki" O ne yaşlı ne de körpe, ikisinin ortasında bir inektir.
Haydi söyleneni yapın.”
69. Dediler ki "Bizim için Yaratıp,
Besleyip doyuran, Yönlendiren Kudret'ine dua et, onun nasıl bir şey olduğunu
bize açıklasın." Dedi: " O diyor ki rengi parlak, sarı bir inektir,
bakanlara sevinç verir.”
70. "Bizim için Yaratıp, Besleyip
doyuran, Yönlendiren Kudret'ine dua et, onun nasıl bir şey olduğunu bize
açıklasın. Zira o inek bizce başkaları ile karıştı ve biz Allah dilerse doğruya
ve güzele elbette kılavuzlanacağız.”
71. Musa dedi ki "O şöyle diyor; `O
henüz boyunduruk altına alınmamış bir inektir. Yeri sürmez, ekin sulamaz, çifte
koşulmamış, hiç alacası yok" ."İşte şimdi gerçeği getirdin"
deyip ineği boğazladılar, az daha yapmayacaklardı.
72. Hani siz, bir adam öldürmüştünüz de
onun katili hakkında birbirinizle atışmıştınız. Oysa Allah gizlediğinizi ortaya
çıkaracaktı.
73. Onun için " O ineğin bir parçası
ile öldürülene vurun" demiştik. İşte Allah böylece ölüyü diriltir, size
ayetlerini gösterir ki düşünesiniz.
74. Sonra kalpleriniz yine katılaştı, taş
gibi hatta daha da katı oldu. Taşların bazıları vardır ki; kendisinden ırmaklar
fışkırır, bazıları yarılır su çıkar, bazıları Allah korkusundan aşağıya düşer.
Allah yapıp durduklarınızdan bilmez değildir.
75. Bunların size inanacaklarını umuyor
musunuz? Oysa onlardan bir takımı Allah'ın sözünü dinliyorlar, ona akılları
yattıktan sonra, bilerek onu tahrif ediyorlardı.
76. İnanmış olanlarla karşılaştıklarında
"İnandık" diyorlardı, bir birleriyle yalnız kaldıklarında
"Allah'ın size açtığını, Yaratıp, Besleyip doyuran, Yönlendiren Kudretiniz
katında sizinle tartışmada delil olarak kullansınlar diye mi onlara
söylüyorsunuz? Bunu akıl etmiyor musunuz ?" diyorlardı.
77. Allah'ın onların gizlediklerini de
açıkladıklarını da bildiğini bilmiyorlar mı?
78. İçlerinde Tevrat'ı okumayı bilmeyenler
var, Kitabı da bilmezler, sadece anlamını bilmeden, okumayı bilirler. Onlar
sadece bildiklerini sanırlar.
79. Yazıklar olsun o kişilere; kitabı
elleriyle yazıp, sonra da onu az bir değere değişmek için "Bu Allah
katındandır" diyenler. Vay ellerinin yazdıklarına, vay onların kazandıklarına!
80. "Ateş bize sadece sayılı bir kaç
gün değecektir." derler. De ki: "Allah’tan bir söz mü aldınız? Allah
sözünden asla caymayacaktır. Yoksa Allah hakkında bilmediğiniz bir şey mi
söylüyorsunuz ?”
81. "Hayır öyle değil! Kötü suçları işleyip,
o suçun kendilerini kuşattığı kimseler; işte onlar cehennemliklerdir, onlar
orada temellidirler.”
82. "İnanıp yararlı işler yapan
kimseler cennetlik olanlardır. Onlar da orada temellidirler.”
83. İsrail oğullarından "Allah’tan
başkasına kulluk etmeyin, anne ve babaya, akrabaya, yetime, yoksullara iyilik
edin, insanlara güzeli ve güzelliği söyleyin. Dayanışma, yardımlaşma içinde
olun. İhtiyaçtan fazlasını vererek arının." diye söz almıştık. Sonra siz,
pek azınız müstesna, sırt çevirdiniz. Hala da yüz çevirip duruyorsunuz.
84. Sizden şu sözü de almıştık. Kanınızı
dökmeyeceksiniz, birbirinizi yurtlarından çıkarmayacaksınız. Bunu kabul
etmiştiniz. Hala da buna şahitsiniz.
85. Bütün bunlardan sonra sizler;
birbirinizi öldüren, aranızdan bir kısmını memleketlerinden çıkaran, onlara
karşı günah ve düşmanlıkta birleşen, onları yurtlarından çıkarmak haramken,
esir olarak size geldiklerinde fidyelerini vermeye kalkan kimselersiniz.
Kitabın bir kısmına inanıp bir kısmını inkâr mı ediyorsunuz? Aranızda böyle
yapanın cezası şimdiki yaşamlarında rezil olmaktır. Gelecek günlerde azabın en
şiddetlisine de onlar uğratılacaklardır. Allah yaptıklarınızdan gafil değildir.
86. İşte onlar gelecek hayatı satıp,
şimdiki hayatı satın alan kimselerdir. Bu yüzden azapları hafifletilmez ve
onlara hiç yardım edilmez.
87. And olsun ki Musa'ya kitabı verdik,
arkasından peygamberler gönderdik. Meryem oğlu İsa'ya da açık deliller verdik.
Onu tertemiz bir ruhla destekledik. Ne zaman ki, bir peygamber, size canınızın
istemediği bir şey getirdiyse büyüklük taslamadınız mı? Kimini yalanlıyor
kimini öldürüyordunuz?
88. "Kalplerimiz perdelidir"
dediler. Hayır, Allah inkârlarından dolayı onları lanetlemiştir. Onların pek
azı inanırlar.
89. Allah katından onlara, kendilerinde
olanı tasdik eden Kitap geldi. Onlar bundan öncekileri inkâr edenlere karşı,
kendilerine yardım gelmesini beklerken, bildikleri gelince onu inkâr ettiler.
Allah'ın laneti inkâr edenlerin üzerine olsun.
90. Allah'ın kullarından dilediğine
lütfunun eseri olarak indirdiğini çekemeyerek, Allah'ın vahyettiğini inkâr
etmeleri uğruna öz benliklerini sattıkları şey ne çirkindir. Bu yüzden gazap
üstüne gazaba çarpıldılar. inkâr edenler için alçaltıcı bir azap vardır.
91. Onlara "Allah'ın indirmiş
olduğuna inanın" denildiğinde, "Bize indirilene inanırız" deyip
ondan sonra gelen ve ellerinde bulunanı tasdik edeni inkâr ederler. Onlara
"madem inanıyordunuz, niçin daha önce Allah'ın peygamberlerini
öldürüyordunuz?" diye sor.
92. And olsun ki Musa size ayetler
getirdi, sonra ardından buzağıyı ilah edinmiştiniz. Sizler zalimlersiniz.
93. Hani Tur'u üzerinize kaldırmış ve
sizden kesin söz almıştık. Demiştik ki: "Size verdiğimize kuvvetle sarılın
ve dinleyin." Dediler ki;
"İşittik ve karşı geldik." İnkâr ettiler! Bu yüzden buzağı
sevgisi kalplerine sindirildi. De ki "Eğer inanmışsanız, inancınız size ne
kötü şeyler emrediyor?”
94. De ki "Eğer ahiret yurdu Allah
katında başkalarına değil de yalnız size mahsus ise ve eğer doğru sözlü iseniz,
ölümü dilesenize!”
95. Fakat ellerinin yapıp öne sürdüğü
işlerden dolayı ölümü asla istemezler. Allah zalimleri çok iyi bilmektedir.
96. Onları insanların hayata en düşkünü,
bulacaksın, şirke batanlardan bile... Her biri bin yıl yaşasın ister. Oysa uzun
yaşamaları onları azaptan uzaklaştırmaz. Allah yapmakta olduklarınızı çok iyi
görmektedir.
97. De ki" Allah'ın izniyle Kur’an’ı,
kendinden öncekileri doğrulayıcı ve inananlara yol gösterici olarak senin kalbine
indirdiği için kim Cebrail'e düşman olursa,
98. Kim Allah'a, meleklerine,
peygamberlerine, Cebrail'e ve Mikail'e düşman olursa bilsin ki Allah da inkâr
edenlerin düşmanıdır.”
99. Ant olsun sana açık seçik ayetleri
indirdik, onları yoldan çıkmış olanlardan başkası inkâr etmez.
100. Onlar, ne zaman bir anlaşma
yaptılarsa, onlardan bir grup o anlaşmayı bozmadı mı? Zaten onların çoğu
inanmazlar.
101. Allah katından ellerinde olanı
doğrulayan bir peygamber onlara gelince, kitap verilenlerden bir grup,
bilmiyorlarmış gibi, Allah'ın kitabını arkalarına attılar.
102. Onlar Süleyman'ın mülkü hakkında,
şeytanların uydurdukları sözlere uydular. Oysa Süleyman kitabın, ortaya koyduğu
anlamlar, değerler ve kuralların karşısında yer alanlardan değildi. Fakat
şeytanlar kitabın, ortaya koyduğu anlamlar, değerler ve kuralların karşısında
yer aldılar. Bunların yerine insanlara büyüyü öğretiyorlardı. Babil'de Harut ve
Marut adlı meleklere indirilenin büyü olduğunu sanıyorlardı. Hâlbuki onlar "Biz
bir sınamayız, sakın kitabın, ortaya koyduğu anlamlar, değerler ve kuralların
karşısında yer almayın." demedikçe kimseye bir şey öğretmiyorlardı. Fakat
bunlar, onlardan erkekle karısının arasını açacak şeyler öğreniyorlardı. Ama
onlar Allah'ın izni olmadan hiç kimseye zarar veremezler. Onlar kendilerine
yarar vereni değil, zarar vereni öğreniyorlardı. Ant olsun ki onu satın alanın,
ahirette bir nasibi olmadığını gayet iyi biliyorlardı. Vicdanlarını sattıkları
şey ne kötüdür, keşke bilselerdi!
103. Onlar inanıp sakınsalardı, Allah
katından olan sevap elbette daha kıymetli olurdu. Keşke bilselerdi.
104. Ey İman edenler "Bizi davar gibi
güt?" demeyin. "Bizi gözet!" deyin ve dinleyin. Kitabın, ortaya
koyduğu anlamlar, değerler ve kuralların karşısında yer alanlar için acı bir
azap vardır.
105. Önceki çağlardan kendilerine kitap
verilenlerden; Kitabın ortaya koyduğu anlamlar, değerler ve kurallarını
gizlemek isteyenler ve Allah'ın yerine başkalarını ortak edinenler, Yaratıp,
Besleyip doyuran, Yönlendiren Kudret'inizden size bir iyilik gelmesini
istemezler. Halbuki Allah layık gördüğüne iyilik ve güzellikler lütfeder, Allah
büyük lütuf sahibidir.
106. Biz herhangi bir mesajı yenilemek
veya kaldırmak istersek, onun yerine daha güncelini veya benzerini getiririz.
Allah'ın her şeye gücünün yettiğini bilmez misin?
107. Allah'ın göklerin ve yerin Hükümdarı
olduğunu bilmez misin? Sizler için Allah'tan başka bir dost ve bir yardımcı
yoktur.
108. Yoksa siz de peygamberinizden daha
önce Musa'dan istendiği gibi bir takım isteklerde bulunmak mı istiyorsunuz?
İmanı inkârla değiştiren şüphesiz doğru yoldan sapmış olur.
109. Önceki çağlardan kendilerine kitap
verilenlerin çoğu, gerçek kendilerine belli olduktan sonra içlerindeki hasetten
ötürü, sizin inandıktan sonra inkâr etmenizi isterler. Allah'ın emri gelene
kadar onları affedin, hoş görün. Allah şüphesiz her şeye gücü yetendir.
110. Yardımlaşma, dayanışma faaliyeti
içinde olun, ihtiyacınızdan fazlasını vererek arının, kendiniz için yapıp
gönderdiğiniz her hayrı, Allah yanında bulursunuz, Allah yaptıklarınızı görür.
111. "Yahudi yahut Hıristiyan olandan
başkası cennete girmeyecek" dediler. Bu onların kuruntusudur. De ki
"Doğru iseniz delilinizi getirin.”
112. Hayır. Kim işini güzel yaparak özünü
Allah'a teslim ederse, onun mükâfatı, Yaratıp, Besleyip doyuran, Yönlendiren
Kudret'inin yanındadır. Onlara korku yoktur ve onlar üzülmeyeceklerdir.
113. Yahudiler "Hıristiyanlığın
temeli yoktur." dediler. Hıristiyanlar "Yahudiliğin temeli
yoktur" dediler. Oysa onlar kitaplarını okuyorlar. Bilgisizler de tıpkı
onların söylediklerini söylemişlerdir. Allah ayağa kalkış günü onların
anlaşmazlığa düştükleri şeylerde onların arasında hüküm verecektir.
114. Allah'ın mescitlerinde, Allah adının
anılmasına engel olan ve onların harap olmasına çalışandan daha zalim kim
vardır? Bunların, oralara korka korka girmeleri gerekir. Bunlar için rezillik,
ahrette de büyük azap vardır.
115. Doğu da batı da Allah'ındır. Nereye
dönerseniz Allah'ın yüzü oradadır. Doğrusu Allah her şeyi kaplar ve her şeyi
bilir.
116. "Allah oğul edindi"
dediler, asla Allah bundan uzaktır, göklerde ve yerde olanlar O'nundur. Hepsi
O'nun önünde boyun bükmektedirler.
117. O, göklerin ve yerin yaratıcısıdır.
Bir şeyi yaratmak istedi mi, ona "ol" der o da hemen oluverir.
118. Bilmeyenler:" Allah bizimle
konuşmalı, ya da bize bir ayet gelmeli değil miydi? Dediler. Onlardan öncekiler
de tıpkı onların dedikleri gibi dediler. Kalpleri birbirine benzedi. Biz ayetleri
gerçekleri iyice bilmek isteyenlere açıkladık.
119. Doğrusu, biz seni gerçekle,
müjdeleyici ve uyarıcı olarak gönderdik. Cehennem halkından sen sorumlu
değilsin.
120. Onların milletine uymadıkça Yahudiler
ve Hıristiyanlar senden hoşnut olmayacaklardır. Onlara de ki; " Allah'ın
kılavuzluğu, erdirici kılavuzluğun ta kendisidir". İlimden sana ulaşan
nasipten sonra bunların boş ve iğreti arzularına uyarsan, Allah katından ne bir
velin olur ne bir yardımcın.
121. Kendilerine verdiğimiz kitabı hakkını
vererek okuyanlar var ya, işte ona ancak onlar inanırlar. Onu inkâr edenler ise
kaybedenlerdir.
122. Ey İsrailoğulları! Size verdiğim
nimeti ve sizi âlemlere üstün kılmış olduğumu hatırlayın.
123. Kimsenin kimseden faydalanamayacağı,
fidye alınmayacak, şefaat kabul edilmeyecek ve yardım görülmeyecek günden
korkun.
124. Yaratıp, Besleyip doyuran,
Yönlendiren Kudret'i İbrahim'i birtakım emirlerle denemiş, o da onları yerine
getirmişti. Allah, "Seni insanlara önder kılacağım" demişti. "Soyumdan
da" deyince, "Zalimler benim ahdime erişemez" demişti.
125. Kâbe’yi insanlar için toplanma ve
güven yeri kılmıştık. İbrahim'in makamını güven yeri edinin, dedik. Evimi
ziyaret edenler, kendini ibadete verenler, saygıyla eğilen ve secde edenler
için temiz tutun diye İbrahim ve İsmail'e emir verdik.
126. İbrahim "Yaratıp, Besleyip
doyuran, Yönlendiren Kudret'im! Burasını emin bir şehir kıl, halkından, Allah'a
ve ahiret gününe inananları ürünlerle rızıklandır." demişti. Yaratıp, Besleyip
doyuran, Yönlendiren Kudret'i "inkâr edeni dahi az bir süre geçindirir,
sonra onu cehennem azabına uğramak zorunda bırakırım, ne kötü sonuç"
demişti.
127. İbrahim ve İsmail Kâbe’nin
temellerini yükseltiyorlardı. "Yaratıp, Besleyip doyuran, Yönlendiren
Kudretimiz yaptığımızı kabul buyur, Sen hem işitir hem bilirsin" dediler.
128. "Yaratıp, Besleyip doyuran,
Yönlendiren Kudretimiz ikimizi de sana teslim olanlardan yap, neslimizden de
sana teslim olan bir topluluk çıkar; bize çalışma yerlerimizi göster. Tövbemizi
kabul et zira tövbeleri kabul eden, sevgi ve merhameti sonsuz olan sensin.”
129. "Yaratıp, Besleyip doyuran,
Yönlendiren Kudretimiz, onlara kendi içlerinden, senin ayetlerini kendilerine
okuyacak, onlara kitabı ve bilgeliği öğretecek, onları temizleyecek bir elçi
gönder. Doğrusu yücelik ve bilgelik sahibi sensin.”
130. Kendini bilmezden başkası İbrahim'in
dininden yüz çevirmez. Ant olsun ki dünyada onu seçtik, şüphesiz o ahrette de
iyilerdendir.
131. Yaratıp, Besleyip doyuran,
Yönlendiren Kudret'i ona "Allah'a teslim ol!" demişti, "
İnsanların/Âlemlerin Yaratıp, Besleyip doyuran, Yönlendiren Kudret'ine teslim
oldum" dedi.
132. İbrahim de bunu kendi oğullarına
vasiyet etti. Yakup da: "Oğullarım Allah sizin için o dini seçti, bundan
dolayı {sadece Allah'a teslim olanlar} olarak ölünüz" dedi.
133. Yoksa siz, Yakup’a ölüm hali
geldiğinde orada mı idiniz? O zaman Yakup oğullarına: "Benden sonra neye
kulluk edeceksiniz?" demişti. "Senin tanrın ve ataların İbrahim, İsmail
ve İshak'ın tanrısı olan tek Tanrıya kulluk edeceğiz, biz ona teslim
olanlarız" dediler.
134. Onlar bir ümmet idi gelip geçti.
Onların kazandıkları kendilerine sizin kazandıklarınız size aittir. Siz onların
yaptıklarından sorulmazsınız.
135. "Yahudi veya Hıristiyan olun ki
doğru yolu bulabilesiniz" dediler. De ki: "Hayır, biz doğruya
yönelmiş olan İbrahim dinine uyarız. O Allah'a ortak koşanlardan değildi.”
136. "Allah'a, bize gönderilene,
İbrahim'e, İsmail'e, İshak'a, Yakup’a ve torunlarına gönderilene, Musa ve
İsa'ya verilene, Yaratıp, Besleyip doyuran, Yönlendiren Kudret'leri tarafından
peygamberlere verilene, onları birbirinden ayırt etmeyerek inandık, biz O'na
teslim olanlarız" deyin.
137. Sizin inanmış olduğunuz gibi inanmış
olsalar, doğru yolda olurlar. Yüz çevirirlerse şüphesiz onlar çıkmazda
kalırlar. Onlara karşı sana Allah yetecektir. O işitir ve bilir.
138. Allah'ın boyasına bürünün. Allah'ın
boyasının renginden daha güzel boyası olan kim vardır? "Biz O'na kulluk
ederiz" deyin.
139. De ki; "Bizim ve sizin Yaratıp,
Besleyip doyuran, Yönlendiren Kudret'iniz olan Allah hakkında bizimle
tartışıyor musunuz? Bizim yaptıklarımız kendimize, sizin yaptıklarınız
kendinize aittir. Biz O'na karşı samimiyizdir.”
140. Yoksa İbrahim, İsmail, İshak, Yakup
ve torunlarının Yahudi veya Hristiyan olduklarını mı söylüyorsunuz? Peki, siz
mi yoksa Allah mı daha iyi bilir? Allah tarafından kendisine bildirilen bir
gerçeği gizleyenden daha zalim kim vardır? Allah yaptıklarınızdan gafil
değildir.
141. Onlar geçmiş birer ümmettiler.
Kazandıkları kendilerine, sizin kazandıklarınız sizedir. Onların yapmış
oluklarından sorumlu değilsiniz.
142. İnsanların bazı düşüncesizleri:
"Yöneldikleri kıbleden onları çeviren nedir?" diyecekler. De ki
:"Doğu da batı da Allah'ındır. O layık gördüğünü doğru yola eriştirir.”
143. İşte böyle sizi merkezi bir topluluk
yaptık. Peygamber size örnek ve öncü olacak, siz de insanlara örnek ve öncü
olacaksınız. Senin yöneldiğin yönü
kıble yaptık ki peygambere uyanları, uymayanlardan ayıralım. Bu canı gönülden
Allah'la yürüyen kimselerden başkasına bu ağır gelir. Allah çalışmalarınızı
boşa çıkaracak değildir. Doğrusu Allah insanlara şefkat gösterir, merhamet
eder.
144. Yüzünü göğe çevirip durduğunu
görüyoruz. Hoşnut olacağın kıbleye seni, ey Muhammet elbette çevireceğiz.
Yüzünü Kabe'nin semtine çevir. Siz hepiniz nerede olursanız olunuz yüzlerinizi onun yönüne çevirin. Daha önce
kitap verilenler, bunun Rablerinden bir
gerçek olduğunu bilirler. Allah onların yaptıklarından gafil değildir.
145. Sen, önceki çağlarda kendilerine
kitap verilenlere her türlü delili getirsen, yine de senin kıblene uymazlar.
Sen de onların kıblesine uyacak değilsin. Onlar birbirlerinin kıblesine de
uymazlar. And olsun ki, eğer sana gelen ilimden sonra onların heveslerine
uyarsan, şüphesiz o zaman zulmedenlerden olursun.
146. Kendilerine Kitap verdiklerimiz, onu,
oğullarını tanıdıkları gibi tanırlar. Onlardan bir takımı, doğruyu bile bile
hakkı gizlerler.
147. Gerçek olan Yaratıp, Besleyip
doyuran, Yönlendiren Kudretinden gelendir, sakın şüphelenenlerden olma.
148. Herkesin yöneldiği bir yön vardır.
İyi ve güzel işlerde birbirinizle yarışın. Nerede olursanız olun Allah sizi bir
araya toplar. Allah şüphesiz her şeye kadirdir.
149. Her nereden yola çıkarsan çık, yüzünü
Kabe semtine çevir, şüphesiz bu emir Yaratıp, Besleyip doyuran, Yönlendiren
Kudretinden sana gelen bir gerçektir. Allah yaptıklarınızdan gafil değildir.
150. Her nereden yola çıkarsan çık, yüzünü
Kabe semtine çevir. Nerede olursanız olun, yüzünüzü o yana çevirin ki,
aralarından haksızlık edenler müstesna, insanların aleyhinizde bir delili
bulunmasın. Sakın, bu hususta onlardan korkmayın. Yalnız benden korkun. Böylece
size olan nimetimi tamamlayayım, böylece doğru yolu bulabilesiniz.
151. Nitekim biz size, aranızdan
ayetlerimizi okuyacak, sizi ter temiz yaşatacak, size kitabı ve bilgeliği
öğretecek ve bilmediklerinizi size bildirecek bir peygamber gönderdik.
152. Artık Beni anın, Ben de sizi anayım;
Bana şükredin nankörlük etmeyin.
153. Ey inananlar! Sabır ve salatla yardım
dileyin. Allah muhakkak ki sabredenlerle beraberdir.
154. Allah yolunda öldürülenlere
"ölüdür" demeyin, zira onlar diridirler siz farkında değilsiniz.
155. Muhakkak sizi biraz korku, biraz
açlık ve mallardan, nefislerden ürünlerden biraz eksiltmekle deneriz,
sabredenlere müjde et.
156. Onlara bir musibet geldiğinde: “ Biz
Allah içiniz ve elbette O'na döneceğiz" derler.
157. Yaratıp, Besleyip doyuran,
Yönlendiren Kudret'lerinden bağışlanma, sevgi ve merhamet onlaradır. Doğru yolu
bulanlar da onlardır.
158. Şüphesiz Safa (ADEM TEPESİ) ile Merve (HAVVA TEPESİ) Allah'ın koyduğu
sembollerindendir. Kim Kebeyi ziyaret eder veya kısa bir ziyaret yaparsa, bu iki tepeyi de ziyaret
etmesinde bir sakınca yoktur. Kim gönülden iyilik yaparsa karşılığını görür.
Doğrusu Allah şükrün karşılığını verir ve bilir.
159. İndirdiğimiz açık belgelerle, kılavuz
mesajı; Biz onu Kitap'da ayan beyan gösterdikten sonra gizleyenler var ya,
onlara hem Allah lanet eder hem diğer lanet okuyanlar lanet ederler.
160. Ancak tövbe edenler, ıslah olanlar ve
gerçeği ortaya koyanlar müstesna; işte onların tövbesini kabul ederim. Ben
tövbeleri kabul ve merhamet ederim.
161. Ayetlerimizi inkâr edip de o halde
ölenler var ya; İşte Allah'ın, meleklerin, insanların hepsinin laneti
onlaradır.
162. Sürekli lanetin içindedirler,
onlardan azap hafifletilmez ve onların azabı geciktirilmez.
163. Tanrınız bir tek Tanrı’dır. Allah'tan
başka ilah yoktur. O'nun sevgi ve merhameti sonsuzdur.
164. Göklerin ve yerin yaratılmasında,
gece ile gündüzün birbiri ardınca gelmesinde, insanların faydasına olan şeyleri
denizde taşıyıp giden gemilerde, Allah'ın gökten su indirip onunla ölmüş olan
yeri dirilterek, üzerine her çeşit canlıyı yaymasında, rüzgârları ve yer ile
gök arasında emre hazır bekleyen bulutları evirip çevirmesinde elbette düşünen
bir topluluk için deliller vardır.
165. İnsanlar arasında Allah’ı bırakıp
O'na koştukları eşleri tanrı olarak benimseyenler ve onları, Allah'ı
severcesine sevenler vardır. Kitabın
ortaya koyduğu anlamlar, değerler ve kurallar bütününü içtenlikle
benimseyenlerin Allah'ı sevmesi ise hepsinden kuvvetlidir. Zulmedenler, azabı
gördükleri zaman, bütün kuvvetin Allah'a ait olduğunu ve Allah'ın azabının
şiddetli olduğunu keşke bilseler.
166. Nitekim kendilerine uyulanlar, azabı
görünce uyanlardan uzaklaşacaklar ve aralarındaki bağlar kopacaktır.
167. Uyanlar "Keşke bizim için
dünyaya bir dönüş olsa da, bizden uzaklaştıkları gibi biz de onlardan
uzaklaşsak" derler. Böylece Allah onlara, hasretini çekmeleri için
işlerini gösterir. Onlar cehennemden çıkmayacaklardır.
168. Ey insanlar! Yeryüzünde temiz ve
helal şeylerden yeğin, Şeytana ayak uydurmayın, zira o sizin için apaçık bir
düşmandır.
169. O size, kötülüğü, hayâsızlığı,
Allah'a karşı da bilmediğinizi söylemenizi emreder.
170. Onlara: "Allah'ın indirdiğine
uyun" denilince, "Hayır atalarımızın üzerinde bulduğumuz şeye
uyarız" derler; ya ataları bir şey akıl edemeyen ve doğru yolda olmayan
kişiler idiyseler.
171. İnkâr edenlerin durumu, bağırıp
çağırma dışında bir şeyi işitmeyen varlıklara haykıranın durumu gibidir.
Sağırdırlar, dilsizdirler, kördürler bu yüzden akıl edemezler.
172. Ey inananlar! Sizi
rızıklandırdığımızın temizlerinden yiyin; yalnız Allah'a kulluk ediyorsanız,
O'na şükredin.
173. Allah size leşi, kanı, domuz etini,
Allah’tan başkası adına kesileni haram kılmıştır. Ama darda kalana, başkasının
payına el uzatmamak ve zaruret miktarını aşmamak üzere günah sayılmaz. Çünkü
Allah bağışlayandır, merhamet edendir.
174. Gerçekten, Allah'ın Kitap 'tan
indirdiğini gizleyip, onu az bir değere değişenler var ya, onların karınlarına
tıkındıkları ancak ateştir. Allah ayağa kalkış günü onlarla konuşmaz ve onları
günahlarından arıtmaz. Onlara elem verici azap vardır.
175. Onlar doğruluğu, sapıklıkla,
affedilmeyi, azapla değişenlerdir. Onlar ateşe karşı ne kadar da dayanıklıdırlar!
176. Bu da Allah'ın Kitabı doğru olarak
indirmesinden meydana geliyor. Kitap hakkında ayrılığa düşenler doğrusu derin
bir çıkmazdadırlar.
177. Yüzlerinizi doğuya ve batıya
çevirmeniz iyi olmak demek değildir. Lakin iyi olan; Allah'a, ahiret gününe,
meleklere, Kitaba, peygamberlere inanan, O'nun sevgisiyle, yakınlarına,
yetimlere, düşkünlere, yolculara,
yoksullara ve kölelere severek mal veren, yardımlaşma, dayanışma faaliyetini
ayağa kaldıran, ihtiyaçtan fazlasını vererek arınan ve sözlerinin eri olanlar,
zorda, darda ve savaş alanında
sabredenlerdir. İşte onlar doğru olanlardır ve sakınanlar ancak onlardır.
178. Ey inananlar! Öldürülenler hakkında
size kısas farz kılındı. Hür ile hür insan, köle ile köle ve kadın ile kadın.
Ölenin kardeşi tarafından kendisi bağışlanmışsa, öldürene, örfe uymak ve ona
güzellikle diyet ödemek gerekir. Bu Yaratıp, Besleyip doyuran, Yönlendiren
Kudret'inizden bir hafifletme ve rahmettir. Bundan sonra tecavüzde bulunana
elem verici azap vardır.
179. Ey akıl sahipleri! Kısas da sizin
için hayat vardır. Artık Allah'a karşı gelmekten sakınırsınız.
180. Birinize ölüm geldiği zaman, eğer mal
bırakıyorsa, ana babaya, yakınlara uygun bir tarzda vasiyet etmesi, Allah’tan
korkanlara bir borç olarak size farz
kılındı.
181. Vasiyeti işittikten sonra değiştiren
olursa, bunun günahı değiştirenlerin üzerinedir. Allah şüphesiz işitir ve
bilir.
182. Kim vasiyet edenin yanılacağından
veya günaha gireceğinden endişe duyup, ilgililerin arasını düzeltirse ona günah
yoktur. Allah şüphesiz bağışlar ve merhamet eder.
183. Ey inananlar! Oruç sizden öncekilere
farz kılındığı gibi, Allah'a karşı gelmekten sakınasınız diye sayılı günlerde
size de farz kılındı.
184. İçinizden hasta olan veya yolculukta bulunan,
tutamadığı günlerin sayısınca diğer günlerde tutar. Oruca dayanamayanlar, bir
düşkünü doyuracak kadar fidye verirler. Kim gönülden iyilik yaparsa o iyilik
kendisinedir. Oruç tutmanız, eğer bilirseniz sizin için hayırlıdır.
185. Ramazan ayı ki onda Kur'an, insanlara
yol gösterici ve doğruyu yanlıştan ayırıcı belgeler olarak indirildi. Sizden bu
aya ulaşanınız onu oruçlu geçirsin. Hasta veya yolculukta olan, tutamadığı
günler kadar diğer günlerde tutsun. Allah size kolaylık ister, zorluk istemez.
Sayıyı tamamlamanızı, size doğru yolu gösterdiğinden dolayı Allah'ı
yüceltmenizi ve şükretmenizi ister.
186. Ey Muhammet! Kullarım sana beni
sorarlarsa, bilsinler ki ben şüphesiz, onlara yakınım. Bana dua eden kimse,
bana dua ettiği zaman onun duasına karşılık veririm. O halde onlar da bana
inansınlar ki doğru yolda yürüyenler olsunlar.
187. Oruç gecesi kadınlarınıza yaklaşmak
size helal kılındı. Onlar sizin örtünüz, sizde onların örtülerisiniz. Allah
nefsinize güvenemeyeceğinizi biliyordu, bu sebeple tövbenizi kabul buyurup sizi
affetti. Artık onlara yaklaşabilirsiniz, Allah'ın sizin için takdir ettiğini
dileyin. Tan yerinde beyaz iplik, siyah iplikten sizce ayırt edilinceye kadar
yiyin, için, sonra orucu geceye kadar tamamlayın. Mescitlerde ibadete çekilmiş
iken kadınlara yaklaşmayın. Bunlar Allah'ın yasalarıdır. Allah insanlara
ayetlerini böyle açıklar ki korunup sakınsınlar.
188. Birde aranızda mallarınızı haksız ve
uydurma yollarla yemeyin. İnsanların mallarından bir kısmını bile bile günah
ile yemek için o malları Hâkimlere rüşvet olarak vermeyin.
189. Sana ayın evrelerinden soruyorlar.
Onlara söyle: "Onlar, insanlar ve hac için zaman ölçüleridir." İyilik
asla evlere arkalarından girmeniz değildir. Bilakis iyilik, sakınmaktır. Evlere
kapılarından girin. Sakının ki kurtuluşa eresiniz, umduğunuzu bulasınız.
190. Size savaş açanlarla, siz de Allah
yolunda savaşın; aşırı gitmeyin, doğrusu Allah aşırı gidenleri sevmez.
191. Sizi öldürmeye kalkanları siz de
yakaladığınız yerde öldürün. Sizi sürdükleri yerden siz de onları sürün. Baskı
ve zorbalık, öldürmekten daha kötüdür. Kabe’de onlar size savaş açmadıkça, siz
de onlarla savaşmayın. Eğer onlar size karşı savaşırlarsa, siz de onlarla
savaşın. İşte zorbalara verilecek karşılık budur.
192. Eğer onlar savaştan vazgeçerlerse
onları bağışlayın. Şüphesiz Allah bağışlar ve merhamet eder.
193. Fitne kalmayıp, yalnız Allah'ın dini
ortada kalana kadar onlarla savaşın. Eğer vazgeçerlerse sataşmayın.
Zulmedenlerden başkasına düşmanlık yoktur.
194- Savaşın haram olduğu aylarda, size saldıranlara
karşılığını verin. Dokunulmazlıklar karşılıklıdır. Kim size saldırırsa,
siz de ona misilleme yapın. Allah'ı kalkan edinin; bilin ki Allah,
kendisini kalkan edinenlerle beraberdir.
195. Allah yolunda sarf edin. Kendinizi kendi elinizle bitirmeyin. İşlerinizi iyi yapın. Şüphesiz Allah iyi iş yapanları sever.
196. Başladığınız Kabe'yi ziyaret veya
kısa ziyareti Allah için tamamlayın. İsteyip de gidemezseniz kolayınıza gelen
bir kurban gönderin. Kurban yerine ulaşıncaya kadar başlarınızı tıraş etmeyin.
İçinizde hasta olan veya başından rahatsız bulunan varsa fidye olarak ya oruç
tutması, ya karşılıksız yardım vermesi, ya da kurban kesmesi gerekir. Güven
içinde olursanız, Kabe'yi ziyarete kadar kısa ziyaretten faydalanabilen kimseye
kolayına gelen bir kurban kesmek, bulamayana ziyaret esnasında- üç gün, ve
döndüğünde yedi gün ki tam on gündür-,oruç tutmak gerekir. Bu ailesi Kabe
civarında oturmayanlar içindir. Allah’tan sakının ve Allah'ın cezasının
şiddetli olacağını bilin.
197. Kabe'yi ziyaret bilinen aydadır. O
ayda Kabe'yi ziyarete gelen kimse bilmelidir ki, ziyaret sırasında kadına
yaklaşmak, sövüşmek, dövüşmek yoktur. Ne iyilik yaparsanız Allah onu bilir.
Kendinize azık edinin, şüphe yok ki azığın en iyisi Allah korkusudur. Ey akıl
sahipleri! Benden korkun.
198. Yaratıp, Besleyip doyuran,
Yönlendiren Kudret'inizden refah istemenizde bir engel yoktur. Birbirinizle
tanışma yerindeki toplantıdan çıktığınızda, Allah'ı hep birlikte Kabe etrafında
anın; O'nu O'nun size gösterdiği şekilde anın. Nitekim önceleri siz hiç
şüphesiz sapıklardandınız.
199. Sonra insanların toplu olarak akın
ettikleri yerden, siz de akın edin. Allah’tan affedilmenizi dileyin. Allah
bağışlar sonsuz sevgi ve merhamet sahibidir.
200. Ziyaretinizi bitirdiğinizde,
babalarınızı andığınız gibi, hatta daha kuvvetli bir anışla Allah'ı anın.
"Yaratıp, Besleyip doyuran, Yönlendiren Kudretimiz bize dünyada ver"
diyen insanlar vardır, öylesine ahrette bir pay yoktur.
201. "Yaratıp, Besleyip doyuran,
Yönlendiren Kudretimiz bize dünyada da ahrette de iyiyi ver, bizi ateşin
azabından koru" diyenler vardır.
202. İşte onlara kazançlarından ötürü
karşılık vardır. Allah hesabı çabuk görür.
203. Allah'ı sayılı günlerde anın.
Günahtan sakınan kimse, acele edip ziyaret sonucunun çalıştayını iki günde
bitirirse ona günah yoktur, geri kalsa da günah yoktur. Allah’tan sakının O'nun
katında toplanacağınızı bilin.
204. İnsanlardan öylesi vardır ki, onun
dünya hayatına ilişkin sözü senin hoşuna gider ve o kalbindekine Allah'ı tanık
tutar. Oysaki o düşmanların en yamanıdır.
205. Yanından ayrıldığında, yeryüzünde
fesat çıkarmak, ekini ve nesli yok etmek için işe koyulur. Oysaki Allah fesadı
sevmez.
206. Ona "Allah’tan kork"
denildiğinde, gururu kendisine günah işletir. Artık ona cehennem yetişir, ne
kötü yataktır.
207. İnsanlar arasında, Allah'ın rızasını
kazanmak için canını verenler vardır. Allah kullarına karşı şefkatlidir.
208. Ey inananlar! Hep birden barışa
girin, şeytana ayak uydurmayın, o sizin apaçık düşmanınızdır.
209. Size belgeler geldikten sonra
kayarsanız, biliniz ki Allah Güçlü' dür, tüm bilgeliklerin kaynağıdır.
210. Onlar, Allah'ın ve meleklerin
buluttan gölgeler içinde kendilerine gelmesini ve işin bitirilmesini mi
bekliyorlar? Bütün iş ve oluşlar sonunda Allah'a döndürülür.
211. İsrailoğullarına sor, onlara apaçık
nice ayetler verdik, Allah'ın nimetini kim kendisine geldikten sonra değiştirirse bilsin ki, Allah ın cezası
şüphesiz şiddetlidir.
212. İnkâr edenlere dünya hayatı güzel
görünür, onlar inananlarla alay ederler, oysa Allah'a karşı gelmekten
sakınanlar ayağa kalkış gününde onların üstünde olacaklardır. Allah layık
gördüğünü hesapsız şekilde rızıklandırır.
213. İnsanlar bir tek ümmetti. Allah
peygamberleri müjdeci ve uyarıcı olarak gönderdi, insanların ayrılığa
düşecekleri hususlarda aralarında hüküm vermek için, onlarla birlikte doğru
olan Kitabı indirdi. Kitap verilenler, kendilerine belgeler geldikten sonra,
aralarındaki ihtiras yüzünden onda ayrılığa düştüler. Allah inananları,
hakkında ayrılığa düştükleri gerçeğe izni ile eriştirdi. Allah layık gördüğünü
doğru yola eriştirir.
214. Sizden önce gelenlerin durumu sizin
başınıza gelmeden cennete gireceğinizi mi zannettiniz? Peygamber ve onunla
beraber kitabın ortaya koyduğu anlamlar, değerler ve kurallar bütününü
içtenlikle benimseyenler: "Allah'ın
yardımı ne zaman?" diyecek kadar darlığa ve zorluğa uğramış ve
sarsılmışlardı; İyi bilin ki Allah'ın yardımı şüphesiz yakındır.
215. Ey Muhammet! Sana ne sarf
edeceklerini sorarlar, de ki: "Sarf ettiğiniz mal, ana baba, yakınlar,
yetimler, düşkünler, yolcular içindir. Yaptığınız her iyiliği Allah şüphesiz
bilir.”
216. Savaş hiç hoşunuza gitmediği halde
size farz kılındı. İhtimal ki hoşlanmadığınız şey sizin iyiliğinizedir ve
ihtimal ki sevdiğiniz bir şey sizin
kötülüğünüzedir. Siz bilmezsiniz, Allah bilir.
217. Ey Muhammet! Sana haram aylarda ve o
aylarda Kabe civarında savaşmayı sorarlar de ki: "O aylardaki savaş büyük
suçtur. Allah yolundan alıkoymak, O'nu ve Kabe civarını inkâr etmek ve halkını
oradan çıkarmak Allah katında daha büyük suçtur. Fitne çıkarmak ise daha büyük
suçtur." güçleri yeterse, dininizden döndürünceye kadar sizinle savaşa devam
ederler. İçinizden dininden dönüp kitabın, ortaya koyduğu anlamlar, değerler ve
kuralların karşısında yer alarak ölen olursa, onların işleri dünya ve ahrette
boşa gitmiş olur. İşte cehennemlikler onlardır.
Onlar orada temellidirler.
218. İnananlar, hicret edenler ve Allah
yolunda cihat edenler Allah'ın rahmetini umarlar. Allah bağışlar ve merhamet
eder.
219. Sana uyuşturucuyu ve kumarı sorarlar.
De ki: "Bu ikisinde büyük bir günah vardır; insanlar için çıkarlar da
vardır. Ama onların kötülüğü yararlarından çok daha büyüktür." Ve sana
neyi infak edeceklerini de soruyorlar. De ki: "Helal kazancınızın size ve
bakmakla yükümlü olduklarınıza yeterli olanından artanını verin." Allah,
ayetleri size işte böyle açıklar ki, derin derin düşünebilesiniz.
220. Sana yetimleri sorarlar, de ki:
" Onların işlerini düzeltmek hayırlıdır" eğer onlarla bir arada
yaşarsanız, artık onlar sizin kardeşlerinizdir. Allah düzeltenden, bozanı ayırt
etmesini bilir. Allah dileseydi sizi zora sokardı. Allah şüphesiz gücün ve
bilgeliğin sonsuz kaynağıdır.
221. İnanmalarına kadar, Allah'a eş koşan
kadınlarla evlenmeyin. İnanan bir köle kadın, hoşunuza gitmiş olan, otorite,
güç, paraya tapan bir kadından daha iyidir. İnanmalarına kadar otorite, güç,
paraya tapan erkeklerle, kitabın ortaya koyduğu anlamlar, değerler ve kurallar
bütününü içtenlikle benimseyen kadınları evlendirmeyin. İnanan bir köle,
hoşunuza gitmiş olan, otorite, güç, paraya tapan bir erkekten daha iyidir. İşte
onlar ateşe çağırırlar, Allah ise izniyle cennete ve affedilmeye çağırır ve
insanlara ibret alsınlar diye ayetlerini açıklar.
222. Ey Muhammet! Sana kadınların aybaşı
hali hakkında sorarlar. De ki: "O bir ezadır." Aybaşı halinde iken
kadınlardan el çekin, temizlenmelerine kadar onlara yaklaşmayın.
Temizlendikleri zaman, Allah'ın size buyurduğu yoldan yaklaşın. Allah şüphesiz
daima tövbe edenleri sever, temizlenenleri de sever.
223. Kadınlarınız sizin tarlanızdır,
tarlanıza istediğiniz gibi gelin.
İstikbal için hazırlıklı olun, Allah’tan sakının. O'na hiç şüphesiz
kavuşacağınızı bilin, bunu inananlara müjde et.
224. Allah adına yaptığınız yeminler, sizi
insanların arasını düzeltmenize, günahtan sakınmanıza ve iyi olmanıza engel
olmasın. Allah her şeyi işitir ve her şeyi bilir.
225. Allah sizi rasgele yeminlerinizden
dolayı değil, fakat kalplerinizin kazandıklarından dolayı sorumlu tutar. Allah
çok bağışlayıcı, çok hoşgörülüdür.
226. Kadınlarına yaklaşmamaya yemin
edenler, dört ay bekleyebilirler. Eğer yeminlerinden dönerlerse, bilsinler ki
Allah bağışlar ve merhamet eder.
227. Şayet boşanmaya kararlı iseler,
bilsinler ki Allah şüphesiz işitir ve bilir.
228. Boşanan kadınlar evlenmeden önce
kendi, kendilerine üç aybaşı hali beklerler, eğer Allah'a ve ahiret gününe inanmışlarsa,
rahimlerinde Allah'ın yarattığını gizlemeleri kendilerine helal değildir.
Kadının gebe olması halinde kocaları bu
arada barışmak isterlerse, onları geri almakta daha çok hak sahibidirler.
Boşanmada kadınların boşanma hakları ile erkeklerin boşanma hakkı örfe uygun
bir şekilde birbirine denktir. Kadın hamile ise kocaların onlardan bir üstün
hakları vardır. Allah çok güçlüdür, çok bilgedir.
229. Boşanma iki defadır. Bunun ardından
da ya iyilikle tutmak ya da güzelce serbest bırakmak gerekir. Onlara
verdiğinizden bir şeyi geri almanız size helal olmaz. Erkekle kadının Allah'ın
sınırlarını korumada endişe etmeleri hali başka, bu durumdan korkarsanız, o
zaman kadının fidye vermesinde ikisine de günah yoktur. Bunlar Allah'ın
yasalarıdır onları bozmayın. Allah'ın yasalarını bozanlar ancak zalimlerdir.
230. Bundan sonra kadını boşarsa, başka
birisi ile evlenmedikçe bir daha kendisine helal olmaz. Eğer ikinci koca onu
boşarsa, Allah'ın yasalarını koruyacaklarını sanırlarsa eski karı kocaların
birbirine dönmelerinde bir engel yoktur. Bunlar bilen millet için Allah'ın
açıkladığı yasalardır.
231. Kadınları boşadığınızda, müddetleri
sona ererken, onları güzellikle tutun ya da güzellikle bırakın, haklarına
tecavüz etmek için onlara zararlı olacak şekilde tutmayın; Böyle yapan şüphesiz
kendisine yazık etmiş olur. Allah'ın ayetlerini de alaya almayın; Allah'ın
üzerinize olan nimetini, öğüt vermek üzere size indirdiği Kitap ve bilgeliği
anın, Allah’tan sakının, Allah'ın her şeyi bildiğini bilin.
232. Kadınları boşadığınızda, müddetleri
sona ermişse, kendi aralarında örfe uygun olarak anlaşmışlarsa eski kocaları
ile evlenmelerine engel olmayın. İçinizden Allah'a ve ahiret gününe inanan
kimse ondan ibret alır. Bu sizin için daha nezih ve daha paktır. Allah bilir
siz bilmezsiniz.
233. Anneler çocuklarını, emzirmeyi
tamamlamak isteyen baba için tam iki sene emzirirler. Anaların yiyecek ve
giyeceğini sağlamak, uygun bir şekilde, çocuk kendisinin olan babaya borçtur.
Herkese ancak gücü kadar teklifte bulunulur. Ne ana çocuğundan, ne çocuğun
babası kendi çocuğundan dolayı zarara sokulmasın. Mirasçıya da aynı şeyi yapmak
borçtur. Ana baba aralarında danışarak
ve anlaşarak sütten kesmek isterlerse, ikisine de sorumluluk yoktur.
Çocuklarınızı sütanneye emzirtmek isterseniz vereceğinizi uygun bir şekilde
öderseniz size sorumluluk yoktur. Allah’tan sakının, yaptıklarınızı gördüğünü
bilin.
234. İçinizden ölenlerin bırakmış olduğu
karılar, kendi kendilerine dört ay on gün beklerler; müddetleri sona erdiğinde,
onların kendi haklarında uygun şekilde yaptıklarından dolayı size sorumluluk
yoktur. Allah işlediklerinizden haberdardır.
235. Böyle boşanmış bekleme süresinde olan
kadınlara kapalı bir şekilde evlenme teklif etmenizde veya içinizden onlarla
evlenmeyi geçirmenizde size sorumluluk yoktur. Allah onları anacağınızı bilir.
Sakın örfün normal göreceği sözler dışında onlarla gizlice sözleşmeyin, müddet
sona erene kadar nikah akdine kalkmayın. İçinizde olanı Allah'ın bildiğini
bilin de O'ndan çekinin. Allah'ın çok bağışlayan ve sevgi ve merhamet kaynağı
olduğunu bilin.
236. Kadınlara el sürmeden ve evlenince
verilecek değeri biçmeden onları boşarsanız size sorumluluk yoktur. Onlara
hediyeler verin, imkânları geniş olan kendi gücünde yapar bunu, imkânları
sınırlı olan da kendi gücünde yapar. Bu iyi davrananların şanına yakışır bir
borçtur.
237. Eğer onlara evlenince verilecek
değeri biçmişken el sürmeden onları boşarsanız, kadının kendisi veya kadının
nikah akdi elinde olan erkeğin bağışlaması hali müstesna, biçtiğinizin yarısını verin. Biçilen değerin
tümünü bağışlamanız Allah’tan sakınmanıza daha uygundur. Aranızdaki iyiliği
unutmayın. Allah şüphesiz işlediklerinizi görür.
238. Destekleşme ve dayanışma
toplantılarınızı aksatmadan sürdürün. Özellikle merkezi ana destekleşme ve
dayanışma toplantısını Allah için içtenlikle ayakta tutun.
239. Eğer aksamasından, gecikmesinden
endişe ederseniz yürüyerek/hızla ya da binek üzerinde gelerek dahi olsa
aksatmayın. Normale dönünce/emin olunca Allah'ı anın toplantının gereklerini
yapın, size bilmediklerinizi öğreten O'dur.
240. İçinizden ölüp, karılar bırakacak
olanlar evlerinden çıkarılmaksızın, senesine kadar karılarının geçimini
sağlayacak şey vasiyet etsinler. Eğer hanımlar bundan önce evlerinden
çıkarlarsa kendilerinin meşru olarak yaptıklarından dolayı size sorumluluk
yoktur. Allah çok güçlüdür, çok bilgedir.
241. Boşanan kadınların nafaka hakkı
vardır.
242. Allah ayetleri düşünesiniz diye
böylece açıklamaktadır.
243. Ölüm korkusu ile binlerce kişinin
memleketlerinden kaçmaları ne garip? Allah onlara "ölün" derse
öleceklerini, yaşayın derse yaşayacaklarını bilmiyorlar! Allah insanlara bol
nimet verir, fakat insanların çoğu şükretmezler.
244. Allah yolunda savaşın. Bilin ki Allah
işitir ve bilir.
245. Kim var Allah'a, güzel bir şekilde
borç verecek? Allah böyle borç verenin alacağını bir kaç kat artırır. Darlık verende Allah'tır, bolluk veren de.
Yalnız O'na döneceksiniz.
246. Musa'dan sonra İsrail oğullarının
ileri gelenlerini görmedin mi?
Elçilerine şöyle demişlerdi; "Bize komutan gönder de Allah yolunda
savaşalım." Peygamber demişti ki; "Ya savaş size farz kılındığında
gitmeyecek olursanız?"
"Memleketimiz işgal edilmiş ve oğullarımızdan uzaklaştırılmışız,
hala niye Allah yolunda savaşmayalım?" demişlerdi. Ama savaş onlara farz
kılınınca az bir kısmı müstesna yüz çevirdiler. Allah zalimleri bilir.
247. Peygamberleri onlara, "Allah
şüphesiz Talut'u size komutan olarak gönderdi" dedi, "Biz liderliğe
daha layık iken, malı mülkü olmayan biri, bize nasıl lider olabilir?" dediler. "Doğrusu Allah size lider
olarak onu seçti, bilgice ve vücutça gücünü artırdı. Allah mülkünü layık
gördüğüne verir. Allah her şeyi kaplar ve bilir.
248. Peygamberleri onlara; "Onun
komutan yapılmasının gerekçesi, size gelen sandığın içerisinde var, Meleklerin
indirdiği o sandıkta Yaratıp, Besleyip doyuran, Yönlendiren Kudret'inizden
gelen kutsal emanetler var. Bunlarda Musa ailesinin ve Harun ailesinin
hatıraları var; eğer inanmışsanız bu
deliller size yeter." dedi.
249. Talut ordusunun kumandasını aldıktan
sonra, dedi ki; "Doğrusu Allah sizi bir ırmakla deneyecektir, ondan içen
benden değildir, onu tatmayan -eliyle sadece bir avuç avuçlayan hariç- şüphesiz
bendendir." Onlardan pek azı hariç
hepsi sudan içtiler. Kendisi ve kendisiyle olan inananlar ırmağı geçince;
"Bu gün Calut ve ordusuna karşı koyacak gücümüz yok." dediler. Kendilerini Allah'a kavuşacak
sayanlar ise; "Allah'ın izniyle, nice az topluluk çok topluluğa üstün
gelmiştir, Allah sabır edenlerle beraberdir." Dediler.
250. Calut ve ordusuna karşı çıktıklarında
: “Yaratıp, Besleyip doyuran, Yönlendiren Kudret'imiz! Bize sabır ver,
sebatımızı artır, inkâr eden millete karşı bize yardım et." Dediler.
251.
Allah'ın izniyle onları bozguna uğrattılar. Davut Calut 'u öldürdü, Allah Davut'a önderlik ve bilgelik verdi ve
ona dilediğinden öğretti. Allah'ın insanları birbiri ile savması olmasaydı
yeryüzünün düzeni bozulurdu. Fakat Allah'ın âlemlere olan lütfu sonsuzdur.
252. Ey Muhammet! İşte bunlar Allah'ın
ayetleridir. Biz onları sana doğru olarak okuyoruz. Şüphesiz sen
peygamberlerden birisin.
253. İşte resuller! Biz onların bir
kısmını diğerlerinden üstün kıldık. Allah onlardan bazısıyla konuşmuştur.
Bazılarını da derecelerle yükseltmiştir. Meryem oğlu İsa'ya belgeler verdik,
onu ter temiz bir ruhla destekledik. Allah dileseydi, belgeler kendilerine
geldikten sonra, onların ardından birbirleri ile çatışıp durmazlardı. Fakat
ihtilafa düştüler. Neticede onlardan bir kısmı iman etti. Kimi de inkara saptı.
Allah dileseydi birbirlerini öldürmezlerdi, lakin Allah layık gördüğünü yapar.
254. Ey inananlar! Sizi
rızıklandırdığımızdan, alışverişin, dostluğun, torpilin olmayacağı günün
gelmesinden önce Allah yolunda harcayın. Kitabın, ortaya koyduğu anlamlar,
değerler ve kuralların karşısında yer alanlar zalimlerin kendileridir.
255. Allah'tan başka hiçbir ilah yoktur. O
daima yarattıkları üzerinde titreyen sonsuz yaşam kaynağıdır. O'nu uyku ve uyuklama
tutmaz. Göklerde olan ve yerde olan ne
varsa hepsi O'nundur. O'nun izni olmadan katında arabuluculuk edecek kimdir? O'
olan, biten her şeyi bilir. Allah uygun görmedikçe insanlar O’nun ilminden hiç
bir şeyi kavrayamazlar. O'nun görkemi gökleri ve yeri kaplamıştır, onların
gözetilmesi O'na ağır gelmez. O Yücedir, Büyüktür.
256. Dinde zorlama yoktur. Artık hak ile
batıl iyice ayrılmıştır. Otorite, güç, parayı inkâr edip Allah'a inanan kimse,
kopmak bilmeyen sağlam bir kulpa sarılmıştır. Allah İşitendir, Bilendir.
257. Allah inananların dostudur, onları
karanlıklardan ışığa çıkarır. inkâr edenlerin ise dostları otorite, güç,
paradır. Onları ışıktan karanlıklara sürükler.
İşte onlar cehennemliklerdir, onlar orada temelli kalacaklardır.
258. Allah'ın kendisine hükümranlık
verdiğinden ötürü İbrahim ile Yaratıp, Besleyip doyuran, Yönlendiren Kudret'i
hakkında tartışanı görmedin mi? İbrahim; "Yaratıp, Besleyip doyuran,
Yönlendiren Kudret'im, dirilten ve öldürendir " demişti. "Bende
öldürür ve diriltirim" dedi. İbrahim; "Şüphesiz Allah güneşi doğudan
getiriyor, sende batıdan getirsene " dedi. inkâr eden şaşırıp kaldı. Allah
zulüm eden kimseleri doğru yola eriştirmez.
259. Aynı şekilde altı üstüne gelmiş bir
kasabaya uğrayan ve ; "Allah bunu ölümünden sonra nasıl diriltecek?"
diyen kimseyi görmedin mi? Bunun üzerine Allah onu yüz yıl ölü bıraktı, sonra
diriltti," Ne kadar kaldın?" dedi, " Bir gün veya bir günden az
kaldım " dedi, "Hayır yüz yıl kaldın. Yiyeceğine, içeceğine bak,
bozulmamış. Eşeğine bak, hem onu ve hem seni insanlar için ibret kılacağız,
kemiklere bak, onları nasıl birleştirip, sonra onlara et giydiriyoruz."
dedi. Bu deliller ona apaçık belli olunca "Artık Allah'ın her şeye kadir
olduğuna inanmış bulunuyorum." dedi.
260. İbrahim: "Yaratıp, Besleyip
doyuran, Yönlendiren Kudret'im! Ölüleri nasıl dirilttiğini bana göster"
dediğinde "İnanmıyor musun ?" demişti de. "Hayır öyle değil
fakat kalbim iyice kansın" demişti: "Öyleyse dört çeşit kuş al,
onları kendine ısındırıp alıştır, sonra onlardan her çeşidi, dört dağın üzerine
koy, sonra onları çağır; koşarak sana gelirler. Bil ki Allah çok güçlüdür, çok
bilgedir.
261. Mallarını Allah yolunda sarf
edenlerin durumu, her başağında yüz tane olmak üzere yedi başak veren tanenin
durumu gibidir. Allah dilediğine kat kat verir. Allah'ın lütfu geniştir, O Her
şeyi Bilen’dir.
262. Muhtaçları incitmeden, başa kakmadan,
yaptıkları iyiliğin peşine düşmeden mallarını Allah yolunda sarf edenler, bunun
karşılığını Yaratıp, Besleyip doyuran, Yönlendiren Kudret'lerinden alacaklardır. Onlara korku yoktur ve onlar
üzülmeyeceklerdir.
263. Güzel yapıcı bir söz ve iyilik,
peşinden eziyet gelen karşılıksız yardımdan daha iyidir. Allah çok
zengindir, çok hoşgörülüdür.
264. Ey inananlar! Allah'a ve ahiret
gününe inanmayıp, insanlara gösteriş için malını sarf eden kimse gibi,
karşılıksız yardımlarınızı başa kakma ve eza etmekle boşa çıkarmayın. Onun
durumu üzerinde toprak bulunan kayanın durumu gibidir, üzerine bol yağmur
yağdığında onu cascavlak bırakır. Kazandıklarından hiç bir şey elde edemezler.
Allah inkâr eden kimseleri doğru yola eriştirmez.
265. Allah’ın rızasını kazanmak ve
kalplerini sağlamlaştırmak için mallarını sarf edenlerin durumu, tepede
bulunan, ona bol yağmur yağdığında yemişlerini iki kat veren, bol yağmur
yağmasa bile çisentisi olan bir bahçenin durumu gibidir. Allah işlediklerinizi
görür.
266. Hangi biriniz kendisi ihtiyarlamış,
çocukları güçsüzken, altlarından ırmaklar akan hurmalığının ve üzüm bağının ve
her çeşit meyvalar dan bulunan bahçenin, ateşli bir kasırganın kopmasıyla
yanmasını ister? Düşünesiniz diye Allah size ayetlerini böylece açıklar.
267. Ey inananlar! Kazandıklarınızın
temizlerinden ve size yerden yetiştirdiklerimizden sarf edin; iğrenmeden
alamayacağınız pis şeyleri sarfa yeltenmeyin. Allah'ın çok zengin ve çok
hoşgörülü olduğunu bilin.
268. Şeytan sizi korkutarak cimriliği
emreder; Allah ise kendisinden affedilmeyi ve bol nimet vadeder. Allah'ın lütfu
boldur, O her şeyi bilir.
269. Allah bilgeliği layık gördüğüne
verir. Kime bilgelik verilmişse şüphesiz ona büyük iyilik edilmiştir. Bundan
ancak akıl sahipleri ibret alır.
270. Yaptığınız yardımları ve adadığınız
adağı şüphesiz Allah bilir. Zulmedenlerin hiç yardımcıları yoktur.
271. Karşılıksız yardımları açıkça
verirseniz ne iyi olur! Eğer onu yoksullara gizlice verirseniz sizin için daha
iyidir. Allah onları kötülüklerinizden bir kısmına karşı tutar. Allah
işlediklerinizden haberdardır.
272. Ey Muhammet! Onların doğru yola
iletilmeleri sana düşmez, fakat Allah layık gördüğünü doğru yola eriştirir.
Sarf ettiğiniz iyi şey kendinizedir, zaten, Allah'ın rızasını kazanmak için
sarf edersiniz. Sarf ettiğiniz iyi bir şeyin karşılığı -haksızlığa uğratılmaksızın-
size verilir.
273. Karşılıksız yardımlarınızı, Allah
yolunda kendilerini vermiş olup yeryüzünde dolaşmayan, onları tanımayanların,
hayalarından dolayı zengin saydıkları yoksullara verin. Onları yüzlerinden
tanırsın, insanlardan yüzsüzlük ederek bir şey istemezler. Sarf ettiğiniz iyi
bir şeyi Allah şüphesiz bilir.
274. Gece gündüz, açık gizli, mallarını
sarf edenlerin mükâfatlarını Yaratıp, Besleyip doyuran, Yönlendiren Kudret'leri
verecektir. Onlara korku yoktur ve onlar üzülmeyeceklerdir.
275. Faiz yiyenler mahşerde ancak şeytanın
çarptığı kimsenin kalktığı gibi kalkarlar. Bu onların "Zaten alışveriş
faiz demektir" demelerindendir. Oysa Allah alışverişi helal, faizi haram
kıldı. Kime Yaratıp, Besleyip doyuran, Yönlendiren Kudret'inden bir öğüt gelir
de faizcilikten geri durursa, geçmiş
olanlar kendisine kalır, onun işi Allah'a aittir. Kim faizciliğe dönerse; işte
onlar cehennemliktir. Onlar orada temelli kalacaklardır.
276. Allah faizi eksiltir, karşılıksız
yardımları bereketlendirir. Allah faizi helal sayan hiç bir günahkârı sevmez.
277. İnanıp yararlı işler işleyenlerin,
destekleşme / dayanışma içinde olanların, kendilerine rızık olarak
sunduklarımızdan başkalarına pay çıkaranların Yaratıp, Besleyip doyuran, Yönlendiren
Kudret'leri katında ödülleri vardır. Onlara korku yoktur ve onlar
üzülmeyeceklerdir.
278. Ey inananlar! Allah’tan sakının,
inanmışsanız, arta kalan hesabın faizinden vazgeçin.
279. Böyle yapmazsanız, bunun Allah'a ve
Peygamberine açılmış bir savaş olduğunu bilin. Eğer tövbe ederseniz sermayeniz
sizindir. Böylece haksızlık etmemiş ve haksızlığa uğramamış olursunuz.
280. Borçlu darda ise, eli genişleyinceye
kadar beklemelidir. Bilmiş olsanız borcu bağışlamanız sizin için daha
hayırlıdır.
281. Allah'a döneceğiniz ve sonra
haksızlığa uğramadan herkesin kazancının kendisine verileceği günden korkunuz.
282. Ey inananlar! Birbirinize belirli bir
süre için borçlandığınız zaman onu yazınız. Bir kâtip doğru olarak yazsın.
Kâtip onu Allah'ın kendisine öğrettiği gibi yazmaktan çekinmesin, yazsın.
Borçlu olan da yazdırsın, Yaratıp, Besleyip doyuran, Yönlendiren Kudreti olan
Allah’tan sakınsın, ondan bir şey eksiltmesin.
Eğer borçlu aptal veya aciz ya da yazdıramayacak durumda ise, velisi doğru
olarak yazdırsın. Erkeklerinizden iki - biri unuttuğunda diğeri ona hatırlatsın
diye - şahit tutun; eğer iki erkek
bulunmazsa şahitlerden razı olacağınız bir erkek ve iki kadın olabilir.
Şahitler çağırıldıklarında çekinmesinler. Borç büyük veya küçük olsun, onu
süresiyle beraber yazmaya üşenmeyin. Bu Allah katında en doğru, şahitler için
en sağlam ve şüphelenmenizden en uzak olandır. Ancak aranızda peşin alışveriş
olursa, onu yazmamanızda size bir sorumluluk yoktur. Alışveriş yaptığınızda
şahit tutun. Kâtibe de şahide de zarar verilmesin, eğer zarar yapacak olursanız o zaman doğru
yoldan çıkmış olursunuz. Allah’tan sakının, Allah size öğretiyor; Allah her
şeyi bilir.
283. Eğer yolculukta olup katip
bulamazsanız alınan rehin yeter. Şayet birbirinize güvenirseniz, güvenilen
kimse borcunu ödesin. Yaratıp, Besleyip doyuran, Yönlendiren Kudret'i olan
Allah’tan sakınsın. Şahitliği gizlemeyin, onu kim gizlerse kalbi günahın
acısından sızlar. Allah işlediklerinizi bilir.
284. Göklerde ve yerde olanlar
Allah'ındır. İçinizdekini gizleseniz de açıklasanız da Allah sizi onunla hesaba
çeker ve dilediğini bağışlar. Layık gördüğüne azap eder. Allah her şeye Kadir
'dir.
285. Peygamber Yaratıp, Besleyip doyuran,
Yönlendiren Kudretinden indirilene inandı, kitabın ortaya koyduğu anlamlar,
değerler ve kurallar bütününü içtenlikle benimseyenlerde inandılar. Hepsi
Allah'a, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine inandı. Dediler ki:
"Peygamberler arasında hiç birini ayırt etmeyiz. İşittik, itaat ettik, Yaratıp,
Besleyip doyuran, Yönlendiren Kudretimiz! Affını dileriz, dönüş sanadır."
286. Allah kişiye ancak gücünün yeteceği
kadar yükler. Kazandığı iyilik lehine, ettiği kötülük aleyhinedir.
"Yaratıp, Besleyip doyuran, Yönlendiren Kudret'imiz! eğer unutacak veya
yanılacak olursak bizi sorumlu tutma. Yaratıp, Besleyip doyuran, Yönlendiren
Kudret'imiz! Bizden öncekilere yüklediğin gibi, bize de ağır yük yükleme.
Yaratıp, Besleyip doyuran, Yönlendiren Kudret'imiz! Bize gücümüzün yetmeyeceği
şeyi taşıtma, bizi affet, bizi bağışla, bize acı. Sen Mevla’mızsın kitabın,
ortaya koyduğu anlamlar, değerler ve kuralların karşısında yer alanlara karşı
bize yardım et.
003
İMRAN
AİLESİ – ALİ İMRAN
Sevgi
ve merhameti sonsuz olan Allah’ın adıyla.
1. Elif, Lam, Mim.
2.
Allah ki, O'ndan başka tanrı yoktur, sonsuz yaşam kaynağı ve yarattıkları
üzerine titreyendir.
3. Kendinden öncekileri doğru namına ne
kalmışsa sürdüren bu Kitab'ı, Tevrat'ı ve İncil'i bir gerçek olarak indiren
O'dur.
4. Daha önce de insanlara doğru yolu
göstermek üzere Yasalar kitabını indirmişti. Muhakkak ki Allah'ın ayetlerini
inkâr edenler için şiddetli azap vardır. Allah daima güçlüdür, ezilenlerin
öcünü alır.
5. Şüphesiz gökte ve yerde hiç bir şey
Allah'tan gizli kalmaz.
6. Ana rahminde sizi dilediği gibi
şekillendiren O'dur. O'ndan başka tanrı yoktur, Güçlüdür, Hâkimdir.
7. Sana Kitap'ı indiren O'dur. Onda
Kitap'ın temeli olan kesin anlamlı ayetler vardır, Bir de benzetmeler yoluyla
anlatılan dolaylı anlatımları vardır . Kalplerinde eğrilik olan kimseler, fitne
çıkarmak, kendilerine göre yorumlamak için onların dolaylı anlatımları
olanlarına uyarlar. Oysa onların yorumunu ancak Allah bilir. İlimde derinleşmiş
olanlar: "O'na inandık, hepsi Yaratıp, Besleyip doyuran, Yönlendiren
Kudretimizin katındandır" derler. Bunu ancak akıl sahipleri
düşünebilirler.
8. Yaratıp, Besleyip doyuran, Yönlendiren
Kudretimiz! Bizi doğru yola eriştirdikten sonra kalplerimizi eğriltme. Katından
bize rahmet bağışla; şüphesiz sen sonsuz bağışta bulunansın.
9. Yaratıp, Besleyip doyuran, Yönlendiren
Kudretimiz! Doğrusu geleceği şüphe götürmeyen günde, bütün insanları toplayacak
olan sensin, zira Allah verdiği sözden caymaz.
10. İnkâr edenlerin malları ve çocukları, Allah'a
karşı onlara bir şey sağlamaz. İşte onlar ateşin yakıtlarıdır.
11. Tıpkı firavun ailesi ve onlardan
öncekilerin gidişi gibi. Ayetlerimizi yalanlamışlardı da Allah onları
günahlarından dolayı yok etti. Allah'ın cezalandırması çok şiddetlidir.
12.
Ey Muhammed! İnkâr edenlere de ki: "Yenileceksiniz, cehennemde
toplanacaksınız; Orası ne kötü yataktır."
13. Karşılaşan iki topluluğun durumlarında
sizin için ibret vardır; Biri Allah yolunda savaşanlar, diğeri inkârcılar
topluluğu idi. İnkarcılar karşılarındakileri
kendilerinin iki katı olarak görüyorlardı. Allah layık gördüğünü
yardımıyla destekler.
14. Kadınlara, oğullara, kantar kantar
altın ve gümüşe, soylu atlar ve sürülerle davarlar, geniş araziler, gibi bütün
dünyevi zevklere karşı aşırı düşkünlük insanlara hoş görünür. Dünya hayatında
bunlardan faydalanıp geçinilir. Varılacak yerin en güzel olanı Allah'ın
yanındadır.
15. De ki: " Size bu
istediklerinizden daha iyisini haber vereyim mi? Allah'a karşı gelmekten
sakınanların, Yaratıp, Besleyip doyuran, Yönlendiren Kudretlerinin yanında
altlarından ırmaklar akan ve orada temelli kalacakları cennetler, tertemiz
eşler ve Allah'ın rızası vardır". Allah kulları görür;
16. "Yaratıp, Besleyip doyuran,
Yönlendiren Kudretimiz, biz inandık, bizim günahlarımızı bağışla, bizi ateş
azabından koru" diyenleri,
17. Güçlüklere göğüs gerenleri, sözü namus
bilenleri, gönülden kulluk edenleri, verenleri ve seher vakitlerinde bağışlanma
dileyen kulları...
18. Allah, kendisinden başka tanrı
olmadığını apaçık ortaya koymuştur. Bütün melekler, adalet sahibi bilim
insanları bunu bilirler ki O'ndan başka tanrı yoktur. O güçlüdür, bilgedir.
19. Allah katında din İslam’dır. Geçmiş
çağlardan kendilerine kitap verilmiş olanlar, kendilerine yol gösterildikten
sonra aralarındaki çıkar kavgaları yüzünden ayrılığa düştüler. Kim Allah'ın
ayetlerini inkâr ederse bilsin ki, Allah hesabı çabuk görendir.
20. Seninle tartışmaya girerlerse de ki
"Ben bütün benliğimi Allah'a teslim ettim ve müslüman oldum; bana uyanlar
da." Önceki çağların vahiylerini
kendi tekellerine alanlara ve onların dışında kalan tüm genel halka da sor;
"Siz de teslim oldunuz mu?" Eğer teslim olurlarsa doğruya ve güzele
klavuzlanmışlardır. Yüz çevirirlerse sana düşen sadece duyurmaktır. Allah
kullarını görmektedir.
21. Allah'ın ayetlerini inkâr edip haksız
yere peygamberleri öldürenler ve insanlar içinden adaletle emredenlerin canına
kıyanlar var ya, işte onlara korkunç bir azabı müjdele.
22. Çalışıp ürettikleri hem dünyada hem
ahirette boşa çıkmıştır. Onların hiç bir yardımcıları da yoktur.
23. Şu kendilerine Kitap'tan pay verilmiş
olanlara bir bak, aralarında hüküm vermesi için Allah'ın Kitabı'na
çağrılıyorlar da içlerinden bir zümre yüz çevirerek dönüp gidiyor.
24. Bunun sebebi onların "Ateş bize
sayılı bir kaç gün dışında dokunmayacaktır" demeleridir. Uydurmuş
oldukları yalanlar, dinlerinde kendilerini aldatmaktadır.
25. Peki, o kendisinde kuşku bulunmayan
günde, onları bir araya topladığımız vakit halleri nice olacak? O gün her
benlik, kazandığının karşılığını tam almıştır. Onlar hiç bir zulme
uğratılmazlar.
26. Şöyle yakar. "Ey mutlak mülkiyet
sahibi olan Allah'ım! Sen mülk ve saltanatı layık gördüğüne verir, müstehak
gördüğünden çekip alırsın. Layık gördüğünü yüceltir aziz edersin, müstehak
gördüğünü alçaltır zelil kılarsın. İmkân mal ve nimet senin elindedir. Senin
her şeye gücün yeter.”
27. "Geceyi kısaltarak gündüzü
uzatırsın, gündüzü uzatarak geceyi kısaltırsın; ölüden diri çıkarırsın, diriden
ölü çıkarırsın, layık gördüğünü de umulmadık yerden rızıklandırırsın.”
28. Kitabın, ortaya koyduğu anlamlar,
değerler ve kurallara uyanlar, bunlara inananları bırakıp, inanmayanları dost
edinmesin. Kim böyle yaparsa Allah ile bir dostluğu kalmaz. Ancak onlardan
sakınmanız hali müstesnadır. Allah sizi öfkesini çekecek işler yapmayasınız
diye uyarıyor, çünkü sunuçta dönüş Allah'adır.
29. Onlara söyle: "İçinizde olanı
gizleseniz de açıklasanız da Allah onu bilir. Göklerde olanları da yerde olanları
da bilir. Allah'ın her şeye gücü yeter.
30. O gün her nefis yaptığı her hayrı da
işlediği her kötülüğü de hazır bulacaktır. O kötülükle kendisi arasında uzak
bir mesafe bulunmasını ister. Allah sizi kendisinden sakınmaya çağırır. Allah
kullarına çok şefkatlidir.
31. De ki; "Eğer Allah'ı seviyorsanız
bana uyun ki Allah da sizi sevsin ve günahlarınızı bağışlasın. Allah bağışlayan
esirgeyendir.”
32. De ki; "Allah'a ve peygambere
itaat edin!" eğer dönerlerse muhakkak ki Allah kitabın, ortaya koyduğu
anlamlar, değerler ve kuralların karşısında yer alanları sevmez.
33. İyi dinleyin Allah, Âdem'i, Nuh'u,
İbrahim ve İmran ocağını çağdaşları arasından özenle seçti.
34. Kuşaktan kuşağa tek bir yolun
yolcusudur bunlar. Allah hakkıyla işiten, gereğince bilendir.
35. İmran'ın karısı: “ Ya Yaratıp,
Besleyip doyuran, Yönlendiren Kudret! Karnımda olanı hür olarak sana adadım
benden kabul buyur, doğrusu işiten ve bilen ancak sensin " demişti.
36. Onu doğurunca -Allah onun ne doğurduğunu
bilirken- " Ya Yaratıp, Besleyip doyuran, Yönlendiren Kudret! Kız doğurdum
" dedi. "Erkek, kız gibi değildir, ben ona Meryem adını verdim, ben
onu da soyunu da, kovulmuş şeytandan sana sığındırırım.”
37. Yaratıp, Besleyip doyuran, Yönlendiren
Kudreti onu güzel bir kabulle karşıladı, güzel bir bitki gibi onu yetiştirdi;
Onu Zekeriya'nın kefaletine bıraktı. Zekeriya mabette onun yanına her
girişinde, yanında bir yiyecek bulurdu. "Ey Meryem bu sana nereden
geldi?" demişti. O:"Bu Allah'ın katındandır" cevabını vermişti.
Doğrusu Allah layık gördüğünü hesapsız rızıklandırır.
38. Orada Zekeriya Yaratıp, Besleyip
doyuran, Yönlendiren Kudretine dua etti: "Ya Yaratıp, Besleyip doyuran, Yönlendiren
Kudret! Bana katından temiz bir soy bahşet, doğrusu sen duayı işitirsin.”
39. O, mabette salat ederken melekler ona
seslendiler. "Allah sana Allah tan bir kelimeyi doğrulayıcı, iyilik
güzellik doğruluk timsali, iyilerden bir peygamber olarak Yahya'yı müjdeler.”
40. "Ey Yaratıp, Besleyip doyuran,
Yönlendiren Kudretim! Ben artık iyice kocamış, karım da kısırken nasıl oğlum
olabilir?" dedi. Allah "Bu böyledir. Allah isterse olur." Dedi.
41. "Ey Yaratıp, Besleyip doyuran,
Yönlendiren Kudretim! Bana bir alamet ver" dedi, "Alametin, üç gün,
işaretten başka şekilde insanlarla konuşmamandır; Yaratıp, Besleyip doyuran,
Yönlendiren Kudretini çok an, akşam sabah hamt et.”
42. Melekler şöyle demişti. "Ey
Meryem! Allah seni seçti, temizledi ve seni çağdaşın kadınlar arasından öne
çıkardı.”
43. "Ey Meryem, “Yaratıp, Besleyip
doyuran, Yönlendiren Kudret”in karşısında ayakta dur, secde et, Onun huzurunda
eğilenlerle beraber eğil.
44. Bunlar sana vahiy ettiğimiz, görünmez
âlemin haberlerindendir. Meryem’e hangisi kefil olacak diye kalemlerini
atarlarken de, çekişirlerken de sen
yanlarında değildin.
45. Melekler demişti ki: "Ey Meryem,
Allah seni, kendisinden bir ses olacak bir çocuk ile müjdeliyor: Adı Meryem
oğlu İsa, Mesih dir. O dünyada da,
ahirette de saygın ve Allah'a yakın kılınanlardandır.”
46. "O çocukken de yetişkinken de
insanlarla konuşacak ve iyilik güzellik ve doğrulardan olacaktır."
47. Dedi ki: "Yaratıp, Besleyip
doyuran, Yönlendiren Kudretim, bana bir insan yaklaşmamışken nasıl çocuğum
olabilir?" Melekler şöyle dediler: " Öyle, Allah istediğini yaratır.
Bir işin olmasını dilerse ona ol der ve olur.”
48. "Ona Kitap'ı, bilgeliği, Tevrat'ı
ve İncil'i öğretecek.”
49. Nihayet İsa İsrail oğullarına bir
peygamber olarak şöyle seslendi: "Ben size
Yaratıp, Besleyip doyuran, Yönlendiren Kudretinizden bir ayet getirdim.
Ben size çamurdan kuş gibi bir şey yapıp ona üfleyeceğim, Allah'ın izniyle,
hemen kuş olacaktır. Anadan doğma körleri, alacalıları iyi edeceğim; Allah'ın
izniyle, ölüleri dirilteceğim; yediklerinizi ve evlerinizde yediklerinizi ve
biriktirdiklerinizi de size haber vereceğim. İnanmışsanız bunda size delil
vardır.”
50. "Benden önce gelen Tevrat'ı
doğrulayıcı olarak ve size haram kılınan bazı şeyleri size helal yapayım diye
gönderildim. Size Yaratıp, Besleyip doyuran, Yönlendiren Kudretinizden bir
kanıt getirdim, Allah dan korkun, bana itaat edin.”
51. "Allah benim de Yaratıp, Besleyip
doyuran, Yönlendiren Kudretim sizin de Yaratıp, Besleyip doyuran, Yönlendiren
Kudretinizdir. Ona kulluk edin doğru yol budur!”
52. İsa onlardan inkârı sezince:
"Allah yolunda kimler bana yardımcı olacak?" dedi. Havariler:
"Biz Allah yolunun yardımcılarıyız, Allah'a inandık, şahit ol, biz
Müslümanlarız" dediler.
53. "Yaratıp, Besleyip doyuran,
Yönlendiren Kudretimiz, Senin indirdiğine inandık, Elçiye uyduk, bizi
şahitlerle beraber yaz.”
54. Hile yaptılar, Allah'ta onları
cezalandırdı. Allah hile yapanların cezasını en iyi verendir.
55. Allah demişti ki: "Ey İsa seni
öldürecek olan benim. Seni kendime yükselteceğim. Seni kitabın, ortaya koyduğu
anlamlar, değerler ve kuralların karşısında yer alanlardan arındıracağım ve
sana uyanları, ta ayağa kalkış gününe kadar o inkâr edenlerin karşısına
çıkartacağım. Sonra dönüşünüz bana olacaktır. Ayrılığa düştüğünüz şeyler
hakkında aranızda ben hükmedeceğim.”
56. "O inkâr edenlere, dünyada da,
ahirette de şiddetle azap edeceğim, onların yardımcıları da olmayacaktır.”
57. Ancak inanıp iyilik, güzellik ve
doğruluk için iş yapanlara da Allah mükâfatlarını tam olarak verecektir. Allah
zalimleri sevmez.”
58. İşte bu sana anlattıklarımız,
hafızalardan silinmeyecek ibret dolu sahnelerdir.
59. Doğrusu Allah katında İsa'nın durumu,
Âdem'in durumu gibidir. Onu topraktan yarattı, sonra O'na ol dedi de o hemen
oluverdi.
60. Bu Yaratıp, Besleyip doyuran,
Yönlendiren Kudretinden gelen gerçektir. Öyleyse kuşkulananlardan olma.
61. Kim sana gelen ilimden sonra seninle
tartışmaya kalkarsa de ki: "Gelin oğullarımızı ve oğullarınızı,
kadınlarımızı ve kadınlarınızı kendimizi ve kendinizi çağıralım, sonra gönülden
lanetle dua edelimde, Allah'ın lanetini yalancıların üzerine atalım!”
62. İşte işin gerçeği bundan ibarettir.
Allah'tan başka tanrı yoktur. Allah güçlüdür, bilgedir.
63. Eğer dönerlerse muhakkak ki Allah,
bozguncuları bilir.
64. De ki "Ey önceki çağlardan
kendilerine kitap verilenler, bizim ve sizin aranızda ortak olan bir kelimede
birleşelim. Yalnız Allah'a tapalım, O'na hiç bir şeyi ortak koşmayalım. Allah'ı
bırakıp birbirimizi Yaratıp, Besleyip doyuran, Yönlendiren Kudret olarak
benimsemeyelim." Eğer yüz çevirirlerse " Şahit olun biz Allah'a
teslim olanlarız" deyin.
65. Ey önceki çağlardan kendilerine kitap
verilenler! İbrahim hakkında niçin tartışıyorsunuz? Tevrat’ta İncil'de şüphesiz
ondan sonra indirilmiştir. Bunu da akıl edemiyor musunuz?
66. Haydi siz biraz bilginiz olan şey
hakkında tartıştınız; Hiç bilginiz olmayan şey hakkında neden tartışıyorsunuz?
Allah bilir siz bilmezsiniz.
67. İbrahim ne Yahudi ne Hıristiyan oldu.
Sağ duyudan şaşmayan bir şekilde Allah'a teslim oldu. Ortak koşanlardan olmadı.
68. Doğrusu insanlar içinde İbrahim'e en yakın
olanlar, onunla yürüyenler, bu peygamber ve kitabın ortaya koyduğu anlamlar,
değerler ve kurallar bütününü içtenlikle benimseyenlerdir. Allah da bunların
dostudur.
69. Önceki çağlardan kendilerine kitap
verilenlerden bir grup sizi bir saptırabilseler diye arzu ettiler oysaki onlar,
kendilerinden başkasını saptıramazlar. Ama bunu fark etmiyorlar.
70. Ey önceki çağlardan kendilerine kitap
verilenler! Gerçeğe tanık olduğunuz halde, Allah'ın ayetlerini neden inkâr
ediyorsunuz?
71. Ey önceki çağlardan kendilerine kitap
verilenler! Neden doğruyu yanlışla karıştırıyorsunuz? Ve bilip durduğunuz halde
gerçeği gizliyorsunuz?
72. Önceki çağlardan kendilerine kitap
verilenlerden bazısı şöyle konuşur: "Şu iman edenlere günün başında
inandığınızı söyleyin, günün sonunda karşı çıkın. Böylece belki onları şüpheye
düşürüp döndürebilirsiniz."
73. "Siz dininize uyandan başkasına
inanmayın." Dediler. Söyle onlara: "Yürünecek yol Allah'ın gösterdiği
yoldur. Size verilenin benzeri bir başkasına veriliyor yahut Yaratıp, Besleyip
doyuran, Yönlendiren Kudretinizin katında tartışarak size üstün gelecekler diye
mi bütün bunlar? De ki "Nimet Allah'ın elindedir, onu layık gördüğüne
verir. Allah varlığı sürekli genişletir. Her şeyi en iyi şekilde bilir.”
74.
Sevgi ve merhametine layık gördüğüne ayrıcalık verir. Allah büyük lütfun
sahibidir.
75. Önceki çağlardan kendilerine kitap
verilenlerden öyleleri vardır ki ona yüklerle emanet bıraksan onu sana öder.
Onlardan öylesi de vardır ki ona bir dinar emanet versen, devamlı olarak başına
dikilmedikçe onu sana ödemez. Onlar " Bize sıradan halka karşı bize bir
sorumluluk yoktur" demelerindendir. Onlar bilerek Allah'a karşı yalan
söylemektedirler.
76. Kim sözü namus bilir Allah'ın öfkesini
çekmekten sakınırsa bilsin ki Allah sakınanları şüphesiz sever.
77. Allah'a verdikleri sözü ve yeminlerini
az bir değere değişenlerin, işte onların ahirette bir payı yoktur. Allah onlara
ayağa kalkış günü hitap etmeyecek, onlara bakmayacak, onları temize çıkarmayacaktır.
Elem verici azap onlar içindir.
78. Onlardan bir takımı, kitapta olmadığı
halde, kitaptan zannedesiniz diye dillerini eğip bükerler. O Allah katından
olmadığı halde : "Allah katındandır" derler, bilebile Allah'a yalan
söylerler.
79. Allah'ın kendisine Kitap, bilgelik ve
peygamberliği verdiği hiç bir kimsenin, insanlara; "Allah'ı bırakın bana
kulluk edin" diyebilme yetkisi yoktur, Sadece şunu diyebilirler;
"Getirdiğim kitabın bilgisini yayarak ve onu derinlemesine inceleyerek,
Allah yolunun yolcuları olunuz."
80. Ve size hiç bir zaman, melekleri,
peygamberleri Yaratıp, Besleyip doyuran, Yönlendiren Kudret olarak
benimsemenizi emretmesi de yaraşmaz. Siz müslüman olduktan sonra size, inkâr
etmeyi mi emredecek?
81. Allah elçilerden şöyle bir söz aldı.
"Bu kitabı ve bilgeliği sizlere verdikten sonra, ilerdeki çağlarda bu yolu
sürdüren bir peygamber gelirse, ona mutlaka inanacaksınız ve ona mutlaka yardım
edeceksiniz, Bu anlaşmayı kabul edip, bu sorumluluğu, üzerinize aldınız mı?"
demişti. "Evet kabul ettik, aldık." demişlerdi de: "Sözünüzü
unutmayın, ben sizin şahidinizim" demişti.
82. Bunun ardından yüz çeviren var ya,
işte onlar doğru yoldan çıkmışlardır.
83. Allah'ın dininden başka bir din mi
arzu ediyorlar? Oysa göklerde ve yerde kim varsa, ister istemez O'na teslim
olmuştur. O'na döneceklerdir.
84. "Allah'a bize indirilene,
İbrahim'e, İsmail'e, İshak'a ve Yakup'a ve torunlarına indirilene, Yaratıp,
Besleyip doyuran, Yönlendiren Kudretleri tarafından Musa, İsa ve peygamberlere
verilene, onları birbirinden ayırt etmeyerek inandık, biz O'na teslim
olanlarız" de.
85. Kim İslamdan başka din ararsa, bilsin
ki, onunki kabul edilmeyecek, o ahirette kaybedenlerden olacaktır.
86. İnandıktan, Peygamberin hak olduğuna
şahadet ettikten, kendilerine söze dayalı apaçık deliller geldikten sonra,
inkâr eden bir milleti Allah nasıl doğru yola eriştirir. Allah zalimleri doğru
yola eriştirmez.
87. İşte bunların görüp göreceği;
Allah'ın, meleklerin, insanların hepsinin lanet okumalarıdır.
88. Ebedi lanete uğrarlar, azapları
hafifletilmez ve bir an bile göz açtırılmazlar.
89. Ancak bunun ardından tövbe edip
gidişatlarını düzeltenler müstesnadır. Doğrusu Allah bağışlar ve merhamet eder.
90. İnandıktan sonra inkâr edip,
inkârlarını artıranlar var ya, onların tövbeleri kabul edilmeyecektir. İşte
sapıklar onlardır.
91. Doğrusu inkâr edip, inkârcı olarak
ölenlerin hiç birinden, yeryüzünü dolduracak kadar altını fidye verseler, kabul
edilmeyecektir. İşte elem verici azap onlaradır, onların hiç yardımcıları da
yoktur.
92. Size gelince ey iman edenler;
sevdiğiniz şeylerden başkalarına da vermedikçe iyiliğe erişemezsiniz. Her ne
harcarsanız Allah onu biliyor.
93. Tevrat'ın indirilmesinden önce
İsrail'in kendilerine haram ettiğinden başka bütün yiyecekler İsrailoğulları'na
helaldi. Ey Muhammed! de ki "Doğru sözlü iseniz Tevrat'ı getirip okuyun.”
94. Bundan sonra Allah adına o yalanı kim
uydurmuşsa; işte onlar zalimlerdir.
95. Ey Muhammed! de ki "Allah doğruyu
söyledi, doğrudan şaşmayan İbrahim'in yoluna uyun; O hiçbir zaman Allah'a ortak
koşanlardan olmadı.”
96. İyi dinleyin! İnsanlık için kurulan
ilk ev Mekke'dedir. O çağlar boyu sürecek ve insanlığa yol gösterecektir.
97. Orada apaçık deliller vardır.
İbrahim'in makamı vardır, kim oraya girerse, güvenlik içinde olur. Yoluna gücü
yetebilen her kesin orayı ziyaret etmesi Allah'ın insanlar üzerindeki bir
hakkıdır. Kim bu hakkı tanımazsa bilsin ki, Allah'ın kimseye ihtiyacı yoktur.
98. Ey Muhammed! de ki" Ey önceki
çağlardan kendilerine kitap verilenler! Allah yaptıklarınızı bilirken, niçin
Allah'ın ayetlerini inkâr ediyorsunuz?”
99. De ki; "Ey önceki çağlardan
kendilerine kitap verilenler! Siz doğru olduğuna şahitken, niçin inananları
‘Allah'ın yolunu eğri göstermeye yeltenerek’ ondan çeviriyorsunuz? Allah
işlediklerinizden gafil değildir.”
100. Ey inananlar! kitap verilenlerden bir
takıma uyarsanız, inanmanızdan sonra sizi kitabın, ortaya koyduğu anlamlar, değerler
ve kuralların karşısında yer almaya çağırırlar.
101. Allah'ın ayetleri size okunur,
aranızda da peygamberi bulunurken nasıl inkâr edersiniz? Kim Allah'ın Kitabı'na
sarılırsa şüphesiz doğru yola erişir.
102. Ey inananlar! Allah'tan sakınılması
gerektiği gibi sakının, sizler ancak müslüman olarak can verin.
103. Toptan Allah'ın ipine sarılın,
ayrılmayın. Allah'ın size olan nimetini anın; düşmandınız, kalplerinizin
arasını uzlaştırdı da onun nimeti sayesinde kardeş oldunuz. Bir çukurun kenarında
idiniz, sizi oradan kurtardı. Allah, doğru yola erişesiniz diye size böylece
ayetleri açıklar.
104. Siz iyiye çağıran, uygun olanı
emreden ve fenalıktan men'eden bir
topluluk olun. İşte başarıya erişenler yalnız onlardır.
105. Kendisine belgeler geldikten sonra
ayrılan ve ayrılığa düşenler gibi olmayın. Böyle olanlar için çok büyük bir
azap vardır.
106. Bir takım yüzlerin ağaracağı, bir
takım yüzlerin kararacağı günde büyük azap onlaradır. Yüzleri kararanlara;
"İnanmanızdan sonra inkâr eder misiniz? inkâr etmenizde dolayı azabı
tadın" denecektir.
107. Yüzleri ağaranlar ise Allah'ın
rahmetindedirler. Onlar orada temellidirler.
108. İşte bunlar, Ey Muhammed, sana doğru
olarak okuduğumuz Allah'ın ayetleridir. Allah hiç kimseye zulmetmek istemez.
109. Gökte olanlar da yerde olanlar da
Allah'ındır. İşler Allah'a varır.
110. İnsanlar için ortaya çıkarılan, uygun
olanı emreden, fenalıktan alıkoyan, Allah'a inanan hayırlı bir ümmetsiniz.
Önceki çağlardan kendilerine kitap verilenler inanmış olsalardı, kendileri için
daha hayırlı olurdu; içlerinde inananlar olmakla beraber çoğu yoldan çıkmıştır.
111. Sizi incitmekten başka zarar
veremezler. Sizinle savaşa koyulurlarsa, geri dönüp kaçarlar.
112. Nerede bulunsalar Allah'ın ve
insanların himayesinde olanlar müstesna onlara alçaklık damgası vurulmuştur.
Allah’tan bir gazaba uğradılar, onlara aşağılık damgası vuruldu. Bu Allah'ın
ayetlerini inkâr etmeleri ve haksız yere peygamberleri öldürmelerindendir. Bu,
karşı gelmeleri ve taşkınlık yapmalarındandır.
113. Bunlar önceki çağlardan kendilerine
kitap verilenlerden secdeye vararak Allah'ın ayetlerini geceleri okuyup duran
bir toplulukla bir değildir.
114. Bunlar, Allah'a ve ahiret gününe
inanan, uygun olanı emreden ve fenalıktan alıkoyan, iyiliklere koşanlardır.
İşte onlar iyilerdendir.
115. Ne iyilik yaparlarsa karşılığını
bulacaklardır. Allah sakınanları bilir.
116. inkâr eden kimselerin malları ve
çocukları, Allah’tan yana onlara bir fayda vermeyecektir. İşte onlar
cehennemliklerdir, onlar orada temellidirler.
117. Bu dünya hayatında sarf ettiklerinin
durumu, kendilerine zulmeden kimselerin ekinlerine isabetle kavurup mahveden
soğuk bir rüzgârın durumu gibidir. Allah onlara zulmetmedi, onlar kendilerine
yazık ettiler.
118. Ey inananlar! Sizden olmayanı sırdaş
edinmeyin, onlar sizi şaşırtmaktan geri durmazlar, sıkıntıya düşmenizi
isterler. Onların öfkesi ağızlarından taşmaktadır, kalplerinin gizlediği daha
büyüktür. Eğer akıl ediyorsanız, şüphesiz size ayetleri açıkladık.
119. İşte siz, onlar sizi sevmezken onları
seven ve kitapların bütününe inanan kimselersiniz. Size rastladıkları zaman
inandık derler, yalnız kaldıklarında size öfkelerinden parmaklarını ısırırlar.
De ki "öfkenizden ölün". Allah kalplerde olanı bilir.
120. Siz bir iyiliğe uğrasanız, onların
fenasına gider; Bir kötülük gelse buna sevinirler. Sabreder ve sakınırsanız
onların hilesi size hiç bir zarar vermez. Allah işlediklerinizin hepsini bilir.
121. Ey Muhammed! İnananları savaş için
duracakları yerlere yerleştirmek üzere erkenden evinden ayrılmıştın. Allah
işitir ve bilir.
122. Sizden iki takım bozulmak üzere idi,
oysa Allah onların dostu idi, inananlar yalnız Allah'a güvensinler.
123. And olsun ki, siz düşkün bir durumda
iken, Bedir'de Allah size yardım etmişti.
124. İnananlara: "Yaratıp, Besleyip
doyuran, Yönlendiren Kudretinizin size gönderilmiş üç bin melekle yardım etmesi
size yetmeyecek mi?" diyordun,
125. Evet, eğer sabrederseniz, sakınırsanız
ve onlar da hemen üzerinize gelirse Yaratıp, Besleyip doyuran, Yönlendiren
Kudretiniz size, nişanlı beş bin melekle imdat edecektir.
126. Allah bunu ancak size müjde olmak ve
onunla kalplerinizin sağlamlaşması için yapmıştır. Yardım yalnız Çok güçlü ve
bilgelik sahibi Allah katındandır.
127. Allah bunu; inkâr edenlerin bir
kısmını kesmek veya-ümitsiz olarak geri dönmecesine- bozguna uğratmak için
yaptı.
128. Allah'ın, onların tövbelerini kabul
veya onlara azap etmesi işiyle senin bir ilişiğin yoktur; çünkü onlar
zalimlerdir.
129. Göklerde olanlar da yerde olanlar da
Allah'ındır. Layık gördüğünü bağışlar, layık gördüğüne azap eder. Allah
bağışlayandır, merhamet edendir.
130. Ey inananlar! Kat kat faiz alarak
yemeyin. Allah'tan sakının ki başarıya eresiniz.
131. inkâr edenler için hazırlanmış
ateşten sakının.
132. Size merhamet edilmesi için, Allah'a
ve peygambere itaat edin:
133. Yaratıp, Besleyip doyuran,
Yönlendiren Kudretinizin affetmesine ve Allah'a karşı gelmekten sakınanlara
hazırlanmış, eni gökler ve yer kadar olan cennete koşuşun.
134. Onlar bollukta ve darlıkta sarf
ederler, öfkelerini yenerler, insanların kendilerine karşı olan kusurlarını
affederler. Allah iyilik yapanları sever.
135. Onlar fena bir şey yaptıklarında veya
kendilerine zulmettiklerinde Allah'ı anarlar, günahlarının bağışlanmasını
dilerler. Günahları Allah’tan başka bağışlayan kim vardır? Onlar yaptıklarında
bile bile direnmezler.
136. Onların hareketlerinin karşılığı Yaratıp,
Besleyip doyuran, Yönlendiren Kudretlerinden bağışlanma ve altlarından ırmaklar
akan, içinde temelli kalacakları cennetlerdir. İyi davrananların ne güzel ecri
vardır.
137. Sizden önce neler gelip geçmiştir.
Yeryüzünde gezin de, Allah'ı yalanlayanların sonuçlarının nasıl olduğuna bir
bakın.
138. Bu Kur’an, insanlara bir açıklama
sakınanlara yol gösterme ve bir öğüttür.
139. Gevşemeyin, üzülmeyin, inanmışsanız,
mutlaka en üstünsünüz.
140. Eğer siz bir yara aldıysanız,
şüphesiz o millet de, benzeri bir yara almıştır. Allah'ın inananları belirtmesi
ve içinizden şahitler edinmesi için bu günleri insanlar arasında bazen lehe,
bazen aleyhe dolandırır dururuz. Allah zulme sapanları sevmez.
141. Bütün bunlar, Allah'ın insanları
arıtması ve inkâr edenleri yok etmesi içindir.
142. Yoksa Allah; İçinizden cihat edenleri
ve sabredenleri belirtmeden cennete gireceğinizi mi sanıyordunuz?
143. And olsun ki ölümle karşılaşmadan
önce onu biliyordunuz; işte onu gözlerinizle bakarak gördünüz.
144. Muhammed yalnız ve sadece bir
peygamberdir. Ondan önce de peygamberler geçmişti. Ölür veya öldürülürse geriye
mi döneceksiniz? Geriye dönen Allah'a hiç bir zarar veremez. Allah
şükredenlerin mükâfatını verecektir.
145. Allah'ın izni olmadan hiç bir
kimse ölemez; belirli bir vakte
yazılmıştır. Kim dünya nimetini isterse ona ondan veririz ve kim ahiret
nimetini isterse ona ondan veririz. Şükredenlerin mükâfatını vereceğiz.
146. Pek çok peygamber, beraberinde
kendisini Yaratıp, Besleyip doyuran, Yönlendiren Kudretine adayan birçok kişi
bulunduğu halde savaşmıştır. Allah yolunda başlarına gelenlerden ötürü
gevşememişler, yılmamışlar ve boyun eğmemişlerdi. Allah sabredenleri sever.
147. Dedikleri ancak şu idi;
"Yaratıp, Besleyip doyuran, Yönlendiren Kudretimiz! Günahlarımızı,
işlerimizdeki taşkınlığımızı bağışla, sebatımızı artır, inkârcı millete karşı
bize yardım et.”
148. Bu yüzden Allah onlara hem dünya
nimetlerini hem de ahiret nimetlerini fazlasıyla verdi. Allah güzel düşünüp
güzellik sergileyenleri sever.
149. Ey inananlar! inkâr edenlere itaat
ederseniz, sizi geriye, en başa döndürürler de kaybedenlerden olursunuz.
150. Sizin yegane yar ve yardımcınız
Allah'tır.
151. Allah'ın hiç bir yetki vermediği
varlıkları, O'na ortak koştukları için, inkâr edenlerin kalplerine korku
salacağız. Onların varacağı yer cehennemdir. Zalimlerin durağı ne kötüdür.
152. And olsun ki Allah size verdiği sözde
durdu. Onun izniyle kitabın, ortaya koyduğu anlamlar, değerler ve kuralların
karşısında yer alanları yok etmek üzereydiniz. Ne var ki, sevdiğiniz zaferi size gösterdikten sonra
gevşediniz. Peygamberden gelen emre aykırı davrandınız, itaatsizlik ettiniz.
Kiminiz dünyayı, kiminiz ahireti istiyordu. Sonra Allah sizi sınamak için size
zaferi verdi. Ama şimdi sizi de bağışladı. Çünkü Allah'ın iman edenlere lütfu
çok boldur.
153. Peygamber arkanızdan sizi çağırırken,
kimseye bakmadan kaçıyordunuz kaybettiğinize ve başınıza gelene üzülmeyesiniz
diye, Allah sizi kederden kedere uğrattı. Allah işlediklerinizden haberdardır.
154. Sonra Allah o acının ardından size
kendinize güven duygusu indirdi. Kimileri ise kendi dertlerine düşmüş Allah
hakkında cahiliye inançlarına benzeyen saçma sapan düşünceler taşıyorlardı.
" İş bizim elimizde mi ki? " diyorlardı. Onlara söyle: " Bütün
iş ve oluş Allah'ındır." Onların gerçek niyetleri başka, sana açmıyorlar.
"İş elimizde olsaydı, burada böyle ölmezdik." diyorlar. Onlara söyle;
" Evinizde olsaydınız bile ecel kapıyı çalınca yapacağınız bir şey yoktu.
Allah samimiyetinizi ölçmek ve asıl niyetinizi ortaya çıkarmak için, bunu
başınıza getirdi. Allah kimin ne niyet taşıdığını çok iyi biliyor.
155. İçinizden iki topluluğun çarpıştığı
gün içinizden arkasını dönüp kaçanlar, şeytana zayıf noktalarından
yakalandılar; o da fırsatı kaçırmadı. Yine de Allah onları bağışladı. Allah çok
bağışlayıcı, çok hoşgörülüdür.
156. Ey inananlar! Yolculuğa çıkan veya
savaşa giden kardeşleri hakkında "Onlar yanımızda olsalardı, ölmezler ve
öldürülmezlerdi" diyen inkârcılar gibi olmayın ki, Allah onların
kalplerini hasretle yaksın. Dirilten de öldüren de Allah’tır, Allah
işlediklerinizi görür.
157. Allah yolunda öldürülür veya
ölürseniz, Allah'ın bağışlaması ve rahmeti, onların topladıklarından hayırlıdır.
158. Ölür veya öldürülürseniz, elbette
Allah'a götürüleceksiniz.
159. Allah'ın rahmetinden dolayı sen
onlara yumuşak davrandın. Eğer kaba ve katı kalpli olsaydın, şüphesiz
etrafından dağılır giderlerdi. Onları affet, af dile onlar için, iş hakkında
onlara danış, fakat karar verdin mi Allah'a güven, doğrusu Allah güvenenleri
sever.
160. Allah size yardım ederse, sizi
yenecek yoktur; eğer sizi yardımsız bırakıverirse O'ndan başka size yardım
edecek kimdir? İnananlar yalnız Allah'a güvensinler.
161. Hiç bir peygamberin yolsuzluk yapması
olacak şey değildir. Her kim yolsuzluk yaparsa, ayağa kalkış günü yolsuzluktan
aldığı ile gelir. Sonra herkese kazandığı ödenir. Kimseye haksızlık yapılmaz.
162. Allah'ın rızası için çalışan kimse
ile Allah'ın öfkesini çeken ve yeri cehennem olan kimse hiç bir olur mu? Ne
berbat bir yerdir orası.
163. Onlar Allah katında farklı derecelere
sahiptirler. Allah işlediklerini görmektedir.
164. And olsun ki Allah inananlara; onlara
ayetlerini okuyan, arıtan, kitap ve bilgelik öğreten, kendilerinden bir
peygamber göndermekle iyilikte bulunmuştur. Halbuki onlar, önceleri apaçık
sapıklıkta idiler.
165. Düşmanlarınızı iki katını
indirdiğiniz bir darbeyi, bu kez kendiniz yiyince, "Bu nasıl olur?"
diyorsunuz, öyle mi? De ki; "O kendi eserinizdir." Doğrusu Allah'ın
her şeye gücü yeter.
166. İki ordunun karşılaştığı gün başınıza
gelen, Allah'ın izniyledir. Bu inananları ortaya çıkartmak içindi.
167. İnfak edin denince iki yüzlü davrananları
ve "Gelin Allah'ın yolunda savaşın veya savunma yapın" dendiği zaman:
“ Eğer savaş çıkacağını bilsek, sizinle gelirdik." diyenleri ortaya
çıkarması içindi. O gün onlar imandan çok inkâra yakındılar. Kalplerinde
olmayanı ağızlarıyla söylüyorlardı. Allah onların içlerinden ne geçirdiklerini
çok iyi biliyor.
168. Onlar oturup, savaşa giden kardeşleri
için:" Bize itaat etselerdi öldürülmezlerdi" diyenlere, de ki
"Eğer doğru sözlü iseniz, ölüme çare bulun bakalım.”
169. Allah yolunda öldürülenleri ölü
sanmayın sakın, bilakis onlar diridirler. Yaratıp, Besleyip doyuran,
Yönlendiren Kudret’leri onları rızıklandırıyor.
170. Onlar Allah'ın bol nimetinden
kendilerine verdiği şeylerle seviniyorlar, arkalarından hayatta kalıp da,
kendilerine ulaşamayan kimselere; Korku olmadığını ve üzülmeyeceklerini
müjdelemek isterler.
171. Yine onlar Allah'ın bir nimeti ve
bolluğu ile Allah'ın kitabının ortaya koyduğu anlamlar, değerler ve kurallar
bütününü içtenlikle benimseyenlerin ödülünü vermemezlik etmeyeceğini de
müjdelemek isterler.
172. O kitabın ortaya koyduğu anlamlar,
değerler ve kurallar bütününü içtenlikle benimseyenler ki, kendilerine darbe
isabet ettikten sonra bile Allah'ın ve resulün emrinden şaşmadılar. Daima
sakınan bu güzel insanları, muhteşem bir karşılama bekliyor.
173. İnsanlar onlara:" Düşmanınız
olan insanlar size karşı konulmaz bir ordu topladılar geliyorlar, onlardan
korkun" dediler; Bu onların sadece imanını artırdı: " Allah bize
yeter, O ne güzel bir vekildir!" dediler.
174.
Allah'ın izniyle morallerini bozmadan, sapa sağlam geri döndüler; çünkü onlar
Allah'ın rızasını her şeyden üstün tuttular. Allah çok büyük bol lütuf
sahibidir.
175. İşte size şeytan. Kendi dostlarıyla
size korku salmak istiyor. İnanmışsanız onlardan korkmayın. Benden korkun.
176.
Kitabın, ortaya koyduğu anlamlar, değerler ve kuralların karşısında
durma yarışına girenler sana üzüntü vermesin. Şüphesiz onlar Allah'a hiç bir
şekilde zarar veremezler. Allah ahirette onlara bir pay vermemek istiyor,
onlara büyük azap vardır.
177. İmanı inkâra değişenler, şüphesiz
Allah'a bir zarar veremeyeceklerdir. Onları elem verici bir azap bekliyor.
178. İnkâr edenler, kendilerine vermiş
olduğumuz mühletin sakın kendileri için hayırlı olduğunu sanmasınlar. Biz
onlara mühlet veriyoruz ki doya doya günah işlesinler. Onları utanç verici bir
azap bekliyor.
179. Allah inananları; kitabın, ortaya
koyduğu anlamlar, değerler ve kurallarına inanmayanların insafına bırakacak
değildir. Sonuçta pisliği temizden ayıracaktır. Allah size görmediğiniz
şeyleri, bildirecek değildir. Fakat Allah, elçilerinden layık gördüğünü seçer.
Artık Allah'a ve elçilerine inanın; inanır ve korunursanız size büyük bir ödül
var.
180. Allah'ın şu dünyadaki nimetlerine
cimrice sarılanlar, bunun kendileri için hayırlı olduğunu sanmasınlar, Aksine
onlar battıkça batıyorlar. Ayağa kalkış gününde cimrice sarıldıkları mallar
boyunlarına dolanacaktır. Kaldı ki,
göklerin ve yerin mirası tümüyle Allah'ındır. Allah bütün yaptıklarınızdan
haberdardır.
181. And olsun ki Allah : "Doğrusu
Allah fakir biz zenginiz " diyenlerin sözünü işitmiştir. Bu sözlerini ve
haksız yere peygamberleri öldürdüklerini bir kenara not ediyoruz. Bir gün
onlara " Yakıcı azabı tadın" diyeceğiz.
182. "Bu yaptığınızın
karşılığıdır". Yoksa Allah kullara asla zulmetmez.
183. Onlar şöyle demişlerdi;
"Doğrusu, Allah bize and verdi. Kendisi bize yakılarak sunulan bir kurban
getirmedikçe peygamberlik yapanı ret etmemizi istedi." diyenlere de ki;
"Benden önce size apaçık belgelerle ve dediğiniz şeyle peygamberler geldi.
Doğru sözlü iseniz niçin onları öldürdünüz?”
184. Seni yalanlıyorlarsa senden önce söze
dayalı apaçık belgeler, bilgelik dolu sayfalar ve aydınlık saçan kitap getiren
peygamberler de yalanlanmıştı.
185. Herkes ölümü tadacaktır. Ayağa kalkış
günü yaptıklarınızın karşılığı size mutlaka ödenecektir. Ateşten uzaklaştırılıp
cennete sokulan kimse artık kurtulmuştur. Dünya hayatı ve malı zaten, sadece
aldatıcı bir geçinmeden ibarettir.
186. And olsun ki mallarınız ve
canlarınızla sınanacaksınız; hiç şüphesiz sizden önce kitap verilenlerden ve
Allah'a eş koşanlardan çok üzücü sözler işiteceksiniz. Sabreder ve Allah'a
karşı gelmekten sakınırsanız, bilin ki bu son derece şerefli ve onurlu bir
iştir.
187. Allah, geçmiş çağlardan kendilerine
kitap verilenlere, " Bunu insanlara açıklayacaksınız ve
gizlemeyeceksiniz." diye söz almıştır. Onlar ise onu arkalarına atıp az
bir değere değiştiler. Alış verişleri ne kötüdür.
188. Kendilerini bir şey sanan
yapmadıklarıyla övünmeyi sevenleri sakın onların azaptan kurtulacaklarını
sanma, elem verici azap onlaradır.
189. Göklerin ve yerin mülkü ve yönetimi
Allah'ındır. Allah'ın her şeye gücü yeter.
190. Göklerin ve yerin yaratılışında, gece
ile gündüzün birbiri ardınca gelmesinde akıl ve vicdan sahipleri için çok
ibretler vardır.
191. Onlar ayakta iken, otururken, yanları
üstüne yatarken Allah'ı hatırlarlar; Göklerin ve yerin yaratılışını
düşünürler." Yaratıp, Besleyip doyuran, Yönlendiren Kudretimiz! Sen bunu
boşuna yaratmadın, gerçekten çok büyüksün. Bizi ateşin azabından koru.”
192. " Yaratıp, Besleyip doyuran,
Yönlendiren Kudretimiz! Sen ateşe kimi sokarsan, onu şüphesiz rezil etmiş
olursun. Zulmedenlerin hiç yardımcıları yoktur.”
193. " Yaratıp, Besleyip doyuran,
Yönlendiren Kudretimiz! Doğrusu biz 'Yaratıp, Besleyip doyuran, Yönlendiren
Kudretinize iman edin' diye inanmaya çağıran bir çağırıcıyı işittik de iman
ettik. Yaratıp, Besleyip doyuran, Yönlendiren Kudretimiz günahlarımızı bağışla,
kötülüklerimizi ört, canımızı iyilerle beraber olarak al.”
194. " Yaratıp, Besleyip doyuran,
Yönlendiren Kudretimiz! Peygamberlerinle vaat ettiklerini bize ver, ayağa
kalkış günü yüzümüzü kara çıkarma. Sen sözünde durursun. Bundan hiç şüphemiz
yok" derler!
195. Yaratıp, Besleyip doyuran,
Yönlendiren Kudret’leri de dualarını şöyle kabul eder: " Sizlerin, erkek olsun kadın olsun, iş yapanın
işini boşa çıkarmayacağım. Hepiniz eşitsiniz. Benim için hicret edenler, memleketlerinden
çıkarılanlar, yolumda ezaya uğratılanlar, savaşan ve öldürülenlerin
kötülüklerini elbette örteceğim. And olsun ki, Allah katından bir nimet olarak,
onları altlarından ırmaklar akan cennetlere koyacağım. Onlar Allah katından
muhteşem ödüllere layık görülecekler. Ödüllerin en güzelini Allah verir.”
196. Gerçeğin üzerini örtenlerin
dünyada/beldelerde/ülkelerde/diyarlarda her istediğini yapar görünmeleri sakın
seni aldatmasın.
197. Bu gelip geçici bir tatmindir. Sonra
onların varacağı yer cehennem olacaktır. Ne kötü bir duraktır.
198. Fakat Yaratıp, Besleyip doyuran,
Yönlendiren Kudret’lerinden sakınanları altlarından ırmaklar akan ebedi
cennetler bekliyor. Allah'ın bir konukseverlikle karşılamasıdır bu! Allah'ın
karşılaması iyiliklerle dolu bir hayat yaşamış olanlar için ne güzel, ne
hoştur.
199. Önceki çağlardan kendilerine kitap
verilenlerden öyleleri var ki, Allah'a, size indirilene ve kendilerine
indirilene inanırlar. Allah karşısında korku ve titreme içindedirler; Allah'ın
ayetlerini çıkarları uğruna satmazlar. İşte bunlar da Yaratıp, Besleyip
doyuran, Yönlendiren Kudret’lerinin büyük karşılamasına dahil olacaklardır.
Allah hesabı şüphesiz çabuk görür.
200. Ey iman edenler/güvenenler!
Güçlüklere göğüs gerin, bunda düşmanlarınızı geçin. Daima hazırlıklı ve uyanık
bulunun! Allah'a karşı gelmekten sakının. Kurtuluşun yolu budur.
004
KADINLAR/Kadınlar-NİSA
Sevgi
ve merhameti sonsuz olan Allah’ın adıyla.
1. Ey insanlar! Sizi tek bir canlıdan
yaratan, ondan iki eş yaratan ve ikisinden pek çok erkekler ve kadınlar meydana
getiren Yaratıp, Besleyip doyuran, Yönlendiren Kudretinizin bilincinde olun.
Adını dilinizden düşürmediğiniz Allah’tan sakının. Aile bağlarını gözetin.
Allah şüphesiz hepinizi gözetlemektedir.
2. Kimsesizlere mallarını verin.
Kimsesizin malına göz dikmeyin. Kimsesizlerin mallarıyla kendi mallarınızı
karıştırarak yemeyin, çünkü bu büyük bir suçtur.
3. Eğer kimsesiz kadınlarla evlenmekle
kendilerine haksızlık yapmaktan, korkanlarınız, dörde, üçe, ikiye
evliliklerinizi indirerek azaltınız. Şayet aralarında adaletsizlik yapmaktan
korkarsanız, bir tane ile yetinmelisiniz.
Bu ilave yapmamanız bakımından en uygunu budur.
4. Ayrıldığınız bu kadınlara mehirlerin /
geçime araçlarını hiç bir karşılık beklemeden verin, eğer ondan gönül hoşluğu
ile size bir şey bağışlarlarsa onu içiniz rahat bir şekilde alabilirsiniz.
5. Allah'ın sizi koruyucu kılmış olduğu
mallarınızı, ergenliğini ispat etmeyenlere vermeyin. O mallarla onları
besleyin, giydirin ve onlara güzel söz söyleyin.
6. Kimsesizleri evlenme çağına gelene
kadar göz kulak olun. Ekmeklerini kendisi kazanacak yaşa geldiklerini
gördüğünüzde mallarını kendilerine verin.
Büyüyecekler de geri alacaklar diye mallarını sorumsuzca tez elden
yemeyin. Zengin olan iffetli olmaya çalışsın, yoksul olan da örfe uygun bir
şekilde yesin. Mallarını kendilerine verdiğiniz zaman, yanlarında şahit
bulundurun. Hesap sormak için Allah yeter.
7. Ana babanın ve yakınların mirasından,
erkeklere hisse vardır, Ana babanın ve yakınların mirasından kadınlara da hisse
vardır; bunlar, az veya çok belirli bir hissedir.
8. Mirasın taksiminde, uzak akraba,
yetimler ve yoksullarda orada hazır bulunuyorlarsa, onlara da bir miktar verin,
güzel sözler söyleyin.
9. Ellerini vicdanlarına koysunlar. bir
gün onlarda arkalarında cılız çocuklar bırakabilir, onlar için endişe edecek
olabilirlerdi. O halde haksızlıktan korksunlar ve Allah’tan sakınsınlar; dürüst
söz söylesinler.
10. Kimsesizlerin mallarını haksız yere
yiyenler, karınlarına ancak ateş tıkınmış olurlar, zaten onlar çılgın aleve
atılacaklardır.
11. Allah size mirasın nasıl bölüneceği
konusunda şunları öneriyor. Erkek iki, kadın bir pay alır. Eğer hepsi kadın
olup ikinin üzerinde iseler, bırakılanın üçte ikisi onlarındır; şayet bir kadın
varsa mirasın yarısı onundur. Eğer ölenin çocuğu varsa ana babadan her birine altıda bir, çocuğu
yoksa babası ona varis olur, anasına üçte bir düşer. Kardeşleri varsa, altıda
biri annesinindir. Bütün bunlar hepsi yaptığı vasiyetten ve borcundan
düşüldükten sonradır. Babalarınız ve oğullarınızdan menfaatçe hangisinin size
daha yakın olduğunu siz bilmezsiniz. Bunlar Allah tarafından tespit edilmiştir.
Doğrusu Allah her şeyi bilir, çok bilgedir.
12. Eğer eşlerinizin çocukları yoksa
mirasının yarısı sizindir. Çocukları varsa, bıraktıklarının dörtte biri sizindir. Bütün bunlar yapılan
vasiyetten ve borçlar ödendikten sonradır. Sizin çocuğunuz yoksa
bıraktıklarınızın dörtte biri karılarınızın; çocuğunuz varsa, bıraktıklarınızın
sekizde biri onlarındır. Eğer erkek kardeşi veya kız kardeşi olan bir erkek
veya kadın, ikinci dereceden mirasçı bırakırsa - edilen vasiyetten veya borçtan
arta kalanın- ikisinden her birine altıda bir düşer; ikiden çoksalar, üçte
birine, ortak olurlar. Kimse zarara uğratılmasın. Bunlar Allah tarafından
tespit edilmiştir. Allah bilendir, çok şefkatlidir.
13. Bunlar Allah'ın yasalarıdır. Allah'a
ve peygambere kim itaat ederse onu altlarından ırmaklar akan cennetlere koyacaktır.
Orada temellidirler, büyük kurtuluş budur.
14. Kim de Allah'a ve O'nun elçisine karşı
gelir, O'nun sınırlarını aşarsa, Allah onu, sonsuza kadar kalacağı ateşe sokar.
O'nun için alçaltıcı bir azap vardır.
15. Kadınlarınız eşcinsellik yaparlarsa,
bunu ispat için, aranızdan dört şahit getirin, şahadet ederlerse, bu işten
vazgeçinceye kadar veya Allah onlara bir yol gösterinceye kadar gözaltında
tutun.
16. Böyle kişilere yaptıkları yanlışlığı
anlatın. Tövbe edip kendilerini düzeltirlerse onların suçlarını geçin. Çünkü
Allah tövbeleri daima duyar ve hallerine acıyarak merhamet eder.
17. Allah'a göre şu kimselerin tövbesi
makbuldür ki cahillikle bir kötülük yapıp hemen dönerler. İşte Allah onların
tövbesini kabul eder. Allah bilendir, Hâkim olandır.
18. Kötülükleri işleyip dururken, ölüm
kendisine geldiği zaman: "Şimdi tövbe ettim" diyen ve kitabın, ortaya
koyduğu anlamlar, değerler ve kuralların karşısında olarak ölenlerin tövbesi
kabul değildir. İşte onlara elem verici azap hazırlamışızdır..
19. Ey inananlar! Kadınlara zorla miras
niyetiyle sahip olmaya kalkmanız size helal değildir. Apaçık hayasızlık
etmedikçe onlara verdiğiniz mehirin bir kısmını alıp götürmeniz için onları
sıkıştırıp durmayın. Onlarla güzellikle geçinin. Eğer onlardan hoşlanmıyorsanız
sabredin, hoşlanmadığınız bir şeyi Allah çok hayırlı kılmış olabilir.
20. Bir eşinizden boşanıp yerine başka bir
eş almak isterseniz, birincisine bir yük altın vermiş olsanız bile ondan bir
şey almayın. İftira ederek ve günaha girerek ona verdiğinizi geri alır mısınız?
21. Nasıl alırsınız ki siz onunla aynı
yastığa baş koymuştunuz ve o, sizden sağlam bir söz almıştı.
22. Babalarınızın evlendikleri kadınlarla
evlenmeyin,-geçmişte olanlar artık geçmiştir- çünkü bu bir fuhuş ve iğrenç bir
şeydi, ne kötü yoldu!
23. Sizlere şu kadınlarla evlenmeniz haram
kılınmıştır: analarınız, kızlarınız, kız
kardeşleriniz, halalarınız, teyzeleriniz, kardeşlerinizin kızları, kız
kardeşlerinizin kızları, sizi emziren süt anneleriniz, süt kardeşleriniz,
karılarınızın anneleri, kendileriyle gerdeğe girdiğiniz kadınlarınızdan
ellerinizde bulunan üvey kızlarınız -onlarla gerdeğe girmemişseniz size bir
engel yoktur- ,öz oğullarınızın eşleri ve iki kız kardeşi bir arada almak suretiyle
evlenmek, -geçmişte olanlar artık geçmiştir- . Allah çok affedici çok merhamet
sahibidir.
24. Yine meşru nikah sahibi olmak dışında
namusuyla bir yuva kurmuş veya kurmayı bekleyen bütün kadınlarda size haramdır.
Bunlar Allah'ın üzerinize farz kıldığı hükümlerdir. Şu halde evlenilmesi haram
kılınanlar dışındakilerle, zorunlu harcamaları yaparak namusuyla bir yuva
kurmak herkesin hakkıdır. O halde
onlardan nikâh ile faydalanmanıza karşılık mehirlerini kendilerine verin ki, bu
farzdır. O mehir takdir edip kesinleştikten sonra birbirinizi razı etmenizde
bir mahzur yoktur. Şüphesiz ki Allah her şeyi bilir, çok bilgedir.
25. Sizden hür mümin kadınlarla evlenmeye
güç yetiremeyen kimse, savaşta esir aldığınız ve iman etmiş kadınları alsın.
Allah sizin imanınızı çok iyi bilir. Birbirinizdensiniz, aynı soydansınız.
Onlarla, zinadan kaçınmaları, iffetli olmaları ve gizli dost tutmamış olmaları
halinde, velilerinin izniyle evlenin ve örfe uygun bir şekilde mehirlerini
verin. Evlendiklerinde zina edecek olurlarsa, onlara, hür kadınlara verilen
cezasının yarısı verilir. Bu esir kadınlarla evlenme izni, içinizden, bekarlık
canına tak edenler içindir. Sabretmeniz sizin için daha hayırlıdır. Allah
bağışlar ve merhamet eder.
26. Allah size açıklamak ve sizden
öncekilerin yollarını göstermek ister. Allah her şeyi çok bilendir, çok
bilgedir.
27. Allah sizin tövbenizi kabul etmek
ister, şehvetlerine uyanlar ise sizin büyük bir sapıklığa girmenizi isterler.
28. Allah, insan zayıf olduğundan sizden
yükü hafifletmek ister.
29. Ey inananlar! Mallarınızı aranızda
karşılıklı rıza ile yapılan ticaretle olsa bile haksızlıkla yemeyin, haram ile
nefsinizi mahvetmeyin. Allah şüphesiz ki size merhamet eder.
30. Bunu kim aşırı giderek ve haksızlıkla
yaparsa, onu ateşe sokacağız. Bu Allah'a kolaydır.
31. Size yasak edilen büyük günahlardan
kaçınırsanız, kusurlarınızı örter ve sizin itibarınızı yükseltiriz.
32. Allah'ın bir kısmınıza, bir
kısmınızdan farklı olarak lütfettiği şeyleri isteyip durmayın. Erkeklere
kazandıklarından bir pay, kadınlara kazandıklarından bir pay vardır. Allah'tan
bol nimet isteyin. Doğrusu Allah her şeyi biliyor.
33. Herkes için bir şeyler bırakabileceği
mirasçılar belirledik; anne-babalar, yakın akrabalar, nikah sözleşmesiyle bir
araya gelen eşler. Bu kimselere hisselerini veriniz. Doğrusu Allah her şeye
şahittir.
34. Erkekler, kadınlar üzerine titrer;
onları koruyup kollarlar. Bu, Allah'ın kimini kiminden fazla vermesi ve erkeklerin, mallarından sarf etmelerinden
dolayı böyledir. İyi kadınlar, gönülden boyun eğenler ve Allah'ın korunmasını
emrettiğini, kocasının bulunmadığı zaman koruyanlardır. Şiddetli geçimsizlik
yaşadığınız eşlerinizle önce oturup konuşun, olmazsa yataklarında onları yalnız
bırakın, yine olmazsa onları evden
çıkarın/bulundukları yerden başka yere gönderin. Barışıp anlaşırlarsa
aleyhlerine yol aramayın. Doğrusu yücelik ve büyüklük Allah'a aittir.
35. Karı kocanın arasının açılmasından
endişelenirseniz, erkeğin ailesinden bir hakem ve kadının ailesinden bir hakem
gönderin. Niyetleri gerçekten barışmaksa, Allah onların niyetlerini boşa
çıkarmaz. Doğrusu Allah her şeyi biliyor ve her şeyi duyuyor.
36. Allah'a kul köle olun, O'na bir şeyi
ortak koşmayın. Ana babaya, yakınlara, yetimlere, düşkünlere, yakın komşuya,
uzak komşuya, yanınızdaki arkadaşa, yolcuya ve yanınızda çalışan kimselere
iyilik edin. Allah kendini beğenip öğünenleri elbette sevmez.
37. Böyleleri hem kendileri cimrilik
ederler, hem de insanlara cimrilik tavsiyesinde bulunurlar. Allah'ın bol
nimetinden kendilerine verdiğini gizlerler. Kitabın, ortaya koyduğu anlamlar,
değerler ve kuralların karşısında yer alanlara; alçaltıcı bir azap
hazırlamışızdır.
38. Mallarını insanlara gösteriş için sarf
edip, Allah'a ve ahiret gününe inanmayanları da Allah sevmez. Şeytanın arkadaş
olduğu kimsenin, arkadaşlığı ne fenadır!
39. Bunlar Allah'a, ahiret gününe inanmış,
Allah'ın vermiş olduğu rızklardan sarf etmiş olsalardı ne olurdu? Oysa Allah
onları bilir.
40. Allah şüphesiz zerre kadar haksızlık
yapmaz, zerre kadar iyilik olsa onu kat kat artırır ve yapana büyük karşılık
verir.
41. Her ümmete bir şahit getirdiğimiz ve
seni de bunlara şahit getirdiğimiz vakit durumları nasıl olacak?
42. Allah'ı inkâr edip peygambere isyan
edenler, o ayağa kalkış günü yerle bir olmayı isterler. Allah'tan hiç bir sözü
gizleyemezler.
43. Ey inananlar! Sarhoşken, ne dediğinizi
bilmenize kadar, eşinizle cinsel ilişkiden sonra normalleşene kadar, tuvaletten
sonra temizlenene kadar namaza yaklaşmayın. Eğer yolculuk sebebi ile su
kullanamazsanız veya hastalık sebebi ile
su kullanamıyor iseniz; tertemiz bir toprağa ellerinizi koyun, sonra
yüzünüze ve ellerinize sürün. Allah affeder ve bağışlar.
44.
Kendilerine Kitaptan bir nasip verilenlerin şimdi onları sapkınlık ile
değiştirdiklerini ve sizin yoldan
sapmanızı istediklerini, görmüyor musun?
45. Allah düşmanlarınızı çok iyi bilir.
Allah size dost olarak da yeter yardımcı olarak da yeter.
46.
Yahudilerden, kelimelerin manasını değiştirip; dillerini eğerek ve dini
yererek; "Sözünü işittik, emirlerine isyan ettik." ve " Bizi güt. " Diyorlar. Hâlbuki
onlar; "İşittik ve itaat ettik, dinle ve bizi gözet." Deselerdi bu
kendileri için daha hayırlı olurdu. İşte inkârları yüzünden Allah onlara lanet
etmiştir. Artık onlar, pek azı müstesna, iman etmezler.
47. Ey kitap verilenler! Gelin yanınızda
bulunanı tasdik etmek üzere indirdiğimiz bu kitaba iman edin. Biz bir takım
ümitlerinizi boşa çıkarmadan yahut cumartesi halkını lanetlediğimiz gibi onları
lanetlemeden önce iman edin. Yoksa Allah'ın emri mutlaka yerine gelecektir.
48. Allah kendisine ortak koşmayı
bağışlamaz, bundan başkasını layık görürse bağışlar. Allah'a ortak koşan kimse
büyük bir günahla iftira etmiş olur.
49. Kendilerini temize çıkaranları
görmedin mi? Allah layık gördüğünü temize çıkarır ve kendilerine kıl kadar
haksızlık yapmaz.
50. Allah'a nasıl yalan yere iftira
ettiklerine bir bak. Bu apaçık bir günah olarak yeter.
51. Kendilerine Kitap verilmiş olanları
görmüyor musun? Otorite, güç, paraya ve şeytana inanıp, inkâr edenlere:
"Bunlar inananlardan daha doğru yoldadırlar" diyorlar.
52. İşte Allah'ın lanetlediği onlardır.
Allah'ın lanetlediği kimseye yardımcı bulamayacaksın.
53. Yoksa onların mülkten bir payı mı var?
Bu takdirde insanlara bir çekirdek parçası bile vermezler.
54. Yoksa insanlara Allah'ın bol
nimetinden verdiğini mi çekemiyorlar?
Oysa İbrahim ailesine kitap ve bilgelik vermiştik, onlara büyük bir mülk de
vermiştik.
55. Aralarından ona inanan ve sonra yüz
çevirenler vardı. Böylelerine çılgın bir cehennem alevi yeter.
56. Doğrusu ayetlerimizi inkâr edenleri
ateşe yaslayacağız; derilerinin her yanışında, azabı tatmaları için onları
başka derilerle değiştireceğiz. Allah çok güçlü, çok bilgedir.
57. İnanıp yararlı iş işleyenleri, içinde
temelli ve ebedi kalacakları altlarından ırmaklar akan cennetlere koyacağız.
Onlara orada tertemiz eşler vardır. Onları en koyu gölgeliklere
yerleştireceğiz.
58. Hiç şüphesiz Allah size, emanetleri
ehline teslim etmenizi ve insanlar arasında hükmettiğiniz zaman adaletle
hükmetmenizi emreder. Allah size ne güzel öğüt veriyor. Şüphesiz Allah işitir
ve görür.
59. Ey inananlar Allah'a itaat edin,
peygamber ve sizden buyruk sahibi olanlara itaat edin. Eğer bir şeyde
anlaşmazlığa düşerseniz. onun halini
Allah'a ve peygambere bırakın, eğer
Allah'a ve ahiret gününe inanmışsanız, bu hem hayırlı ve hem de sonuç alma
itibariyle en güzelidir.
60. Şunları görmedin mi? Hem sana
indirilene ve hem de senden önce indirilenlere inandıklarını sanıyorlar, hakem
olarak tağut’a başvurmak istiyorlar. Oysa kendilerine onu inkâr etmeleri
emredilmişti. O şeytan da onları sapıtıp iyice yoldan çıkarmak istiyor.
61. Onlara: "Allah'ın indirdiği hükme
ve peygambere gelin" dendiği zaman, ihtiyacından fazlasını vermemeye
çalışanların/infak etmeyenlerin büsbütün uzaklaştıklarını görürsün.
62. Başlarına kendi işlediklerinden ötürü
bir musibet gelebileceğini hiç mi düşünmezler? Sonra sana gelip, bir de Allah'a
yemin ederek: "İyilik etmek ve uzlaştırmaktan başka bir şey yapmak
istemedik" diyorlar.
63. İşte kalplerinde olanları Allah'ın
bildiği o kimselerden yüz çevir, onlara öğüt ver, kendilerine tesirli söz
söyle.
64. Biz hiç bir resulü Allah'ın izniyle
kendisine itaat edilmesi dışında bir amaçla göndermedik. Eğer onlar öz
benliklerine zulmettiklerinde sana gelip Allah’tan af dileselerdi, resulde
kendileri için af dileseydi elbette ki Allah'ı affedici, sevgi ve merhameti
sonsuz bulacaklardı.
65. Hayır Yaratıp, Besleyip doyuran,
Yönlendiren Kudret'ine yemin olsun ki iş onların sandığı gibi değil. Onlar
aralarında çıkan karmaşık işlerde seni hakem yapıp verdiğin hükümle ilgili
olarak, içlerinde hiç bir burukluk duymadan tam bir teslimiyete ulaşmadıkça
iman etmiş olmazlar.
66. Şayet onlara: "Kendinizi öldürün
yahut yurtlarınızdan çıkın" diye emretmiş olsaydık, pek azından başkaları
bunu yapmazlardı. Kendileri ne verilen öğüdü yerine getirmiş olsalardı, onlar
için daha iyi ve daha sağlam olurdu.
67. O takdirde kendilerine katımızdan
büyük bir ödül elbette verirdik.
68. Ve onları doğru yola eriştirirdik.
69. Allah'a ve peygambere itaat edenler
var ya, işte onlar Allah'ın nimetine eriştirdiği peygamberler, dosdoğru
olanlar, şehitler ve iyilerle beraberdirler. Onlar ne iyi arkadaştırlar.
70. Bu büyük nimet Allah'tandır. Bilen
olarak Allah yeter.
71. Ey inananlar! Savunma tedbirlerinizi
alın. Gerektiğinde, bölük bölük veya hep birden savaşa gidin.
72. Aranızda ağır davrananlar var. Size
bir musibet gelirse: "Allah bana iyilikte bulundu, onlarla beraber şehit
düşmedim " der.
73. Yine böyleleri: Allah'tan size bir
lütuf erişirse, sanki sizinle kendi aranızdaki güven hiç zedelenmemiş gibi:
"Keşke onlarla beraber olsaydım da bende büyük bir başarı
kazansaydım" der.
74. O halde dünya hayatına karşılık ahiret
hayatını satın alanlar, Allah yolunda savaşsınlar. Kim Allah yolunda savaşır,
öldürülür veya galip gelirse, yakında biz ona büyük bir ödül vereceğiz.
75. Size ne oluyor da; Zavallı çocuklar,
ezilen erkekler, ezilen kadınlar uğrunda ve Allah yolunda savaşmıyorsunuz?
Baksanıza: "Ey bizim Yaratıp,
Besleyip doyuran, Yönlendiren Kudret'imiz! Bizi halkı zalim olan bu memleketten
kurtar! katından bize bir yiğit, bir bahadır gönder" diye yalvarıp
duruyorlar.
76. İnananlar Allah yolunda savaşırlar,
inkâr edenler ise şeytan yolunda savaşırlar. Şeytanın dostlarıyla savaşın, esasen
şeytanın hilesi zayıftır.
77. Kendilerine: "Şimdilik savaşa
izin yok, destekleşme / dayanışma içinde olun, ihtiyaçtan fazlasını
verin." Denenleri görmedin mi? Onlara savaş farz kılındığında, içlerinden
bir takımı hemen, insanlardan Allah’tan korkar gibi, hatta daha çok korkarlar
ve "Yaratıp, Besleyip doyuran, Yönlendiren Kudret’imiz bize savaşı niçin
farz kıldın, bizi yakın bir tarihe kadar geciktirmeli değil miydin?"
derler. De ki: "Dünya rahatı ve zevki kısadır, ahiret ise Allah'a karşı
gelmekten sakınanlar için sırf hayırdır, zerre kadar da hakkınız yenmez.”
78. Nerede olsanız, gökdelenlere çıksanız
bile ölüm size yetişecektir. Onlara bir iyilik gelirse "Bu
Allah'tandır" derler, kötülüğe uğrarlarsa "Bu senin
tarafındandır" derler. De ki "Hepsi Allah'tandır". Bunlara ne
oluyor ki, hiç bir sözü anlamaya yanaşmıyorlar?
79. Sana ne iyilik gelirse Allah'tandır.
Sana ne kötülük gelirse nefsindendir. Seni insanlara peygamber gönderdik, şahit
olarak Allah yeter.
80. Peygambere itaat eden, Allah'a itaat
etmiş olur. Kim yüz çevirirse bilsin ki, Biz seni onlara bekçi göndermedik.
81. Sana, "Yeter ki emret! "
diyorlar; ama yanından ayrıldıklarında içlerinden bir takımı söylediklerinin
aksine bin bir türlü hileye başvuruyor. Allah da, çevirdikleri entrikaları bir
bir kaydediyor. Sen onları ciddîye alma ve Allah'a havale et. Dayanıp yaslanmak
için Allah yeter.
82. Kur’an'ı iyice okuyup düşünmüyorlar
mı? Eğer Allah'tan başkasından gelseydi onda çok aykırılıklar bulurlardı.
83. Kendilerine güven veya korku hususunda
bir haber geldiğinde onu yayıyorlar; hâlbuki o haberi Peygambere veya
kendilerinden buyruk sahibi olanlara götürselerdi, onlardan sonuç çıkarmaya
kadir olanlar onu bilirdi. Allah'ın size bol nimeti ve rahmeti olmasaydı, pek
azınız bir yana, şeytana uyardınız
84. Ey Muhammed! Allah yolunda savaş.
Çünkü sen ancak kendinden sorumlusun. İnananları da teşvik et. Umulur ki Allah,
inkâr edenlerin baskınını önler. Zira karşı konulmaz güç ve şiddetli azap
Allah'a aittir.
85.
Kim iyi bir işte aracılık ederse, ona onun sevabından pay vardır. Kim de kötü
bir şey de aracılık yaparsa, ona o kötülükten hisse vardır. Allah her şeyin
karşılığını verir.
86. Size bir barış teklifi verildiği
zaman, o tekliften daha iyi bir barış teklifi verin veya ayniyle mukabele edin.
Allah her şeyin hesabını arar.
87. Allah'tan başka tanrı yoktur,
geleceğinden şüphe olmayan ayağa kalkış günü, sizi mutlaka toplayacaktır.
Allah'tan daha doğru sözlü kim olabilir?
88. Size ne oluyor da, infak etmekte
ikiyüzlü davrananlar hakkında ikiye bölünüyorsunuz? Allah onları,
yaptıklarından dolayı dışlamıştır. Allah'ın saptırdığını siz mi yola getirmek
istiyorsunuz? Allah birini saptırırsa artık onun için bir yol bulamazsın.
89. Onlarla eşitlenesiniz diye
kendilerinin Kitabın, ortaya koyduğu anlamlar, değerler ve kuralların
karşısında yer aldığı gibi yer almanızı istediler. Allah yoluna girmedikçe
onlardan dost edinmeyin. Eğer yüz çevirirlerse onları yakalayın, bulduğunuz
yerde savaşın. Artık onlardan dost edinmeyin ve yardımlaşmayın.
90. Ancak anlaşmalı olduğunuz kimselere
sığınanlara yahut sizinle, ne de kendi milletleriyle savaşmaktan bunalarak size
başvuranlar müstesnadır. Allah dileseydi onları size musallat ederdi de sizinle
savaşırlardı. Eğer sizden uzak durur, savaşmaz, size barış teklif ederlerse
Allah onlara dokunmanıza izin vermez.
91. Diğer bir grubun da hem sizinle, hem
de kendi insanlarıyla güvende olmayı istediklerini göreceksiniz. Bunlar,
buldukları ilk fırsatta düşmanın safına geçerler. Eğer sizden uzak durmazlar,
barış teklif etmezler ve sizinle savaştan geri durmazlarsa; bulduğunuz yerde
peşlerine düşün ve onlarla savaşın. İşte onların aleyhlerine size apaçık yetki
verdik.
92. Bir Müminin diğer bir mümini öldürmesi
yaraşmaz. Bir mümini yanlışlıkla öldürenin, bir mümin köleyi azat etmesi ve
öldürülenin ailesi bağışlamadıkça, ona diyet ödemesi gerekir. Eğer o mümin
düşman bir millettense, mümin bir köleyi azat etmesi gerekir. Şayet aranızda
anlaşma olan bir millettense, ailesine diyet ödemek ve mümin bir köleyi azat
etmesi gerekir. Bulamayana, Allah tarafından tövbesinin kabulü için artarda iki
ay oruç tutmak gerekir. Allah Bilendir, Hâkim’dir.
93. Bir mümini kasten öldürenin cezası,
içinde temelli kalacağı cehennemdir. Allah ona çok kızmış, lanetlemiş ve büyük
bir azap hazırlamıştır.
94. Ey inananlar! Allah yolunda
yürüdüğünüz vakit, her şeyi iyice anlayın. Size müslüman olduğunu bildirene,
dünya hayatının geçici menfaatine göz dikerek; "Sen mümin değilsin"
demeyin. Allah'ın vereceği çok ganimetler vardır. Evvelce siz de öyleydiniz.
Allah size iyilikte bulundu. İyice anlayın, Allah işlediklerinizden şüphesiz
haberdardır.
95- İman edenlerden geçerli bir
mazeretleri olmadan oturanlarla, Allah yolunda ölümüne canla başla uğraşıp
didinenler aynı kefeye konamazlar. Allah uğrunda canla başla uğraşıp
didinenleri, oturanlardan mertebece üstün kılmıştır. Her ne kadar Allah hepsine
de güzellik vaat etmişse de canla başla didinenleri, büyük bir ödülle
oturanlardan üstün tutmuştur.
96. Allah katından dereceler, bir
bağışlanma, bir rahmet. Allah çok affedici, çok merhametlidir.
97. Melekler, nefislerine zulmedenlerin
canlarını aldıkları zaman: " Ne yapıyordunuz?" deyince, "Biz
yeryüzünde zavallı kimselerdik" diyecekler, melekler de:" Allah'ın
yeri geniş değil miydi? Hicret etseydiniz" cevabını verecekler. Onların
varacakları yer cehennemdir. Ne kötü dönülecek yerdir!
98. Çaresiz kalan, yol bulamayan zavallı
erkek, kadın ve çocuklar müstesnadırlar.
99. İşte Allah'ın bunları affetmesi
umulur. Allah'ın affetmesi ve bağışlaması sonsuzdur.
100. Kim Allah yolunda hicret ederse
bilsin ki Allah, bir kapıyı kapatırsa, başka kapılar açar. Kim Allah'a ve peygambere hicret etmek amacıyla
evinden çıkar da yolda ölürse, onun mükâfatı Allah'a aittir. Allah çok
bağışlayıcıdır, sevgi ve merhamet kaynağıdır
101. Sefere çıktığınızda, düşmanın size
bir şey yapacağından korkarsanız, savaş stratejik toplantınızı kısa tutmanızda
size bir sorumluluk yoktur. Zira kitabın, ortaya koyduğu anlamlar, değerler ve
kuralların karşısında yer alanlar, size apaçık düşmandırlar.
102. Sen içlerinde olup da onlarla savaş
stratejik toplantısındayken bir kısmı seninle beraber toplantıya katılsın ve
silahlarını da alsınlar. Onlar yetecek kadar kaldığında, diğer grup gözcülük
yapsın. Sonra toplantıya katılmayan diğer grup gelsin, seninle beraber
toplansınlar, tedbirli olsunlar, silahlarını alsınlar. Kitabın, ortaya koyduğu
anlamlar, değerler ve kuralların karşısında yer alanlar, size ansızın bir
baskın vermek için, silah ve eşyalarınızdan gafil bulunmanızı dilerler.
Yağmurdan zarar görecekseniz veya hasta olursanız silahlarınızı bırakmanıza
engel yoktur, fakat dikkatli olun. Allah şüphesiz kitabın, ortaya koyduğu
anlamlar, değerler ve kuralların karşısında yer alanlara ağır bir azap
hazırlamıştır.
103. Savaş stratejik toplantısını bu
şekilde tamamlayınca, artık Allah'ı ayakta, oturarak, yan yatmışken anın.
Sükûnet bulduğunuzda, destekleşme/dayanışma toplantınızı tam bir biçimde yerine
getirin. Destekleşme/dayanışma toplantısı müminler üzerine asla ihmal
edilmemesi gereken bir görevdir.
104. Düşman milleti hafife almayın. Eğer
siz acı çekiyorsanız, onlar da şüphesiz sizin çektiğiniz gibi acı çekiyorlar;
oysa siz Allah’tan onların beklemedikleri şeyleri bekliyorsunuz.
105. Biz sana Kitabı gerçek ile indirdik
ki, insanlar arasında, Allah' ın sana gösterdiği biçimde hüküm veresin;
Hainlerin savunucusu olma.
106. Allah’tan af dile, Allah bağışlar,
sevgi ve merhamet kaynağıdır.
107. Kendilerine hainlik edenlerden yana
uğraşmaya kalkma, Allah hainlikte direnen suçluyu sevmez.
108. Allah'ın razı olmadığı sözü gece
kurarlarken, insanlardan gizliyorlar da kendileriyle beraber olan Allah'tan gizleyemiyorlar.
Allah işlediklerini bilmektedir.
109. İşte siz dünya hayatında onları
savunuyorsunuz ama ayağa kalkış günü onları Allah'a karşı kim savunacak? Veya
onların vekâletini kim üzerine alacaktır?
110. Kim kötülük işler veya kendine yazık
eder de sonra Allah’tan bağışlanma dilerse, Allah'ın çok affedici ve merhametli
olduğunu görür.
111. Kim günah işlerse bunu ancak kendi
aleyhine yapmış olur. Allah her şeyi bilir, çok bilgedir.
112. Kim yanılır veya suç işler de sonra
onu bir suçsuzun üstüne atarsa şüphesiz iftira etmiş, apaçık bir günah
yüklenmiş olur.
113. Eğer Allah'ın senin üzerinde bol
nimeti ve rahmeti olmasaydı, onlardan bir takımı seni şaşırtmaya çalışırdı.
Hâlbuki onlar kendilerinden başkasını şaşırtamazlar, sana da bir zarar
veremezler. Allah sana Kitap ve bilgelik vermiş, sana bilmediğini
öğretmektedir. Allah'ın sana olan nimeti büyüktür.
114. Ancak karşılıksız vermeyi yahut
iyilik yapmayı ve insanların arasını düzeltmeyi gözeten müstesna onların gizli
toplantılarının çoğunda hayır yoktur. Bunu Allah'ın rızasını kazanmak için
yapana büyük bir ödül vereceğiz.
115. Doğru yol kendisine apaçık belli
olduktan sonra, peygamberlerden ayrılıp, inananların yolundan başkasına uyan
kimseyi, döndüğü yöne döndürür ve onu cehenneme sokarız. Orası ne kötü bir
dönüş yeridir.
116. Allah Kendisine ortak koşulmasını
elbette bağışlamaz, bundan başkasını layık gördüğüne bağışlar. Allah'a ortak
koşan kimse derin bir sapıklığa sapmış olur.
117. Onlar Allah'ı bırakıp tanrıçalara
yalvarıp yakarıyorlar. Ve onlar inatçı bir şeytandan başkasına çağırıp
yakarmıyorlar.
118. O şeytan ki Allah ona lanet etti ve o
da " Elbette senin kullarından pay alacağım" dedi.
119. "Onları mutlaka saptıracağım,
mutlaka onları boş kuruntulara sokacağım ve onlara emredeceğim: Hayvanların
kulaklarını yaracaklar,
emredeceğim: Allah'ın yarattığını
değiştirecekler." Kim Allah' ın yerine şeytanı dost tutarsa, muhakkak ki
açık bir ziyana uğramıştır.
120. Şeytan onlara vadediyor, kuruntulara
düşürüyor, ancak aldatmak için vaatde bulunuyor.
121. İşte onların varacağı yer
cehennemdir. Ve cehennemden kaçıp kurtulacak bir yer bulamazlar.
122. İnanıp hayra ve barışa yönelik işler
yapanları, altlarından ırmaklar akan cennetlere sokacağız. Sonsuza değin
kalacaklardır orada. Allah'ın şaşmaz vaadidir bu. Söz söyleme bakımından
Allah'tan daha doğru ve tutarlı kim olabilir?
123. Cennet ne sizin kuruntularınızla, ne
de önceki çağlarda kitap verilenlerin kuruntularıyla kazanılacak bir yer
değildir. Kim fenalık yaparsa cezasını görür, kendisine Allah’tan başka ne bir
dost ve ne de yardımcı bulur,
124. Erkek veya kadın, inanmış olarak, kim
yararlı işler işlerse, işte onlar cennete girerler, kendilerine zerre kadar
zulmedilmez,
125. İyilik yaparak kendisini Allah'a
teslim edip, Hakka yönelen İbrahim'in dinine uyandan, din bakımından daha iyi
kim olabilir? Allah İbrahim'i dost edinmişti,
126. Gökte olanlar da yerde olanlar da
Allah'ındır. Allah her şeyi kuşatır.
127. Senden kadınlar hakkında kendilerini
aydınlatmanı istiyorlar. Onlara söyle: Allah gerekli aydınlatmayı yapmıştır;
" Nikâhlanmasını istemediğiniz o kimsesiz kızlara, mağdur çocuklara ve
yetimlere; yazılmış hakları olan mirası kendilerine vermeyip haksızlık
yapmayın." Dememişmiydik? Unutmayın ki, hayır namına ne yaparsanız Allah
onu biliyor.
128. Eğer kadın, kocasının
geçimsizliğinden veya soğuk durmasından endişe ederse, onunla anlaşmaya
çalışmasında kendisine bir engel yoktur. Karşılıklı konuşup anlaşmak, her zaman
daha hayırlıdır. Nefisler kıskançlığa meyyaldir. Eğer iyi davranır ve
haksızlıktan sakınırsanız bilin ki Allah işlediklerinizden haberdardır.
129. Adil hareket etmeye ne kadar
uğraşsanız, kadınlar arasında eşitliğe güç yetiremezsiniz. Bari bir tarafa
kalben tamamen meyletmeyin ki diğerini askıdaymış gibi bırakmayasınız. İşleri
düzeltir ve haksızlıktan sakınırsanız bilin ki Allah şüphesiz bağışlar ve
merhamet eder.
130- Nihayet boşanırlarsa, Allah lütfuyla
başka kapılar açar. Allah'ın lütfü boldur, çok bilgedir.
131. Göklerde olanlar da yerde olanlar da
Allah'ındır. And olsun ki, sizden önce Kitap verilenlere ve size Allah’tan
sakınmanızı tavsiye ettik. inkâr ederseniz bilin ki, göklerde olanlar da yerde
olanlar da Allah'ındır. Allah çok zengindir, çokça övülen ve övendir.
132. Göklerde olanlar da yerde olanlar da
Allah'ındır. Vekil olarak Allah yeter
133. Ey insanlar, dilerse sizi yok eder,
başkalarını getirir, Allah buna kadirdir
134.
Dünya nimetini kim isterse, bilsin ki, dünyanın ve ahiretin nimeti Allah'ın
katındadır. Allah işitir ve görür.
135. Ey iman edenler! Öz benliğiniz,
anne-babanız, yakınlarınız aleyhine de olsa, zengin veya fakir de olsalar,
adaleti dimdik ayakta tutarak Allah için tanıklık edenler olun. Allah her
birinize sizlerden daha yakındır. O halde nefsinizin arzusuna uyarak adaletten
sapmayın. Eğer dilinizi eğip büker yahut çekimser kalırsanız, Allah yapmakta
olduklarınızdan haberdardır.
136. Ey inananlar! Allah'a, peygamberine,
peygamberine indirdiği kitaba ve daha önce indirdiği kitaplara inanın. Kim
Allah'ı, meleklerini, kitaplarını,
peygamberlerini ve ahiret gününü inkâr ederse şüphesiz derin bir sapıklığa
sapmıştır.
137. Doğrusu inanıp sonra inkâr edenler,
sonra inanıp tekrar inkâr edenler, sonra da inkârı artmış olanları Allah
bağışlamayacaktır. Onları doğru yola eriştirmeyecektir.
138. İhtiyacından fazlasını vermeyip
saklayanlara, kendilerine elem verici bir azap olduğunu müjde et.
139.
Onlar inananları bırakıp da kitabın, ortaya koyduğu anlamlar, değerler ve
kuralların karşısında olanları dost ediniyorlar; onların tarafında bir kudret
mi arıyorlar?
140. Allah size Kitap'da şunu da indirdi
"Allah'ın ayetlerinin inkâr edildiği ve alaya alındığını işittiğinizde,
başka bir söze geçmedikçe o ihtiyacından fazlasını vermekte ikiyüzlü
davrananlarla bir arada oturmayın, yoksa siz de onlar gibi olursunuz" .
Doğrusu Allah ihtiyacından fazlasını vermekte ikiyüzlü davrananları ve kitabın,
ortaya koyduğu anlamlar, değerler ve kuralların karşısında olanların hepsini
cehennemde toplayacaktır.
141. Sizi gözetleyip duruyorlar, Allah’tan
size bir zafer gelirse, "Sizinle beraber değil miydik?" diyecekler.
Eğer kitabın, ortaya koyduğu anlamlar, değerler ve kurallarına karşı çıkanlara
bir nasip çıkarsa, onlara: "Başarınıza destek vermedik mi? Onlara karşı
size siper olamadık mı?” Diyecekler. Allah ayağa kalkış günü aranızda hüküm
verir. Allah inkârcılara, inananlar aleyhine asla fırsat vermeyecektir.
142. Doğrusu ihtiyacından fazlasını
vermekte ikiyüzlü davrananlar, Allah'ı aldatmaya çalışırlar, oysa O’,
aldatmanın ne olduğunu gösterecektir. Onlar destekleşme/ dayanışma
toplantılarına tembel tembel katılırlar, insanlara gösteriş yaparlar.
143. Ne onlarla ne bunlarla, ikisi
arasında bocalayarak Allah'ı pek az anarlar. Allah'ın saptırdığı kimseye yol
bulamayacaksın.
144. Ey inananlar! Kitabın, ortaya koyduğu
anlamlar, değerler ve kurallarına uyanları bırakıp bu değerlerin karşısında yer
alanları dost edinmeyin. Allah'ın aleyhinize apaçık bir ferman vermesini mi
istersiniz?
145. Doğrusu ihtiyacından fazlasını
vermemekte direnenler cehennemin en alt tabakasındadırlar. Hiç kimsenin onları
kurtaramadığını göreceksin.
146. Ancak tövbe edenler, nefislerini
ıslah edenler, Allah'ın Kitap’ına sarılanlar ve dinlerine Allah için candan
bağlananlar müstesnadır. Onlar inananlarla beraberdirler. Allah müminlere büyük
bir karşılama hazırlamıştır.
147. Şükreder ve inanırsanız, Allah size
niçin azap etsin? Allah şükrün karşılığını bilir ve verir.
148. Allah, zulme uğrayan kimseden
başkasının, kötülüğü sözle bile açıklamasını sevmez. Allah işitir ve bilir.
149. Bir iyiliği açığa vurur veya gizler
yahut bir kötülüğü affederseniz, bilin ki Allah çok bağışlayıcıdır. Her şeye
gücü yetendir.
150. Allah'ı ve elçilerini inkâr edenler,
Allah'a inanıp elçilerine inanmayanlar yahut
"Biz kimine inanır, kimine inanmayız." Diyerek ikisi arasında
yol tutmak isteyenler,
151. İşte onlar gerçekten kitabın, ortaya
koyduğu anlamlar, değerler ve kuralların karşısında yer alanlardır. Onlara ağır
bir azap hazırlamışızdır.
152. Allah'a ve elçilerine inanıp,
onlardan hiç birini diğerlerinden ayırmayanlara, işte onları büyük bir
karşılama bekliyor. Allah bağışlar, sevgi ve merhamet kaynağıdır.
153. Önceki çağlardan kendilerine kitap
verilenler, senin onlara gökten bir kitap indirmeni isterler. Musa'dan bundan
daha büyüğünü istemişlerdi ve "Bize Allah'ı apaçık göster " demişlerdi. Zulümlerinden ötürü onları
yıldırım çarpmıştı. Belgeler kendilerine geldikten sonra da buzağıyı tanrı
olarak benimsediler, fakat bunu affettik ve Musa'ya apaçık deliller verdik.
154. Sina dağını şahit tutarak onlardan
söz almıştık. Onlara "Kapıdan tevazu içinde girin", dedik
"Cumartesi yasağını delmeyin" diye onlardan sağlam bir söz almıştık.
155. Sözleşmelerini bozmaları, Allah'ın
ayetlerini inkâr etmeleri, peygamberleri haksız yere öldürmeleri;
"Kalplerimiz perdelidir." Demelerinden ötürü Allah, evet, inkârlarına
karşılık onların kalplerini mühürledi, onun için ancak pek azı inanır.
156. Çünkü inkâr ettiler ve Meryem’e büyük
bir iftirada bulundular.
157. Ve " Allah'ın elçisi, Meryem
oğlu İsa Mesih'i öldürdük" dediler. Oysa onu öldürmediler ve asmadılar,
fakat onlara öyle göründü. Ayrılığa düştükleri şeyde doğrusu şüphededirler, bu
hususta bilgileri ancak sanıya uymaktan ibarettir, O'nu kesin olarak
öldürmediler.
158.Tam aksine Allah O'nu kendi katına
yükseltti. Allah güçlüdür, bilgedir.
159. Önceki çağlardan kendilerine kitap
verilenlerden, ölmeden önce, İsa'ya
inanmayacak yoktur. O gerektiği gibi inanmadıklarından, ayağa kalkış günü
onların aleyhine şahit olur.
160. Yahudilerin haksızlıklarından,
çoklarını Allah yolundan menetmelerinden, kendilerine helal kılınmış temiz ve
hoş şeyleri onlara yasakladık.
161. Men edildikleri halde faiz
almalarından ve haksız yere insanların mallarını yemelerinden ötürü böyle
yaptık. İçlerinden inkâr edenlere de acı bir azap hazırladık.
162. Fakat içlerinde ilimde derinleşmiş
olanlar ve müminler sana indirilene ve senden önce indirilene inanırlar. O
destekleşme/dayanışma içinde olup, ihtiyaçtan fazlasını verenler, Allah'a ve
ahiret gününe inananlar var ya işte onlara büyük bir ödül vereceğiz.
163. Biz Nuh'a ve ondan sonra gelen
peygamberlere vahyettiğimiz gibi sana da vahyettik. Nitekim İbrahim'e,
İsmail'e, İshak'a, Yakup'a, torunlarına, İsa'ya, Eyyub'a, Yunus'a, Harun'a,
Süleyman'a da vahyetmiş, Davud'a da Zebur'u vermiştik.
164. Daha önce sana anlattığımız elçilere
ve sana anlatmadığımız elçilere de vahyetmiştik. Ve Allah Musa'ya da
konuşmuştu.
165. Müjdeleyici ve uyarıcı resuller
gönderdik ki, elçiler geldikten sonra insanların Allah'a karşı bahaneleri olmasın.
Allah Çok güçlüdür, Çok bilgedir.
166. Allah sana indirdiğini kendi ilmiyle
indirdiğine şahitlik eder. Melekler de şahitlik ediyorlar. Zaten tanık olarak
Allah yeter.
167. inkâr edip Allah yolundan geri
çevrilenler, dönüşü olmayan bir sapıklığa düşmüşlerdir.
168. inkâr edip zulme sapanlar var ya,
Allah onları affetmeyecek, onları hiç bir yola kılavuzlamayacaktır.
169. Cehennem yolu hariç! Sonsuza dek
kalacaklardır orada. Allah için çok kolaydır bu.
170. Ey insanlar! Resul size Yaratıp,
Besleyip doyuran, Yönlendiren Kudret’inizden hakkı getirdi; artık ona inanın ki
hayrınıza olsun. Nankörlük ederseniz göklerdekiler de yerdekiler de
Allah'ındır. Allah Her şeyi Bilendir, çok bilgedir.
171. Ey önceki çağlardan kendilerine kitap
verilenler! Dininizde aşırı gidip doymazlık etmeyin. Allah hakkında gerçek dışı
bir şey söylemeyin. Meryem oğlu İsa Mesih, Allah'ın resulü ve kelimesidir. Onu
kendisinden bir ruhla beraber Meryem'e atmıştır. Artık Allah'a ve resullerine
inanın. "Üçtür" demeyin. Kendi yararınıza olarak buna son verin.
Çünkü Allah bir tek tanrıdır. Haşa O çocuk sahibi olmaktan yücedir. Göklerde ve
yerde olanların hepsi O'nundur. Vekil olarak Allah yeter.
172. Ne Mesih Allah'a kul olmaktan
çekinir, ne de yaklaştırılmış melekler. Kim O'na kulluktan çekinir ve büyüklük
taslarsa bilsin ki O onların hepsini kendi huzurunda toplayacaktır.
173. İnanıp iyi işler yapanların
ödüllerini eksiksiz ödeyecek ve lütfundan onlara daha fazlasını da verecektir.
Kulluktan çekinip büyüklük taslayanlara da acı bir şekilde azap edecek ve onlar
kendilerine Allah’tan başka ne bir dost, ne bir yardımcı bulamayacaklardır.
174. Ey insanlar, size Yaratıp, Besleyip
doyuran, Yönlendiren Kudret’inizden delil geldi ve size apaçık bir nur indirdik.
175. Allah'a inanıp O'na yapışanları, O
kendisinden bir rahmetin ve lütfun içine sokacak ve onları kendisine varan
doğru bir yola iletecektir.
176. Senden fetva istiyorlar. De ki:
"Allah size ana, babasız ve çocuksuz kişinin mirası hakkında hükmünü şöyle
açıklıyor: ölen kişinin çocuğu yok bir kız kardeşi varsa bıraktığı malın yarısı
o kız kardeşindir. Fakat kendisi ölen kız kardeşinin çocuğu yoksa onun
mirasının tamamını alır. Eğer ölenin iki kız kardeşi varsa, bıraktığının üçte
ikisi onlarındır. Ve eğer varisler erkek kadın bir çok kardeşler olursa,
erkeğe, iki kadının payı kadar verilir. Şaşırırsınız diye Allah size açıklıyor.
Allah Her şeyi Bilendir.
005
SOFRA/sofra-MAİDE
Sevgi
ve merhameti sonsuz olan Allah’ın adıyla.
1. Ey inananlar! Allah'a verdiğiniz söze
bağlı kalın. Aşağıda size okunacak yasak sınırları dışındaki hayvanlar, hac
dışında size serbesttir. Allah istediği hükmü verir.
2. Ey inananlar! Allah'ın sembollerine,
haram aya, kurbana, gerdanlıklı kurbanlara ve Yaratıp, Besleyip doyuran,
Yönlendiren Kudret’lerinin lütuf ve rızasını arzu ederek, Kâbe’ye doğru
gelenlere saygısızlık etmeyin. Hac yasakları bitince hayvanlardan
yararlanabilirsiniz. Kabeyi çevreleyen dua yerindeki bu yasaktan dolayı bir
topluma karşı beslediğiniz kin, sakın sizi saldırıya sevk etmesin. İyilik ve
sakınma üzerinde yardımlaşın, günah ve düşmanlık üzerinde yardımlaşmayın,
Allah'tan korkun. Çünkü Allah'ın cezası çok çetindir.
3. Şunlar size haram kılınmıştır: Leş,
kan, domuz eti, Allah'tan başkası adına kesilen, boğulmuş, tahta veya taşla
vurularak öldürülmüş, yukarıdan düşmüş, boynuzlanmış, yırtıcı hayvan tarafından
yenmiş, hayvanlar "henüz ölmeden kestikleriniz hariç", dikili taşlar
adına boğazlanan hayvanlar, fal oklarıyla kısmet aramanız. Bunlar yasak sınırlarıdır. Bu gün artık inkâr
edenler sizin dininizden çıkmanızdan umutlarını kesmişlerdir, onlardan
korkmayın benden korkun. Bu gün sizin için dininizi olgunlaştırdım, size
nimetimi tamamladım ve size din olarak İslam’ı seçtim. Kim açlıktan daralır,
günaha istekle yönelmeden bunlardan yemek zorunda kalırsa ona günah yoktur.
Doğrusu Allah çok bağışlayıcıdır, sevgi ve merhamet kaynağıdır.
4. Sana kendilerine neyin helal olduğunu
soruyorlar. De ki "Size iyi ve temiz şeyler helal kılındı. Allah'ın size
öğrettiğinden öğreterek yetiştirdiğiniz avcı hayvanların, sizin için
tuttuklarını yiyin ve üzerine Allah'ın adını anın, Allah'tan korkun. Çünkü
Allah gerçekten hesabı çabuk görendir.
5. Bu gün size iyi ve temiz şeyler helal kılındı.
Kendilerine kitap verilenlerin yemeği size helal, sizin yemeğiniz de onlara
helaldir. İnanan namuslu hür kadınlar ve sizden önce kendilerine kitap
verilenlerden namuslu hür kadınlar, zina etmeksizin gizli dost tutmaksızın,
namuslu bir biçimde hak ettikleri karşılığı da verdiğiniz takdirde size
helaldir. Kim inanmayı kabul etmezse, onun eylemi boşa çıkmıştır ve o ahrette
kaybedenlerdendir.
6. Ey inananlar yardımlaşma / destekleşme
toplantısına geleceğiniz zaman yüzlerinizi, dirseklere kadar ellerinizi
yıkayın, başınızı mesh edin ve topuklara kadar ayaklarınızı mesh edin. Eğer
cünüp iseniz iyice temizlenin. Hasta yahut yolculuk halinde iseniz yahut
biriniz tuvaletten gelmişse yahut eşinizle ilişkiye girmiş de su bulamamışsanız
temiz bir toprakla teyemmüm edin, yüzlerinizi ve ellerinizi ondan mesh edin.
Allah size güçlük çıkarmak istemiyor.
Ancak sizi temizlemek ve üzerinizdeki nimetini tamamlamak istiyor ki,
şükredebilesiniz.
7. Allah'ın üzerinizdeki nimetini ve O'na
verdiğiniz sözü hatırlayın. Hani:
"İşittik boyun eğdik " demiştiniz. Allah'tan korkun. Allah göğüslerin
içindekini çok iyi bilir.
8. Ey iman edenler! Adalet ve dürüstlüğün
tanıkları olarak Allah için kollayıp gözetleyenler olun. Bir topluluğa kininiz
sizi adaletsiz davranmaya asla itmesin. Adaletli olun. Bu korunup sakınmaya
daha uygundur. Allah'tan korkun, Allah yapmakta olduklarınızdan haberdardır.
9. Allah, inanıp barışa yönelik işler
yapanlara vaatte bulunmuştur; Onlar için
bir bağışlanma ve büyük bir ödül vardır.
10.
Küfre sapıp ayetlerimizi yalanlayanlara gelince, bunlar cehennemin dostlarıdır.
11. Ey iman edenler! Allah'ın üzerinizdeki
nimetini hatırlayın. Hani bir topluluk ellerini size uzatmaya niyet etmişti de
Allah onların ellerini sizden çekmişti. Allah'tan korkun. Müminler yalnız
Allah'a tevekkül etsinler.
12. Allah İsrail oğullarından söz almıştı
ve içlerinden on iki başkan görevlendirmiştik. Allah demişti ki: "Ben
sizinle beraberim, Eğer benden destekleşme / dayanışma için alıp, ihtiyacınız kadarını
kullanıp fazlasını geri verirseniz; elçilerime inanır, onlara yardım eder ve
Allah'a güzel borç/karşılıksız zaruri borç kredisi verirseniz elbette sizin
günahlarınızı örterim ve sizi altlarından ırmaklar akan cennetlere sokarım.
Bundan sonra kim inkâr ederse düz yoldan sapmış olur.”
13. Sözlerini bozdukları için onları
lanetledik ve kalplerini katılaştırdık. Kelimeleri yerlerinden kaydırıyorlar.
Uyarıldıkları şeyden pay almayı unuttular. İçlerinden pek azı hariç, daima
onlardan hainlik görürsün. Yine de onları affet, aldırma, çünkü Allah güzel
davrananları sever.
14. "Biz hıristiyanız"
diyenlerin de sözünü almıştık, ama uyarıldıkları şeyden pay almayı unuttular.
Bu yüzden ayağa kalkış gününe kadar aralarına düşmanlık ve kin saldık. Yakında Allah
onlara, ne yaptıklarını haber verecektir.
15. Ey önceki çağlardan kendilerine kitap
verilenler, Elçimiz size geldi, Kitap’tan gizlediğiniz şeylerin çoğunu size
açıklıyor, çoğundan da geçiyor. Gerçekten size Allah'tan bir nur ve açık bir
kitap geldi.
16. Allah rızasına uyanları o Kitapla
esenlik ve barış yollarına iletir ve onları kendi izniyle karanlıklardan
aydınlığa çıkarıp şaşmayan ve sapmayan dosdoğru yola kılavuzlar.
17. Yemin olsun ki, "Allah Meryem
oğlu Mesih'tir" diyenler Kitabın, ortaya koyduğu anlamlar, değerler ve
kuralların karşısında yer almışlardır. De ki: "Meryem oğlu Mesih'i,
annesini ve yeryüzündeki insanların hepsini helak etmek istese Allah'a karşı
kimin elinde bir güç vardır." Hem göklerin hem yerin hem de bunlar arasındakilerin
mülk ve yönetimi Allah'ındır. Layık gördüğünü yaratır. Allah her şeye
Kadir’dir.
18. Yahudiler ve Hıristiyanlar dediler ki,
Biz Allah'ın oğulları ve sevgilileriyiz. De ki: "O halde niçin size
günahlarınız yüzünden azap ediyor? " Hayır, sizde O'nun yarattıklarından
birer insansınız. O layık gördüğünü affeder, layık gördüğüne azap eder. Hem
göklerin hem yerin hem de bunlar arasındakilerin mülk ve yönetimi Allah'ındır.
Dönüş de O'nadır.
19. Ey önceki çağlardan kendilerine kitap
verilenler! Resullerin arası kesildiği bir sırada resulümüz size geldi, Ayan
beyan açıklamalarda bulunuyor. "Bize ne müjdeci geldi ne uyarıcı"
demeyesiniz. İşte size müjdeci de geldi, uyarıcı da. Allah her şeye Kadir’dir.
20. Musa kavmine şöyle demişti." Ey
toplumum Allah'ın üzerinizdeki nimetini hatırlayın. İçinizden peygamberler
vücuda getirdi, sizi krallar yaptı, âlemlerde hiç kimseye vermediğini verdi.”
21. "Ey kavmim! Allah'ın sizin için
yazdığı kutsal toprağa girin, arkanızı dönmeyin; yoksa hüsrana uğramışlar
durumuna düşersiniz.”
22. Dediler ki: "Ey Musa orada zorba
bir millet var. Onlar oradan çıkmadıkça biz oraya girmeyiz. Eğer çıkarlarsa o
zaman oraya gireriz.”
23. Allah'tan korkanlardan, Allah'ın nimet
verdiği iki adam dedi ki: "Onların üzerine kapıdan girin, Eğer kapıdan
girerseniz muhakkak ki siz galip gelirsiniz. Haydi eğer inanıyorsanız Allah'a
dayanın!”
24. Dediler ki "Ey Musa onlar orada
olduğu müddetçe, biz oraya asla girmeyiz. Sen ve Yaratıp, Besleyip doyuran,
Yönlendiren Kudret’in gidin, savaşın, biz burada oturuyoruz.”
25. Musa: "Ya Yaratıp, Besleyip
doyuran, Yönlendiren Kudret’im, ben kendimden ve kardeşimden başkasına malik
değilim. Bizimle o yoldan çıkmış toplumun arasını ayır!" dedi.”
26. Allah buyurdu ki" Orası onlara
kırk yıl yasaklandı. O yerde şaşkın dolaşacaklardır. Sen yoldan çıkmış o toplum
için üzülme.”
27. Onlara Âdem'in iki oğlunun haberini,
gerçek olarak oku: Hani her biri birer kurban sunmuşlardı, birinden kabul
edilmiş, ötekinden kabul edilmemişti. "Seni mutlaka öldüreceğim “dedi.
Öteki "Allah sadece sakınma sahiplerinden kabul eder." Dedi,
28. "Beni öldürmek için elini bana
uzatırsan, ben seni öldürmek için elimi sana uzatmayacağım. Şu bir gerçek ki
ben âlemlerin Yaratıp, Besleyip doyuran, Yönlendiren Kudret’i olan Allah'tan
korkarım.”
29. "Ben isterim ki sen, benim
günahımı da, senin günahını da yüklenip ateş halkından olasın. Zalimlerin
cezası budur.”
30. Nefsi onu, kardeşini öldürmeye çağırdı,
onu öldürdü, ziyana uğrayanlardan oldu.
31. Derken Allah kardeşinin cesedini nasıl
saklayacağını göstermek için yeri eşeleyen bir karga gönderdi. O dedi ki:
"Yazık bana, şu karga kadar olup da kardeşimin cesedini gömmekten aciz
miyim?" dedi ve pişman olanlardan oldu.
32. Bundan dolayı İsrailoğullarına şöyle
yazdık. "Kim bir cana kıymamış, ya da yeryüzünde bozgunculuk yapmamış olan
bir canı öldürürse, sanki bütün insanları öldürmüş gibidir. Kim de onu
yaşatırsa, bütün insanları yaşatmış gibi olur. And olsun elçilerimiz onlara
açık deliller getirdiler, ama bundan sonra da onlardan çoğu yeryüzünde zulüm ve
azgınlığa sapmaktadır.
33. Allah ve Elçisiyle savaşanların ve
yeryüzünde bozgunculuk yapmaya çalışanların karşılaşacakları şey; ya öldürülmeleri,
ya asılmaları, ya ellerinin, ayaklarının
çapraz kesilmesi veya bulundukları yerden sürülmeleridir. Bu, onların dünyada
karşılaşacakları rezilliktir, ahrette ise onlara büyük azap vardır.
34. Ancak siz onları yenip daha güçlü hale
gelmeden önce tövbe edenler olursa bilin ki Allah bağışlayandır, sevgi ve
merhamet kaynağıdır.
35. Ey iman edenler! Allah'tan korkun;
O'na varmaya vesile arayın, O'nun yolunda cihat edin ki, kurtuluşa
erebilesiniz.
36. Kitabın, ortaya koyduğu anlamlar,
değerler ve kuralların karşısında yer alanlar var ya, yeryüzündekilerin hepsi
ve yanında bir o kadarı kendilerinin olsa da ayağa kalkış gününün azabından
kurtulmak için hepsini fidye verseler, onlardan bu bile kabul edilmez. Onlar
için korkunç bir azap vardır.
37.
Ateşten çıkmak isterler çıkamazlar. Onlara sürekli azap vardır.
38. Erkek hırsız ve kadın hırsızın,
yaptıklarından ötürü Allah tarafından ibret verici bir ceza olarak ellerini
kesin. Allah Çok güçlüdür, Çok bilgedir.
39. Ettiği zulümden sonra tövbe edip
düzelen kimse, bilsin ki Allah onun tövbesini kabul eder. Allah şüphesiz
bağışlayandır, merhametli olandır.
40. Göklerin ve yerin hükümranlığının
Allah'ın olduğunu bilmiyor musun?
Müstahak gördüğüne azap eder, layık gördüğünü bağışlar, Allah'ın her
şeye gücü yeter.
41. Ey Peygamber! Kalpleri inanmamışken,
ağızlarıyla "inandık" diyenlerin arasında küfürde yarış edenler seni
üzmesin. Yahudiler arasında da yalana kulak veren, sana gelmemiş olan bir kavme
kulak verenler vardır. Onlar kelimeleri yerlerinden kaydırırlar: "Eğer
size bu verilirse alın, bu verilmezse sakının" derler. Allah birini
şaşırtmak isterse sen onun için Allah'a karşı hiçbir şey yapamazsın. Onlar öyle
kimselerdir ki Allah, onların kalplerini temizlemek istememiştir. Onlar için
dünyada rezillik var ve yine onlar için de ahrette büyük azaptır.
42. Yalana kulak verirler, haram yerler.
Sana gelirlerse ister aralarında hüküm ver, ister onlardan yüz çevir; Eğer
onlardan yüz çevirirsen sana bir zarar veremezler. Ve Eğer hüküm verirsen
aralarında adaletle hüküm ver. Çünkü Allah adalet yapanları sever.
43. İçinde Allah'ın hükmü bulunan Tevrat
yanlarında dururken, seni nasıl hakem yapıyorlar, ondan sonra da verdiğin
hükümden dönüyorlar. Onlar inanıcı değillerdir.
44. Gerçekten Tevrat'ı biz indirdik, onda
yol gösterme ve nur vardır. Allah'a teslim olmuş peygamberler, Yahudilere
onunla hakemlik yaparlardı. Kendilerini Allah'a adamışlarla ve âlimler de
Allah'ın Kitabını korumakla görevlendirildiklerinden onunla hüküm verirlerdi ve
onu gözetip kollarlardı. Ey Hâkimler insanlardan korkmayın ve benden korkun ve
benim ayetlerimi az bir paraya satmayın! Kim Allah'ın indirdiğiyle hükmetmezse
işte onlar kitabın, ortaya koyduğu anlamlar, değerler ve kuralların karşısında
yer alanlardır!
45. Kitapda onlara cana can, göze göz,
buruna burun, kulağa kulak, dişe dişle ve yaralara karşılıklı ödeşme yazdık.
Kim hakkından vazgeçerse ona kefaret olur. Allah'ın indirdiği ile
hükmetmeyenler, işte onlar zalimlerdir.
46. Onların izi üzerine arkalarından
Meryem oğlu İsa'yı, ondan önce gelmiş bulunan Tevrat'ı doğrulayan İncil'i
sakınanlara öğüt ve yol gösterici olarak indirdik.
47. İncil sahipleri Allah'ın onda
indirdikleri ile hükmetsinler. Allah'ın indirdiği ile hükmetmeyenler, işte
onlar fasık olanlardır.
48. Sana da Kur’an'ı, önce gelen Kitap'ı
tastiken ve ona şahit olarak gerçekle sana indirdik. Allah'ın indirdiği ile
aralarında hükmet; gerçek olan sana gelmiş olduğuna göre onların heveslerine
uyma! Her biriniz için bir yol ve bir yöntem kıldık; Eğer Allah dileseydi sizi
bir tek ümmet yapardı, fakat bu, verdikleri ile sizi denemesi içindir. O halde
iyiliklere koşuşun, hepinizin dönüşü Allah'adır. O, ayrılığa düştüğünüz şeyleri
size bildirir.
49. O halde, Allah'ın indirdiği Kitap ile
aralarında hükmet, Allah'ın sana indirdiği Kur’an'ın bir kısmından seni
vazgeçirmelerini sakın, heveslerine uyma; Eğer yüz çevirirlerse bil ki, Allah
bir kısım günahları yüzünden onları cezalandırmak istiyor. İnsanların çoğu
gerçekten fasıktırlar.
50. Cahiliye devrini mi istiyorlar?
Yakinen bilen bir millet için Allah'tan daha iyi hüküm veren kim vardır?
51. Ey inananlar! Yahudi ve Hıristiyanları
dost olarak benimsemeyin, onlar birbirlerinin dostudurlar. Sizden kim onlara
dost olursa o da onlardandır. Allah zulmeden kimseleri doğru yola eriştirmez.
52. Kalplerinde hastalık olanların,
"Bize bir felaket gelmesinden korkuyoruz" diyerek onlara koştuğunu
görürsün. Olur ki Allah bir zafer verir veya katından bir emir getirir de kalplerinde
gizlediklerine pişman olurlar.
53. İnananlar, "Sizinle beraber
olduklarına bütün güçleriyle Allah'a yemin edenler bunlar mıdır?" derler.
Onların amelleri boşa gitmiş ve kaybeden kimseler olmuşlardır.
54. Ey İnananlar! Aranızda kim dininden
dönerse bilsin ki, Allah yakında öyle bir topluluk meydana getirecek ki, O
onları sever onlar da O'nu severler. Kitabın, ortaya koyduğu anlamlar, değerler
ve kurallarına uyanlara karşı alçak gönüllü, uymayanlara karşı güçlü ve
şiddetlidirler. Allah yolunda cihat ederler, hiç bir kınayıcının kınamasından
korkmazlar. Bu Allah'ın bir lütfudur, onu layık gördüğüne verir. Allah'ın lütfu geniştir, O bilendir.
55. Sizin dostunuz ancak Allah, O'nun
elçisi ve dayanışma içinde olup, Allah'a saygıyla eğilerek, ihtiyacından
fazlasını veren, müminlerdir.
56. Allah'ı, O'nun elçisini ve müminleri
dost tutan, bilsin ki galip gelecek olanlar, yalnız Allah'ın taraftarlarıdır.
57. Ey İnananlar, sizden önce kitap
verilmiş olanlarından ve o kitabın, ortaya koyduğu anlamlar, değerler ve
kurallarının karşısında yer alanlarından dininizi eğlence ve oyun yerine
koyanlarını dost tutmayın; inanıyorsanız Allah'tan korkun.
58. Onları destekleşme / yardımlaşma
toplantısına çağırdığınız zaman onu eğlence ve oyun yerine koydular. Düşüncesiz
bir topluluk oldukları için böyle yaptılar.
59. De ki: "Önceki çağlardan
kendilerine kitap verilenler, Allah'a, bize indirilene ve bizden önce
indirilene inandığımız için mi bizden hoşlanmıyorsunuz? Oysa sizin çoğunuz
yoldan çıkmıştır.”
60. De ki: "Allah katında yeri bundan
daha kötü olanı size söyleyeyim mi Allah kimlere lanet ve gazap etmiş,
kimlerden maymunlar, domuzlar ve şeytana tapanlar yapmışsa, işte onlar düz
yoldan daha çok sapmışlardır.”
61. Size geldiklerinde,
"İnandık" derler. Oysa inkâr ile girmişler ve yine onunla
çıkmışlardı. Allah onların gizlediklerini daha iyi bilir.
62. Onlardan çoğunun günah, düşmanlık ve
haram yemede birbiri ile yarıştıklarını görürsün. Yaptıkları şey ne kötüdür.
63. Ruhbanların ve hahamların, onları
günah söz söylemekten, haram yemekten menetmeleri gerekmez miydi? Yaptıkları
şey ne kötüdür.
64. Yahudiler: "Allah'ın eli
bağlıdır" dediler. Kendi elleri bağlandı ve söyledikleri sözden ötürü
lanetlendiler. Hayır, Allah'ın iki eli de açıktır, dilediği gibi verir. And
olsun, Yaratıp, Besleyip doyuran, Yönlendiren Kudret’inden sana indirilen,
onların çoğunun azgınlığını ve Kitabın, ortaya koyduğu anlamlar, değerler ve
kuralların karşısında yer almasını artıracaktır. Biz onların aralarına ta ayağa
kalkış gününe kadar düşmanlık ve kin atmışızdır. Ne zaman savaş için bir ateş
yakmışlarsa Allah onu söndürmüştür. Onlar yeryüzünde bozgunculuğa koşarlar.
Allah da bozguncuları sevmez.
65. Eğer önceki çağlardan kendilerine
kitap verilenler, inanıp korunsalardı, onların kötülüklerinden geçerdik ve
onları nimeti bol cennetlere sokardık.
66. Eğer onlar Tevrat'ı, İncil'i ve
Yaratıp, Besleyip doyuran, Yönlendiren Kudret’ilerinden kendilerine indirileni
gereğince uygulasalardı, muhakkak ki üstlerinde ve ayaklarının altından
yerlerdi. İçlerinde ılımlı bir ümmet var ama onlardan çoğu ne kötü işler
yapıyorlar.
67. Ey Elçi, Yaratıp, Besleyip doyuran,
Yönlendiren Kudret’inden sana indirileni duyur. Eğer bunu yapmazsan, O'nun
elçiliğini duyurmamış olursun. Allah seni insanlardan korur. Doğrusu Allah,
kitabın, ortaya koyduğu anlamlar, değerler ve kuralların karşısında yer alan
topluma kılavuzluk etmez.
68. De ki: "Ey önceki çağlardan
kendilerine kitap verilenler, siz Tevrat'ı, İncil'i ve Yaratıp, Besleyip
doyuran, Yönlendiren Kudret’inizden size indirileni tam uygulamadıkça hiç bir
şeysiniz." Yaratıp, Besleyip doyuran, Yönlendiren Kudret’inden sana
indirilen, onlardan çoğunun azgınlık ve inkârını artıracaktır. Sen o kitabın,
ortaya koyduğu anlamlar, değerler ve kuralların karşısında yer alan toplum için
üzülme.
69. İnananlar, Yahudiler, sabiiler ve
Hıristiyanlardan Allah'a ve ahiret
gününe inanan ve iyi işler yapanlara korku yoktur ve onlar
üzülmeyeceklerdir.
70. And olsun biz İsrail oğullarından söz
almış ve onlara elçiler göndermiştik. Ne zaman bir elçi, onlara canlarının
istemediği bir şey getirdiyse, bir kısmını yalanladılar, bir kısmını da
öldürüyorlardı.
71. Bir fitne kopmayacak sandılar, kör
oldular, sağır kesildiler. Sonra Allah onların tövbesini kabul etti. Sonra yine
çokları sağır kesildiler. Allah yaptıklarını görüyor.
72. And olsun, "Allah ancak Meryem
oğlu Mesih'tir." diyenler kitabın, ortaya koyduğu anlamlar, değerler ve
kuralların karşısında yer almışlardır. Halbuki Mesih demişti ki "Ey
İsrailoğulları, Benim Yaratıp, Besleyip doyuran, Yönlendiren Kudret’im ve sizin
Yaratıp, Besleyip doyuran, Yönlendiren Kudret’iniz olan Allah'a kulluk edin,
zira kim Allah'a ortak koşarsa muhakkak ki Allah cenneti ona haram etmiştir, ve
onun varacağı yer ateştir; zalimlerin yardımcıları yoktur."
73. "Allah üçün üçüncüsüdür"
diyenler elbette kitabın, ortaya koyduğu anlamlar, değerler ve kuralların
karşısında yer almışlardır. Oysa yalnız bir tek Tanrı vardır, başka Tanrı
yoktur. Bu dediklerinden vaz geçmezlerse elbette onlardan inkâr edenlere, acı
bir azap dokunacaktır.
74. Hala Allah'a tövbe edip ondan af
dilemiyorlar mı? Allah bağışlayan esirgeyendir.
75. Meryem oğlu Mesih, bir elçiden başka
bir şey değildir. Ondan önce de elçiler gelip geçmişti. Annesi de dosdoğruydu.
İkisi de yemek yerlerdi .Bak onlara nasıl ayetlerimizi açıklıyoruz, sonra bak
nasıl çevriliyorlar!?
76. De ki: "Allah'ı bırakıp ne zarar,
ne de yarar vermeye gücü yetmeyen şeylere mi tapıyorsunuz? Oysa Allah işiten,
bilendir.
77. De ki: "Ey önceki çağlardan
kendilerine kitap verilenler, dininizde haksız yere aşırılığa dalmayın ve
önceden sapmış, birçoğunu da saptırmış, düz yoldan sapmış, birçoğunu da
saptırmış, düz yoldan şaşmış bir milletin keyiflerine uymayın.”
78. İsrail oğullarının nankörlerine, Davut
ve Meryem oğlu İsa diliyle lanet edilmiştir. Çünkü onlar isyan etmişlerdi ve
saldırıyorlardı.
79. Yaptıkları kötülükten vazgeçmiyorlardı,
ne kötü işler yapıyorlardı!
80. Onlardan çoğunun, inkâr edenlerle
dostluk ettiğini görürsün. Gerçekten nefislerinin kendileri için yapıp
gönderdiği ne kötüdür. Allah üzerlerine gazap indirmiştir. Azap içinde de onlar
sürekli kalacaklardır.
81.
Eğer Allah'a, peygambere ve ona indirilene inanmış olsalardı, Kitabın, ortaya
koyduğu anlamlar, değerler ve kuralların karşısında yer alanları dostlar
edinmezlerdi. Ama onların birçoğu fasıktır.
82. Şu tartışılmaz bir gerçektir ki,
insanların iman edenlere en şiddetli düşmanlık duyanlarını, Yahudilerle şirke
batanları bulursun. Şu da tartışılmaz bir gerçektir ki, insanların iman
edenlere sevgide en yakın olanlarını "Biz Hıristiyanlarız" diyenleri
bulursun. Bu böyledir. Çünkü o Hıristiyanlar içinde derin araştırmalar yapan
keşişler, kendini Allah'a adamış rahipler vardır. Ve onlar kibre sapmazlar.
83. Resule indirileni dinlediklerinde
farkına vardıkları gerçekten dolayı gözlerinin yaşla dolup taştığını görürsün.
Şöyle derler: "Yaratıp, Besleyip doyuran, Yönlendiren Kudret’imiz, iman
ettik. Artık bizi gerçeğin tanıklarıyla birlikte kaydet.”
84. "Yaratıp, Besleyip doyuran,
Yönlendiren Kudret’imizin bizi barışseverler arasına koymasını umup dururken,
Allah'a ve haktan bize gelene neden inanmayacakmışız?
85. Böyle söyledikleri için Allah onları,
altlarından ırmaklar akan cennetlerle lütuflandırdı. Sürekli kalıcıdırlar
orada. İşte budur güzel davrananların ödülü.
86. Kitabın, ortaya koyduğu anlamlar,
değerler ve kuralların karşısında yer alıp ayetlerimizi yalanlayanlar da
cehennemin dostlarıdır.
87. Ey iman sahipleri! Allah'ın size helal
kıldığı şeylerin temiz ve güzel olanlarını haramlaştırmayın; azıp sınırı
aşmayın; Allah azıp sınırı aşanları sevmez.
88.
Allah size yeminlerinizdeki boş lakırdıdan ötürü hesaba çekmez, ama bilinçli
olarak gerçekleştirdiğiniz yeminlerden sizi sorumlu tutar. Böyle bir yeminin
keffareti, ailenize yedirmekte olduğunuzun orta derecesinden on yoksulu
doyurmak yahut onları giydirmek yahut da özgürlüğünden yoksun kalmış bir
benliği özgürlüğüne kavuşturmaktır. Bunlara imkân bulamayan üç gün oruç tutar.
Yemin ettiğinizde yeminlerinizin keffareti işte budur. Yeminlerinizi koruyun.
Allah ayetlerini size böyle açıklar ki şükredebilesiniz.
90. Ey iman edenler! Uyuşturucu, kumar,
tapılmak için dikilen taşlar, fal okları
şeytan işi bir pisliktir; bunlardan uzak durun ki kurtuluşa eresiniz.
91. Şeytan; uyuşturucu ve kumara sokularak
aranıza düşmanlık ve kin yerleştirip sizi Allah'ı anmaktan, destekleşme /
dayanışma içinde olmaktan geri çevirmek
ister. Artık son veriyorsunuz değil mi?
92. Allah'a itaat edin, sakının. Eğer yüz
çevirirseniz şunu bilin: Bizim resulümüze düşen sadece apaçık bir tebliğdir.
93. İman edip barışa yönelik işler
yapanlara; bundan böyle korunup iman ederek iyi işler yaptıkları, sonra
sakınmaya sarılıp imanda kemale erdikleri, sonra bir mertebe daha korunup
güzellikler sergiledikleri takdirde, daha önce tatmış oldukları haramdan ötürü
hiçbir günahları yoktur. Allah güzel düşünüp güzel davrananları sever.
94. Ey inananlar! Gıyabında kendisinden
kimin korktuğunun ortaya koymak için, elinizin ve mızraklarınızın ulaştığı
avdan bir şeyle Allah and olsun sizi dener. Bundan sonra kim haddi aşarsa ona
elem verici azap vardır.
95. Ey inananlar ihramlı iken avı
öldürmeyin. Sizden bile bile onu öldürene, ehli hayvanlardan öldürdüğü kadar
olduğuna içinizden iki adil kimsenin hükmedeceği, Kâbe’ye ulaşacak bir kurbanı
ödeme yahut düşkünlere yemek yedirme şeklinde kefaret yahut yaptığının
ağırlığını tatmak üzere bunlara denk oruç tutmak vardır. Allah geçmiştekileri
affetmiştir, kim tekrar yaparsa Allah ondan öç alır. Allah güçlüdür, Öç
alıcıdır.
96. Hem kendinize, hem de yolculara bir
geçimlik olmak üzere deniz avı ve onu yemek, size helal kılındı. İhramda
olduğunuz sürece size kara avı yasaklandı. Huzuruna toplanacağınız Allah'tan
korkun.
97. Allah, hürmetli ev Kâbe’yi, hürmetli
ayı, kurbanı, boynu bağlı kurbanlıkları insanların faydası için ortaya koydu.
Bu Allah'ın göklerde ve yerde olanları bildiğini ve Allah'ın şüphesiz Her şeyi
Bilen olduğunu bilmeniz içindir.
98. Allah'ın azabının şiddetli olduğunu ve
Allah'ın bağışlayan, merhamet eden olduğunu bilin.
99. Peygamberin görevi sadece tebliğ
etmektir. Allah sizin açıkladıklarınızı da gizlediklerinizi de bilir.
100. Ey Muhammet: De ki; "Helal ile
haram, haram şeylerin çokluğundan hoşlansan bile eşit değildir." Ey akıl
sahipleri! Allah'tan sakının ki saadete eresiniz.
101. Ey inananlar! Size açıklanınca
hoşunuza gitmeyecek şeyleri sormayın. Kur'an indirilirken onları sorarsanız
size açıklanır. Allah sorduğunuz şeyleri affetmiştir. Allah Gafur'dur,
Rahim'dir.
102. Sizden önceki bir toplum da onları
sormuştu; sonra tutup hepsini inkâr ettiler.
103. Kulağı yarılarak, başıboş
bırakılarak, erkek-dişi ikizler doğurdu diyerek veya on defa doğurması yüzünden
artık yük vurulamaz diyerek bazı hayvanların yasaklanmasını Allah
söylememiştir.. Fakat inkâr edenler, Allah'a yalan uyduruyorlar ve çokları da
akıl erdiremiyorlar.
104. Onlara Allah'ın indirdiğine ve Resule
gelin dendiğinde şöyle derler: "Atalarımızı üzerinde bulduğumuz şey bize
yeter. "Peki, ataları hiç bir şey bilmiyor, doğru yolu bulamıyor idiyseler
de mi?
105. Ey iman edenler! Siz kendinizi
düzeltmeye bakın. Siz doğru yolda oldukça sapmış olan size zarar veremez.
Tümünüzün dönüşü Allah'adır. O size neler yapıyor olduğunuzu haber verecektir.
106. Ey inananlar, birinize ölüm gelince
vasiyet sırasında içinizden iki adil kişi, aranızda şahitlik etsin. Ya da
yeryüzünde yolculuk ederken başınıza ölüm musibeti gelmişse, sizden olmayan iki
kişi şahitlik etsin. Kuşkulanırsanız, salat dan sonra onları tutar yemin
ettirirsiniz: "Akraba da olsa yeminimizi hiç bir paraya satmayacağız,
Allah'ın şahitliğini gizlemeyeceğiz. Yoksa biz elbette günahkârlardan
oluruz!" diye Allah'a yemin ederler.
107. Eğer onların bir günah işledikleri
anlaşılırsa, haklarını tecavüz etmek istediği kimselerden daha layık olan iki
kişi onların yerine geçer, Allah'a şöyle yemin ederler: "Mutlaka bizim
şahitliğimiz, onların şahitliğinden daha doğrudur, biz hakka tecavüz etmedik,
yoksa biz elbette zalimlerden oluruz.”
108. Şahitliği gereği gibi yapmalarına
yahut yeminlerinden sonra yeminlerin reddedilmesinden korkmalarına en uygun
olan budur. Allah'tan korkun ve iyi dinleyin: Allah doğru yoldan çıkan
topluluğu doğru yola iletmez.
109. Allah elçileri toplayacağı gün:
"Size ne cevap verildi?" der. "Bizim bildiğimiz yok, gizlileri
bilen yalnız sensin, sen!" derler.
110. Hani Allah şöyle demişti: "Ey
Meryem oğlu İsa! Sana ve annene sunduğum nimetimi hatırla. Seni Ruhulkudüs'le
desteklemiştim, beşikte ve erginlik çağında insanlarla konuşuyordun. Sana
Kitap'ı, bilgeliği, Tevrat'ı, İncil'i öğretmiştim. Benim iznimle çamurdan kuş
görünümünde bir şey vücuda getiriyor, içine üflüyordun da o benim iznimle kuş
oluyordu. Doğuştan körü, abraşı benim iznimle iyileştiriyordun. Benim iznimle
ölüleri çıkarıyordun. İsrail oğullarını senden uzak tutmuştum. Hani sen onlara açık-seçik ayetleri
getirdiğinde, Kitabın, ortaya koyduğu anlamlar, değerler ve kuralların
karşısında yer alanlar şöyle deyivermişti: "Açık bir büyüden başka şey
değil bu.”
111. Havarilere şunu vahyetmiştim:
"Bana ve resulüme iman edin." Şöyle demişlerdi: "İman ettik, sen
de tanık ol ki biz Müslümanlarız.”
112. Havariler demişlerdi ki: "Ey
Meryem oğlu İsa, Yaratıp, Besleyip doyuran, Yönlendiren Kudret’in bize bir
sofra indirebilir mi?" İsa dedi ki: Eğer müminlerseniz Allah'tan korkun.”
113. Dediler: "İstiyoruz ki ondan
yiyelim, gönüllerimiz tatmin bulsun, senin bize doğruyu söylediğini bilelim ve
buna tanıklık edenlerden olalım.”
114. Meryem oğlu İsa şöyle yakardı:
"Allah’ım, ey Yaratıp, Besleyip doyuran, Yönlendiren Kudret’imiz!
Üzerimize gökten bir sofra indir de bizim hem öncekilerimize hem
sonrakilerimize bir bayram olsun, senden bir kanıt olsun. Rızıklandır bizi.
Rızk verenlerin en hayırlısı sensin.”
115. Allah dedi ki: "Ben onu
üzerinize indireceğim. Ama bundan sonra Kitabın, ortaya koyduğu anlamlar,
değerler ve kuralların karşısında yer alanıza öyle bir azapla azap edeceğim ki,
âlemlerden hiç bir kimseye böyle bir azap yapmamışım.”
116. Allah şunu da söyledi: "Ey
Meryem oğlu İsa! Allah'ın yanında beni ve annemi de tanrı olarak kabul edin
diye insanlara sen mi söyledin? İsa dedi: "Haşa! Seni anıp yüceltirim.
Hakkım olmayan bir şeyi söylemek benim haddime değildir. Eğer onu söylemişsem,
sen onu elbette bilirsin Sen benim içimde olanı bilirsin ama ben senin zatında
olanı bilmem. Çünkü sen, evet sen gözden uzak olan şeyleri çok iyi bilensin.”
117. "Onlara senin bana emrettiğin şu
sözden başka bir şey söylemedim. "Benim Yaratıp, Besleyip doyuran,
Yönlendiren Kudret’im ve sizin de Yaratıp, Besleyip doyuran, Yönlendiren
Kudret’iniz olan Allah'a kulluk edin. İçlerinde olduğum sürece üzerlerine
tanıktım. Sen beni vefat ettirince üzerlerine yalnız sen gözetleyici oldun. Sen
her şeyi hakkıyla görensin.
118. Eğer kendilerine azap edersen
şüphesiz onlar senin kullarındır. Ama onları bağışlarsan hiç kuşkusuz sen tüm
gücün sahibi, tüm bilgeliklerin sahibisin.”
119. Allah buyurdu. "Özü-sözü doğru
olanlara, doğruluklarının yarar sağlayacağı gün budur. Altlarından ırmaklar
akan cennetler var onlar için. Sonsuza dek kalacaklardır orada." Allah
onlardan razıdır. İşte büyük kurtuluş budur.
120. Göklerin, yerin ve bunlarda
bulunanların yönetimi Allah'ındır. O' nun gücü her şeye yeter.
006
HAYVANLAR/Hayvanlar,
davarlar-ENAM
Sevgi
ve merhameti sonsuz olan Allah’ın adıyla
1. Hamd olsun o Allah’a ki O gökleri ve
yeri yaratmış karanlıklara ve nura vücut vermiştir. Sonra gerçeği örtenler
bunları Yaratıp, Besleyip doyuran, Yönlendiren Kudret’ilerine denk tutuyorlar.
2. Sizi bir balçıktan yaratmış olan O'dur.
Sonra hüküm verip bir süre belirlemiştir. Belirlenmiş başka bir süre de O'nun
katındadır. Bütün bunlardan sonra siz hala kuşkulanıp duruyorsunuz.
3. O göklerde de Allah'tır yerde de.. O
sizin iç dünyanızı da bilir, açığa vurduklarınızı da. Neler kazanmakta
olduğunuzu da bilir O...
4. Onlara Yaratıp, Besleyip doyuran,
Yönlendiren Kudret’ilerinden bir ayet gelir gelmez, ondan hemen yüz
çeviriyorlardı.
5. Gerçekten onlar kendilerine Hak
geldiğinde onu yalanlamışlardı. Fakat yakında onlara alay ettikleri şeyin
haberi gelecektir.
6. Görmediler mi ki, onlardan önce
yeryüzünde size vermediğimiz bütün imkânları kendilerine verdiğimiz, gökten
üzerlerine bol bol yağmurlar indirip, evlerinin altlarından ırmaklar akıttığımız
nice nesilleri helak ettik. Biz onları günahları sebebiyle helak ettik ve
onların ardından başka nesiller yarattık.
7. Eğer sana kâğıt üzerine yazılmış bir
kitap indirseydik de onlar elleriyle onu tutmuş olsalardı, yine de inkâr
ediciler: Bu, apaçık büyüden başka bir şey değildir, derlerdi.
8. "O'na bir melek indirilmeli değil
miydi?"dediler. Eğer bir melek indirseydik, iş bitirilmiş olurdu, artık
kendilerine hiç göz açtırılmazdı. Eğer onu bir melek yapsaydık, muhakkak ki onu
insan suretine sokar onları yine düştükleri kuşkuya düşürürdük..
10. Senden önce de peygamberlerle alay
edilmişti. Fakat onlarla alay edenleri, alay ettikleri gerçek kuşatıvermişti..
11. De ki:"Yeryüzünde dolaşın da
yalanlayanların sonu nasıl olmuş, görün.
12. Sor onlara: "Göklerde ve yerde ne
varsa, kimindir?" Cevap ver: " O Sevgi ve Merhamet etmeyi kendi
üzerine yazmış olan Allah'ındır." Sizi elbette varlığında şüphe olmayan
ayağa kalkış gününde toplayacaktır. Ama kendilerini ziyana sokan kimseler inanmazlar.
13. Gece ve gündüzde barınan her şey
O'nundur. O' İşitendir, Bilendir.
14. "Gökleri ve yeri Yoktan Var eden
O Yaratıcıdan, O Yedirip Doyuran ama kendisi yedirilip beslenmeyen Allah'tan
başkasını mı veli edineyim." de. "Bana Allah'a teslim olmayı
seçenlerin ilki olmam emredildi" de. Sakın şirke sapanlardan olma.
15. "Yaratıp, Besleyip doyuran,
Yönlendiren Kudret’ime isyan edersem büyük bir günün azabından korkarım
ben" de.
16. Kendisinden azap uzaklaştırılana o gün
sevgi ve merhamet etmiştir. İşte açık kurtuluş budur.
17. Allah sana bir zarar dokundursa onu
yine kendisinden başka açacak yoktur. Ve sana bir hayır dokundursa, kuşkusuz
O'nun her şeye gücü yeter.
18. O' her şeyi yerli yerince yapan, haber
alandır.
19. Sor: "Tanıklık bakımından hangi
şey daha büyüktür?" Cevap ver:
"Benimle sizin aranızda Allah Tanıktır. Bu Kur'an bana vahiy olundu
ki sizi ve ulaştığı herkesi uyarayım. Siz gerçekten Allah ile beraber başka
tanrılar olduğuna tanıklık ediyor musunuz? "Ben tanıklık etmem" de.
"O ancak tek bir Tanrıdır, ben sizin ortak koştuğunuz şeylerden
uzağım" de.
20. O kendilerine eski çağlardan kitap
verdiklerimiz var ya, onu öz oğullarını tanıdıkları gibi tanırlar, ama öz
benliklerini hüsrana uğratanlar inanmazlar.
21. Yalan düzerek Allah'a iftara eden
yahut O'nun ayetlerini yalanlayanlardan daha zalim kim olabilir? Zalimler de
kurtuluş yüzü görmezler!
22. Bir gün onları bir araya toplayacağız.
Sonra Allah'a ortak koşanlara sorarız: "Nerededir o bir şey zannedip
durduğunuz ortaklarınız?"
23. Sonunda şunu söylemekten başka
çareleri kalmaz. "Yaratıp, Besleyip doyuran, Yönlendiren Kudret’imiz
Allah'a yemin olsun ki, biz ortak koşanlar değildik."
24. Gör bak özbenliklerine nasıl yalan
söylediler! Uydurdukları şeyler onları bırakıp gitti!
25. İçlerinden seni dinleyenler vardır,
fakat biz onu gereğince anlamalarına engel olmak için kalplerinin üzerine
kılıflar, kulaklarının içine ağırlık koyduk. Her ayeti görseler yine ona
inanmazlar. Hatta sana geldiklerinde seninle tartışırlar, o kitabın, ortaya
koyduğu anlamlar, değerler ve kuralların karşısında yer alanlar: "Bu
eskilerin masallarından başka bir şey değildir" derler.
26. Onlar hem insanları ondan alıkoyarlar,
hem kendileri ondan uzak dururlar. Böylece yalnız kendilerini mahvediyorlar ama
farkında değiller.
27. Onların ateşin başında durdurulmuş
iken: " Ne olur! Biz dünyaya geri gönderilsek, Yaratıp, Besleyip doyuran,
Yönlendiren Kudret'imizin ayetlerini yalanlamasak!" dediklerini bir
görsen!
28. İşin doğrusu şu: Daha önce gizlemekte
oldukları, karşılarına dikildi. Geri gönderilselerdi yine men edildikleri şeyi
yapmaya dönerlerdi. Çünkü onlar yalancılardır.
29. Dediler ki: "Dünya hayatımızdan
başka bir hayat yoktur. Biz diriltilecek değiliz."
30. Onları Yaratıp, Besleyip doyuran,
Yönlendiren Kudret'in huzurunda durdurulmuş iken bir görsen: “Bu gerçek değil
miymiş?" Dediler ki: "Evet
Yaratıp, Besleyip doyuran, Yönlendiren Kudret'im hakkı için gerçektir!".
"Öyle ise inkâr ettiğinizden dolayı azabı tadın!"
31. Allah'ın huzuruna çıkmayı
yalanlayanlar, gerçekten ziyana uğradılar. Nihayet o saat kendilerine ansızın
gelip çatınca, günahlarını sırtlarına yüklenmiş olarak şöyle demişlerdir:
"Dünya hayatında düştüğümüz aşırılıklardan dolayı vay halimize!
"Dikkat edin! Ne kötü şey taşıyıp durdukları.
32. Şu iğreti, basit hayat bir oyun ve
eğlenceden başka bir şey değildir. Sakınıp korunanlar için elbette ki ahiret
yurdu daha iyidir. Hala aklınızı işletmeyecek misiniz?
33. Biliyoruz onların dedikleri seni
üzüyor. Gerçek şu ki: O zalimler seni yalanlamıyorlar, bile bile Allah'ın
ayetlerini inkâr ediyorlar.
34. Senden önce de elçiler
yalanlanmıştı.Yalanlanmalarına ve eziyet edilmelerine sabrettiler, nihayet
onlara yardımımız yetişti. Allah'ın kelimelerini değiştirebilecek kimse yoktur.
Nitekim sana da elçilerin tarihi gelmiştir.
35. Eğer onların yüz çevirmesi sana ağır
geldiyse haydi yerin içine bir delik, ya da göğe bir merdiven ara ki onlara bir
ayet getiresin! Allah dileseydi elbette onları bir doğru yol üzerinde toplardı.
O halde cahillerden olma!
36. Ancak işitenler çağrıya gelir; ölülere
gelince Allah onları diriltir sonra O'na döndürülürler!
37. Dediler ki: "Ona Yaratıp, Besleyip
doyuran, Yönlendiren Kudret'inden bir kanıt indirilmeli değil miydi?" De
ki "Kuşkusuz Allah bir kanıt
indirmeye Kadirdir, fakat çokları bilmezler.
38. Yeryüzünde debelenen hiçbir canlı, iki
kanadıyla uçan hiçbir kuş yoktur ki, sizin gibi bir topluluk olmasınlar. Biz
Kitapta hiç bir şeyi eksik bırakmamışızdır. Sonuçta onlar Yaratıp, Besleyip
doyuran, Yönlendiren Kudret’ilerinin huzurunda toplanacaklardır.
39. Ayetlerimize yalan diyenler
karanlıklara gömülmüş sağır ve
dilsizlerdir. Allah dileyeni şaşırtır, dileyeni de doğru yola koyar.
40. Söyle onlara: "Bir düşünün
bakalım! Allah'ın azabı başınıza gelse, ya da ayağa kalkış saati başınıza
gelse, Allah'tan başkasına mı yalvarırsınız? Doğru sözlü iseniz söyleyin!
41. Hayır yalnız O'na yalvarırsınız! Demek
ki O' da dilerse yakındığınız belayı sizden uzaklaştırır ve siz o anda ortak koştuklarınızı unutuverirsiniz.
42. Senden önce de topluluklara elçiler
göndermiştik. O toplulukları, bize yaklaşıp sığınsınlar diye zorluk ve sıkıntıya
sokmuştuk.
43. Hiç değilse, onlara şiddetimiz geldiği
zaman yalvarıp yakınmalı değil miydiler? Lakin kalpleri katılaştı, şeytan da
onlara yaptıklarını güzel gösterdi.
44. Kendilerine hatırlatılanı
unuttuklarında, onlara her şeyin kapısını açtık; kendilerine verilene sevinince
ansızın onları yakaladık da umutsuz kalıverdiler.
45. Âlemlerin Yaratıp, Besleyip doyuran,
Yönlendiren Kudret’i Allah'a hamd olsun ki, zulmeden milletin kökü böylece
kesildi.
46. Ey Muhammet de ki: "Gördünüz mü?
Allah, işitmenizi, gözlerinizi alsa kalplerinizi kapasa, Allah'tan başka hangi
tanrı onu sizlere getirebilir?" Bak ayetleri nasıl, türlü türlü
açıklıyoruz, yine de yüz çeviriyorlar.
47. De ki "Allah'ın azabı size
ansızın açıkça gelse, zalimlerden başkası mı yok edilir?"
48. Peygamberleri ancak müjdeci ve uyarıcı
olarak gönderiyoruz. Kim inanır ve nefsini ıslah ederse onlara korku yoktur,
onlar üzülmeyeceklerdir.
49. Ayetlerimizi inkâr edenler, yoldan
çıkmalarından ötürü azaba uğrayacaklardır.
50. De ki" Size Allah'ın hazineleri
elimdedir demiyorum, gözden uzak olan şeyleri de bilmiyorum; size ben meleğim
de demiyorum, ben ancak bana vahiy olana uyuyorum." Sor onlara: "Görenle, görmeyen bir
midir? Düşünmüyor musunuz?
51. O'ndan başka dost ve aracı olmadan
Yaratıp, Besleyip doyuran, Yönlendiren Kudret'lerinin huzurunda
toplanacaklarından korkanları Kur’an'la uyar.
Umulur ki Allah'tan sakınırlar.
52. Sabah akşam, Yaratıp, Besleyip
doyuran, Yönlendiren Kudret'inin rızasını isteyerek O'na yalvaranları kovma.
Onların hesabından sana bir sorumluluk yoktur, senin hesabından da onlara bir
sorumluluk yoktur. O halde onları kovarsan zalimlerden olursun.
53. Biz böylece onların kimini kimi ile
deneriz ki" Allah aramızda şunlara mı lütfu layık gördü" desinler.
Allah şükredenleri daha iyi bilmez mi?
54. Ayetlerimize inananlar sana geldikleri
zaman "Size selam olsun" de Yaratıp, Besleyip doyuran, Yönlendiren
Kudret'iniz, sizden kim bilmeyerek fenalık işler ve arkasından tövbe eder ve
nefsini düzeltirse, ona sevgi ve merhamet etmeyi kendisine farz kılmıştır. O
bağışlar ve merhamet eder.
55. İşte ayetleri böyle uzun uzun
açıklarız ki, günaha batmış olanların yolu açıkça belli olsun!
56. Haykır yüzlerine: "Allah'tan
başka, yalvardıklarınıza kulluk etmekten men olundum. Sizin heveslerinize
uymayacağım, yoksa sapıtmış, doğru yolda gidenlerden olmamış olurum."
57. De ki: "Ben Yaratıp, Besleyip
doyuran, Yönlendiren Kudret'im den apaçık bir belge üzerindeyim. Hâlbuki siz
onu yalanladınız. Hemen şimdi istediğiniz şey de elimde değildir. Hüküm ancak
Allah'ındır. O', Hükmedenlerin En İyisi olarak gerçeği anlatır."
58. De ki: "Hemen şimdi istediğiniz
şey elimde olsaydı, benimle aranızdaki iş bitmiş olurdu". Allah zulmedenleri
en iyi bilendir.
59. Gözden uzak olan şeylerin anahtarları
onun katındadır, onları ancak O' bilir. O' karada ve denizde olanı da bilir.
O'nun bilgisi dışında bir yaprak bile düşmez. Toprağın karanlıklarındaki bir
dane, yaş ve kuru her şey apaçık bir kitabın içindedir.
60.
O'dur ki geceleyin sizi öldürür. Gün boyunca neler yapıp neler
kazandığınızı bilir. Sonra belirlenmiş süre işletilip tamamlansın diye gündüzün
sizi diriltir. Sonra dönüşünüz yine O'nadır, sonra O' yaptıklarınızı size haber
verecektir.
61. O kullarının üstünde Karşı Konulmaz
Güce Sahip'tir. Üzerinize koruyucu melekler gönderir. Nihayet birinize ölüm
gelince elçilerimiz onun canını alırlar, onlar ne vaktinden önce iş yaparlar,
ne de vaktinden sonra.
62. Sonra onlar gerçek tanrıları olan
Allah'a döndürülürler. Doğrusu hüküm yalnız O'nundur. O hesap görenlerin en
çabuğudur.
63. Sor onlara:" Karanın ve denizin
karanlıklarında [ Bizi bundan
kurtarırsan elbette şükredenlerden olacağız ] diye gizli ve açık olarak O'na
yalvarıp yakardığınız zaman, sizi kim
kurtarıyor?"
64. De ki: "Ondan ve bütün
sıkıntılardan sizi Allah kurtarıyor. Sonra siz yine O'na ortak
koşuyorsunuz."
65. Herkes duysun: "O', sizin
üzerinizden veya altınızdan bir azap göndermeye yahut sizi fırkalara bölüp
içinden çıkılmaz durumlara düşürüp kiminize kiminizin hıncını tattırmaya Gücü
Yeter." Bak anlasınlar diye ayetleri nasıl açıklıyoruz!
66. Gerçek olmasına rağmen senin halkın
bunu yalanladı. De ki:"Ben sizin yaptıklarınızdan sorumlu değilim!"
67. Her haberin gerçekleşeceği bir zaman
vardır, yakında bileceksiniz!
68. Ayetlerimiz hakkında lakırdıya
dalanları gördüğünde, onlar başka bir söze dalıncaya değin onlardan yüz çevir.
Eğer şeytan sana unutturursa hatırladıktan sonra o zalimler topluluğu ile
oturma.
69. Allah'tan korkanlara, onların
hesaplarından bir sorumluluk yoktur. Ama yine de bir hatırlatma yapılmalıdır.
Belki sakınırlar.
70. Dinlerini, oyun ve eğlence haline
getiren, dünya hayatının aldattığı kimseleri bırak da Kur'an ile şunu hatırlat:
" Bir kişi kendi yaptıkları yüzünden azabın eline teslim edilirse onun,
Allah dışında ne bir dostu kalır ne de şefaatçısı. Her türlü fidyeyi verse de
ondan kabul edilmez. İşte bunlar kazandıklarına teslim edilmişlerdir. Nankörlük
ettiklerinden ötürü onlar için kaynar sudan bir içki ve korkunç bir azap
vardır!"
71. De ki:"Allah'ı bırakıp da bize ne
zarar ne de fayda vermeyecek şeylere mi yakaralım? Allah bize kılavuzluk
ettikten sonra ökçelerimiz üstüne geri mi döndürülelim? O kişi gibi ki;
şeytanlar kendisini ayartıp yeryüzünde şaşkın dolaşır hale getirmişlerdir.
Oysaki onun,"Bize gel" diye doğruya ve güzele çağıran arkadaşları
vardır. De ki :" Allah'ın kılavuzluğudur gerçek kılavuzluk. Âlemlerin Yaratıp,
Besleyip doyuran, Yönlendiren Kudret’i Allah'a teslim olmakla emrolunduk
biz."
72. " Destekleşme / dayanışma içinde olmayı sürdürün ve O'ndan
korkun!" Varıp huzuruna toplanacağınız O'dur.
73. Gökleri ve yeri hak olarak yaratan da
O'dur."Ol" dediği gün hemen oluverir. Sözü haktır O'nun. Sura
üfleneceği gün de mülk ve yönetim O'nundur. Gizliyi ve açığı bilendir. O,
hükümdardır, her şeyi haber alandır.
74. İbrahim babası Azer'e şöyle
demişti."Otorite, güç, parayı tanrılar mı ediniyorsun? Seni de toplumunu
da açık bir sapıklık içinde görüyorum."
75. Böylece biz İbrahim'e göklerin ve
yerin melekûtunu gösteriyorduk ki kesin inananlardan olsun.
76. Gece basınca bir yıldız görmüştü,
"İşte bu benim Yaratıp, Besleyip doyuran, Yönlendiren Kudret’im." dedi,
yıldız batınca: "Batanları sevmem dedi."
77. Ayı doğarken görünce "İşte bu
benim Yaratıp, Besleyip doyuran, Yönlendiren Kudret’im" dedi,
batınca," Yaratıp, Besleyip doyuran, Yönlendiren Kudret’im beni doğruya
eriştirmeseydi and olsun ki sapıklardan olurdum" dedi.
78. Güneşi doğarken görünce:"İşte bu
benim Yaratıp, Besleyip doyuran, Yönlendiren Kudret’im, bu daha büyük"
dedi, batınca:"Ey milletim! Doğrusu ben ortak koştuklarınızdan
uzağım" dedi.
79. "Doğrusu ben yüzümü, gökleri ve yeri
yaratana, doğruya yönelerek çevirdim, ben otorite, güç, paraya tapanlardan
değilim." .
80. Milleti onunla tartışmaya
girişti."Beni doğru yola eriştirmişken Allah hakkında benimle mi
tartışıyorsunuz? O'na ortak koştuklarınızdan korkmuyorum, meğerki Yaratıp,
Besleyip doyuran, Yönlendiren Kudret’imin bir dileği ola. Yaratıp, Besleyip
doyuran, Yönlendiren Kudret’im ilimce her şeyi kuşatmıştır, hala öğüt kabul
etmez misiniz?" dedi.
81. Hem siz, hakkında hiç bir kanıt
indirmediği şeyleri Allah'a ortak koştuğunuz halde korkmuyorsunuz da ben, ortak
tuttuğunuz şeylerden nasıl korkarım! "Şimdi eğer biliyorsanız iki gruptan
hangisi güvenilmeye daha layıktır?
82. İman edip de imanlarını her hangi bir
zulümle kirletmeyenler var ya güvenilir olma işte onların hakkıdır; doğruyu ve
güzeli yakalayanlar da onlardır.
83. İşte bunlar, kavmine karşı İbrahim'e
verdiğimiz kanıtlardır. Dilediklerimizi derece derece yükseltiriz. Senin
Yaratıp, Besleyip doyuran, Yönlendiren Kudret’in her şeyi bilir çok bilgedir.
84. Biz ona İshak'ı ve Yakup'u hediye
ettik. Hepsini doğruya ve güzele klavuzladık. Daha önce Nuh'a ve onun soyundan
olan; Davud'a, Süleyman a, Eyyub'e, Yusuf'a, Musa'ya, Harun'a da kılavuzluk
etmiştik. Güzel düşünüp güzel davrananları böyle ödüllendiririz biz.
85. Zekeriyya, Yahya, İsa ve İlyas hepsi
barış için çalışanlardandı.
86. İsmail, Elyesa, Yunus ve Lut...
Hepsini âlemlere üstün kıldık.
87. Atalarından, soylarından,
kardeşlerinden bir kısmını da... Onları seçtik ve onları dosdoğru bir yola
klavuzladık.
88. Allah'ın yol göstermesidir bu.
Kullarından layık gördüğünü iyiye ve güzele bununla iletir. Eğer onlar şirke
bulaşsalardı yapıp ettikleri kendilerine yararsız hale gelirdi.
89. İşte bunlardır kendilerine kitap, hükmetme
gücü ve peygamberlik verdiklerimiz. Şimdi şu insanlar bütün bunları inkâr
ederlerse biz, bunları inkâr etmeyecek bir topluluğu onlara vekil ederiz.
90. İşte böyleleri, Allah'ın yol
gösterdiği kimselerdir. Sen de onların yolunu izle ve şöyle söyle: "Ben bu
yaptığıma karşılık sizden bir ücret istemiyorum. O sadece âlemlere bir
öğüttür."
91. Allah'ı büyüklüğüne yaraşır şekilde
tanıyamadılar. Çünkü:" Allah, insana hiç bir şey vahyetmemiştir"
dediler. De ki:" Musa'nın insanlara bir ışık, bir kılavuz olarak getirdiği
Kitap'ı kim indirdi? Siz o Kitap'ı birtakım parşömenler yapıp ortaya
sürüyorsunuz, birçoğunu da saklıyorsunuz. Size, sizin de atalarınızın da
bilmediği şeyler öğretildi". "Allah" de sonra da bırak onları
saplandıkları bataklıkta oynaya dursunlar.
92. Bu da bizim, kentlerin anasından
başlayarak önceki çağlardan doğru namına ne kalmışsa sürdürerek uyarısı tüm
dünyayı saracak olan bu kitabı indiriyoruz. Ahirete inananlar, O'na da
inanırlar ve aralarındaki destekleşme / dayanışma içinde olmayı hiç aksatmadan sürdürürler.
93. Yalan düzüp, Allah'a iftara eden veya
kendine bir şey vahyedilmediği halde "bana vahyedildi" diyen kişi
ile, "Allah'ın ayet indirdiği gibi ben de indireceğim" diyen kimseden
zalim kim vardır! Bir görsen, o zalimleri ölüm dalgaları içindeyken. Melekler
ellerini uzatmış "Çıkarın canlarınızı" diye! Bu gün zillet azabı ile
cezalandırılacaksınız; çünkü Allah'a karşı gerçek dışı şeyler söylüyordunuz ve
çünkü O'nun ayetlerine karşı büyüklük taslıyordunuz.
94. And olsun sizi ilk yarattığımızdaki
gibi yapayalnız bize geldiniz. Size verip hayaline daldırdığımız şeyleri de
sırtlarınızın arkasında bıraktınız. Sizinle ilgili hususlarda ortaklar
olduklarını sandığınız şefaatçılarınızı da yanınızda görmüyoruz. Yemin olsun koptu
aranızdaki tüm bağlar ve uzaklaşıp kayboldu yanınızdan o bir şey sandıklarınız.
95. Hiç kuşkusuz Allah'tır daneyi yaran,
çekirdeği patlatan. Ölüden diri çıkarır O', diriden ölüyü çıkaran da O'dur.
İşte budur Allah! Peki, nasıl ters bir yöne çevriliyorsunuz?
96. Karanlığı yarıp şafağı söktüren O'dur.
Geceyi dinlenme zamanı yaptı; Güneşi ayı hesap aracı yaptı. İşte budur
ölçülendirmesi O' Güçlü'nün, O' Bilen'in.
97. Karanın ve denizin karanlıklarında,
kendileriyle yol bulmanız için yıldızları hizmetinize veren O'dur. Bilen bir
topluluk için ayetleri gerçekten detaylandırmışızdır.
98. Sizi bir tek özden meydana getiren
O'dur. Bu oluşumda bir karar kılma yeri var, bir de emanet olarak kalma yeri.
İyice araştırıp kavrayan bir topluluk için ayetleri biz tam bir biçimde
detaylandırdık.
99. Size gökten su indiren de O'dur. Biz o
suyla her şeyin bitkisini çıkardık. Ondan da bir yeşillik çıkardık. O
yeşillikten birbiri üzerine binmiş taneler çıkarttık. Hurma ağacının,
tomurcuğundan sarkan salkımlar, üzümlerden bağlar, zeytin, nar çıkardık.
Birbirine benzeyeni var benzemiyeni var. Meyve verdiğinde ve meyveler
olgunlaştığında bir bakın onun ürününe! Bu size gösterilenlerde, iman eden bir
topluluk için, çok ibretler vardır.
100. Allah'a bir de gözle göremedikleri
varlıkları ortak koştular. Oysaki onları O' yaratmıştır. Bilgisizce O'na
oğullar ve kızlar isnat etme, saçmalığını gösterdiler. Şanı yücedir O'nun.
Onların nitelemelerinin ötesindedir O'.
101. Gökleri ve yeri yaratıp güzelliklerle
donatan Var Eden O'dur. Nasıl çocuğu olur O'nun, kendisinin bir eşi olmadı ki!
Her şeyi O yarattı ve her şeyi en iyi şekilde bilen de O'dur.
102. Yaratıp, Besleyip doyuran,
Yönlendiren Kudret’iniz Allah işte budur. O'ndan başka tanrı yoktur, her şeyin
yaratanıdır. Öyleyse O'na kulluk edin. O' her şeye Vekil'dir.
103. Gözler O'nu fark edip kavrayamaz.
Oysa O gözleri bilir. O' Lütuf u çok olduğu halde kendisi görülemez. Her Şeyden
Haberdardır.
104. Doğrusu size Yaratıp, Besleyip
doyuran, Yönlendiren Kudret'inizden basiretler geldi. Artık kim görürse yararı
kendisine, kim de kör olursa zararı kendisinedir. Ben sizin üzerinize bekçi
değilim.
105. Ayetleri çeşitli başlıklarla
veriyoruz ki "sen ders almışsın" desinler. Biz de ilimden nasiplenen
bir toplum için onu iyice açıklayalım.
106. Yaratıp, Besleyip doyuran,
Yönlendiren Kudret’inden sana vahiy olunana uy; O'ndan başka tanrı yoktur.
Ortak koşanlara da aldırma!
107. Allah layık görseydi, ortak
koşmazlardı. Biz seni onların üzerine bekçi yapmadık. Sen onların yaptığından
da sorumlu değilsin.
108. Onların Allah dışında yalvardıklarına
sövmeyin ki, onlar da bilmeyerek taşkınlık yapıp Allah'a sövmesinler. Biz böylece
her millete yaptıkları işi süslü gösterdik; sonunda dönüşleri Yaratıp, Besleyip
doyuran, Yönlendiren Kudret'inedir. O, onlara yaptıklarını haber verecektir.
109. Eğer kendilerine bir kanıt gelirse
ona mutlaka inanacaklarına, olanca güçleriyle Allah'a yemin ettiler. De ki:
" Kanıtlar ancak Allah'ın katındadır." Hem bilir misiniz? Kanıt
gelmiş olsa da onlar. ona inanmazlar.
110. Gönüllerini ve gözlerini ters
çeviririz, ilkin ona inanmadıkları gibi ve bırakırız onları, azgınlıkları
içinde bocalayıp dururlar.
111. Biz onlara melekleri indirseydik,
ölüler kendileriyle konuşsaydı ve her şeyi toplayıp karşılarına getirseydik,
Allah dilemedikten sonra yine inanmazlardı; fakat çokları bilmezler.
112. Böylece biz her peygambere, görünür,
görünmez şeytani varlıkları düşman
yaptık. Bunlar aldatmak için
birbirlerine yaldızlı sözler fısıldarlar. Yaratıp, Besleyip doyuran,
Yönlendiren Kudret'in dileseydi onu yapamazlardı. Artık onları uydurdukları
şeylerle baş başa bırak.
113. Ki ahirete inanmayanların kalpleri,
onların yaldızlı sözlerine kansın, ondan hoşlansınlar ve onlar, işledikleri
suçları işlemeye devam etsinler.
114. Allah size kitabı açık açık
indirmişken O'ndan başka bir hakem mi isteyeyim? Eski çağlardan kendilerine
kitap verdiklerimiz, onun gerçekten Yaratıp, Besleyip doyuran, Yönlendiren
Kudret'leri katından indirilmiş olduğunu bilirler. Öyleyse sen, bundan hiç
şüphe etme.
115. Yaratıp, Besleyip doyuran,
Yönlendiren Kudret’inin sözü, doğruluk ve adaletle tamamlandı. O'nun sözlerini
değiştirebilecek yoktur.
116. Yeryüzündekilerin çoğunluğuna itaat
edersen seni Allah yolundan saptırırlar. Onlar ancak zanna uyarlar, sadece
tahminde bulunurlar.
117. Doğrusu Yaratıp, Besleyip doyuran,
Yönlendiren Kudret’in, yolundan kimin saptığını daha iyi bilir. Doğru yolda
olanları da en iyi O bilir.
118. Allah'ın ayetlerine inanıyorsanız,
üzerine Allah'ın adı anılmış olan şeyden yiyin.
119. Size ne oluyor ki, Allah size darda
kalmanızın dışında, haram olanları uzun uzun anlatmışken adının üzerine
anıldığı şeyden yemiyorsunuz? Doğrusu çoğunluk heva ve heveslerine uyarak,
bilmeden sapıtıyorlar. Aşırı gidenleri en iyi bilen Yaratıp, Besleyip doyuran,
Yönlendiren Kudret’in’dir.
120. Günahın açığını da gizlisini de bırakın.
Günah kazananlar, kazandıklarına karşılık ceza göreceklerdir.
121. Üzerine Allah'ın adı anılmayanlardan
yemeyiniz. Çünkü o yoldan çıkmadır. Şeytanlar dostlarına, sizinle mücadele
etmeleri için fısıldarlar. Eğer onlara uyarsanız, şüphesiz siz de ortak
koşanlarsınız.
122. Karanlıklar içinde iken kendisini
dirilttiğimiz ve kendisine insanlar arasında yürüyebileceği bir ışık verdiğimiz
kimse, karanlıklar içinde kalıp ondan hiç çıkamayan kimse gibi olur mu? İşte
kitabın, ortaya koyduğu anlamlar, değerler ve kuralların karşısında yer
alanlara yaptıkları, öyle süslü gösterilmiştir.
123. Bunun gibi her kasabanın ileri
gelenlerini hile yapan suçlular kıldık. Oysa yalnız kendilerine hile yaparlar
da farkına varmazlar.
124. Onlara bir ayet gelince,"Allah'ın
elçilerine verilenin aynı bize de verilmedikçe katiyen inanmayız."dediler.
Allah elçiliğini nereye koyacağını bilir. Suç işleyenlere Allah katında bir
aşağılık ve yaptıkları hileye karşı çetin bir azap vardır.
125. Allah kimi doğru yola iletmek isterse
onun göğsünü islama açar, kimi de saptırmak isterse onun göğsünü göğe
çıkıyormuş gibi dar ve tıkanık yapar. Allah inanmayanların üstüne işte böyle
pislik çökertir.
126. İşte Yaratıp, Besleyip doyuran,
Yönlendiren Kudret’inin doğru yolu budur. İbret alan kimselere ayetleri uzun
uzadıya açıkladık.
127. Yaratıp, Besleyip doyuran,
Yönlendiren Kudret'inin katında barış ve esenlik yurdunun varisleri onlardır.
Yaptıkları işlerden dolayı O', onların dostudur.
128. Hepsini bir araya topladığı
gün,"Ey cin topluluğu! İnsanların çoğunu yoldan çıkardınız" der,
insanlardan onlara uymuş olanlar: “Yaratıp, Besleyip doyuran, Yönlendiren
Kudret’imiz! Bir kısmımız bir kısmımızdan faydalandık ve bize tayin ettiğin
sürenin sonuna ulaştık" derler. Buyurur ki" Barınağınız ateştir.
Dilediğim zamanlar hariç orada süreklisiniz". Senin Yaratıp, Besleyip
doyuran, Yönlendiren Kudret'in Bilge’dir, Bilen’dir.
129. İşte biz zalimlerin bir kısmını bir
kısmına kazanır oldukları şeyler yüzünden bir şekilde dost ederiz/musallat
ederiz.
130. "Ey cin ve insan topluluğu! Size
ayetlerimi anlatacak, bu günle karşılaşmanızdan sizi uyaracak peygamber gelmedi
mi?" der, "Kendi hakkımızda şahidiz" derler. Dünya hayatı onları
aldattı ve kendi kendilerine kitabın, ortaya koyduğu anlamlar, değerler ve
kuralların karşısında yer aldıklarına dair şahitlik ettiler.
131. Bu böyledir. Çünkü Yaratıp, Besleyip
doyuran, Yönlendiren Kudret’in, halkı habersiz iken ülkeleri zulüm ile helak
edici değildir.
132. Her birinin yaptıkları işlere göre
dereceleri vardır. Yaratıp, Besleyip doyuran, Yönlendiren Kudret’in, onların
yaptıklarından habersiz değildir.
133. Yaratıp, Besleyip doyuran,
Yönlendiren Kudret'in Zenginliği Sınırsız'dır, sevgi ve merhamet sahibidir.
Layık görürse sizi ortadan kaldırır ve sizi başka topluluğun soyundan vücuda
getirdiği gibi, ardınızdan da layık gördüğünü sizin yerinize getirir.
134. Size vaat edilen şeyler kesinlikle
meydana gelecektir. Siz engel olamazsınız.
135. Şimdi söyle: "Ey toplumum!
Gücünüz neye yetiyorsa yapabileceğinizi yapın. Ben görevimi yapıyorum. Yakında
yurdun sonunun kime ait olacağını bileceksiniz. Gerçek olan şu ki zalimler
kurtulamayacaktır.
136. Kendi yarattığı ekin yetiştirilen
yerlerden ve hayvanlardan Allah'a bir pay ayırdılar da kendi zanlarınca şöyle
dediler: "Bu Allah için, bu da ortaklarımız için." Ortakları için
olan Allah'a ulaşmaz. Ama Allah için olan ortaklarına ulaşıyor. Ne kötü hüküm
veriyorlar.
137. Aynen bunun gibi, O’na ortak koşanlardan birçoğuna, Allah'a
ortak koştukları otorite, güç, para tapısı öz evlatlarını öldürmeyi güzel
göstermiştir ki, hem onları yok etsinler hem de dinlerini karma karışık hale
getirsinler. Allah dileseydi bunu yapamazlardı. O halde onları düzdükleri
iftiralarla baş başa bırak.
138. Kendi akıllarınca şöyle dediler:
"Şunlar dokunulmaz hayvanlardır. Şunlar da dokunulmaz tarlalardaki
ekinlerdir. Bizim dilediğimizden başkası yiyemez bunları". Hayvanlar var,
sırtlarına binmek yasaklanmış, Bir kısım hayvanları da Allah'a iftira ederek
üzerlerine Allah'ın adını anmadan boğazlarlar. Allah onları düzdükleri
iftiralar yüzünden cezalandıracaktır.
139. Şunu da söylediler: "Şu
hayvanların karınlarındakiler erkeklerimize özgülenmiştir. Kadınlarımıza
haramdır. Yavru ölü doğarsa kadın erkek onda hak sahibidir". Bu
nitelendirmeleri yüzünden Allah cezalarını verecektir. Her şeyi bilir çok
bilgedir.
140. Şu bir gerçektir ki: ilimsizlik
yüzünden öz evlatlarını beyinsizce katledenler, Allah'a iftira ederek, Allah'ın
kendilerine verdiği rızıkları haramlaştıranlar hüsrana uğramışlardır,
sapıtmışlardır, hiçbir zaman doğruyu ve
güzeli bulamazlar.
141. Çardaklı ve çardaksız bahçeleri,
ürünleri çeşit çeşit hurmaları,
sebzeleri, zeytinleri, narları, birbirine benzer benzemez biçimlerde
oluşturan O'dur. Herbirinin meyvesinden olgunlaştığı zaman yiyin ve hasat
gününde çalışanın hakkını da verin. İsraf etmeyin, Allah israf edenleri sevmez.
142. Hayvanlardan yük taşıyanı da eti için
besi hayvanı yapılanı da yaratan O'dur. Allah'ın size verdiği rızıklardan
yiyin, şeytanın adımlarını izlemeyin. Çünkü o sizin için açık bir düşmandır.
143. Sekiz çift: Koyundan iki, keçiden de
iki. De ki:"İki erkeği mi haram kıldı iki dişiyi mi, yoksa iki dişinin
rahimlerinin kuşattığını mı? Eğer doğru
sözlü iseniz bana ilimle haber verin."
144. Ve deveden iki sığırdan iki. De
ki:"İki erkeği mi haram kıldı, iki dişiyi mi, yoksa iki dişinin
rahimlerince kuşatılanı mı? Yoksa Allah'ın size böyle vasiyet ettiğine mi şahit
oldunuz? Bilgisizce insanları saptırmak için Allah'a karşı yalan uydurandan kim
daha zalimdir! Şüphesiz Allah o zalimler topluluğunu doğru yola iletmez.
145. De ki:"Bana vahyolunanda, leş
veya akıtılmış kan yahut domuz eti -ki
pisliğin kendisidir-ya da günah işlenerek Allah'tan başkası adına kesilmiş bir
hayvandan başka, yiyecek kimseye haram kılınmış bir şey bulamıyorum. Başkasına
zarar vermemek ve sınırı aşmamak üzere kim yemek zorunda kalırsa bilsin ki
Yaratıp, Besleyip doyuran, Yönlendiren Kudret’in bağışlayan ve esirgeyendir.
146. Yahudilere tüm tırnaklı hayvanları
haram kıldık. Onlara ayrıca sığır ve koyunun yağlarını da haram kıldık. Sığır
ve koyunun sırtlarının ve bağırsaklarının taşıdığı yağlarla, kemiklerle karışan
yağlar bunların dışındadır. Bunu onlara azgınlıkları yüzünden yaptık. Biz
elbette sözünde duranlarız.
147. Artık seni yalanlarlarsa şunu
söyle:"Yaratıp, Besleyip doyuran, Yönlendiren Kudret’iniz çok geniş bir
rahmetin sahibidir. Ancak O'nun azabı günaha batmışlar topluluğundan uzak
tutulamaz.”
148. Şirke batanlar şöyle diyecekler:
"Allah dileseydi ne biz şirke batardık ne atalarımız. Hiç bir şeyide haram
yapmazdık. "Onlardan öncekiler de azabımızı tadıncaya kadar bu şekilde
yalanlamışlardı. De ki: "Yanınızda,
önümüze çıkaracağınız bir ilminiz var mı?
Zandan başka bir şeye uymuyorsunuz. Sadece saçmalıyorsunuz siz."
149. En mükemmel kanıt Allah'ındır. O
dileseydi hepinizi toptan doğru yola iletirdi.
150. Şunu da söyle:"Allah şunu haram
etmiştir diye tanıklık edip duran şahidlerinizi getirin."Eğer tanıklık
ederlerse sakın onlarla birlikte tanıklık etme. Ayetlerimizi yalanlayanlarla
ahirete inanmayanların keyifleri ardınca gitme. Onlar kendi Yaratıp, Besleyip
doyuran, Yönlendiren Kudret’ilerine başkalarını eş tutuyorlar.
151. De ki onlara:"Hadi gelin
Yaratıp, Besleyip doyuran, Yönlendiren Kudret’inizin size neleri haram
kıldığını yüzünüze karşı okuyayım. Hiç bir şeyi O'na ortak koşmayın. Ana-babaya
çok iyi davranın. Yoksulluk endişesiyle çocuklarınızı öldürmeyin: biz sizi de
onları da rızıklandırırız. Kötülüklerin görünenine de gizli kalanına da
yaklaşmayın. Allah'ın saygın ve aziz kıldığı cana, bir hakkı savunmak dışında
kıymayın. Allah size bunları önerdi ki aklınızı işletebilesiniz."
152. "Yetimin malına yaklaşmayın.
Ancak rüştüne erinceye kadar en güzel yolla ilgilenme hali müstesna. Ölçü ve
tartıyı tam bir dürüstlükle yerine getirin. Hiç kimseye yaratılış kapasitesinin
üzerinde yükümlülük getirmiyoruz. Konuştuğunuz zaman yakınlarınız aleyhine de
olsa adaleti gözetin. Ve Allah'a verdiğiniz söze sadık kalın. Düşünüp öğüt
alasınız diye O size bunları önerdi."
153. Bu benim dosdoğru yolumdur, onu
izleyin, başka yolları izlemeyin ki, sizi O'nun yolundan ayırıp parçalara
bölmesinler. Sakınıp korunasınız diye O bunu önermiştir size.
154. Sonra güzel davrananlara nimetimizi
tamamlamak, her şeyi detaylandırmak bir kılavuz ve rahmet olmak üzere Musa'ya o
Kitap'ı verdik ki onlar Yaratıp, Besleyip doyuran, Yönlendiren Kudret’ilerine
kavuşabileceklerine inansınlar.
155. Bu da bizim indirdiğimiz bir
kitaptır. Kutsal ve bereketli. Artık ona uyun ve korunun ki size rahmet
edilebilsin.
156. "Kitap, bizden önceki iki
topluluğa indirildi. Biz onu okuyup araştırmaktan gerçekten habersizdik."
Demiyesiniz.
157. Şunu da söylemeyesiniz: "Eğer
bize Kitap indirilmiş olsaydı, onlardan daha yürüyüşlü olurduk." Artık
size de Yaratıp, Besleyip doyuran, Yönlendiren Kudret’inizden bir beyyine bir
kılavuz ve bir rahmet gelmiş bulunuyor. Allah'ın ayetlerini yalanlayıp onlardan
yüz çevirenden daha zalim kim var? Ayetlerimize sırt dönenleri, yüz çevirmeleri
yüzünden azabın en acıklısıyla cezalandıracağız.
158. Neyi bekliyorlar? Kendilerine
meleklerin gelmesini mi, Yaratıp, Besleyip doyuran, Yönlendiren Kudret'lerinin
gelmesini mi, yoksa Yaratıp, Besleyip doyuran, Yönlendiren Kudret'lerinin bazı
kanıtlarının gelmesini mi? Yaratıp, Besleyip doyuran, Yönlendiren
Kudret'lerinin bazı kanıtları geldiği gün, daha önce iman etmemiş yahut
imanında bir hayır sahibi olamamış kişiye imanı hiç bir yarar sağlamayacaktır.
De ki:"Bekleyin! Doğrusu biz de bekliyoruz."
159. Dinlerini parça parça edip, fırkalara
hiziplere bölünenler var ya senin onlarla hiçbir ilişiğin yoktur. Onların işi
Allah'a kalmıştır. Allah onlara yapıp ettiklerini haber verecektir.
160. Kim bir güzellikle gelirse ona,
getirdiğinin on katı var. Kötülükle gelene ise yaptığı kadarından fazla ceza
verilmez. Onlar haksızlığa uğratılmayacaklardır.
161. De ki :"Beni, dosdoğru yola
Yaratıp, Besleyip doyuran, Yönlendiren Kudret’im iletmiştir. Güçlü pürüzsüz bir
dine, Allah'ı birleyen İbrahim'in dinine. O ortak koşanlardan değildi.
162. De ki: " Benim destekleşmeyi /
dayanışmayı yapmam, kurbanlarım, hayatım, ölümüm âlemlerin Yaratıp, Besleyip doyuran,
Yönlendiren Kudret’i olan Allah içindir.
163. "Ortağı yoktur O'nun. Bununla
emrolundum ben ve müslümanların ilkiyim ben.
164. Şunu da söyle:"Allah her şeyin
Yaratıp, Besleyip doyuran, Yönlendiren Kudret’i iken O'ndan başka Yaratıp,
Besleyip doyuran, Yönlendiren Kudret’i mı arayayım? Her benliğin kazandığı
kendi üstünde kalır. Hiç bir günahkâr bir başka günahkârın yükünü taşımaz.
Nihayet dönüşünüz Yaratıp, Besleyip doyuran, Yönlendiren Kudret’inizedir.
Tartışmaya girdiğiniz şeyleri O size haber verecektir.
165. Sizi yeryüzünde halifeler yapan O'dur.
Verdiği nimetlerle sizi denemek için kiminizi kiminiz üzerine derecelerle
yükseltmiştir. Yaratıp, Besleyip doyuran, Yönlendiren Kudret’in ceza verdiğinde
çok süratli verir. Ama O gerçekten çok affedici, çok merhametlidir..
007
ARA
BÖLGE/Cennetle cehennem arası-ARAF
Sevgi
ve merhameti sonsuz olan Allah’ın adıyla.
1.Elif, Lam, Mim, Sad.
2. Bir kitaptır bu; sana indirildi, onunla
uyarıda bulunasın diye ve inananlar için bir öğüt ve düşündürme olarak... O
halde bundan dolayı göğsünde bir sıkıntı olmasın.
3. Yaratıp, Besleyip doyuran, Yönlendiren
Kudret’inizden size indirilene uyun; O'nun berisinden bir takım velilerin
ardına düşmeyin. Siz ne kadar da az öğüt alıyorsunuz.
4. Nice yurtları ve medeniyetleri yere
batırdık biz. Öyle ki, geceleyin yahut öğle uykusu uyumakta oldukları bir
sırada azabımız tepelerine iniverdi.
5. Azabımız onlara gelip çattığında,
yaptıkları, şu çığlığı yükseltmekten başka bir şey olmamıştır. Biz gerçekten
zalimlerdik.
6. Yemin olsun, biz kendine elçi
gönderilenleri hesaba çekeceğiz, tabii bu sorgulamada gönderilen elçiler de
bulunacak.
7. Onlara bir ilmin tanıklığında bütün
serüveni mutlaka anlatacağız. Biz olup bitenlerden habersiz değildik.
8. O gün gerçeğin ve adaletin terazisi
kurulacak. Artık kimin ölçülüp tartıları ağır basarsa kurtuluşa erenler onlar
olacaktır.
9. Ölçülüp tartılacak şeyleri hafif
kalanlara gelince, işte onlar ayetlerimize karşı zalimce davranışlar sergilemiş
oldukları için, öz benliklerini hüsrana itmiş olacaklar.
10. İyi dinleyin! Sizi yeryüzünde
yerleştirdik ve sizin için orada, geçiminize yarayacak nimet ve imkânlara vücut
verdik. Ne de az şükrediyorsunuz.
11. İyi dinleyin! Sizi biz yarattık, sonra
sizi biçimlendirdik, sonra da meleklere: " Âdem'i selamlayın" dedik.
Onlar da selamladılar. Ama iblis selamlamadı.
12. Allah buyurdu: "Sana emrettiğimde
selamlamanı engelleyen neydi? " İblis: "Ben ondan üstünüm. Beni
ateşten yarattın, onu çamurdan yarattın" dedi.
13. Buyurdu: "O halde in oradan.
Senin haddine mi orada büyüklük taslamak, defol! Sen alçaklardansın!”
14. İblis:" Bana ayağa kalkışa kadar
süre ver.”
15. Buyurdu: "Süre verilenlerdensin."
16. İblis dedi: "Beni azdırmana yemin
ederim ki, onları saptırmak için senin dosdoğru yolunun üzerine kurulacağım.”
17. "Sonra onlara; önlerinden,
arkalarından, sağlarından, sollarından musallat olacağım. Birçoklarını şükreder
bulamayacaksın.”
18. Allah buyurdu: "Çık oradan.
Yenilmiş ve kovulmuş olarak. Onlardan sana uyan olursa yemin olsun ki,
cehennemi tamamen sizden dolduracağım,”
19. "Ey Âdem! Sen ve eşin cennette
oturun, dilediğiniz yerden yiyin ama şu ağaca yaklaşmayın. Yoksa ikiniz de
zalimlerden olursunuz.”
20. Derken şeytan kendilerinden gizlenmiş
çirkin yerlerini onlara açmak için ikisine de vesvese verdi. Dedi:"
Yaratıp, Besleyip doyuran, Yönlendiren Kudret’i’nizin sizi şu ağaçtan uzak
tutması, iki melek olmayasınız yahut ölümsüzler arasına katılmayasınız diyedir.
21. Ve onlara, "ben size öğüt
verenlerdenim" diye yemin etti.
22. Nihayet onları kandırarak aşağı çekti.
O ikisi ağaçtan tadınca çirkin yerleri kendilerine açıldı. Bahçenin yapraklarından
yamalar yapıp üzerlerine örtmeye başladılar. Yaratıp, Besleyip doyuran,
Yönlendiren Kudret’leri onlara seslendi: "Ben size bu ağacı yasaklamadım
mı? Ben size, şeytan sizin için açık bir düşmandır demedim mi?”
23. "Ey Yaratıp, Besleyip doyuran,
Yönlendiren Kudret’imiz, öz benliklerimize zulmettik. Eğer bizi affetmez, bize
acımazsan elbette ki hüsrana uğrayanlardan olacağız." Dediler.
24. Buyurdu: "Kiminiz kiminize düşman
olarak inin. Yeryüzünde belirli bir süreye kadar mekân tutmanız ve nimetlenmeniz
öngörülmüştür.”
25. Buyurdu: "Orada hayat
bulacaksınız, orada öleceksiniz ve oradan çıkarılacaksınız."
26. Ey Âdemin çocukları! Size çirkin
yerlerinizi örtecek giysi ve süs kıyafeti indirdik. Sakınma giysisi! Elbiselerin en güzeli budur.
İşte bu Allah'ın ayetlerindendir. Düşünüp öğüt alırsınız.
27. Ey Âdemin çocukları! Şeytan
ana-babanızı, çirkin yerlerini onlara göstermek için elbiselerini soyarak
cennetten çıkardığı gibi, sizi de aldatmasın. Çünkü o ve kabilesi sizi onları
göremeyeceğiniz yerden görürler. Biz o şeytanları inanmayanlara dostlar yaptık.
28. Bir iğrençlik yaptıklarında şöyle
derler: "Atalarımızı bu hal üzere bulmuştuk. Yani Allah emretti bize bunu.
"De ki: "Allah edepsizliği emretmez. Allah hakkında bilmediğiniz şeyleri
mi söylüyorsunuz?"
29. Şunu da söyle: "Yaratıp, Besleyip
doyuran, Yönlendiren Kudret’im bana adaleti emretti. Her mescitte yüzlerinizi
O'na doğrultun. Dini yalnız O'na özgüleyerek, O'na yakarın. Tıpkı sizi ilk
yarattığı gibi O'na döneceksiniz.”
30. Kiminiz doğru yolda yürür, kiminiz de
doğru yoldan saparsınız. Doğru yoldan sapanlar, Allah'ı bırakıp şeytanları dost
edinmişlerdir. Bir de kendilerinin doğru yolda yürüdüklerini sanırlar.
31. Ey Âdemin çocukları! Tüm mescitlerde
süslü, güzel giysilerinizi kuşanın yiyin için fakat israf etmeyin. Allah israf
edenleri sevmez.
32. De ki: "Allah'ın kulları için
çıkardığı süsü, güzel ve tatlı rızkları kim haram etmiş?" De ki:
"Onlar dünya hayatında özellikle ayağa kalkış gününde yalnız inananlar
içindirler. "Bilen bir topluluk için biz, ayetleri böyle detaylandırırız.
33. De ki: "Yaratıp, Besleyip
doyuran, Yönlendiren Kudret’im, ancak şunları haram kıldı; Açık ve gizli
kötülükleri, günahı ve haksız yere sınırı aşmayı, hakkında hiç bir şey indirmediği
bir şeyi Allah'a ortak koşmanızı ve Allah hakkında bilmediğiniz şeyleri
söylemenizi"
34. Her ümmet için belirlenmiş bir süre
vardır. Süreleri dolunca ne bir saat geri kalırlar ne de öne geçerler.
35. Ey Âdemin çocukları! İçinizden size
ayetlerimi yüzünüze karşı anlatan resuller geldiğinde, korunup hallerini
düzeltenlere hiç bir korku dokunmayacaktır. Onlar tasalanmayacaklardır da.
36. Ayetlerimizi yalanlayıp onlar
karşısında burun kıvıranlara gelince, bunlar ateşin dostlarıdır. Sürekli
kalacaklardır onun içinde.
37. Yalan düzerek Allah'a iftira eden
yahut O'nun ayetlerini yalanlayandan daha zalim kim vardır? İşte bunların
kitaptan nasipleri kendilerine ulaşır, nihayet meleklerimiz onlara gelip
canlarını alırken şöyle derler: "Allah dışındaki yakardıklarınız nerede?
" Şu cevabı verirler: "Bizden uzaklaşıp kayboldular. " Böylece
öz benlikleri aleyhine kendilerinin kitabın, ortaya koyduğu anlamlar, değerler
ve kuralların karşısında yer aldıklarına şahitlik edecekler.
38. Allah buyurdu: "Sizden önce gelip
geçmiş görünen ve görünmeyen tüm topluluklarla beraber, girin bakalım
ateşe." Her topluluk girdikçe birbirine lanet okuyacak. Nihayet hepsi
orada bir araya gelince, sonrakiler öncekiler için şöyle derler: "Yaratıp,
Besleyip doyuran, Yönlendiren Kudret’imiz! Bizi bunlar saptırdılar. Ateş
azabını bunlara bir kat daha fazla ver." Allah buyurur:" Her biri
için bir kat fazlası var fakat siz bilmezsiniz.”
39. Öncekiler de sonrakiler için şöyle
konuşurlar: "Artık sizin, bizim üzerimizde bir üstünlüğünüz yok. O halde
kazandıklarınıza karşılık azabı tadın.”
40. Ayetlerimizi yalanlayan ve onlar
karşısında büyüklük taslayanlar var ya, gök kapıları açılmayacaktır onlar için
ve deve iğne deliğinden geçinceye kadar cennete giremeyeceklerdir onlar.
Suçluları böyle cezalandırırız biz.
41. Onlar için cehennemden bir döşek ve
üstlerinde örtüler vardır. Zalimleri böyle cezalandırırız biz.
42. İman edip barışa yönelik işler
yapanlar -Ki biz, her benliğe ancak yaratılış kapasitesi ölçüsünde görev
yükleriz- işte onlar cennetin dostlarıdır. Sürekli kalacaklardır orada.
43. İçlerinde kin ve nefret namına hiç bir
şey kalmayacak; hepsini söküp atacağız. Önlerinde dereler, ırmaklar
çağıldayacak. Şöyle diyecekler: "Lütfuyla bizi bu nimete kavuşturan
Allah'a hamdolsun! Allah bize doğru yolu göstermeseydi, biz asla doğru yolu
bulamazdık. Gerçekten Yaratıp, Besleyip doyuran, Yönlendiren Kudret’imizin
elçileri doğruyu söylemişler." Ve bir ses yankılanacak: "Yaptıklarınıza
karşılık size vaat edilen cennet işte bu! "
44. Cennet halkı ateş halkına şöyle
seslenir: "Biz, Yaratıp, Besleyip doyuran, Yönlendiren Kudret’imizin bize
vaat ettiğini gerçek bulduk. Peki, siz Yaratıp, Besleyip doyuran, Yönlendiren
Kudret’inizin size vaat ettiğini gerçek buldunuz mu?" Onlar
"evet" derler. Aralarından bir duyurucu şunu ilan eder:
"Allah'ın laneti zalimlerin üzerine olsun.”
45. Onlar ki, Allah'ın yolundan geri
çevirip yolun eğrisini isterler. Onlar ahreti de inkâr edenlerdir.
46. İki taraf arasındaki arabölgede bir
engel ve tarafların yabancısı olmadığı sağduyu sahibi kimseler olacak. Onlar
cennet halkına şöyle seslenirler: "Selam size.” Bunlar, beklentileri o
yönde olmasına rağmen henüz cennete giremeyenlerdir.
47. Gözleri ateş halkı tarafına
çevrildiğinde de şöyle yakaracaklar: " Ey Yaratıp, Besleyip doyuran,
Yönlendiren Kudret’imiz, bizleri, zalimler topluluğu ile birleştirme.”
48. Sağduyu sahipleri, yüzlerinden
tanıdıkları bazı erkeklere seslenip şöyle diyecekler: "Ne bir araya
gelmeniz, ne büyüklük taslamanız size bir yarar sağlamadı.”
49. "Şunlar mıydı O' Allah
kendilerini hiç bir rahmete eriştirmeyecek'
diye yemin ettikleriniz?" "Ey cennetlikler siz de girin
cennete. Ne bir korku var size ne de kederleneceksiniz."
50.
Ateş halkı cennet halkına seslenir: "Şu sudan yahut Allah'ın size sunduğu
rızklardan biraz da bize akıtın. "Şu cevabı verirler Allah şu ikisini de
Kitabın, ortaya koyduğu anlamlar, değerler ve kuralların karşısında yer
alanlara haram kılmıştır.”
51.
Onlar kendi dinlerini eğlence ve oyun haline getirdiler, iğreti hayat onları
aldattı. Onlar bu güne kavuşacaklarını unutmuşlardı. Ayetlerimize karşı
direniyorlardı. Bugün de biz onları unutuyoruz.
52. Yemin olsun ki biz onlara, ilme uygun
biçimde, fasıl fasıl detaylandırdığımız bir kitap getirdik. İnanan bir topluluk
için bir kılavuz bir rahmettir o.
53. Onun haberlerinin gerçekleşmesini
beklerler. Onun haberleri gerçekleştiği gün, daha önce unutanlar şöyle derler:
"İnan olsun, Yaratıp, Besleyip doyuran, Yönlendiren Kudret’imizin
resulleri gerçeği getirmişler. Acaba bizim için şefaatçiler var mı ki, bize
şefaat etsinler yahut daha önce yaptıklarımızdan başkasını yapalım diye geri
gönderilebilir miyiz? " Öz benliklerini hüsrana ittiler. İftiralarına alet
ettikleri onlardan uzaklaşıp kayboldu.
54. Yaratıp, Besleyip doyuran, Yönlendiren
Kudret’iniz O’ Allah'tır ki, gökleri ve yeri altı günde yaratmış, sonra da arş
üzerinde egemenlik kurmuştur. Geceyi gündüze bürüyüp örter. O bunu, bu da onu
aralıksız ve titiz bir biçimde kovalar durur. Güneş, Ay, Yıldızlar O'nun emrine
boyun eğmiş. Gözünüzü açın; yaratış da O'nundur, emir veriş de. Âlemlerin
Yaratıp, Besleyip doyuran, Yönlendiren Kudret’i olan Allah çok yücedir.
55. Yaratıp, Besleyip doyuran, Yönlendiren
Kudret’inize; boyun bükerek, ürpererek yakarın, O’ haddi aşanları sevmez.
56. Yeryüzünde, orası barışa kavuştuktan
sonra bozgun çıkarmayın. O'na ürpererek ve ümit ederek dua edin. Allah'ın
rahmeti güzel düşünüp güzel iş yapanlara çok yakındır.
57. Rüzgârları, rahmetinin önünden müjdeci
gönderen O'dur. Nihayet onlar yüklerle ağırlaşmış bulutları yüklenince onu ölü
bir beldeye göndeririz; onunla su indiririz de o suyla her türlü meyveyi
çıkarırız. İşte biz ölüleri de böyle çıkarırız. Düşünüp ibret almanız umuluyor.
58. Güzel ve temiz beldenin bitkisi
Yaratıp, Besleyip doyuran, Yönlendiren Kudret’inin izniyle çıkar. Pis ve çorak
beldeden ise zararlı bitkiden başkası çıkmaz. Biz şükreden bir topluluk için
ayetleri işte böyle çeşitli şekillerde sunuyoruz.
59. İyi dinleyin! Biz Nuh'u toplumuna
gönderdik de o şöyle dedi: "Ey toplumum Allah'a kulluk edin ve
çalışın/ibadet edin. Sizin O'ndan başka tanrınız yok. Üstünüze çok büyük bir
azabın inmesinden korkuyorum.”
60. Toplumunun kodamanları dediler ki:
Vallahi biz seni açık bir sapıklık içinde görüyoruz.”
61. Nuh dedi: "Ey toplumum! Sapıklık
falan yok bende. Tam aksine ben, âlemlerin Yaratıp, Besleyip doyuran,
Yönlendiren Kudret’inden bir resulüm.”
62. "Size Yaratıp, Besleyip doyuran,
Yönlendiren Kudret’imin vahiylerini tebliğ ediyorum, size öğüt veriyorum.
Allah'ın yardımıyla, sizin bilmediğiniz şeyleri biliyorum.”
63. "Korunmanız, rahmet bulmanız için
sizi uyarmak üzere bir adam aracılığı ile Yaratıp, Besleyip doyuran,
Yönlendiren Kudret’inizden size bir öğüt gelmesine şaştınız mı?”
64. Onu yalanladılar. Biz onu ve
beraberindekileri gemi içinde kurtardık, ayetlerimizi yalanlayanları boğduk.
Gözleri görmez bir topluluktu onlar.
65. Ad'a da kardeşleri Hud'u gönderdik.
Dedi ki: " Ey toplumum! Allah'a kulluk edin. Sizin O'ndan başka tanrınız
yok. Hala sakınmıyor musunuz?
66. Toplumunun inkârcı kodamanları dediler
ki: "Biz seni bir beyinsizliğe düşmüş görüyoruz ve kesinlikle
yalancılardan olduğunu düşünüyoruz.”
67. Hud dedi: "Ey toplumum! Bende
beyinsizlik yok, ben âlemlerin Yaratıp, Besleyip doyuran, Yönlendiren
Kudret’inden bir resulüm.”
68. "Yaratıp, Besleyip doyuran,
Yönlendiren Kudret’imizin mesajlarını size tebliğ ediyorum. Ben sizin için
güvenilir bir öğütçüyüm.”
69. "Sizi uyarmak için içinizden bir
adam aracılığıyla size Yaratıp, Besleyip doyuran, Yönlendiren Kudret’inizden
bir ihtar gelmesine şaştınız mı?
Hatırlayın ki, O’ sizi Nuh toplumundan sonra halefler yaptı ve
yaratılışta size daha fazla bir boy-bos verdi. Allah'ın nimetlerini anın ki
kurtulabilesiniz.”
70. Dediler ki: " Sen, yalnız Allah'a
çalışalım/ibadet edelim de atalarımızın kulluk etmekte olduklarını terk edelim
diye mi bize geldin? Doğru sözlü isen hadi bize tehdit ettiğini getir.”
71. Hud dedi: "Yaratıp, Besleyip
doyuran, Yönlendiren Kudret’inizden bir azap ve gazap indi ya! Haklarında
Allah'ın hiç bir kanıt indirmediği, sadece atalarınız ve sizin uydurduğunuz bir
takım isimler hakkında mı benimle çekişiyorsunuz? Bekleyin bakalım, ben de
sizinle beraber bekleyenlerdenim.”
72. Nihayet onu ve beraberindekileri
bizden bir rahmetle kurtardık; ayetlerimizi yalanlayanların da kökünü kestik.
İnanan kişiler değillerdi onlar.
73. Semud'a da kardeşleri Salih'i
gönderdik. Dedi ki: " Ey toplumum! Allah’a kulluk edin. Sizin O'ndan başka
tanrınız yok. Size Yaratıp, Besleyip doyuran, Yönlendiren Kudret’inizden bir
beyyine gelmiştir. İşte şu, Allah'ın devesi. Sizin için bir mucize. Rahat
bırakın onu, Allah'ın toprağında otlasın. Kötü bir niyetle dokunmayın ona.
Yoksa korkunç bir azap yakalar sizi."
74. "Hatırlayın ki Allah sizi Ad'dan
sonra halifeler yaptı ve yeryüzünde sizi yerleştirdi. O'nun düzlüklerinde
saraylar kuruyorsunuz, dağlarını yontup ev yapıyorsunuz. Artık Allah'ın
nimetlerini anın da fesat çıkararak yeryüzünü berbat etmeyin.”
75. Toplumunun kibre sapmış kodamanları
içlerinden inanıp da baskı altında tutularak ezilenlere şöyle dediler:
"Siz Salih'in, gerçekten Yaratıp, Besleyip doyuran, Yönlendiren Kudret’i
tarafından gönderildiğini biliyor musunuz?" Onlar: "O'nun aracılığı
ile gönderilene gerçekten inanıyoruz dediler.”
76. Kibre sapanlar şöyle konuştu:
"Biz sizin inandığınızı inkâr edenleriz.”
77. Bu arada dişi deveyi boğazladılar. Ve
Yaratıp, Besleyip doyuran, Yönlendiren Kudret’lerinin emrinden dışarı çıkıp
şöyle dediler: "Ey Salih! Eğer Allah tarafından gönderilenlerdensen, bizi
tehdit ettiğin şeyi önümüze getiriver,”
78. Bunun üzerine onları, o şiddetli
sarsıntı yakaladı da öz yurtlarında yere çökmüş hale geldiler.
79. Nihayet Salih onlardan yüz çevirip
şöyle dedi : "Ey toplumum! İyi dinleyin! Yaratıp, Besleyip doyuran,
Yönlendiren Kudret’imin mesajını size tebliğ ettim, size öğüt verdim; ama siz
öğüt verenleri sevmiyorsunuz.”
80. Ve Lut toplumuna şöyle demişti:
"Sizden önce âlemlerden hiçbirinin yapmadığı bir iğrençliğe mi
girişiyorsunuz?”
81. " Siz kadınları bırakıp
şehvetiniz yüzünden erkeklere gidiyorsunuz. Doğrusu siz sınır tanımayan bir
topluluksunuz.”
82. Toplumunun cevabı sadece şunu
söylemeleri oldu: "Çıkarın şunları kentimizden. Çünkü onlar, temizlik
tutkunu insanlardır.”
83. Biz de onu ve ailesini kurtardık.
Karısı müstesna. O yeregeçenlerden oldu.
84. Üzerlerine bir de yağmur indirdik. Bak
nasıl oldu suçluların durumu.
85. Medyen'e de kardeşleri Şuayb'ı
gönderdik. Şöyle dedi:" Ey toplumum! Allah'a kulluk edin. O'ndan başka
tanrı yok size. Size Yaratıp, Besleyip doyuran, Yönlendiren Kudret’inizden açık
bir kanıt gelmiştir. Ölçü ve tartıda dürüst davranın. İnsanların eşyasına el
koymaya tenezzül etmeyin. Yeryüzünde, orası barışa kavuştuktan sonra bozgun
çıkarmayın. Eğer inanan insanlarsanız bu sizin için daha hayırlıdır.”
86. Her yol üstünde oturup da tehdit
savurarak Allah yolundan O'na inananları çevirmeyin. Yolun çarpığını isteyip
durmayın. Hatırlayın ki, siz az idiniz, O’ sizi çoğalttı. Bir bakın nasılmış
bozguncuların sonu?
87. "İçinizden bir gurup, benimle
gönderilene inanmış, bir başka gurup da inanmamışsa, Allah aranızda
hükmedinceye kadar sabırlı olun. O’ yargıçların en hayırlısıdır.”
88. Toplumunun büyüklük taslayan
kodamanları dediler ki:" Ey Şuayb! Ya kesinlikle milletimize dönersiniz
yahut da seni ve seninle birlikte inananları kentimizden mutlaka
çıkarırız" dedi ki: "Ya istemiyorsak; zor ve baskıyla mı?"
89. "Allah bizi, ondan kurtardıktan
sonra tekrar sizin milletinize dönersek yalan düzüp Allah'a iftira etmiş
oluruz. Yaratıp, Besleyip doyuran, Yönlendiren Kudret’imiz Allah istemediği
sürece, sizin milletinize dönmemiz söz konusu edilemez. Yaratıp, Besleyip
doyuran, Yönlendiren Kudret’imiz bilgice her şeyi kuşatmıştır. Allah'a dayanıp
güvendik biz. Ey Yaratıp, Besleyip doyuran, Yönlendiren Kudret’imiz!
Toplumumuzla bizim aramızda hak ile hükmet. Sen çözüm verenlerin en
hayırlısısın.”
90. Toplumunun Kitabın, ortaya koyduğu
anlamlar, değerler ve kuralların karşısında yer alan kodamanları dediler ki:
" Eğer Şuayb'ın ardı sıra giderseniz hüsrana gömülenler olursunuz.”
91. Bunun üzerine o korkunç titreşim
onları enseleyiverdi de öz yurtlarında yere çökmüş hale geldiler.
92. Şuayb'ı yalanlayanlar sanki o yerde
hiç şenlik kurmamışlardı. Şuayb'ı yalanlayanlar hüsrana saplananların ta
kendileriydi.
93. Şuayb onlardan yüzünü döndürdü de
şöyle dedi: "Yemin olsun ben size Yaratıp, Besleyip doyuran, Yönlendiren
Kudret’imin mesajlarını ilettim. Size öğüt verdim. Artık Kitabın, ortaya
koyduğu anlamlar, değerler ve kuralların karşısında yer alan bir topluluğa
nasıl acırım.”
94. Biz bir ülkeye bir peygamber
gönderdiğimizde, onun halkını zorluk ve darlıkla mutlaka sıktık ki, sığınıp
yakarsınlar.
95. Sonra zorluk ve sıkıntının yerine
mutluluk ve güzelliği getirmişiz de çoğalmışlar ve şöyle demişlerdir:
"Atalarımız da zorluk ve sevinçle yüz yüze gelmişlerdi. " Nihayet biz
onları farkında olmadıkları bir sırada ansızın enseleyiverdik.
96. O medeniyetlerin halkı sakınıp
korunsalardı, elbette ki üzerlerine gökten ve yerden bereketler saçardık. Ama
yalanladılar, biz de onları kazanır olduklarıyla yakalayıverdik.
97. O kentlerin halkı, uyudukları bir
sırada, şiddetimizin bir gece kendilerine gelmeyeceğinden emin mi idiler?
98. Yoksa o kentler halkının, bir kuşluk
vakti oynayıp eğlenirken azabımızın yakalarına yapışmayacağına ilişkin bir
garantileri mi vardı?
99. Allah'ın tuzağından emin miydiler?
Hüsrana uğrayan topluluktan başkası Allah'ın tuzağından emin olamaz.
100. Tüm bu olanlar eski sahiplerinden
sonra yeryüzüne mirasçı olanlara şunu göstermedi mi: Dilersek onları günahları
yüzünden belaya çarptırırız, kalpleri üzerine mühür basarız da artık söz
dinleyemez olurlar.
101. İşte o kentler! Haberlerinden bir
kısmını sana anlatıyoruz. And olsun resulleri onlara açık-seçik deliller
getirmişti. Ama daha önce yalanlamış oldukları için inanamadılar. Kitabın,
ortaya koyduğu anlamlar, değerler ve kuralların karşısında yer alanların
kalplerini Allah işte böyle mühürler.
102. Onların birçoğunu iyice yoldan çıkmış
bulduk ama ahde vefadan eser bulamadık.
103. Onların ardından Musa'yı,
ayetlerimizle Firavuna ve kodamanlarına gönderdik de ayetlerimiz karşısında
zulme saptılar. Bir bak nasıl olmuştur bozguncuların sonu!
104. Musa dedi ki: "Ey Firavun!
Kuşkun olmasın ki ben, âlemlerin Yaratıp, Besleyip doyuran, Yönlendiren
Kudret’inin bir resulüyüm.”
105. "Allah hakkında gerçek dışı bir
şey söylememek benim üzerimde bir varoluş borcudur. Ben size Yaratıp, Besleyip
doyuran, Yönlendiren Kudret’inizden bir beyyine getirdim. Artık İsrail oğullarını
benimle gönder.
106. Firavun dedi ki: "Eğer bir kanıt
getirdinse ve hakikaten doğru söylüyorsan göster onu bakalım.”
107. Bunun üzerine Musa asasını yere attı,
birden o korkunç bir ejderha oluverdi.
108. Elini çekip çıkardı; o el birden
bakanların önünde bembeyaz kesildi.
109. Firavun toplumunun kodamanları
dediler ki: "Bu adam çok bilgili bir büyücü.”
110. "Sizi toprağınızdan çıkarmak
istiyor, ne buyuruyorsunuz?”
111. Dediler ki:" Onu kardeşi ile
birlikte alıkoy ve şehirlere toplayıcılar gönder.”
112. "Tüm bilgili büyücüleri sana
getirsinler.”
113. Büyücüler Firavuna gelip dediler ki:
"Eğer galip gelen biz olursak elbet bize bir ödül var değil mi?”
114. "Evet dedi, ayrıca siz benim en yakınlarımdan
olacaksınız.”
115. Sihirbazlar dediler ki: " Ey
Musa! Sen mi hünerlerini ortaya atacaksın yoksa biz mi hünerlerimizi
sergileyelim.”
116. "Siz sergileyin" dedi.
Hünerlerini ortaya atınca, halkın gözlerini büyülediler, onları dehşete düşürdüler.
Çok büyük bir büyü sergilediler.
117. Biz de Musa'ya şöyle vahyettik:
" Hadi at asanı!" Bir de baktılar ki asa, onların getirdikleri
şeyleri yalayıp yutuyor.
118. Böylece hak ortaya çıktı, onların
yaptıkları işe yaramaz hale geldi.
119.
Orada mağlup oldular, küçük düştüler.
120. Ve büyücüler secdeye kapandılar.
121. Dediler: " Âlemlerin Yaratıp,
Besleyip doyuran, Yönlendiren Kudret’ine iman ettik,
122. Musa'nın ve Harun'un Yaratıp,
Besleyip doyuran, Yönlendiren Kudret’ine”
123. Firavun dedi ki: " Demek ben
size izin vermeden O'na inandınız ha! Bu, şehirde tezgâhladığınız bir tuzaktır
ki, bununla şehir halkını oradan çıkarmak peşindesiniz. Yakında anlarsınız.”
124. Ellerinizi ve ayaklarınızı çaprazlama
keseceğim, sonra da hepinizi asacağım.”
125. Dediler ki: " Biz zaten Yaratıp,
Besleyip doyuran, Yönlendiren Kudret’imize döneceğiz.
126. Sen bizden, sırf Yaratıp, Besleyip
doyuran, Yönlendiren Kudret’imizin ayetleri bize gelince, onlara iman ettiğimizden
dolayı intikam alıyorsun. Ey Yaratıp, Besleyip doyuran, Yönlendiren
Kudret’imiz! Üzerimize sabır yağdır. Canımızı Müslümanlar olarak al.”
127. Firavun kavminin kodamanları dediler
ki: " Musa'yı ve toplumunu yeryüzünü fesada verip seni ve ilahlarını terk
etsinler diye mi bırakıyorsun? " Firavun dedi ki: " Biz onların
oğullarını öldürüp kadınlarını diri bırakacağız. Biz daima onların üstünde
eziciler olacağız.
128. Musa kavmine dedi ki: "
Allah'tan yardım dileyin, sabırlı olun. Yeryüzü Allah'ındır. Allah ona,
kullarından layık gördüğünü mirasçı kılar. Sonuç korunanlarındır.”
129. Dediler ki: " Senin bize
gelişinden önce de işkenceye uğratıldık, gelişinden sonra da." Musa dedi:
" Yaratıp, Besleyip doyuran, Yönlendiren Kudret’inizin, düşmanınızı yok
etmesi ve nasıl davranacağınıza bakmak üzere yeryüzünde sizi yöneticiler
yapması umulabilir.”
130. Yemin olsun ki biz Firavun hanedanını
yakalayıp ürün eksiğiyle senelerce sıktık ki, düşünüp öğüt alabilsinler.
131. Onlara bir iyilik geldiğinde; "
Bu bizimdir" derlerdi. Kendilerine bir kötülük dokunduğunda ise Musa ve
beraberindekilerin uğursuzluğuna yorarlardı. Gözünüzü açın! Onların uğursuzluk
kuşu Allah katındandır, fakat birçoğu bilmiyor.
132. Şunu da söylediler: " Bizi
büyülemek için, bize istediğin kadar ayet getir. Sana inanmayacağız.”
133. Biz de onlar üzerine açık açık
ayetler olarak tufan, çekirge, haşarat, kurbağalar ve kan gönderdik; yine de
kibre saptılar ve günahkâr bir topluluk oluverdiler.
134. Pislik üzerlerine çökünce şöyle
dediler: " Ey Musa! Sana verdiği söze dayanarak Yaratıp, Besleyip doyuran,
Yönlendiren Kudret’ine bizim için dua et. Şu pisliği üzerimizden kaldırırsa,
sana kesinlikle inanacağız ve İsrail oğullarını seninle birlikte mutlaka
göndereceğiz.”
135.
Dolduracakları bir süreye kadar kendilerinden azabı kaldırdığımızda, hemen
yeminlerini bozdular.
136. Bunun üzerine biz de onlardan öç
aldık; Ayetlerimizi yalanladıkları, onlara aldırmazlık ettikleri için hepsini
suda boğduk.
137. Ezilip itilmekte olan topluluğu da
içine bereketler doldurduğumuz toprağın doğularına ve batılarına mirasçı
kıldık. Yaratıp, Besleyip doyuran, Yönlendiren Kudret’inin İsrail oğullarına
verdiği güzel söz, sabretmeleri yüzünden hedefine vardı Firavun ve toplumunun
sanayi olarak meydana getirdikleri de dikip yükselttikleri sarayları da yere
geçirdik.
138. İsrail oğullarını denizden geçirdik
orada kendilerine mahsus birtakım otorite, güç, paraya tapan bir kavme
rastladılar. Bunun üzerine: "Ey Musa! Onların tanrıları olduğu gibi, sen
de bizim için bir tanrı yap" dediler. Musa: "Gerçekten siz cahil bir
toplumsunuz," dedi.
139. "Şu gördüklerinizin içinde
bulundukları din çökmüştür. Yapmakta oldukları da boşa çıkacaktır.”
140. Şunu da söyledi: " Size Allah'tan
başka bir ilah mı arayayım? O’ sizi âlemlere üstün kılmıştır.”
141. Şunu da hatırlayın: Sizi Firavun
hanedanından kurtarmıştık. Size azabın en kötüsü ile işkence ediyorlardı: Oğlanlarınızı
katlediyorlar, kadınlarınızı diri bırakıyorlardı. Bunda sizin için Yaratıp,
Besleyip doyuran, Yönlendiren Kudret’inizden gelmiş büyük bir imtihan vardı.
142. Musa ile otuz gece için sözleştik. Ve
bunu bir on ekleyerek tamamladık. Böylece Yaratıp, Besleyip doyuran,
Yönlendiren Kudret’inin belirlediği süre kırk geceye ulaştı. Musa kardeşi
Harun'a dedi ki: " Toplumum içinde benim yerime sen geç, barışçı ol,
bozguncuların yolunu izleme.”
143. Musa, bizimle sözleştiği yere gelip
Yaratıp, Besleyip doyuran, Yönlendiren Kudret’i de kendisiyle konuşunca şöyle
yakardı: "Yaratıp, Besleyip doyuran, Yönlendiren Kudret’im, göster bana
kendini, göreyim seni" Yaratıp, Besleyip doyuran, Yönlendiren Kudret’i
dedi: "Asla göremezsin beni. Ama şu dağa bak. Eğer o yerinde durabilirse,
sen de beni göreceksin. Yaratıp, Besleyip doyuran, Yönlendiren Kudret’i dağa
tecelli edince onu parça parça etti. Ve Musa baygın bir vaziyette yere yığıldı.
Kendine gelince şöyle yakardı: " Senin o yüce varlığını yüceltirim, tövbe
edip sana yöneldim. İman edenlerin ilkiyim ben.
144. Allah buyurdu: " Ey Musa! Ben,
gönderdiğim vahiylerle, konuşmamla seni seçip yücelttim. Sana verdiğimi al ve
şükredenlerden ol."
145. Biz Musa için levhalarda her şeyi
yazdık: Öğüt olarak, her şeyin detayı olarak. "Kuvvetle tut bunları ve
emret toplumuna da onları en güzel şekliyle tutsunlar. Yoldan çıkmışların
yurdunu size yakında göstereceğim.”
146. Yeryüzünde haksız yere büyüklük
taslayanları ayetlerimden uzak tutacağım: Onlar hangi ayeti görseler ona
inanmazlar. Doğruya varan yolu görseler, onu yol edinmezler. Ama azgınlık
yolunu görseler onu yol edinirler. Bu böyledir. Çünkü onlar ayetlerimizi
yalanladılar ve onlara karşı kayıtsız kaldılar.
147. Ayetlerimizi ve ahrete varılacağını
yalan sayanların tüm yaptıkları boşa gitmiştir. Bulacakları karşılık, yapıp
ürettiklerinden başkası olmayacaktır.
148. Musa'nın kavmi, onun Allah'la
konuşmaya gidişinden sonra, süs eşyalarından oluşmuş, böğürebilen bir buzağı
heykelini tanrı edinmişti görmediler mi ki, o onlarla ne konuşabiliyor ne de
kendilerine yol gösterebiliyor? Onu benimsediler ve zalimler haline geldiler.
149. Başları avuçları arasına düşürülüp de
sapmış olduklarını fark ettiklerinde şöyle yakardılar: " Yaratıp, Besleyip
doyuran, Yönlendiren Kudret’imiz bize merhamet etmez, bizi affetmezse mutlaka
hüsrana düşenlerden olacağız.”
150. Musa, kızgın ve üzgün bir halde
kavmine döndüğünde şöyle dedi: "Benden sonra arkamdan ne kötü şeyler
yaptınız! Yaratıp, Besleyip doyuran, Yönlendiren Kudret’inizin emrini
bekleyemediniz mi?" Levhaları yere attı kardeşinin başını tuttu, kendisine
doğru çekiyordu. Kardeşi dedi ki: " Ey annem oğlu! Bu topluluk beni
horlayıp hırpaladı. Nerdeyse canımı alıyorlardı. Bir de sen düşmanları bana güldürme.
Beni şu zalim toplulukla bir tutma.”
151. Musa şöyle yakardı: " Yaratıp,
Besleyip doyuran, Yönlendiren Kudret’im! Beni ve kardeşimi bağışla. Rahmetine
sok bizi. Sen, rahmet edenlerin en merhametlisisin.”
152. Buzağıyı ilah edinenler var ya,
yakında onlar Yaratıp, Besleyip doyuran, Yönlendiren Kudret’lerinden bir öfke
ve bir zillet ulaşacaktır. İftiracıları böyle cezalandırırız biz.
153. Günahlar işledikten sonra tövbe edip
imana sarılanlara gelince, o tövbe ve imandan sonra Allah çok affedici, çok
merhametli olacaktır.
154. Öfke Musa'yı rahat bırakınca,
levhaları aldı, onlardaki yazıda yalnız Yaratıp, Besleyip doyuran, Yönlendiren
Kudret’leri karşısında ürperenler için bir rahmet ve kılavuz vardı.
155. Musa bizimle buluşma vakti için
toplumundan yetmiş adam seçti. Şiddetli sarsıntı onları yakalayınca Musa şöyle
dedi: " Yaratıp, Besleyip doyuran, Yönlendiren Kudret’im dileseydin onları
da beni de daha önce helak ederdin. İçimizdeki beyinsizlerin yaptıkları
yüzünden bizi helak mi edeceksin? Bu iş senin imtihanından başka bir şey
değildir. Onunla layık gördüğünü şaşırtır, layık gördüğüne yol gösterirsin. Sen
bizim velimizsin. O halde affet bizi, acı bize. Sen affedenlerin en
hayırlısısın.”
156. "Bize hem bu dünyada güzellik yaz,
hem ahrette. Dönüp dolaşıp sana geldik." Buyurdu ki : " Azabıma
dilediğimi çarptırırım. Rahmetime gelince, o her şeyi çepeçevre kuşatmıştır.
Ben onu korunup sakınanlara, ihtiyaçtan fazlasını verenlere, ayetlerimize
inananlara yazacağım.”
157. Onlar ki yanlarındaki Tevrat ve İncil
de yazılmış bulacakları fakat bu kitapları okumamış olan peygambere uyarlar: o
onlara iyiliği emreder, kötü ve çirkinden onları ala koyar. Güzel şeyleri
onlara helal kılar, pis şeyleri onlara yasaklar. Sırtlarından ağırlıklarını
indirir, üzerlerindeki zincirleri, bağları söküp atar. Ona inanan onu
destekleyen, ona yardım eden, onunla indirilen ışığa uyan kişiler, kurtuluşa
erenlerin ta kendileridir.
158. De ki : " Ey insanlar! Ben sizin
tümünüzün Allah'ın resulüyüm. Göklerin ve yerin mülkü O’ Allah'ındır. Tanrı
yoktur ondan başka. O’ diriltir, O’ öldürür. O halde Allah'a ve resulüne iman
edin; Allah'a ve onun sözlerine inanan o tertemiz peygambere iman edip uyun ki,
doğruya ve güzele ulaşabilesiniz.”
159. Musa kavminden bir topluluk vardır
ki, hakka kılavuzluk eder ve yalnız hakka dayanarak adaleti gözetir.
160. Biz onları on iki torun kabileye
ayırdık. Toplumu kendisinden su istediğinde de Musa'ya, "asanı taşa
vur" diye vahyettik. Taştan on iki göze fışkırdı. Her oymak su içeceği
yeri belledi. Onların üzerine bulutları gölgelik yaptık, kendilerine kudret
helvası ve bıldırcın indirdik. "Yiyiniz size sunduğumuz rızkların
temizlerinden". Onlar bize zulmetmediler ama öz benliklerine
zulmediyorlardı.
161. Onlara şöyle denildi: "Şu kent
de oturun, orada istediğiniz yerden yiyin. “Affet” diye yalvarın; kapıdan da
secde ederek girin ki, hatalarınızı bağışlayalım. Güzel düşünüp güzel iş
yapanlara daha fazlasını vereceğiz.
162. Onların zulme sapanları, sözü, kendilerine
söylenenin dışında bir sözle değiştirdiler. Bunun üzerine bizde sergiledikleri
zulümlere karşılık üstlerine gökten bir pislik azabı saldık.
163. Sor onlara o deniz kıyısındaki kentin
durumunu. Cumartesi günü azıp sınır tanımazlık ediyorlardı. Sebt yaptıkları gün
balıkları onlara akın akın gelirdi; sebt yapmadıklarında ise onlara gelmezdi.
Yoldan sapmaları yüzünden onları böyle imtihan ediyorduk,
164. İçlerinden bir topluluk şöyle
dedi:" Allah'ın helak edeceği yahut şiddetli bir azapla azaplandıracağı
bir topluma ne diye öğüt verip duruyorsunuz?" Dediler ki: "Yaratıp,
Besleyip doyuran, Yönlendiren Kudret’inize karşı bir mazeret olsun diye ve bir
de korunup sakınırlar ümidiyle.”
165. Kendilerine verilen öğüdü
unuttuklarında, kötülükten ala koyanları kurtarıp zulme sapanları yoldan
çıkmalarından ötürü, acı bir azapla enseleyiverdik.
166. Ne zaman ki, yasaklandıkları
şeylerden ötürü öfkelenip başka aşırılıklar yapmaya başladılar, onlara şöyle
dedik: " Aşağılık, maskara maymunlar olun!”
167. Yaratıp, Besleyip doyuran,
Yönlendiren Kudret’in ayağa kalkış gününe kadar, kendilerine azabın en kötüsünü
yapacak kimseleri üzerlerine göndereceğini bildirmişti. Senin Yaratıp, Besleyip
doyuran, Yönlendiren Kudret’in cezayı vermede çok süratli davranır; ama çok
affedici, çok merhametlidir de.
168. Ve onları yeryüzünde birçok ümmetlere
böldük. İçlerinde barışsever iyiler vardı ama böyle olmayan aşağılıklar da
vardı. Belki dönerler ümidiyle onları güzelliklerle de kötülüklerle de imtihana
çektik.
169. Arkalarından yerlerini alan halefler
geldi. Bunlar kitaba varis olmuşlardı. Şu basit dünyanın geçici menfaatini esas
alıyorlar ve şöyle diyorlardı: "Biz zaten bağışlanacağız!"
Kendilerine bir menfaat daha gelse onu da alıyorlardı. Bunlardan, Allah
hakkında, gerçek dışında bir şey söylememelerine ilişkin Kitap misakı alınmamış
mıydı, O Kitabın içindekileri okuyup incelemediler mi? Ahiret yurdu sakınmaya
sarılanlar için daha hayırlıdır. Hala aklınızı işletmeyecek misiniz?
170. Kitap'a sarılanlar ve destekleşme /
dayanışma içinde olanlara gelince, biz, barışsever iyilerin ödülünü zayi
etmeyiz.
171. Bir zaman dağı tepelerine gölgelik
gibi çekmiştik de onu üstlerine düşüyor sanmışlardı."Size verdiğimizi
kuvvetle tutun ve içindekini hatırınızdan çıkarmayın ki korunabilesiniz.”
172. Hani Yaratıp, Besleyip doyuran,
Yönlendiren Kudret’in Âdem'in çocuklarından, onların bellerinden zürriyetlerini
almış ve onları kendilerine şahit tutarak, "Ben sizin Yaratıp, Besleyip
doyuran, Yönlendiren Kudret’iniz değil miyim?" demişti. Onlar da,
"Evet, şahit olduk!" demişlerdi. İşte bu, ayağa kalkış günü
"Bizim bundan haberimiz yoktu." dememeniz içindir.
173. Şöyle de demeyesiniz: "Daha önce
atalarımız şirke batmıştı. Biz de onların ardından gelen bir soyuz. Gerçeği
çiğneyenler yüzünden bizi helak mi edeceksin?”
174. Biz ayetleri böyle detaylandırıyoruz
ki, hakka dönebilsinler.
175. Onlara şu kimsenin haberini de oku:
Kendisine ayetlerimizi vermiştik; onlardan sıyrılıp çıktı, şeytan da onu peşine
taktı; nihayet o, azgınlardan oluverdi.
176. Layık görseydik onu, o ayetlerle
yüceltirdik. Ama o yere saplandı, iğreti arzularına uydu. Onun durumu şu
köpeğin durumuna benzer: üstüne varsan dilini sarkıtarak solur, kendi haline bıraksan
dilini sarkıtarak solur. Ayetlerimizi yalanlayan toplumun örneği işte budur. Bu
hikâyeyi anlat ki düşünüp taşınabilsinler.
177. Ayetlerimizi yalanlayan topluluğun
vücut verdiği örnek ne kötüdür! Onlar öz benliklerine zulmediyorlardı.
178. Allah'ın yol gösterdiği, gerçeğe
varmıştır, saptırdıkları ise hüsrana batıp kalmıştır.
179. Yemin olsun ki biz, görünen ve
görünmeyen varlıklardan birçoğunu cehenneme atacağız. Kalpleri var bunların,
onlarla anlamazlar; gözleri var bunların, onlarla görmezler; kulakları var
bunların, onlarla işitmezler. Davarlar gibidir bunlar, belki daha da şaşkın.
Gafillerin ta kendileridir bunlar.
180. En güzel isimler Allah'ındır; O'na
onlarla dua edin O'nun isimlerinde ters bir tutum izleyenleri bırakın. Yapıp
ettiklerinin cezasını çekeceklerdir.
181. Bizim yarattıklarımızdan bir ümmet
var ki, hakka rehberlik eder ve onunla adalet sunar.
182. Ayetlerimizi yalanlayanları hiç
bilemeyecekleri bir yerden ağır ağır bir çöküşe götüreceğiz.
183. Süre tanıyorum onlara. Çünkü benim
tuzağım pek yamandır.
184. Düşünmediler mi ki o arkadaşlarında
cinnetten eser yok. Apaçık uyarıcıdan başkası değildir o.
185. Göklerin ve yerin güçlerine, Allah'ın
yarattığı her hangi bir şeye bakmadılar mı;
ecellerinin gerçekten yaklaşmış olabileceğini düşünmediler mi? Peki bu
Kur’an'dan sonra hangi söze iman ediyorlar?
186. Allah'ın şaşırttığına kimse
kılavuzluk edemez. O’ bırakır onları ki, kudurganlıkları içinde bocalayıp
dursunlar.
187. Sana ne zaman gelip çatacak diye
ayağa kalkış saatini soruyorlar. De ki
"Ona ait bilgi Yaratıp, Besleyip doyuran, Yönlendiren Kudret’imin
katındadır. Onu vakti geldiğinde belirginleştirecek olan yalnız O'dur. Göklere
de yere de ağır gelmiştir o. O size
ansızın gelecektir, başka değil". Sen onu iyice biliyormuşsun gibi sana
soruyorlar. De ki:" Ona ilişkin bilgi Allah katındadır, fakat insanların
çokları bilmiyorlar.”
188. De ki: "Ben kendi nefsime,
Allah'ın layık gördüğünden başka ne yarar sağlayabilirim ne de bir zarar
verebilirim. Eğer gözden uzak olan şeyi bilseydim elbette daha çok hayır
yapardım. Ama bana kötülük dokunmamıştır bile. Ben, inanan bir topluluk için
bir uyarıcı ve bir müjdeciden başkası değilim.”
189. Sizi bir tek nefisten yaratan, onunla
sükûnet bulsun diye eşini de ondan yaratan Allah'tır. O eşini sarıp kucaklayıp
sarınca eşi hafif yük yüklendi. Bir müddet böyle geçti. Derken yükü ağırlaştı.
O vakit ikisi Yaratıp, Besleyip doyuran, Yönlendiren Kudret’lerine şöyle dua
ettiler. "Eğer bize salih bir çocuk verirsen biz muhakkak ki
şükredenlerden olacağız" dediler.
190. Allah onlara kusursuz bir çocuk
verince, kendilerine sunduğu nimette ikisi birden Allah'a ortak koşmaya
başladılar. Allah onların ortak koştuğu şeylerden arınmıştır.
191. Hiç bir şey yaratmayan, bizzat
kendileri yaratılmış olan şeyleri mi ortak koşuyorlar?
192. Onlar, ne bunlara yardım
sağlayabilirler ne de kendi benliklerine yardımcı olabilirler.
193. Onları iyiye ve güzele çağırırsanız
sizi izlemezler. Ha onlara dua etmişsiniz ha sus-pus oturmuşsunuz. Sizin için
birdir.
194. Allah dışında yakardıklarınız sizin
gibi kullardır. Eğer iddianızda haklıysanız, hadi çağırın onları da size cevap
versinler.
195. Ayakları mı var onların ki, onlarla
yürüsünler; elleri mi var onların ki tutsunlar; gözleri mi var onların ki,
onlarla görsünler; kulakları mı var onların ki, onlarla işitsinler. De ki:
"Ortaklarınızı çağırıp bana tuzak kurun. Hadi göz açtırmayın bana!”
196. "Benim velim o Kitap'ı indiren
Allah'tır. O, barışsever kulları koruyup gözetir.”
197. O'nun dışında yakardıklarınız size
yardım edemezler. Kendilerine de yardımcı olamazlar.
198. Onları, doğru yola çağırsanız
duymazlar. Onların sana baktıklarını sanırsın. Oysaki onlar görmezler.
199. Affetmeyi esas al. İyiyi ve güzeli
emret, cahillerden yüz çevir.
200. Şeytandan bir dürtü seni
dürtüklediğinde, Allah'a sığın. Çünkü O’ her şeyi işitir, her şeyi bilir.
201. Korunup sakınanlar, kendilerine
şeytandan bir dürtü gelip dokunduğunda, hemen Allah'ı hatırlarlar. İşte o anda
görülmesi gerekeni görürler.
202. Yoldaşları ise onları sürekli
azgınlığa iterler, sonra da yakalarını bırakmazlar.
203. Onlara bir ayet getirmediğinde,
"onu da şuradan buradan derleseydin ya" diye konuşurlar. De ki:
"Ben sadece Yaratıp, Besleyip doyuran, Yönlendiren Kudret’imden bana vahiy
edilene uyuyorum. Bu, Yaratıp, Besleyip doyuran, Yönlendiren Kudret’inizden
gelen gönül gözleridir, doğruya kılavuzdur iman eden bir toplum için bir
rahmettir.”
204. Kur’an okunduğu zaman onu dinleyin ve
susun ki, size sevgi ve merhamet yağsın.
205. Yaratıp, Besleyip doyuran,
Yönlendiren Kudret’ini, öz benliğinin içinde yalvarıp ürpererek, bağırtılı
olmayan bir sesle sabah-akşam an. Sakın gafillerden olma.
206.
Yaratıp, Besleyip doyuran, Yönlendiren Kudret’inin katında olanlar, büyüklük
taslayıp O'na hizmet etmekten yüz çevirmezler; O'nun yüceliğini anarlar ve
yalnız O'nun buyruğuna girerler.
008
GANİMETLER/Ganimetler,
gelirler-ENFAL
Sevgi
ve merhameti sonsuz olan Allah’ın adıyla.
1. Sana harp ganimetlerini sorarlar. De
ki: "Onlar Allah ve Resul içindir. O halde Allah'tan korkun ve aranızda
barış ve esenliği kurun. Ve eğer kitabın ortaya koyduğu anlamlar, değerler ve
kurallar bütününü içtenlikle benimsemiş iseniz Allah'a ve onun Resulü'ne itaat
edin.”
2. İnanmış olanlar ancak o kişilerdir ki,
Allah anıldığında yürekleri ürperip titrer ve onlara Allah'ın ayetleri
okunduğunda, bu onların imanlarını artırır. Ve onlar yalnız Yaratıp, Besleyip
doyuran, Yönlendiren Kudret'lerine güvenip dayanırlar.
3. Onlar yardım ve destekleşmeği dosdoğru
yaparlar. Ve kendilerine rızık olarak sunduklarımızdan bol bol dağıtırlar.
4. Gerçek anlamda kitabın ortaya koyduğu
anlamlar, değerler ve kurallar bütününü içtenlikle benimseyenler, işte
bunlardır. Yaratıp, Besleyip doyuran, Yönlendiren Kudret'leri katında
dereceler, bağışlanma ve bol bir rızık var onlar için.
5. Bildiğin gibi, Yaratıp, Besleyip
doyuran, Yönlendiren Kudret'in seni belli bir planın gerçekleşmesi uğruna, öz
yurdundan çıkarmıştı. Ve kitabın ortaya koyduğu anlamlar, değerler ve kurallar
bütününün karşısında olan bir gurup tamamen isteksizdi.
6. Savaşın ortaya çıkmasından sonra bile,
hak konusunda seninle çekişiyorlardı. Sanki onlar göz göre göre ölüme
sürülüyorlardı.
7. O sırada Allah, iki guruptan birinin
sizin olacağını vaat ediyordu. Ve siz güçsüz ve silahsız olanın size düşmesini
istiyordunuz. Allah ise hakkı kendi kelimeleriyle tam bir biçimde ortaya
koymayı ve Kitabın, ortaya koyduğu anlamlar, değerler ve kuralların karşısında
yer alanların ardını kesmeyi istiyordu.
8. Diliyordu ki, kötülüğü temsil edenler
istemese de hakkı ayan-beyan gözler önüne koysun, saçma ve tutarsız olanı
hükümsüz kılsın.
9. Hani siz Yaratıp, Besleyip doyuran,
Yönlendiren Kudret'inizden yardım ve destek diliyordunuz; O sizin dileğinize
şöyle cevap vermişti:"Hiç kuşkunuz olmasın, ben size meleklerden birbiri
ardınca bin tanesiyle yardım ulaştıracağım.”
10. Allah bunu, sadece müjde olsun ve o
sayede kalpleriniz huzur ve rahat bulsun diye yaptı. Yardım yalnız ve yalnız
Allah katındandır. Hiç şüphesiz Allah çok güçlüdür, çok bilgedir.
11. O zaman sizi, Allah'tan bir güven
olmak üzere hafif bir uyku bürüyordu; sizi onunla temizlemek, şeytanın
pisliğini sizden gidermek, kalplerinizi
birbirine bağlamak, ayaklarınızı sağlam bastırmak için üzerinize gökten bir
yağmur indiriyordu.
12. Yaratıp, Besleyip doyuran, Yönlendiren
Kudret'in meleklere şöyle vahiy ediyordu: "Ben sizinle beraberim. İmanı
olanları sağlamlaştırın. İnkâr edenlerin kalpleri içine korku salacağım; vurun
boyunların üstüne, vurun onların her parmağına.”
13. Bu onların Allah'a ve Resulüne karşı
koymalarındandır. Kim Allah'a ve Resulüne karşı gelirse bilsin ki Allah'ın azabı
şiddetli olur.
14. İşte bunu tadın, inkâr edenlere
cehennem azabı da vardır.
15. Ey iman edenler! Savaş için ilerlerken
inkâr edenlerle karşılaştığınızda onlara arkanızı dönmeyin.
16. Her kim böyle bir günde, savaşmak için
başka bir yer tutmak veya başka bir birliğe katılmaya gitmek dışında onlara
arkasını dönerse, Allah'tan bir gazaba çarpılmış olur. Onun varacağı yer
cehennemdir. O, ne kötü varış yeridir.
17. Onları siz öldürmediniz fakat Allah
öldürdü. Attığın zaman da sen atmamıştın, fakat Allah atmıştı. Allah bunu
inananları kendisinden güzel bir imtihanla denemek için yapmıştı. Şüphesiz
Allah işitendir bilendir.
18. Gördünüz ya, Allah Kitabın, ortaya
koyduğu anlamlar, değerler ve kuralların karşısında yer alanların tuzağını
bozar.
19. Açılış istiyorsanız, açılış size
geldi. Eğer vazgeçerseniz hakkınızda daha hayırlı olur. Eğer dönerseniz biz de
döneriz, topluluğunuz çok da olsa size hiç bir fayda vermez. Allah inananlarla
beraberdir.
20. Ey iman edenler Allah'a ve resulüne
itaat edin. İşitip durduğunuz halde yüzünüzü çevirmeyin.
21. Hiç işitmedikleri halde, işittik
diyenler gibi olmayın.
22. Allah katında, yeryüzündeki canlıların
en kötüsü gerçeği akıl etmeyen sağırlar ve dilsizlerdir.
23. Allah kendilerinde bir hayır olduğunu
bilseydi elbette onlara işittirirdi. Onlara işittirseydi bile mutlaka yüz
çevirir, döner giderlerdi.
24. Ey iman sahipleri! Sizi, size hayat
verecek şeye çağırdığı zaman Allah'a da Resulüne de buyur deyin. Allah'ın kişi
ile kalbi arasına girdiğini ve sonunda O'nun katında toplanacağınızı bilin.
25. Aranızda yalnız zalimlere erişmekle
kalmayacak fitneden sakının, Allah'ın azabının şiddetli olduğunu bilin.
26. Düşünün ki, siz bir zamanlar
yeryüzünde ezilip horlanan bir azınlıktınız. İnsanların sizi çarpıvereceğinden
korkuyordunuz. Bu haldeyken Allah sizi barındırdı, yardımıyla sizi destekledi
ve şükredersiniz ümidiyle sizi tertemiz nimetlerle rızıklandırdı.
27. Ey inananlar! Allah'a ve peygambere
karşı hainlik etmeyin, size güvenilen şeylere bile bile hıyanet etmiş
olursunuz.
28. Mallarınızın ve çocuklarınızın,
aslında bir sınama olduğunu ve büyük mükafatın Allah katında olduğunu bilin.
29. Ey inananlar! Allah'tan sakınırsanız O
size iyiyi kötüden ayırdedecek bir anlayış verir, kötülüklerinizi örter, sizi
bağışlar. Allah büyük lütuf sahibidir.
30. İnkâr edenler seni bir yere hapsetmek
veya öldürmek ya da sürmek için plan yapıyorlardı. Onlar plan yaparken Allah da
onların planını bozuyordu. Çünkü bütün hesaplar Allah'tan döner.
31. Ayetlerimiz onlara okunduğu zaman:
" Tamam, işittik! İstesek biz de aynını söyleyebiliriz, bu sadece
eskilerin masallarıdır." derlerdi.
32. "Allah’ımız! Bu kitap gerçekten
Senin katından ise bize gökten taş yağdır veya can yakıcı bir azap ver."
Demişlerdi.
33. Oysa sen içlerinde iken Allah onlara
azap etmez. Onlar bağışlanma dilerken de elbette Allah azap edecek değildir.
34. Yoksa Kabe'ye girmekten menederlerken
Allah onlara niçin azap etmesin? Oranın koruyucuları da değillerdir. Onun
hizmetinde olanlar, sakınma sahiplerinden başkası değildir. Ama onların çokları
bunu bilmezler.
35. Onların Allah'ın evindeki duaları;
ıslık çalmak, el çırpmaktan başka bir şey değildir. O halde inkâr etmekte
olduğunuz için tadın azabı.
36. O Kitabın, ortaya koyduğu anlamlar,
değerler ve kuralların karşısında yer alanlar mallarını Allah yolundan
alıkoymak için harcarlar, harcayacaklardır da. Sonunda bu kendileri için bir
hasret olacak, sonra da mağlup edilecekler. Kitabın, ortaya koyduğu anlamlar,
değerler ve kuralların karşısında yer alanlar doğruca cehenneme sürülecekler
37. Böylece Allah pisi temizden ayıracak,
pis kısmı birbiri üstüne yığıp hepsini bir yerde toplayarak tümünü cehenneme
sokacak. Hüsrana uğrayanların ta kendileridir bunlar.
38. Kitabın, ortaya koyduğu anlamlar,
değerler ve kuralların karşısında yer alanlara söyle: "Eğer son verirlerse
eskide kalmış olan, kendileri için affedilir. Eğer yeniden başlarlarsa, daha
öncekilere uygulanan yol ve yasa eskisi gibi devam etmiş olacaktır.”
39. Fitne kalmayıncaya ve din tümüyle
Allah'ın oluncaya kadar onlarla savaş. Vazgeçerlerse kuşkusuz ki Allah, ne
yaptıklarını iyice görecektir.
40. Eğer yüz çevirirlerse bilin ki, Allah
sizin yarinizdir, O ne güzel yar ne güzel yardımcıdır.
41. Doğru ile yanlışın ayrılış günü, iki
topluluğun karşılaştığı gün, kulumuza indirmiş olduğumuza inanıyorsanız şunu
bilin; ganimet olarak elde ettiğiniz şeylerin beşte biri Allah'a, Resule,
resulün yakınlarına, yetimlere, yoksullara ve yolda kalmışa aittir. Allah her
şeye kadirdir.
42. O vakit siz vadinin beri yamacında
idiniz, onlarsa öte yamaçta idiler. Kervan sizden daha aşağıda idi. Sözleşmiş
olsaydınız buluşma yer ve saatinde ayrılığa düşerdiniz. Ama Allah olması
kararlaştırılan işi yerine getirmek istiyordu -mahvolan apaçık belgeden ötürü
mahvolsun, yaşayan da apaçık belgeden ötürü yaşasın diye- .Doğrusu Allah işitir
ve bilir.
43. Allah onları sana uykunda az
gösteriyordu. Çok göstermiş olsaydı yılacak ve iş üzerinde çekişmeye
başlayacaktınız, fakat Allah sizi kurtardı; çünkü O kalplerde olanı bilir.
44. Karşılaştığınızda, olacak işi oldurmak
için, onları gözlerinize az gösteriyor ve sizi de onların gözünde azaltıyordu.
Bütün işler dönüp Allah'a varır.
45. Ey inananlar! Bir düşman toplulukla
karşılaşırsanız dayanın, başarıya erişebilmeniz için Allah'ı çok anın.
46. Allah'a ve resulüne itaat edin, birbirinizle
çekişmeyin; yoksa başarısızlığa düşersiniz ve kuvvetiniz gider. Sabredin
doğrusu Allah sabredenlerle beraberdir.
47. İnsanlara çalım satarak, gösteriş
yaparak yurtlarından çıkan ve Allah yolundan alıkoyanlar gibi olmayın. Allah
onların yaptıklarını çepeçevre kuşatmıştır.
48. Şeytan onların yaptıklarını süslü
gösterip şöyle demişti: "Bu gün size galip gelecek kimse yok, ben
yanınızdayım." Fakat iki topluluk yan yana gelince iki topuğu üzerine çark
edip şöyle dedi:"Ben sizden uzağım. Ben sizin görmediklerinizi görüyorum,
ben Allah'tan korkarım. Allah'ın cezası çok şiddetlidir.”
49. İkiyüzlülerle kalplerinde hastalık
olanlar şöyle diyorlardı: "Bunları, dinleri aldatmış." Oysaki Allah'a
güvenip dayanan bilir ki, Allah çok güçlü, çok bilgedir.
50. Bir görseydin o Kitabın, ortaya
koyduğu anlamlar, değerler ve kuralların karşısında yer alanları! Melekler
canlarını alırken onların yüzlerine ve arkalarına vuruyorlardı: " Tadın
yangın azabını.”
51."İşte bu, ellerinizin önden gönderdiği
şeyler yüzündendir. Allah kullara asla zulmetmez.”
52.Tıpkı Firavun hanedanı ve onlardan
öncekilerin gidişi gibi. Allah'ın ayetlerini inkâr ettiler de Allah onları
günahları yüzünden enseleyiverdi. Allah Kavi'dir, çok güçlüdür; azabı çok
şiddetli yapandır O.
53. Bu böyledir çünkü Allah bir topluma
lütfettiği nimeti, o toplum öz benliklerindekini değiştirmedikçe,
değiştirmemiştir. Ve Allah, iyice işiten, gereğince bilendir.
54.Tıpkı Firavun hanedanı ve onlardan
öncekilerin tavırları gibi. Yaratıp, Besleyip doyuran, Yönlendiren
Kudret'lerinin ayetlerini yalanlamışlardı. Biz de onları günahları yüzünden
mahvettik. Firavun hanedanını da boğmuştuk. Bunların tümü zulme sapanlardı.
55. Allah katında canlıların en kötüsü,
gerçeği örtenlerdir. Bunlar iman etmezler.
56. Bunlar kendileriyle anlaşma yaptığın
kişilerdir. Ama her defasında hiç çekinmeyerek anlaşmalarını bozarlar.
57. Eğer onları harpte ele geçirirsen,
onlarla birlikte arkalarındakileri de ürkütüp dağıt ki ders alabilsinler.
58. Eğer bir topluluktan hıyanet kuşkusu
duyarsan, anlaşmaya bağlı kalmayacağını aynı şekilde sen de onlara bildir.
Allah hainlik edenleri sevmez.
59. Kitabın, ortaya koyduğu anlamlar,
değerler ve kuralların karşısında yer alanlar sakın öne geçtiklerini
düşünmesinler. Onlar bizi aciz bırakamazlar.
60. Onlara karşı gücünüz yettiğince kuvvet
hazırlayın. Ordugâhlarda atlar besleyin. Böylece hem Allah'ın düşmanını hem
kendi düşmanınızı hem de bunlardan başkalarını korkutabilirsiniz. Siz onları
bilmezsiniz ama Allah hepsini bilir. Allah yolunda harcadığınız her şey size
tam olarak ödenir; hiç bir haksızlığa uğratılmazsınız.
61.Eğer onlar barışa yanaşırlarsa sende
yanaş ve Allah'a güven. Çünkü O, şüphesiz işitir ve bilir.
62.Seni aldatmak isterlerse bil ki
şüphesiz Allah senden yanadır. Seni ve kitabın ortaya koyduğu anlamlar,
değerler ve kurallar bütününü içtenlikle benimseyenleri yardımıyla destekleyen
O'dur.
63. Onların kalplerini kaynaştıran da
O'dur. Sen yeryüzündeki her şeyi bağışlasaydın, onların kalplerini yine
kaynaştıramazdın; Ama Allah onları birbirlerine ısıtıp yaklaştırmıştır. O'dur
Çok güçlü ve Çok bilge.
64. Ey Peygamber! Allah'ın yardımı sana ve
sana uyan kitabın ortaya koyduğu anlamlar, değerler ve kurallar bütününü
içtenlikle benimseyenlere yeter.
65. Ey Peygamber! Kitabın ortaya koyduğu
anlamlar, değerler ve kurallar bütününü içtenlikle benimseyenleri savaş için
coştur. Sizden sabırlı yirmi kişi olsa, Kitabın, ortaya koyduğu anlamlar,
değerler ve kuralların karşısında yer alanların iki yüzüne galip gelir; sizden
yüz kişi olsa onların binine galebe çalar. Çünkü onlar gereğince anlamayan bir
topluluktur.
66. Şimdi Allah yükünüzü hafifletti.
Bilmiştir ki sizde bir zaaf var. İçinizden sabırlı yüz kişi olsa, iki yüz
kişiye galip gelir; sizden bin kişi olsa, Allah'ın izniyle iki bin kişiye
galebe çalar. Allah sabredenlerle beraberdir.
67. Yeryüzünde savaşırken, galibiyeti
sağlamadıkça esir almak hiçbir peygambere yaraşmaz. Geçici dünya malını
istiyorsunuz, oysa Allah ahreti kazanmanızı ister. Allah Çok güçlüdür çok
bilgedir.
68. Eğer Allah'tan bir yazı önden gelmemiş
olsaydı, aldığınız fidyeden dolayı size büyük bir azap dokunurdu.
69.Artık elde ettiğiniz ganimetlerden
helal ve temiz olarak yiyin. Allah'tan
da korkun. Allah çok affedici çok merhametlidir.
70.Ey Peygamber elinizde bulunan esirlere
de ki: "Eğer Allah, kalplerinizde bir hayır olduğunu bilirse size, sizden
alınanın daha değerlisini verir ve sizi affeder. Allah çok affedici, çok
esirgeyicidir.
71. Sana hıyanet etmek isterlerse
bilsinler ki, daha önce Allah'a hıyanet etmişlerdi, Allah bundan ötürü onları
yenmen için sana imkân verdi. Allah her şeyi bilir çok bilgedir.
72. Doğrusu inanıp hicret eden, Allah
yolunda mallarıyla canlarıyla cihat edenler ve hicret edenlere kucak açıp
yardım edenler, işte bunlar birbirinin can dostudurlar. İnanıp hicret
etmeyenlerle, onlar da hicret edene kadar sizin dostluğunuz yoktur. Fakat
uğradıkları baskı yüzünden sizden yardım isterlerse, aranızdaki anlaşmayı
bozmayacak şekilde onlara yardım etmeniz gerekir. Allah işlediklerinizi görür.
73. İnkâr edenler birbirlerinin
dostlarıdır. Eğer siz aranızda yardımlaşmazsanız yeryüzünde kargaşa, fitne ve
büyük bir bozgun çıkar.
74. İnanıp hicret eden, Allah yolunda
savaşanlar ve hicret edenleri barındırıp yardım edenler, işte onlar gerçekten
inanmış olanlardır. Onlara bir bağışlanma ve cömertçe verilmiş rızıklar var.
75. Sonra inanıp hicret eden ve sizinle
birlikte savaşanlar, işte onlar sizdendir. Birbirinin mirasçısı olanlar,
Allah'ın Kitabına göre birbirine daha yakındır. Doğrusu Allah her şeyi bilir.
009
TÖVBE-tövbe-TEVBE
1. Allah ve Elçisinden, anlaşma yaptığınız
O’na ortak koşanlara ihtardır:
2. Dört ay daha yeryüzünde dolaşın, bilin ki
siz, Allah'ı aciz bırakamazsınız ve Allah, kitabın ortaya koyduğu, anlamlar,
değerler ve kurallarına karşı olanları rezil edecektir.
3. En
büyük hac günü, Allah ve elçisinden insanlara duyurudur: Allah ve elçisi,
iktidar, güç ve paraya tapanlardan uzaktır. Eğer tövbe ederseniz bu, sizin için
daha iyidir ve eğer dönerseniz bilin ki siz, Allah'ı aciz bırakacak değilsiniz.
İnkâr edenlere can yakıcı azabı müjdele!
4.
Anlaşma yapmış olduğunuz O’na ortak koşanlardan size karşı bir eksiklik sergilemeyen
ve aleyhinize başka birine yardım etmeyenler müstesnadır. Artık, onlara
verdiğiniz sözü belirlenen süreye kadar tam bir şekilde koruyun. Şu bir gerçek
ki Allah sakınanları sever.
5. O
haram aylar çıktığında artık O’na ortak koşanları, kendilerini bulduğunuz yerde
etkisiz hale getirin. Yakalayın onları, kuşatın onları, tüm geçit noktalarını
tıkayın onların. Bunun ardından tövbe eder, destekleşme ve dayanışma içinde
olmayı gereğince yapar, ihtiyaçtan fazlasını verirlerse, yollarını açın onların.
Doğrusu Allah bağışlar ve merhamet eder.
6. Ey
Muhammed! İktidar, güç ve paraya tapanlardan birisi sana sığınırsa, o, Allah'ın
sözünü dinleyinceye kadar kabul et. Sonra onu güven içinde olacağı yere
ulaştır. Çünkü onlar bilgisiz bir topluluktur.
7.
Mescidi Haram'ın yanında anlaştıklarınızın dışında, iktidar, güç ve paraya
tapanların Allah katında ve peygamberin önünde nasıl bir anlaşmaları olur? Size
doğru davrandıkça siz de onlara doğru davranın. Allah sözleşmeleri bozmaktan
sakınanları sever.
8.
Nasıl olabilir ki! Size üstün gelselerdi bir yakınlık ve antlaşma
gözetmezlerdi. Kalpleriyle istemezken sizi ağızlarıyla hoşnut etmeye
uğraşırlar. Çokları da yoldan çıkmışlardır.
9.
Allah'ın ayetlerini az bir değere değişip, O'nun yolundan alıkoydular. Onların
işledikleri gerçekten ne kötüdür!
10.
Onlar hiç bir müminin yakınlık veya antlaşmasını gözetmezler. İşte aşırı
gidenler bunlardır.
11.
Eğer tövbe eder, destekleşme ve dayanışma içinde olurlar, ihtiyaçlarının
fazlasını verirlerse sizin din kardeşiniz olurlar. Ayetleri bilen kimseler için
uzun uzadıya açıklıyoruz.
12.
Eğer antlaşma yaptıktan sonra antlarını bozarlar ve dininize dil uzatırlarsa, o
küfür önderleriyle uğraşın. Çünkü onların antları yoktur; belki vazgeçerler.
13.
Yeminlerini bozan, resulü yurdundan çıkarmaya gayret eden bir topluluğa karşı
uğraşmayacak mısınız? Üstelik size saldırıyı ilkin onlar başlattı. Korkuyor
musunuz onlardan? Eğer inanan kişilerseniz kendisinden korkmanıza en layık
olan, Allah'tır.
14.
Uğraşın onlarla ki, sizin elinizle Allah onlara azap etsin, onları rezil etsin.
Onlara karşı size yardım etsin. Ve inananlar toplumunun göğüslerine şifa
ulaştırsın.
15. Ve
yüreklerinin öfkesini gidersin. Allah layık gördüğüne tövbe nasip eder Allah
her şeyi bilir, çok bilgedir.
16.
Allah, içinizden uğraş içinde olanları Allah'tan, peygamberinden ve
inananlardan başka sırdaş edinmeyenleri belirlemeden sizi kendi halinize
bırakacak mı sanıyorsunuz? Allah yapmakta olduklarınızdan haberdardır.
17.
İktidar, güç ve parayı her şeyden önde tutanların, iktidar, güç ve parayı her
şeyden önde tutarak, inkârcı olduklarını
itiraf ederlerken, Allah'a dua etme yerlerini onarmaları gerekmez. Onların
işledikleri boşa gitmiştir, cehennemde temelli kalacaklardır.
18.
Allah'a dua yerlerini sadece Allah'a ve ahiret gününe inanan, destekleşme ve
dayanışma içinde olup, ihtiyaçlarından fazlasını veren ve ancak Allah'tan
korkan kimseler onarır. İşte onlar doğru yolda olanlardan olabilirler.
19.
Hacca gelenlere su vermeği, Mescit'i Haram'ı onarmayı, Allah'a ve ahiret gününe
inanmak, Allah yolunda uğraşmakla bir mi tuttunuz? Bunlar Allah katında bir
olmazlar, Allah zulmeden milleti doğru yola eriştirmez.
20.
İnanan, hicret eden ve Allah yolunda mallarıyla, canlarıyla gönülden uğraşan
kimselere Allah katında en büyük dereceler vardır. İşte kurtulanlar onlardır.
21.
Yaratıp, Besleyip doyuran, Yönlendiren Kudret’ileri onlara kendisinden bir
rahmet, bir hoşnutluk ve içinde ölümsüz nimetlerin bulunduğu cennetler
müjdeliyor.
22.
Onlar orada temelli kalacaklardır. Hiç kuşkusuz Allah'ın katında büyük bir ödül
daha vardır.
23. Ey
iman edenler! Babalarınız ve kardeşleriniz, eğer imana karşı inkârı
seviyorlarsa, onları dost edinmeyin. İçinizden onları dost edinenler zalimlerin
ta kendileridir.
24. De
ki: "Eğer babalarınız, oğullarınız, kardeşleriniz, eşleriniz, kabileniz,
elde ettiğiniz mallar, kötü gitmesinden korktuğunuz ticaret, hoşunuza giden
konutlar sizin için Allah'tan, resulünden ve Allah yolunda uğraşdan daha
sevimli ise artık Allah, emrini getirinceye kadar bekleyin. Allah, yoldan
ayrılmış bir topluluğu doğruya ve güzele kılavuzlamaz.
25.
And olsun ki Allah size birçok yerde yardım etmişti. Ordunuzun daha kalabalık
olduğu Huneyn gününde, çokluğunuz sizi
böbürlendirmiş fakat size bir faydası da olmamıştı. Savaştıklarınız yeryüzünü
size dar getirmişlerdi, bozularak
arkanıza dönüp bakmadan kaçmıştınız.
26.
Bozgundan sonra Allah peygamberine, müminlere güvenlik verdi ve görmedikleri
güçlerini gönderdi, inkâr edenleri de azaba uğrattı. İnkârcıların cezası budur.
27.
Allah bundan sonra da layık gördüğünün tövbesini kabul eder. Allah bağışlar ve
merhamet eder.
28. Ey
inananlar! Doğrusu iktidar, güç ve parayı her şeyden önde tutanlar pistirler,
bu sebeple, bu yıldan sonra Mescit-i Haram'a yaklaşmasınlar. Eğer yoksulluğa
düşmekten korkarsanız, biliniz ki Allah dilerse yakında sizi kendi lütfundan
zengin edecektir. Kuşkusuz Allah her şeyi bilir, çok bilgedir.
29.
Önceki çağlardan kitap verilenlerden, Allah'a, ahiret gününe inanmayan,
Allah'ın ve peygamberinin haram kıldığını haram saymayan, gerçek dini din
edinmeyenlerle, boyunlarını büküp bir şeyler verene kadar onlarla canı gönülden
uğraşın.
30.
Yahudiler "Üzeyr Allah'ın oğludur" dediler, Hıristiyanlar "Mesih
Allah'ın oğludur" dediler. Bu, daha önce inkâr edenlerin sözlerine
benzeterek ağızlarında geveledikleri sözdür. Allah kahretsin! Nasıl da
uyduruyorlar!
31.
Onlar Allah'ı bırakıp hahamlarını, papazlarını ve Meryem oğlu Mesih 'i Yaratıp,
Besleyip doyuran, Yönlendiren Kudret’leri olarak kabul ettiler. Oysa tek
tanrıdan başkasına kulluk etmemekle emir olunmuşlardı; Ondan başka tanrı
yoktur. Allah koştukları eşlerden arınmıştır.
32.
Allah'ın nurunu ağızlarıyla söndürmek istiyorlar. Kitabın, ortaya koyduğu
anlamlar, değerler ve kurallarının karşısında olanlar istemeseler de Allah
nurunu mutlaka tamamlayacaktır.
33.
İktidar, güç ve parayı her şeyden önde tutanlar, hoşlanmasa da, dinini bütün
dinlerden üstün kılmak üzere peygamberini doğru yolla ve gerçeklerle gönderen
Allah'tır.
34. Ey
inananlar! Hahamlar ve rahiplerin, din adamlarının birçoğu, insanların
mallarını haksızlıkla yerler ve Allah yolundan geri çevirirler. Altın ve gümüşü
biriktirip, Allah yolunda harcamayanlara can yakıcı bir azabı müjdele.
35.
Biriktirdikleri altın ve gümüş cehennem ateşinin kızdırıldığı gün, alınları,
böğürleri ve sırtları onlarla dağlanacak: "Bu kendiniz için
biriktirdiğinizdir, biriktirdiğinizi tadın." Denecek.
36.
Allah'ın gökleri ve yeri yarattığı günkü yazısında, Allah'a göre ayların sayısı
on ikidir. Bunlardan dördü haram aylardır. Bu dosdoğru bir nizamdır. Öyleyse o
aylar içinde kendinize yazık etmeyin. Toplu olarak uğraşan otorite, güç, paraya
tapan kimselerle sizde toplu olarak uğraşın. Allah'ın sakınanlarla beraber
olduğunu bilin.
37.
Haram ayları ertelemek küfürde gerçekten ileri gitmektir. İnkâr edenler böylece
sapıtıyorlar, Allah'ın haram kıldığı ayların sayısına uydurmak için onu bir yıl
haram bir yıl helal sayıyor, böylece Allah'ın haram kıldığını helal kılıyorlar.
Kötü işleri kendilerine güzel göründü. Allah inkâr eden milleti doğru yola
eriştirmez..
38. Ey
inananlar! Size ne oldu ki, "Allah yolunda canla başla uğraşın, çalışın!
" dendiği zaman yere çöküp kaldınız? Ahreti bırakıp dünya hayatına razı mı
oldunuz?
39.
Uğraşa çıkmazsanız Allah size can yakıcı azapla azap eder ve yerinize başka bir
millet getirir. O'na bir şey de yapamazsınız. Allah her şeye gücü yeter.
40.
Muhammed'e yardım etmezseniz, bilin ki, inkâr edenler onu Mekke'den
çıkardıklarında mağarada bulunan iki kişiden biri olarak Allah ona yardım
etmişti. Arkadaşına: "Üzülme Allah bizimledir" diyordu. Allah da ona
güven vermiş, görmediğiniz güçlerle onu desteklemiş, inkâr edenlerin sözünü
alçaltmıştı. Ancak Allah'ın sözü yücedir. Allah güçlüdür, bilgedir.
41.
İsteyen, istemeyen hepiniz uğraşa çıkın: Allah yolunda canla, başla uğraşın.
Bilirseniz bu sizin için hayırlıdır.
42. Ey
Muhammed! Kolay bir kazanç, normal bir yolculuk olsaydı sana uyarlardı, fakat
çıkılacak yol onlara uzak geldi, kendilerini helak ederek: "gücümüz
yetseydi sizinle beraber çıkardık" diye Allah'a yemin edeceklerdir. Allah
onların yalancı olduklarını elbette biliyor.
43.
Hay Allah seni affetsin; doğrular sana belli olup, yalancıları bilmeden önce
niçin onlara izin verdin?
44.
Allah'a ahiret gününe inananlar, canı gönülden uğraşmak istediklerinden ötürü
geri kalmak için senden izin istemezler. Allah sakınanları bilir.
45.
Ancak Allah'a ve ahiret gününe inanmayan, kalpleri şüpheye düşüp şüphelerinde
bocalayan kimseler senden izin isterler.
46.
Uğraş yolculuğuna çıkmak isteselerdi, elbette ki, bir yolculuk hazırlığına
girişirlerdi. Ama Allah harekete geçmelerini istemedi de onları yerlerine
çiviledi ve "oturun, oturanlarla beraber" denildi.
47.
Aranızda uğraş yolculuğuna çıkmış olsalardı, size bozgunculuktan başka bir
katkıları olmayacaktı; Sizi birbirinize düşürmek isteğiyle aranıza
sokulacaklardı. İçinizde gerçekten onlara kulak verecekler de vardı. Allah
zalimleri iyice biliyor.
48.
Yemin olsun ki onlar önceden de karışıklık çıkarmak istemiş ve nice işleri sana
başka türlü göstermişlerdi. Nihayet gerçek geldi, onların istememesine rağmen
Allah'ın emri gerçekleşti.
49.
İçlerinden bazısı: "Bana izin ver, beni karışıklığa düşürme" der.
Dikkat edin karışıklığın ta içine kendileri düşmüşlerdir. Ve cehennem o
nankörleri çepeçevre kuşatacaktır.
50. Sana
bir iyilik isabet etse bu onları üzer. Sana bir musibet dokunsa : "
İşimizi önceden sağlam tutmuşuz " derler ve kibirli bir sevinçle dönüp
giderler.
51. De
ki onlara: "Hakkımızda Allah'ın yazdığından başkası bize asla ulaşmaz.
O'dur bizim Mevla’mız. Yalnız Allah'a güvenip dayansın inananlar.
52. De
ki: "Bizim için iki güzelliğin birinden başkasını mı bekliyorsunuz? Biz de
size Allah'ın, kendi katından veya bizim ellerimizle bir azaba çarptırmasını bekliyoruz.
Artık bekleyin, sizinle beraber bizde bekliyoruz."
53. Şunu da söyle: "İster gönüllü verin
ister gönülsüz, sizden asla kabul edilmeyecektir. Çünkü siz yoldan çıkan bir
topluluk oldunuz."
54.
Verdiklerinin kabul olunmasına engel olan, Allah'ı ve peygamberi inkâr
etmeleri, destekleşme ve dayanışma
içinde olmaya tembel tembel gelmeleri, istemeye istemeye vermeleridir.
55.
Artık onların malları ve çocukları seni imrendirmesin. Allah bunlarla onlara
dünya hayatında azap etmek ve canlarının inkârcı olarak çıkmasını istiyor.
56.
Sizden olmadıkları halde, sizinle beraber olduklarına Allah'a yemin ederler.
Oysa onlar korkak bir millettir.
57.
Bir sığınak, bir mağara veya sığınacak bir yer bulsalardı, çabucak oraya
yönelirlerdi.
58.
Allah rızası için verilenler hakkında sana dil uzatanlar vardır. Onlara
verirsen hoşlanırlar vermezsen hemen öfkeleniverirler.
59.
Allah'ın ve peygamberinin verdiklerinden hoşnut olmaları: Allah bize yeter,
bize Allah bol nimetinden, ganimetten verecek ve peygamberi onları taksim
edecektir. “ Doğrusu bizim ümidimiz Allah'tandır " demeleri gerekirdi.
60.
Destekleşme ve dayanışma toplantısına katılanların elindekilerden ihtiyacından
fazlasını vererek toplananlar Allah'tan bir farz olarak yoksullara, düşkünlere,
toplantıda verilenleri toplayan memurlara, kalpleri müslümanlığa
ısındırılacaklara; kölelerin, borçluların, Allah yolunda çalışıp uğraşanların
ve yolda kalanların uğrunda sarf edilir. Allah her şeyi bilir, çok bilgedir.
61.
İkiyüzlülerin içinde peygamberi: "O her şeye kulak kesiliyor" diye
incitenler vardır. De ki: "O kulak, Allah'a inanan ve müminlere inanan,
sizin için hayırlı olan, içinizden inanan kimselere rahmet olan bir
kulaktır". Allah'ın peygamberini incitenlere can yakıcı azab vardır.
62.
Sizi hoşnut etmek için Allah'a yemin ederler. Eğer inanıyorlarsa Allah'ı ve
peygamberini hoşnut etmeleri daha gereklidir.
63.
Bilmediler mi ki, her kim Allah'a ve resulüne kafa tutarsa ona, içinde sürekli
kalacağı cehennem ateşi vardır. Büyük rezillik işte budur.
64.
İkiyüzlüler, haklarında kalplerinde olanı haber verecek olan bir surenin
inmesinden çekiniyorlar. De ki:"Alay edin bakalım, Allah çekindiğiniz şeyi
ortaya koyacaktır."
65.
Onlara soracak olursan diyecekler ki:"Biz and olsun ki eğlenip oynuyorduk.
"De ki:"Allah'la, ayetleriyle, peygamberiyle mi alay
ediyordunuz?"
66.
Özür beyan etmeyin, inandıktan sonra inkâr ettiniz. İçinizden bir topluluğu
affetsek bile suçlarından ötürü bir topluluğa da azap ederiz.
67.
İnfak etmekte ikiyüzlü davranan erkek ve kadınlar da birbirlerindendir.
Kötülüğü emreder iyiliğe engel olurlar; Elleri de sıkıdır; Allah'ı da
unuttular, bu yüzden Allah da onları unuttu. İkiyüzlüler, doğru yoldan
sapmışlardır.
68.
Allah, ikiyüzlü erkek ve kadınlara ve inkârcılara, ebedi kalacakları cehennem
ateşini hazırlamıştır. O onlara yeter. Allah lanet etsin! Onlara sonsuz azap
vardır.
69. Ey
ikiyüzlüler! Siz, sizden daha önce daha kuvvetli, malları ve çocukları daha çok
olup, hisselerince bundan faydalanan kimseler gibisiniz. Sizden öncekiler,
hisselerince faydalandıkları gibi siz de hissenizce faydalandınız ve onların
batıla daldıkları gibi daldınız. İşte bunlar dünyada ve ahirette işleri boşa
çıkanlardır, işte bunlar mahvolanlardır.
70.
Kendilerinden önce olan Nuh, Ad, Semud milletlerinin, İbrahim milletinin, Medyen
ve alt üst olmuş şehirler halkının haberleri onlara gelmedi mi? Peygamberleri
onlara belgeler getirmişlerdi. Allah onlara zulmetmemiş, onlar kendilerine
yazık etmişlerdir.
71.
Mümin erkeklerle mümin kadınlar da birbirlerinin velileridir. Onlar iyiliği emreder,
kötülükten alıkoyarlar, destekleşmeyi / dayanışmayı dosdoğru yaparlar,
ihtiyaçtan fazlasını verirler, Allah ve resulüne itaat ederler. İşte onlara
Allah rahmet edecektir. Şüphesiz Allah Çok güçlüdür, bilgeliklerin sahibidir.
72.
Allah mümin erkeklere ve mümin kadınlara, içlerinde ebedi kalmak üzere altından
ırmaklar akan cennetler ve Adn cennetlerinde güzel meskenler vaat etti.
Allah'ın rızası ise hepsinden büyüktür. İşte büyük kurtuluş da budur.
73. Ey
Peygamber, kitabın, ortaya koyduğu anlamlar, değerler ve kuralların karşısında
yer alanlarla ve ihtiyaçtan fazlasını vermekte ikiyüzlü davranıp, direnenlerle
uğraş; onlara sert davran; onların varacakları yer cehennemdir. Ne kötü bir
gidiş yeridir o.
74.
Söylemediklerine Allah'a yemin ediyorlar. Hâlbuki o küfür sözünü söylediler,
İslam olduktan sonra inkâr ettiler, başaramadıkları bir şeye yeltendiler. Sırf
Allah ve Resulü kendi lütuflarından onları zenginleştirdiği için öç almaya
kalkıştılar. Eğer tövbe ederlerse onlar için daha hayırlı olur. Yüz çevirirlerse
Allah onları dünyada da, ahirette de elem verici bir azaba çarptıracaktır.
Yeryüzünde onların ne dostu ne de yardımcısı vardır.
75.
Onlardan kimi de, eğer Allah lütuf ve kereminden bize de verirse, mutlaka Allah
rızası için biz de vereceğiz ve elbette biz Salihlerden olacağız! Diye Allah'a
ant içti.
76.
Fakat Allah onlara lütfundan verince, onda cimrilik edip yüz çevirerek
sözlerinden döndüler.
77.
Nihayet, Allah'a verdikleri sözden döndüklerinden dolayı Allah, kendisiyle
karşılaşacakları güne kadar onların kalbine nifak soktu.
78.
Allah'ın, onların sırrını da fısıltılarını da bildiğini ve görülemeyen şeyleri
çok iyi bilen olduğunu hala anlamadılar mı?
79.
Allah rızası için verilenler hususunda, müminlerden gönüllü verenleri ve
güçleri yettiğinden başkasını bulamayanları çekiştirip onlarla alay edenler var
ya, Allah işte onları maskaraya çevirmiştir. Ve onlar için elem verici azab
vardır.
80.
Onlar için ister af dile, ister dileme: onlar için yetmiş kez af dilesen de
Allah onları asla affetmeyecek. Bu onların Allah ve Resulünü inkâr etmelerinden
ötürüdür. Allah pislikler topluluğunu doğru yola erdirmez.
81.
Allah'ın Resulüne muhalefet etmek için geri kalanlar, oturmaları ile
sevindiler; canı gönülden uğraşmayı çirkin gördüler: “ Bu sıcakta uğraş için yolculuğa
çıkmayın" dediler. De ki: "Cehennem ateşi daha sıcaktır." Keşke
anlasalardı.
82.
Artık kazanmakta olduklarının cezası olarak az gülsünler, çok ağlasınlar! .
83.
Eğer Allah seni onlardan bir gurubun yanına döndürür de başka bir uğraşa
seninle çıkmamak için senden izin isterlerse de ki: "Benimle beraber asla
çıkmayacaksınız ve düşmana karşı benimle beraber asla uğraşmayacaksınız! Çünkü
siz birinci defa yerinizde kalmaya razı oldunuz. Şimdi de geri kalanlarla
beraber oturun!
84.
Onlardan ölmüş olan hiçbirinin cenaze merasimine katılma: onun kabri başında da
durma! Çünkü onlar Allah ve Resulünü inkâr ettiler ve bozguncu olarak öldüler.
85.
Onların malları ve çocukları seni imrendirmesin. Çünkü Allah, bunlarla ancak
dünyada onların azaplarını çoğaltmayı ve onların kitabın, ortaya koyduğu
anlamlar, değerler ve kuralların karşısında yer alanlar olarak canlarının
güçlükle çıkmasını istiyor.
86.
"Allah'a inanın, Resulü ile beraber uğraşa çıkın" diye bir sure
indirildiği zaman, onlardan servet sahibi olanlar, senden izin istediler ve :
“Bizi bırak oturanlarla beraber olalım" dediler.
87.
Geride kalan kadınlarla beraber olmaya razı oldular, onların kalplerine mühür
vuruldu. Bu yüzden onlar anlamazlar.
88.
Fakat peygamber ve onunla beraber inananlar, canı gönülden uğraştılar. İşte
bütün hayırlar onlarındır ve onlar kurtuluşa erenlerin kendileridir.
89.
Allah onlara içinde ebedi kalacakları ve zemininden ırmaklar akan cennetler
hazırlamıştır. İşte büyük kazanç budur.
90.
Bedevilerden mazeretli olduklarını iddia edenler, kendilerine izin verilsin
diye geldiler. Allah ve Resulüne yalan söyleyenler de oturup kaldılar. Onlardan
Kitabın, ortaya koyduğu anlamlar, değerler ve kuralların karşısında yer
alanlarına elem verici bir azap erişecektir.
91.
Güçsüzlere, hastalara, uğraşta harcayacak bir şey bulamayanlara Allah ve Resulü
için öğüt verdikleri takdirde bir günah yoktur. Zira iyilik edenlerin aleyhine
bir sorumluluk yoktur. Allah bağışlayıcıdır, sevgi ve merhamet kaynağıdır.
92.
Kendilerine binek sağlaman için sana geldiklerinde: "Sizi bindirecek bir
binek bulamıyorum", deyince, harcayacak bir şey bulamadıklarından dolayı
üzüntüden gözleri yaş dökerek dönen kimselere de bir sorumluluk yoktur.
93.
Sorumluluk ancak, zengin oldukları halde senden izin isteyenleredir Çünkü onlar
geri kalan kadınlarla beraber olmaya razı oldular. Allah'ta onların kalplerini
mühürledi, artık onlar bilmezler.
94.
Dönüp yanlarına geldiğinizde sizden özür dilerler. De ki: "Özür dilemeyin.
Size asla inanmayacağız. Allah bize sizin hallerinizden birçoğunu haber
vermiştir. Yapıp ettiğinizi Allah da Resulü de görecektir. Sonra görünmeyen ve
görünen âlemleri bilenin huzuruna çıkarılacaksınız da, O size yapmakta
olduklarınızı haber verecektir."
95.
Döndüğünüzde kendilerine çıkışmamanız için, Allah'a yemin edeceklerdir. Siz
onlara aldırış etmeyin, çünkü pistirler. Yaptıklarının karşılığı olarak
varacakları yer cehennemdir.
96.
Kendilerinden hoşnut olasınız diye, size and verirler. Siz onlardan hoşnut
olsanız bile, Allah, yoldan çıkmış olan kimselerden hoşnut olmaz.
97.
Bedeviler küfür, nifak yönünden daha şiddetli; Allah'ın Resulüne indirdiği
şeylerin sınırlarını tanımamaya daha yatkındırlar. Allah her şeyi bilir, çok
bilgedir.
98.
Bedevilerden öyleleri vardır ki, ihtiyaçtan fazlasını vermeyi bir angarya sayar
ve sizin başınıza belalar gelmesini beklerler. Belalar onlara olsun. Allah
işitir ve bilir.
99.
Bedevilerden Allah'a ve ahiret gününe inanan, sarf ettiğini, Allah katında
çalışma ve peygamberin dualarına erişme olmaya vesile sayanlar da vardır. Bilin
ki, verdikleri onlar için çalışmadır. Allah onlara rahmet edecektir. Allah
bağışlar ve merhamet eder.
100.
İleri geçerek öncülüğü kazanan muhacirler ve yardımcılar ile güzel düşünüp
güzel davranmada onları izleyenler var ya Allah onlardan razı olmuştur; Onlar
da O'ndan razıdırlar. Allah onlara, içinde temelli ve ebedi kalacakları,
altlarından ırmaklar akan cennetler hazırlamıştır, işte büyük kurtuluş budur.
101.
Çevrenizdeki bedeviler içinde ihtiyacından fazlasını vermekte ikiyüzlü
davrananlar var ve Medineliler içinde de ihtiyacından fazlasını vermekte:
ikiyüzlülük yapanlar var. Onları siz değil ancak biz biliriz. Kendilerine iki
defa azap edeceğiz; onlar sonra da büyük bir azaba uğratırlar.
102.
Canla başla uğraşmaktan geri kalanların bir kısmı da, suçlarını itiraf ettiler.
Onlar iyi işi kötüyle karıştırmışlardı. Belki Allah onların tövbesi kabul eder;
Çünkü Allah çok bağışlayıcıdır, sevgi ve merhamet kaynağıdır.
103.
Bunların mallarından, Allah rızası için verdiklerini al ki, onunla kendilerini
iyice temizleyip aklayasın. Onlar için dua et, çünkü senin duan onlar için bir
sükûnettir. Allah her şeyi işitiyor, her şeyi biliyor.
104.
Bilmediler mi ki, Allah'tır kullarından o tövbeyi kabul eden, o Allah rızası
için verilenleri alan. Ve Allah'tır, O’ tövbeleri karşılıksız bırakmayan , O’
sevgi ve merhamet kaynağı.
105.
De ki: "İstediğinizi işleyin, işlediklerinizi Allah, Peygamberi ve
müminler görecektir. Hepiniz görülmeyeni ve görüleni bilen Allah'a
döndürüleceksiniz. O’ size işlediklerinizi bildirecektir."
106.
Uğraştan geri kalanların bir kısmının işi de Allah'ın buyruğuna kalmıştır.
Allah onlara ya azabeder ya da affeder, Allah Her şeyi Bilen'dir, Hâkim'dir.
107.
Zarar vermek, inkâr etmek, müminlerin arasını ayırmak, Allah ve Peygamberine
karşı uğraşanlara daha önceden gözcülük yapmak için dua yeri kurup: "Biz
sadece iyilik yapmak istedik" diye yemin edenlerin yalancı olduklarına
şüphesiz ki Allah şahittir.
108.
Orada asla yardımlaşma ve dayanışma toplantısı yapma! Ta ilk günden korunmak
üzere kurulan dua yeri elbette içinde yardımlaşma ve dayanışma toplantısı
yapmana daha uygundur. Onda temizlenmeyi seven erkekler vardır. Allah da
temizlenenleri sever.
109.
Yapısını Allah'tan sakınıp, O'nun hoşnutluğunu kazanmak için yapan kimse mi
daha hayırlıdır; yoksa yapısını kayacak bir yar kıyısına yapıp da onunla
beraber cehennem ateşine göçen kimse mi? Allah kendisine yazık eden millete
doğru yolu göstermez.
110.
Yaptıkları bina, kalpleri parçalanıncaya kadar, yüreklerinde bir kuşku olarak
kalacaktır. Allah Her şeyi Bilendir, çok bilgedir.
111.
Allah müminlerden canlarını ve mallarını cennet kendilerinin olmak üzere satın
almıştır. Allah yolunda uğraşırlar, ölümüne didişirler. Bu Allah'ın Tevrat'ta,
İncil'de ve Kur’an’da üstlendiği gerçek bir sözdür! Kim Allah'tan daha çok
sözünde durabilir. O halde O'nunla yaptığınız bu alışverişten ötürü sevinin.
Gerçekten bu büyük bir başarıdır!
112.
Ey Muhammed! Allah'a tövbe eden, kullukta bulunan, O'nu öven, O'nun uğrunda
gezen, saygıyla eğilen ve secde eden, uygun olanı buyurup fenalığı yasak eden
ve Allah'ın yasalarını koruyan müminlere de müjdele.
113.
Cehennemlik oldukları anlaşıldıktan sonra, akraba bile olsalar, otorite, güç,
paraya tapanlar için affedilmeyi istemek peygambere ve müminlere yaraşmaz.
114.
İbrahim'in, babası için affedilmesini istemesi, sadece ona verdiği bir sözden
ötürü idi. Allah'ın düşmanı olduğunu anlayınca ondan uzaklaştı. Doğrusu İbrahim
çok içli ve yumuşak huylu birisiydi.
115.
Allah bir milleti doğru yola eriştirdikten sonra, sakınacakları şeyleri onlara
açıklamadıkça, sapıklığa düşürmez. Allah her şeyi şüphesiz bilir.
116.
Göklerin ve yerin hükümranlığı elbette Allah'ındır; Dirilten ve öldüren O'dur.
Allah'tan başka dost ve yardımcınız yoktur.
117.
And olsun ki Allah, Peygamberin ve bir kısmının kalpleri kaymak üzere iken
sıkıntılı zamanda ona uyan muhacirlerle yardımcıların tövbelerini kabul etti.
Tövbelerini, onlara karşı şefkatli ve merhametli olduğu için kabul etmiştir.
118.
Ve geri bırakılan o üç kişinin de tövbesini kabul etti. Bütün genişliğiyle beraber
dünya başlarına dar gelmiş ve canları sıkıldıkça sıkılmışlar ve Allah'tan yine
kendisine sığınmaktan başka çare olmadığını anlamışlardı. Allah onların
tövbesini kabul buyurdu ki tövbe etsinler. Çünkü Allah, tövbeyi çok kabul eden,
çok esirgeyendir.
119.
Ey inananlar, Allah'tan korkun ve doğruluklarla beraber olun.
120.
Ne Medine halkının, ne de onun çevresinde bulunan bedevilerin, Allah'ın
elçisinden geri kalmaları ve onun canından önce kendi canlarının derdine
düşmeleri onlara yakışmaz. Bu böyledir, çünkü Allah yolunda uğrayacakları hiç
bir susuzluk, yorgunluk, açlık, kâfirleri öfkelendirecek her cesur çıkış ve
düşmana karşı başarı kazanmaları yoktur ki mutlaka bunlarla kendilerine güzel
bir çalışma yaptığı yazılmış olmasın. Allah güzel işler yapanların ücretlerini
vermemezlik etmez.
121.
Az veya çok sarf ettikleri her şey, yürüdükleri her yol, Allah'ın,
yaptıklarının karşılığını en güzel şekilde kendilerine vermesi için, onlar için
yazılır.
122.
İnananların hepsinin uğraşa çıkmamaları gerekir. Onların her kesiminden bir
gurubun, dinde derin bilgiler edinmek ve bunlarla uğraşmak için yolculuğa çıkan
topluluk geri döndüğünde de korunmaları ümidiyle onları uyarmak için geri
planda kalmaları gerekmez mi?
123.
Ey iman sahipleri! Kitabın ortaya koyduğu, anlamlar, değerler ve kurallarının
üzerini örtüp saklamak isteyenlerin yakınınızda bulunanları ile uğraşın. Sizde
bir sertlik bulsunlar. Şunu bilin ki Allah korunanlarla beraberdir.
124.
Ne zaman bir sure indirilse içlerinden biri: "Bu hanginizin imanını artırdı?"
derler. Bu, inananların imanını artırır, onlar sevinirler.
125.
Kalplerinde maraz olanlara gelince, onların da inkârını büsbütün artırır ve
onlar artık kitabın, ortaya koyduğu anlamlar, değerler ve kuralların karşısında
yer almış olarak ölürler.
126.
Görmüyorlar mı ki, her yıl bir veya iki kez imtihan ediliyorlar. Hala ne
tövbeye yelteniyorlar, ne de öğüt alıyorlar.
127.
Bir sure indirildi mi "sizi biri görüyor mu" diye birbirine bakar,
sonra da sıvışıp giderler. Allah kalplerini yamultmuştur. Çünkü gereğince
anlamayan bir topluluktur bunlar.
128.
And olsun içinizden size onurlu bir resul gelmiştir. Sizi rahatsız eden şey onu
da üzer. Çok düşkündür size. Müminlere ise daha şefkatli daha merhametlidiri
129.
Eğer çekip giderlerse de ki:"Allah bana yeter. O'ndan başka ilah yoktur.
O'na güvenip dayanırım. O yüce arşın sahibidir
010
YUNUS/Hz.Yunus-YUNUS
Sevgi
ve merhameti sonsuz olan Allah’ın adıyla.
1. Elif, Lam, Ra. İşte sana bilgeliklerle
dolu Kitap'ın ayetleri.
2. Kendi içlerinden bir kişiye:
"İnsanları uyanışa çağır, iman edenlere sözlerine sadık yaşadıkları
takdirde kendileri için Allah katında giderek yükseleceklerini müjdele"
diye vahiy göndermemiz, insanlara şaşırtıcı mı geldi? Kitabın, ortaya koyduğu
anlamlar, değerler ve kuralların karşısında yer alıp batanlar " Bu, parlak
vaatlerle büyüleyici sözler söyleyen birisi." Dediler.
3. Şu bir gerçek ki, sizin Yaratıp,
Besleyip doyuran, Yönlendiren Kudret’iniz gökleri ve yeri altı günde yaratıp,
sonra arş üzerine egemenlik kurup iş ve oluşu çekip çeviren Allah'tır. O'nun
izni olmadan kimse şefaat edemez. İşte bu Allah'tır sizin Yaratıp, Besleyip
doyuran, Yönlendiren Kudret’iniz. O halde O'na kulluk edin. Düşünüp anlamıyor
musunuz?
4. Allah'tan hak bir vaat olarak hepinizin
dönüşü yalnız O'nadır. O yaratılışı başlatır, sonra yarattıklarını varlık
alanına ardarda çıkarır ki, iman edip barışa yönelik çalışmaları sergileyenleri
ödüllendirsin. Kitabın, ortaya koyduğu anlamlar, değerler ve kuralların
karşısında yer alanlara gelince, onlar için nankörlük edip gerçeği örtmeleri
yüzünden, kaynar sudan bir içki ve acıklı bir azap öngörülmüştür.
5. Güneş'i ısı ve ışık kaynağı; Ay'ı,
hesabı ve yılların sayısını bilesiniz diye bir nur yapıp ona evreler takdir eden
O'dur. Allah bütün bunları rast gele değil, şaşmaz ölçülere bağlı olarak
bilgiyle donanmış bir topluluk yaratmak için ayetleri detaylandırıyor.
6. Şu bir gerçek ki, geceyle gündüzün
birbiri ardınca gelmesinde, Allah'ın göklerde ve yerde yarattıklarında, O'na
karşı gelmekten sakınanlar için ayetler vardır.
7. Şu bir gerçek ki, bize kavuşmayı
ummayanların, iğreti hayatla tatmin bulup onunla rahatlayanların ve
ayetlerimizden uzaklaşıp gaflete dalanların.
8. Kazandıklarına karşılık varacakları yer
ateştir.
9. İman edip barışa yönelik amel
sergileyenlere gelince, Yaratıp, Besleyip doyuran, Yönlendiren Kudret’leri
onları imanları dolayısıyla doğru yolda yürütür. Nimetlerle dolu cennetlerde
altlarından ırmaklar akacaktır.
10. Orada onların yakarışı, “Seni anıp
yüceltiriz ey Allah'ımız" ve birbirine esenlik dilemeleri,
"selam" şeklindedir. Ve onların son çağırışları şudur: Bütün övgüler
âlemlerin Yaratıp, Besleyip doyuran, Yönlendiren Kudret'i Allah'adır.
11. Allah insanlara şerri, onların hayrı
acele istedikleri gibi çabucak verseydi, elbette onların ecelleri bitirilmiş
olurdu. Fakat bize kavuşmayı beklemeyenleri, biz azgınlıkları içinde bocalar
bir halde bırakırız.
12. İnsana bir zarar geldiği zaman; yan
yatarken, otururken, ayaktayken bize yalvarır. Ama sıkıntısını çözdüğümüzde,
kendisine dokunan bir zorluk yüzünden bize hiç yalvarmamış gibi çekip gider.
İşte böylece haddi aşanlara yapmakta oldukları şeyler güzel gösterildi.
13. Ant olsun ki biz sizden önceki
kuşakları, zulmettikleri ve resulleri kendilerine açık kanıtlar getirdiği halde
inanmadıkları için, helak ettik. Günaha batanlar topluluğunu biz böyle
cezalandırırız.
14. Sonra onların ardından sizleri
hükmedenler kıldık ki, nasıl iş yapacağınızı görelim.
15. Ayetlerimiz onlara açık seçik deliller
halinde okunduğu zaman, bize ulaşmayı ummayanlar şöyle dediler: Bundan başka
bir Kur'an getir bize yahut bunu değiştir." De ki: "Onu kendiliğimden
değiştirmem benim için söz konusu olamaz. Ben sadece bana vahiy olana uyuyorum.
Yaratıp, Besleyip doyuran, Yönlendiren Kudret'ime isyan edersem, büyük bir
günün azabından korkarım."
16. De ki: "Allah dileseydi, onu size
okuyamazdım ve sizin de ondan haberiniz olmazdı. Düşünsenize bundan önce
içinizde bir ömür boyu yaşadım. Hala aklınızı kullanmayacak mısınız?"
17. Uydurduğu yalanları Allah'a yakıştıran
yahut onun ayetlerini yalanlayan kişiden daha zalim kim var? Şu bir gerçek ki,
suçlular iflah etmezler.
18. Allah'ı bırakıp kendilerine zarar veya
yarar sağlayamayan şeylere hizmet ediyorlar ve şöyle diyorlar: "Bunlar
bize Allah katında şefaat edecekler." Söyle onlara: Allah'a, göklerde ve
yerde bilmediği şeyleri mi haber veriyorsunuz?" Şanı yücedir O'nun, ortak
koştuklarından arınmıştır O’.
19. İnsanlar bir tek toplumdu. Sonra
ihtilafa düştüler. Eğer Yaratıp, Besleyip doyuran, Yönlendiren Kudret'inin bir
sözü olmasaydı, tartışıp durdukları konuda hemen aralarında hüküm verilirdi.
20. Şöyle derler: "Ona Yaratıp,
Besleyip doyuran, Yönlendiren Kudret'inden bir ayet indirilseydi ya!" De
ki: " Henüz görmediğimiz olayların
bilgisi Allah'ın elindedir. Bekleyin; ben de sizinle birlikte
bekleyenlerdenim."
21.
Kendilerine dokunan bir sıkıntıdan sonra insanlara, bir rahat
tattırdığımız zaman, ayetlerimiz hakkında kafaları karıştırmak için bin bir
tuzak sergilerler. De ki: "Tuzak
kurma bakımından Allah daha hızlıdır." Elçilerimiz kurmakta oldukları
tuzakları birbir yazıyorlar.
22. Sizleri karada ve denizde O yürütüyor.
Diyelim gemide gidiyorsunuz. Gemi, içindekileri latif bir rüzgârla götürüyor.
Geminin içindekiler ferah ve sevinç duymaktalar. Birden korkunç bir kasırga
patladı! Her taraftan gelen dalgalarla çepeçevre kuşatıldıklarını düşünüp dini
yalnız Allah'a özgüleyerek duaya koyulurlar: "Bizi şu durumdan
kurtarırsan, yemin olsun sana şükredenlerden olacağız."
23. Ama Allah onları kurtarınca, hiç vakit
geçirmeden yeryüzünde haksızlığa sapıp azgınlaşırlar. Ey insanlar! Şu geçici
hayatın menfaati için yaptığınız azgınlık ve taşkınlık yalnız sizin aleyhinize
yazılır. Bir süre sonra bize döndürüleceksiniz ve yapmakta olduklarınızı size
haber vereceğiz!
24. Şu iğreti hayatın durumu gökten
indirdiğimiz bir suya benzer: İnsanların ve davarların yedikleri yeryüzü
bitkisi suyla karışmıştır. Nihayet toprak takılarını takınmış, süslenmiştir.
Toprağın sahipleri onun üzerinde egemen olduklarını sanmaktadırlar. Tam bu
sırada emrimiz ona gece veya gündüz ulaşır ve onu dün yokmuş gibi biçip atarız.
Düşünen bir topluluk için ayetleri böyle açıklıyoruz.
25. Allah, barış ve esenlik yurduna
çağırıyor. O kimi layık görürse, dosdoğru yola kılavuzlar.
26. Güzel düşünüp güzel davrananlara
güzellik var. Dahası da var. Onların yüzlerine ne kara bulaşır ne de zillet
ulaşır. Cennetin dostlarıdır onlar: Sürekli kalıcıdırlar orada.
27. Kötülük kazananlara ise kötülüğün
miktarınca karşılık vardır. Ama yüzlerini bir aşağılanma duygusu kaplar. Onları
Allah'tan kurtaracak kimse yoktur. Yüzleri gece parçalarından karanlıklarla
kaplanmış gibidir. Ateşin dostudur bunlar. Sürekli kalıcıdırlar içinde.
28. Gün olur onları bir araya toplarız:
Sonra şirke batanlara sesleniriz: "Siz ve ortak yaptıklarınız,
yerlerinize!" Aralarını ayırmışızdır. Ortak tuttukları şöyle haykırırlar:
"Siz bize kulluk etmiyordunuz."
29. "Bu yüzden bizimle sizin aranızda
şahit olarak Allah yeter. Şüphesiz ki biz, sizin bizi tanrı yerine koymanızdan
tamamen habersizdik."
30. İşte orada herkes geçmişte
yaptıklarını karşısında bulacak. Artık onlar gerçek sahipleri olan Allah'a
döndürülecekler. Uydurup durdukları ise onları bırakıp kaçacak.
31. Onlara sor: "Gökten ve yerden
size rızık veren kimdir? Ya o kulakların ve gözlerin sahibi kim? Diriyi ölüden
çıkaran, ölüyü de diriden çıkaran kim? Kim çekip çeviriyor iş ve oluşu?"
Onlar: "Allah'tır!" diyecekler.
"O halde O'nun öfkesini çekmekten neden sakınmıyorsunuz?" de.
32. İşte gerçek Yaratıp, Besleyip doyuran,
Yönlendiren Kudret'iniz Allah budur. Gerçeğin dışında sadece sapıklık vardır.
Öyleyse nasıl yüz çevirirsiniz?
33. İşte Yaratıp, Besleyip doyuran,
Yönlendiren Kudret'inin, yoldan çıkmış olanların inanmayacaklarına dair
söylediği söz gerçekleşti.
34. Sor onlara: "Koştuğunuz
ortaklardan, yaratmayı başlatıp, sonra onu yenileyip sürdüren biri var mı? De
ki: "Allah ilk defa yaratmayı başlatır, sonra onu yenileyip sürdürür. O
halde nasıl yoldan saptırılıyorsunuz?
35. Sor onlara koştuğunuz ortaklardan sizi
gerçeğe ulaştıran biri var mı? Cevap ver: “
Allah gerçeğe ulaştırır. Gerçeğe ulaştıran mı, yoksa yol gösterilmeden
gerçeği bulamayan mı uyulmaya layıktır? Ne biçim hüküm veriyorsunuz?
36. Onların çoğu zanna uyarlar; gerçekte
ise zan, hakikat karşısında bir şey ifade etmez. Allah onların yaptıklarını
şüphesiz bilir.
37. Bu Kur'an, Allah'tandır. Başka
birileri tarafından düzenlenemez. Kendinden öncekileri onaylayan ve yasaların
detaylı bir açıklamasıdır. Kuşku ve çelişme yoktur onda. O âlemlerin Yaratıp,
Besleyip doyuran, Yönlendiren Kudret'indendir.
38. Yoksa onu uydurdu mu diyorlar! De ki:
"Eğer sizler doğru sözlüler iseniz, Allah'tan başka, gücünüzün
yettiklerini çağırın da, onun benzeri bir sure getirin."
39. Bilakis, onlar ilmini kavrayamadıkları
ve yorumu asla kendilerine gelmemiş olan şeyi yalanladılar. Onlardan öncekiler
de böyle yalanlamışlardı. Zalimlerin sonunun nasıl olduğuna bir bak.
40. Aralarında ona inanan ve inanmayan
vardır. Yaratıp, Besleyip doyuran, Yönlendiren Kudret’in bozguncuları daha iyi
bilir.
41. Onlar seni yalanlarlarsa de ki:
"Benim işim bana, sizin işiniz de size aittir. Siz benim yaptığımdan
uzaksınız, ben de sizin yaptığınızdan uzağım."
42. İçlerinden seni dinleyenler vardır.
Fakat sağırlara, sen mi duyuracaksın. Hele bir de akılları ermiyorsa!
43. Onlardan sana kalp gözüyle göremeden
bakanlar da vardır, sen körleri doğru yola iletebilir misin?
44. Allah insanlara hiç zulmetmez, fakat
insanlar kendilerine zulmederler.
45. Onları toplayacağı ayağa kalkış günü,
sanki gündüz, dünyada sadece tanışmak için bir saat kalmış gibi olurlar. Allah'ın
karşısına çıkmayı yalanlayanlar kaybetmişlerdir. Zaten doğru yolda değillerdi.
46. Onlara söz verdiğimiz azabın bir
kısmını sana gösteririz veya seni öldürürüz, nasıl olsa onların dönüşü bizedir.
Allah onların yaptıklarına şahittir.
47. Her ümmetin bir peygamberi vardır.
Peygamberleri geldiği zaman, aralarında adaletle hükmedilir ve onlara asla
zulmedilmez.
48. "Doğru iseniz bu vaat ne
zamandır?" diyorlar.
49. De ki: "Ben kendime bile Allah'ın
istediği dışında bir zarar verme yahut yarar sağlama gücünde değilim. Her
ümmetin bir eceli var. Ecelleri geldiğinde bir saat geri de kalmazlar, ileri de
gidemezler."
50. De ki: "Allah'ın azabı size gece
veya gündüz gelirse ne yaparsınız?
Söyleyin, suçlular neye acele ediyorlar?"
51. Başınıza bela geldikten sonra mı O'na
iman edeceksiniz! Şimdi mi? Hani onu aceleden isteyip duruyordunuz?
52. Sonra zulmedenlere şöyle denilecek:
"Sonsuzluğun azabını tadın. Kazandığınız şeyler dışında bir şeyle
cezalandırılmayacaksınız."
53. Sana soruyorlar: “Doğru mu bu?"
De ki: “Evet Yaratıp, Besleyip doyuran, Yönlendiren Kudret'ime yemin ederim, o
doğrunun ta kendisidir! Ve siz ondan yakayı kurtaramazsınız."
54. Ömürlerini zulümle geçirenler, eğer
yeryüzü onların olsaydı, azabı gördükleri zaman yeryüzündeki bütün sahip
oldukları serveti feda ederek kurtulmak isterlerdi. Yine de aralarında adaletle
hüküm olunur ve onlara asla zulüm edilmez.
55. Bilesiniz ki! Göklerde ve yerde olan
her şey Allah'ındır. Yine bilesiniz ki, Allah’ın sözü gerçektir, fakat onların
çoğu bilmez.
56. O hem diriltir, hem öldürür ve yalnız
O'na döndürüleceksiniz.
57. Ey insanlar! Size Yaratıp, Besleyip
doyuran, Yönlendiren Kudretinizden bir öğüt, gönüllerdekine bir şifa, kitabın
ortaya koyduğu anlamlar, değerler ve kurallar bütününü içtenlikle benimseyenler
için yol gösteren sevgi ve merhamet kaynağı gelmiştir.
58. De ki: "Ancak Allah'ın engin
cömertliğiyle, sevgi ve merhametiyle sevinsinler. Bu onların topladıklarından
daha hayırlıdır."
59. De ki: "Allah'ın size indirdiği
rızıktan bir kısmını helal, bir kısmını da haram bulmanıza ne dersiniz?"
De ki: "Allah mı size izin verdi, yoksa Allah'a iftira mı
ediyorsunuz?"
60. Allah'a karşı yalan uyduranların ayağa
kalkış günü hakkındaki kanaatleri nedir? Şüphesiz Allah insanlara karşı lütuf
sahibidir. Fakat onların çoğu şükretmezler.
61. Ne zaman sen bir işte bulunsan, ne
zaman Kur’an’dan bir şey okusan ve siz ne zaman bir iş yapsanız, o işe
daldığınız zaman biz mutlaka üstünüzde tanık olanlarız. Ne yerde ne gökte zerre
ağırlığınca bir şey, ondan daha küçüğü de daha büyüğü de Yaratıp, Besleyip
doyuran, Yönlendiren Kudret'inden gizli kalmaz; tümü apaçık bir Kitap'tadır.
62. Bilesiniz ki Allah'ın dostlarına korku
yoktur; onlar üzülmeyecekler.
63. Onlar iman etmişler, sakınmaya
sarılmışlardır.
64. Dünya hayatında da, ahiret hayatında
da onlara müjde vardır. Allah' ın sözlerinde asla değişme yoktur. İşte bu büyük
kurtuluştur.
65. Onların sözleri seni üzmesin. Çünkü
bütün onur ve kudret Allah'ındır. O işitendir, bilendir.
66. İyi bilin ki göklerde ve yerde ne
varsa yalnız Allah'ındır. Allah' tan başka ortaklara tapanlar neyin ardına
düşüyorlar! Doğrusu onlar zandan başka bir şeyin ardına düşmüyorlar ve onlar
sadece yalan söylüyorlar.
67. O, geceyi sizin dinlenmeniz için
yaratan, gündüzü aydınlık kılandır. Şüphesiz bunda dinleyen toplumlar için
ibretler vardır.
68. "Allah çocuk edindi"
dediler. Haşa! O bundan arınmıştır. O'nun ihtiyacı yoktur. Göklerde ve yerde ne
varsa O'nun dur. Bu hususta yanınızda her hangi bir delil yoktur. Allah
hakkında bilmediğiniz bir şeyi mi söylüyorsunuz?
69. De ki: “Allah hakkında yalan
uyduranlar asla kurtuluşa eremezler."
70. Dünyada bir miktar geçim, sonra
dönüşleri bizedir. Sonra da inkâr etmekte oldukları şeylerden ötürü onlara
şiddetli azabı tattırırız.
71. Onlara Nuh'un kıssasını hatırlat. Hani
o kavmine demişti ki: "Ey kavmim!
Eğer benim aranızda olmam ve Allah'ın ayetlerini size hatırlatmam ağır
geldi ise, ben yalnız Allah'a dayanıp güvenirim. Siz de ortaklarınızla beraber
toplanıp ne yapacağınızı kararlaştırın. Bir hükme varın. Sonra o hükmü bana
uygulayın ve bana mühlet de vermeyin."
72. "Eğer yüz çeviriyorsanız, ben
sizden zaten bir ücret istemedim. Benim ücretim Allah'tan gelecektir. Bana
Müslümanlardan olmam emredildi."
73. Yine de onu yalanladılar, biz de hem
onu hem de onunla beraber gemide bulunanları kurtardık ve onları yeryüzünde
halifeler kıldık; ayetlerimizi yalanlayanları da boğduk. Bak ki uyarılanların
sonu nasıl oldu?
74. Sonra onun arkasından birçok
peygamberi kendi toplumlarına gönderdik. Onlara ayetler getirdiler. Fakat onlar
daha önce yalanladıkları şeye inanacak değillerdi. İşte haddi aşanların
kalplerini biz böyle mühürleriz.
75. Sonra onların ardından da Firavun ve
toplumuna Musa ile Harun'u ayetlerimizle gönderdik, fakat onlar kibirlendiler
ve günahkâr bir toplum oldular.
76. Katımızdan onlara hak gelince:
"Bu elbette apaçık bir sihirdir" dediler.
77. Musa dedi ki: "Size gerçek
ulaştığında böyle mi konuşuyorsunuz? Büyü müdür bu? Büyücülerin kurtuluşu
yoktur."
78. Dediler ki: "Atalarımızın kurduğu
düzeni yıkıp, yeryüzünde devlet ikinizin
olsun diye mi bize geldiniz? Biz ikinize de inanmıyoruz."
79. Firavun dedi ki: “Bilgili bütün
sihirbazları bana getirin!"
80. Sihirbazlar gelince Musa onlara:
“Atacağınızı atın" dedi.
81. Onlar atınca Musa dedi ki: “Sizin
getirdiğiniz sihirdir. Allah onu boşa çıkaracaktır. Çünkü Allah bozguncuların
işini düzgün yürütmez."
82. "Suçluların hoşuna gitmese de
Allah, sözleriyle gerçeği açığa çıkarır."
83. Firavun ve kavminin kendilerine
işkence etmesinden korktukları için kavminden bir gurup gençten başka kimse Musa'ya
iman etmedi. Çünkü Firavun yeryüzünde ululuk taslayan ve haddi aşanlardan idi.
84. Musa dedi ki: “Ey kavmim! Eğer Allah'a
inandıysanız ve O'na teslim olduysanız sadece O'na güvenip dayanın."
85.
Onlar da dediler ki: “Allah'a dayandık. Ey Yaratıp, Besleyip doyuran,
Yönlendiren Kudret'imiz! Bizi o zalimler topluluğu için deneme konusu
kılma."
86. "Ve bizi rahmetinle o zalimler
topluluğundan kurtar."
87. Biz de Musa ve kardeşine: “Kavminiz
için Mısırda evler hazırlayın ve evlerinizi karargâha dönüştürün. Destekleşme /
dayanışma yerleri yapın. Kitabın ortaya koyduğu anlamlar, değerler ve kurallar
bütününü içtenlikle benimseyenlere müjde ver!" diye vahyettik.
88. Musa dedi ki: “Ey Yaratıp, Besleyip
doyuran, Yönlendiren Kudret’imiz! Gerçekten sen Firavun ve kavmine dünya
hayatında ziynet ve nice mallar verdin. Ey Yaratıp, Besleyip doyuran,
Yönlendiren Kudret’imiz! İnsanları senin yolundan saptırsınlar ve elem verici
cezayı görünceye kadar iman etmesinler diye mi? Ey Yaratıp, Besleyip doyuran,
Yönlendiren Kudret’imiz onların mallarını yok et, kalplerine sıkıntı ver.”
89. Allah: “İkinizin de duası kabul
olmuştur. O halde siz doğruluğa devam edin ve sakın o bilmezlerin yoluna
gitmeyin!" dedi.
90. Biz İsrailoğullarını denizden
geçirdik. Ama Firavun ve askerleri zulmetmek ve saldırmak üzere onları takip
etti. Nihayet boğulma haline gelince: "Gerçekten İsrail oğullarının
inandığı Tanrıdan başka tanrı olmadığına iman ettim. Ben de
Müslümanlardanım!" dedi.
91. "Şimdi mi iman ettin? Daha önce
isyan etmiş ve bozgunculardan olmuştun."
92. Senden sonra geleceklere ibret olman
için, bu gün senin bedenini kurtaracağız. İşte insanlardan çoğu bizim
ayetlerimizden habersiz bulunuyor.
93. Ant olsun biz İsrailoğullarını güzel bir
yurda yerleştirdik ve onlara temiz nimetlerden rızık verdik. Kendilerine ilim
gelinceye kadar ayrılığa düşmediler. Şüphesiz ki Yaratıp, Besleyip doyuran,
Yönlendiren Kudret’in, ayağa kalkış günü onların, aralarında ihtilaf etmekte
oldukları şeyler hakkında hükmedecektir.
94. Eğer sana indirdiğimiz den kuşkuda
isen, senden önceki Kitabı okuyanlara sor. Ant olsun ki Yaratıp, Besleyip
doyuran, Yönlendiren Kudret’inden sana hak gelmiştir. Sakın şüphecilerden olma.
95. Allah'ın ayetlerini yalanlayanlardan
olma, sonra ziyana uğrayanlardan olursun.
96. Gerçekten haklarında Yaratıp, Besleyip
doyuran, Yönlendiren Kudret'inin sözü sabit olanlar iman etmezler.
97. Kendilerine bütün ayetler gelmiş olsa
bile, elem verici azabı görünceye kadar inanmazlar.
98. Yunus'un kavmi müstesna, herhangi bir
ülke halkı, keşke iman etse de bu imanları kendilerine fayda verseydi! Yunus'un
kavmi iman edince, kendilerinden dünya hayatındaki rezillik azabını üstlerinden
kaldırdık ve kendilerini belirli bir süreye kadar nimetlendirdik.
99. Eğer Yaratıp, Besleyip doyuran,
Yönlendiren Kudret'in dileseydi, yeryüzünde bulunanların hepsi iman ederlerdi.
O halde sen, inanmaları için insanları zorlayacak mısın?
100. Allah'ın izni olmadan hiç kimse
inanmaz. O akıllarını kullanmayanları rezillik içerisinde bırakır.
101. De ki: "Göklerde ve yerde neler
oluyor, bir bakın! "Fakat inanmayan bir topluma deliller ve uyarılar bir
fayda sağlamaz.
102. Onlar kendilerinden önce gelip geçmiş
toplumların günlerinin benzerlerinden başkasını mı bekliyorlar? De ki:
"Haydi bekleyin! Şüphesiz ben de bekleyenlerdenim."
103. Biz sonunda peygamberlerimizi ve aynı
şekilde iman edenleri kurtarıyoruz. İnananları üzerimize bir borç olarak
kurtaracağız.
104. De ki: “Ey insanlar! Benim yolumdan
şüphe ediyorsanız, ben Allah'ı bırakıp ta sizin kulluk ettiklerinize, kulluk
etmeyeceğim. Ancak sizi öldürecek olan Allah'a kulluk ederim. Bana kitabın
ortaya koyduğu anlamlar, değerler ve kurallar bütününü içtenlikle benimseyenlerden
olmam emir olundu."
105. Şu da emredildi: "Tek Tanrıcı
olarak dine yönel, sakın O’na ortak koşanlardan olma".
106. Allah'ı bırakıp ta sana fayda veya
zarar vermeyecek şeylere tapma. Eğer
bunu yaparsan sen mutlaka zalimlerden olursun.
107. Eğer Allah'tan sana bir zarar
dokunursa, onu yine O'ndan başka giderecek yoktur. Eğer sana bir hayır layık
görürse O'nun lütfunu geri çevirecek yoktur. O hayrını kullarından dilediğine
eriştirir. O Çok Bağışlayıcıdır, Sevgi ve Merhamet Kaynağıdır.
108.
De ki: “Ey insanlar! Size Yaratıp, Besleyip doyuran, Yönlendiren Kudret'iniz
den hak gelmiştir. Artık kim doğru yola gelirse ancak kendisi için gelecektir.
Kim de saparsa, o da ancak kendi aleyhine sapacaktır. Ben sizin üzerinize vekil
değilim."
109.
Sen, sana vahiy olana uy ve Allah hüküm verinceye kadar sabret. O Hüküm
Verenlerin en hayırlısıdır.
011
HUD/Hud
peygamber-HUD
Sevgi
ve merhameti sonsuz olan Allah’ın adıyla.
1. Elif, Lam, Ra. Bu kitap Bilge ve Her
Şeyden Haberi olan tarafından ayetleri sağlamlaştırılmış, sonra da
detaylandırılıp açıklanmış bir kitaptır.
2. Ki, Allah'tan başkasıyla çalışmamanız
için indirildi. Kuşkusuz ben size O'ndan gelen bir uyarıcı ve müjdeleyiciyim.
3. Af dileyin Yaratıp, Besleyip doyuran,
Yönlendiren Kudret'inizden; sonra da tövbe ile O'na yönelin ki, belirlenmiş bir
süreye kadar sizi güzel bir nimetle nimetlendirsin ve her farklı derece
sahibine hak ettiği ödülü versin. Eğer yüz çevirirseniz, ben sizin başınıza
gelecek büyük bir günün azabından korkarım.
4. Dönüşünüz yalnız Allah'adır. O'nun her
şeye Gücü Yeter.
5. Dikkat edin! Onlar O'ndan gizlenmek
için köşe bucak saklanıyorlar. İyi bilin ki, O' onlar elbiselerine büründükleri
zaman dahi içlerinde gizlediklerini de, açığa çıkardıklarını da bilir. Çünkü O'
göğüslerin özünü bilendir.
6. Yeryüzünde yaşayan her canlının rızkı,
yalnızca Allah'ın üzerinedir. Allah o
canlının durduğu yeri de, sonunda bırakılacağı yeri de bilir. Hepsi apaçık bir kitaptadır.
7. O, hanginizin amelinin daha güzel
olacağı hususunda sizi imtihan etmek için, Arş'ı su üzerinde iken, gökleri ve
yeri altı günde yaratandır. Yemin ederim ki: "Ölümden sonra
dirileceksiniz" desen, kitabın, ortaya koyduğu anlamlar, değerler ve kuralların
karşısında yer alanlar derhal "Bu açık bir büyüden başka bir şey
değildir" derler.
8. And olsun, biz onlardan azabı sayılı
bir güne kadar ertelesek, mutlaka
"Onun gelmesini engelleyen nedir?" derler. Bilesiniz ki,
kendilerine azap geldiği gün, bir daha onlardan uzaklaştırılacak değildir. Ve
alay etmekte oldukları şey onları çepeçevre kuşatacaktır.
9. Eğer insana tarafımızdan bir rahmet
tattırır da sonra bunu ondan çekip alırsak, tamamen ümitsiz ve nankör olur.
10. Eğer kendisine dokunan bir zarardan
sonra ona bir nimet tattırırsak
"Elbette kötülükler benden gitti" der. Çünkü o şımarıktır,
kibirlidir.
11. Ancak sabredip güzel iş yapanlar böyle
değildir. İşte onlar için bir bağış ve büyük mükâfat vardır.
12. Belki de sen: "Ona bir hazine
indirilseydi veya onunla beraber bir melek gelseydi!" demelerinden ötürü
ruhun daralacak ve bu yüzden sana vahyolunan ayetlerin bir kısmını terk
edecektin. Ancak sen bir uyarıcısın. Allah her şeye vekildir.
13. Yoksa "Onu kendisi uydurdu"
mu diyorlar? De ki:"Eğer doğru iseniz Allah'tan başka çağırabildiklerinizi
çağırın da siz de onun gibi on sure uydurun.
14. Eğer size cevap veremiyorlarsa, bilin
ki, o ancak Allah'ın ilmiyle indirilmiştir ve O'ndan başka tanrı yoktur. Artık
siz müslüman oluyor musunuz?
15. Kim, dünya hayatını ve ziynetini
istemekte ise, yapmış olduğu işlerin karşılığını orada onlara tam olarak
veririz ve onlar orada hiç bir zarara uğratılmazlar.
16. İşte onlar, ahirette kendileri için
ateşten başka hiçbir şeyleri olmayan kimselerdir; yaptıkları da boşa gitmiştir;
yapmakta oldukları şeyler batıldır.
17. O dünyayı isteyenler hiç şu kimse gibi
biri olur mu? Yaratıp, Besleyip doyuran, Yönlendiren Kudret'inden bir beyyine
üzeredir. O kişiyi de yine Allah’tan gelen bir tanık izler. Tanıktan öncede bir
rahmet olan Musa'nın Kitap'ı var. Böyle olanlar Kur’an’a inanırlar.
Topluluklardan kim onu inkâr ederse işte cehennem ateşi onun varacağı yerdir,
bundan şüphen olmasın; zira bu senin Yaratıp, Besleyip doyuran, Yönlendiren Kudret'in
tarafından bildirilmiştir. Gerçektir.
Fakat insanların çoğu iman etmezler.
18. Kim Allah'a yalan uydurandan daha
zalim olabilir? Onlar Yaratıp, Besleyip doyuran, Yönlendiren Kudret'lerine arz
edilecekler, şahitler de:"İşte bunlar Yaratıp, Besleyip doyuran,
Yönlendiren Kudret'lerine karşı yalan söyleyenlerdir" diyecekler. Bilin ki
Allah'ın laneti zalimlerin üzerinedir!
19. Onlar, Allah'ın yolundan alıkoyan ve
onu eğri göstermek isteyenlerdir. Ahireti inkâr edenler de onlardır.
20. Onlar yeryüzünde Allah'ı aciz
bırakacak değillerdir: Onların Allah'tan başka dostları da yoktur. Onların
azabı kat kat olacaktır. Çünkü onlar ne görebiliyorlar ne de kulak
veriyorlardı.
21. İşte onlar kendilerini ziyana
uğrattılar. Uydurmakta oldukları şeyler de kendilerinden kaybolup gitti.
22. Şüphesiz onlar, ahirette en çok ziyana
uğrayanlardır.
23. İnanıp da güzel işler yapan ve
Yaratıp, Besleyip doyuran, Yönlendiren Kudret'lerine gönülden boyun eğenlere
gelince, işte onlar cennet ehlidir. Onlar orada ebedi kalırlar.
24. Bu iki zümrenin durumu, kör ve sağır
ile, gören ve işiten kimseler gibidir. Bunların hali hiç eşit olur mu? Hala
ibret almıyor musunuz?
25. And olsun biz Nuh'u kavmine elçi
gönderdik. Onlara:"Ben sizin için apaçık bir uyarıcıyım,"
26. "Allah'tan başkasına kulluk
etmeyin! Ben, sizin elem verici bir günün azabına uğramanızdan korkuyorum"
dedi.
27. Kavminden ileri gelenlerinden,
kitabın, ortaya koyduğu anlamlar, değerler ve kuralların karşısında yer
alanlar, dediler ki: "Bize göre sen, sadece bizim gibi bir insansın.
Bizden sana, basit görünüşlü alt tabakadan insanların uyduğunu görüyoruz. Ve
sizin bize karşı bir üstünlüğünüz de yok. Bilakis sizin yalancılar olduğunuzu
düşünüyoruz."
28. Nuh dedi ki: "Eğer ben Yaratıp,
Besleyip doyuran, Yönlendiren Kudret'im tarafımdan gelen bir beyyine üzerinde
isem ve O bana katından bir rahmet vermiş de bu size gizli tutulmuşsa buna ne
dersiniz? Siz onu hiç istemediğiniz halde biz sizi ona zorla mı sokalım?"
29. "Ey kavmim! Allah'ın emirlerini
bildirmeye karşılık sizden herhangi bir mal istemiyorum. Benim mükâfatım ancak
Allah'a aittir. Ben iman edenleri kovacak değilim; Çünkü onlar Yaratıp,
Besleyip doyuran, Yönlendiren Kudret'lerine kavuşacaklardır. Fakat ben sizi
bilgisizce davranan bir topluluk olarak görüyorum."
30. "Ey kavmim! Ben onları azarlayıp
kovarsam beni Allah'tan kim korur? Düşünmüyor musunuz? "
31. "Ben size Allah'ın hazineleri
yanımdadır demiyorum. Görmediğim şeyleri de bilmem. Ben bir meleğim de
demiyorum. Ama gözlerinizin horlayarak baktıkları kişiler için: 'Allah bunlara
hiç bir hayır vermeyecek' diyemem. Onların kalplerinde olanı Allah daha iyi
bilir. Onları kovduğum takdirde ben gerçekten zalimlerden olurum."
32. Dediler ki: "Ey Nuh! Bizimle
mücadele ettin ve bizimle mücadelede çok ileri gittin. Eğer doğrulardan isen,
kendisiyle bizi tehdit ettiğini bize getir!"
33. Dedi ki: "Onu size ancak dilerse
Allah getirir. Ve siz O'nu aciz bırakacak değilsiniz."
34. Eğer Allah sizi azdırmak istiyorsa,
ben size öğüt vermek istesem de öğüdüm size fayda vermez. O sizin Yaratıp,
Besleyip doyuran, Yönlendiren Kudret'inizdir. Ve O'na döndürüleceksiniz."
35. Yoksa "Bunu uydurdu" mu
diyorlar? De ki:"Eğer onu uydurduysam günahım bana aittir. Fakat ben sizin
işlediğiniz günahtan uzağım."
36. Nuh'a vahiy olundu ki:"Kavminden
daha önce iman etmiş olanlardan başkası artık asla inanmayacak. Öyleyse onların
işlemekte olduklarından dolayı üzülme."
37. "Gözlerimizin önünde ve vahyimiz uyarınca
gemiyi yap ve zulmedenler hakkında bana söz söyleme! Onlar mutlaka
boğulacaklardır."
38. Nuh gemiyi yapıyor, kavminden ileri
gelenler ise, yanına her uğradıkça onunla alay ediyorlardı. Dedi ki: "Eğer
bizimle alay ediyorsanız, iyi bilin ki siz nasıl alay ediyorsanız biz de
sizinle alay edeceğiz."
39. "İnsanı rezil edecek azabın kime
geleceğini ve sürekli bir azabın kimin başına ineceğini, yakında
bileceksiniz."
40. Nihayet emrimiz gelip de tandır
kaynayınca dedik ki:"Her şeyden iki çifti ve aleyhlerinde hüküm
verdiklerimiz hariç olmak üzere aileni ve inananları gemiye yükle." Zaten
onunla beraber inanan pek azdı.
41. Dedi ki: "Gemiye binin, onun
yüzüp gitmesi de durması da Allah'ın adıyladır. Şüphesiz Yaratıp, Besleyip
doyuran, Yönlendiren Kudret'im Gafur'dur. Rahim'dir.
42.Gemi, dağlar gibi dalgalar arasında
onları götürüyordu. Nuh gemiden uzakta bulunan oğluna: "Yavrucuğum,
bizimle beraber bin, kitabın, ortaya koyduğu anlamlar, değerler ve kuralların
karşısında yer alanlarla beraber olma! " diye seslendi.
43. Oğlu: "Beni sudan koruyacak bir
dağa sığınacağım" dedi. Nuh: "Bu gün Allah'ın emrinden, merhamet
sahibi Allah'tan başka koruyacak kimse yoktur dedi. Aralarına dalga girdi,
böylece oda boğulanlardan oldu.
44. "Ey yer suyunu yut! Ve ey gök
sende tut" denildi. Su çekildi; İş bitirildi. Gemi Cudi üzerine yerleşti.
Ve: "O zalimler topluluğu geri gelmez olsun!" denildi.
45. Nuh Yaratıp, Besleyip doyuran,
Yönlendiren Kudret'ine dua edip dedi ki: "Ey Yaratıp, Besleyip doyuran,
Yönlendiren Kudret'im! Şüphesiz oğlumda ailemdendir. Senin vadin ise elbette
haktır. Sen Hâkimler Hâkimisin."
46. Allah buyurdu ki: "Ey Nuh! O asla
senin ailenden değildi. Çünkü onun yaptığı kötü bir işti. O halde hakkında
bilgin olmayan bir şeyi benden isteme. Ben sana cahillerden olmamanı tavsiye
ederim."
47. Nuh dedi ki: "Ey Yaratıp,
Besleyip doyuran, Yönlendiren Kudret'im! Senin hakkında bilgim olmayan şeyi
istemekten Sana sığınırım. Eğer beni bağışlamaz ve esirgemezsen, ben ziyana
uğrayanlardan olurum!"
48. Denildi ki: "Ey Nuh! Sana ve
seninle beraber olan ümmetlere bizden selam ve bereketlerle gemiden in!
Kendilerini faydalandıracağımız, sonra da bizden kendilerine elem verici bir
azabın dokunacağı ümmetler de olacaktır.
49.
İşte bunlar sana bahsettiğimiz görülemeyen şeylerin haberlerindendir. Bundan
önce bunları ne sen biliyordun ne de kavmin. Artık sabırlı ol! İyi sonuç
sakınmaya sarılanlarındır.
50. Ad kavmine de kardeşleri Hud dedi ki:
"Ey kavmim! Allah'a kulluk edin. Sizin O'ndan başka tanrınız yoktur. Siz
yalan uyduranlardan başkası değilsiniz."
51. "Ey kavmim ben ona karşılık
sizden bir ücret istemiyorum. Benim ücretim, beni yaratandan başkasına ait
değildir. Hala aklınızı kullanmıyor musunuz?"
52. "Ey kavmim! Yaratıp, Besleyip
doyuran, Yönlendiren Kudret'inizden bağış dileyin; sonra O'na tövbe edin ki
üzerinize göğü bol bol göndersin ve kuvvetinize kuvvet katsın. Günah işleyerek
yüz çevirmeyin."
53. Dediler ki "Ey Hud! Sen bize açık
bir ayet getirmedin, biz de senin sözünle tanrılarımızı bırakacak değiliz ve
biz sana iman edecek de değiliz."
54. "Biz, 'tanrılarımızdan biri seni
fena çarpmış' demekten başka bir söz söylemeyiz'. Hud dedi ki: "Ben,
Allah'ı şahit tutuyorum; siz de şahit olun ki ben sizin ortak koştuklarınızdan
uzağım."
55. "O'ndan başka. Haydi, hepiniz
bana tuzak kurun; sonra da bana mühlet vermeyin."
56."Ben, benimde Yaratıp, Besleyip
doyuran, Yönlendiren Kudret'im, sizin de Yaratıp, Besleyip doyuran, Yönlendiren
Kudret'iniz olan Allah'a dayandım. Çünkü yürüyen hiçbir varlık yoktur ki, O
onun perçeminden tutmuş olmasın.
Şüphesiz Yaratıp, Besleyip doyuran, Yönlendiren Kudret'im dosdoğru
yoldadır."
57. Eğer yüz çevirirseniz şüphesiz ki
benimle size gönderileni size bildirdim. Yaratıp, Besleyip doyuran, Yönlendiren
Kudret'im sizden başka bir kavmi sizin yerinize getirir ve siz O'na hiç bir
şekilde zarar veremezsiniz. Çünkü benim Yaratıp, Besleyip doyuran, Yönlendiren
Kudret'im her şeyi kollar gözetir.
58. Emrimiz gelince, Hud ve onunla beraber
iman edenleri tarafımızdan bir rahmetle kurtardık, onları ağır bir azaptan
kurtuluşa erdirdik.
59. İşte Ad. Yaratıp, Besleyip doyuran,
Yönlendiren Kudret'inin ayetlerini inkâr ettiler; O'nun peygamberine asi
oldular ve inatçı her zorbanın emrine uydular.
60. Onlar hem bu dünyada, hem de ayağa
kalkış gününde lanete tabi tutuldular. Biliniz ki Ad kavmi Yaratıp, Besleyip
doyuran, Yönlendiren Kudret'i inkâr ettiler. Bilin ki Hud'un kavmi Ad, Allah'ın
rahmetinden uzak kılındı.
61. Semud kavmine kardeşleri Salih de dedi
ki:"Ey kavmim! Allah'a kulluk edin. Sizin O'ndan başka tanrınız yoktur. O
sizi yerden yarattı. Ve sizi orada
yaşattı. O halde O'ndan affedilmeyi isteyin; sonra da O'na tövbe edin. Yaratıp,
Besleyip doyuran, Yönlendiren Kudret'im çok yakındır, tövbe edene karşılık
verendir.
62. Dediler ki:" Ey Salih! Sen bundan
önce aramızda aranan bir kişiydin. Şimdi babalarımızın taptıklarına bizim
tapınmamamızımı istiyorsun? Doğrusu biz bizi kendisine çağırdığın şeyden ciddi
bir şüphe içindeyiz."
63. Dedi ki:"Ey kavmim! Hiç
düşündünüz mü? Ya ben Yaratıp, Besleyip doyuran, Yönlendiren Kudret'im den bir
beyyine üzerinde isem. Bana kendisinden bir rahmet sunmuşsa! Bu durumda ben
O'na isyan edersem, beni Allah'tan kim korur? O zaman siz de bana ziyan
vermekten başka bir şey yapamazsınız."
64. "Ey kavmim. İşte size ayet olarak
Allah'ın devesi. Onu bırakın Allah'ın arzında yesin. Ona kötülükle dokunmayın;
Sonra sizi yakın bir azap yakalar.
65. Fakat Semud kavmi o deveyi, ayaklarını
keserek öldürdüler. Salih dedi ki:"Yurdunuzda üç gün daha yaşayın. Bu söz
yalanlanmıyacak bir tehdit idi.
66. Emrimiz gelince, Salih'i ve onunla
beraber iman edenleri, bizden bir rahmet olarak o günün zilletinden kurtardık.
Şüphesiz Yaratıp, Besleyip doyuran, Yönlendiren Kudret'in Çok Güçlüdür, Çok
Üstündür.
67. Zulmedenleri de o korkunç ses yakaladı
ve yurtlarında çöke kaldılar.
68. Sanki orada hiç oturmamışlar dı.
Biliniz ki Semud kavmi gerçekten Yaratıp, Besleyip doyuran, Yönlendiren
Kudret'i inkâr ettiler. Dikkat edin Semud geri dönmez olmuştur.
69. And olsun ki elçilerimiz İbrahim'e
müjde getirdiler ve :"Selam dediler. O da :" Selam " dedi ve
onlara hemen kızartılmış bir buzağıyı getirdi.
70.
Ellerini yemeğe uzatmadıklarını görünce onları yadırgadı ve onlardan dolayı
içine bir korku düştü. Dediler ki:"Korkma! Lut kavmine gönderildik."
71. O esnada hanımı ayakta idi ve güldü.
O'na da İshak'ı ve İshak'ın ardından da Yakub'u müjdeledik.
72. "Olacak şey değil! Ben bir koca
karı, kocam da bir ihtiyar iken çocuk mu doğuracağım? Bu gerçekten şaşılacak
şey!" dedi.
73. Dediler ki:"Allah'ın emrine
şaşıyor musun? Ey ev halkı! Allah'ın rahmeti ve bereketleri sizin
üzerinizdedir. Şüphesiz ki O övülmeye layıktır, iyiliği boldur."
74. İbrahim'den korku gidip kendisine
müjde gelince, Lut kavmi hakkında bizimle mücadeleye başladı.
75. İbrahim cidden yumuşak huylu, bağrı
yanık, kendisini Allah'a vermiş biri idi.
76. "Ey İbrahim, Bundan vazgeç. Çünkü
Yaratıp, Besleyip doyuran, Yönlendiren Kudret'inin emri gelmiştir. Ve onlara
geri çevrilmez bir azap mutlaka gelecektir."
77. Elçilerimiz Lut'a gelince, onların
yüzünden üzüldü ve onlardan dolayı içi daraldı da:"Bu çetin gündür"
dedi.
78. Lut'un kavmi koşarak onun yanına
geldiler. Daha önce de o kötü işleri yapmaktaydılar: "Ey kavmim! İşte
şunlar kızlarımdır; sizin için onlar daha temizdir. Allah'tan korkun ve
misafirlerimin önünde beni rezil etmeyin! İçinizde aklı başında bir adam yok
mu?" dedi.
79. Dediler ki:"Senin kızlarında
bizim bir hakkımız olmadığını biliyorsun. Ve sen bizim ne istediğimizi elbette
bilirsin."
80. Lut:"Keşke benim size karşı bir
gücüm olsaydı veya güçlü bir kaleye sığınabilseydim." Dedi.
81.
Melekler dediler ki:"Ey Lut! Biz Yaratıp, Besleyip doyuran, Yönlendiren
Kudret'inin elçileriyiz. Onlar sana asla dokunamazlar. Sen gecenin bir kısmında
ailenle yürü. Karından başka sizden hiç biri geride kalmasın. Çünkü onlara
gelecek olan şüphesiz ona da isabet edecektir. Onlara vaat olunan zaman sabah
vaktidir. Sabah yakın değil mi?"
82. Emrimiz gelince oranın altını üstüne
getirdik ve üzerilerine pişirilip istif edilmiş taşlar yağdırdık.
83. Yaratıp, Besleyip doyuran, Yönlendiren
Kudret'in katında damgalanmış taşlar. Zalimlerden çok uzak değildir bu.
84. Medyen'e de kardeşleri Şuayb'ı
gönderdik. Dedi ki:"Ey kavmim! Allah'a kulluk edin! Sizin için O'ndan
başka tanrı yoktur. Ölçüyü ve tartıyı eksik yapmayın. Sizi nimet-bereket içinde
görüyorum, ama sizin için sarıp kuşatan bir günün azabından da
korkuyorum."
85. "Ve ey kavmim! Ölçüyü ve tartıyı
adaletle yapın; insanların eşyalarını eksik vermeyin; yeryüzünde bozguncular
olarak dolaşmayın."
86. "Eğer gerçekten iman etmiş iseniz
Allah'ın helalinden bıraktığı kar sizin için daha hayırlıdır. Ben üzerinize
bekçi değilim.
87. Dediler ki:"Ey Şuayb! Sana
namazın mı emrediyor babalarımızın taptıklarını bırakmamızı yahut mallarımız
hususunda dilediğimizi yapmayı terk etmemizi? Oysa sen yumuşak huylu ve çok
akıllısın."
88. Dedi ki:"Ey kavmim! Ya ben
Yaratıp, Besleyip doyuran, Yönlendiren Kudret'im den bir beyyine üzerinde isem
ve O bana lütfundan güzel bir rızık vermişse buna ne dersiniz? Size yasak
ettiğim şeylerin aksini yaparak size aykırı davranmak istemiyorum. Ben sadece
gücümün yettiği kadar sizi ıslah etmek istiyorum. Fakat başarmam ancak Allah'ın
yardımı iledir. Yalnız O'na dayandım O'na döneceğim.
89. Ey kavmim! Sakın bana karşı
düşmanlığınız, Nuh kavminin veya Hud kavminin yahut Salih kavminin başlarına
gelenler gibi size de bir musibet getirmesin! Lut kavmi de sizden uzakta
değildir.
90. Yaratıp, Besleyip doyuran, Yönlendiren
Kudret'inizden bağışlanma dileyin; sonra O'na tövbe edin. Muhakkak ki Yaratıp,
Besleyip doyuran, Yönlendiren Kudret'imin Sevgisi ve Merhameti çoktur.
91. Dediler ki:"Ey Şuayb!
Dediklerinin çoğunu anlamıyoruz ve içimizde seni cidden zayıf görüyoruz! Eğer
kabilen olmasa, seni mutlaka taşlayarak öldürürüz. Sen bizden üstün değilsin."
92. Dedi ki:"Size göre benim kabilem
Allah'tan daha mı güçlü ve değerli ki, O'nu arkanıza atıp unuttunuz. Şüphesiz
ki Yaratıp, Besleyip doyuran, Yönlendiren Kudret'im yapmakta olduklarınızı
çepeçevre kuşatmıştır."
93. "Ey kavmim! Elinizden geleni
yapın! Ben de yapacağım! Kendisini rezil edecek azabın geleceği şahsın ve
yalancının kim olduğunu yakında öğreneceksiniz.
94. Emrimiz gelince Şuayb'ı ve onunla
birlikte iman edenleri bizden bir rahmetle kurtardık. Zulmedenleri ise korkunç
bir gürültü yakaladı da yurtlarında diz üstü çöke kaldılar.
95. Sanki orada hiç barınmamışlardı.
Biliniz ki Semud kavmi uzak olduğu gibi Medyen kavmi de uzak oldu.
96. And olsun ki Musa'yı ayetlerimizle ve
apaçık bir delil ile gönderdik.
97. Firavuna ve onun ileri gelenlerine.
Fakat onlar Firavunun emrine uydular. Oysa Firavunun emri doğru değildi.
98. Firavun, ayağa kalkış gününde kavminin
önüne düşecek ve onları ateşe götürecektir. Varılacak yer ne kötü yerdir.
99. Onlar burada da, ayağa kalkış gününde
de lanete uğratıldılar. Verilen bu armağan ne kötü bir armağandır.
100. İşte bu memleketlerin
haberlerindendir. Biz onu sana anlatıyoruz. Onlardan kalan da vardır. Biçilmiş
ekin gibi olan da vardır.
101. Onlara biz zulmetmedik; fakat onlar
kendilerine zulmettiler. Yaratıp, Besleyip doyuran, Yönlendiren Kudret'inin
emri geldiğinde, Allah'ı bırakıp da taptıkları tanrıları, onlara hiçbir şey
sağlamadı, ziyanlarını artırmaktan başka bir şeye yaramadı.
102. Yaratıp, Besleyip doyuran,
Yönlendiren Kudret'in haksızlık eden memleketleri yakaladığında, O'nun
yakalayışı işte böyledir! Şüphesiz O'nun yakalaması pek elem vericidir, pek
çetindir!
103. İşte bunda, ahiret azabından
korkanlar için elbette bir ibret vardır. O bütün insanların toplandığı bir
gündür ve o, görülecek bir gündür!
104. Biz onu sadece sayılı bir süre için
erteliyoruz.
105. O geldiği gün Allah'ın izni olmadan
hiç kimse konuşamaz. Onlardan kimi talihsiz, kimi mutludur.
106. Talihsiz olanlar ateştedirler,
Onların orada bir soluk alışverişleri vardır ki!
107. Yaratıp, Besleyip doyuran,
Yönlendiren Kudret'inin dilediği hariç, gökler ve yer durdukça o ateşte ebedi
kalacaklardır. Çünkü Yaratıp, Besleyip doyuran, Yönlendiren Kudret'in,
istediğini hakkıyla yapandır.
108. Mutlu olanlara gelince onlar da
cennettedirler. Yaratıp, Besleyip doyuran, Yönlendiren Kudret'inin dilediği
hariç, gökler ve yer durdukça onlar da orada ebedi kalacaklardır. Bu bitmez
tükenmez bir lütuftur.
109. O halde onların tapmakta oldukları
şeylerden şüphen olmasın. Çünkü onlar ancak babalarının daha önce taptığı gibi
tapıyorlar. Biz onların nasiplerini eksiksiz olarak vereceğiz.
110. And olsun biz Musa'ya Kitap verdik,
fakat onda ihtilaf edildi. Eğer Yaratıp, Besleyip doyuran, Yönlendiren
Kudret'in söz vermemiş olsaydı, derhal aralarında hüküm verilmiş olurdu.
Şüphesiz ki onlar Kur’an hakkında derin bir şüphe içindedirler.
111. Şüphesiz Yaratıp, Besleyip doyuran,
Yönlendiren Kudret'in, onların her birinin amellerinin karşılığını onlara tam
olarak verecektir. Çünkü Yaratıp, Besleyip doyuran, Yönlendiren Kudret'in
onların yapmakta olduklarından haberdardır.
112. O halde sen tövbe edenlerle birlikte
emredildiğin gibi dosdoğru ol! Aşırıya da gitmeyin. Çünkü O sizin
yaptıklarınızı görüyor.
113. Zulmedenlere meyletmeyin; sonra size
ateş dokunur. Sizin Allah'tan başka dostunuz yoktur. Sonra yardım göremezsiniz!
114. Gündüzün iki ucunda ve gecenin de ilk
saatlerinde namaz kıl Allah’tan destek iste, çünkü iyilikler kötülükleri
giderir. Bu öğüt almak isteyenlere hatırlatmadır.
115. Sabırlı ol, çünkü Allah güzel iş
yapanların mükâfatını zayi etmez.
116. Sizden önceki nesillerden faziletli
kimselerin, yeryüzündeki insanları bozgunculuk yapmaktan menetmeleri gerekmez
miydi? Fakat onlar arasından kendilerini kurtardığımız pek az kişi böyle yaptı.
Zulmedenler ise kendilerine verilen refahın peşine düşüp şımardılar ve suç
işleyenler olup çıktılar.
117. Halkı iyi olduğu halde Yaratıp,
Besleyip doyuran, Yönlendiren Kudret'in, haksızlıkla memleketleri helak etmez.
118. Yaratıp, Besleyip doyuran,
Yönlendiren Kudret'in dileseydi bütün insanları bir tek millet yapardı. Ama
onlar ihtilafa düşmeye devam edecekler.
119. Ancak Yaratıp, Besleyip doyuran,
Yönlendiren Kudret'inin merhamet ettikleri müstesnadır. Zaten Yaratıp, Besleyip
doyuran, Yönlendiren Kudret'in onları bunun için yarattı. Yaratıp, Besleyip
doyuran, Yönlendiren Kudret'inin:" And olsun ben cehennemi görünür,
görünmez tüm varıklarla dolduracağım." sözü yerini buldu.
120. Peygamberlerin haberlerinden senin
kalbini teskin edecek her türlü haberi sana anlatıyoruz. Bunlarda sana gerçeğin
bilgisi, kitabın ortaya koyduğu anlamlar, değerler ve kurallar bütününü
içtenlikle benimseyenlere de bir öğüt ve bir uyarı gelmiştir.
121. İman etmeyenlere de ki:
"Elinizden geleni yapın! Biz de yapmaktayız!
122. "Bekleyin! Şüphesiz biz de
beklemekteyiz!”
123.Göklerin ve yerin sırları yalnız Allah'a
aittir. Her iş O'na döndürülür. Öyle ise O'na kulluk et ve O'na dayan! Yaratıp,
Besleyip doyuran, Yönlendiren Kudret'in yaptıklarınızdan asla habersiz
değildir.
012
YUSUF/Hz
Yusuf-YUSUF
Sevgi
ve merhameti sonsuz olan Allah’ın adıyla.
1. Elif, Lam, Ra. Bunlar apaçık Kitap'ın
ayetleridir.
2. Anlayasınız diye biz O'nu arapça bir
Kur'an olarak indirdik.
3. Biz sana bu Kur'an'ı vahiy etmekle
geçmiş milletlerin haberlerini sana en güzel bir şekilde anlatıyoruz. Gerçek şu
ki; sen bundan önce bilmeyenlerden idin.
4. Bir zamanlar Yusuf babasına demişti ki:
"Babacığım! Ben on bir yıldızla güneşi ve ayı gördüm; onları bana secde
ederlerken gördüm.”
5. Babası: "Yavrucuğum! Rüyanı sakın
kardeşlerine anlatma; Sonra sana bir tuzak kurarlar! Çünkü şeytan insana apaçık
bir düşmandır." Dedi.
6. "İşte böylece Yaratıp, Besleyip
doyuran, Yönlendiren Kudret’in seni seçecek, sana olayların yorumunu öğretecek
ve daha önce iki atan İbrahim ve İshak'a nimetini tamamladığı gibi sana ve
Yakub soyuna da nimetini tamamlayacaktır. Çünkü Yaratıp, Besleyip doyuran,
Yönlendiren Kudret’in çok iyi bilendir, bilgelik sahibidir.”
7. Andolsun ki Yusuf ve kardeşlerinde
isteyenler için ibretler vardır.
8. Dediler ki: "Yusuf'la kardeşi
babamıza bizden daha sevgilidir. Hâlbuki biz kalabalık bir cemaatiz. Şüphesiz
ki babamız apaçık bir yanlışlık içindedir.”
9. "Yusuf'u öldürün veya bir yere
atın ki babanızın ilgisi yalnız size kalsın! Ondan sonra da iyi bir topluluk
olursunuz.”
10. Onlardan biri: "Yusuf'u
öldürmeyin, eğer mutlaka yapacaksanız onu kuyunun dibine atın da geçen
kervanlardan biri alsın" dedi.
11. Dediler ki: "Ey babamız! Sana ne
oluyor da Yusuf hakkında bize güvenmiyorsun! Oysaki biz onun iyiliğini
istemekteyiz.”
12. "Yarın onu bizimle beraber gönder
de bol bol yesin oynasın. Biz onu mutlaka koruruz.”
13. Dedi ki: "Onu götürmeniz beni
mutlaka üzer. Siz ondan habersizken onu bir kurdun yemesinden korkarım.”
14. Dediler ki: "Hakikaten biz bir
topluluk olduğumuz halde, eğer onu bir kurt yerse, o zaman biz gerçekten aciz
kimseler sayılırız.”
15. Onu götürüp de kuyunun dibine atmaya
ittifakla karar verdikleri zaman, biz Yusuf'a:"And olsun ki sen onların bu
işlerini onlar farkına varmadan kendilerine haber vereceksin", diye
kendisine vahyettik.
16. Akşamleyin ağlayarak babalarına
geldiler.
17. "Ey babamız! Biz yarışmak üzere
uzaklaştık; Yusuf'u eşyamızın yanında bırakmıştık. Onu kurt yemiş! Fakat biz
doğru söyleyenler olsak da sen bize inanmazsın" dediler.
18. Gömleğinin üstünde sahte bir kan ile
geldiler. Yakup dedi ki: "Bilakis nefisleriniz size bir işi güzel
gösterdi. Artık bana düşen hakkıyla sabretmektir. Anlattığınız karşısında
yardım edecek olan, ancak Allah'tır.”
19. Bir kervan geldi ve sucularını
gönderdiler, o da kovasını saldı: “ Müjde işte bir oğlan" dedi. Onu bir
ticaret malı olarak sakladılar. Allah onların yaptıklarını çok iyi bilir.
20. Onu değersiz bir pahaya, sayılı bir
kaç dirheme sattılar. Onlar zaten ona değer vermemişlerdi.
21. Mısırda onu satın alan adam, karısına
dedi ki: “Ona değer ver ve güzel bak. Umulur ki bize faydası olur. Veya onu
evlat ediniriz. "İşte böylece ve kendisine olayların yorumunu öğretmemiz
için Yusuf'u o yere yerleştirdik. Allah, emrini yerine getirmeye kadirdir.
Fakat insanların çoğu bilmezler.
22. Erginlik çağına erişince, ona hükmetme
ve ilim verdik. İşte güzel davrananları biz böyle mükâfatlandırırız.
23. Evinde bulunduğu kadın, onun nefsinden
murat almak istedi, kapıları iyice kapattı ve haydi gel dedi. O da:
"Allah'a sığınırım! Zira kocanız benim velinimetimdir, bana güzel
davrandı. Gerçek şu ki zalimler iflah olmaz!" dedi.
24. Andolsun ki kadın ona meyletti. Eğer Yaratıp,
Besleyip doyuran, Yönlendiren Kudret'inin işaret ve ikazını görmeseydi, o da
ona meyletmişti. İşte böyle biz, kötülük ve fuhşu ondan uzaklaştırmak istedik.
Şüphesiz o, saf bir yürek temizliği olan kullarımızdandı.
25. İkisi de kapıya doğru koştular. Kadın
onun gömleğini arkadan yırttı. Kapının
yanında onun kocasına rastladılar. Kadın dedi ki: "Senin ailene kötülük
etmek isteyenin cezası, zindana atılmaktan veya elem verici bir işkenceden
başka ne olabilir?”
26. Yusuf: "Asıl kendisi benim
nefsimden murat almak istedi" dedi. Kadının akrabasından biri şöyle
şahitlik etti: “Eğer gömleği önden yırtılmışsa kadın doğru söylemiştir, bu ise
yalancılardandır.”
27. "Eğer gömleği arkadan
yırtılmışsa, kadın yalan söylemiştir. Bu ise doğru söyleyenlerdendir.”
28. Kocası gömleğin arkadan yırtılmış
olduğunu görünce: "Şüphesiz bu siz kadınların tuzağıdır. Kadınların tuzağı
gerçekten büyüktür "dedi.
29. "Ey Yusuf! Sen olanları
söylemekten vaz geç! Ey Kadın! Sen de günahının affını dile! Çünki sen
günahkârlardan oldun.”
30. Şehirdeki bazı kadınlar dediler ki:
"Aziz'in karısı, delikanlının nefsinden murat almak istiyormuş; Yusuf'un
sevdası onun kalbine işlemiş! Biz onu gerçekten açık bir sapıklık içinde
görüyoruz.”
31. Kadın onların dedikodusunu duyunca
onlara davetçi gönderdi; onlar için dayanacak yastıklar hazırladı. Her birine
bir bıçak verdi. Yusuf'a: "Çık karşılarına" dedi. Kadınlar onu
görünce, onun büyüklüğünü anladılar. Ellerini kestiler ve dediler ki:
"Haşa Yaratıp, Besleyip doyuran, Yönlendiren Kudret’imiz! Bu bir beşer
değil. Bu ancak üstün bir melektir.”
32. Kadın dedi ki: "İşte hakkında
beni kınadığınız şahıs budur. Ben onun nefsinden murat almak istedim. Fakat o,
şiddetle sakındı. Andolsun, eğer o kendisine emredeceğimi yapmazsa mutlaka
zindana atılacak ve elbette sürünenlerden olacaktır!”
33. "Yaratıp, Besleyip doyuran,
Yönlendiren Kudret’im! Bana zindan, bunların benden istediklerinden daha
iyidir! Eğer onların hilelerini benden
çevirmezsen, onlara meyleder ve cahillerden olurum!" dedi.
34. Yaratıp, Besleyip doyuran, Yönlendiren
Kudret’i onun duasını kabul etti ve onların hilesini uzaklaştırdı. Çünkü O çok
iyi İşiten, pek iyi Bilendir.
35. Sonunda kesin delilleri görmelerine
rağmen onu bir zamana kadar zindana atmaları kendilerine uygun göründü.
36. Onunla birlikte zindana iki delikanlı
daha girdi. Onlardan biri dedi ki: "Ben şarap sıktığımı gördüm."
Diğeri de: "Ben de başımın üstünde kuşların yemekte olduğu bir ekmek
taşıdığımı gördüm. Bunun yorumunu bize haber ver. Çünkü biz seni güzel
davrananlardan görüyoruz." dedi.
37. Dedi ki: "Size yemeklerimiz
gelmeden önce onun yorumunu size mutlaka haber vereceğim. Bu, Yaratıp, Besleyip
doyuran, Yönlendiren Kudret’imin bana öğrettiklerindendir. Şüphesiz ben Allah'a
inanmayan bir kavmin dininden uzaklaştım. Onlar ahireti inkâr edenlerin
kendileridir.”
38. "Atalarım İbrahim, İshak ve
Yakub’un dinine uydum. Allah'a herhangi bir şeyi ortak koşmamız bize yaraşmaz.
Bu Allah'ın bize ve insanlara olan lütfundandır. Fakat insanların çoğu
şükretmezler.”
39. "Ey zindan arkadaşlarım! Çeşitli
tanrılar mı daha iyi, yoksa gücüne karşı durulamaz olan tek Allah mı?”
40. "Allah'ı bırakıp da
taptıklarınız, sizin ve atalarınızın taktığı birtakım isimlerden başka bir şey
değildir. Allah onlar hakkında herhangi bir delil indirmemiştir. Hüküm sadece
Allah'a aittir. O size kendisinden başkasına çalışmamanızı/ibadet etmemenizi
emretmiştir. İşte dosdoğru din budur. Fakat insanların çoğu bilmezler.”
41. "Ey zindan arkadaşlarım! Biriniz
Yaratıp, Besleyip doyuran, Yönlendiren Kudret’ine şarap içirecek, diğeriniz
asılacak ve kuşlar onun başından yiyecekler. Yorumunu sorduğunuz iş
kesinleşmiştir.”
42. Onlardan kurtulacağını bildiği kimseye
dedi ki: "Beni Yaratıp, Besleyip doyuran, Yönlendiren Kudret’inin yanında
an." Fakat şeytan ona, Yaratıp, Besleyip doyuran, Yönlendiren Kudret’ine
anmayı unutturdu. Dolayısı ile bir kaç sene daha zindanda kaldı.
43. Kral dedi ki: "Ben yedi çelimsiz
ineğin, yedi semiz ineği yediğini gördüm. Ey ileri gelenler! Eğer rüya
yorumluyorsanız, benim rüyamı da bana yorumlayınız.”
44. Dediler ki: "Bunlar karmakarışık
düşlerdir. Biz böyle düşlerin yorumunu bilenlerden değiliz.”
45. İki kişiden kurtulmuş olan, uzun bir
zaman sonra hatırlayarak dedi ki: "Ben size onun yorumunu haber veririm.
Beni hemen zindana gönderin.
46. "Ey Yusuf! Ey doğru sözlü kişi!
Yedi çelimsiz ineğin yediği yedi semiz inek ile yedi yeşil başak ve diğerleri
de kuru olan başaklar hakkında bize yorum yap. Ümit ederim ki, insanlara
dönerim de belki onlar da doğruyu öğrenirler.”
47. Yusuf dedi ki: "Alışageldiğiniz
üzere yedi yıl ekin ekeceksiniz. Sonra da bu ekinlerden yiyecek kadarını
alırsınız, kalanını başağında bırakırsınız.”
48. "Sonra bunun ardından, yedi
kıtlık yılı gelecektir. Sakladıklarınızdan her yıl için biriktirdiklerinizi
yiyip bitireceksiniz.
49. "Sonra bunun ardından da bir yıl
gelecek ki, o yılda insanlara yardım olunacak ve o yılda meyve suyu ve yağ
sıkacaklar.”
50. Kral dedi ki: "Onu bana
getirin" Elçi Yusuf'a geldiği zaman dedi ki: "Kralına dön de ona:
Ellerini kesen o kadınların zoru neydi diye sor. Şüphesiz benim Yaratıp,
Besleyip doyuran, Yönlendiren Kudret'im onların hilesini çok iyi bilir.”
51. Kral dedi ki: "Yusuf'un nefsinden
murat almak istediğiniz zaman durumunuz neydi?" Kadınlar: "Haşa!
Allah için biz ondan bir kötülük görmedik." dediler. Aziz'in karısı da
dedi ki: "Şimdi gerçek ortaya çıktı. Ben onun nefsinden murat almak istemiştim.
Şüphesiz ki o doğru söyleyenlerdendir.”
52. "Bu Aziz'in yokluğunda ona
hainlik etmediğimi ve Allah'ın hainlerin hilesini başarıya ulaştırmayacağını
bilmesi içindir.”
53. "Nefsimi temize çıkarmıyorum. Çünkü
nefis aşırı şekilde kötülüğü emreder; Yaratıp, Besleyip doyuran, Yönlendiren
Kudret’im acıyıp korumuş başka. Yaratıp, Besleyip doyuran, Yönlendiren
Kudret’im çok bağışlayan, pek esirgeyendir.”
54. Kıral dedi ki: "Onu bana getirin,
onu kendime özel danışman edineyim. Onunla konuşunca: "Bu gün sen
yanımızda yüksek makam sahibi ve güvenilir birisin" dedi.
55. "Beni ülkenin hazinelerine tayin
et! Çünkü ben çok iyi korurum ve bu işi bilirim." Dedi.
56. Ve böylece Yusuf'a orada dilediği gibi
hareket etmek üzere ülke içinde yetki verdik. Biz dilediğimiz kimseye
rahmetimizi eriştiririz. Ve güzel davrananların mükâfatını zayi etmeyiz.
57. İman edip de sakınanlar için ahiret
mükâfatı daha hayırlıdır.
58. Nihayet Yusuf'un kardeşleri çıkageldiler;
Yusuf'un yanına girdiler, o onları
tanıdı. Ama onlar onu tanımıyorlardı.
59. Onların yüklerini hazırlatıp
bağlatınca şöyle konuştu: "Sizin aynı babadan bir kardeşiniz var, onu bana
getirin. Görüyorsunuz ben ölçüyü titizlikle yerine getiriyorum. Ben
konukseverlerin de en hayırlısıyım.”
60. "Eğer onu bana getirmezseniz,
artık yanımda sizin için ölçülecek bir şey yok, bir daha bana yaklaşmayın.”
61. Dediler: "Onu babasından isteyip
getirmeye çalışacağız, her halde bunu yapacağız da.”
62.
Yusuf muhafızlarına dedi ki: "Onların sermayelerini yüklerinin içine
koyun. Bakarsın ailelerine döndüklerinde fark ederler de tekrar gelirler.”
63. Babalarına döndüklerinde dediler ki:
"Ey Babamız! Ölçü bizden yasaklandı. Şimdi kardeşimizi bizimle gönder ki,
ölçüp alabilelim. Biz onu gerçekten iyi koruyacağız.”
64. Dedi: "Daha önce kardeşi için
güvendiğim gibi yine güveneyim size, değil mi? Her neyse koruyucu olarak en
hayırlı olan Allah'tır. Merhamet edenlerin en merhametlisi de O'dur.”
65.
Yüklerini açtıklarında sermayelerini buldular; onlara geri verilmişti. "Ey
babamız! Daha ne istiyoruz! İşte sermayemiz bize geri verilmiş. Ailemize
yeniden yiyecek alırız. Kardeşimizi koruruz. Bir deve yükü zahire de ilave
ederiz. Zaten şu aldığımız az bir miktardır." Dediler.
66. Yakup dedi: "Hepinizin çepeçevre
kuşatılması müstesna, onu bana mutlaka getireceğinize dair Allah'tan bir
garanti verilmedikçe, onu sizinle asla göndermem." Kardeşler ona garanti
verince şöyle dedi:" Şu söylediğinize Allah vekildir.”
67. Yakup şunu da söyledi: "Oğullarım
bir tek kapıdan girmeyin, ayrı ayrı kapılardan girin. Gerçi ben Allah'ın takdir
ettiği bir şeyi sizden savamam. Hüküm yalnız Allah'ındır. Ben O'na dayandım.
Dayananlar da O'na dayansınlar.”
68. Babalarının buyurduğu yerden girdiler.
Gerçi bu; Allah'tan gelecek hiçbir şeyi onlardan savamazdı ama sadece Yakup,
içindeki bir dileği söylemişti, kendisine öğrettiğimizden ötürü bilgi sahibi
idi, fakat insanların çoğu bilmezler.
69. Yusuf'un yanına girdiklerinde
kardeşini yanına aldı: "Ben senin kardeşinim, onların yaptıklarına
üzülme!" dedi.
70. Onların yüklerini hazırlatırken su
tasını öz kardeşinin yükünün içine koydu. Sonra bir haberci şöyle seslendi:
"Ey kervan, siz hırsızlarsınız!”
71.
Bunlara döndüler:" Ne kaybettiniz " dediler.
72. "Kralın su tasını kaybettik. Onu
getirene bir deve yükü ödül verilecektir. Ben buna kefilim " dediler.
73. "Allah Allah! Dediler, her halde
siz de bilmişsinizdir ki biz, buraya bozgunculuk yapmak için gelmedik ve biz
hırsız değiliz!”
74. "Peki dediler ya yalancı
çıkarsanız, onun cezası nedir?”
75. "Cezası, kimin yükünde bulunursa,
işte o kişi onun karşılığıdır. Biz haksızlıkları böyle cezalandırırız!"
dediler.
76. Bunun üzerine kardeşinin kabından önce
ötekilerin kaplarını aramaya başladı; sonra tası kardeşinin kabından çıkardı.
İşte Yusuf'a böyle bir çare öğrettik. Yoksa kralın dinine göre kardeşini
alamazdı. Meğer Allah dilemiş olsun. Biz dilediğimizi derecelerle yükseltiriz. Her bilgi sahibinin üstünde daha bir bilen
vardır.
77. Dediler ki: "Bu çaldıysa, daha
önce de kardeşi çalmıştı." Yusuf bunu içine sakladı. Onlara açmadı: “Siz
fena bir durumdasınız. Allah sizin anlattığınızın iç yüzünü çok iyi
biliyor!" dedi.
78. Dediler ki: "Ey vezir! Onun büyük
bir ihtiyar babası var. Onun yerine birimizi al; doğrusu biz seni iyilik
edenlerden görüyoruz.”
79. "Eşyamızı yanında bulduğumuz
kimseden başkasını almaktan Allah'a sığınırız, yoksa biz zulmedenlerden oluruz
" dedi.
80.
Ondan umudu kesince aralarında konuşmak üzere bir kenara çekildiler. Büyükleri
dedi ki:"Babanızın sizden Allah adına kesin söz aldığını; daha önce de
Yusuf hakkında işlediğiniz kusuru bilmiyor musunuz? Babam bana izin verinceye yahut Allah benim için
hükmedinceye kadar buradan ayrılmayacağım. O, hükmedenlerin en iyisidir.”
81. "Babanıza dönün, deyin ki:
'Babamız! Oğlun hırsızlık etti! Biz ancak bildiğimize tanıklık ettik, biz
gizliyi bilenler değiliz.”
82. "İçinde bulunduğumuz kente ve beraber
geldiğimiz kervana sor. Biz doğru söylüyoruz.”
83. Yakup dedi ki: "Hayır öyle değil,
nefisleriniz sizi yine bir işe itmiş. Bana düşen yine güzel bir sabra sarılmak.
Bakarsın Allah onların hepsini bana getirir. Çünkü O Bilge'dir, Bilen'dir.
84.
Ve yüzünü onlardan öteye döndürdü de şöyle inledi: "Vah Yusuf'a yazık
oldu!" Ve kederden gözlerine katarakt düştü. Durmadan yutkunuyordu.
85. Dediler ki: "Hala Yusuf'u anıp
duruyorsun. Sonunda ya kederinden eriyeceksin yahut da helak olup gideceksin.”
86. Dedi ki: "Ben içimi doldurup
taşan özlemimi, kederimi Allah'a arz ederim. Ve Allah'ın yardımıyla sizin
bilmediğiniz şeyleri bilirim.”
87. "Ey oğullarım! Gidin de Yusuf'u
ve kardeşini iyice araştırın. Allah'ın
rahmetinden ümit kesmeyin. Çünkü Allah'ın rahmetinden, Kitabın, ortaya koyduğu
anlamlar, değerler ve kuralların karşısında yer alan topluluktan başkası ümit
kesmez.”
88. Yusuf'un yanına girdiklerinde dediler
ki: "Ey Aziz bizi ve ailemizi kıtlık bastı ve biz değersiz bir sermaye ile
geldik. Hakkımızı tam ölçerek ver. Ayrıca bize bağışta da bulun. Şüphesiz Allah
karşılıksız yardım verenleri mükâfatlandırır.”
89. Yusuf dedi ki: "Siz, cahilliğiniz
yüzünden Yusuf ve kardeşine yaptıklarınızı biliyor musunuz?”
90. "Yoksa sen gerçekten Yusuf
musun?" dediler. O da:"Ben Yusuf'um bu da kardeşim. Allah bize
lütfetti. Çünkü kim korkar ve sabrederse, şüphesiz Allah güzel davrananların
mükâfatını zayi etmez " dedi.
91. Dediler ki:"Vallahi, gerçekten
Allah seni bize üstün kılmış. Gerçekten biz hataya düşmüşüz.”
92. Dedi ki:"Bu gün sizi kınamak yok.
Allah sizi affetsin! O merhametlilerin en merhametlisidir.”
93. "Şu benim gömleğimi götürün de
onu babamın yüzüne koyun. Görecek duruma gelir. Ve bütün ailenizi bana getirin.”
94. Kafile ayrılınca, babaları
yanındakilere:"Eğer bana bunamış demezseniz, inanın ben Yusuf'un kokusunu
alıyorum." Dedi.
95. "Vallahi sen hala eski
şaşkınlığındasın," dediler.
96. Müjdeci gelince, gömleği onun yüzüne
koyar koymaz Yakup görür oldu. "Ben size demedim mi?Allah tarafından,
sizin bilmediğiniz şeyleri bilirim."
97. Dediler ki:"Ey babamız bizim
günahlarımızın affını dile! Çünkü biz gerçekten günahkârlar idik.”
98. Yakup:"Sizin için Yaratıp,
Besleyip doyuran, Yönlendiren Kudret’imden af dileyeceğim. Çünki O çok
bağışlayan, pek esirgeyendir.”
99. Yusuf'un yanına girdikleri zaman,
ana-babasını kucakladı." güven içinde Allah'ın iradesiyle Mısır'a
girin!" dedi.
100. Ana-babasını tahtının üstüne çıkartıp
oturttu ve hepsi onun için secdeye kapandılar. Yusuf dedi ki: "Ey
babacığım! İşte bu daha önce gördüğüm rüyanın yorumudur. Yaratıp, Besleyip
doyuran, Yönlendiren Kudret'im onu gerçekleştirdi. Doğrusu Yaratıp, Besleyip
doyuran, Yönlendiren Kudret'im bana lütfetti. Çünkü beni zindandan çıkardı ve
şeytan benimle kardeşlerimin arasını bozduktan sonra sizi çölden getirdi.
Şüphesiz ki Yaratıp, Besleyip doyuran, Yönlendiren Kudret'im layık gördüğüne
lütfedicidir. Kuşkusuz O' çok iyi bilendir, bilgelik sahibidir.”
101. "Ey Yaratıp, Besleyip doyuran,
Yönlendiren Kudret'im! Mülkten bana verdin ve bana olayların yorumunu da
öğrettin. Ey gökleri ve yeri yaratan! Sen dünyada da, ahirette de benim
sahibimsin. Beni müslüman olarak öldür ve beni salihler arasına kat!”
102. İşte bu görmediğin olayların
haberleridir. Onu sana vahyediyoruz. Onlar hile yaparak işlerine karar
verdikleri zaman sen yanlarında değildin.
103. Sen ne kadar üstüne düşsen de
insanların çoğu iman edecek değillerdir.
104. Hâlbuki sen bunun için onlardan ücret
istemiyorsun. Kur'an âlemler için ancak bir öğüttür.
105. Göklerde ve yerde nice deliller
vardır ki onlar bu delillerden yüzlerini çevirip geçerler.
106. Onların çoğu ancak ortak koşarak
Allah'a iman ederler.
107. Allah tarafından kuşatıcı bir felaket
gelmesi veya farkında olmadan ayağa kalkışın ansızın kopması karşısında
kendilerini emin mi gördüler.
108. Şimdi haykır!: "İşte bu benim
yolumdur. Ben Allah'a çağırıyorum, ben ve bana uyanlar aydınlık bir yol
üzerindeyiz. Allah' Yücedir! Ve ben ortak koşanlardan değilim.”
109. Senden önce de, şehirlere kendi
halkının içinden vahiy ettiğimiz kişilerden başkasını peygamber olarak
göndermedik. Yeryüzünde hiç gezmediler mi ki, kendilerinden öncekilerin sonunun
nasıl olduğunu görsünler! Sakınanlar
için ahiret yurdu elbette daha iyidir. Hala aklınızı kullanmıyor musunuz?
110. Nihayet peygamberler ümitlerini
yitirip de kendilerinin yalana çıkarıldıklarını sandıkları sırada onlara
yardımımız geldi de dilediğimiz kimseler kurtarıldı. Azabımız, suçlular
topluluğundan asla geri çevrilmez.
111. And olsun onların kıssalarında akıl
sahipleri için pek çok ibretler vardır. Bu uydurulacak bir söz değildir; ancak kendisinden
önceki Kitapların tasdiki, her şeyin açıklaması ve inananlar için bir yol
gösterme ve rahmettir.
013
GÖK
GÜRÜLTÜSÜ/Gök gürültüsü-RAD
Sevgi
ve merhameti sonsuz olan Allah’ın adıyla.
1. Elif, Lam, Mim, Ra. Bunlar o kitabın
ayetleridir. Sana indirilen haktır, fakat insanların çoğu inanmazlar.
2. Görmekte olduğunuz gökleri direksiz
olarak yükselten, sonra bütün görkemiyle uzayı kuşatan, güneşi ve ayı belli bir
vakte kadar emrine boyun eğdiren Allah'tır. Oluşu yönlendirir, çekip çevirir..
Ayetlerini açıklıyor ki, Yaratıp, Besleyip doyuran, Yönlendiren Kudret'inizin
huzuruna çıkacağınızdan en ufak bir şüpheniz olmasın.
3. Yeryüzünü döşeyen, onda oturaklı dağlar
ve vadilerinde ırmaklar yaratan ve orada bütün meyvelerden çifter çifter yaratan
O'dur. Geceyi de gündüzün üzerine O' örtüyor. Şüphesiz bütün bunlarda düşünen
toplum için ibretler vardır.
4. Yeryüzünde birbirine komşu kıtalar
vardır. Üzüm bağları, ekinler, bir kökten ve çeşitli köklerden dallanmış hurma
ağaçları vardır. Bunların hepsi bir su ile sulanır. Yemişlerinde onların bir
kısmını, bir kısmına üstün kılarız. İşte bunlarda akıllarını kullanan bir
toplum için ibretler vardır.
5. Eğer şaşıyorsan, esas şaşılacak olan
onların şu sözleridir: "Biz toprak olduktan sonra yeniden mi
yaratılacağız?" demeleridir. İşte onlar Yaratıp, Besleyip doyuran,
Yönlendiren Kudret'ini inkâr edenlerdir; İşte onlar boyunlarında tasmalar
bulunanlardır. Ve onlar ateş ehlidir. Onlar orada ebedi kalacaklardır.
6. Senden iyilikten önce kötülüğü çabucak
istiyorlar. Hâlbuki onlardan önce ibret alınacak nice azap örnekleri geçmiştir.
Doğrusu insanlar kötülük ettikleri halde Yaratıp, Besleyip doyuran, Yönlendiren
Kudret'in onlar için mağfiret sahibidir. Yaratıp, Besleyip doyuran, Yönlendiren
Kudret'inin azabı da çok şiddetlidir.
7. Kitabın, ortaya koyduğu anlamlar,
değerler ve kuralların karşısında yer alanlar diyorlar ki: "Ona Yaratıp,
Besleyip doyuran, Yönlendiren Kudret'inden bir ayet indirilseydi ya! "Sen
ancak bir uyarıcısın ve her toplumun bir rehberi vardır.
8. Her dişinin neye gebe olduğunu,
rahimlerde neler olup bittiğini Allah bilir. Onun katında her şey ölçü iledir.
9. O' görüleni de görülmeyeni de
Bilendir; Büyüktür, Yücedir.
10. Sizden, sözü gizleyenle, onu açığa
vuran, geceleyin gizlenenle, gündüzün yürüyen onun için eşittir.
11. Her biri için onu önünden ve
arkasından izleyen gözcüler vardır ki kendisini Allah'ın emrine bağlı olarak
koruyup denetlerler. Gerçek şu ki Allah, bir toplumun maruz kaldığı şeyleri,
onlar, iç dünyalarındakini değiştirmedikçe, değiştirmez. Allah bir topluma
perişanlık dileyince de artık onu geri çevirecek bir güç yoktur. Ve onlar için
Allah dışında koruyucu bir dost da olamaz.
12. O', size korku ve ümit içinde şimşeği
gösteren ve yüklü bulutları meydana getirendir.
13. Gök gürültüsü övgüsüyle, melekler de
korkusundan O'nu yüceltirler. Yıldırımlar gönderir de onunla layık gördüğünü
çarpar. Allah tuzak kuranların planlarını başlarına geçirmede pek çetin olduğu
halde onlar hala O'na karşı mücadele edip duruyorlar.
14. Gerçek dua yalnız O'na/Hak davet
yalnız O'nun için yapılır. O'nun dışındaki çağırmalardan hiç bir cevap
alamazlar. Onlar ancak ağzına gelsin diye suya doğru iki avucunu açan kimse
gibidir. Oysa su onun ağzına gelmez. İşte kitabın, ortaya koyduğu anlamlar,
değerler ve kuralların karşısında yer alanların duası böyle boşa gitmektedir.
15. Göklerde ve yerde bulunanlar da
onların gölgeleri de sabah akşam ister istemez sadece Allah'a secde ederler.
16. Sor onlara: ”Göklerin ve yerin
Yaratıp, Besleyip doyuran, Yönlendiren Kudret’i kimdir?". Cevap ver:
"Allah'tır." O halde de ki: "O'nu bırakıp da kendilerine fayda
ya da zarar verme gücüne sahip olmayan dostlar mı edindiniz?" Sor onlara:
"Körle, gören bir olur mu hiç? Ya da karanlıklarla aydınlık eşit olur
mu?" Yoksa O'nun yarattığı gibi yaratan ortaklar buldular da bu yaratma
onlara göre birbirine benzer mi göründü? Cevap ver: "Allah her şeyi
yaratandır. Ve O' birdir, karşı durulmaz güç sahibidir.”
17. Allah'ın gökten indirdiği su vadileri
nasıl hacimlerince doldurup da sel olup akıyor. Bu sel üste çıkan çeri çöpü
nasıl da silip süpürüp götürüyor. Tıpkı
süs veya eşya yapmak isteyerek ateşte erittikleri madenlerden, buna benzer
köpüklü tortuların temizlenmesi gibi. İşte Allah hak ile batılı ayırmak için
böyle misal veriyor. Köpük atılıp gider. İnsanlara fayda veren şeye gelince, o
yeryüzünde kalır. İşte Allah böyle misaller getirir.
18. İşte Yaratıp, Besleyip doyuran,
Yönlendiren Kudret’inin emrine uyanlar için en güzel şekilde karşılık
verilecektir. Ona olumlu cevap vermeyenlere gelince, eğer yeryüzünde olanların
tümü ile ve bunun yanında bir misli daha kendilerinin olsa, kurtulmak için
hepsini mutlaka verirlerdi. İşte onlar var ya, hesabın en kötüsü onlaradır.
Varacakları yer de cehennemdir. O ne kötü yataktır.
19. Yaratıp, Besleyip doyuran, Yönlendiren
Kudret'inden sana indirilenin hak olduğunu bilen kimse, kör kimse gibi olur mu?
Bunu ancak akıl ve vicdan sahipleri anlar.
20. Onlar ki Allah'a verdikleri sözü
yerine getirirler ve sözleşmeyi bozmazlar.
21. Onlar Allah'ın kulak verilmesini
istediği vicdanın ve sağduyunun sesinden ayrılmazlar. Yaratıp, Besleyip
doyuran, Yönlendiren Kudret'lerine karşı korku ve titreme içindedirler. Ve kötü
hesaptan korkan kimselerdir.
22. Yine onlar Yaratıp, Besleyip doyuran,
Yönlendiren Kudret'lerinin rızasını kazanmak arzusuyla sabırla güçlüklere göğüs
gererler, destekleşmeyi/dayanışmayı dosdoğru yaparlar, kendisine verdiğimiz
rızıklardan gizli ve açık olarak harcarlar ve kötülüğü iyilikle savarlar.
Ahiret yurdu işte onlar içindir.
23. O yurt Adn cennetleridir, oraya
babalarından, eşlerinden ve çocuklarından iyi, güzel ve doğru olanlarla
birlikte girecekler, melekler de her kapıdan onların yanına varacaklardır ve
şöyle diyecekler;
24. "Sabırla güçlüklere göğüs
gerdiğiniz için size selam olsun." Dünya yurdunun sonu ne güzeldir.
25. Allah'a verdikleri sözü kuvvetle
pekiştirdikten sonra bozanlar, Allah'ın riayet
edilmesini emrettiği şeyleri terk edenler ve yeryüzünde fesat çıkaranlar; işte
lanet onlar içindir ve kötü yurt onlarındır.
26. Allah layık gördüğüne rızkını
bollaştırır da daraltır da. Rızkı bollaştırılanlar iğreti dünya hayatıyla
sevinip şımardılar. Oysa ahiret hayatının yanında dünya hayatı; küçük bir
geçimlikten başka bir şey değildir.
27. İnkâr edenler: "Yaratıp, Besleyip
doyuran, Yönlendiren Kudret'inden ona bir ayet indirilmeli değil
miydi?" diyorlar. De ki:
"Allah müstehak gördüğünü saptırır ve kendisine yöneleni de doğru yola
iletir.”
28. Böyleleri inanan ve Allah'ı anmakla
gönülleri huzur bulan kimselerdir. Gözünüzü açın! Gönüller yalnız Allah'ı
anmakla huzur bulur.
29. Onlar iman eden, kalpleri Allah'ı
anmakla huzur bulanlardır. İşte mutluluk
ve güzel gelecek onlarındır.
30. İşte seni böylece, kendilerinden önce
nice ümmetlerin gelip geçtiği bir ümmet içinde resul kıldık ki, kendilerine
sana vahiy ettiğimizi okuyasın. Çünkü onlar “Herkese bağış ve bereketinin tüm nimetlerini
ayırım yapmadan sunan Kudret”e, kitabına, ortaya koyduğu anlamlara, değerlere
ve kurallarına karşı çıkıyorlar. De ki: "O'dur benim Yaratıp, Besleyip
doyuran, Yönlendiren Kudret'im. İlah yok O'ndan başka. O'na güvendim ben.
Yüzümü O'na döndüm.”
31.
Kendisiyle, dağların yürütüldüğü yahut yerkürenin parçalandığı yahut ölülerin
diriltildiği bir Kur’an mı olsaydı! Hayır, iş ve oluşun tümü Allah'ındır. İman
edenler hala anlamadılar mı ki Allah layık görseydi, bütün insanları doğru yola
iletirdi. İnkâr edenlere gelince, sanayi
olarak ürettiklerinin sonucu olarak başlarına bela gelmeye devam edecek yahut
yurtlarının yakınına konacak. Bu Allah'ın vaadi gelinceye kadar böyle sürüp
gidecektir. Allah sözünden caymaz.
32. Senden önceki peygamberlerle de alay
edildi de inkâr edenlere bir süre verdim, sonra onları yakaladım. Cezam
nasılmış gördüler.
33. Peki, her benliğin yaptığı işin
başında duran Allah'la, ortak koştukları bir mi? De ki: "Onları
isimlendirin. Yoksa siz Allah'a bilmediği bir şeyi mi haber veriyorsunuz? Yoksa
anlamsız bir laf mı ediyorsunuz? " Hayır, Kitabın, ortaya koyduğu
anlamlar, değerler ve kuralların karşısında yer alanlara, tuzakları süslü
gösterildi de yoldan döndürüldüler. Allah her kimi şaşırtırsa, ona kılavuzluk edecek
yoktur.
34. Dünya hayatında onlara sadece bir azap
vardır. Ahiret azabı ise daha şiddetlidir. Onları Allah'tan koruyacak kimse de
yoktur.
35. Sakınma sahiplerine vaat edilen
cennetin özelliği: Onun zemininden ırmaklar akar. Yemişleri ve gölgesi süreklidir.
İşte bu sakınanların sonudur. Kitabın, ortaya koyduğu anlamlar, değerler ve
kuralların karşısında yer alanların sonu ise ateştir.
36. Kendilerine kitap verdiğimiz kimseler,
sana indirilene sevinirler. Fakat
guruplardan onun bir kısmını inkâr eden de vardır. De ki: "Bana, sadece
Allah'a kulluk etmem ve O'na ortak koşmamamla emrolundum. Ben yalnız O'na
çağırıyorum ve dönüş de yalnız O'nadır.
37. Ve böylece biz onu arapça bir hüküm
olarak indirdik. Eğer sana gelen bu ilimden sonra, onların arzularına uyarsan,
işte o zaman Allah'ın dostluğu ve de koruması biter.
38. And olsun senden önce de peygamberler
gönderdik ve onlara da eşler ve çocuklar verdik. Allah'ın izni olmadan hiç bir
peygamber için ayet getirme imkânı yoktur. Her dönemin bir kitabı vardır.
39. Allah layık gördüğünü siler, layık
gördüğünü sabit bırakır. Bütün kitapların aslı onun yanındadır.
40. Biz onlara vadettiğimizin bir kısmını
sana göstersek de veya seni öldürsek de sana ancak tebliğ etmek düşer. Hesap
yalnız bize aittir.
41. Bizim yeryüzüne gelip, onu
yokladığımızı görmüyorlar mı? Allah karar verir. O'nun kararını engelleyecek
kimse yoktur. Ve O hesabı çabuk görendir.
42. Onlardan öncekilerde türlü türlü plan
yapmışlardı; hâlbuki bütün planlar Allah'a aittir. Çünkü O, herkesin ne yapıp
ettiğini bilir. Kitabın, ortaya koyduğu anlamlar, değerler ve kuralların
karşısında yer alanlar bu dünyanın sonunun nereye varacağını yakında
bileceklerdir!
43. Gerçeklerin üzerini örtenler:
"Sen gönderilmiş bir elçi değilsin." diyorlar. De ki: "Benimle
sizin aranızda tanık olarak Allah, bir de yanında kitap bilgisi bulunanlar
yeter!
014
İBRAHİM/İbrahim
peygamber-İBRAHİM
Sevgi
ve merhameti sonsuz olan Allah’ın adıyla.
1.Elif, Lam, Ra. İşte bu, Yaratıp, Besleyip doyuran,
Yönlendiren Kudretinin izniyle insanları karanlıklardan aydınlığa, övgüye
layık, çok yüce olan Allah'ın yoluna çıkarman için sana indirdiğimiz bir
Kitap’tır.
2. O Allah ki göklerde ve yerde ne varsa hepsi
O'nundur. Şiddetli azaptan dolayı kitabın, ortaya koyduğu anlamlar, değerler ve
kuralların karşısında yer alanların vay haline.
3. Dünya hayatını ahirete tercih edenler,
Allah yolundan alıkoyanlar ve onu çarpıtmak isteyenler var ya, işte onlar derin
bir sapıklık içindedirler.
4. Onlara iyice açıklasın diye her
peygamberi yalnız kendi kavminin diliyle gönderdik. Artık kim sapıklığı isterse
Allah onu yüzüstü bırakır, kim de doğru yola yönelirse onu doğru yola iletir.
Çünkü O', çok güçlüdür, çok bilgedir.
5. And olsun ki Musa'ya da: Kavmini
karanlıklardan aydınlığa çıkar ve onlara Allah'ın günlerini hatırlat, diye
ayetlerimizle gönderdik. Şüphesiz ki bunda çok sabırlı, çok şükreden herkes
için ibretler vardır.
6. Hani Musa kavmine demişti ki:
"Allah'ın üzerinizdeki nimetini hatırlayın. Çünkü O' sizi işkencenin en
kötüsüne sürükleyen ve oğullarınızı kesip kadınlarınızı bırakmakta olan Firavun
ailesinden kurtardı. İşte bu size anlatılanlarda, Yaratıp, Besleyip doyuran,
Yönlendiren Kudret'inizden büyük bir sınav vardır.”
7. "Hatırlayın ki Yaratıp, Besleyip
doyuran, Yönlendiren Kudret'iniz size; eğer şükrederseniz, elbette size
nimetimi artıracağım ve eğer nankörlük ederseniz hiç şüphesiz azabım çok
şiddetlidir!" diye bildirmişti.
8. Yine Musa demişti ki: "Eğer siz ve
yeryüzünde olanların hepsi nankörlük etseniz, bilin ki Allah gerçekten
zengindir, övülmeye layıktır.”
9. Sizden öncekilerin, Nuh, Ad ve Semud
kavimlerinin ve onlardan sonrakilerin haberleri size gelmedi mi? Onları
Allah'tan başkası bilmez. Peygamberleri kendilerine ayetler getirdi de onlar,
ellerini peygamberlerin ağızlarına bastılar ve dediler ki: “Biz size
gönderilene inanmayız ve bizi kendisine çağırdığınız şeye karşı derin bir kuşku
içindeyiz.
10. Peygamberleri dedi ki: "Gökleri
ve yeri yaratan Allah hakkında şüphe mi ediyorsunuz? Hâlbuki O' sizin
günahlarınızdan bir kısmını bağışlamak ve sizi muayyen bir vakte kadar yaşatmak
için çağırıyor. Onlar dediler ki: "Siz de bizim gibi insandan başka bir
şey değilsiniz. Siz bizi atalarımızın tapmış olduğu şeylerden döndürmek
istiyorsunuz. Öyleyse bize apaçık bir
ayet getirin.”
11. Peygamberleri onlara dediler ki:
"Evet biz sizin gibi insandan başka bir şey değiliz. Fakat Allah nimetini
kullarından layık gördüğüne lütfeder. Allah'ın izni olmadan bizim size bir ayet
getirmemize imkân yoktur. Kitabın ortaya koyduğu anlamlar, değerler ve kurallar
bütününü içtenlikle benimseyenler ancak Allah'a dayanıp güvensinler.”
12. "Hem bize yollarımızı göstermiş
olduğu halde, ne diye biz Allah'a dayanıp güvenmeyelim? Sizin bize verdiğiniz
eziyete elbette katlanacağız. Allah'a dayanıp güvenenler yalnız Allah'a dayanıp
güvenmekte sebat etsinler.”
13. Kitabın, ortaya koyduğu anlamlar,
değerler ve kuralların karşısında yer almış olanlar peygambere dediler ki:
"Elbette sizi ya yurdumuzdan çıkaracağız, ya da mutlaka dinimize
döneceksiniz!" Yaratıp, Besleyip doyuran, Yönlendiren Kudret'leri de
onlara : "Zalimleri mutlaka helak edeceğiz " diye vahiy etti.
14. "Ve! Onlar yok olup gittikten
sonra sizi mutlaka yeryüzüne yerleştireceğiz. İşte bu sözüm, makamımdan korkan
ve tehdidimden sakınan kimseleredir."
15. Elçiler Allah'tan zafer istediler. Her
inatçı zorba da kayba uğradı,
16. Ardından da cehennem vardır; kendisine
irinli su içirilecektir.
17. Yutkunmaya çalışacak, fakat boğazından
geçmeyecek ve ona her yandan ölüm gelecek, fakat bir türlü ölmeyecek.
Arkasından da şiddetli bir azap vardır.
18. Yaratıp, Besleyip doyuran, Yönlendiren
Kudretini inkâr edenlerin durumu şöyledir: Onların amelleri, fırtınalı bir
günde, rüzgârın şiddetle savurduğu küle benzer. Kazandıklarından hiç bir şey
elde edemezler. İşte bu yoldan çıkmışlığın ta kendisidir.
19. Allah'ın gökleri ve yeri hak ile
yarattığını görmedin mi? O dilerse sizi kaldırıp yepyeni bir halk getirir.
20. Bu Allah'a güç değildir.
21. O gün hepsi Allah'ın huzuruna çıkacak
ve zayıflar o büyüklük taslayanlara diyecekler ki :"Biz sizin
tabilerinizdik. Şimdi siz, Allah' ın azabından her hangi bir şeyi savabilir
misiniz? "Onlar da diyecekler ki: "Allah bizi doğru yola erdirseydi
biz de sizi doğru yola iletirdik. Şimdi sızlansak da sabretsek de birdir. Çünkü
bizim için sığınacak bir yer yoktur.”
22. İş bitirilince, şeytan diyecek ki:
"Şüphesiz Allah size gerçek olanı vaat etti, ben de size vaat ettim ama
size yalancı çıktım. Zaten benim size karşı bir gücüm yoktu. Ben sadece sizi
çağırdım, siz de benim davetime hemen koştunuz. O halde beni yermeyin,
kendinizi yerin. Artık ne ben sizi kurtarabilirim, ne de siz beni
kurtarabilirsiniz! Kuşkusuz daha önce ben, beni ortak koşmanızı
reddettim." Şüphesiz zalimler için elem verici azap vardır.
23. İman edip de iyi iş yapanlar, Yaratıp,
Besleyip doyuran, Yönlendiren Kudret'lerinin izniyle içinde ebedi kalacakları
ve zemininden ırmaklar akan cennetlere sokulacaklar. Orada birbirlerine
"sağlık ve mutluluk" isteklerinde bulunacaklar.
24. Görmedin mi Allah nasıl bir misal
getirdi? "Güzel bir söz, kökü sabit, dalları gökte olan güzel bir ağaca
benzer."
25. Yaratıp, Besleyip doyuran, Yönlendiren
Kudretinin izniyle o ağaç her zaman yemişini verir. Öğüt alsınlar diye Allah
insanlara misaller getirir.
26. Kötü bir sözün misali: "Gövdesi
yerden koparılmış, o yüzden ayakta durma imkanı olmayan bir ağaca benzer."
27. Allah sağlam sözle inananları, dünya
hayatında da, ahirette de sapa sağlam tutar. Zalimleri ise Allah saptırır.
Allah layık gördüğünü yapar.
28. Allah'ın nimetine nankörlükle karşılık
veren ve sonunda halklarını helak yurduna sürükleyenleri görmedin mi?
29. Onlar cehenneme girecekler. O ne kötü
karargâhtır!
30. Allah yolundan saptırmak için O'na
ortaklar koştular. De ki: "Yaşayın! Çünkü dönüşünüz ateşedir.”
31. İman eden kullarıma söyle: "Destekleşme/dayanışmayı
dosdoğru yapsınlar, kendisinde ne alış veriş, ne de dostluk bulunan bir gün
gelmesinden önce, kendilerine verdiğimiz rızıklardan gizli-açık destekleşme ve
yardımlaşma için harcasınlar.
32. Allah O'dur ki, gökleri ve yeri
yarattı, gökten suyu indirip onunla rızık olarak size türlü meyveler çıkardı;
izni ile denizde yüzüp gitmeleri için gemileri emrinize verdi; nehirleri de
sizin için akıttı.
33. Düzenli seyreden güneşi ve ayı size
faydalı kıldı; geceyi ve gündüzü de istifadenize verdi.
34. O size istediğiniz her şeyden verdi.
Allah'ın nimetini sayacak olsanız
sayamazsınız. Doğrusu insan çok zalim, çok nankördür.
35. Hatırla ki İbrahim şöyle demişti:
"Yaratıp, Besleyip doyuran, Yönlendiren Kudretim bu şehri emniyetli kıl,
beni ve oğullarımı otorite, güç, paraya tapmaktan uzak tut.”
36. "Yaratıp, Besleyip doyuran,
Yönlendiren Kudretim, çünkü otorite, güç, para, insanlardan birçoğunun
sapmasına sebep oldular. Şimdi kim bana uyarsa o bendendir. Kim de bana karşı
gelirse, artık sen gerçekten çok bağışlayan, pek esirgeyensin.”
37. "Ey Yaratıp, Besleyip doyuran,
Yönlendiren Kudretimiz! Ben çocuklarımdan bir kısmını senin kutsal evinin
yanındaki, ziraata elverişsiz vadiye yerleştirdim ki. Birbirlerine yardım ve
destekte bulunsunlar. Artık sen de insanlardan bir kısmının gönüllerini
onlardan hoşlanır yap ve meyvelerden bunlara rızık ver! Umulur ki bu nimetlere
şükrederler!”
38. "Ey Yaratıp, Besleyip doyuran,
Yönlendiren Kudret'imiz! Şüphesiz ki sen bizim gizleyeceğimizi de
açıklayacağımızı da bilirsin. Çünkü ne yerde ne de gökte hiç bir şey Allah'a
gizli kalmaz.”
39. "İhtiyar halimde bana İsmail'i ve
İshak'ı lütfeden Allah'a hamdolsun! Şüphesiz Yaratıp, Besleyip doyuran,
Yönlendiren Kudretim duayı işitendir.”
40. "Ey Yaratıp, Besleyip doyuran,
Yönlendiren Kudretim! Beni ve soyumdan gelecekleri destekleşme/dayanışma içinde
olanlardan eyle! Ey Yaratıp, Besleyip doyuran, Yönlendiren Kudret'imiz! Duamı
kabul et!”
41. "Ey Yaratıp, Besleyip doyuran,
Yönlendiren Kudret'imiz! Hesabın görüleceği gün beni, ana-babamı ve kitabın
ortaya koyduğu anlamlar, değerler ve kurallar bütününü içtenlikle
benimseyenleri bağışla!”
42. Sakın Allah'ı zalimlerin
yaptıklarından habersiz sanma! Ancak Allah onları, korkudan gözlerin dışarı
fırlayacağı bir güne erteliyor,
43. Zihinleri bomboş olarak kendilerine
bile bakamaz durumda, gözleri göğe dikilmiş bir vaziyette koşarlar,
44. Kendilerine azabın geleceği gün
hakkında insanları uyar. Bu yüzden zalimler şöyle derler: "Ey Yaratıp,
Besleyip doyuran, Yönlendiren Kudret'imiz! Yakın bir müddete kadar bize mühlet
ver de senin davetine uyalım ve peygamberlere tabi olalım." Onlara denilir ki: "Daha önce, sizin
için bir çöküş ve bitiş olmadığına, yemin etmemiş miydiniz?”
45. "Kendilerine zulmedenlerin
yurtlarında oturuyordunuz. Onlara nasıl muamele ettiğimiz size apaçık belli
oldu. Ve size misaller de verdik.”
46. Hilelerinin cezası Allah katında iken,
onlar, tuzaklarını kurmuşlardı. Hâlbuki onların hileleriyle dağlar yerinden
gidecek değildi!
47. O halde sakın Allah'ın peygamberlerine
verdiği sözden cayacağını sanma! Çünkü Allah Çok güçlüdür, kimsenin yaptığını
yanına bırakmaz.
48. O gün yerküre başka bir yerküreye
dönüştürülür. Gökler de öyle. Hepsi o Tek ve Karşı konulmaz Güce Sahip olan
Allah'ın huzurunda dikilir.
49. O gün günahkârları zincire vurulmuş
olduğunu görürsün.
50. Onların gömlekleri katrandandır,
yüzlerini de ateş bürümektedir.
51. Çünkü Allah, her benliği kendi
kazandığıyla karşı karşıya getirecektir. Allah, hesabı çok çabuk görür.
52. İşte bu, kendisiyle uyarılsınlar,
Allah'ın ancak bir tek tanrı olduğunu bilsinler ve akıl sahipleri iyice düşünüp
ibret alsınlar diye insanlara bir bildiridir.
015
HİCR
HALKI/Bir topluluğun adı-HİCR
Sevgi
ve merhameti sonsuz olan Allah’ın adıyla.
1. Elif, Lam, Ra. Bunlar Kitap’ın ve
apaçık olan Kur’an'ın ayetleridir.
2. Bir gün gelecek kitabın, ortaya koyduğu
anlamlar, değerler ve kuralların karşısında yer alanlar keşke kitabın, ortaya
koyduğu anlamlar, değerler ve kurallarına uysaydık diyecekler.
3. Onları bırak; yesinler, zevk alsınlar;
ümit onları avundursun, fakat ilerde öğrenecekler.
4. Biz hiç bir ülkeyi doğal yazgısını
tamamlamadan yok etmeyiz.
5. Hiçbir toplum kendi süresini öne de
alamaz, geciktiremez de.
6. Onlar, "Ey kendisine Kitap
indirilen kimse! Sen mutlaka delisin”.
7. "Doğrulardan isen melekleri kendine
şahit olarak getirsene" dediler.
8. Biz melekleri ancak gerekince
indiririz. O takdirde de ceza görecekler asla ertelenmezler.
9. Doğrusu mesajı Biz indirdik, onun
koruyucusu da elbette biziz.
10. Ey Muhammed! And olsun ki, senden önce
çeşitli ümmetlere peygamber göndermiştik.
11. Onlara gelen her peygamberi alaya
alıyorlardı.
12. Biz o mesaja, günaha batmışların
gönüllerinde böyle bir yol veririz.
13. Ona inanmazlar. Oysa kendilerinden
öncekilerin davranış ve akıbetleri gözlerinin önünden geçmiştir.
14. Onlara gökten bir kapı açsak da,
oradan yükseliyor olsalardı,
15. Kesinlikle şöyle derlerdi ”Gözlerimiz
döndü, biz herhalde büyülendik”
16. And olsun ki, gökte burçlar meydana
getirdik, onları bakanlar için donattık.
17. Onları, kovulmuş her şeytandan
koruduk.
18. Fakat kulak hırsızlığı yapan olursa,
apaçık görülebilen bir ateş onu kovalar.
19. Yeri yaydık, oraya sabit dağlar
yerleştirdik, orada her şeyi bir ölçüye göre bitirdik.
20. Orada sizin ve rızk veremeyeceğiniz
kimseler için geçimlikler meydana getirdik.
21. Hazinesi bizim katımızda olmayan
hiçbir şey yoktur. Biz onu ancak belli bir ölçüye göre indiririz.
22. Rüzgârları aşılayıcı olarak gönderdik
de yukarıdan su indirdik ve sizi onunla suladık. Yoksa siz onu toplayamazdınız.
23. Doğrusu dirilten ve öldürten biziz;
hepsinin gerisinde de biz kalırız.
24. And olsun ki, sizden önce geçenleri
biliriz; ant olsun ki, geri kalanları da biliriz.
25. Doğrusu Yaratıp, Besleyip doyuran,
Yönlendiren Kudret’in onları toplayacaktır. Şüphesiz O Hâkim'dir Her şeyi
Bilendir.
26. And olsun ki, insanı balçıktan,
işlenebilen kara topraktan yarattık.
27. Cinleri de, daha önce, alevli ateşten
yarattık.
28-29. Yaratıp, Besleyip doyuran,
Yönlendiren Kudret'in meleklere: "Ben, balçıktan, işlenebilen kara
topraktan bir insan yaratacağım. Onu yapıp ruhumdan üflediğimde ona secdeye
kapanın" demişti.
30-31. Bunun üzerine, İblis'in dışında
bütün melekler hemen secde ettiler. O, secde edenlerle beraber olmaktan
çekindi.
32. Allah: "Ey İblis! Seni secde
edenlerle beraber olmaktan alıkoyan nedir? "dedi.
33. "Balçıktan, işlenebilen kara
topraktan yarattığın insana secde edemem" dedi.
34-35. "Öyleyse defol oradan, sen
artık kovulmuş birisin. Doğrusu hesap gününe kadar lanet sanadır" dedi.
36. "Yaratıp, Besleyip doyuran,
Yönlendiren Kudret’im! Beni hiç olmazsa, tekrar dirilecekleri güne kadar
ertele" dedi.
37-38. Allah: "Sen bilinen gün gelene
kadar erteye bırakılanlardansın" dedi.
39-40. "Yaratıp, Besleyip doyuran,
Yönlendiren Kudret'im! Beni saptırdığın için, and olsun ki fenalıkları onlara
güzel göstereceğim. Halis kıldığın kulların bir yana, onların hepsini
saptıracağım" dedi.
41-42. Allah şöyle dedi: "Benim
taahhüt ettiğim dosdoğru yol şudur ki: Kullarımın üzerinde senin bir nüfuzun
olamaz. Ancak sana uyan sapıklar bunun dışındadır”.
43. "Cehennem onların hepsinin
toplanacağı yerdir”.
44. O cehennemin yedi kapısı olup, her
kapıdan onların girecekleri ayrılmış bir kısım vardır.
45. Allah'a karşı gelmekten sakınanlar
ise, cennetlerde, pınar başlarındadırlar.
46. Oraya güven içinde, esenlikle girin!
47. Biz onların gönüllerinde olan kini
çıkardık; artık onlar sedirler üzerinde karşılıklı oturan kardeştirler.
48. Onlar orada bir yorgunluk
hissetmezler. Oradan çıkarılacak da değillerdir.
49-50. Ey Muhammed! Kullarıma benim
bağışlayan, merhamet eden olduğumu, azabımın can yakıcı bir azab olduğunu haber
ver.
51. Onlara İbrahim'in konuklarını anlat.
52-53. İbrahim'in yanına girip selam
vermişlerdi. O: "Doğrusu biz sizden korkuyoruz" demişti de:
"Korkma, biz sana, bilgin bir oğlun olacağını müjdelemeye geldik"
demişlerdi.
54. "Ben kocamışken müjde mi
veriyorsunuz? Neye dayanarak müjdeliyorsunuz?" deyince,
55. "Seni gerçekten müjdeliyoruz,
umutsuzlardan olma"demişlerdi.
56-57. "Zaten sapıklardan başka kim
Yaratıp, Besleyip doyuran, Yönlendiren Kudret’inin rahmetinden umudunu
keser!" diyerek sormuştu: "Ey elçiler! İşiniz nedir?”
58-60. Şöyle cevap vermişlerdi: "Biz
şüphesiz bir millete gönderildik. Lut'un ailesi bunun dışındadır. Karısı hariç
hepsini kurtaracağız. Karısının geride kalanlardan olmasını gerekli bulduk”.
61-62. Elçiler Lut'un ailesine gelince
Lut: "Doğrusu siz tanınmamış kimselersiniz"dedi.
63-65. "Biz sana sadece şüphe edip
durdukları azabı getirdik. Sana gerçekle geldik. Biz doğru söylemekteyiz.
Artık, geceleyin bir ara, aileni yola çıkar, sende arkalarından git; hiç
biriniz arkaya bakmasın, emrolunduğunuz yere doğru yürüyün" dediler.
66. Böylece Lut'a bunların sonlarının
kesilmiş olarak sabahı edeceklerini bildirdik.
67. Şehir halkı sevinerek geldiler.
68-69. Lut: "Bunlar benim
konuklarımdır, onlara karşı beni mahcup etmeyin, Allah'tan korkun, beni rezil
etmeyin" dedi.
70. "Biz sana misafir kabul etmeyi
yasak etmemiş miydik?" dediler.
71. Lut: "Alacaksanız, işte, benim
kızlarım" dedi.
72. Ey Muhammed! Senin hayatına ant olsun ki,
onlar sarhoşlukları içinde bocalayıp duruyorlardı.
73.Tanyeri ağarırken, çığlık onları
yakalayıverdi.
74. Memleketlerini alt üst ettik,
üzerlerine sert taş yağdırdık.
75. Bunda, görebilen insanlar için, ibret
vardır.
76. O şehirler işlek yollar üzerinde hala
durmaktadır.
77. Bunda inananlar için ibret vardır.
78. Eyke halkı da şüphesiz zalim
kimselerdi.
79. Bunun için onlardan da öç aldık. Hala
her iki memleket de işlek bir yol üzerindedir.
80. And olsun ki, Hicr halkı peygamberi
yalanlamışlardı.
81. Onlara ayetlerimizi verdiğimiz halde,
yüz çevirmişlerdi.
82. Dağlarda, güven içinde olarak evler
yontuyorlardı.
83. Sabaha karşı çığlık onları
yakalayıverdi.
84. Yaptıkları kendilerine bir fayda
sağlamadı.
85. Biz, gökleri, yeri ve her ikisi
arasında bulunanları gereğince yarattık. Ayağa kalkış günü şüphesiz gelecektir.
O halde yumuşak ve iyi davran.
86. Doğrusu Yaratan ve Bilen ancak
Yaratıp, Besleyip doyuran, Yönlendiren Kudret’indir.
87. And olsun ki, sana daima tekrarlanan
yedi ayeti ve büyük Kur’anı verdik.
88. Kitabın, ortaya koyduğu anlamlar,
değerler ve kuralların karşısında yer alanların içindeki bazı kimselere
verdiğimiz kat kat servete gözünü dikme; onlara üzülme; insanları kanatların
altına al.
89. De ki: "doğrusu ben apaçık bir
uyarıcıyım”.
90. Aynı şekilde o bölücülere de.
91. Onlar ki Kur’anı falcılık aracı
yaptılar.
92. Yaratıp, Besleyip doyuran, Yönlendiren
Kudret'ine yemin olsun ki Biz onları sorumlu tutacağız,
93. Yaptıklarından.
94. Ey Muhammed! Artık sana buyrulanı
açıkça ortaya koy, otorite, güç, paraya tapanlara aldırış etme.
95. Allah'la beraber başka bir tanrının
bulunduğunu kabul eden alaycılara karşı şüphesiz biz sana kâfiyiz.
96. Yakında ne olduğunu öğrenecekler.
97. And olsun ki, söyledikleri şeylerden,
senin gönlünün daraldığını biliyoruz.
98. Yaratıp, Besleyip doyuran, Yönlendiren
Kudret’ini hamd ile an, secde edenlerden ol ve
99. Ölünceye kadar Yaratıp, Besleyip
doyuran, Yönlendiren Kudret’ine kulluk et.
016
BAL
ARISI/Bal arısı-NAHL
Sevgi
ve merhameti sonsuz olan Allah’ın adıyla.
1.Allah'ın buyruğu geldi. Onun için acele
etmeyin. Allah, ortak koştukları şeylerden arınmıştır, onlardan yücedir.
2. Allah kullarından layık gördüğüne
buyruğunu vahyeden melekleri indirerek şöyle der: "Benden başka tanrı
yoktur, Benden sakının “.
3. Gökleri ve yeri gereğince yaratmıştır.
Onların eş koştukları şeylerden Yücedir.
4. İnsanı bir damla sudan yaratmıştır.
Zamanla o, açık bir hasım olur!
5. Hayvanları da yaratmıştır. Onlarda
sizi ısıtacak şeyler ve birçok faydalar vardır. Onların etlerini de yersiniz.
6. Onları getirirken de, gönderirken de
bir güzellik vardır onlarda sizin için.
7. Kendi kendinize zor varacağınız
memleketlere, yüklerinizi taşırlar. Doğrusu Yaratıp, Besleyip doyuran,
Yönlendiren Kudret'iniz Acıyıp
Esirgeyicidir, Merhametlidir.
8. Sizin için atları, katırları ve
merkepleri binek ve süs hayvanı olarak yaratmıştır. Bilmediğiniz daha nice
şeyleri de yaratır.
9. Yolun doğrusunu göstermek Allah'a
aittir. Çünkü doğru yoldan sapan da vardır. Allah dileseydi hepinizi doğru yola
iletirdi.
10. Yukarıdan size suyu indiren O'dur. Ondan
içersiniz, onunla biten bitkilerle,
hayvanlarınızı otlatırsınız .
11. Allah onunla, size ekinler, zeytin ve
hurma ağaçları üzümler ve her türlü ürünü yetiştirir. Düşünen kimseler için
bunlarda ayetler vardır.
12. Geceyi gündüzü, güneşi ay'ı sizin
buyruğunuza vermiştir. Yıldızlar da O'nun buyruğuna boyun eğmiştir. Bunlarda,
aklını kullanan kimseler için ayetler vardır.
13. Yeryüzünde rengârenk şeyleri de sizin
için yaratmıştır. Bunlarda, öğüt alan kimseler için ayetler vardır.
14. Taze et yemeniz, giydiğiniz süsleri
edinmeniz ve Allah'ın bol nimetinden faydalanmanız için denize boyun eğdiren
O'dur. Gemilerin onu yara yara gittiğini görürsünüz. Artık belki şükredersiniz.
15. Sarsılmayasınız diye yeryüzünde sabit
dağlar, nehirler ve yollar meydana
getirmiştir. Belki yolunuzu bulursunuz diye;
16.
nice işaretler koydu. Onlar yıldızlarla da yollarını bulurlar.
17. Hiç düşünmüyor musunuz? Yaratan'la,
yaratamayan benzerler mi? İbret almaz mısınız?
18. Allah'ın verdiği nimetleri sayacak
olsanız bitiremezsiniz; doğrusu Allah bağışlar, merhamet eder.
19. Allah, gizlediklerinizi de açığa
vurduklarınızı da bilir.
20. Allah'ı bırakıp taptıkları şeyler,
hiçbir şey yaratamazlar; esasen kendileri yaratılmaktadır.
21. Cansız, ölüdürler. Ne zaman
diriltileceklerini de fark edemezler.
22. Tanrınız tek bir Tanrı’dır. Ahrete
inanmayanların kalpleri bunu inkâr eder, onlar büyüklük taslarlar.
23. Allah'ın onları gizlediklerini de,
açığa vurduklarını da bildiğinde şüphe yoktur. O, büyüklük taslayanları sevmez.
24. Onlara : "Yaratıp, Besleyip
doyuran, Yönlendiren Kudret'iniz ne indirdi?" diye sorulsa :
"Öncekilerin masalları" derler.
25. Böylece ayağa kalkış günü kendi
günahlarını tam olarak, bilmeden saptırdıkları kimselerin günahlarını kısmen
yüklenirler. Dikkat edin, yüklendikleri yük ne kötüdür!
26. Onlardan öncekiler düzen kurmuşlardı.
Bunun üzerine Allah, binaların temelini çökertti de tavanları başlarına
yıkıldı. Azab, onlara fark etmedikleri şekilde geldi.
27. Sonra ayağa kalkış günü onları rezil
eder ve :"Haklarında tartıştığınız Benim ortaklarım nerede?" der.
İlim sahipleri şöyle derler: "Doğrusu bugün inkârcılara rezillik ve
iğrençlik vardır.
28. Melekler kendilerine yazık etmiş kimselerin
canlarını alırken Onlar; "Biz hiçbir kötülük yapmıyorduk " diyerek
teslim olurlar. Hayır; öyle değil; doğrusu Allah onların yaptığını bilmektedir.
29. Temelli kalacağınız cehennemin
kapılarından girin. Büyüklenenlerin durağı ne kötüdür!
30. Sakınan kimselere, "Yaratıp,
Besleyip doyuran, Yönlendiren Kudret'iniz ne indirdi" denince,
"iyilik" derler. Bu dünyada iyi davrananlara iyilik vardır. Ahiret
yurdu ise daha iyidir. Sakınanların yurdu ne güzeldir!
31. Altlarından ırmaklar akan And
cennetlerine girerler. Orada, diledikleri kendilerine verilir. Allah
sakınanları böylece mükâfatlandırır.
32. Melekler onların canını hoş bir
şekilde alırken : " Selam size; yaptıklarınıza karşılık haydi cennete
girin " derler.
33. Kitabın, ortaya koyduğu anlamlar,
değerler ve kuralların karşısında yer alanlar kendilerine yalnız meleklerin
görünmesini veya Yaratıp, Besleyip doyuran, Yönlendiren Kudret'inin buyruğunun
gelmesini mi bekliyorlar? Onlardan öncekiler de böyle yapmışlardı. Allah onlara
zulmetmemişti, ama onlar kendilerine yazık ediyorlardı.
34. Bu yüzden, işledikleri kötülüklere
uğradılar ve alay ettikleri şey onları kuşattı.
35. Allah'a eş koşanlar: "Allah
dileseydi O'ndan başka hiçbir şeye ne biz ve nede babalarımız tapardı. O'nun
buyruğu olmaksızın hiçbir şeyi haram kılmazdık " dediler. Kendilerinden
öncekiler de böyle yapmıştı. Peygamberlere apaçık tebliğden başka ne vazife
düşer?
36. And olsun ki, her ümmete:
"Allah'a kulluk edin, azdırıcılardan kaçının diyen peygamber
göndermişizdir. Allah içlerinden kimini doğru yola eriştirdi, kimi de sapıklığı
hak etti. Yeryüzünde gezin; peygamberleri yalanlayanların sonlarının nasıl
olduğunu görün.
37. Ey Muhammed! Onların doğru yolda
olmalarına ne kadar özensen, yine de Allah, saptırdığını doğru yola iletmez.
Onların yardımcıları da olmaz.
38. Yeminlerinin bütün gücüyle "Allah
ölen kimseyi diriltmez." diye Allah'a yemin ederler. Hayır, öyle değil. Öleni diriltmek, O'nun
üzerinde hak bir vaattir, fakat insanların çoğu bunun bilincinde değildir.
39. Diriltecek ki, onlara, ihtilafa
düştükleri şeyi açık-seçik göstersin ve Kitabın, ortaya koyduğu anlamlar,
değerler ve kuralların karşısında yer alanlar kendilerinin yalancılar olduğunu
bilsinler.
40. Bir şeyin olmasını istediğimiz zaman
sadece "Ol" deriz. Hemen olur.
41. Haksızlığa uğratılmalarından sonra,
Allah yolunda hicret eden kimseleri, and olsun ki, dünyada güzel bir yere
yerleştiririz. Ahiret ödülü ise daha büyüktür, keşke bilseler!
42. Onlar sabreden ve yalnız Yaratıp,
Besleyip doyuran, Yönlendiren Kudret'lerine güvenen kimselerdir.
43. Ey Muhammed! Doğrusu senden öncede
kendilerine vahyettiğimiz bir takım
adamlar gönderdik. Bilmiyorsanız kitap ehline sorun,
44. Kitaplar ve belgelerle. Sana da,
insanlara gönderileni açıklayasın diye Kur' an'ı indirdik. Belki düşünürler.
45. Ya şu kötü işler düzenleyenler,
Allah'ın kendilerini yere batırmasından yahut fark etmedikleri bir yerden
onlara azabın gelmesinden güvende midirler?
46. Veya hareket halinde iken onlara
azabın gelmesinden güvende midirler,
47. Ya da yok olmak endişesinde iken?
Doğrusu Yaratıp, Besleyip doyuran, Yönlendiren Kudret'in Şefkatlidir,
Merhametlidir.
48.
Görmüyorlar mı? Allah'ın yarattığı şeylerin gölgeleri sağ ve sollarından
boyun eğerek, Allah'a secde ederek
dönüyor.
49. Göklerde ve yerde bulunan her canlı ve
melekler, büyüklük taslamadan Allah'a secde ederler.
50. Üstlerinde olan Yaratıp, Besleyip
doyuran, Yönlendiren Kudret'lerinden korkarlar ve emir olundukları şeyleri
yaparlar.
51. Allah,"İki tanrı edinmeyin, O'
ancak bir tek Tanrı'dır. Yalnız Ben'den korkun"dedi.
52.Göklerde ve yerde ne varsa O'nundur.
Dinde sürekli olarak O'nundur. Allah'tan
başkasından mı sakınıyorsunuz?
53. Size gelen her nimet Allah'tandır.
Sonra, bir sıkıntıya uğradığınızda yalnız O'na sığınırsınız.
54.
Sıkıntılarınızı giderince de, içinizden bazıları Yaratıp, Besleyip
doyuran, Yönlendiren Kudret'lerine eş koşarlar.
55. Kendilerine verdiğimize nankörlük
ederek. Geçinin bakalım yakında öğreneceksiniz.
56. Kendilerine verdiğimiz rızıktan,
onların ne olduğu bilinmeyen otorite, güç, para için, pay ayırırlar. Allah'a
and olsun ki, uydurup durduğunuz şeylerden elbette sorguya çekileceksiniz.
57. Kendilerine, istedikleri erkek
çocukları alıp, kızları da Allah'a malediyorlar. O bundan münezzehtir.
58. Aralarından birine bir kızı olduğunu
müjdelediği zaman içi gamla dolarak yüzü simsiyah kesilir.
59. Kendisine verilen kötü müjde yüzünden,
halktan gizlemeye çalışır; onu utana
utana tutsun mu, yoksa toprağa mı gömsün? Ne kötü hükmediyorlar!
60. Ahrete inanmayanlar için kötü sıfatlar
var. En üstün sıfatlar ise Allah'ındır. O’ Çok güçlüdür, Çok bilgedir.
61. Allah insanları haksızlıklarından
ötürü yakalayacak olsaydı, yeryüzünde canlı bırakmazdı. Fakat onları belirli
bir süreye kadar erteler. Süreleri dolunca ne bir saat gecikebilirler ne de öne
alabilirler.
62. Beğenmediklerini Allah'a malederler. Dilleri,
güzel şeylerin kendilerine olduğunu yalan yere söyler durur. Cehennemin onların
olduğunda ve aşırı gittiklerinde şüphe yoktur.
63. Ey Muhammed! Allah'a and olsun ki,
senden önceki ümmetlere peygamberler gönderdik. Şeytan yaptıklarını onlara güzel
gösterdi. Bugün de dostları odur. Onlara can yakıcı azap vardır.
64. Sana Kitap’ı, ayrılığa düştükleri
şeyleri onlara açıklaman için, inanan kimselere de doğru yol rehberi ve rahmet
olarak indirdik.
65. Allah gökten su indirir ve ölümünden sonra
yeryüzünü diriltir. Kulak veren halklar için bu bir ayettir.
66. Süt veren hayvanlarda da size ibretler
vardır. Size onların karınlarından, fışkı ile kan arasından halis bir süt
içiriyoruz ki, içenlerin boğazlarından kayar gider.
67. Hurma ve üzüm ağaçlarının
meyvelerinden hem içki hem de güzel gıdalar elde edersiniz. Şüphesizki düşünen
millet için bunda ibret vardır.
68. Yaratıp, Besleyip doyuran, Yönlendiren
Kudret'in balarısına: "Dağlarda, ağaçlarda ve hazırlanmış kovanlarda yuva
edin;
69. Sonra her çeşit üründen ye; sonra da
Yaratıp, Besleyip doyuran, Yönlendiren Kudret'inin yollardan yürü"diye
vahyetti. Karınlarından insanlara şifa olan çeşitli bal çıkar. Düşünen bir
millet için bu bir ayettir.
70. Allah sizi yaratır, sonra öldürür;
içinizden bir kısmı da ömrünün en fena zamanına ulaştırılır ki, bilirken bilmez
olurlar. Doğrusu Allah Bilen'dir, herşeye Kaadir'dir.
71. Allah rızık verirken kiminizi
diğerlerine üstün kıldı. Kendilerine bol rızık verilenler, emirleri altında
bulunanların rızklarını vermiyorlar ki rızıkta hepsi eşit olsunlar. Durum böyle
iken Allah'ın nimetini inkâr mı ediyorlar?
72. Allah, size kendinizden eşler var
eder. Eşlerinizden de sizin için oğullar ve torunlar oluşturdu. Size temiz
şeylerden rızık verir. Öyleyken batıla mı inanıyorlar ve Allah'ın nimetini mi
inkâr ediyorlar?
73. Allah'ı bırakıp, göklerden ve yerden
kendilerine verecek rızkları olmayan, olsa bile veremeyen şeylere mi
tapıyorlar?
74. Allah'ı bir şeye benzetmeye kalkmayın.
Şüphesiz Allah bilir, siz bilmezsiniz.
75. Allah, şöyle bir misal gösterir;
Hiçbir şeye gücü yetmeyen ve başkasının malı olan bir köle ile kendisine
verdiğimiz güzel nimetlerden gizlice ve açıkça sarf etmeye muktedir bir kimse.
Hiç bunlar eşit olur mu? Övülmeğe layık olan Allah'tır, fakat çoğu bilmezler.
76. Allah iki adamı misal veriyor: Biri
hiçbir şeye gücü yetmeyen bir dilsiz -ki efendisine yüktür, nereye gönderse bir
hayır çıkmaz bu, doğru yolda olan, adaletle emreden kimse ile bir olabilir mi?
77. Göklerin ve yerin sırrı Allah'a
aittir. Ayağa kalkış saatinin kopuşu bir göz kırpması kadar veya daha çabuk bir
zaman içinde olur. Şüphesiz Allah'ın her şeye Gücü Yeter.
78. Allah sizi annelerinizin karnından bir
şey bilmediğiniz halde çıkarmıştır. Belki şükredersiniz diye size kulak, göz ve
kalb vermiştir.
79. Göğün boşluğunda Allah'ın buyruğuna
boyun eğerek uçan kuşlara bakmıyorlar mı? Onları Allah'tan başka tutan kimse
yoktur. İnanan millet için bunda dersler vardır.
80. Allah size evlerinizi dinleme yeri
kıldı. Hayvanların derilerinden, yolculukta ve ikamet zamanlarınızda kolayca
taşıyacağınız evler; yün, tüy ve kılarından bir süre kullanacağınız giyimlikler
ve geçimlikler varetmiştir.
81. Allah yarattıklarından size gölgeler
yapmış, dağlarda sığınacağınız barınaklar varetmiş, sizi sıcaktan koruyacak
elbiseler, harpte sizi koruyacak zırhlar vermiştir. Size olan nimetini müslüman
olasınız diye işte bu şekilde tamamlamaktadır.
82. Eğer yüz çevirilerse, ey Muhammed! Sana
düşenin sadece açıkça tepliğ olduğunu bil.
83. Allah'ın nimetini hem bilirler hem de
inkâr ederler. Zaten çoğu kitabın, ortaya koyduğu anlamlar, değerler ve
kuralların karşısında yer alan kimselerdir.
84. Ayağa kalkış günü her ümmetten bir
şahit getiririz, inkâr edenlere itiraz için izinde verilmez, onların özürleri
de dinlenmez.
85. Zulmedenler azab görürlerken azabları
hafifletilmez de geçiktirilmez de.
86. Allah'a ortak koşanlar, koştukları
ortakları gördüklerinde: "Yaratıp, Besleyip doyuran, Yönlendiren
Kudret'imiz! Seni bırakıp yalvardığımız ortaklarımız bunlardır" derler.
Koştukları ortaklar, onlara "Doğrusu siz haksızsınız" diye söz
atarlar.
87. Otorite, güç, paraya tapanlar o gün
Allah'ın hükmüne teslim olurlar, uydukları şeyler onlardan uzaklaşırlar.
88. inkâr eden, Allah'ın yolunda
alıkoyanlara, bozgunculara karşılık azab üstüne azab veririzi
89. Her ümmetten bir kişiyi o gün
aleyhlerine şahit tutarız. Seni de ey Muhammed! Ümmetine şahit getiririz. Sana
her şeyi açıklayan, müslümanlara doğruyu gösteren rehber, rahmet ve müjde
olarak Kur'an'ı indirdiki
90. Allah şüphesiz adaleti, iyilik
yapmayı, yakınlara bakmayı emreder; hayasızlığı, fenalığı ve haddini aşmayı
yasak eder. Tutasınız diye size öğüt verir.
91. Ahidleştiğiniz zaman Allah'ın ahdini
yerine getirin. Allah'ı kendinize kefil kılarak pekiştirdiğiniz yeminleri
bozmayın. Allah yaptıklarınızı şüphesiz bilir.
92. Bir ümmetin diğerinden daha çok
olmasından ötürü, aranızdaki yeminleri bozarak, ipliğini iyice eğirip
katladıktan sonra bozan kadın gibi olmayın. Allah onunla sizi dener. And olsun
ki, ayrılığa düştüğünüz şeyleri size ayağa kalkış günü açıklar.
93. Allah dileseydi, sizi tek bir ümmet
yapardı. Ama O,istediğini saptırır, istediğini doğru yola eriştirir.
İşlediklerinizden, and olsun ki, sorumlu tutulacaksınız.
94. Birbirinizi aldatmak için yemin
etmeyin ki, bu yüzden sağlam yere basan ayak sürçebilir. Allah yolundan
alıkoymanıza karşılık kötü bir azab tadarsınız. Büyük azab sizin içindir.
95. Allah'ın ahdini hiç bir değere
değişmeyin. Eğer bilirseniz, Allah katında olan sizin için daha iyidir.
96. Sizde olanlar tükenir ama Allah
katında olanlar sonsuzdur, tükenmez. Sabredenlere ecirlerini, yaptıklarından
daha güzeli ile ödeyeceğiz.
97. Kadın, erkek, inanmış olarak kim iyi
iş işlerse, ona hoş bir hayat yaşatacağız. Ecirlerini yaptıklarından daha
güzeli ile ödeyeceğiz.
98. Kur'an okuyacağın zaman, kovulmuş
şeytandan Allah'a sığın.
99. Doğrusu şeytanın, inananlar ve yalnız
Yaratıp, Besleyip doyuran, Yönlendiren Kudret'lerine güvenenler üzerinde bir
nüfuzu yoktur.
100. Onun nüfuzu sadece, onu dost
edinenler ve Allah'ı ortak koşanlar üzerindedir.
101. Bir ayetin yerini başka bir ayetle
değiştirdiğimizde-ki Allah ne indirdiğini gayet iyi bilir-,onlar Muhammed'e:
"Sen sadece uyduruyorsun" derler. Hayır; öyle değildir ama onların
çoğu bunu bilmezler.
102. De ki: "Kur'an'ı tertemiz ruh,
senin Yaratıp, Besleyip doyuran, Yönlendiren Kudret'inin katından inananların
inançlarını pekiştirmek, müslümanlara doğruluk rehberi ve müjde olmak üzere
gerçekle indirmiştir”.
103. And olsun ki: "Ona elbette bir
insan öğretiyor" dediklerini biliyoruz. İşaret ettikleri kimsenin dili
yabancıdır, Kur'an ise apaçık arabçadır.
104. Allah'ın ayetlerine inanmayanları
Allah doğru yola eriştirmez. Onlara can yakıcı azap vardır.
105. Yalan uyduranlar ancak Allah'ın
ayetlerine inanmayanlardır. Yalancılar işte onlardır.
106. Gönlü kitabın, ortaya koyduğu
anlamları, değerleri ve kuralları ile dolu olduğu halde inandıktan sonra
Allah'ı inkâr ederek kitabına, ortaya koyduğu anlamlarına, değerlerine ve
kurallarına karşı çıkmaya göğüs açanlara Allah'tan bir gazap iner, büyük azap
da onlar içindir.-Baskıyla zorlananlar bundan hariçtir-
107. Bu, dünya hayatını Ahrete tercih
etmeleri ve Allah'ın da, inkârcı milleti doğru yola eriştirmemesinden ötürü
böyledir.
108. İşte Allah'ın kalplerini, kulaklarını
ve gözlerini mühürlediği kimseler bunlardır. Habersiz olanlar da işte
bunlardır.
109. Ahirette zarara uğrayacakların bunlar
olduğunda şüphe yoktur.
110. Yaratıp, Besleyip doyuran,
Yönlendiren Kudret'in, eziyet edildikten sonra hicret edip, ardından da
sabrederek cihat edenlerin yardımcısıdır. Yaratıp, Besleyip doyuran,
Yönlendiren Kudret'in şüphesiz çok bağışlayan, pek esirgeyendir.
111. Gün olur herkes gelip kendi canını
kurtarmak için uğraşır ve herkese yaptığının karşılığı eksiksiz ödenir. Onlar
asla zulme uğratılmazlar.
112. Allah size bir kasabayı misal verir:
Orası güven ve huzur içindeydi her taraftan oraya bolca rızık geliyordu. Ama
Allah'ın nimetlerine nankörlük ettiler, bu yüzden Allah onlara yaptıklarına
karşılık açlık ve korku belasını taddırdı.
113. And olsun ki, aralarından kendilerine
bir peygamber gelmişti, onu yalanladılar. Haksızlık ederlerken gazaba
uğradılar.
114. Yalnız Allah'a kulluk ediyorsanız,
Allah'ın size helal ve temiz olarak verdiği rızıklardan yiyin, O'nun nimetine
şükredin.
115. Allah size ancak leşi, kanı, domuz
etini ve Allah'tan başkasının adına kesilenleri haram etmiştir. Ancak darda
kalan, aşırı gitmemek ve başkasının hakkına el uzatmamak üzere bundan yerse
bunun dışındadır. Allah şüphesiz bağışlar ve sevgi ve merhamet kaynağıdır.
116. Diliniz yalana alışmış olduğu için,
her şeye, "Şu haram bu helaldir"
demeyin ki Allah'a karşı yalan uydurmuş olursunuz. Allah'a karşı yalan
uyduranlar ise, saadete şüphesiz erişemezler.
117. Az bir geçim, ama ardından can yakıcı
bir azab onlaradır.
118. Sana anlattıklarımızı, daha önce,
yahudi olanlara da haram kılmıştık. Biz onlara zulmetmedik, onlar kendilerine
yazık ediyorlardı.
119. Sonra Yaratıp, Besleyip doyuran,
Yönlendiren Kudret'in, cahillik yapıp kötülüğe bulaşan, fakat ardından pişman
olup düzelen kimselerin yanındadır. Yaratıp, Besleyip doyuran, Yönlendiren
Kudret'in böyle birisini tabii ki
bağışlar, sevgi ve merhametle karşılar.
120. Doğrusu İbrahim şüphesiz Allah'a
yönelen ve O'na boyun eğen bir önderdi, otorite, güç, paraya tapanlardan değildi.
121. Yaratıp, Besleyip doyuran,
Yönlendiren Kudret'inin nimetlerine şükrederdi, Yaratıp, Besleyip doyuran,
Yönlendiren Kudret'i de onu seçti ve doğru yola eriştirdi.
122. Dünyada ona iyilik verdik, doğrusu o
ahirette de iyilerdendir.
123.
Şimdi ey Muhammed! Sana vahiy ediyoruz ki: "Doğruya yönelen, otorite, güç,
paraya tapanlardan olmayan İbrahim'in dinine uy" .
124. Cumartesi çalışması/ibadeti ancak o
gün üzerinde çekişenlere farz kılındı. Yaratıp, Besleyip doyuran, Yönlendiren
Kudret'in, ayrılığa düştükleri şeylerde, ayağa kalkış günü aralarında
hükmedecektir.
125. Ey Muhammed! Yaratıp, Besleyip
doyuran, Yönlendiren Kudret'inin yoluna, bilgelik, güzel öğütle çağır, onlarla
en güzel şekilde tartış; doğrusu Yaratıp, Besleyip doyuran, Yönlendiren
Kudret'in, yolundan sapanları daha iyi bilir. O, doğru yolda olanları da en iyi
bilir.
126. Eğer azab ederseniz size yapılanın
ayniyle azab edin. Ya sabır derseniz, and olsun ki bu, güçlüklere göğüs
gerenler için daha iyidir.
127.
Sabır et, unutma ki sana sabır veren Allah'dır. Onlara üzülme, kurdukları
düzenlerden de endişe etme.
128. Allah şüphesiz öfkesini çekmekten
sakınanlarla ve iyi ahlak sahipleriyle beraberdir.
017
GECE
YÜRÜYÜŞÜ/Gece yürüyüşü-İSRA
Sevgi
ve merhameti sonsuz olan Allah’ın adıyla.
1.
Bir gece kulunu, kendisine bir kısım ayetlerimizi göstermek için
insanlık için dikilmiş ilk evden, çevresini mübarek kıldığımız ilk secde
edeceği yere, yürüten Allah her türlü noksanlıktan uzaktır. Doğrusu O' işitir
ve görür.
2.
Musa'ya kitap verdik. Beni bırakıp başkasını vekil edinmeyin diye onu
İsrailoğullarına doğruluk rehberi kıldık.
3. Ey Nuh'la beraber taşıyarak
kurtardığımız kimselerin soyundan olanlar! Doğrusu Nuh çok şükreden bir kuldu.
4. Biz İsrailoğularına Kitap ta şöyle
bildirdik.: "Doğrusu yeryüzünde iki defa bozgunculuk yapacak ve
kibirlendikçe kibirleneceksiniz."
5. "Bu ikiden birincisinin vakti
gelince, üzerinize pek güçlü olan kullarımızı salacağız. Onlar memleketlerinizde
her köşeyi kontrollerine alacaklar. Bu, yerine gelecek bir vaaddir.
6. Bunun ardından sizi onlara galip
getireceğiz; mallar ve oğullarla size yardım edecek ve sizin sayınızı
artıracağız.
7. Eğer iyilik ederseniz kendinize iyilik
etmiş olursunuz. Kötülük ederseniz o da kendinizedir. İki vaatten ikincisinin
vakti gelince, yüzünüzü karartarak kötülük yapanları, önceden mescide
girdikleri gibi girmeleri, ele geçirdikleri yerleri harap etmeleri için onları
tekrar göndereceğiz.”
8. Belki Yaratıp, Besleyip doyuran,
Yönlendiren Kudret'iniz size acır, ama siz dönerseniz biz de döneriz. Cehennemi
inkârcılara bir zindan kılmışızdır.
9. Doğrusu bu Kur'an en doğru yola götürür
ve yararlı iş yapan kitabın ortaya koyduğu anlamlar, değerler ve kurallar
bütününü içtenlikle benimseyenlere büyük bir ücret ödeneceğini müjdeler.
10. Ahirete inanmayanlara da can yakıcı
bir azap hazırlamışızdır.
11. İnsan iyilik isteyeceği yerde kötülük
ister. Esasen insanoğlu acelecidir.
12.
Gece ve gündüzü iki ayet kıldık. Yaratıp, Besleyip doyuran, Yönlendiren
Kudret'inizin bol nimetini aramanız ve yılların sayısını ve hesabını bilmeniz
için bir ayet olan geceyi kaldırıp yine bir ayet olan gündüzü aydınlık kıldık.
Biz her şeyi ayrıntılı bir şekilde açıkladık.
13. Her insanın işlediklerini boynuna
dolarız ve ayağa kalkış günü ona açılmış bulacağı kitabını çıkarırız.
14. "Kitabını oku, bugün, kendi
hesabını kendin göreceksin”.
15. Kim doğru yola gelirse ancak kendi
lehine yola gelmiş ve kim doğru yoldan saparsa da ancak kendi aleyhine
sapmıştır. Kimse kimsenin günahını çekmez. Biz peygamber göndermedikçe kimseye
azap etmeyiz.
16. Bir ülkeyi yok etmek istediğimiz zaman,
nimet azgını varlıklılarına emirler veririz ama onlar yoldan çıkarlar. Artık o
ülke yok olmayı hak eder. Biz de onu yerle bir ederiz.
17. Nuh’tan sonra nice nesilleri yok
etmişizdir. Yaratıp, Besleyip doyuran, Yönlendiren Kudret’in kullarının günahlarından
haberdar ve onları gören olarak yeter.
18. Hemen şimdi olanı isteyene, ona layık
gördüğümüz karşılığı hemen şimdi veririz, sonra da ona cehennemi hazırlarız.
Yerilmiş ve kovulmuş olarak oraya girer.
19. Ahireti isteyip, inanmış olarak onun
için gerekli çalışmada bulunan kimseler, işte onların çalışmaları şükre değer.
20. Hepsine, onlara da bunlara da Yaratıp,
Besleyip doyuran, Yönlendiren Kudret'inin lütfundan nimetleri ulaştırırız.
Esasen Yaratıp, Besleyip doyuran, Yönlendiren Kudret’inin nimeti kimseye yasak
kılınmış değildir.
21. Onları birbirlerinden nasıl üstün
kıldığımıza bir bak! Doğrusu ahirette daha büyük dereceler ve daha büyük
üstünlükler vardır.
22. Allah'la beraber başka bir tanrı
edinme, yoksa yerilmiş ve tek başına kalmış olursun.
23. Yaratıp, Besleyip doyuran, Yönlendiren
Kudret’in, yalnız kendisine tapmanızı ve ana babaya iyilik etmenizi
buyurmuştur. Eğer ikisinden biri veya her ikisi, yanınızdayken ihtiyarlıyacak
olurlarsa, onlara karşı "Öf" bile deme, onları azarlama. İkisine de
hep tatlı söz söyle.
24. Onlara acıyarak alçak gönüllülük
kanatlarını ger ve: "Yaratıp, Besleyip doyuran, Yönlendiren Kudret’im!
Küçükken beni yetiştirdikleri için sen de onlara merhamet et!" de.
25. İçinizde olanı en iyi Yaratıp,
Besleyip doyuran, Yönlendiren Kudret’iniz bilir. İyi kimselerseniz bilin ki O
şüphesiz, kendine başvuranları bağışlar.
26. Garibe, yoksula, sokakta kalmışa
hakkını ver; elindekileri saçıp savurma.
27. Saçıp savuranlar, şüphesiz şeytanlarla
kardeş olmuş olurlar, şeytan ise pek nankördür.
28. Yaratıp, Besleyip doyuran, Yönlendiren
Kudret’inden umduğun rahmeti elde etmek isterken, hak sahiplerinden yüz
çevirmek zorunda kalırsan, onlara hiç değilse tatlı bir söz söyle.
29. Elini boynuna bağlayıp cimri kesilme,
büsbütün de açıp tutumsuz olma yoksa pişman olur, açıkta kalırsın.
30. Doğrusu senin Yaratıp, Besleyip
doyuran, Yönlendiren Kudret’in dilediği kimsenin rızkını genişletir ve bir
ölçüye göre verir. O kullarını gören ve haberdar olandır.
31. Çocuklarınızı yoksulluk korkusuyla
öldürmeyin. Biz onlara da sizlere de rızık veririz. Onları öldürmek, şüphesiz
büyük bir günahtır.
32. Sakın zinaya yaklaşmayın; doğrusu bu
çirkindir, kötü bir yoldur.
33. Allah'ın haram kıldığı cana haksız
yere kıymayın. Haksız yere öldürülenin velisine bir yetki tanımışızdır. Artık o
da öldürmekte aşırı gitmesin. Zira kendisi ne de olsa yardım görmüştür.
34. Yetimin malına -ergin çağa ulaşana
kadar-en güzel şeklin dışında yaklaşmayın. Sözünüzü yerine getirin, söz
namustur.
35. Bir şeyi ölçtüğünüz zaman, ölçüyü tam
tutun, doğru teraziyle tartın. Böyle yapmak, sonuç itibarı ile daha güzel ve
daha iyidir.
36. Bilmediğin şeyin ardına düşme, doğrusu
kulak, göz ve kalp, bunların hepsi o şeyden sorumlu olur.
37. Yeryüzünde böbürlenerek yürüme, çünkü
sen ne yeri delebilir ve ne de boyca dağlara ulaşabilirsin.
38. Yaratıp, Besleyip doyuran, Yönlendiren
Kudret’inin katında bunların hepsi beğenilmeyen kötü şeylerdir.
39.
Bunlar Yaratıp, Besleyip doyuran, Yönlendiren Kudret’inin sana bildirdiği
bilgelik dolu öğütlerdir. Sakın Allah'la beraber başka tanrı edinme. Yoksa
yerilmiş ve kovulmuş olarak cehenneme atılırsın.
40. Yaratıp, Besleyip doyuran, Yönlendiren
Kudret’iniz oğulları size ayırdı, seçti de kendisi için kız olarak melekleri mi
edindi? Doğrusu siz büyük söz söylüyorsunuz.
41. Biz, ant olsun ki, öğüt almaları için
bu Kur’an’da bunları türlü türlü açıkladık. Fakat bu açıklamalar ancak onların
nefretini arttırmıştır.
42. Ey Muhammed! De ki: "Eğer
dedikleri gibi Allah'la beraber tanrılar bulunsaydı, o takdirde hepsi arşın
sahibine yaklaşmak için bir yol ararlardı”.
43. O’ böyle şeylerden çok uzaktır, çok
yüce, çok büyüktür.
44. Yedi gök ve yeryüzü ve bunların içinde
bulunan kimseler, O’nu yüceltirler. O'nu yüceltip övmeyen hiçbir şey yoktur;
fakat siz onların yüceltisini anlayamazsınız. Doğrusu O’ çok yumuşak
tabiatlıdır, çok affedicidir.
45. Ey Muhammed! Kur'an okuduğun zaman
seninle, ahirete inanmayan kimseler arasına görünmeyen bir perde çekeriz,
46. Kur'an'ı anlar diye kalplerine örtüler
ve kulaklarına da ağırlık koyduk. Kur'an’da Yaratıp, Besleyip doyuran,
Yönlendiren Kudret’ini tek olarak andığın zaman, onlar ürkerek artlarına
dönerler.
47. Seni dinledikleri zaman neye kulak
verdiklerini ve gizli toplantılarında zalimlerin: "Siz sadece büyülenmiş
bir adama uyuyorsunuz" dediklerini biz çok iyi biliriz.
48. Sana nasıl misaller verdiklerine bir
bak! Bu yüzden sapmışlardır, artık yol da bulamamaktadırlar.
49. "Biz kemik ve ufalanmış toprak
olduğumuz zaman, yeniden mutlaka dirilecek miyiz?" derler.
50-51. De ki: "İster taş veya demir
ya da kalbinizde büyüttüğünüz daha sert bir yaratık olun, yine de
dirileceksiniz". "Bizi tekrar kim diriltir?" derler, de ki:
"Sizi ilk defa yaratan". Sana, başlarını sallayarak "Ne zamandır
bu?" derler. "Pek yakında olması mümkündür" de.
52. Sizi çağırdığı gün, O'na hamd ederek
davetine uyarsınız ve kabirlerinizde pek az bir müddet kaldığınızı sanırsınız.
53. Kullarıma söyle, başkalarıyla en güzel
şekilde konuşsunlar. Doğrusu şeytan aralarını bozmak ister. Şeytan şüphesiz
insanın apaçık düşmanıdır.
54. Yaratıp, Besleyip doyuran, Yönlendiren
Kudret’iniz sizin neye layık olduğunuzu çok iyi bilir. Size merhamet de eder,
size azap da eder. Biz seni onlara bekçi olarak göndermedik.
55. Yaratıp, Besleyip doyuran, Yönlendiren
Kudret’in göklerdeki ve yerdeki herkesi en iyi bilendir. Peygamberlerin bir
kısmını diğerlerinden üstün kıldık ve Davud'a da Zebur'u verdik.
56. De ki: "Allah'tan başka tanrı
olduğunu sandıklarınızı çağırın; sizin bir sıkıntınızı gidermeye ve onu
değiştirmeye güçleri yetmez”.
57. Onlar da Yaratıp, Besleyip doyuran,
Yönlendiren Kudret'lerine daha yakın olmak için vesile ararlar. O'nun rahmetini
ararlar, azabından korkarlar. Zira Yaratıp, Besleyip doyuran, Yönlendiren
Kudret'inin azabı korkmağa değer.
58. Ayağa kalkış gününden önce ortadan
kaldırmayacağımız veya çetin bir sınava uğratmayacağımız hiç bir ülke yoktur.
Bütün bunlar, Kitap'da yazılıdır.
59. Ancak öncekilerin onları yalanlamış
olması, bizi ayetleri göndermekten alıkoymadı. Semud milletine açıkça bir dişi
deve verdik. Ona zulmettiler. Biz ayetleri yalnızca uyarmak için göndeririz.
60. Hani sana: "Yaratıp, Besleyip
doyuran, Yönlendiren Kudret’in şüphesiz insanları kuşatmıştır" demiştik.
Sana gösterdiğimiz rüyayla da, Kur’an’da lanetlenmiş ağaçla da sadece insanları
korkutup uyarmak için bir imtihan yaptık. Fakat bu onlara büyük taşkınlık
vermekten başka bir şeye yaramıyor.
61. Meleklere: "Âdeme secde
edin" demiştik, İblis'ten başka hepsi secde etmiş, o: "Çamurdan
yarattığına mı secde edeceğim?" demişti.
62. "Benden üstün kıldığını görüyor
musun? Ayağa kalkış gününe kadar beni ertelersen and olsun ki, azı bir yana,
onun soyunu kendi buyruğum altına alacağım" demişti.
63. Allah: "Haydi git! Onlardan sana
kim uyarsa bil ki, cehennem hepsinin cezası olur, hem de tam bir ceza"
dedi.
64. "Vesvesenle gücünün yettiğini
yoldan çıkart, üzerlerine, yayalarınla ve atlılarınla haykırarak yürü,
mallarına ve çocuklarına ortak ol, onlara vaadlerde bulun." Ama şeytan
sadece onları aldatmak için vadeder.
65. "Doğrusu Benim kitabın ortaya
koyduğu anlamlar, değerler ve kurallar bütününü içtenlikle benimseyen kullarım
üzerinde senin bir hâkimiyetin olamaz. Yaratıp, Besleyip doyuran, Yönlendiren
Kudret'in vekil olarak yeter”.
66. Yaratıp, Besleyip doyuran, Yönlendiren
Kudret'iniz bol nimetinden elde edesiniz diye, denizde gemileri sizin için
yüzdürür. O, size merhamet eder.
67. Denizde bir sıkıntıya düştüğünüz
zaman, Allah'tan başka yalvardıklarınız kaybolup gider fakat O sizi karaya
çıkararak kurtarınca yüz çevirirsiniz. Zaten insan pek nankördür.
68. O'nun karada da, sizi yere
batırmasından veya başınıza taş yağdırmasından güvende misiniz? Sonra kendinize
bir koruyucu da bulamazsınız.
69. Yoksa sizi tekrar denize döndürüp,
üzerinize ortalığı yıkan bir fırtına gönderip, inkârlarınızdan ötürü sizi suda
boğmasından güvendemisiniz? O zaman bize soru soracak kimseniz de olmaz.
70. And olsun ki, biz insanoğullarını
şerefli kıldık, onların karada ve denizde gezmesini sağladık, temiz şeylerle
onları rızıklandırdık, yaratıklarımızın pek çoğundan üstün kıldık.
71. Bir gün bütün insanları önderleriyle
beraber çağırırız. O gün kitabı sağından verilenler, işte onlar yaptıkları her
şey yazılı olan kitaplarını okurlar. Onlara kıl kadar haksızlık edilmez.
72. Bu dünyada kalbi kör olan, ahirette de
kör ve daha şaşkındır.
73. Ey Muhammed! Seni, sana
vahyettiğimizden ayırıp başka bir şeyi bize karşı uydurman için uğraşırlar.
Öyle yapsan seni dost edinirler.
74. Seni yolunda pekiştirmemiş olsaydık,
and olsun ki, az da olsa onlara meyledecektin.
75. O takdirde sana, hayatın da ölümün de,
kat kat azabını tattırırdık. Sonra bize karşı bir yardımcı da bulamazdın.
76. Memleketinden çıkarmak için seni
zorladılar. O takdirde senin ardından onlar da pek az kalabilirler.
77. Bu, senden önce gönderdiğimiz
peygamberlerimize de uyguladığımız yasadır. Ey Muhammed! Sen bizim yasamızda
değişiklik bulamazsın.
78. Güneşin batıya yönelmesinden, gecenin
kararmasına kadar akşam namazını kıl,
sabah vakti de namaz kıl, zira sabah namazı, görülmesi gerekli bir
namazdır.
79. Ey Muhammed! Geceleyin uyanıp, yalnız
sana mahsus olarak fazladan namaz kıl. Belki de Yaratıp, Besleyip doyuran,
Yönlendiren Kudret’in seni övülecek bir makama yükseltir.
80. De ki: "Yaratıp, Besleyip
doyuran, Yönlendiren Kudret’im! Beni koyacağın yere doğrulukla koy ve
çıkaracağın yerden doğrulukla çıkar. Katından beni destekleyecek bir kuvvet
ver”.
81. De ki: "Hak geldi, batıl ortadan
kalktı. Zaten batıl ortadan kalkmaya mahkûmdur”.
82. Kur’an’ı, inananlara rahmet ve şifa
olarak indiriyoruz. Zalimlerin ise sadece kaybını arttırır.
83. İnsanoğlu bu; Kendisine nimet
verdiğimiz zaman yüz çevirerek yan çizer; başına bir kötülük gelince de yeise
düşer.
84. Söyle onlara: "Herkes kendi
kişiliğini yansıtır. Yaratıp, Besleyip doyuran, Yönlendiren Kudret'iniz kimin
doğru yolda olduğunu biliyor”.
85. Sana ruh'un ne olduğunu sorarlar. De
ki: "Ruh, Yaratıp, Besleyip doyuran, Yönlendiren Kudret'imin işinden
ibarettir." Bu hususta size pek az bilgi verilmiştir.
86. Biz dilesek sana vahiy ettiğimizi
tamamen gideriveririz. Sonra bize karşı bir dayanak da bulamazdın.
87. Bunu yapmayışı ancak Yaratıp, Besleyip
doyuran, Yönlendiren Kudret'inin sana merhamet etmesindendir. Çünkü O' nun sana
olan nimeti büyüktür.
88.
De ki: "Görünen, görünmeyen bütün varlıklar, birbirine yardımcı olarak bu
Kur’an’ın bir benzerini ortaya koymak için bir araya gelseler, and olsun ki,
yine de benzerini ortaya koyamazlar”.
89. And olsun ki, biz bu Kur’an’ı
insanlara her türlü misali gösterip açıkladık. Öyleyken insanların çoğu nankör
olmakta direniyorlar.
90. Şöyle söylediler: "Bize, yerden
kaynaklar fışkırtmadıkça,”.
91. "Veya hurmalıkların, bağların
olup, aralarında ırmaklar akıtmadıkça”,
92. "Yahut ta iddia ettiğin gibi,
göğü tepemize parça parça düşürmedikçe, ya da Allah'ı ve melekleri karşımıza
getirmedikçe”.
93. "Yahut altın bir evin olmadıkça
yahut göğe yükselmedikçe, senin göğe çıkıp
oradan okuyacağımız bir kitap indirmedikçe sana inanmayacağız !".De ki: "Yaratıp,
Besleyip doyuran, Yönlendiren Kudret'imin şanı yücedir. Ben sadece bir
peygamber, sadece bir insanım.”
94. İnsanlara doğruluk rehberi geldiği
zaman, inanmalarına engel olan, sadece:
"Allah peygamber olarak bir insan mı gönderdi?" demiş olmalarıdır.
95. De ki: "Yeryüzünde yerleşip
dolaşanlar melek olsalardı biz de onlara gökten peygamber olarak bir melek
gönderirdik.
96. De ki: "Benimle sizin aranızda
şahit olarak Allah yeter. Doğrusu O,
kullarını görür, haberdardır.
97. Allah'ın doğru yola eriştirdiği kimse
hak yoldadır. Kimi de saptırırsa, artık onlar için Allah'ın katında dost
bulamazsın. Biz onları ayağa kalkış günü; körler, dilsizler ve sağırlar olarak
yüzükoyun toplarız. Varacakları yer cehennemdir. Ateşi ne zaman sönmeye yüz
tutsa hemen alevini arttırırız.
98. Cezaları işte budur. Bu, ayetlerimizi
inkâr etmelerinin ve: "Kemik ve ufalanmış toprak olduğumuzda mı yeniden
dirileceğiz?" demelerinin cezasıdır.
99. Gökleri ve yeri yaratan Allah'ın,
onların benzerlerini de tekrar yaratmaya Kadir olduğunu görmediler mi? Onlar
için şüphe götürmeyen bir süre tayin etmiştir. Öyleyken, zalimler, inkârcılıkta
hala direniyorlar.
100. De ki: "Yaratıp, Besleyip
doyuran, Yönlendiren Kudret’imin rahmet hazinelerine siz sahip olsaydınız,
tükenir korkusuyla yine de cimrilik ederdiniz. Zaten insanlar pek cimridir”.
101. And olsun ki, Musa'ya dokuz tane
apaçık ayet verdik. Ey Muhammed!
İsrailoğullarına sor, onlara gelip, Firavun kendisine :"Ey Musa!
Ben seni büyülenmiş sanıyorum" demişti.
102. Musa da: "And olsun ki, bunları
göklerin ve yerin Yaratıp, Besleyip doyuran, Yönlendiren Kudret’inin açık
belgeler olarak indirdiğini biliyorsun. Ey Firavun! Doğrusu senin mahfolacağını
sanıyorum" demişti.
103. Firavun bunun üzerine onları
memleketten sürmek istedi. Biz de onu beraberindekilerin hepsini suda boğduk.
104. Sonra İsrailoğullarına:" Bu
memlekette siz oturun, ayağa kalkış koptuğunda hepinizi bir araya
getiririz"dedik.
105. Kur’an’ı, hak olarak indirdik ve o
gerçeğin ta kendisi olarak kaldı. Seni de ey Muhammed, yalnız müjdeci ve
uyarıcı olarak gönderdik.
106. Onu bir Kur’an olarak, insanlara
gerektiği zaman, ağır ağır okuman için, bölüm bölüm indirdik.
107-108. De ki: "Kur’an’a ister
inanın, ister inanmayın, O inmeden önceki bilginlere okunduğu zaman, yüzleri
üzerine secdeye varırlar. "Yaratıp, Besleyip doyuran, Yönlendiren
Kudret’imiz yücedir! Yaratıp, Besleyip doyuran, Yönlendiren Kudret’imizin sözü
şüphesiz yerine gelecektir!"derler.
109. Ağlayarak yüz üstü yere kapanırlar,
bu onların gönüllerindeki saygıyı arttırır.
110. De ki:" Dua ederken gerek Allah
deyin, gerek “Herkese bağış ve bereketinin tüm nimetlerini ayırım yapmadan
sunan Kudret” deyin, hangisini derseniz deyin, en güzel isimler O'nundur!"
Ey Muhammed! dua ederken sesini yükseltme, kısma da, ikisi ortası bir yol tut.
111. Şöyle de:" Övgü, Allah'a
mahsustur ki, çocuk edinmemiştir, hükümranlığında ortağı bulunmaz. Acizliği
olmayıp yardımcıya da ihtiyaç göstermez." Ve tekbir edip yücelt onu.
018
MAĞARA/Mağara-KEHF
Sevgi
ve merhameti sonsuz olan Allah’ın adıyla
1. - 5.Hamd Allah'a mahsustur. Kendi
katından açık bir söz olarak kulu Muhammed'e eğri bir taraf bırakmadığı Kitap’ı
indirmiştir ki; Zorlu bir iş ve oluş
konusunda haber versin. Yararlı iş yapanlara ve kitabın ortaya koyduğu
anlamlar, değerler ve kurallar bütününü içtenlikle benimseyenlere, içinde
temelli kalacakları güzel bir mükâfat olduğunu müjdelesin. "Allah çocuk edindi" diyenleri
uyarsın. "Allah'ın çocuk edindiğine dair" ne kendilerinin ve ne de
babalarının bir bilgisi vardır. Ağızlarından çıkan söz ne büyük iftiradır.
Onlar yalnız ve yalnız yalan söylerler.
6. Ey Muhammed! Demek, bu söze
inanmayanların ardından üzülerek nerdeyse kendini mahvedeceksin!
7.Yeryüzünde olan şeyleri, insanların
hangisinin daha iyi iş işlediğini ortaya koyalım diye yeryüzünü cazip hale
getirdik.
8.Şüphesiz sonunda biz, yeryüzünde
olanları kupkuru bir toprak haline getireceğiz.
9.Mağaradakilerin ve onlarla ilgili
rakkamların ilginç kanıtlarımızdan başka bir şey olduğunu mu sandın?
10. Hani o gençler mağaraya çekilmişler ve
şöyle demişlerdi: "Ey Yaratıp, Besleyip doyuran, Yönlendiren Kudretimiz,
üzerimizden sevgi ve merhametini eksik etme ve içinde bulunduğumuz şartlarda
bizi doğruluktan ayırma"
11-12. Mağaranın içinde onları yıllarca
uyuttuk. Sonra da onları hayata döndürdük ki
iki zümreden hangisinin, mağarada geçen süreyi daha iyi
değerlendireceğini bilelim.
13-15.Ey Muhammed! Onların olayını sana
biz gerçek olarak anlatıyoruz: Onlar
Yaratıp, Besleyip doyuran, Yönlendiren Kudret’lerine inanmış birkaç gençti.
Onların doğru yolda olma bilinçlerini artırmış ve kalplerini pekiştirmiştik.
Yürekleri öyle sağlamdı ki başkaldırarak haykırmışlardı: "Yaratıp,
Besleyip doyuran, Yönlendiren Kudret’imiz göklerin ve yerin Yaratıp, Besleyip
doyuran, Yönlendiren Kudret’idir, O'nu bırakıp başka bir tanrıya yalvarmayız,
yoksa ant olsun ki, batıl söz söylemiş oluruz. Şu bizim milletimiz, Allah'ı
bırakıp O'ndan başka tanrılar edindiler. Onların gerçek olduğuna apaçık delil
getirmeleri gerekmez miydi? Allah'a karşı yalan uydurandan, daha zalim kim
olabilir?" demişlerdi.
16. Onlara içlerinden bir ses: "Siz
onlardan ve Allah'tan başka taptıklarından ayrıldınız, bunun için mağaraya
girin ki, Yaratıp, Besleyip doyuran, Yönlendiren Kudret’iniz size sevgi ve
merhametini yağdırsın ve size işinizde kolaylık göstersin" denildi.
17.Mağaralarına giriş kısmından baksaydın,
güneşin sağ tarafından doğup sonra sol tarafından battığını, onların da
mağaranın iç tarafında olduğunu görürdün.
Bu Allah'ın mucizelerindendir; Allah'ın doğru yola eriştirdiği kimse hak
yoldadır. Kimi de saptırırsa artık ona, doğru yola götürecek bir rehber bulamazsın.
18. Mağara ehli uykuda oldukları halde
baksan, onları uyanık sanırdın, biz
onları sağa ve sola döndürürdük. Köpekleri dirseklerini eşiğe uzatmıştı. Onları
görsen için korkuyla dolar, geri dönüp kaçardın.
19. Birbirlerine sorsunlar diye onları
uyandırdık. İçlerinden biri: "Ne kadar kaldınız?" dedi. "Bir gün
veya daha az bir müddet kaldık" dediler. "Ne kadar kaldığınızı
Yaratıp, Besleyip doyuran, Yönlendiren Kudret’iniz daha iyi bilir. Paranızla
birinizi şehre gönderin, en iyi yiyeceklere baksın ve size getirsin. Orada
nazik davransın, sakın sizi kimseye duyurmasın" dediler.
20."Zira onların sizden haberi olacak
olursa, ya taşlayarak öldürürler veya dinlerine döndürürler ve bu takdirde asla
kurtulamazsınız. "
21.Böylece, Allah'ın sözünün gerçek
olduğunu ve ayağa kalkışın kopmasından şüphe edilemeyeceğini bilmeleri için,
insanların onları bulmalarını sağladık. Nitekim halk, bunların hakkında
tartışıp duruyor: "Onların mağaralarının önüne bir bina kurun"
diyorlardı. Oysa Yaratıp, Besleyip doyuran, Yönlendiren Kudret’leri onları çok
iyi bilir. Tartışmayı kazananlar: "Onların mağaralarının önünde mutlaka
bir mescit kuracağız" dediler.
22.Karanlığa taş atar gibi, "Mağara
ehli üçtür, dördüncüleri köpekleridir" derler. Şunu da diyecekler:
"Beş kişiydiler, altıncıları köpekleriydi." Yahut "Yedidir,
sekizincileri köpekleridir" derler. De ki: "Onların sayısını Yaratıp,
Besleyip doyuran, Yönlendiren Kudret’im en iyi bilir. Onları pek az kimseden
başkası bilemez". Bunun için, ey Muhammed onlar hakkında bu, kısaca
anlatılanın dışında kimseyle tartışma ve onlar hakkında kimseden bir şey sorma.
23-24.Herhanği bir şey için, Allah'ın
dilemesi dışında, "Ben yarın onu yapacağım" deme. Bunu unuttuğun
zaman Yaratıp, Besleyip doyuran, Yönlendiren Kudret’ini an ve şöyle de
"İnşallah Yaratıp, Besleyip doyuran, Yönlendiren Kudret’im beni bundan
daha çok doğruya eriştir".
25. Bazıları: "Onlar mağaralarında üç
yüz dokuz yıl kaldılar." derler.
26.De ki: "Onların ne kadar
kaldıklarını en iyi Allah bilir. Göklerin ve yerin sırrı O'na aittir. O, ne
mükemmel görendir! O ne mükemmel işitendir!
İnsanların O'ndan başka dostu yoktur. O, hiç kimseyi hükümranlığına
ortak kılmaz".
27. Yaratıp, Besleyip doyuran, Yönlendiren
Kudret’inin Kitap'ından sana vahiy olanı oku; O'nun sözlerini değiştirecek
yoktur. O'ndan başka bir sığınılacak da bulamazsın.
28.Sabah akşam Yaratıp, Besleyip doyuran,
Yönlendiren Kudret’lerinin rızasını dileyerek O'na yalvaranlarla beraber sen de
sabret. Dünya hayatının güzelliklerini isteyerek gözlerini o kimselerden
ayırma. Sakın haddini aşıp, bencil arzularının peşine takılmaktan bizi unutmuş
kimseye iltifat etme.
29.De ki: "Gerçek Yaratıp, Besleyip
doyuran, Yönlendiren Kudret’iniz dendir". Dileyen inansın, dileyen İnkâr
etsin. Şüphesiz zalimler için, duvarları çepeçevre onları içine alacak bir ateş
hazırlamışızdır. Onlar yardım istediklerinde, erimiş maden gibi yüzleri kavuran
bir su kendilerine sunulur. Ne kötü bir içecek ve cehennem ne kötü bir
duraktır!
30-31. İyi hareket edenin ecrini zayi
etmeyiz. Doğrusu inanıp yararlı iş yapanlar, işte onlara, altlarından ırmaklar
akan Adn cennetleri vardır. Orada altın bilezikler takınırlar, ince ve kalın
ipekliden yeşil elbiseler giyerek tahtları üzerinde otururlar. Ne güzel bir
mükâfat ve ne güzel bir duraktır
32. Onlara iki adamı misal olarak göster:
Birine iki üzüm bağı verip, etrafını hurmalıklarla çevirmiş ve aralarında
ekinler bitirmiştik.
33.Her iki bahçe de ürünlerini
vermişlerdi, hiçbir şeyi de eksik bırakmamışlardı. İkisinin arasından bir de
ırmak akıtmıştık.
34. Onun başka gelirleri de vardı. Bu
yüzden, arkadaşıyla konuşurken: " Ben malca senden zengin, nüfusça da
senden daha itibarlıyım" dedi.
35-36.Kendisine böylece yazık ederek bahçesine
girerken, " Bu bahçenin batacağını hiç zannetmem. Ayağa kalkışin
kopacağını da sanmıyorum. Eğer Yaratıp, Besleyip doyuran, Yönlendiren
Kudret’ime döndürülürsem, ant olsun ki orada bundan daha iyisini bulurum"
dedi.
37-41.Kendisiyle konuştuğu arkadaşı ona:
"Seni topraktan, sonra nutfeden yaratan, sonunda da seni insan kılığına
koyanı inkâr mı ediyorsun? Ama O, benim Yaratıp, Besleyip doyuran, Yönlendiren
Kudret’im olan Allah'tır. Yaratıp, Besleyip doyuran, Yönlendiren Kudret’ime
kimseyi ortak koşmam. Bahçene girdiğin zaman; “ Maşallah, Allah'ın yardımından başka hiçbir kuvvet
yoktur!” demen gerekmez mi? Her ne kadar beni kendi mal ve nüfus bakımından
kendinden daha az buluyorsan da Yaratıp, Besleyip doyuran, Yönlendiren
Kudret’im, senin bahçenden daha iyisini bana verebilir ve seninkinin üzerine
gökten bir felaket gönderir de bahçen yerle bir olur. Yahut suyu çekilir bir
daha da bulamazsın " dedi.
42. Nitekim ürünleri yok edildi; bağın
altüst olmuş çardakları karşısın da, sarf ettiği emeğe içi yanarak ellerini
ovuşturup: "Keşke Yaratıp, Besleyip doyuran, Yönlendiren Kudret’ime ortak
koşmasaydım" diyordu.
43. Ona, Allah'tan başka yardım edebilecek
birkaç adamı da yoktu, kendi kendini de kurtaramadı.
44.İşte burada kudret ve hâkimiyet varlığı
gerçek olan Allah'ındır. Mükâfatlandırma bakımından hayırlı olan da,
sonuçlandırma yönünden hayırlı olan da O'dur.
45. Anlat onlara dünya hayatının neye
benzediğini: Gökten indirdiğimiz bir su gibidir. O su ile yeryüzünde yetişen
bitkiler birbirine karışır, ama sonunda rüzgârın savuracağı çerçöpe döner.
Allah her şeyin üstünde bir kudrete sahip olandır.
46. Mal, mülk, oğullar dünya hayatının
süsüdür. Kalıcı olan iyilik, güzellik ve doğruluk ise Yaratıp, Besleyip
doyuran, Yönlendiren Kudret’inin katında çok daha hayırlıdır. Ümit var olmak
için de yeter sebeptir.
47. Bir gün dağları yürütürüz de yeri
dümdüz görürsün. Hiç birini bırakmaksızın onları toplarız.
48. Dizi dizi Yaratıp, Besleyip doyuran,
Yönlendiren Kudret’ine sunulduklarında onlara: "And olsun ki, sizi ilk
defa yarattığımız gibi bize geldiniz. Sizi toplamak için bir söz vermediğimizi
iddia etmiştiniz değil mi? "denir.
49. Amel defteri ortaya konunca, suçluların,
onda yazılı olanlardan korktuklarını görürsün," Vah bize, eyvah bize! Bu
defter nasıl olmuş da küçük büyük bir şey bırakmadan hepsini saymış!"
derler. İşlediklerini hazır bulurlar. Yaratıp, Besleyip doyuran, Yönlendiren
Kudret’in kimseye haksızlık etmez.
50. Meleklere: "Âdem'e secde
edin" demiştik. İblisten başka hepsi secde etmişti. O, cinlerdendi.
Yaratıp, Besleyip doyuran, Yönlendiren Kudret’inin buyruğu dışına çıktı. Şimdi
siz, beni bırakıp, size düşman olan onu
ve soyunu dost mu ediniyorsunuz? Kendilerine yazık edenler için bu ne kötü
değişmedir!
51. Oysa Ben onları ne göklerin ve yerin
yaratılmasında ve ne de kendilerinin yaratılmasında hazır bulundurdum.
Saptıranları hiçbir işde asla yardımcı edinmedim.
52. O gün Allah, "Bana ortak
olduklarını iddia ettiklerinize seslenin" der. Onları çağırırlar, fakat
hiçbirisi onların çağrılarına gelmez. Aralarına bir cehennem deresi koyarız.
53. Suçlular ateşi görürler ve ona
düşeceklerini anlarlar, fakat ondan kaçacak yer bulamazlar.
54. And olsun ki, Biz bu Kur'an'da
insanlara türlü türlü misali gösterip açıkladık. İnsanın en çok yaptığı iş
tartışmadır.
55. İnsanlara doğruluk rehberi gelmişken,
onları inanmaktan, Yaratıp, Besleyip doyuran, Yönlendiren Kudret’lerinden mağfiret
dilemekten alıkoyan, öncekilere uygulananın kendilerine de uygulanmasını veya
göz göre göre azaba uğramayı beklemeleridir.
56. Biz peygamberleri ancak müjdeci ve
uyarıcı olarak göndeririz. Oysa İnkârcılar hakkı batılla ortadan kaldırmak için
çekişirler. Ayetlerimizi ve kendilerine yapılan uyarmaları alaya alırlar.
57. Yaratıp, Besleyip doyuran, Yönlendiren
Kudret’inin ayetleri kendisine hatırlatılmışken onlardan yüz çeviren ve önceden
yaptıklarını unutan kimseden daha zalim var mıdır? Kur'an'ı anlarlar diye kalplerine örtüler,
kulaklarına da ağırlık koyduk. Sen onları doğru yola çağırsan da asla doğru
yola gelmezler.
58. Bununla beraber, Yaratıp, Besleyip
doyuran, Yönlendiren Kudret’in bağışlaması çok ve merhameti sonsuzdur. Eğer
onları, yaptıklarından dolayı hemen hesaba çekmek isteseydi, azaba uğratmakta
acele ederdi. Ama onların bir vadesi vardır. Ondan kaçıp sığınacak yer
bulamazlar.
59. Haksızlardan ötürü işte yok ettiğimiz
şehirler! Onları yok etmek için bir süre tayin etmiştik.
60. Musa, genç arkadaşına, "Ben iki
denizin birleştiği yere ulaşmağa, yahut yıllarca yürümeye kararlıyım"
demişti.
61. İkisi, iki denizin birleştiği yere
ulaşınca, yemek için hazırlanmış balıklarını unutmuşlardı, balık bir delikten
kayıp denizi boyladı.
62. Oradan uzaklaştıklarında Musa,
yanındaki gence, "Azığımızı çıkar, ant olsun bu yolculuğumuzda yorgun
düştük" dedi.
63. O da, "Gördü mü? Kayalığa
vardığımızda ben balığı unutuverdim. Onu hatırlamamı bana unutturan ancak
şeytandır. Balık şaşılacak şekilde denizi boylayıverdi" dedi.
64. Musa işte aradığımız o idi dedi. Hemen
izlerinin üzerine geri döndüler.
65. Derken kullarımızdan bir kul buldular
ki, ona katımızdan bir rahmet vermiş, yine ona tarafımızdan bir ilim öğretmiştik.
66. Musa ona: "Sana öğretilenden,
bana, doğruyu bulmama yardım edecek bir bilgi öğretmen için sana tabi olayım mı
?" dedi.
67. Dedi ki: "doğrusu sen benimle
beraberliğe sabredemezsin.”
69. Musa: "İnşallah, sen beni
sabreder bulacaksın. Senin emrine de karşı gelmem".
70. "Eğer bana tabi olursan, sana o
konuda bilgi verinceye kadar hiç bir şey hakkında bana soru sorma. "dedi.
71. Bunun üzerine yürüdüler. Nihayet
gemiye bindikleri zaman o (Hızır) gemiyi
deldi. Musa: "Halkını boğmak için mi onu deldin? Gerçekten sen ziyanı
büyük bir iş yaptın" dedi.
72. "Ben sana benimle beraberliğe
sabredemezsin, demedim mi?" dedi.
73. Musa: "Unuttuğum şeyden dolayı
beni suçlama; işimde bana güçlük çıkartma" dedi.
74. Yine yürüdüler. Nihayet bir erkek
çocuğa rastladıklarında (Hızır) hemen
onu öldürdü. Musa dedi ki: "Tertemiz bir canı, bir can karşılığı
olmaksızın katlettin ha! Gerçekten sen fena bir şey yaptın”
75. "Ben sana benimle beraber
sabredemezsin, demedim mi?" dedi.
76. Musa: "Tamam, tamam, eğer bundan
sonra sana bir şey sorarsam artık benimle ilişkiyi kesersin, o zaman
haklısın." dedi.
77. Yine yürüdüler. Nihayet bir köy
halkına varıp onlardan yiyecek istediler. Ancak köy halkı onları misafir
etmekten kaçındılar. Derken orada yıkılmak üzere olan bir duvarla
karşılaştılar. Hemen onu doğrulttu. Musa: " Dileseydin elbette buna karşı
bir ücret alırdın" dedi.
78. Şöyle dedi: "İşte bu, benimle
senin aramızın ayrılmasıdır. Şimdi sana sabredemediğin şeylerin iç yüzünü haber
vereceğim.”
79. " Gemi var ya, o, denizde çalışan
yoksul kimselerindi. Onu kusurlu kılmak istedim. Onların arkasında, her gemiyi
gasp etmekte olan bir kral vardı.”
80. "Erkek çocuğa gelince, onun
ana-babası kitabın ortaya koyduğu anlamlar, değerler ve kurallar bütününü
içtenlikle benimseyenlerdendi. Bunun için onları azgınlık ve nankörlüğe
boğmasından korktuk.”
81. "Böylece istedik ki, Yaratıp,
Besleyip doyuran, Yönlendiren Kudret’leri onun yerine kendilerine, ondan daha
temiz ve daha merhametlisini versin,”
82. "Duvara gelince, şehirde iki
yetim çocuğun idi; altında da onlara ait bir hazine vardı; babaları ise iyi bir
kimse idi. Yaratıp, Besleyip doyuran, Yönlendiren Kudret’in istedi ki, o iki
çocuk güçlü çağlarına erişsinler ve Yaratıp, Besleyip doyuran, Yönlendiren
Kudret’inden bir rahmet olarak hazinelerini çıkartsınlar. Ben bunu da
kendiliğimden yapmadım. İşte hakkında sabredemediğin şeylerin iç yüzü budur.”
83. (Resulüm),sana Zulkarneyn hakkında
soru sorarlar. De ki: "Size ondan bir hatıra okuyacağım.”
84. Gerçekten biz onu yeryüzünde iktidar
ve kudret sahibi kıldık, ona her şey için bir sebep verdik.
85. O da bir yol tutup gitti.
86. Nihayet güneşin battığı yere varınca
onu kara bir balçıkta batar buldu. Onun yanında bir kavme rastladı. Bunun
üzerine biz: " Ey Zulkarneyn! Onlara ya azap edecek veya haklarında iyilik
etme yolunu seçeceksin" dedik.
87. O, şöyle dedi: "Haksızlık edeni
cezalandıracağız; sonra o Yaratıp, Besleyip doyuran, Yönlendiren Kudret’ine
gönderilecek; sonra Allah da ona korkunç bir azap uygulayacak."
88. "İman edip de iyi davranan
kimseye gelince, onun için de güzel bir karşılık vardır. Ve buyruğumuzdan ona
kolay olanını söyleyeceğiz."
89. Sonra yine bir yol tuttu.
90. Nihayet güneşin doğduğu yere ulaşınca,
onu öyle bir kavim üzerine doğar buldu ki, onlar için güneşe karşı bir örtü
yapmamıştık.
91. İşte böylece onunla ilgili her şeyden
haberdardık.
92.
Sonra yine bir yol tuttu.
93. Nihayet iki dağ arasına ulaştığında
onların önünde, hemen hiç bir sözü anlamayan bir kavim buldu.
94. Dediler ki: "Ey Zulkarneyn! Bu
memlekette Ye'cüc ve Me'cüc bozgunculuk yapmaktadırlar. Bizimle onun arasına bir
set yapman için sana bir vergi verelim mi?”
95. Dedi ki: "Yaratıp, Besleyip
doyuran, Yönlendiren Kudret’imin beni içinde bulundurduğu nimet ve kudret daha
hayırlıdır. Siz bana kuvvetinizle destek olun da, sizinle onun arasına aşılmaz
bir engel yapayım.”
96. "Bana demir kütleleri
getirin". Nihayet iki dağın arasını aynı seviyeye getirince,
"Üfleyin" dedi. Artık onu kor
haline sokunca: " Getirin bana, üzerine bir miktar erimiş bakır
dökeyim" dedi.
97. Bu sebeple ne onu aşmaya muktedir oldular
ne de onu delebildiler.
98. Zulkarneyn: "Bu Yaratıp, Besleyip
doyuran, Yönlendiren Kudret’imden bir rahmettir. Fakat Yaratıp, Besleyip
doyuran, Yönlendiren Kudret’imin vadi gelince, O, bunu yerle bir eder. Yaratıp,
Besleyip doyuran, Yönlendiren Kudret’imin vadi haktır, "dedi.
99. O gün biz onları, birbirine çarparak
çalkalanır bir halde bırakmışızdır; Sur'a da üfürülmüş, böylece onları
bütünüyle bir araya getirmişizdir.
100.101.Ve gözleri beni görmeye kapalı
bulunan, kulak vermeye tahammül edemez olan, kitabın ortaya koyduğu anlamlar,
değerler ve kuralların karşısında yer alanları o gün cehennemle yüz yüze
getirmişizdir.
102. Kitabın, ortaya koyduğu anlamlar,
değerler ve kuralların karşısında yer alanlar, beni bırakıp da kullarımı
dostlar edinecekler mi sandılar. Biz cehennemi bunlara bir konak olarak
hazırladık.
103. De ki :"Size, işler bakımından
en çok ziyana uğrayanı bildirelim mi?
104. İyi işler yaptıklarını sandıkları
halde, dünya hayatında çabaları boşa giden kimselerdir.”
105. İşte onlar Yaratıp, Besleyip doyuran,
Yönlendiren Kudret’lerinin ayetlerini ve O'na kavuşmayı İnkâr eden, bu yüzden
amelleri boşa giden kimselerdir ki, biz onlar için ayağa kalkış gününde hiç bir
ölçü tutmayacağız.
106.
İşte İnkâr ettikleri, ayetlerimi ve resullerimi alaya aldıkları için onların
cezası cehennemdir.
107. İman edip iyi davranışta bulunanlara
gelince, onlar için makam olarak Firdevs cennetleri vardır.
108.
Orada ebedi kalacaklardır. Oradan hiç ayrılmak istemezler.
109. De ki: "Yaratıp, Besleyip
doyuran, Yönlendiren Kudret’imin sözleri için derya mürekkep olsa ve bir o
kadar da ilave getirsek, Yaratıp, Besleyip doyuran, Yönlendiren Kudret’imin
sözleri bitmeden önce deniz tükenecektir.
110. De ki: "Ben yalnızca sizin gibi
bir beşerim. Bana İlah'ınızın, sadece bir ilah olduğu vahiy olunuyor. Artık her
kim Yaratıp, Besleyip doyuran, Yönlendiren Kudret’ine kavuşmayı umuyorsa, iyi
iş yapsın ve Yaratıp, Besleyip doyuran, Yönlendiren Kudret’ine
çalışmakta/ibadette hiç bir şeyi ortak koşmasın.”
019
MERYEM/Hz.
Meryem-MERYEM
Sevgi
ve merhameti sonsuz olan Allah’ın adıyla.
1. Kaf, Ha. Ya. Ayn. Sad.
2. Bu Yaratıp, Besleyip doyuran,
Yönlendiren Kudret’inin, Kulu Zekeriya'ya sevgi ve merhametinin anılmasıdır.
3. Hani o gizli bir sesle Yaratıp,
Besleyip doyuran, Yönlendiren Kudret’ine seslenmişti:
4. Dedi ki: " Yaratıp, Besleyip
doyuran, Yönlendiren Kudret’im! İşte karşındayım, kemiklerim zayıfladı, saçım
başım ağardı ve ey Yaratıp, Besleyip doyuran, Yönlendiren Kudret’im, şimdiye
kadar sana ettiğim dualar hiç karşılıksız kalmadı.”
5. "Doğrusu ben, arkamdan iş başına
geçecek olan yakınlarımdan endişe ediyorum. Karım da kısırdır. Tarafından bana
bir dost ver.”
6. "Ki o hem bana hem de Yakup
hanedanına varis olsun. Onu hoşnutluğunu
kazanmış bir kul eyle Yaratıp, Besleyip doyuran, Yönlendiren Kudretim”
7. "Ey Zekeriyya! Biz sana bir oğul
müjdeliyoruz, onun adı Yahya'dır. Daha önce onun gibi kimseyi yaratmadık.”
8. Zekeriyya dedi ki: "Yaratıp,
Besleyip doyuran, Yönlendiren Kudret’im! Karım kısır olduğu halde, ben de
ihtiyarlığın son sınırına vardığım halde, benim nasıl oğlum olabilir?”
9. Allah :"Öyledir! O bana kolaydır.
Daha önce sen hiç bir şey değilken seni de yaratmıştım," buyurdu.
10. O:"Yaratıp, Besleyip doyuran,
Yönlendiren Kudret’im! Bana bir işaret ver." dedi. Allah: "Sana
işaret sapa sağlam olduğun halde üç gün insanlarla konuşmamandır,"
buyurdu.
11. Bunun üzerine Zekeriyya mabetten
kavminin karşısına çıkarak onlara "Sabah akşam iş yapıp değer üretin"
diye işaret verdi.
12. "Ey Yahya Kitap'a var gücünle
sarıl!" dedik ve ona henüz sabi iken bilgelik verdik.
13. Tarafımızdan ona kalp yumuşaklığı ve
temizlik de verdik. O, çok sakınan bir kimse idi.
14. Ana-babasına çok iyi davranırdı; o
isyankâr bir zorba değildi.
15. Doğduğu gün, öleceği gün, diri olarak
kabirden kaldırılacağı gün ona selam olsun.
16. Kitap'da Meryem'i de an. Hani o,
ailesinden ayrılarak doğu tarafında bir yere çekilmişti.
17. Meryem, onlarla kendi arasına bir
perde çekmişti. Derken, biz ona ruhumuzu gönderdik de o, kendisine tastamam bir
insan şeklinde göründü,
18. Meryem dedi ki: "Senden, çok
esirgeyici Allah'a sığınırım! Eğer Allah'tan korkan bir kimse isen.”
19. Melek: "Ben, sadece sana tertemiz
bir erkek çocuk bağışlamak için Yaratıp, Besleyip doyuran, Yönlendiren
Kudret'inin elçisiyim," dedi.
20. Meryem: "Bana bir insan eli
değmeden nasıl çocuğum olabilir, iffetsiz de değilim!" dedi.
21. Melek: "Öyledir!" dedi.
Devam etti: " Yaratıp, Besleyip doyuran, Yönlendiren Kudret'in buyurdu ki:
" Bu bana kolaydır. Çünkü biz onu insanlara bir sembol ve sevgi ve merhametimizin
bir sesi yapacağız. Bu hüküm ve karara bağlanmış bir iştir.”
22. Meryem ona hamile kaldı. Bunun üzerine
onunla uzak bir yere çekildi.
23. Doğum sancısı onu bir hurma ağacına
sevk etti. "Keşke, bundan önce ölseydim de unutulup gitseydim" dedi.
24. İçinden bir ses şöyle dedi:
"Tasalanma! Yaratıp, Besleyip doyuran, Yönlendiren Kudret'in senin
karnında taşıdığın su arkı vücuda getirmiştir.”
25. "Hurma dalını kendine doğru
silkele, üzerine taze olgun hurmalar dökülsün.”
26. "Ye iç. Gözün aydın olsun! Eğer
insanlardan birini görürsen de ki: "
Ben, çok merhametli olan Allah'a oruç adadım; artık bu gün hiç bir
insanla konuşmayacağım.”
27. Nihayet onu taşıyarak kavmine getirdi.
Dediler ki: "Ey Meryem! Hakikaten sen iğrenç bir şey yaptın!”
28. "Ey Harun'un kız kardeşi! Senin
baban kötü bir insan değildi; annen de iffetsiz değildi.”
29. Bunun üzerine Meryem çocuğu gösterdi.
"Biz, beşikteki bir sabi ile nasıl konuşuruz?" dediler.
30. Çocuk şöyle dedi: "Ben, Allah'ın
kuluyum. O bana kitabı verdi ve beni peygamber yaptı.”
31. "Nerede olursam olayım O beni
mübarek kıldı; yaşadığım sürece bana insanlarla dayanışmamı, yardımlaşmamı ve
paylaşmamı ve ihtiyaçtan fazlasını vermemi emretti.”
32. "Beni anneme saygılı kıldı; beni
bedbaht bir zorba yapmadı.”
33. "Doğduğum gün, öleceğim gün ve
diri olarak kabirden kaldırılacağım gün esenlik banadır.”
34. İşte hakkında şüphe ettikleri Meryem
oğlu İsa -hak söz olarak- budur.
35. Allah'ın bir evlat edinmesi, olur şey
değildir. O, bundan münezzehtir. Bir işe hükmettiği zaman, ona sadece <<
OL>> der ve hemen olur.
36. (İsa şunu da söyledi):"Muhakkak
ki Allah benim de Yaratıp, Besleyip doyuran, Yönlendiren Kudret’im, sizin de
Yaratıp, Besleyip doyuran, Yönlendiren Kudret’inizdir. Öyle ise O'na kulluk
ediniz. İşte doğru yol budur.”
37. Sonra guruplar kendi aralarında
ayrılığa düştüler. Büyük güne şahit olunduğu anda vay o kitabın, ortaya koyduğu
anlamlar, değerler ve kuralların karşısında yer alanların haline.
38. Onlar bizim huzurumuza çıkacakları gün
ne iyi duyarlar ve ne iyi görürler! Fakat o zalimler bu gün açık bir sapıklık
içindedirler.
39. Sen onları pişmanlık ve üzüntü günü
hakkında uyar. Çünkü onlar bir gafletin içine dalmış oldukları halde ve henüz
iman etmemişken iş olup bitmiştir.
40. Yeryüzüne ve onun üzerindekilere ancak
biz varis oluruz, biz kalırız ve onlar ancak bize döndürülürler.
41. Kitap'ta İbrahim'i an. Zira o, özü
sözü doğru bir peygamberdi.
42. Bir zaman o babasına dedi ki:
"Babacığım! Duymayan, görmeyen ve sana hiç bir fayda sağlamayan şeye niçin
taparsın?”
43. "Babacığım! Hakikaten sana
gelmeyen bir ilim bana geldi. Öyle ise bana uy ki, seni düz yola çıkarayım.”
44. "Babacığım! Şeytana kulluk etme!
Çünkü şeytan, çok merhametli olan Allah'a asi oldu.”
45. "Babacığım! Allah tarafından sana
azap dokunup da şeytanın yakını olmandan korkuyorum.”
46. Babası dedi ki: "Ey İbrahim! Sen
benim tanrılarımdan yüz mü çeviriyorsun? Eğer vaz geçmezsen, ant olsun ki seni
taşlarım! Uzun bir zaman benden uzak dur."
47. İbrahim: "Selam sana! Yaratıp,
Besleyip doyuran, Yönlendiren Kudret’imden senin affedilmeni isteyeceğim. Çünkü
O bana karşı çok lütufkârdır" dedi.
48. "Sizden de, Allah'ın dışında
taptığınız şeylerden de uzaklaşıyor ve Yaratıp, Besleyip doyuran, Yönlendiren
Kudret’ime yalvarıyorum. Umulur ki Yaratıp, Besleyip doyuran, Yönlendiren
Kudret’ime dua etmemle talihimi karartmam.”
49. Nihayet İbrahim onlardan ve Allah'tan
başka taptıkları şeylerden uzaklaşıp bir tarafa çekildiği zaman biz ona İshak
ve Yakup'u bağışladık ve her birini peygamber yaptık.
50. Onlara rahmetimizden bağışta bulunduk:
Kendilerine haklı ve yüksek bir şöhret nasip ettik.
51. Kitap'da Musa'yı da an. Gerçekten o
saf bir yürek temizliği sahibi idi ve hem resul hem nebi idi.
52. Ona Tur'un sağ tarafından seslendik ve
onu, fısıldaşan kimse kadar yaklaştırdık.
53. Rahmetimizin bir sonucu olarak ona
kardeşi Harun'u bir peygamber olarak armağan ettik.
54. Kitap'da İsmail'i de an. Gerçekten o
sözü namus bilen bir elçi idi.
55. Halkına destekleşme / dayanışma içinde
olmayı ve ihtiyaçtan fazlasını vermeyi emrederdi; Yaratıp, Besleyip doyuran,
Yönlendiren Kudret’i nezdinde de hoşnutluk kazanmış bir kimse idi.
56. Kitap'da İdris'i de an. Çünkü o da
sözü namus bilen bir elçi idi.
57. Onu üstün bir makama yücelttik.
58. İşte bunlar, Allah'ın kendilerine nimetler
verdiği peygamberlerden, Âdem'in
soyundan, Nuh ile birlikte taşıdıklarımızdan, İbrahim ve İsrail(Yakup)'in
soyundan, doğruya ulaştırdığımız ve seçkin kıldığımız kimselerdendir. Onlara
çok merhametli olan Allah'ın ayetleri okunduğunda ağlayarak secdeye
kapanırlardı.
59. Nihayet onların peşinden öyle bir
nesil geldi ki; bunlar dayanışmayı, yardımlaşmayı ve paylaşmayı bıraktılar;
Şehvetlerinin peşine düştüler. Bu yüzden ileride azgınlıklarının karşılığını
görecekler.
60.61. Ancak tevbe eden, iman eden ve iyi
davranışta bulunan kimseler hariçtir. Bunlar hiç bir haksızlığa uğratılmaksızın
cennete, çok merhametli olan Allah'ın, kullarına gıyaben vadettiği Adn
cennetlerine girecekler. Şüphesiz O'nun vaadi yerine gelir.
62. Orada onlar boş söz işitmeyecekler. Ve
orada sabah-akşam kendilerine ait hazır rızkları vardır.
63. Kullarımızdan sakınma sahiplerine
verdiğimiz cennet işte budur.
64. Biz ancak Yaratıp, Besleyip doyuran,
Yönlendiren Kudret’inin emri ile ineriz. Önümüzde, arkamızda ve bunlar arasında
olan her şey O'na aittir. Senin Yaratıp, Besleyip doyuran, Yönlendiren
Kudret’in unutkan değildir.
65. O göklerin, yerin ve ikisi
arasındakilerin Yaratıp, Besleyip doyuran, Yönlendiren Kudret’idir. Şu halde O'na
çalışıp kulluk et: O'na çalışıp kulluk ederken güçlüklere göğüs ger. O'na adaş
olacak birini biliyor musun?
66. İnsan der ki: "Sahi, öldüğüm
zaman diri olarak çıkarılacak mıyım?”
67. İnsan düşünmez mi ki, daha önce o hiç
bir şey olmadığı halde biz kendisini yaratmışızdır.
68. Evet Yaratıp, Besleyip doyuran,
Yönlendiren Kudret'ine yemin ederim ki, muhakkak surette onları ve şeytanları
birlikte mahşerde toplayacağız; sonra onları diz üstü çökmüş vaziyette
cehennemin çevresinde hazır bulunduracağız.
69. Sonra her gruptan “Herkese bağış ve
bereketinin tüm nimetlerini ayırım yapmadan sunan Kudret”e karşı en çok
diklenenleri çekip ayıracağız.
70. Çünkü cehennem ateşini en çok kimin
hak ettiğini biz daha iyi biliriz.
71. İçinizden oraya uğramayacak hiç bir
kimse yoktur. Bu Yaratıp, Besleyip doyuran, Yönlendiren Kudret’in için
kesinleşmiş bir hükümdür.
72. Sonra biz, Allah'tan sakınanları
kurtarırız; zalimleri de diz üstü çökmüş olarak orada bırakırız.
73. Kendilerine ayetlerimiz bütün
açıklığıyla okunduğu zaman ayetlerimizi inkâr edenler, iman edenlere: " Bu
iki kesimden hangisinin mevki ve makamı daha iyi, daha güzel?" dediler.
74. Oysaki biz daha öncede zenginlik ve
görünüş bakımından daha güzel olan nice nesilleri helak ettik.
75. De ki: "Her kim sapıklıkta ise
“Herkese bağış ve bereketinin tüm nimetlerini ayırım yapmadan sunan Kudret” ona
iyice süre versin. Nihayet, kendilerine vaat edileni, azabı veya ayağa kalkışın
kopuşunu gördüklerinde mekânca daha kötü, taraflarca daha zayıf olanın kim
olduğunu bilecekler."
76. Allah, doğru yolda yürüyenlerin
yürüyüşünü sağlamlaştırır. İyilik, güzellik ve doğruluktur geriye kalan.
Yaratıp, Besleyip doyuran, Yönlendiren Kudretinin katında hem mükâfat
bakımından daha erdemli, hem de sonuç itibariyle daha iyi olan budur.
77. Ayetlerimizi inkâr eden ve:
"Muhakkak surette bana mal ve evlat verilecek." diyen adamı gördün
mü?
78. O yaşanmamış olanı mı bildi, Allah
katından bir söz mü aldı?
79. Kesinlikle hayır! Biz onun söylediğini
yazacağız ve azabını uzattıkça uzatacağız.
80. Onun dedikleri bize kalır, kendisi de
bize yapayalnız gelir.
81. Onlar, kendilerine bir itibar ve
kuvvet olsun diye Allah'tan başka tanrılar edindiler.
82. Hayır! Tam tersine taptıkları onların
bu çalışmalarını tanımayacaklar ve onlara hasım olacaklar.
83. Görmedin mi biz şeytanları kitabın,
ortaya koyduğu anlamlar, değerler ve kuralların karşısında yer alanların
üzerine gönderdik, kendilerini iyice isyankârlığa sevk edip duruyorlar.
84. Öyle ise onlar hakkında acele etme.
Biz onlar için teker teker sayıyoruz.
85.86.87. Sakınma sahiplerini heyet
halinde çok merhametli olan Allah'ın huzurunda topladığımız, günahkârları da
susuz olarak cehenneme sürdüğümüz gün, “Herkese bağış ve bereketinin tüm
nimetlerini ayırım yapmadan sunan Kudret” nezdinde söz ve izin alandan
başkalarının şefaate güçleri yetmeyecektir.
88. "“Herkese bağış ve bereketinin
tüm nimetlerini ayırım yapmadan sunan Kudret” çocuk edindi." Dediler.
89. Hakikaten siz pek çirkin bir şey
ortaya attınız.
90. Bundan dolayı nerdeyse gökler
çatlayacak, yer yarılacak, dağlar yıkılıp düşecektir!
91. “Herkese bağış ve bereketinin tüm
nimetlerini ayırım yapmadan sunan Kudret”e çocuk isnadında bulunanları
yüzünden.
92. Hâlbuki çocuk edinmek “Herkese bağış
ve bereketinin tüm nimetlerini ayırım yapmadan sunan Kudret”in şanına yakışmaz.
93. Göklerde ve yerde olan herkes
istisnasız, kul olarak “Herkese bağış ve bereketinin tüm nimetlerini ayırım
yapmadan sunan Kudret”e gelecektir.
94. O, bunların hepsini kuşatmış ve
sayılarını tespit etmiştir.
95. Bunların hepsi de ayağa kalkış gününde
O'nun huzuruna tek başına gelecektir.
96.İman edip de iyi davranışta bulunanlara
gelince, onlar için çok merhametli olan Allah, gönüllerde bir sevgi
yaratacaktır.
97. Biz Kur'an'ı sadece, Onunla Allah'tan
sakınanlara müjdeleyesin ve şiddetle karşı çıkan bir topluluğu uyarasın diye
senin dilinle kolaylaştırdık.
98. Biz, onlardan önce nice nesilleri
helak ettik. Onlardan herhangi bir ses,
seda işitiyor musun?
020
TA
HA/Ta ve ha harfleri-TAHA
Sevgi
ve merhameti sonsuz olan Allah’ın adıyla.
1. Ta Ha!
2. Biz Kur'an'ı sana güçlük çekesin diye
değil,
3. Ancak Allah'tan korkanlara bir öğüt
olsun diye indirdik.
4. Yeri ve yüce gökleri Yaratandan aşama
aşama indirilmektedir.
5. O “Herkese bağış ve bereketinin tüm
nimetlerini ayırım yapmadan sunan Kudret”, göklerin de üzerinde egemenlik
kurdu.
6. Göklerde, yerde ve ikisinin arasında
bulunanlar ile toprağın altında olanlar, her şey O'nundur.
7. Sen, bu sözü açıkça duyuracaksan da,
bilesin ki O, gizliyi de, gizlinin gizlisini de bilir.
8. Allah! O'ndan başka ilah yoktur! En
güzel isimler O'nun dur.
9. Musa'nın haberi sana ulaştı mı?
10. Hani o bir ateş görmüş ve ailesine:
"Bekleyin! Eminim ki bir ateş gördüm. Belki size ondan bir kor parçası
getiririm veya ateşin yanında ne olduğunu soracak birisini bulurum"
demişti.
11. Oraya vardığında kendisine: "Ey
Musa!" Diye seslenildi.
12. "Muhakkak ki Ben, evet Ben senin
Yaratıp, Besleyip doyuran, Yönlendiren Kudret'inim! Hemen pabuçlarını çıkar!
Çünkü sen kutsal geçittesin!”
13. "Ben seni seçtim. Şimdi vahiy
edileni dinle.”
14. "Gerçekten Benim, Ben. Allah!
Benden başka tanrı yoktur. Bana kulluk et; benden destek iste, beni hatırından
çıkarma.”
15. "Ayağa kalkış günü mutlaka
gelecektir. Vaktini gizliyorum ki: herkes peşinde koştuğu şeyin karşılığını
bulsun.”
16. "Buna inanmayan ve nefsinin
arzularına uyan kimseler sakın seni bana kulluktan alıkoymasın; sonra
mahvolursun.”
17. "Şu sağ elindeki nedir, ey Musa?”
18. "O benim asamdır, ona dayanırım.
Onunla davarlarıma yaprak silkelerim; başkaca ihtiyaçlarımı da karşılarım."
Dedi.
19. Allah: " Bırak elinden onu ey
Musa! " dedi.
20. Onu hemen yere attı. Bir de ne görsün,
hızla sürünen bir yılan değil mi?
21. Allah buyurdu: "Al onu! Korkma!
Biz onu şimdi ilk haline sokacağız.”
22. "Bir de elini koltuğunun altına
sok ki, bir başka ayet olmak üzere o, kusursuz ve lekesiz beyazlıkta çıksın.”
23. Ta ki sana en büyük ayetlerimizden
bazılarını gösterelim.
24. Firavuna git. Çünkü o iyice azdı.
25. Musa: "Yaratıp, Besleyip doyuran,
Yönlendiren Kudret’im, yüreğime genişlik ver" dedi.
26. "İşimi bana kolaylaştır.”
27. "Dilimden bağı çöz.”
28. "Ki sözümü anlasınlar.”
29. "Bana ailemden bir yardımcı ver.”
30. "Kardeşim Harun'u”
31. "Onun sayesinde arkamı
kuvvetlendir.”
32. "Ve onu işime ortak kıl.”
33. "Böylece seni bol bol
yüceltelim.”
34. "Ve çok çok analım seni.”
35. "Şüphesiz sen bizi görmektesin.”
36. Allah: "Ey Musa! İstediğin sana
verildi" dedi.
37. And olsun biz sana bir defa daha
lütufta bulunmuştuk.
38. Bir zaman vahiy edilecek şeyi annene
vahyetmiştik:
39. "Çocuğunu bir sandığa koy, sonra
onu ırmağa bırak; ırmak onu bir kıyıya atsın, oradan çocuğunu benim de düşmanım
ve onun da düşmanı olan biri onu alsın". Ve sana kendimden bir sevgi
verdim ki, benim nezaretimde yetiştirilebilesin.
40. Hani kız kardeşin gidip: "Ona
bakacak birini size bulayım mı?" demişti. Böylece seni, annene kavuşturduk
ki annenin gözü gönlü mutluluk dolsun ve üzülmesin. Ve sen birini
öldürdün. Seni endişeden kurtardık. Seni
iyiden iyiye denemeden geçirdik. Bunun için yıllarca Medyen halkı arasında
kaldın. Sonunda hayat seni buralara getirdi. Ey Musa!
41. Seni kendim için elçi seçtim.
42. Sen ve kardeşin birlikte ayetlerimi
götürün. Beni anmayı ihmal etmeyin.
43. Firavuna gidin, çünkü o, iyiden iyiye
azdı.
44. Ona yumuşak söz söyleyin. Belki o,
aklını başına alır veya korkar.
45. Dediler ki: "Yaratıp, Besleyip
doyuran, Yönlendiren Kudret’imiz! Biz onun bize aşırı derecede kötü
davranmasından yahut iyice azmasından endişe ediyoruz.
46. Buyurdu ki: "Korkmayın çünkü ben
sizinle beraberim, işitir ve görürüm.
47. Haydi ona gidin de deyin ki: "Biz
senin Yaratıp, Besleyip doyuran, Yönlendiren Kudret'inin elçileriyiz. İsrail
oğullarını hemen bizimle birlikte gönder; onlara eziyet etme! Biz senin
Yaratıp, Besleyip doyuran, Yönlendiren Kudret'inden bir ayet getirdik. Kurtuluş
doğru yola uyanlarındır.”
48. Bize vahyolundu ki: "Peygamberi
yalanlayanlara ve yüz çevirenlere azap edilecektir.”
49. Firavun: "Yaratıp, Besleyip
doyuran, Yönlendiren Kudret'iniz de kimmiş ey Musa" dedi.
50. O da: "Bizim Yaratıp, Besleyip
doyuran, Yönlendiren Kudret'imiz her şeyi yaratandır, sonra da doğru yolu
gösterendir" dedi.
51. Firavun: "Öyle ise, önceki
milletlerin hali ne olacak?" dedi.
52. Musa: "Onlar hakkında bilgi,
Yaratıp, Besleyip doyuran, Yönlendiren Kudret'imin yanında bir Kitap'ta bulunur.
Yaratıp, Besleyip doyuran, Yönlendiren Kudret'im, ne yanılır ne de unutur"
dedi.
53. O’ yeri size beşik yapan ve onda size
yollar açan, gökten de su indirendir. O suyla biz çeşitli bitkilerden çiftler
çıkardık.
54. Yeğiniz; hayvanlarınızı otlatınız.
Şüphesiz bunda akıl sahipleri için işaretler vardır.
55. Sizi yerden yarattık; sizi yine ona
döndüreceğiz ve bir kez daha sizi ondan çıkaracağız.
56. And olsun biz Firavuna bütün
ayetlerimizi gösterdik; ama o yalanladı ve inadını sürdürdü.
57. Dedi ki: "Bizi yaptığın sihir ile
yerimizden çıkarmak için mi geldin, ey Musa!”
58. "Madem öyle biz de sana, aynen
onun gibi bir sihir ile karşılık vereceğiz. Şimdi sen, seninle bizim aramızda,
ne senin, ne de bizim muhalefet etmeyeceğimiz uygun bir yerde buluşma zamanı
ayarla.”
59. Musa: "Buluşma zamanı, bayram
günü, kuşluk vaktinde insanların toplanma zamanı olsun " dedi.
60. Bunun üzerine Firavun dönüp gitti.
Sihirbazlarını topladı; sonra geri geldi.
61. Musa onlara: "Yazık size"
dedi. "Allah hakkında yalan uydurmayın! Sonra O bir azap ile kökünüzü
keser! İftira eden muhakkak perişan olur".
62. Bunun üzerine onlar, aralarında
durumlarını tartıştılar; gizli gizli fısıldaştılar.
63. Şöyle dediler: "Bu ikisi, muhakkak
ki, sihirleri ile sizi yurdunuzdan çıkarmak ve sizin örnek yolunuzu ortadan
kaldırmak isteyen iki sihirbazdır sadece.”
64. "Hemen hünerlerinizi birleştirin;
sonra saf bağlamış olarak gelin! Muhakkak ki bu gün, üstün gelen kazanmış
olacaktır."
65.
Dediler ki: "Ey Musa! Ya sen at, ya da önce atan biz olalım.”
66. "Hayır, siz atın" dedi. Bir
de baktı ki, büyüleri sayesinde ipleri ve sopaları, kendisine gerçekten koşuyor
gibi görünüyor.”
67. Musa, içinde birden bir korku duydu.
68. "Korkma" dedik "üstün
gelecek olan kesinlikle sensin.”
69. "Sağ elindekini at da onların
yaptıklarını yutsun. Yaptıkları sadece bir büyü hilesidir. Büyücü ise nereye
varsa iflah olmaz.”
70. Bunun üzerine sihirbazlar secdeye
kapandılar: “Harun ve Musa'nın Yaratıp, Besleyip doyuran, Yönlendiren
Kudret’ine iman ettik " dediler.
71. Firavun şöyle dedi:" Ben size
izin vermeden önce ona inandınız öyle mi? Hakikat şu ki o, size büyü öğreten
ulunuzdur. Şimdi elleriniz ile ayaklarınızı tereddüt etmeden çaprazlama
keseceğim ve sizi hurma dallarına asacağım! Böylece hangimizin azabının daha
şiddetli ve sürekli olduğunu iyice anlayacaksınız.”
72. Dediler ki: "Seni, bize gelen
açık açık ayetlere ve bizi yaratana karşı seni tercih edemeyiz. Öyle ise
yapacağını yap! Sen ancak bu dünya hayatında hükmünü geçirebilirsin.”
73. "Bize, hatalarımızı ve senin bize
zorla yaptırdığın sihre karşı bizi bağışlaması için Yaratıp, Besleyip doyuran,
Yönlendiren Kudret'imize iman ettik. Allah en hayırlı ve en sürekli olandır.”
74. Şurası muhakkak ki kim Yaratıp,
Besleyip doyuran, Yönlendiren Kudret'ine günahkâr olarak varırsa, cehennem sırf
onun içindir. O ise orada ne ölür ne de yaşar!
75. Kim de iyi davranışlarda bulunmuş bir
kitabın ortaya koyduğu anlamlar, değerler ve kurallar bütününü içtenlikle
benimsemiş olarak O'nun huzuruna varırsa, üstün dereceler işte sırf bunlar
içindir.
76. İçinden ırmakların aktığı ebedi
cennetlerinin orta yerlerinde kalacaklar!
İşte arınanların mükâfatı budur.
77. And olsun ki biz Musa'ya şöyle
vahyettik. "Kullarımla birlikte gece yola çık, denizde kuru bir yol aç.
Yetişmelerinden korkma, endişe etme."
78. Onlar yola çıkınca, firavun da
askerleri ile birlikte onların peşine düştü. Deniz onları gömüp boğuverdi.
79. Firavun, kavmini saptırdı, doğru yola
sevk edemedi.
80. Ey İsrail oğulları! Sizi düşmanınızdan
kurtardık; Sina yarım adasındaki dağda size vaatte bulunduk ve size kudret
helvası ile bıldırcın indirdik.
81. Size rızık olarak verdiklerimizin
temiz olanlarından yiyin, bu hususta taşkınlık ve nankörlük etmeyin; sonra sizi
gazabım çarpar. Her kim ki kendisine
gazabım çarparsa, hakikaten o yıkılıp gitmiştir.
82. Şu da muhakkak ki ben, tövbe eden,
inanan ve yararlı iş yapan, sonra doğru yolda giden kimseyi bağışlarım.
83. Seni acele ile kavminden ayrılmaya
sevk eden nedir, ey Musa?
84. Musa: "İşte onlar da benim
peşimdeler. Ben, memnun olasın diye acele ile sana geldim Yaratıp, Besleyip
doyuran, Yönlendiren Kudret’im.”
85. Allah buyurdu: "Senden sonra biz
senin kavmini imtihan ettik ve Samir’i onları yoldan çıkardı.”
86. Bunun üzerine Musa üzüntülü ve öfkeli
olarak kavmine geri döndü. "Ey kavmim! Yaratıp, Besleyip doyuran,
Yönlendiren Kudret’iniz size güzel bir vaatte bulunmamış mıydı? Şu halde size
zaman mı çok uzun geldi, yoksa üzerinize Yaratıp, Besleyip doyuran, Yönlendiren
Kudret’inizin gazabının inmesini mi istediniz ki, bana olan sözünüzden
döndünüz?" dedi.
87. Dediler ki: "Biz sana olan
sözümüzden kendiliğimizden dönmedik. Fakat biz, Mısır’dan çıkarken ziynet
eşyalarından bir parça borç olarak almıştık, sonra onları attık; aynı şekilde
Samir’i de kendisindekileri attı.
88. Bu adam (Samir’i) atılanlardan
böğürebilen bir buzağı heykeli yaptı. Bunun üzerine işte dedi, bu sizin de,
Musa'nın da tanrısıdır. Fakat o onu unuttu.
89. Fakat görmüyorlar mıydı ki o şey,
kendilerine ne bir cevap veriyor, ne de bir zarar veya bir fayda veriyor?
90. Hakikaten Harun, onlara daha önce
şöyle demişti:" Ey kavmim! Siz
bunun yüzünden sadece fitneye uğradınız. Sizin Yaratıp, Besleyip doyuran,
Yönlendiren Kudret'iniz şüphesiz çok merhametli olan Allah’tır. Şu halde bana
uyun ve emrime itaat edin.”
91. Onlar: Biz dediler, "Musa aramıza
dönünceye kadar buna hizmet etmekten asla vazgeçmeyeceğiz.”
92. Musa, döndüğünde: "Ey Harun!
Bunların saptıklarını gördüğün halde neden engel olmadın?
93. Neden bana uymadın? Emirlerime asi mi
oldun?" dedi.
94. Harun: "Ey annem oğlu! Saçımı
sakalımı yolma! Ben senin ''İsrail oğullarının arasına ayrılık düşürdün; sözümü
tutmadın' demenden tabii ki korktum" dedi.
95. Musa: "Ya senin zorun nedir, ey
Samir’i? " dedi.
96. O da: "Ben onların görmediklerini
gördüm. Musa'nın öğretisinden bir kısmını attım. Bunu böyle nefsim bana hoş
gösterdi. " dedi.
97. Musa: "Defol senin cezan hayatın
boyunca " Toplumdan tecrit edilmendir" . Ayrıca senin için, asla
kurtulamayacağın bir ceza daha var. Saygı gösterdiğin tanrına bak! Biz onu
yakıp, sonra da parça parça edip denize savuracağız!
98. "Sizin ilahınız, yalnızca,
kendisinden başka ilah olmayan Allah'tır O'nun ilmi her şeyi kuşatmıştır.”
99. İşte böylece geçmiştekilerin
haberlerinden bir kısmını sana anlatıyoruz. Bizden sana gelen insanlara özünü
hatırlatan bir mesajdır.
100. Kim ondan yüz çevirirse, şüphesiz ki
ayağa kalkış gününde o, ağır bir günah yükünü yüklenecektir.
101. Bu kimseler o günah yükünün altında
ebedi kalırlar. Onlar için ayağa kalkış gününde ne kötü bir yüktür!
102. O gün Sur'a üflenir ve biz o zaman
günahkârları, gözleri gömgök bir halde mahşerde toplarız.
103. Kendi aralarında birbirlerine şöyle
fısıldarlar: "Dünyada sadece on gün kaldınız.”
104. Aralarında konuştuğu konuyu biz daha
iyi biliriz. Onların en olgun ve akıllı olanı o zaman: "Bir günden fazla
kalmadınız" der.
105. Resulüm sana dağlar hakkında
sorarlar. De ki: "Yaratıp, Besleyip doyuran, Yönlendiren Kudret’im onları
ufalayıp savuracak .”
106. "Böylece yerlerini dümdüz,
bomboş bırakacaktır.”
107. Orada ne iniş, ne de bir yokuş
görebileceksin.
108. O gün insanlar, davetçiye uyacaklar.
O’na karşı yan çizmek yoktur. Artık, çok
esirgeyici Allah hürmetine sesler kısılmıştır. Bu yüzden fısıltıdan başka bir
ses işitemezsin.
109. O gün, “Herkese bağış ve bereketinin
tüm nimetlerini ayırım yapmadan sunan Kudret”in izin verdiğinden ve sözünden
hoşlandığından başkasının şefaati fayda vermez.
110.
O’, insanların geleceklerini de, geçmişlerini de bilir. Onların ilmi ise
bunları kapsayamaz.
111. Bütün yüzler, diri ve her şeye Hâkim
olan Allah için eğilip boyun bükmüştür. Kul hakkı ile gelen ise, gerçekten
perişan olmuştur.
112. Her kim kitabın ortaya koyduğu
anlamlar, değerler ve kurallar bütününü içtenlikle benimseyerek, iyi olan
işlerden yaparsa, artık onun, ne haksızlığa uğramaktan ne de hakkının
çiğnenmesinden korkmasına gerek kalmayacak.
113. Resulüm! Biz onu böylece Arapça bir
Kur'an olarak indirdik. Onda her tür uyarıyı açıkça yaptık. Umulur ki onu
okuyan Allah'ın öfkesini çekmekten sakınır yahut da titreyip kendine gelir.
114. Demek ki mülkün gerçek sahibi olan
Allah, yüceler yücesidir. Dolayısıyla vahyi bütünüyle okumadan, Kur'an'dan sonuç çıkartmakta acele etme ve
Yaratıp, Besleyip doyuran, Yönlendiren Kudret'im benim ilmimi artır de.
115. And olsun ki biz daha önce de Âdem'e
ahit vermiştik. Ne var ki o unuttu. Onda azim de bulmadık.
116. Bir zaman biz meleklere Âdem'e secde
edin! Demiştik. Onlar hemen secde ettiler; yalnız iblis hariç. O diretti.
117. Bunun üzerine: "Ey Âdem"
dedik, bu hem senin için hem eşin için büyük bir düşmandır. Sakın sizi yemyeşil
diyardan çıkarmasın; sonra perişan olursunuz.
118. Çünkü orada ne aç ve ne de açıkta
kalırsınız.
119. Ne susarsınız, ne de güneşte
yanarsınız.
120. Derken şeytan onun aklını karıştırıp:
"Ey Âdem! Sana son sınırına kadar toplamayı, yani yıkılmayacak bir mülkün
yolunu göstereyim mi?” Dedi.
121. Nihayet ondan yediler. Bunun üzerine
kendilerine ayıp yerleri göründü. Üstlerini cennet yaprağı ile örtmeye
çalıştılar. Âdem Yaratıp, Besleyip doyuran, Yönlendiren Kudret’ine asi olup
yolunu şaşırdı.
122. Sonra Yaratıp, Besleyip doyuran,
Yönlendiren Kudret'in onu seçti; tövbesini kabul etti ve doğru yola yöneltti.
123. Dedi ki: "Birbirinize düşman
olarak hepiniz oradan dağılın! Artık benden size bir doğru yolu gösteren
geldiğinde, kim benim doğru yoluma uyarsa o sapıklığa düşmez ve mutsuz olmaz.
124. Kim de beni anmaktan yüz çevirirse
şüphesiz onun sıkıntılı bir hayatı olacak ve biz onu, ayağa kalkış günü kör
olarak haşredeceğiz.
125. O: "Yaratıp, Besleyip doyuran,
Yönlendiren Kudret’im! Beni niçin kör olarak haşrettin? Oysa ben hakikaten
görür idim!" der.
126. Buyurur ki: "İşte böyle. Çünkü
sana ayetlerimiz geldi; ama sen onları unuttun. Bu gün de sen aynı şekilde
unutuluyorsun!”
127. Doğru yoldan sapanı ve Yaratıp,
Besleyip doyuran, Yönlendiren Kudret'inin ayetlerine inanmayanı işte böyle
cezalandırırız. Ahiret azabı, elbette daha şiddetli ve daha süreklidir.
128.
Kalıntıları üzerinde gezinip durdukları nice nesilleri helak etmiş
olmamız kendilerini doğru yola getirmedi mi? Bunda elbette akıl sahipleri için
nice ibretler vardır.
129. Eğer Yaratıp, Besleyip doyuran,
Yönlendiren Kudret'in tarafından daha önce söylenmiş bir söz, belirlenmiş bir
süre olmasaydı, bunlar için de helak kaçınılmaz olurdu.
130. Sen, onların söylediklerine sabret.
Güneşin doğmasından önce de batmasından önce de Yaratıp, Besleyip doyuran,
Yönlendiren Kudret’ini övgü ile yücelt; gecenin bir kısım saatleri ile gündüzün
iki ucunda da yücelt ki, sen, Allah'tan hoşnut olasın.
131. Sakın, kendilerini denemek için
onlardan bir kesimi faydalandırdığımız dünya hayatının çekiciliğine gözlerini
dikme! Yaratıp, Besleyip doyuran, Yönlendiren Kudret’inin nimeti hem daha
hayırlı, hem de daha süreklidir.
132. Ailene namazı emret; kendin de ona
sabırla devam et. Senden rızık istemiyoruz. Güzel sonuç sakınma iledir.
133. Onlar: "Muhammed bize Yaratıp,
Besleyip doyuran, Yönlendiren Kudret'inden bir ayet getirmeli değil
miydi?" dediler. De ki: " Daha
önceki gelen kitapların sayfalarındaki apaçık beyyine onlara da gelmedi mi?
134. Eğer biz, bundan önce bir azapla
onları helak etseydik, mutlaka şöyle diyeceklerdi: "Ya Yaratıp, Besleyip
doyuran, Yönlendiren Kudretimiz! Bize bir elçi gönderseydin de, böyle rezil
rüsva olmadan önce ayetlerine uysaydık.
135. De ki: "Herkes beklemektedir,
öyle ise siz de bekleyin. Yakında anlayacaksınız: Kimin doğru yolda olduğunu,
dosdoğru yürüyenlerin kimler olduğunu bileceksiniz!
021
PEYGAMBERLER/Pegamberler-ENBİYA
Sevgi
ve merhameti sonsuz olan Allah’ın adıyla.
1. İnsanların hesaba çekilecekleri gün
yaklaşıyor. Hal böyle iken onlar gaflet içinde yüz çeviriyorlar.
2. Yaratıp, Besleyip doyuran, Yönlendiren
Kudret'lerinden kendilerine ne zaman yeni bir ihtar gelse, onlar bunu, hep
alaya alarak, dinliyorlar.
3.
Kalpleri hep oyunda, eğlencede. O zalimler şöyle fısıldaşıyorlar; "Bu
sizin gibi bir beşer olmaktan başka nedir ki! Siz şimdi göz göre göre büyüye mi
kapılıyorsunuz?”
4. Dedi ki: "Yaratıp, Besleyip
doyuran, Yönlendiren Kudret'im, yerde ve gökte her sözü bilir. O hakkıyla
işiten ve bilendir."
5. Diyorlar ki: " Bunlar saçma sapan
rüyalar. Belki onu kendisi uydurdu. Belki de o bir şair. Hadi bize hemen
öncekilere gönderilenin benzeri bir ayet getirsin.”
6. Bunlardan önce helak ettiğimiz hiç bir
belde iman etmemişti; Şimdi bunlar mı iman edecekler?
7. Biz, senden önce de, kendilerine vahiy
verdiğimiz kişilerden başkasını peygamber olarak göndermedik. Eğer
bilmiyorsanız bilenlerden sorun.
8. Biz onları yemek yemez bir ceset olarak
yaratmadık. Onlar ebedi de değillerdi.
9. Sonra onlara verdiğimiz sözü yerine
getirdik; Böylece hem onları hem de dilediğimiz kimseleri kurtuluşa erdirdik;
İsrafa sapıp haddi aşanları da helak ettik.
10. And olsun, size içinde sizin için öğüt
bulunan bir kitap indirdik. Hala aklınızı çalıştırmayacak mısınız?
11. Biz halkı zalim olan nice beldeyi
kırıp geçirdik. Arkasından da nice başka topluluklar vücuda getirdik.
12. Azabımızı hissettiklerinde bir de
bakarsın ki oralardan kaçıyorlar.
13. Bir ses: "Kaçmayın! İçinde
bulunduğunuz refaha ve yurtlarınıza dönün! Çünkü size sorular sorulacak!”
14. Dediler ki: "Vay başımıza
gelenlere, gerçekten biz zalim insanlarmışız.”
15. Biz kendilerini, kuruyup biçilmiş
ekine, sönmüş ateşe çevirinceye kadar bu feryatları sürüp gidecek.
16. Biz, göğü, yeri ve bunlar
arasındakileri eğlenip eğlendirelim diye yaratmadık.
17. Eğer bir eğlence yapmak isteseydik,
onu kendi katımızda yapardık. Biz bunu yapanlardan değiliz.
18. Fakat hayır! Biz, hakkı batılın
tepesine bindiririz de o, batılın işini bitirir. Bir de bakarsınız ki batıl yok
olup gitmiştir. Yakıştırdığınız sıfatlardan dolayı yazıklar olsun size!
19. Göklerde ve yerde kim varsa O'na
aittir. O'nun tarafında olanlar, O'na çalışma/ibadet hususunda kibirlenmezler
ve yorulmazlar.
20. Onlar, bıkıp usanmaksızın gece gündüz
bir işi bitirip başka bir işe başlarlar ederler.
21. Yoksa yeryüzünde bir takım tanrılar
edindiler de, ölüleri onlar mı diriltecekler.
22. Eğer yerde ve gökte Allah'tan başka
tanrılar bulunsaydı, yer ve gök, kesinlikle bozulup gitmişti. Demek ki Arş'ın
Yaratıp, Besleyip doyuran, Yönlendiren Kudret'i olan Allah, onların
yakıştırdıkları sıfatlardan uzaktır.
23. Allah yaptığından sorumlu tutulamaz;
onlar ise sorumludurlar.
24. Yoksa! O'ndan başka tanrılar mı
edindiler? De ki: "Haydi susturucu delillerinizi getirin! İşte bu benim
çağımda olanların da Mesaj’ıdır ve benden öncekilerinde Mesaj’ıdır. Hayır
onların çoğu bu gerçeği bilmezler; bu yüzden de yüz çevirirler.
25. Senden önce hiç bir resul göndermedik
ki ona: "Benden başka İlah yoktur, şu halde bana kulluk edin" diye
vahyetmiş olmayalım.
26. " “Herkese bağış ve bereketinin
tüm nimetlerini ayırım yapmadan sunan Kudret”, evlat edindi." Dediler.
Haşa! O', bundan uzaktır. Aksine peygamberler, sadece seçkin birer kuldurlar.
27. Onlar, O'ndan önce konuşmazlar, sadece
O'nun emri ile hareket ederler.
28. Allah, onların önlerindekini de, arkalarındakini
de bilir. Allah rızasına ulaşmış olanlardan başkasına şefaat etmezler. Onlar
Allah korkusundan titrerler.
29. Onlardan her kim: "Tanrı O' değil
benim" derse, biz onu cehennemle cezalandırırız. İşte biz, zalimlere böyle
ceza veririz.
30.
O Kitabın, ortaya koyduğu anlamlar, değerler ve kuralların karşısında yer
alanlar görmediler mi ki? Göklerle ve yer bitişik bir halde idi. Biz onları
birbirinden kopardık. Yaşayan her canlı şeyi sudan yarattık. Bunu görmüyorlar
mı? Yine de inanmazlar mı?
31. Onları sarsmasın diye yeryüzüne bir
takım dağlar diktik. Orada geniş geniş vadiler açtık; Ta ki maksatlarına
ulaşsınlar.
32. Biz gökyüzünü korunmuş bir çatı
yaptık. Onlar ise O'nun ayetlerinden yüz çeviriyorlar.
33. O, geceyi, gündüzü, güneşi, ayı,
Yaratandır. Her biri bir yörünge de yüzmektedirler.
34. Biz, senden öncede hiç bir insana
ölümsüzlük vermedik. Şimdi sen ölürsen, onlar ölümsüz mü kalacaklar?
35. Her canlı ölümü tadacaktır. Bir
imtihan olarak sizi iyilik ve kötülükle imtihan ederiz. Sonunda bize
döndürüleceksiniz.
36. Kitabın, ortaya koyduğu anlamlar,
değerler ve kuralların karşısında yer alanlar seni gördükleri zaman:
"Sizin ilahlarınızı diline dolayan bu mu?" diye seni hep alaya
alırlar. Hâlbuki onlar, Çok esirgeyici Allah'ın kitabını inkâr edenlerin ta
kendileridir.
37. İnsanlar, aceleci yaratılmıştır. Size
ayetlerimi göstereceğim; benden acele istemeyin.
38. "Eğer, diyorlar, doğru iseniz, ne
zaman bu tehdit?”
39. İnkâr edenler, yüzlerinden ve
sırtlarından ateşi savamayacakları, kendilerine yardım dahi edilmeyeceği zamanı
bir bilselerdi!
40. Bilakis kendilerine o öyle ani gelir
ki, onları şaşırtır. Artık ne ret edebilirler onu, ne de kendilerine mühlet
verilir.
41. And olsun, senden önce de
peygamberlerle alay edildi; ama o alaycıları, o alay konusu ettikleri şey
kuşatıverdi.
42. De ki: " Sizi gece ve gündüz
“Herkese bağış ve bereketinin tüm nimetlerini ayırım yapmadan sunan Kudret”den
başka kim koruyabilir? Hayır, hayır onlar Yaratıp, Besleyip doyuran,
Yönlendiren Kudret'lerinin hatırlatmasından yüz çeviriyorlar.
43. Yoksa kendilerini bize karşı koruyacak
bir takım ilahları mı var? Onlar kendilerine bile yardım edecek güçte
değildirler. Onlar bizden destek ve alaka da görmezler.
44. Kaldı ki, biz bunları da, atalarını da
doyasıya yaşattık. Bizim yerküreyi zaman zaman yokladığımızı ve kaçınılmaz sona
doğru gittiklerini görmüyorlar mı? Hep böyle yaşayıp gideceklerini mi
sanıyorlar?
45. De ki: "Ben sadece vahiy ile sizi
uyanışa çağırıyorum. Fakat sağır olanlar, ne kadar uyanışa çağırılırsa çağrılsın işitmezler.
46. And olsun, onlara Yaratıp, Besleyip
doyuran, Yönlendiren Kudret'inin azabından ufak bir esinti dokunsa, hemen,
"Vah bize! Hakikaten biz zalim kimselermişiz!" derler.
47. Biz ayağa kalkış günü için hassas
teraziler kurarız. Artık kimseye, hiçbir şekilde haksızlık edilmez. Bir hardal
tanesi kadar dahi olsa, onu getirir koruz. Hesap gören olarak Biz yeteriz.
48. And olsun biz, Musa ve Harun'a Furkan'ı,
sakınma sahipleri için bir ışık, bir öğüt olarak verdik.
49. O sakınanlar, görmedikleri halde
Yaratıp, Besleyip doyuran, Yönlendiren Kudret’lerinden korkup titreyerek ayağa
kalkış endişesi taşıyan kimselerdir.
50. İşte bu da bizim indirdiğimiz hayırlı
ve faydalı bir öğüttür. Şimdi bunu inkâr mı ediyorsunuz?
51. And olsun biz İbrahim'e daha önce
vicdan ve sağduyu vermiştik. Onu harekete geçiren şeyin bu olduğunu biliyorduk.
52. O, babasına ve kavmine:" Şu
karşısına geçip taptığınız heykeller de ne oluyor ?" demişti.
53. Dediler ki: "Biz babalarımızı
bunlara tapar kimseler bulduk.”
54. "Doğrusu siz de babalarınız da
açık bir sapıklık içindesiniz" dedi.
55. Dediler ki: "Bize gerçeği mi
getirdin, yoksa sen oyunbozanlardan biri misin?”
56. "Hayır, dedi, Sizin Yaratıp,
Besleyip doyuran, Yönlendiren Kudret'iniz, yarattığı göklerin ve yerin de
Yaratıp, Besleyip doyuran, Yönlendiren Kudret'idir ve ben buna şahitlik
edenlerdenim.”
57. İçinden: "Allah'a yemin ederim ki,
siz ayrılıp gittikten sonra otorite, güç, paranıza bir oyun oynayacağım!"
58. Sonunda İbrahim onları param parça
etti. Yalnız en büyüklerini bıraktı ki, dönüp ona başvurabilsinler.
59. "Bunu tanrılarımıza kim yaptı?
Her kimse, açıkça bir isyancı" dediler.
60. İçlerinden bazıları: "Kendisine
İbrahim denilen bir gencin bunları diline doladığını duyduk; " dediler.
61. Diğerleri: "O halde dediler, onu
hemen bu insanların önüne getirin. Suçuna şahitlik etsinler.”
62. "Bunu ilahlarımıza sen mi yaptın,
ey İbrahim?" dediler.
63. "Belki de bu işi, şu büyükleri
yapmıştır; Hadi sorun; Eğer konuşuyorsa?" dedi.
64. Bunun üzerine kendi vicdanlarına
dönüp: "Gerçekten haksızlık ediyorsunuz!" dediler.
65. Sonra tekrar eski kafalarına döndüler;
" Sen bunların konuşmadığını pek ala biliyorsun." Dediler.
66. İbrahim: "Öyleyse dedi, Allah'ı
bırakıp da, size hiç bir fayda ve zarar vermeyen bir şeye hala tapacak
mısınız?”
67. "Size de, Allah'ı bırakıp
tapmakta olduğunuz şeylere de yuh olsun! Siz akıllanmaz mısınız?”
68. İçlerinden bazıları: " Yakın onu
da tanrılarınızın öcünü alın. Eğer iş yapacaksanız, " dediler.
69. "Ey ateş İbrahim için serinlik
ol!" dedik. Selam olsun İbrahim'e.
70. Böylece ona bir tuzak kurmak
istediler; Fakat biz onları, boşa çıkarttık.
71. Biz onu ve Lut'u kurtararak, içinde
cümle âleme bereketler verdiğimiz ülkeye ulaştırdık.
72. Ona, İshak'ı ve fazladan bir bağış
olmak üzere Yakub'u lütfettik; her birini salih insanlar yaptık.
73.
Onları emrimiz uyarınca doğru yolu gösteren önderler yaptık ve kendilerine
hayırlı işler yapmayı, destekleşme / dayanışma içinde olmayı, ihtiyaçtan
fazlasını vermeyi vahiy ettik. Onlar, daima bize çalışan/ibadet eden
kimselerdi.
74. Lut'a gelince, ona da hüküm ve ilim
verdik; onu çirkin işler yapmakta olan memleketten kurtardık. Zira onlar,
gerçekten fena işler yapan kötü bir kavimdi.
75. Onu sevgi ve merhametle kuşattık;
çünkü o iyilik, güzellik ve doğruluk timsali idi.
76. Daha önce Nuh da dua etmiş biz de onun
duasını kabul etmiştik. Böylece kendisini ve yakınlarını büyük afetten
kurtarmıştık.
77. Onu ayetlerimizi inkâr eden
kabilelerden koruduk. Gerçekten onlar fena bir kavim idi; bu yüzden topunu
birden gömdük.
78. Bir zaman Davud ve Süleyman bir ekin
konusunda hüküm veriyorlardı; bir grup insanın koyun sürüsü, geceleyin başıboş
bir vaziyette bir ekinin içine dağılıp ziyan vermişti. Biz onların hükmünü
görüp bilmekteydik.
79. Süleyman'a doğru anlama yeteneği
bağışladık. Biz onların her birine hüküm ve ilim verdik, Davut'a dağları boyun
eğdirdik. Kuşları O'nu anıp yücelten eyledik. Bunları biz yapmaktayız.
80. Bir de ona şiddetli zorluklara karşı
korunma sağlayacak savunma sanatını öğretmiştik. Artık şükredecek misiniz?
81. Süleyman'ın emrine de kasırga rüzgârı
verdik; Onun emriyle içinde bereketler yarattığımız yere doğru eserdi. Biz her
şeyi biliriz.
82. Şeytanlar arasından da, onun için
dalgıçlık eden ve bundan başka işler görenler vardı. Biz onları gözetim altında
tutuyorduk.
83. Eyyub'u da an. Hani: "Başıma bu
hastalık geldi. Sen merhametlilerin en merhametlisisin." diye Yaratıp,
Besleyip doyuran, Yönlendiren Kudret'ine dua etmişti.
84. Bunun üzerine biz, tarafımızdan bir
rahmet ve kulluk edenler için bir hatıra olmak üzere onun duasını kabul ettik;
Kendisinde dert ve sıkıntı olarak ne varsa giderdik ve ona ailesini ve onlarla
birlikte olanların bir mislini daha verdik.
85. İsmail'i, İdris'i ve Zülkif'i de.
Hepsi de sabreden kimselerdendi.
86. Onları rahmetimize kabul ettik. Onlar
hakikaten iyi kimselerdi.
87. Zünnun'u da. Hani o öfkeli bir halde
geçip gitmişti de; Bizim kendisini asla
sıkıştırmayacağımızı zannetmişti. Nihayet karanlıklar içinde: "Senden
başka hiçbir tanrı yoktur. Seni tenzih ederim. Gerçekten ben zalimlerden
oldum!" Diye dua etti.
88. Bunun üzerine onun duasını kabul ettik
ve onu kederden kurtardık. İşte biz müminleri böyle kurtarırız.
89. Zekeriyya'yı da an. Hani o Yaratıp,
Besleyip doyuran, Yönlendiren Kudret'ine şöyle niyaz etmişti. "Yaratıp,
Besleyip doyuran, Yönlendiren Kudret'im beni yalnız bırakma! Her şey sonunda
senindir.
90. Biz onun duasını kabul ettik ve ona
Yahya'yı verdik; eşini de kendisi için elverişli kıldık (çocuk doğurmaya).
Onlar, hayır işlerinde koşuşurlar, umarak ve korkarak bize yalvarırlardı; Onlar
bize karşı derin saygı içindeydiler.
91. Elini, belini ve dilini iffetle
korumuş olan Meryem'i. Biz ona ruhumuzdan üfledik; Onu ve oğlunu cümle âlem
için bir ibret kıldık.
92.
Hakikaten bu (Bütün peygamberler ve onlara iman edenler) bir tek ümmet olarak
sizin ümmetinizdir. Ben de sizin Yaratıp, Besleyip doyuran, Yönlendiren
Kudret’inizim. Öyle ise bana kulluk edin.
93. Kendi aralarında işlerinin birliğini
bozdular. Hepsi bize döneceklerini unuttular.
94. Bu durumda her kim kitabın ortaya
koyduğu anlamlar, değerler ve kurallar bütününü içtenlikle benimsemiş olarak
iyi davranışlar yaparsa onun çabasını görmezlikten gelmek olmaz. Zira biz onu
yazmaktayız.
95. Helak ettiğimiz bir belde için artık
imkânsızdır; çünkü onlar geri dönemeyeceklerdir.
96. Nihayet Ye'cüc ve Me'cüc açıldığı ve
onlar her tepeden akın ettiği zaman;
97. Ve gerçek vaat yaklaşınca, birden,
inkâr edenlerin gözleri dona kalır! "Yazıklar olsun bize! Derler,
gerçekten biz, bu durumdan habersizmişiz; Hatta biz zalim kimselermişiz.”
98. Siz ve Allah'ın dışında taptığınız
şeyler cehennem yakıtısınız. Siz oraya gireceksiniz.
99. Eğer onlar birer tanrı olsalardı oraya
girmezlerdi. Hâlbuki hepsi orada ebedi kalacaklardır.
100. Orada onlar inim inim inleyecekler.
Yine onlar orada duymazlar.
101. Tarafımızdan kendilerine güzel akıbet
takdir edilmiş olanlara gelince, işte bunlar cehennemden uzak tutulurlar.
102. Bunlar onun uğultusunu duymazlar;
Gönüllerinin dilediği nimetler içinde ebedi kalırlar.
103. En büyük dehşet dahi onları
tasalandırmaz. Melekler kendilerini şöyle karşılar; işte bu size vaat edilmiş
olan gününüzdür.
104. Gün olur göğü, yazı tomarlarını dürer
gibi düreriz. Tıpkı ilk yaratmaya başladığımız gibi onu baştan yaparız.
Üzerimize aldığımız bir vaat olarak biz bunu mutlaka yaparız.
105. And olsun Zikir'den sonra Zebur'da
da: "Yeryüzünde iyi kullarım varis olacaktır" diye yazmıştık.
106. İşte bunda kulluk eden bir kavim için
bir mesaj vardır.
107. Biz seni ancak âlemlere rahmet olarak
gönderdik.
108. Haykır onlara: "Bana sadece,
sizin ilahınızın bir tek Allah olduğu vahiy edildi. Hala müslüman olmayacak
mısınız?
109. Eğer yüz çevirirlerse de ki:
"Hepinize açıkladım. Artık size vadolunan şey yakın mı uzak mı
bilmiyorum.”
110. Şüphesiz Allah sözün açığını da
bilir, gizli tuttuklarınızı da bilir.
111. Bilmiyorum belki de o, sizi denemek
ve bir zamana kadar sizi faydalandırmak içindir.
112. Resul şöyle yakardı: "Yaratıp,
Besleyip doyuran, Yönlendiren Kudret’im! Adaletinle hükmünü ver. Bizi “Yaratıp,
Besleyip doyuran, Yönlendiren, Herkese bağış ve bereketinin tüm nimetlerini
ayırım yapmadan sunan Kudret”imiz, sizin anlattıklarınıza karşılık yardımı
umulandır."
022
ZİYARET/Bürüyen,
örten, kuşatan-HAC
Sevgi
ve merhameti sonsuz olan Allah’ın adıyla.
1. Ey insanlar! Yaratıp, Besleyip doyuran,
Yönlendiren Kudret'inizin öfkesini çekmekten sakının! Çünkü ayağa kalkış vaktinin
depremi müthiş bir şeydir!
2. Onu gördüğünüz gün, her emzikli kadın
emzirdiği çocuğunu unutur. Her gebe kadın çocuğunu düşürür. İnsanları da sarhoş
bir vaziyette görürsün. Oysa onlar sarhoş değillerdir; Allah'ın azabı çok
dehşetli olacak, çok!
3. Durum böyleyken insanlardan, bilgisi
olmaksızın Allah hakkında tartışmaya giren bir takım kimseler var. Bunlar her
inatçı şeytana uyarlar.
4. Onun alnına şöyle yazılmıştır: Kim onu
yoldaş edinirse bilsin ki kendisini saptıracak ve alevli ateşin azabına
sürükleyecektir.
5. Ey insanlar! Eğer yeniden dirilmekte
şüphede iseniz, şunu bilin ki; Biz sizi topraktan, sonra atılıp saçılandan,
sonra ilişip yapışandan, sonra uzuvları belli, belirsiz bir et parçasından
yarattık ki olacak olanı ortaya çıkaralım. Ve dilediğimizi belirlenmiş bir
süreye kadar rahimlerde bekletiriz; sonra sizi bir bebek olarak dışarı
çıkarırız. Sonra içinizden kiminiz ergenlik çağına ulaşır kiminiz erken vefat
eder, kiminiz ne dediğini bilmez bunak bir ihtiyar oluncaya kadar yaşar. Sen
yeryüzünü de kupkuru ve ölü bir halde görürsün; fakat biz, üzerine yağmur
indirdiğimizde o, kıpırdanır, kabarır ve her çeşitten iç açıcı bitkiler verir.
6. Çünkü Allah tek gerçektir ölüleri
diriltir. O'nun her şeye gücü yeter;
7. ve o an hiç bir kuşkuya yer bırakmadan
gelmekte. Allah mezarlardaki kimseleri diriltip kaldıracaktır.
8. İnsanlardan bazısı, bir bilgisi, bir
rehberi ve aydınlatıcı bir kitabı olmadığı halde,
9.
Sırf Allah yolundan saptırmak için yanını eğip bükerek Allah hakkında
tartışmaya kalkar. Onun için dünyada bir rezillik vardır; ayağa kalkış gününde
ise ona yakıcı azabı tattıracağız.
10. İşte bu, önceden yapıp ettiklerinin
yüzündendir. Elbette Allah kullarına haksızlık edecek değildir.
11. İnsanlardan kimi yalnız kıyıdan
kenardan Allah'a kulluk eder. Şöyle ki: Kendisine bir iyilik dokunursa buna pek
memnun olur, bir de musibete uğrarsa çehresi değişir. O, dünyasını da ahiretini
de kaybetmiştir. İşte bu, apaçık ziyanın ta kendisidir.
12. Allah'ı bırakıp kendisine ne faydası
ne de zararı olacak şeylere yalvarıyor. Bu, sapıklığın ta kendisidir.
13. O, zararı faydasından daha çok olan
bir varlığa yalvarır. O ne kötü bir yardımcı, ne kötü bir dosttur.
14. Muhakkak ki Allah, iman edip iyi
davranışta bulunan kimseleri, zemininden ırmaklar akan cennetlere kabul eder.
Şüphesiz Allah dilediği şeyi yapar.
15. Her kim, Allah'ın, dünya ve ahirette
peygambere asla yardım etmeyeceğini zannetmekte ise, o kimse bir sebeple göğe
çıksın, sonra da gelen yardımı kessin de baksın, bakalım! Acaba hilesi, öfke
duyduğu şeyi gerçekten engelleyecek mi?
16. İşte böylece biz, o Kur’an’ı söze
dayalı açık seçik ayetler halinde indirdik. Gerçek şu ki Allah dilediği kimseyi
doğru yola sevk eder.
17. Kitabın ortaya koyduğu anlamlar,
değerler ve kurallar bütününü içtenlikle benimsemiş olanlar, yahudi olanlar,
sabiiler, hıristiyanlar, mecusiler ve O’na ortak koşanlar... Allah, bunlar
arasında ayağa kalkış gününde hükmünü verecektir. Çünkü Allah her şeyi hakkıyla
bilendir.
18. Görmez misin ki, göklerde ve yerde
olan her şey, güneş, ay, yıldızlar, dağlar, ağaçlar, hayvanlar ve insanların
birçoğu Allah'a secde ediyorlar; birçoğunun üzerine de azap hak olmuştur. Allah
kimi hor ve hakir kılarsa, artık onu değerli kılacak bir kimse yoktur. Şüphesiz Allah layık gördüğünü yapar.
19. Şu iki gurup, Yaratıp, Besleyip
doyuran, Yönlendiren Kudret'leri hakkında çekişen iki hasımdır: Şimdi inkâr
edenler için ateşten bir elbise biçilmiştir. Onların başlarının üzerinden
kaynar su dökülecektir!
20. Bununla, karınlarının içindekiler ve
derileri eritilecektir.
21. Bir de onlar için demir kamçılar
vardır.
22. Istıraptan dolayı oradan her çıkmak
istediklerinde, oraya geri döndürülürler ve "tadın bu yakıcı azabı!"
denilir.
23. Muhakkak ki Allah, iman edip iyi
davranışlarda bulunanları, zemininden ırmaklar akan cennetlere kabul eder.
Bunlar orada altın bileziklerle ve incilerle bezenirler. Orada giyecekleri ise
ipektir.
24. Ve onlar sözün en güzeline
yöneltilmişler, övgüye layık olan Allah' ın yoluna iletilmişlerdir.
25.
Kitabın, ortaya koyduğu anlamlar, değerler ve kuralların karşısında yer
alanlar, Allah'ın yolundan alıkoymaya kalkıyorlar. Yerli, yabancı bütün
insanların eşit hakka sahip olduğu bütün insanlar için yapılan Mescit-i
Haram'dan da geri çeviriyorlar. Kim orada zulüm ederek haktan sapmak isterse,
ona acı azaptan tattıracağız.
26. İbrahim'i Kabe'nin olduğu yere
yerleştirdik. Dedik ki: "Bana hiçbir şeyi ortak koşma, evimi tavaf
edenler, ayakta duranlar, saygıyla eğilen ve secdeye varanlar için temiz
tut."
27. "İnsanlar arasında belli
günlerde burayı ziyareti ilan et ki, gerek yaya olarak, gerekse nice uzak
yoldan, yorgun argın develer üzerinde, sana gelsinler."
28. " Kendilerine ait birtakım
yararlara tanık olsunlar. Kendilerine
rızık olarak verdiği kurbanlık hayvanlar üzerine belirli günlerde Allah'ın
ismini ansınlar. Artık onlardan hem kendiniz yiyin, hem de yoksula fakire yedirin."
29. "Sonra kirlerini gidersinler,
adaklarını yerine getirsinler ve o saldırılardan korunmuş eski evi tavaf etsinler."
30. Emir budur! Her kim, Allah'ın emir ve
yasaklarına saygı gösterirse, bu Yaratıp, Besleyip doyuran, Yönlendiren Kudret'inin
katında kendisi için daha hayırlıdır. Size okunanların dışında kalan hayvanlar
size helal kılındı. O halde pislikten, otorite, güç, paraya tapmaktan sakının;
yalan sözden sakının.
31. Kendisine ortak koşmaksızın Allah'ı
birleyenler olun. Kim Allah'a ortak koşarsa o, gökten düşüp parçalanmış da
kendisini kuşlar kapmış yahut rüzgar onu uzak bir yere sürüklemiş gibidir.
32. Durum öyledir. Her kim Allah'ın
sembollerine saygı gösterirse / yüceltirse, şüphesiz kalbinde sakınma duygusu
var demektir.
33. Onlardan, bağışlamadan önce sizin
için belli bir süreye kadar yararlanırsınız. Sonra bu yararları Kabe'ye
bırakırsınız.
34. Biz her ümmete bir kurban kesme tarzı
belirlemişizdir ki, kendilerine rızık olarak verdiği kurbanlık hayvanların
üstüne Allah'ın ismini ansınlar. Şimdi tanrınız bir tek tanrıdır. Öyle ise O'na
teslim olun. Alçak gönüllü, saygılı insanları müjdele!
35. Onlar öyle kimseler ki, Allah
anıldığı zaman kalpleri titrer; başlarına gelene sabrederler, destekleşme / dayanışma içinde olurlar, kendilerine rızık olarak
sunduklarımızdan başkalarına pay çıkarırlar.
36. Biz, büyük baş hayvanları da sizin
için Allah'ın sembolleri arasına koyduk. Onlarda sizin için hayır vardır. Şu
halde onlar, ayakları üzerinde dururken üzerlerine Allah'ın ismini anınız. Yan
üstü yere düştüklerinde ise, artık onlardan hem kendiniz yeyin, hem de
ihtiyacını gizleyen-gizlemeyen fakirlere yedirin. İşte bu hayvanları biz
şükredesiniz diye sizin istifadenize verdik.
37. Onların ne etleri ne kanları Allah'a
ulaşır, fakat O'na sadece sizin içinizdeki sakınma duygunuz ulaşır. Sizi doğru
yola eriştirdiğinden dolayı Allah'ı büyük tanıyasınız diye O' bu hayvanları
böylece sizin istifadenize verdi. Güzel davrananları müjdele!
38. Allah iman edenleri korur. Şu da
muhakkak ki Allah, hain ve nankör olan kimseleri sevmez.
39. Kendilerine savaş açılanlara zulme
uğramış olmaları sebebi ile savaş izni verildi. Şüphe yok ki Allah, onlara
yardıma mutlak surette kadirdir.
40. Onlar, başka değil, sırf
"Yaratıp, Besleyip doyuran, Yönlendiren Kudret'imiz Allah'tır"
dedikleri için haksız yere yurtlarından çıkarılmış kimselerdir. Eğer Allah bir
kısım insanları, diğer bir kısmıyla defedip önlemeseydi, mutlak surette,
içlerinde Allah'ın ismi bol bol anılan manastırlar, kiliseler, havralar ve
mescitler yıkılır giderdi. Allah kendisine yardım edenlere muhakkak surette
yardım eder. Hiç şüphesiz Allah çok güçlüdür, çok üstündür.
41. Onlar ki, eğer kendilerine yeryüzünde
imkan verirsek yardımlaşma ve dayanışmayı ayağa kaldırır, ihtiyaçtan fazlasını
vererek arınırlar, ortak iyiliği emreder ve topluma zarar veren kötülüğü
yasaklarlar. İşin sonu Allah'a varır.
42. Eğer onlar seni yalanlıyorlarsa,
onlardan önce Nuh'un kavmi, Ad, Semud, halkları da bütün bunlar yalan demişti.
43. İbrahim'in kavmi, Lut'un kavmi halkı
da aynı şeyi söylemişlerdi.
44. Medyen halkı da yalanlandılar. Musa
da yalanlanmıştı. İşte o kitabın, ortaya koyduğu anlamlar, değerler ve
kuralların karşısında yer alanlara ben süre tanıdım, sonra onları yakaladım.
Nasıl oldu benim azabım.
45. Nitekim birçok memleket vardır ki, o
memleket zulmetmekte iken, biz onları
helak ettik. Şimdi o ülkelerde duvarlar, tavanların üzerine yıkılmıştır. Nice
kullanılmaz hale gelmiş kuyular ve ulu saraylar vardır.
46. Hiç yeryüzünde dolaşmadılar mı? Zira
dolaşsalardı elbette düşünecek kalpleri ve işitecek kulakları olurdu. Ama
gerçek şu ki, gözler kör olmaz; lakin göğüsler içindeki kalpler kör olur.
47. Onlar senden azabın çabuk gelmesini
istiyorlar. Allah vadinden asla dönmez. Muhakkak ki, Yaratıp, Besleyip doyuran,
Yönlendiren Kudret'inin nezdinde bir gün sizin saymakta olduklarınızdan bin yıl
gibidir.
48. Nice ülkeler var ki zulmedip
dururlarken onlara mühlet verdim. Sonun da onları yakaladım. Dönüş yalnız
banadır.
49. De ki: "Ey insanlar! Ben size
sadece açıkça anlatan bir uyarıcıyım.”
50. İman edip, iyilik, güzellik ve
doğruluk için çalışan kimseler için bağışlanma ve bol rızık vardır.
51. Ayetlerimizi işe yaramaz hale
getirmek için birbirleri ile yarışanlara gelince, işte bunlar
cehennemliklerdir.
52. Biz senden önce hiç bir resul ve nebi
göndermedik ki, o, bir istekte bulunduğunda, şeytan onun isteğine ille de
beşeri arzular katmaya kalkışmasın. Ne var ki Allah, şeytanın katacağı şeyi
iptal eder. Sonra Allah kendi ayetlerini, sağlam olarak yerleştirir. Allah her
şeyi bilir çok bilgedir..
53. Bu şeytanın girişimi, Allah'ın
kalplerinde hastalık olanlara ve kalpleri katılaşanlara bir deneme vesilesi
yapması içindir. Zalimler geri dönülmez bir ayrılık ve kopuş içindedirler.
54. Bir de kendilerine ilim verilenler,
onun hakikaten Yaratıp, Besleyip doyuran, Yönlendiren Kudret'in tarafından
gelmiş bir gerçek olduğunu bilsinler de ona inansınlar, bu sayede kalpleri
huzur ve tatmine kavuşsun. Şüphesiz ki Allah, iman edenleri dosdoğru bir yola
iletir.
55. İnkâr edenler, kendilerine o saat
ansızın gelinceye yahut da kısır bir günün azabı gelinceye kadar onun hakkında hep
şüphe içindedirler.
56. O gün mülk Allah'ındır. İnsanlar
arasında hüküm verir. İman edip iyi davranışta bulunanlar nimetlerle dolu
cennetlerin içindedirler.
57. İnkâr edip ayetlerimizi
yalanlayanlara gelince, işte onlar için alçaltıcı bir azap vardır.
58. Allah yolunda hicret edip sonra
öldürülen yahut ölenleri Allah güzel bir rızıkla rızıklandıracaktır. Şüphesiz
Allah, evet O, rızk verenlerin en hayırlısıdır.
59. Allah onları, her halde memnun
kalacakları bir girilecek yere sokacaktır. Allah elbette ki her şeyi bilir çok
şefkatlidir.
60. İşte böyle. Her kim kendisine yapılan
saldırıya karşı aynısı ile karşılık verir de, bundan sonra kendisine yine bir
saldırı ve zulüm vaki olursa, emin olmalıdır ki, Allah ona mutlaka yardım
edecektir. Allah, elbette ki Affedendir, Bağışlayandır.
61. İşte böyle. Allah geceyi gündüzün
içine sokar, gündüzü de gecenin içine sokar. Allah her şeyi İşiten'dir,
Gören'dir.
62. Evet böyledir! Çünkü Allah hakkın ta
kendisidir. O'nun dışında taptıkları ise batılın ta kendisidir. Hiç kuşkusuz
Allah Yüce'dir, Büyük'dür.
63. Görmedin mi, Allah gökten yağmur
indirdi de bu sayede yeryüzü yeşeriyor. Gerçekten Allah Cömert'dir,
Haberdar'dır.
64. Göklerde ve yerde ne varsa Oundur.
Hakikaten Allah Zengindir, Hamd edilenin ta kendisidir.
65. Görmedin mi, Allah, yerdeki eşyayı ve
emri uyarınca denizde yüzen gemileri sizin hizmetinize verdi. Göğü de kendi
izni olmadıkça yer üzerine düşmekten korur. Çünkü Allah insanlara karşı Şefkat,
Sevgi ve merhametle dopdoludur.
66. Size hayat veren O' dur. Sonra sizi
öldürecek, sonra yine diriltecek olandır. Gerçekten insan çok nankördür.
67. Biz, her topluluğa, uygulamakta
oldukları bir ibadet tarzı gösterdik. Herkes kendi tarzını sürdürür. Öyle ise
onlar bu işte seninle çekişmesinler. Sen sadece Yaratıp, Besleyip doyuran,
Yönlendiren Kudret'ine davet et. Kuşkusuz sen dosdoğru bir yoldasın.
68. Eğer seninle münakaşaya ve mücadeleye
girişirlerse de ki: "Allah yaptığınızı çok iyi bilmektedir."
69. Allah ayağa kalkış gününde, ihtilaf
etmekte olduğunuz konulara dair aranızda hüküm verecektir.
70. Bilmez misin ki Allah, yerde ve gökte
ne varsa biliyor? Bunların tümü bir kitaba kaydediliyor. Bütün bunlar Allah
için çok kolaydır.
71. Buna rağmen onlar, Allah'ı bırakıp,
Allah'ın hiç bir delil indirmediği, kendilerinin de hakkında bilgi sahibi
olmadıkları şeylere tapıyorlar. Bu zalimlerin hiç yardımcısı olmayacak.
72. Ayetlerimiz açık açık kendilerine
okunduğunda, kitabın, ortaya koyduğu anlamlar, değerler ve kuralların
karşısında yer alanların suratlarında hoşnutsuzluk sezersin. Onlar, kendilerine
ayetlerimizi okuyanların neredeyse üzerine saldırırlar. De ki: "Size
bundan daha kötüsünü bildireyim mi? Cehennem! Allah onu kitabın, ortaya koyduğu
anlamlar, değerler ve kuralların karşısında yer alanlara söz vermiştir. O ne
kötü bir sondur!”
73. Ey insanlar! Size bir misal verildi;
şimdi onu dinleyin; Allah'ı bırakıp da yalvardıklarınız bunun için bir araya
gelseler bile bir sineği dahi yaratamazlar. Sinek onlardan bir şey kapsa, bunu
ondan geride alamazlar. İsteyen de aciz, kendisinden istenen de!
74. Onlar Allah'ın kadrini hakkıyla
bilemediler. Hiç şüphesiz Allah Güçlüdür, Üstündür.
75. Allah meleklerden de elçiler seçer,
insanlardan da, şüphesiz Allah İşitendir, Görendir.
76. Onların önlerindekini de
arkalarındakini de bilir. Bütün işler Allah'a döndürülür.
77. Ey iman edenler! Saygıyla eğilin,
secdeye kapanın; Yaratıp, Besleyip doyuran, Yönlendiren Kudret'inize ibadet
edin; hayır işleyin ki kurtuluşa erişesiniz.
78. Allah uğrunda hakkını vererek cihat
edin, O, sizi seçti; din hususunda üzerinize hiç bir zorluk yüklemedi. Babanız
İbrahim'in dininde de böyleydi. , O', önceki çağlarda ve şimdi size müslümanlar
adını verdi. Haydi Peygamber size, siz de insanlara örnek olun. Haydi
destekleşmeye / dayanışmaya ve ihtiyaçtan fazlasını vererek arınmaya. O, sizin
mevlanızdır. Ne güzel mevladır, ne güzel yardımcıdır!
023
İNANANLAR/İnananlar,
güvenenler-MÜMİNUN
Sevgi
ve merhameti sonsuz olan Allah’ın adıyla.
1. Gerçekten inananlar/güvenenler
kurtuluşa ermiştir;
2. Onlar ki, aralarında
dayanışmayı/yardımlaşmayı yaparken korku ve titreme içindedirler;
3. Onlar ki, boş ve yararsız şeylerden
yüz çevirirler,
4. Onlar ki, ihtiyaçlarından fazlasını
verip arınmak için devamlı faaliyet halindedirler.
5. Ve onlar ki iffetlerini korurlar,
6. Yalnızca eşi yani yemin/sözleşme ile
sahip olduğu ile birlikte olanlardır. Bu durumda onlar kınanmış değillerdir.
7. Şu halde kim bunun ötesine gitmek
isterse, işte bunlarda haddi aşan kimselerdir.
8. Yine onlar ki, yeminlerine ve
anlaşmalarına bağlı kalırlar;
9. Ve onlar ki, aralarında dayanışmayı/yardımlaşmayı
yapmaya devam ederler.
10. İşte asıl bunlar varis olacaklardır.
11. En yüce, harika, muhteşem cennete
varis olan bu kimseler, orada sonsuza dek kalıcıdırlar.
12. And olsun biz insanı, süzülmüş bir
çamurdan yarattık.
13.
Sonra onu sağlam bir karargâhta meni haline getirdik.
14. Sonra meniyi alaka yaptık. Peşinden,
alakayı, bir parçacık et haline soktuk; bu bir parçacık eti kemiklere çevirdik;
bu kemikleri etle kapladık. Sonra onu başka bir yaratışla insan haline
getirdik. Yapıp-yaratanların en güzeli olan Allah pek yücedir.
15. Sonra, muhakak ki siz, bunun ardından
elbet öleceksiniz.
16. Sonra da şüphesiz, sizler ayağa kalkış
gününde diriltileceksiniz.
17. Açın gözünüzü tepenizde yedi kat gök
yarattık. Biz bu yaratıştan habersiz değiliz.
18. Gökten uygun bir ölçüde yağmur indirip
onu arzda durdurduk. Bizim onu gidermeye de elbet gücümüz yeter,
19. Böylece onun sayesinde sizin
yararınıza hurma bahçeleri ve üzüm bağları meydana getirdik. Bunlarda sizin
için birçok meyvalar vardır ve siz onlardan yiyorsunuz.
20. Tur-i Sina çevresinde yetişen bir ağaç
daha meydana getirdik ki, bu ağacın
zeytininden hem yağ elde edilir hem de yiyenlerin ekmeğine katık olur.
21. Çiftlik hayvanlarında elbette sizin
için ibretler vardır. Onların karınlarındaki sütden sizlere içiririz. Onlarda
bundan başka sizin için birçok faydalar daha vardır, etlerinden de yersiniz,
22. Onların üzerinde ve gemilerde
taşınırsınız.
23. And olsun ki Nuh'u kavmine gönderdik
ve o:"Ey kavmim! Allah'a kulluk edin. Sizin için ondan başka tanrı yoktur.
Hala sakınmaz mısınız? " dedi.
24. Bunun üzerine kavminin inkârcı ileri
gelenleri şöyle dediler: " Bu, tıpkı sizin gibi bir insandan başka bir şey
değil. Sizin üzerinize egemen olmak istiyor. Eğer Allah isteseydi, muhakkak ki
melekler gönderirdi. Biz geçmişteki atalarımızdan da böyle şey duymadık,
25. bu, cinnet getirmiş bir kimse. Belli
bir süreye kadar onu gözleyelim bakalım.”
26. Nuh şöyle yalvardı: "Yaratıp,
Besleyip doyuran, Yönlendiren Kudret'im! Beni yalanlamalarına karşı bana yardım
et.”
27.
Bunun üzerine biz, Nûh'a şöyle vahyettik: "Gözlerimizin önünde ve
vahyimize uygun olarak gemiyi yap. Emrimiz gelip tandır kaynayınca, ailenle
birlikte her türden iki çifti gemiye sok. İçlerinden, haklarında daha önce
hüküm verilmiş olanları dışta bırak. Zulmetmiş olanlar hakkında bana yakarıp
durma. Onlar kesinlikle boğulacaklardır.”
28. Sen, yanındakilerle gemiye
yerleştiğinde : "Bu zalimler topluluğundan bizi kurtaran Allah'a
hamdolsun" de.
29. Ve de ki: "Beni bereketli bir
yere indir. Çünkü sen yaşanacak yeri gösterenlerin en hayırlısısın.”
30. Şüphesiz bunda bir takım ibretler
vardır. Hakikaten biz sizi denemekteyiz.
31. Sonra onların ardından bir başka nesil
meydana getirdik.
32. Onlar arasından kendilerine : "
Allah'a kulluk edin. Sizin ondan başka tanrınız yok. Hala Allah'tan korkmaz
mısınız? “ diyen bir peygamber gönderdik.
33. Onun kavminden, kitabın, ortaya
koyduğu anlamlar, değerler ve kuralların karşısında yer alan, ahirete ulaşmayı
inkâr eden ve dünya hayatında kendilerine refah verdiğimiz varlıklı kişiler
şöyle dediler: "Bu, sadece sizin gibi bir insan, sizin yediğinizden yiyor,
sizin içtiğinizden içiyor."
34. "Gerçekten, sizin gibi bir insana
itaat ederseniz, her halde ziyan edersiniz.”
35. "Size, öldüğünüz, toprak ve kemik
yığını haline geldiğinizde, mutlak surette sizin kabirden çıkarılacağınızı mı
vadediyor?”
36. "Bu, size vaat edilen, yeniden
dirilmek, gerçek olmaktan çok uzak!”
37. "Hayat şu dünya hayatımızdan
ibarettir. Ölürüz, yaşarız, bir daha diriltilecek de değiliz.”
38. "Bu adam, sadece Allah hakkında
yalan uyduran bir kimse, biz ona inanmıyoruz.”
39. O peygamber: "Yaratıp, Besleyip
doyuran, Yönlendiren Kudret'im, dedi, beni yalanlamalarına karşılık bana
yardımcı ol.”
40. Allah şöyle buyurdu : " Pek
yakında onlar mutlaka pişman olacaklar!”
41. Nihayet korkunç titreşimli ses onları
tam bir biçimde yakalayıverdi! Kendilerini hemen sel süprüntüsüne çevirdik.
Zalimler topluluğunun canı cehenneme.”
42. Sonra onların ardından başka nesiller
getirdik.
43. Hiç bir ümmet ecelini ne öne alabilir,
ne de erteleyebilir.
44. Sonra biz art ardına peygamberlerimizi
gönderdik. Hangi ümmete peygamberleri geldiyse, her defasında, onlar bu
peygamberi yalanladılar. Biz de onları birbiri ardından yok ettik ve onları
ibret hikâyelerine dönüştürdük. Artık iman etmeyen kavmin canı cehenneme!
45.46. Sonra ayetlerimizle ve apaçık bir
yetkiyle Musa ve kardeşi Harun'u Firavuna ve kodamanlarına gönderdik. Onlar ise
kibre kapıldılar. Çünkü kendilerini
büyük gören bir topluluktu onlar.
47. Bu yüzden dediler ki: "Halkı bize
kölelik ederken, bizim gibi olan bu iki adama inanır mıyız?”
48. Böylece onları yalanladılar ve bu
sebeple helak edilenlerden oldular.
49. Oysa biz Musa'ya, belki onlar doğru
yolda yürürler diye o Kitap'ı verdik.
50. Meryem oğlunu ve annesini de bir ayet
kıldık. Her ikisini de yerleşmeye elverişli, suyu bulunan bir tepeye
yerleştirdik.
51. Ey elçiler! Güzel ve temiz olan
şeylerden yeyin. İyilik, güzellik ve doğruluk için çalışın. Çünkü Ben sizin
yapmakta olduklarınızı çok iyi bilmekteyim.
52. Şüphesiz bu sizin ümmetiniz
olarak bir tek ümmettir. Ben de sizin Yaratıp, Besleyip doyuran,
Yönlendiren Kudret'inizim. Daima Benim bilincimde olun.
53. Ne var ki insanlar kendi aralarındaki
işlerini parça parça bölüp guruplara ayrıldılar. Her grup kendilerinde bulunan
ile sevinip böbürlenmektedirler.
54. Şimdi sen onları bir zamana kadar
gaflet ve sapıklıkları ile başbaşa bırak!
55.56. Onlara verdiğimiz servet ve
oğulları hayırda yarıştırmak için kendilerine özel olarak verdiğimizi mi
sanıyorlar? Hayır, onlar işin farkına varamıyorlar.
57. Onlar ki, Yaratıp, Besleyip doyuran,
Yönlendiren Kudret'lerine olan saygıdan dolayı titrerler,
58. Onlar ki, Yaratıp, Besleyip doyuran,
Yönlendiren Kudret'lerinin ayetlerine inanırlar,
59. Onlar ki, Yaratıp, Besleyip doyuran,
Yönlendiren Kudret'lerine ortak tanımazlar,
60. Onlar ki, Yaratıp, Besleyip doyuran,
Yönlendiren Kudret'lerine dönecekleri için verdiklerini kalpleri ürpererek
verirler.
61. İşte bunlar iyiliklerde yarışırlar ve onlar
iyiliklerde öncüdürler.
62. Biz hiç bir benliğe yaratılış
kapasitesinin üzerinde yük yüklemeyiz. Bizim katımızda hakkı söyleyen bir kitap
vardır. Onlar haksızlığa uğratılmazlar.
63. Yine de onların kalpleri endişeli bir
bekleyiş içindedir. Ayrıca onların bundan başka bir takım işleri vardır ki,
onlar bu işleri yapar dururlar.
64. Sonunda rahat ve lüks içinde
yaşayanları azaba çektiğimiz zaman, onlar feryada başlayacaklar.
65. Boşuna sızlanmayın bu gün! Zira bizden
yardım göremeyeceksiniz!
66.67.Çünkü ayetlerim size okunurdu da,
siz buna karşı kibirlenerek arkanızı döner, geceleyin hezeyanlar savururdunuz.
68. Sözü gereğince düşünmediler de ondan
mı, yoksa kendilerine daha önce atalarına gelmeyen bir şey geldi diye mi?
69.
Yoksa elçilerini henüz tanımadılar da bu yüzden mi onu inkâr ediyorlar?
70.Yoksa onda bir cinnet olduğunu mu
söylüyorlar? Hayır, o, kendilerine hakkı getirmiştir. Onların çoğu ise haktan
hoşlanmamaktadırlar.
71. Eğer gerçeklik, onların kötü arzu ve
isteklerine göre oluşsaydı, mutlaka gökler ve yer ile bunlarda bulunanlar
bozulur giderdi. Hayır, biz onlara ders olacak hatırlatmalarda bulunduk, fakat
onlar bütün bu hatırlatmalardan yüz çeviriyorlar.
72. Yoksa onlardan sen maddi bir karşılık
mı istiyorsun? Yaratıp, Besleyip doyuran, Yönlendiren Kudret'inin vereceği daha
hayırlıdır. O, rızık verenlerin en hayırlısıdır.
73. Gerçek şu ki sen onları doğru yola
çağırıyorsun.
74. Ama ahirete inanmayanlar ise, ısrarla
yoldan çıkmaktadırlar.
75. Eğer onlara acıyıp içinde bulundukları
sıkıntıyı giderseydik, iyice körleşerek azgınlıklarında direnirlerdi.
76. Andolsun, biz onları sıkıntıya
düşürdük de yine Yaratıp, Besleyip doyuran, Yönlendiren Kudret'lerine boyun
eğmediler, sığınıp yakarmıyorlar.
77. En nihayet üzerlerine, azabı çok
şiddetli bir kapı açtığımız zaman, bir
de bakarsın ki onlar orada şaşkın ve ümitsiz kalmışlardır.
78. O, sizin için kulakları, gözleri ve
gönülleri yaratandır. Ne de az şükrediyorsunuz.
79. Ve O, sizi yeryüzünde yaratıp
türetendir. Sırf O'nun huzurunda toplanacaksınız.
80. Ve O, yaşatan ve öldürendir; gecenin
ve gündüzün bir biri ardınca gelmesi O'nun eseridir. Hala aklınızı
kullanmayacak mısınız?
81. Buna rağmen onlar, öncekilerin
dediklerini tekrarladılar.
82. Dediler ki: "Sahi biz, ölüp bir
toprak ve kemik yığını haline gelince mi
yeniden diriltileceğiz? Öyle mi?”
83. "Hakikaten, gerek bize, gerekse
daha önceki atalarımıza böyle bir vaat de bulunuldu. Bu geçmiştekilerin
masallarından başka bir şey değildir.”
84. Sor onlara: " Bu dünya ve onda
bulunanlar kime aittir? Eğer biliyorsanız, söyleyin.”
85. "Allah'a aittir"
diyecekler." Şu halde siz Allah'tan korkmaz mısınız ?" de.
86. Sor onlara: "Yedi kat göklerin
Yaratıp, Besleyip doyuran, Yönlendiren Kudret'i, büyük arş'ın Yaratıp, Besleyip
doyuran, Yönlendiren Kudret'i kimdir?”
87. "Allah'dır"
diyecekler." Şu halde siz Allah'tan korkmaz mısınız?" de.
88. Sor onlara: "Eğer biliyorsanız,
her şeyin aslı-esası kendisinin elinde olan, kendisi her şeyi koruyup kollayan,
fakat kendisi korunmayan kimdir?"
89. "Allah'tır" diyecekler.
"Öyle ise nasıl olup da büyüye kapılıyorsunuz? " de.
90. Doğrusu biz onlara gerçeği getirdik;
onlar ise tam anlamıyla yalancılardır.
91. Allah çocuk edinmemiştir; O'nunla
beraber her hangi bir tanrı da yoktur. Aksi takdirde her tanrı kendi
yarattığını sevk ve idare eder ve mutlaka onlardan biri diğerine galebe
çalardı. Allah onların yakıştırdıkları şeylerden uzaktır.
92. Gözle görülmeyeni de görüleni de
bilendir O'. O’na ortak koşanların ortak koştukları şeylerden çok yücedir.
93.94. De ki: "Yaratıp, Besleyip
doyuran, Yönlendiren Kudret'im! Eğer onlara sözünü ettiğin azabı mutlaka bana
göstereceksen; bu durumda beni zalimler topluluğunun içinde bulundurma Yaratıp,
Besleyip doyuran, Yönlendiren Kudret'im!”
95. Biz onlara sözünü ettiğimiz azabı sana
göstermeye elbette ki kadiriz.
96. Sen, kötülüğü en güzel bir tutumla
sav. Biz onların yakıştırmakta oldukları şeyi çok iyi bilmekteyiz.
97. Ve de ki:"Yaratıp, Besleyip
doyuran, Yönlendiren Kudret'im! Şeytanların dürtüklemelerinden sana sığınırım!”
98. "Bana musallat olmalarından da
sana sığınırım, Yaratıp, Besleyip doyuran, Yönlendiren Kudret'im!”
99. Nihayet onlardan birine ölüm gelip
çattığında: "Yaratıp, Besleyip doyuran, Yönlendiren Kudret'im! Der, beni
geri gönder.”
100. "Ta ki boşa geçirdiğim dünyada
iyi iş yapayım." Hayır! Onun söylediği bu söz laftan ibarettir. Onların
gerisinde ise, yeniden dirilecekleri güne kadar bir berzah vardır.
101. Sura üflendiği zaman artık aralarında
akrabalık bağları kalmayacak, birbirlerini de arayıp soramayacaklar.
102. Artık kimlerin tartıları ağır basarsa,
işte asıl bunlar kurtuluşa erenlerdir.
103. Kimlerin de tartıları hafif gelirse,
artık bunlar da kendilerine yazık etmişlerdir; ebedi cehennemdedirler.
104. Ateş yüzlerini yakar; orada suratları
çirkin ve gülünç bir halde bulunurlar.
105.
Size ayetlerim okunurdu da, siz onları yalanlardınız değil mi?
106. Derler ki: "Yaratıp, Besleyip
doyuran, Yönlendiren Kudret'imiz! Azgınlığımız bizi altetti; biz bir sapıklar
topluluğu idik.
107. Yaratıp, Besleyip doyuran,
Yönlendiren Kudret'imiz! Bizi buradan çıkar. Eğer bir daha dönersek, artık
belli ki biz zalim insanlarız.”
108. Buyurur ki: "Alçaldıkça alçalın
orada! Bana karşı konuşmayın artık!
109. Zira kullarımdan bir zümre: Yaratıp,
Besleyip doyuran, Yönlendiren Kudret’imiz! Biz iman ettik; öyle ise bizi affet;
bize acı! Sen, merhametlilerin en iyisisin, demişlerdi.
110. İşte, siz onları alaya aldınız;
sonunda bu olaylar size beni anmayı unutturdu, siz onlara gülüyordunuz.
111. Bu gün ben onlara, sabrettiklerinin
karşılığını verdim; onlar hakikaten muratlarına erenlerdir.”
112. Allah inkârcılara: "Yeryüzünde
kaç yıl kaldınız?" diye sorar.
113. "Bir gün veya günün bir kısmı
kadar kaldık. İşte sayanlara sor" derler.
114. Buyurur: "Sadece az bir süre kaldınız;
keşke siz bilmiş olsaydınız!
115. Sizi sadece boş yere yarattığımızı ve
sizin hakikaten huzurumuza getirilmiyeceğinizi mi sandınız?”
116. Mutlak Hâkim ve hak olan Allah, çok
yücedir. O'ndan başka tanrı yoktur! O, yüce Arş'ın sahibidir.
117.
Her kim hakkında hiç bir kanıt olmadığı halde Allah ile birlikte diğer bir
tanrı olduğunu iddia ederse, bunun hesabını ancak Yaratıp, Besleyip doyuran,
Yönlendiren Kudret'ine verecek. Şurası muhakkak ki kitabın, ortaya koyduğu
anlamlar, değerler ve kuralların karşısında yer alanlar kurtulamayacaklar.
118.De ki: "Bağışla ve merhamet et
Yaratıp, Besleyip doyuran, Yönlendiren Kudret'im! Sen merhametlilerin en
iyisisin.”
024
IŞIK/Işık-NUR
Sevgi ve merhameti sonsuz olan Allah’ın
adıyla.
1. Bu açık seçik cümlelerle bizim indirdiğimiz
ve umulur ki; ondan düşünüp öğüt alırsınız diye, sizden mutlaka yapmanızı
istediğimiz bir suredir.
2. Kendi isteğiyle evlilik dışı cinsel
ilişkiye giren kadın ve kendi isteğiyle evlilik dışı cinsel ilişkiye giren
erkekten her birine yüz sopa vurun; Allah'a ve ahiret gününe inanıyorsanız,
Allah'ın dininde onlara acıyacağınız tutmasın. Kitabın ortaya koyduğu anlamlar,
değerler ve kurallar bütününü içtenlikle benimseyenlerden bir gurupta onlara
uygulanan cezaya şahit olsun.
3. Kendi isteğiyle evlilik dışı cinsel
ilişkiye giren erkek, kendi isteğiyle evlilik dışı cinsel ilişkiye giren veya
O’na ortak koşan bir kadından başkası ile birlikte olmuş olmaz. Kendi isteğiyle
evlilik dışı cinsel ilişkiye giren kadın da ancak kendi isteğiyle evlilik dışı
cinsel ilişkiye giren veya O’na ortak koşan erkekle ilişkiye girmiş olur. Bu
kitabın ortaya koyduğu anlamlar, değerler ve kurallar bütününü içtenlikle
benimseyenlere yasaklanmıştır.
4. Namuslu kadınlara kendi isteğiyle evlilik
dışı cinsel ilişkiye girdiği iftirasında bulunup, sonra dört şahit
getiremeyenlere seksener sopa vurun ve onların artık şahitliğini hiçbir zaman
kabul etmeyin. Onlar tamamen günahkârdırlar.
5. Ancak bundan sonra tövbe edip bundan
vazgeçmiş olanlar bunun dışındadır. Allah çok bağışlayıcı ve merhametlidir.
6.7. Eşlerine kendi isteğiyle evlilik dışı
cinsel ilişkiye girdiği iftirasında da bulunup kendilerinden başka şahitleri
olmayanlara gelince, onların her birinin şahitliği, kendisinin doğru söyleyenlerden
olduğuna dair dört defa Allah adına yemin ederek şahitlik etmesi, beşinci defa
da, eğer yalan söyleyenlerden ise Allah'ın lanetinin kendi üzerine olmasını
dilemesidir.
8.9.
Kadının, kocasının yalan söyleyenlerden olduğuna dair dört defa Allah adına
yemin ve şahitlik etmesi, beşinci defa da, eğer doğru söyleyenlerden ise
Allah'ın gazabının kendi üzerine olmasını dilemesi kendisinden cezayı kaldırır.
10. Ya
Allah'ın size bol lütfu ve merhameti bulunmasaydı neylerdiniz! Allah tövbeleri kabul eder, çok bilgedir.
11. Bu
ağır iftirayı uyduranlar şüphesiz sizin içinizden bir guruptur. Bunu kendiniz
için bir kötülük sanmayın, aksine o, sizin için bir iyiliktir. Onlardan her bir
kişiye, o günahtan kazandığı vardır. Onların, günahın büyüğünü yönetenine de büyük
bir azap vardır.
12. Bu
iftirayı işittiğinizde erkek ve kadın kitabın ortaya koyduğu anlamlar, değerler
ve kurallar bütününü içtenlikle benimseyenlerin birbirleri için iyi zanda
bulunup "Bu apaçık bir iftiradır demeleri gerekmez miydi?.
13.
Onların da bu konuda dört şahit getirmeleri gerekmez miydi? Mademki şahit getiremediler, öyle ise onlar
Allah nezdinde yalancıların ta kendisidirler.
14.
Eğer dünyada ve ahirette Allah'ın lütuf ve merhameti üzerinizde olmasaydı,
içine daldığınız bu iftiradan dolayı size mutlaka büyük bir azap isabet ederdi.
15.
Çünkü siz bu iftirayı, dilden dile birbirinize aktarıyor, hakkında bilgi sahibi
olmadığınız şeyi ağızlarınızda geveleyip duruyorsunuz. Bunun önemsiz olduğunu
sanıyorsunuz. Hâlbuki bu Allah katında çok büyük bir suçtur.
16.
Onu duyduğunuzda: "Bunu konuşup yaymamız bize yakışmaz, haşa! Bu çok büyük
bir iftiradır" demeli değil miydiniz?
17.
Eğer inanmış insanlarsanız, Allah, bir daha buna benzer bir tutumu
tekrarlamaktan sizi sakındırıp uyarıyor.
18. Ve
Allah ayetleri size açıklıyor, Allah Her şeyi Bilendir, çok bilgedir.
19.
İnananlar arasında çirkin şeylerin yayılmasını arzulayan kimseler için dünyada
da ahirette de çetin bir azap vardır. Allah bilir siz bilmezsiniz.
20. Ya
sizin üstünüze Allah'ın lütuf ve rahmeti olmasaydı! Allah çok
şefkatlidir, merhameti sonsuzdur
21. Ey
iman edenler! Şeytanın adımlarını takip etmeyin. Kim şeytanın adımlarını takip
ederse, muhakkak ki o, edepsizliği ve kötülüğü
(ortak iyinin ve sağ duyunun kabul emeyeceği şeyler) emreder. Eğer
üstünüzde Allah'ın lütuf ve merhameti olmasaydı, içinizden hiçbir kimse asla
temize çıkamazdı. Fakat Allah layık gördüğünü arındırır. Allah işitir ve bilir.
22.
İçinizden servet sahibi ve faziletli kimseler akrabaya, yoksullara, Allah
yolunda göç edenlere bir şey vermemeye yemin etmesinler; bağışlasınlar; hoş
görsünler. Allah'ın sizi bağışlamasını arzulamaz mısınız? Allah bağışlayandır,
sevgi ve merhamet sahibidir.
23. O
bir şeyden habersiz iffetli mümin kadınlara iftira atanlar, dünyada da,
ahirette de lanete çarptırılmışlardır. Büyük bir azap vardır onlar için.
24.
Gün gelecek onların kendi dilleri, kendi elleri, kendi ayakları, yapıp
ettikleri işler hakkında kendi aleyhlerine tanıklık edecektir.
25.
Allah o gün onlara gerçek cezalarını tastamam verecek ve onlar Allah'ın apaçık
gerçek olduğunu anlayacaklardır.
26.
Kötü kadınlar kötü erkeklere, kötü erkekler kötü kadınlara meyleder. Temiz
kadınlar temiz erkeklere, temiz erkekler temiz kadınlara yaraşır, bunlar
ötekilerin söylediklerinden arınmışlardır. Bunlar için bir bağışlanma ve bol
bir rızk vardır.
27. Ey
iman edenler! Kendi evinizden başka evlere, sahiplerinden izin almadan, ev
halkına selam vermedikçe girmeyin. Bu sizin için daha iyidir; herhalde düşünüp
anlarsınız.
28.
Orada hiç bir kimse bulamadınızsa, size izin verilinceye kadar oraya girmeyin.
Eğer size "Geri dönün! " denirse, hemen dönün. Çünkü bu sizin için
daha temiz bir davranıştır. Allah yaptığınızı bilir.
29. İçinde
oturulmayan ama ortak amaçlar için kullanıma açılmış yerlere girmenizde bir
sakınca yoktur. Allah sizin açığa vurduklarınızı da gizlediklerinizi de bilir.
30.
Kitabın ortaya koyduğu anlamlar, değerler ve kurallar bütününü içtenlikle
benimseyen erkeklere söyle: Bakışlarını sakınsınlar, ellerini, bellerini ve
dillerini korusunlar. Çünkü bu, kendileri için daha temiz bir davranıştır.
Şüphesiz Allah onların yapmakta olduklarından haberdardır.
31.
Kitabın ortaya koyduğu anlamlar, değerler ve kurallar bütününü içtenlikle
benimseyen kadınlara da söyle: Bakışlarını sakınsınlar. Ellerini bellerini ve
dillerini korusunlar. Görünmesi zaruri olan yerler dışında cinsel cazibelerini
sergilemek için açılıp saçılmasınlar, Örtülerini, yakalarının üzerine
örtsünler. Örtünmesi gereken yerlerini
kocaları, babaları, kocalarının babaları, kendi oğulları, kocalarının
oğulları, erkek kardeşleri, erkek
kardeşlerinin oğulları, kendi kadınları,
ellerinin altında bulunanlar, erkeklerden, ailenin kadınına şehvet
duymayan hizmetçi v.b gibi kimseler yahut henüz kadınların gizli kadınlık
hususiyetlerinin farkında olmayan çocuklardan başkasına göstermesinler. Cinsel
cazibeleri fark edilsin diye tahrik edici şekilde yürümesinler. Ey kitabın
ortaya koyduğu anlamlar, değerler ve kurallar bütününü içtenlikle
benimseyenler! Hep birden Allah' a tövbe ediniz ki kurtuluşa eresiniz.
32.
Aranızdaki bekârları, kölelerinizden ve köle kızlarınızdan elverişli olanlarla
evlendirin. Eğer bunlar fakir iseler, Allah kendi lütfu ile onları zenginleştirir. Allah'ın nimeti boldur, Her şeyi Bilendir.
33.
Evlenme imkânı bulamayanlar ise, Allah, lütfu ile kendilerini varlıklı
kılıncaya kadar iffetlerini korusunlar. Ellerinizin altında bulunanlardan,
hürriyetini satın almak isteyenlerin, kendilerinde iyi hal görürseniz, onlarla
yazılı anlaşma yapın. Allah'ın size verdiği malından sizde onlara verin.
Hizmetinizdeki genç kızları iffetli kalmak isteyip dururlarken, iğreti dünyanın
basit menfaatini elde etmek için fuhşa zorlamayın. Kim onları baskı altında tutarsa,
bilinmelidir ki kendilerine zorla yaptırılan bu işten dolayı onları
bağışlayacak, sevgi ve merhametine alacaktır.
34.
And olsun ki biz size; açık açık bildiren ayetler, sizden önce yaşayıp gitmiş
olanlardan örnekler ve sakınmaya ulaşmış kimseler için öğütler indirdik.
35.
Allah göklerin ve yerin nurudur. O'nun nurunun temsili, içinde lamba bulunan
bir kandillik gibidir. O lamba kristal bir fanus içindedir; o fanus da sanki
inciye benzer bir yıldız gibidir ki, doğuya da batıya da nispet edilmeyen mübarek
bir ağaçtan, yani zeytinden tutuşturulur. Onun yağı neredeyse kendisine ateş
değmese dahi ışık verir. Nur üstüne nurdur. Allah dilediği kimseyi nuruna
eriştirir. Allah insanlara temsiller getirir. Allah her şeyi bilir.
36.
Bir takım evlerdedir ki, Allah yücelmesine ve içlerinde isminin anılmasına izin
vermiştir. Orada sabah akşam O'nun bir işini bitirip, yeni bir işe başlarlar
ki;
37.
Onlar öyle kimselerdir ki ne ticaret, ne de alışveriş kendilerini Allah'ı
anmaktan, destekleşme ve dayanışmaya katılmaktan, ihtiyaçtan fazlasını vererek
arınmaktan alıkoymaz. Onlar yüreklerin ağza geleceği, gözlerin fal taşı gibi açılacağı günden
korkarlar.
38.
Çünkü Allah, onları yaptıklarının en güzeli ile mükâfatlandıracak lütfundan
onlara fazlasıyla verecektir. Allah layık gördüğünü hesapsız rızıklandırır.
39.
İnkâr edenlere gelince, onların yaptıkları işleri, ıssız çöllerdeki serap
gibidir ki susayan onu su zanneder; nihayet oraya vardığında orada her hangi
bir şey bulamamış, üstelik yanı başında da Allah'ı bulmuştur; Allah ise onun
hesabını tastamam görmüştür. Allah hesabı çok çabuk görür.
40.
Yahut engin bir denizdeki yoğun karanlıklar gibidir ki, onu dalga üstüne dalga
kaplıyor; üstünde de bulut, birbiri üstüne karanlıklar, insan elini uzatıp
çıkartsa onu dahi göremez. Bir kimseye Allah nur vermemişse, artık o kimsenin
aydınlıktan nasibi yoktur.
41.
Göklerde ve yerde bulunanlarla, dizi dizi kuşların Allah'ı anıp yücelttiklerini
görmez misin? Her biri kendi duasını ve O’nu anıp yücelten nağmesini bilmiştir.
Allah, onların yapmakta olduklarını hakkıyla bilir.
42.
Göklerin ve yerin mülkiyeti Allah'ındır; dönüş de ancak onadır.
43.
Görmez misin ki Allah bir takım bulutları sürüyor; sonra onları bir araya
getirip üst üste yığıyor. İşte görüyorsun ki bunlar arasından yağmur çıkıyor.
O, gökten, oradaki dağlardan dolu indirir. Artık onu layık gördüğüne isabet
ettirir; layık gördüğünden de uzak tutar; şimşeğin parıltısı neredeyse gözleri
alır!
44.
Allah, gece ile gündüzü birbirine çeviriyor. Şüphesiz bunda basiret sahipleri
için mutlak bir ibret vardır.
45.
Allah her canlıyı sudan yarattı. İşte bunlardan kimi karnı üstünde sürünür,
kimi iki ayağı üstünde yürür, kimi dört ayağı üstünde yürür. Allah layık
gördüğünü yaratır; şüphesiz Allah her şeye kadirdir.
46.
And olsun biz açık seçik bildiren ayetler indirdik. Allah layık gördüğünü doğru
yola iletir.
47.
"Allah'a ve peygambere inandık ve itaat ettik." diyorlar; ondan sonra
da içlerinden bir gurup yüz çeviriyorlar. Bunlar inanmış değillerdir.
48.
Onlar, aralarında hüküm vermesi için Allah'a ve peygambere çağırıldıklarında,
bakarsın ki bir kısmı yüz çevirip dönerler,
49.
Ama eğer hak kendi lehlerine ise, ona boyun eğip gelirler.
50.
Kalplerinde bir hastalık mı var; yoksa şüphe içinde midirler, yahut Allah ve
elçisinin kendilerine haksızlık ve zulüm edeceğinden mi korkuyorlar? Hayır,
asıl zalim kendileridir.
51.
Aralarında hüküm vermesi için Allah'a ve elçiye davet edildiklerinde,
müminlerin sözü ancak "İşittik ve itaat ettik!" demeleridir. İşte
asıl bunlar kurtuluşa erenlerdir.
52-55.
Her kim Allah'a ve elçisine itaat eder, Allah'a karşı korku ve titreme içinde
olur ve O'nun bilinciyle yaşarsa, işte asıl bunlar zafere erenlerdir.
Ey
elçi, sen hakikaten kendilerine emrettiğin takdirde mutlaka savaşa
çıkacaklarına dair, en ağır yeminleri ile Allah'a yemin ettiler.
De ki
onlara: "Yemin edip durmayın.
İtaatinizin ne olduğunu herkes biliyor! Bilin ki Allah yaptıklarınızdan
kesinlikle haberdardır!
De ki
onlara: "Allah'a itaat edin, gönderdiği elçisine itaat edin! Eğer itaat
etmezseniz şunu bilin ki, ona düşen kendi sorumluluğunu yerine getirmek, size
düşen de kendi sorumluluğunuzun gereğini yapmaktır. Eğer ona itaat ederseniz
doğru yolu bulmuş olursunuz. Elçiye düşen sadece açık-seçik duyurmaktır.
Allah
söz veriyor: sizlerden iman edip iyilik, güzellik ve doğruluk için çalışanlar,
kendilerinden önceki çağlarda görüldüğü gibi yeryüzünün halifeliğine
gelecekler! Onlar için beğenip seçtiği din güçlenecek. Korku yerini, güvene bırakacak. Çünkü onlar
bana kulluk ederler, benim için iş yapıp değer üretirler; hiç bir şeyi bana eş
tutmazlar. Artık bundan sonra kim duyduğu gerçeğin üstünü örterse, işte asıl
bunlar büyük günahkârlardır.
56.
Destek ve dayanışma içinde olun, ihtiyacınızdan fazlasını verin, peygambere
itaat edin ki merhamet göresiniz.
57.
İnkâr edenlerin, yeryüzünde Allah'ı aciz bırakacaklarını sanmayasın! Onların
varacağı yer cehennemdir. Ne kötü varış yeri!
58. Ey
müminler! Ellerinizin altında bulunanlar ve henüz ergenlik çağına girmemiş olan
çocuklarınız şu üç vakitte yanınıza izin isteyerek girsinler; sabah namazından
önce, öğle sıcağında elbisenizi çıkardığınız sırada ve akşam namazından sonra.
Bunlar uygunsuz vaziyette olabileceğiniz vakitlerdir. Bunların dışında
birbirinizin yanına girip çıkmanızda sizin için de onlar için de bir sakınca
yoktur. Allah size ayetlerini işte böyle açıklıyor. Allah her şeyi bilir, çok
bilgedir.
59.
Çocuklarınız erginlik çağına girdiklerinde, kendilerinden öncekiler izin
istedikleri gibi onlar da izin istesinler. İşte Allah ayetlerini size böyle
açıklar. Allah her şeyi bilir, çok
bilgedir.
60.
Bir nikâh ümidi beslemeyen, çocuktan kesilmiş yaşlı kadınların, ziynetleri
teşhir etmeksizin elbiselerini çıkarmalarında kendilerine bir vebal yoktur.
İffetli davranmaları kendileri için daha hayırlıdır.
61.
Âmâya güçlük yoktur; topala güçlük yoktur, hastaya güçlük yoktur. Sizin için de
gerek kendi evlerinizden, gerekse babalarınızın evlerinden, annelerinizin
evlerinden, erkek kardeşlerinizin evlerinden, kız kardeşlerinizin evlerinden,
halalarınızın evlerinden, dayılarınızın evlerinden, teyzelerinizin evlerinden
veya anahtarlarını uhdenizde bulundurduğunuz yerlerden yahut dostlarınızın
evlerinden yemenizde bir sakınca yoktur. Toplu halde ve ayrı ayrı yemenizde de
bir sakınca yoktur. Evlere girdiğiniz zaman, Allah tarafından mübarek ve pek
güzel bir yaşama dileği olarak kendinize selam verin. İşte Allah düşünüp
anlayasınız diye size ayetleri böyle açıklar.
62.
Kitabın ortaya koyduğu anlamlar, değerler ve kurallar bütününü içtenlikle
benimseyenler, Allah'a ve Resulüne gönülden inanmış kimselerdir. Onlar o
Peygamber ile ortak bir iş üzerindeyken ondan izin istemedikçe bırakıp
gitmezler. Şu senden izin isteyenler, hakikaten Allah'a ve Resulüne iman etmiş
kimselerdir. Öyle ise, bazı işleri için senden izin istediklerinde, sen de
onlardan layık gördüğüne izin ver; onlar için Allah'tan bağış dile; Allah
affedicidir, merhametlidir.
63.
Peygamber'i, kendi aranızda birbirinizi çağırır gibi çağırmayın. İçinizden
birini siper ederek sıvışıp gidenleri muhakkak ki Allah bilmektedir. Bu
sebeple, onun emrine aykırı davrananlar, başlarına bir bela gelmesinden veya
kendilerine çok elemli bir azap isabet etmesinden sakınsınlar.
64.
Bilmiş olun ki, göklerde ve yerde ne varsa Allah'ındır. O, sizin ne yolda
olduğunuzu iyi bilir. İnsanlar O'nun huzuruna döndürüldükleri gün yapmış
olduklarını onlara hemen bildirir. Allah her şeyi hakkıyla bilendir.
025
YASALAR
KİTABI/Işıkla karanlığı ayıra-FURKAN
Sevgi
ve merhameti sonsuz olan Allah’ın adıyla.
1. Bütün âlemler için bir uyanışa vesile
olsun diye, kuluna ışıkla karanlığı ayıran yasalar kitabını indiren ne
kudretli, ne yücedir.
2. Göklerin ve yerin mülkü yalnız
O'nundur. Çocuk edinmemiştir. Mülkiyetinde ortağı yoktur. Her şeyi yaratmış her
şeye bir ölçü ve oluş tarzı belirlemiştir.
3. Böyleyken hiçbir şey yaratamayan,
kendileri yaratılmakta olan, kendilerine bile zararı veya yararı olmayan, ne
öldürmeye ne yaşatmaya, nede öldükten sonra diriltip hesap sormaya güçleri
yetmeyen, O'nun dışında bir takım tanrılar edindiler.
4. Kitabın ortaya koyduğu anlamlar,
değerler ve kurallarını gizlemeye çalışanlar dediler ki: "Bu onun
uydurduğu düzmeceden başka bir şey değil ve bu düzmecede ona başka bir topluluk
da yardım etmiştir". Böylece onlar hiç şüphesiz haksızlığa ve iftiraya
başvurmuşlardır.
5. Yine onlar diyorlar ki: "Bunlar
eskilerin masalları, onu, başkalarına yazdırtmış, sabah-akşam ona okunup
durmakta.”
6. De ki: "Onu yerdeki ve gökteki
sırları bilen indirdi. Şüphesiz O’, çok bağışlayıcıdır, sevgi ve merhamet
kaynağıdır.”
7. Onlar şöyle dediler: "Bu ne biçim
peygamber; Yemek yiyor, çarşılarda dolaşıyor! Kendisiyle birlikte ona uyarıcı
olan bir melek de indirilmeliydi.”
8. "Yahut kendisine bir hazine
verilmeli veya içinden yiyeceği bir bahçesi olmalıydı." O zalimler:
"Siz ancak büyüye tutulmuş bir adama uymaktasınız!" dediler.
9. Senden istedikleri şeylere bak! Ne
biçim şeyler istiyorlar! Bunlar sapıtmışlar, yola gelecekleri de yok.
10. Allah öyle yücedir ki bunların
söylediklerinden daha iyilerini sana verebilir. Altlarından ırmaklar akan
bahçeler verir ve sana saraylar ihsan eder.
11. Fakat onlar ayağa kalkışı
yalanladılar. Biz de ayağa kalkışı inkâr edenlere alevli bir ateş hazırladık.
12. Kendilerine cehennem ateşi uzak bir
mesafeden görününce, onun öfke sesini ve uğultusunu işitecekler.
13. Elleri boyunlarına bağlı olarak onun
dar bir yerine atıldıkları zaman oracıkta yok oluvermeyi isteyecekler.
14. Bu gün bir defa yok olmayı istemeyin;
aksine birçok defalar yok olmayı isteyin!
15.16. De ki:" Bu mu daha iyi, yoksa
sakınanlara vaat edilen ebedilik cenneti mi? Onlar için orada sonsuza kadar
kalmak üzere diledikleri, istedikleri, arzu ettikleri her şey vardır, işte
bunlar Yaratıp, Besleyip doyuran, Yönlendiren Kudret’inin üzerine bir
sorumluluk alarak verdiği vaattir.
17. O gün Yaratıp, Besleyip doyuran,
Yönlendiren Kudret’in onları ve Allah'tan başka taptıkları şeyleri toplar da
der ki: "Şu kullarımı siz mi saptırdınız, yoksa kendileri mi yoldan
çıktılar? “
18. Onlar: "Seni kusursuz kabul
ederiz. Seni bırakıp da başka dostlar edinmek bize yakışmazdı. Fakat sen onlara
ve atalarına o kadar bol nimet verdin ki, sonunda seni anmayı unuttular ve yok olmayı
hak eden bir kavim oldular.”
19. İşte, söylediklerinizin yalan olduğu
ortaya çıktı. Artık ne azabı savabilir, ne de bir yardım temin edebilirsiniz.
İçinizden zulmedenlere büyük bir azap tattıracağız.
20. Senden önce de çarşıda yemek yiyen ve
dolaşan peygamberler gönderdik. Sabredin bakalım? Sizden bazılarınızı, diğer
bazılarınızla imtihan ediyoruz. Yaratıp, Besleyip doyuran, Yönlendiren
Kudret'in her şeyi görmektedir.
21. Bizimle karşılaşmayı ummayanlar
dediler ki: "Bize melekler indirilse ya da Yaratıp, Besleyip doyuran,
Yönlendiren Kudret'imizi görsek?" Andolsun ki onlar kendileri hakkında
büyüklük kuruntusuna düştüler ve azdıkça azdılar.
22. Melekleri görecekleri gün,
günahkârlara o gün hiç bir sevinç haberi yoktur ve "Yasaktır, yasak!"
diyeceklerdir.
23. Onların yaptıkları her bir işi
darmadağın edip boşa çıkaracağız.
24. O gün cennetliklerin kalacakları yer
çok huzurlu ve dinlenecekleri yer pek güzeldir.
25. O gün gökyüzü beyaz bulutlar ile
yarılacak ve melekler peş peşe indirileceklerdir.
26. İşte o gün " Mülkün çok
merhametli olan Allah'ın olduğu gerçeği " ortaya çıkacak. Kitabın, ortaya
koyduğu anlamlar, değerler ve kuralların karşısında yer alanlar için pek çetin
bir gün olacak.
27.28.29. O gün, zalim kimse ellerini
ısırıp şöyle der: "Keşke o peygamberle birlikte bir yol tutsaydım! Yazık
bana, keşke falancayı dost edinmeseydim! Çünkü hatırlatıcı bana gelmişken, o
beni ondan saptırdı! İşte böyle şeytan insanı rezil rüsva eder, yapayalnız
bırakır.”
30.
Peygamber diyecek ki: "Ey Yaratıp, Besleyip doyuran, Yönlendiren
Kudret'im! Benim toplumum bu Kur’an’ı büsbütün terk etti.”
31. İşte biz böylece her peygambere
içlerindeki suçlulardan düşmanlar çıkardık. Yol gösterici ve yardımcı olarak
Yaratıp, Besleyip doyuran, Yönlendiren Kudret'in yeter.
32. İnkâr edenler: "Kur'an ona bir
defada topluca indirilmeli değil miydi? " dediler. Biz onu senin kalbine
iyice yerleştirmek için böyle yaptık ve onu tane tane okuduk.
33. Onların sana sordukları her soruya,
sana gerçekleri en güzel şekilde açıklayarak cevap veririz.
34. Yüzükoyun cehenneme toplanacak
olanları; yoldan çıkmış olanları, çok berbat bir mekân bekliyor.
35. İyi dinleyin! Musa'ya kitabı verdik,
kardeşi Harun'u da ona yardımcı yaptık.
36. "Ayetlerimizi yalan sayan kavme
gidin." dedik. Sonunda onları yerle bir ediverdik.
37. Nuh kavmine gelince, peygamberleri
yalancılıkla itham ettiklerinde onları, suda boğduk ve kendilerini insanlar
için bir ibret yaptık. Zalimler için acıklı
bir azap hazırladık.
38. Ad'ı, Semud'u, Ress halkını ve bunlar
arasında daha birçok nesilleri.
39. Bunların her birine türlü, türlü
örnekler verdik. Ve bunların hepsini perişan edip batırdık.
40. Açın gözünüzü! O bela ve felaket yağmuruna
tutulmuş olan o beldenin yanından geçtiler. Peki, orada neler olduğunu
görmediler mi? Hayır, bunların öldükten sonra dirilip hesap vermeye dair hiçbir
endişeleri yok.
41.42. Seni gördükleri zaman: "Bu mu
Allah'ın peygamber olarak gönderdiği! Şayet tanrılarımıza inanmakta sebat
göstermeseydik, gerçekten bizi nerdeyse tanrılarımızdan saptıracaktı"
diyerek hep seni alaya alıyorlar. Azabı gördükleri zaman, asıl kimin yolunun
sapık olduğunu görecekler!
43. Kötü duygularını kendisine tanrı
edinen kimseyi gördün mü? Sen onu koruyucu olabilir misin?
44. Yoksa sen onların çoğunun gerçekten
söz dinleyeceğini veya akıllarını kullanabileceklerini mi sanıyorsun? Hayır,
onlar hayvanlar gibidir, hatta onlar daha da aşağılık bir yoldalar.
45. Yaratıp, Besleyip doyuran, Yönlendiren
Kudret’inin gölgeyi nasıl uzattığını görmedin mi? Eğer dileseydi elbet onu
hareketsiz kılardı. Sonra biz güneşi, ona yol gösterici yaptık.
46. Sonra onu yavaş, yavaş kendimize
çektik.
47. Sizin için geceyi örtü, uykuyu
istirahat kılan, gündüzü de dağılıp çalışma zamanı yapan O'dur.
48.49. Rüzgârları rahmetinin önünde
müjdeci olarak gönderen O' dur. Biz ölü toprağa can vermek, yarattığımız nice
hayvanlara ve nice insanlara su vermek için gökten tertemiz su indirdik.
50. And olsun bunu, insanların öğüt
almaları için, aralarında çeşitli şekilde anlatmışızdır; ama insanların çoğu
illa nankörlük edip diretmiştir.
51. Şayet layık görseydik, elbet her
ülkeye bir uyarıcı gönderirdik.
52. O halde kitabın, ortaya koyduğu
anlamlar, değerler ve kuralların karşısında yer alanlara boyun eğme ve
ayetlerimizle onların karşısına çıkarak var gücünle çalış.
53. Birinin suyu tatlı ve susuzluğu
giderici, diğerininki tuzlu ve acı iki denizi salıveren ve aralarına bir engel,
aşılmaz bir sınır koyan O'dur.
54. Sudan bir insan yaratıp, ona soy sop
duygusu veren O'dur. Yaratıp, Besleyip doyuran, Yönlendiren Kudret’inin her
şeye gücü yeter.
55. Allah'ı bırakıp kendilerine ne fayda
ne de zarar verebilen şeylere kulluk ediyorlar. İnkârcı da Yaratıp, Besleyip
doyuran, Yönlendiren Kudret’ine karşı uğraşıp durmaktadır.
56. Biz seni ancak müjdeleyici ve uyarıcı
olarak gönderdik.
57. De ki: "Buna karşılık sizden, her
hangi bir ücret istemiyorum. Yaratıp, Besleyip doyuran, Yönlendiren
Kudret’inizin yolunda yürüyen kimseler olmanızı istiyorum.
58. Ölümsüz ve daima diri olan Allah'a
güvenip dayan. O'nu hamd ile yücelt. Kullarının günahlarını O'nun bilmesi
yeter.
59. Gökleri, yeri ve ikisinin arasındakileri
altı günde yaratan, sonra Arş'a istiva eden “Herkese bağış ve bereketinin tüm
nimetlerini ayırım yapmadan sunan Kudret”dir. Bunu bir bilene sor.
60. Onlara: "“Herkese bağış ve
bereketinin tüm nimetlerini ayırım yapmadan sunan Kudret”e secde edin!"
denildiği zaman: "“Herkese bağış ve bereketinin tüm nimetlerini ayırım
yapmadan sunan Kudret” de neymiş! Bize emrettiğin şeye secde eder miyiz
hiç?" derler ve bu emir onların nefretini arttırır.
61. Gökte burçları var eden ve onların
içinde bir kandil ve nurlu bir ay barındıran Allah, yüceler yücesidir.
62. İbret almak veya şükretmek dileyen
kimseler için gece ile gündüzü birbiri ardınca getiren O' dur.
63. “Herkese bağış ve bereketinin tüm
nimetlerini ayırım yapmadan sunan Kudret”in kulları onlardır ki, yeryüzünde
tevazu ile yürürler ve kendini bilmez kimseler onlara laf attığında “Selam!”
derler;
64. Gecelerini “Yaratıp, Besleyip doyuran,
Yönlendiren Kudret”lerinin karşısında secde ederek ve ayakta durarak
geçirirler.
65. Ve şöyle derler: "Yaratıp,
Besleyip doyuran, Yönlendiren Kudret’imiz cehennem azabını üzerimizden sav.”
Doğrusu onun azabı geçici değil devamlıdır.
66. Orası cidden ne kötü bir yerleşme ve
ikamet yeridir.
67. Harcadıklarında ne israf ne de
cimrilik ederler; İkisi arasında orta bir yol tutarlar.
68. Yine onlar ki: Allah ile beraber başka
bir tanrıya yalvarmazlar, Allah'ın haram kıldığı cana haksız yere kıymazlar ve
zina etmezler. Bunları yapan günahı bulur.
69. Ayağa kalkış günü azabı kat kat arttırılır
ve onda alçaltılmış olarak devamlı kalır.
70. Ancak tövbe edip iman edip iyi
davranışta bulunanlar başkadır; Allah onların kötülüklerini iyiliklere çevirir.
Allah çok bağışlayıcıdır, engin merhamet sahibidir.
71. Kim tövbe edip iyi davranış
gösterirse, şüphesiz o, tövbesi kabul edilmiş olarak Allah'a döner.
72. Yalan yere şahitlik etmezler, boş
sözlerle karşılaştıklarında vakar ile geçip giderler.
73. Kendilerine Yaratıp, Besleyip doyuran,
Yönlendiren Kudret’lerinin ayetleri hatırlatıldığında ise, onlara karşı sağır
ve kör davranmazlar.
74. Derler ki: "Yaratıp, Besleyip
doyuran, Yönlendiren Kudret'imiz! Eşlerimizi ve çocuklarımızı bağışla ve bizi
sakınmada önde gelenlerden eyle!”
75. İşte onların sabretmelerine karşılık
cennetin en yüksek makamı onlara verilecek, orada hürmet ve selamla
karşılanacaklardır.
76. Orada ebedi kalacaklardır. Orası ne
güzel bir yerleşme ve ikamet yeridir.
77. De ki: "Dua ve ibadetlerinizle
karşılık vermeniz olmasa, ‘Yaratıp, Besleyip doyuran, Yönlendiren Kudret'im
sizi ne yapsın? Siz ise bunu yalanladınız; Bunun da karşılığını yakında
göreceksiniz.”
026
ŞAİRLER/Şairler-ŞUARA
Sevgi
ve merhameti sonsuz olan Allah’ın adıyla.
1. Ta. Sin. Mim.
2. Bunlar apaçık Kitap'ın ayetleridir.
3. Onlar gerçeği onaylamıyorlar diye
nerdeyse kendine kıyacaksın!
4. Biz dilesek, onların üzerine gökten
bir ayet indiririz de, ona boyunları eğilip kalır.
5. Ne zaman kendilerine, o çok esirgeyici
Allah'tan yeni bir öğüt gelse, mutlaka ondan yüz çevirirler.
6. Nitekim bunu da yalanladılar; fakat
alay edip durdukları şey çok yakında onların karşısına bütün açıklığı ile
gelecek.
7. Yeryüzüne bir bakmıyorlar mı? Orada
her güzel çiftten nice bitkiler yetiştirdik.
8. Şüphesiz bunlarda bir işaret vardır;
ama çoğu iman etmezler.
9. Kuşkusuz Yaratıp, Besleyip doyuran,
Yönlendiren Kudret'in, mutlak galip ve sonsuz merhamet sahibidir.
10.11. Hani Yaratıp, Besleyip doyuran,
Yönlendiren Kudret'in Musa'ya: “O aldırmazlık içindeki Firavun toplumuna git
sor! Hala sakınmayacaklar mı?" diye seslenmişti.
12. Musa şöyle dedi: "Yaratıp,
Besleyip doyuran, Yönlendiren Kudret'im! Doğrusu, beni yalancılıkla
suçlamalarından korkuyorum.”
13. "İçim daralır, dilim dönmez; onun
için elçiliği Harun'a ver.”
14. "Üstelik ortada aleyhimde ciddi
bir suçlama var. Bundan ötürü beni öldürmelerinden korkuyorum.”
15. Allah buyurdu: "Hayır! İkiniz
beraberce ayetlerimle gidin. Şüphesiz ki biz, sizinle beraberiz, işitmekteyiz.”
16. "Haydi Firavuna gidip deyin ki:
“Gerçekten biz âlemlerin Yaratıp, Besleyip doyuran, Yönlendiren Kudret'inin
elçileriyiz.”
17. "İsrailoğullarını bizimle beraber
bırak.”
18. Firavun dedi ki: "Biz seni çocukken
himayemize alıp büyütmedik mi? Hayatının birçok yıllarını aramızda geçirmedin
mi?”
19. "Sonunda o yaptığın işi de
yaptın, sen nankörün birisin!”
20. Musa dedi ki:" Evet o işi yaptım.
Fakat yanlışlıkla yaptım.”
21. "Sizden korkunca da hemen
aranızdan kaçtım. Sonra Yaratıp, Besleyip doyuran, Yönlendiren Kudret'im bana
doğruyu yanlıştan ayırma gücü bahşetti ve beni peygamberlerden biri yaptı.”
22. "O nimet diye başıma kaktığın
ise, İsrailoğullarını kendine kul köle yapmana karşılıktı.”
23. Firavun şöyle dedi: "Âlemlerin
Yaratıp, Besleyip doyuran, Yönlendiren Kudret'i dediğin de nedir?”
24. Musa cevap verdi: "Eğer işin
gerçeğini düşünüp anlayan kişiler olsanız, O, göklerin, yerin ve ikisi arasında
bulunan her şeyin Yaratıp, Besleyip doyuran, Yönlendiren Kudret'idir.”
25. Firavun etrafında bulunanlara:
"İşitiyor musunuz? " dedi.
26. Musa dedi ki: "O, sizin de
Yaratıp, Besleyip doyuran, Yönlendiren Kudret'iniz, daha önceki atalarınızın da
Yaratıp, Besleyip doyuran, Yönlendiren Kudret'idir.”
27. Firavun topluluğa dedi ki: "Size
gönderilen bu elçiler mutlaka deli!"
28. Musa ise sözüne devamla dedi ki:
"Aklınızı kullansanıza! O, doğunun, batının ve ikisi arasında bulunan herkesin
Yaratıp, Besleyip doyuran, Yönlendiren Kudret'idir.”
29. Firavun: "Benden başkasını tanrı
edinirseniz, ant olsun ki sizi zindana atarım." Dedi.
30. Musa: "Sana apaçık bir şey
getirmiş olsak da mı ?" dedi.
31. Firavun: "Doğru söyleyenlerden
isen, haydi getir onu ortaya!" diye karşılık verdi.
32. Bunun üzerine Musa elindeki asayı
attı. Baktılar asa apaçık koca bir ejderha oluverdi.
33. Elini de onlara gösterdi; o da
seyredenlere bembeyaz görünen bir şey oluverdi.
34.35. Firavunun çevresindeki ileri
gelenlere: "Bu doğrusu çok bilgili bir sihirbaz. Sizi sihriyle yurdunuzdan
çıkarmak istiyor. Ne diyorsunuz?” dedi.
36. Dediler ki:" Onu ve kardeşini
birlikte alıkoy ve kentlere toplayıcılar gönder: “
37. "Ne kadar bilgisi derin sihirbaz
varsa sana getirsinler.”
38. Böylece sihirbazlar belli bir günün
tayin edilen vaktinde bir araya getirildi.
39. Halka da: "Herkes toplansın"
diye haber gönderildi.
40. Halk " Sihirbazlardan kim üstün
gelirlerse, onlara uyacağız " dediler.
41. "Sihirbazlar geldiklerinde
Firavuna: "Şayet biz üstün gelirsek, muhakkak bize bir ücret vereceksiniz
değil mi?" dediler.
42. Firavun cevap verdi: "Evet, o
takdirde hiç şüphe etmeyin, en iyi makamları size vereceğim.”
43. Musa onlara :"Ne atacaksanız
atın." Dedi.
44. Sihirbazlar iplerini ve değneklerini
attılar : "Yüce Firavun adına! Biz galip geleceğiz!" dediler.
45. Musa da asasını attı; Bir de baktılar
ki! Onların uydurduklarını yutuveriyor!
46. Sihirbazlar derhal secdeye kapandılar.
47.48. "Âlemlerin Yaratıp, Besleyip
doyuran, Yönlendiren Kudret'ine, Musa ve Harun'un Yaratıp, Besleyip doyuran,
Yönlendiren Kudret'ine iman ettik!" dediler.
49. Firavun dedi ki: "Ben size izin
vermeden O'na iman ettiniz ha! Anlaşıldı, O' sizin sihir öğreten büyüğünüz!
Andolsun şimdi anlayacaksınız (Tanrınız kimmiş?), ellerinizi ve ayaklarınızı
çaprazlama kestirip, hepinizi astıracağım!”
50.51. "Zararı yok, biz şüphesiz
Yaratıp, Besleyip doyuran, Yönlendiren Kudret'imize döneceğiz, Biz ilk iman
edenler olduğumuz için, Yaratıp, Besleyip doyuran, Yönlendiren Kudret'imizin
hatalarımızı bağışlayacağını umarız.” Dediler.
52. Musa’ya: "Kullarımı, gece
karanlıkta yola çıkar, çünkü sizi takip edecekler." diye vahyettik.
53. Firavun şehirlere asker toplayıcılar
gönderdi:
54. Diyordu ki: "Esasen bunlar, bir
avuç topluluk.
55.56. Bize karşı kin ve nefretle dolular.
Biz ise elbette onların üstesinden gelebilecek bir topluluğuz.”
57.58.59. Bunun üzerine onları,
bahçelerden, pınarlardan, hazinelerden ve değerli makamlardan uzaklaştırdık.
Bütün bunları İsrailoğullarına varis kıldık.
60. Firavun ve adamları gün doğarken
onları izlemeye başladılar.
61. İki topluluk birbirini görünce,
Musa'nın adamları: "İşte yakalandık! " dediler.
62. Musa: "Asla! Yaratıp, Besleyip
doyuran, Yönlendiren Kudret'im şüphesiz benimle, bana bir yol gösterecektir.”
63. Bunun üzerine Musa'ya asanla denizi işaret
et diye vahiy ettik. Deniz derhal yarıldı, her bölük koca bir dağ gibi oldu.
64. Ötekileri de oraya yaklaştırdık.
65. Musa ve beraberinde bulunanların
hepsini kurtardık.
66. Sonra ötekilerini suda boğduk.
67. Şüphesiz bunda bir ibret vardır; ama
çokları iman etmiş değillerdir.
68. Şüphesiz Yaratıp, Besleyip doyuran,
Yönlendiren Kudret'in, işte O, mutlak galip ve engin merhamet sahibidir.
69. Onlara İbrahim'in haberini de naklet.
70. Hani o babasına ve kavmine dedi ki:
"Siz neye tapıyorsunuz?"
71. "Otorite, güç, paraya tapıyoruz
ve onlara tapmaya devam edeceğiz." diye cevap verdiler.
72. İbrahim: "Peki yalvardığınız da,
onlar sizi işitiyorlar mı?" dedi.
73. "Yahut size bir fayda ya da zarar
verebiliyorlar mı?”
74. Şöyle cevap verdiler: "Hayır, ama
biz babalarımızı böyle yapar bulduk.”
75.76. İbrahim dedi ki: "İyi ama
ister sizin, ister önceki atalarınızın; neye taptığınızı hiç düşündünüz mü?”
77. "İyi bilin ki onlar benim
düşmanımdır; ancak âlemlerin Yaratıp, Besleyip doyuran, Yönlendiren Kudret'i
dostumdur: “
78. "Beni yaratan ve bana doğru yolu
gösteren O'dur.”
79. "Beni yediren içiren O'dur.”
80. "Hastalandığım zaman bana şifa
veren O'dur.”
81. "Benim canımı alacak, sonra beni
diriltecek O'dur.”
82. "Ve hesap günü hatalarımı
bağışlayacağını umduğum O'dur.”
83. " Yaratıp, Besleyip doyuran,
Yönlendiren Kudret'im, bana doğruyu yanlıştan ayıracak bilgeliği ver ve beni
iyi, güzel, doğru iş yapan kullar arasına kat.”
84. "Beni, benden sonra gelecekler
nesillerde, iyilikle anılmayı nasip eyle!”
85. "Beni, cennet nimetlerinin
varislerinden kıl.”
86. "Babamı da bağışla, çünkü o
sapıklardandır.”
87. "İnsanların dirilecekleri gün
beni mahcup etme.”
88.
O gün ne mal fayda verir ne de evlat.
89. Ancak Allah'a temiz kalple gelenler,
kurtulur.
90. Cennet sakınma sahiplerine
yaklaştırılır.
91. Cehennem de azgınlara apaçık
gösterilir.
92.93. Onlara: "Allah'tan başka taptıklarınız
hani nerede, size yardım edebiliyorlar mı veya kendilerine yardımları dokunuyor
mu?" denilir.
94.95. Ardından onlar, o azgınlar ve iblis
orduları, toptan oraya tepetaklak atılırlar.
96. Orada birbirleri ile çekişerek şöyle
derler:
97.
"Allah Şahit, biz apaçık bir sapıklık içindeydik.”
98. "Çünkü sizi Âlemlerin Yaratıp,
Besleyip doyuran, Yönlendiren Kudret'i ile eşit tutuyorduk.”
99. "Bizi o günaha batmışlar yoldan
çıkardı.”
100.101. Şimdi artık bizim ne şefaatçimiz
var, ne de yakın bir dostumuz.”
102. "Ah keşke bizim için bir dönüş
daha olsa da, kitabın ortaya koyduğu anlamlar, değerler ve kurallar bütününü
içtenlikle benimseyenlerden olsak!”
103. Bunda elbet büyük bir ders vardır;
ama çokları iman etmezler.
104. Şüphesiz Yaratıp, Besleyip doyuran,
Yönlendiren Kudret'in, işte O, mutlak galip ve engin merhamet sahibidir.
105. Nuh kavmi de peygamberlerini
yalancılıkla suçladılar.
106. Kardeşleri Nuh onlara demişti ki:
"Siz Allah’tan korkup hiç sakınmaz mısınız?”
107. "Bilin ki ben, size gönderilmiş
güvenilir bir elçiyim.”
108. "Artık Allah'ı dinleyip bana
uyun.”
109. "Buna karşı sizden hiçbir ücret
istemiyorum. Benim ücretimi verecek olan, ancak Âlemlerin Yaratıp, Besleyip
doyuran, Yönlendiren Kudret'idir.”
110. "Artık Allah'ı dinleyip bana
uyun.”
111. Dediler: "Sana en düşük seviyeli
kimseler uyarken, biz sana inanacak mıyız?”
112. Nuh dedi ki: "Onların ne niyetle
bana uyduklarını bilemem.”
113. "Biraz düşünebilseniz, onların
hesabının ancak Yaratıp, Besleyip doyuran, Yönlendiren Kudret'ime ait olduğunu
bilirdiniz. ”
114. "Ben iman edenleri kovacak
değilim.”
115. "Ben sadece apaçık bir şekilde
uyarmaktayım.”
116. Dediler ki: "Ey Nuh! Bunlardan
vazgeçmezsen iyi bil ki seni taşlayacağız.”
117. Nuh: "Yaratıp, Besleyip doyuran,
Yönlendiren Kudret’im, kavmim beni yalancılıkla suçladı." Dedi.
118. "Artık benimle onların arasında
sen hükmünü ver. Beni ve beraberimdeki kitabın ortaya koyduğu anlamlar,
değerler ve kurallar bütününü içtenlikle benimseyenleri kurtar.”
119. Bunun üzerine biz onu ve
beraberindekileri, o dolu geminin içinde kurtardık.
120. Sonra da geride kalanları suda
boğduk.
121. Doğrusu bunda büyük bir ders vardır,
ama çokları iman etmezler.
122. Şüphesiz O mutlak galip, mutlak
merhamet sahibi senin Yaratıp, Besleyip doyuran, Yönlendiren Kudret'indir.
123. Ad kavmi de peygamberlerini
yalancılıkla suçladılar.
124. Kardeşleri Hud onlara şöyle demişti:
"Sakınmaz mısınız?”
125. "Bilin ki, ben size gönderilmiş
güvenilir bir elçiyim.”
126. "Artık Allah'ı dinleyip bana
uyun.”
127. "Buna karşı sizden hiç bir ücret
istemiyorum. Benim ücretimi verecek olan, ancak Alemlerin Yaratıp, Besleyip
doyuran, Yönlendiren Kudret'idir.”
128. "Siz her yüksek yere binalar
dikerek eğleniyor musunuz?”
129. "Sanayi üreten yerler edinerek
sonsuzlaşmak ümidine mi kapılıyorsunuz?”
130. "Önünüze gelene zorbalar gibi
davranıyorsunuz?”
131. "Artık Allah'ı dinleyip bana
uyun.”
132.133.134. "Bildiğiniz şeyleri size
veren, size davarlar, oğullar, bağlar, pınarlar ihsan edenden sakının.”
135. "Doğrusu sizin hakkınızda
muazzam bir günün azabından endişe ediyorum.”
136. "Şöyle dediler: "Sen öğüt
versen de vermesen de bizce birdir.”
137. "Bu, öncekilerin geleneğinden
başka bir şey değildir.”
138. "Biz azaba uğratılacak da
değiliz.”
139. "Böylece onu yalancılıkla
suçladılar; biz de kendilerini helak ettik. Doğrusu bunda büyük bir ibret
vardır; ama çokları iman etmezler.
140. Şüphesiz Yaratıp, Besleyip doyuran,
Yönlendiren Kudret’in, işte O, mutlak Galip, mutlak merhamet sahibi'dir.
141. Semud kavmi de peygamberlerini
yalancılıkla suçladılar.
142. Kardeşleri Salih onlara şöyle
demişti: "Sakınmaz mısınız?”
143. "Bilin ki, ben size gönderilmiş
güvenilir bir elçiyim.
144. "Artık Allah'a karşı gelmekten
sakının ve bana itaat edin.”
145. "Buna karşı sizden hiçbir ücret
istemiyorum. Benim ücretimi verecek olan, ancak Alemlerin Yaratıp, Besleyip
doyuran, Yönlendiren Kudret’idir.”
146.147.148. "Siz burada, bahçelerin,
pınarların içinde; ekinlerin, salkımları sarkmış hurmalıkların arasında güven
içinde bırakılacak mısınız?”
149. "Dağları ustaca yontup evler
yapıyorsunuz.”
150. "Artık Allah'ı dinleyip bana
uyun.”
151.152. "Yeryüzünde bozgunculuk
yapıp dirlik düzenlik vermeyen aşırı gidenlerin emrine uymayın.”
153. Dediler ki: "Sen, olsa olsa
iyice büyülenmiş birisin.”
154. "Sen de ancak bizim gibi bir
insansın. Eğer doğru söyleyenlerden isen haydi bize bir ayet getir.”
155. Salih: "Şu bir dişi deve; Bir
gün o, bir gün sizin develeriniz sulanacak."
156. "Ona bir kötülük yapmayın, yoksa
sizi muazzam bir günün azabı yakalayıverir.”
157. Buna rağmen onlar deveyi kestiler;
ama pişman da oldular.
158. Bunun üzerine onları azap yakaladı.
Doğrusu bunda büyük bir ders vardır; ama çokları iman etmezler.
159. Şüphesiz Yaratıp, Besleyip doyuran, Yönlendiren
Kudret’in, işte O, mutlak galip, mutlak merhamet sahibi'dir.
160. Lut kavmi de peygamberlerini
yalancılıkla suçladılar.
161. Kardeşleri Lut onlara şöyle demişti:
"Sakınmaz mısınız?”
162. "Bilin ki, ben size gönderilmiş
güvenilir bir elçiyim.”
163. "Artık Allah'ı dinleyip bana
uyun.”
164. "Buna karşı sizden hiçbir ücret
istemiyorum. Benim ücretimi verecek olan ancak Alemlerin Yaratıp, Besleyip
doyuran, Yönlendiren Kudret’idir.”
165.166. "Yaratıp, Besleyip doyuran,
Yönlendiren Kudret’inizin sizler için yarattığı eşleri bırakıp da, insanlar
içinden erkeklere mi yanaşıyorsunuz? Doğrusu siz sınırı aşmış bir kavimsiniz’”
167. Onlar şöyle dediler: "Ey Lut!
Bunlardan vazgeçmezsen, iyi bil ki, seni buralardan sürgün ederiz!"
168. Lut: "Doğrusu, ben sizin bu
işinizden tiksinmekteyim!" dedi.
169. "Yaratıp, Besleyip doyuran,
Yönlendiren Kudret’im, beni ve ailemi, onların yapageldiklerinden kurtar."
Dedi.
170. Bunun üzerine onu ve bütün ailesini
kurtardık.
171.
Ancak bir koca karı müstesna. O, geride kalanlardan oldu.
172. Sonra diğerlerini helak ettik.
173. Üzerlerine öyle bir yağmur yağdırdık
ki. Uyarılanların yağmuru ne kötü!
174. Elbet bunda büyük bir ibret vardır;
fakat çokları iman etmezler.
175. Şüphesiz Yaratıp, Besleyip doyuran,
Yönlendiren Kudret’in, işte O, mutlak galip ve mutlak merhamet sahibi.
176. Eyke halkı da peygamberlerini
yalancılıkla suçladılar.
177. Şuayb onlara şöyle demişti:
"Sakınmaz mısınız?”
178. "Bilin ki, ben size gönderilmiş
güvenilir bir elçiyim.”
179. "Artık Allah'ı dinleyip bana
uyun.”
180. "Buna karşı sizden hiçbir ücret
istemiyorum. Benim ücretimi verecek olan, ancak Alemlerin Yaratıp, Besleyip
doyuran, Yönlendiren Kudret’idir.”
181.
"Ölçüyü tastamam yapın, eksik verenlerden olmayın.”
182. "Doğru terazi ile tartın.”
183. "İnsanların hakkı olan şeyleri
kısmayın. Yeryüzünde bozgunculuk yaparak karışıklık çıkarmayın.”
184. "Sizi ve önceki nesilleri
yaratandan korkun.”
185. Onlar şöyle dediler: "Sen olsa
olsa iyice büyülenmiş birisin.”
186. "Sen de ancak bizim gibi bir
insansın. Biz senin yalan söylediğini sanıyoruz.”
187. "Şayet doğru sözlülerden isen,
üstümüze gökten azap yağdır.”
188. "Şuayb, Yaratıp, Besleyip
doyuran, Yönlendiren Kudret'im yaptıklarınızı en iyi bilendir" dedi.
189. Velhasıl onu yalancı saydılar da,
kendilerini o kopkoyu gölgelerle kaplı günün azabı yakalayıverdi. Gerçekten o,
muazzam bir günün azabı idi!
190. Doğrusu bunda büyük bir ders vardır;
ama çokları iman etmezler.
191. Şüphesiz Yaratıp, Besleyip doyuran,
Yönlendiren Kudret'in, işte O, mutlak galip, mutlak merhamet sahibi'dir.
192. O muhakkak ki o Âlemlerin Yaratıp,
Besleyip doyuran, Yönlendiren Kudret'inden indirilmektedir.
193.194.195. Onu, o güvenilir ruh indirdi.
Uyarıcılardan olasın diye, apaçık anadilinde arapça, senin kalbine indirdi.
196. Doğrusu daha önceki çağlarda da
kitaplar indirildi.
197. İsrailoğulları bilginlerinin onu
bilmesi, onlar için bir delil değil midir?
198.199. Biz onu arapça bilmeyenlerden
birine (onun anadilinde) indirseydik de, bunu onlara (kendi anadillerinde)
okusaydı, yine de ona iman etmezlerdi.
200.201. Onu günahkârların kalplerine
böyle soktuk. Onun için, acıklı azabı görünceye kadar ona iman etmezler.
202. İşte bu onlara, kendileri farkında
olmadan, ansızın geliverecektir.
203. O zaman: "Bize mühlet verilir mi
acaba?" diyeceklerdir.
204. Onlar bizim azabımızı hemen mi istiyorlar?
205.206. Ne dersin! Eğer biz onları
yıllarca yaşatıp nimetlerden faydalandırsak, sonra tehdit edilmekte oldukları
başlarına gelse!
207. Faydalandırıldıkları nimetler onlara
hiç yarar sağlamayacaktır.
208.209. Biz hiç bir memleketi, öğüt
vermek üzere uyarıcıları olmadan yok etmemişizdir.
210. Onu şeytanlar indirmedi.
211. Bu onlara düşmez, zaten güçleri de
yetmez.
212. Şüphesiz onlar, vahyi işitmekten uzak
tutulmuşlardır.
213. O halde sakın Allah ile beraber başka
tanrıya kulluk edip yalvarma sonra azap edilenlerden olursun.
214. En yakın akrabanı uyar.
215. Sana uyan kitabın ortaya koyduğu
anlamlar, değerler ve kurallar bütününü içtenlikle benimseyenlere kanadını
indir.
216. Şayet sana karşı çıkarlarsa, de ki:
"Ben sizin yaptıklarınızdan muhakkak ki uzağım."
217. Sen O, mutlak galip, merhamet sahibi olana güvenip
dayan.
218. O', ayağa kalktığın zaman seni
görüyor.
219. Secde edenler arasında dolaşmanı da
görüyor.
220. Çünkü her şeyi işiten, Her şeyi Bilen
O'dur.
221. Şeytanların ise kime ineceğini size
haber vereyim mi?
222. Onlar, günaha, iftiraya düşkün olan
herkesin üstüne inerler.
223. Onlar şeytanlara kulak verirler ve
onların çoğu yalancıdırlar.
224. Şairler, onlara da sapıklar uyarlar.
225.226. Onların her vadide başıboş
dolaştıklarını ve gerçekte yapmadıkları şeyleri söylediklerini görmedin mi?
227. Ancak iman edip iyi işler yapanlar,
Allah'ı çokça ananlar ve haksızlığa uğratıldıkları zaman kendilerini savunanlar
başkadır. O zulmedenler hangi devrimle yıkılacaklarını yakında bileceklerdir.
027
KARINCA/Karınca-NEML
Sevgi
ve merhameti sonsuz olan Allah’ın adıyla.
1.Ta Sin Bu harfler Kur'an’ın, açıklayıcı
bir Kitap’ın ayetleridir.
2.Kitabın ortaya koyduğu anlamlar,
değerler ve kurallar bütününü içtenlikle benimseyenler için bir yol gösterici
ve bir müjdedir.
3. Onlar canı gönülden destek
verir/dayanışma içinde olur ve ihtiyacından fazlasını vererek arınırlar ve
ahirete de kesin olarak inanırlar.
4. Ahiret gerçeğine inanmayanların
işlerini kendilerine süslü gösterdik; o yüzden bocalar dururlar.
5. İşte bunlar, azabı en ağır olanlardır;
ahirette en çok ziyana uğrayacaklar da onlardır.
6. Emin ol ki, bu Kur'an’ı sen Bilge ve
Her şeyi Bilen birisinden almaktasın.
7. Hani Musa, ailesine şöyle demişti:
"Gerçekten ben bir ateş gördüm, size oradan bir haber getireceğim yahut
bir ateş parçası getireceğim, umarım ki ısınırsınız.
8. Oraya geldiğinde şöyle seslenildi:
"Ateşin içindekiler de, ateşin çevresindekiler de mübarek kılınmıştır!
Âlemlerin Yaratıp, Besleyip doyuran, Yönlendiren Kudret'i olan Allah, yücelerin
yücesidir.
9. "Ey Musa! İyi bil ki Ben Üstün ve
Bilge olan Allah'ım.”
10. "Asanı at. "Musa onu atıp
yılan gibi kıvranır görünce arkasına bakmadan kaçtı: "Ey Musa! Korkma;
çünkü benim huzurumda peygamberler korkmaz.”
11. "Ancak kim kötülük eder, sonra,
işlediği kötülüğü iyiliğe çevirirse, bilsin ki ben çok bağışlayıcıyım, çok merhamet
sahibiyim.”
12. "Elini koynuna sok kusursuz
bembeyaz çıksın. Bu dokuz ayetten biri ile Firavun ve kavmine git. Çünkü onlar
artık yoldan çıkmış bir kavim olmuşlardır.”
13. Ayet'lerimiz onların gözleri önüne
serilince, "Bu apaçık bir büyüdür." Dediler.
14. Kendileri de buna yakinen inandıkları
halde, zulüm ve kibirlerinden ötürü onları inkâr ettiler. Bozguncuların sonunun
nice olduğuna bir bak!
15. And olsun ki biz, Davud'a da ve
Süleyman'a da ilim verdik. Onlar:" Bizi kitabın ortaya koyduğu anlamlar,
değerler ve kurallar bütününü içtenlikle benimseyen kullarının birçoğundan
üstün kılan Allah'a hamd olsun" dediler.
16. Süleyman, Davud'un yerine geçti ve
dedi ki: "Ey insanlar! Bize kuşdili öğretildi ve bize her şeyden verildi.
Doğrusu bu apaçık bir lütuftur.
17. Süleyman'ın, yabancılardan,
insanlardan ve kuş ülkesinden gelen askerlerden oluşan orduları toplandı; hepsi
bir arada düzenli olarak sevk ediliyordu
18. Nihayet karınca ülkesinde bir vadiye
geldikleri zaman, karınca halkından biri: "Ey karınca ülkesinde yaşayanlar
evlerinize girin; Süleyman ve ordusu farkına varmadan sizi ezmesin!" dedi.
19. Süleyman onun sözünden dolayı
gülümsedi ve dedi ki: "Ey Yaratıp, Besleyip doyuran, Yönlendiren
Kudret'im! Beni gerek bana, gerekse ana-babama verdiğin nimete şükretmeye ve
hoşnut olacağın iyi işler yapmaya muvaffak kıl. Rahmetinle beni iyi kullarının
arasına kat.”
20. Kuş ülkesinden gelen askerlerini
gözden geçirdi ve şöyle dedi: "Asker Hüdhüd ü niçin göremiyorum? Yoksa kayıplara mı karıştı?
21. "Ya bana açık bir delil getirecek
ya da onun canını iyice yakacağım yahut onu boğazlayacağım.”
22. Çok geçmeden Hüdhüd gelip: "Ben
senin bilmediğin bir şeyi öğrendim. Seba’dan sana çok doğru bir haber
getirdim.”
23.
"Gerçekten onlara hükümdarlık eden, kendisine her şey verilmiş ve büyük
bir tahtı olan bir kadınla karşılaştım.”
24. "Onun ve kavminin, Allah'ı
bırakıp güneşe secde ettiklerini gördüm. Şeytan, kendilerine yaptıklarını süslü
göstermiş de onları doğru yoldan alıkoymuş. Bunun için doğru yolu
bulamıyorlar.”
25. "Göklerde ve yerdeki sırrı açığa
çıkaran, onların gizlediklerini de açıkladıklarını da bilen Allah'a secde
etmemek gayretindeler.”
26. "O Allah ki, tanrı yok kendinden
başka, o büyük arşın Yaratıp, Besleyip doyuran, Yönlendiren Kudret’idir O.”
27. Süleyman dedi: "Doğru mu
söyledin, yoksa yalancılardan mısın, bakacağız.”
28. "Bu mektubu götür, onu
kendilerine ver, sonra onlardan biraz çekil de ne sonuca varacaklarına bak.”
29.
"Beyler, ulular! Bana çok önemli bir mektup bırakıldı" dedi.
30. "Mektup Süleyman'dandır, “Sevgi
ve Merhameti Sonsuz olan Allah’ın adıyla başlamaktadır.””
31. "Bana başkaldırmayın, teslimiyet
gösterip bana gelin, demektedir.”
32. Dedi ki: "Beyler, ulular! Bu
işimde bana bir fikir verin. Siz yanımda olmadan hiçbir işi kestirip atmam.”
33. Onlar şu cevabı verdiler: "Biz
güçlü kuvvetli kimseleriz, zorlu savaş erbabıyız; buyruk ise senindir; artık ne
buyuracağını sen düşün.”
34. Güç saltanat ve yönetimin sahibesi:
"Hükümdarlar bir memlekete girdiler mi, orayı perişan ederler ve halkının
ulularını alçaltırlar. Onlar da böyle yapacaklardır, " dedi.
35. "Ben onlara bir hediye göndereyim
de, bakayım elçiler ne ile dönecekler.”
36.
(elçiler) Süleyman'a gelince şöyle dedi: "Siz bana mal ile yardım mı
ediyorsunuz? Allah'ın bana verdiği, size verdiğinden daha iyidir. Hediyenizle
siz sevinirsiniz.”
37. “ Onlara dön; iyi bilsinler ki,
kendilerine asla karşı koyamayacakları ordularla gelir, onları muhakkak surette
hor ve hakir halde oradan çıkarırız!”
38. Süleyman dedi ki: "Ey ulular!
Onlar Allah'a teslimiyet gösterip bana gelmeden önce, hanginiz o kadının
tahtını bana getirebilir?”
39. Yabancı uzmanlardan biri: "Sen makamından
kalkmadan ben onu sana getiririm. Gerçekten bu işe gücüm yeter ve bana
güvenebilirsiniz," dedi.
40. Kitaptan bir ilmi olan bir kimse ise:
"Gözünü açıp kapamadan ben onu sana getiririm," dedi. Onu yanı başına
gelmiş görünce: "Bu, şükür mü edeceğim, nankörlük mü edeceğim diye beni
sınamak üzere Yaratıp, Besleyip doyuran, Yönlendiren Kudret’imin lütfundan dır.
Şükreden ancak kendisi için şükretmiş olur, nankörlük edene gelince, o bilsin
ki, Yaratıp, Besleyip doyuran, Yönlendiren Kudret’imin hiç bir şeye ihtiyacı
yoktur, çok kerem sahibidir," dedi.
41. Dedi ki: "Onun tahtını
bilemeyeceği bir hale getirin; bakalım tanıyacak mı, yoksa tanıyamayanlar
arasında mı olacak.”
42. Güç saltanat ve yönetimin sahibesi
gelince: "Senin tahtın da böyle mi?" dendi. O şöyle cevap verdi:
"Tıpkı o! Bize daha önce bilgi verilmiş ve biz müslüman olmuştuk.”
43. Onu, Allah'tan başka taptığı şeyler
alıkoymuştu. Çünkü kendisi inkârcı bir kavimdendi.
44. Ona: "Köşke gir" dendi. Güç
saltanat ve yönetimin sahibesi onu görünce derin bir su sandı ve eteğini yukarı
çekti. Süleyman: "Bu, billurdan yapılmış, şeffaf bir zemindir," dedi.
Güç saltanat ve yönetimin sahibesi dedi ki: "Yaratıp, Besleyip doyuran,
Yönlendiren Kudret'im! Ben gerçekten kendime yazık etmişim. Süleyman'la beraber
âlemlerin Yaratıp, Besleyip doyuran, Yönlendiren Kudret'i olan Allah'a teslim
oldum.”
45.
Semud kavmine de kardeşleri Salih'i gönderdik ki, "Allah için
çalışın O'na iş üretin!" demesi için. Hemen birbiri ile çekişen iki zümre
oluverdiler.
46. Salih dedi ki: "Ey kavmim! İyilik
dururken niçin kötülüğe koşuyorsunuz? Allah'tan af dileseniz olmaz mı? Belki
size merhamet edilir.”
47. Şöyle dediler: "Senin ve
beraberindekiler yüzünden uğursuzluğa uğradık. Salih: "Size çöken
uğursuzluk, Allah katındadır. Daha doğrusu siz, imtihana çekilen bir
kavimsiniz," dedi.
48. O şehirde bozgunculuk yapan, iyilik
tarafına hiç yanaşmayan dokuz çete vardı.
49. Allah'a ant içerek birbirlerine şöyle
dediler: "Gece ona ve ailesine baskın yapalım; sonra da velisine: 'Biz
Salih ailesinin yok edilişi sırasında orada değildik. İnanın ki doğru
söylüyoruz,' diyelim.”
50. Onlar böyle bir tuzak kurdular. Biz de
kendileri farkında olmadan, onların planlarını altüst ettik.
51. Bak işte, tuzaklarının akıbeti nice
oldu; onları da, kavimlerini de toptan helak ettik!
52. İşte haksızlıkları yüzünden çökmüş
evleri! Anlayan bir kavim için bunda bir bilgelik vardır.
53. İman edip Allah'a karşı gelmekten
sakınanları ise kurtardık.
54. Lut'u da peygamber olarak gönderdik,
kavmine şöyle dedi: "Göz göre göre hala o hayasızlığı yapacak mısınız?”
55. "Siz illa da kadınları bırakıp
şehvetle erkeklere yaklaşacak mısınız? Doğrusu siz ne yaptığını bilmeyen bir
kavimsiniz!”
56. Kavminin cevabı sadece: "Lut
ailesini memleketinizden çıkarın; çünkü onlar bizim yaptıklarımızdan uzak
kalmak isteyen insanlarmış!" demelerinden ibaret oldu.
57. Bunun üzerine onu ve ailesini
kurtardık. Yalnız karısı müstesna; onun geride kalmasını takdir ettik.
58. Onların üzerine öyle bir şey yağdırdık
ki bir görseydin. Uyarılıp durdukları halde aldırış etmeyenlerin üzerlerine
yağan ne kötü şeydi.
59. De ki: "Bütün övgüler Allah'a ve
seçkin kıldığı kullarına! Selam olsun onlara. Allah mı daha hayırlı, yoksa O'na
koştukları ortaklar mı?
60. Yoksa gökleri ve yeri yaratan, gökten
size su indiren mi? O suyla, bir ağacını bile bitirmeye gücünüzün yetmediği
güzel güzel bahçeler bitirdik. Allah'tan başka bir tanrı mı var? Doğrusu onlar
sapıklıkta devam eden bir güruhtur.
61. Yoksa yeryüzünü oturmaya elverişli
kılan, aralarından nehirler akıtan, arz için sabit dağlar yaratan, iki deniz
arasına engel koyan mı? Allah'tan başka bir tanrı mı var! Doğrusu onların çoğu
bilmiyorlar.
62. Yoksa darda kalana kendine yalvardığı
zaman karşılık veren ve sıkıntıyı gideren, sizi yeryüzünün Hâkimleri kılan kim?
Allah'tan başka bir tanrı mı var! Ne kadar kıt düşünüyorsunuz!
63. Yoksa karanın ve denizin karanlıkları
içinde size yolu bulduran, rahmetinin önünde rüzgârları müjdeci olarak gönderen
mi? Allah'tan başka bir tanrı mı var! Allah, onların koştukları ortaklardan çok
yücedir.
64. Yaratılışı başlatan, sonra yaratmayı
tekrar eden ve hem gökten hem yerden size rızık veren mi? Allah’tan başka tanrı
mı var! De ki: "Eğer doğru söylüyorsanız siz kesin delilinizi getirin!”
65. De ki: "Göklerde ve yerde,
Allah'tan başka kimse görülemeyen şeyleri bilmez. "Ve onlar ne zaman
diriltileceklerini de bilmezler.
66. Hayır, onların ahiret hakkındaki
bilgileri eksik kalmıştır. Dahası bu hususta şüphe içindedirler. Bunun da
ötesinde, onlar ahiretten yana kördürler.
67. İnkârcılar dediler ki: "Sahi, biz
ve atalarımız, toprak olduktan sonra, gerçekten çıkarılacak mıyız?”
68. "And olsun ki, bu tehdit bize
yapıldığı gibi, daha önce atalarımıza da yapılmıştır. Bu öncekilerin
masallarından başka bir şey değildir.”
69. De ki: "Yeryüzünde gezin de,
günahkârların akıbeti nice oldu, görün.”
70. Onların yüzünden tasalanma, kurmakta
oldukları tuzaklardan ötürü sıkıntı duyma.
71. Onlar: "Eğer doğru sözlü iseniz
bu tehdit ne zaman gerçekleşecek? " derler.
72. De ki: "Çabucak gelmesini
istediğiniz şeyin bir kısmı herhalde yakında başınıza gelecektir.”
73. Şüphesiz Yaratıp, Besleyip doyuran,
Yönlendiren Kudret’in, insanlara karşı lütuf sahibidir; fakat insanların çoğu
şükretmezler.
74. Yaratıp, Besleyip doyuran, Yönlendiren
Kudret’in elbette onların kalplerinin gizlediklerini de, açığa vurduklarını da
bilir.
75. Gökte ve yerde, göze görünmeyen gizli
her şey, apaçık bir kitapta toplanıyor.
76. Doğrusu bu Kur'an, İsrailoğullarına,
hakkında ihtilaf edegeldikleri şeylerin pek çoğunu anlatmaktadır.
77. Çünkü o doğru yolun ne olduğunu
gösteriyor ve güvenenler için sevgi ve merhamet kaynağı oluyor.
78. Yaratıp, Besleyip doyuran, Yönlendiren
Kudretin şüphesiz onlar arasında kararını açıklayacaktır. O mutlak galiptir,
Her şeyi Bilendir.
79. O halde sen Allah'a güvenip dayan.
Çünkü sen apaçık bir yoldasın.
80.
Bil ki sen ölülere işittiremezsin, arkalarına dönüp giderlerken sağırlara da
daveti duyuramazsın.
81. Sen körleri sapıklıklarından çevirip
doğru yola getiremezsin. Ancak ayetlerimize inanıp da teslim olanlara
duyurabilirsin.
82. O söz başlarına geldiği zaman onlara
yeryüzünü canlandırıp dile getireceğiz, onlara insanların ayetlerimize kesin
iman etmemiş olduklarını söyleyecek.
83. O gün, her ümmet içinden ayetlerimizi
yalan sayanlardan ayrı bir grup toplarız da onları toplu olarak huzurumuza
çıkarırız.
84. Nihayet, geldikleri zaman Allah
buyurur: "Siz benim ayetlerimi dinlemeden ne olduğunu anlamadan yalan
saydınız öyle mi? Değilse yaptığınız neydi?”
85. Yaptıkları haksızlıktan ötürü, o
söylenen başlarına gelmiştir; artık onlar konuşamazlar.
86. Dinlensinler diye geceyi, gösterici
bir ışık olsun diye gündüzü de aydınlık kıldığımızı görmediler mi? İman eden
bir kavim için elbette bunda birçok ibretler vardır.
87. Diriltici soluk estiği gün, Allah'ın
diledikleri hariç, göklerde ve yerde bulunanların hepsi dehşete kapılır. Hepsi
boyunları bükük olarak O'na gelirler.
88. Sen donup kalmış sandığın dağların
bulutların yürümesi gibi yürümekte olduğunu göreceksin. Bu, her şeyi sapasağlam
yapan Allah'ın sanatıdır. Şüphesiz ki O, yaptıklarınızdan tamamıyla
haberdardır.
89. Kim iyilikle gelirse, ona daha iyisi
verilir. Ve o gün onlar korkudan emin kalırlar.
90. Kötülükle gelen kimseler ise yüzükoyun
cehenneme atılırlar." Ancak yaptıklarınızın karşılığını görmektesiniz.”
91.92. (De ki):"Ben ancak, O'nun
tarafından dokunulmaz kılınan bu şehrin Yaratıp, Besleyip doyuran, Yönlendiren
Kudret’i için çalışmaya emrolundum. Her şey zaten O'na aittir. Bana müslümanlardan olmam ve Kur'an okumam
emredildi. Artık kim doğru yola gelirse, yalnız kendisi için gelmiş olur; kim
de saparsa ona de ki: "Ben sadece uyarıcılardanım.”
93. Ve şöyle de: "Bütün övgüler
Allah'a mahsustur. O ayetlerini size gösterecek, siz de onları görüp
tanıyacaksınız. Yaratıp, Besleyip doyuran, Yönlendiren Kudret'in
yaptıklarınızdan habersiz değildir.
028
ELÇİLERİN
HAYATI/Peygamberlerin hayatları-KASAS
Sevgi
ve merhameti sonsuz olan Allah’ın adıyla.
1.Ta. Sin. Mim
2. Bu harfler açıklayıcı Kitap’ın
ayetleridir.
3. İman eden bir toplum için Musa ile
Firavun'un haberlerinden bir kısmını sana gerçek şekliyle nakledeceğiz.
4. Firavun toprağında gerçekten azmış,
halkını çeşitli zümrelere bölmüş, onlardan bir topluluğu ezip horluyordu.
Bunların oğullarına kurbanlık muamelesi yapıyor, kızlarını ise hayâsızlığa
sürüklüyordu. O gerçekten fesat yayanlardandı.
5. Biz istiyoruz ki, o yeryüzünde ezilip
horlananlara lütufta bulunalım, onları önderler yapalım ve onlara yeryüzünü
miras bırakalım.
6. Ve o yeryüzünde onlara imkân verelim,
kudret verelim. Firavun ile Haman'a ve ordularına da korktukları şeyin
başlarına geleceğini gösterelim.
7. Bu amaçla Musa'nın anasına: "Onu
emzir, kendisine zarar geleceğine endişelendiğin zaman onu denize bırakıver,
hiç korkup kaygılanma, çünkü biz onu sana geri vereceğiz ve onu peygamberlerden
biri yapacağız," diye bildirdik.
8. Nihayet Firavun ailesi onu kayıp çocuk
olarak bulup aldı. O, sonunda kendileri için bir düşman ve bir tasa olacaktı.
Şüphesiz Firavun ile Haman ve askerleri yanlış yolda idiler.
9. Karısı Firavuna dedi ki :"Benim
ve senin için göz aydınlığı olabilir! Onu öldürmeyin, belki bize bir faydası
dokunur, ya da onu evlat ediniriz." Hâlbuki onlar işin sonunu
göremiyorlardı.
10. Musa'nın anası, yüreğinde çocuğun
tasası ile sabaha kadar uykusuz kaldı. Eğer biz inananlardan olması için onun
kalbini pekiştirmemiş olsaydık, neredeyse işi meydana çıkaracaktı.
11. Annesi Musa'nın ablasına :"Onun
izini takip et," dedi. O da, onlar farkına varmadan uzaktan kardeşini
gözetledi.
12. Biz daha ilk günden itibaren onun
başkalarından süt emmesini engelledik. Bunun üzerine ablası: "Size, onun
bakımını namınıza üstlenecek, hem de ona iyi davranacak bakıcı bir aile bulayım
mı?" dedi.
13. Böylelikle biz onu, anasına, gözü
aydın olsun, gam çekmesin ve Allah'ın vaadinin gerçek olduğunu bilsin diye geri
verdik. Fakat yine de pek çoğu bilmezler.
14. Musa yiğitlik çağına gelip
olgunlaşınca, biz ona bilgi ve bilgelik verdik. İşte güzel davranışları biz
böyle mükâfatlandırırız.
15. Bir gün Musa, ahalisi işle güçle
uğraştığı bir sırada şehre girdi. Orada biri kendi tarafından, diğeri düşman
tarafından olan iki adamı birbiriyle kavga ediyorlar buldu. Kendi tarafından
olanı düşmana karşı ondan yardım diledi. Musa da ötekine bir yumruk vurup
ölümüne sebep oldu: "Bu yaptığım şeytan işidir. O, gerçekten saptırıcı,
apaçık bir düşman," dedi.
16. Musa:" Yaratıp, Besleyip doyuran,
Yönlendiren Kudret'im! Doğrusu kendime zulmettim. Beni bağışla," dedi.
Allah da onu bağışladı. Çünkü çok bağışlayıcı, çok esirgeyici olan ancak O'dur.
17. Musa: " Yaratıp, Besleyip
doyuran, Yönlendiren Kudret’im! Bana lutfettiğin nimetlere andolsun ki, artık
suçlulara asla arka çıkmayacağım," dedi.
18. Şehirde korku içinde, gözetleyerek
sabahladı. Bir de ne görsün, dün kendisinden yardım isteyen kimse, feryat
ederek yine ondan imdat istiyor. Musa ona dedi ki: "Doğrusu sen, besbelli
bir azgınsın!”
19. Musa, ikisinin de düşmanı olan adamı
yakalamak isteyince, o adam dedi ki: "Dün bir cana kıydığın gibi, bana da
mı kıymak istiyorsun? Demek düzelticilerden olmak istemiyor da, bu yerde illa
yaman bir zorba olmayı arzuluyorsun sen!”
20. Şehrin ucundan bir adam koşarak geldi:
"Ey Musa! İleri gelenler seni öldürmek için hakkında konuşuyorlar. Derhal
buradan çık! İnan ki ben senin iyiliğini isteyenlerdenim," dedi.
21. Musa korka korka, etrafı gözetleyerek
oradan çıktı: "Yaratıp, Besleyip doyuran, Yönlendiren Kudret’im beni
zalimler güruhundan kurtar," dedi.
22. Medyen'e doğru yöneldiğinde:
"Umarım, Yaratıp, Besleyip doyuran, Yönlendiren Kudret’im beni doğru yola
iletir" dedi.
23. Musa, Medyen suyuna varınca orada
hayvanlarını sulayan birçok insan buldu. Onların gerisinde de, hayvanlarını
engelleyen iki kadın, gördü. Onlara:
"Derdiniz nedir?" dedi. Şöyle cevap verdiler: "Çobanlar sulayıp
çekilmeden, biz sulayamayız; babamız da çok yaşlıdır.”
24. Bunun üzerine Musa, kızların yerine
hayvanları sulayıverdi. Sonra gölgeye çekildi ve: "Yaratıp, Besleyip
doyuran, Yönlendiren Kudret’im! Doğrusu bana indireceğin her hayra
muhtacım," dedi.
25. Derken, o iki kadından biri utana
utana yürüyerek ona geldi: "Babam, bizim yerimize hayvanları sulamanın
karşılığını ödemek için seni çağırıyor. Musa, ona gelip başından geçenleri
anlatınca o:"Korkma o zalim kavimden kurtuldun," dedi.
26. İki kızından biri:" Babacığım!
Onu ücretle tut. Çünkü ücretle yanında çalıştırabileceğin en iyi kimse budur,
güçlü ve güvenilir birisi," dedi.
27.
Dedi ki:" Bana sekiz yıl çalışmana karşılık şu iki kızımdan birini sana
nikâhlamak istiyorum. Eğer on yıla tamamlarsan artık o kendinden; yoksa sana
ağırlık vermek istemem. İnşallah beni iyi kimselerden bulacaksın.
28. Musa şöyle cevap verdi:" Bu
seninle benim aramdadır. Bu iki süreden hangisini doldurursam doldurayım, demek
ki bana karşı husumet yok. Söylediklerimize Allah vekildir.”
29. Sonunda Musa süreyi doldurup ailesiyle
yola çıkınca, Dağın yamacında bir ateş gördü." Siz bekleyin bir ateş
gördüm, belki oradan size bir haber yahut ısınmanız için bir ateş parçası
getiririm," dedi.
30. Oraya gelince, o bereketli toprak
vadisinin sağ kıyısındaki ağaçtan şöyle seslenildi:" Ey Musa! Ben!
Alemlerin Yaratıp, Besleyip doyuran, Yönlendiren Kudret’i olan Allah'ım.”
31. Ve "Asanı at" denildi. Musa
asayı yılan gibi deprenir görünce, dönüp arkasına bakmadan kaçtı. "Ey Musa
beri gel, korkma. Çünkü sen emniyette olanlardansın, “
32. "Elini koynuna sok; kusursuz
bembeyaz çıkacaktır. Telaşlanma, kendine gel. İşte bu iki şey Firavun ve onun
adamlarına karşı Yaratıp, Besleyip doyuran, Yönlendiren Kudret’in tarafından
iki kesin delildir. Çünkü onlar, yoldan çıkan bir kavim olmuşlardır.”
33. Musa dedi ki: "Yaratıp, Besleyip
doyuran, Yönlendiren Kudret’im ben onlardan birini öldürmüştüm, beni
öldürmelerinden korkuyorum.”
34. "Kardeşim Harun'un dili
benimkinden daha düzgündür. Onu da beni doğrulayan bir yardımcı olarak benimle
birlikte gönder. Zira bana yalancılık ithamında bulunmalarından endişe
ediyorum.”
35. Allah buyurdu: "Seni kardeşinle
destekleyeceğiz ve size öyle bir kudret vereceğiz ki, ayetlerimiz sayesinde
onlar size erişemeyecekler. Siz ve size tabi olanlar üstün geleceksiniz.”
36. Musa onlara apaçık ayetlerimizi getirince
: "Bu, olsa olsa uydurulmuş bir sihirdir. Biz önceki atalarımızdan
böylesini işitmemiştik ," dediler.
37. Musa şöyle dedi: "Yaratıp,
Besleyip doyuran, Yönlendiren Kudret’im, kendi katından kimin doğru yolu
gösteren belgeleri getirdiğini ve bu yurdun sonunda kime nasip olacağını en iyi
bilendir. Muhakkak ki zalimler iflah olmazlar.”
38. Firavun: "Ey ileri gelenler!
Sizin için benden başka ilah tanımıyorum. Ey Haman! Haydi, benim için çamur
üzerinde ateş yak ve kerpiçler oluştur, onlarla bana bir kule yap ki Musa'nın
tanrısına çıkayım; ama sanıyorum mutlaka o yalan söyleyenlerdendir," dedi.
39. O ve askerleri, yeryüzünde haksız yere
büyüklük tasladılar ve gerçekten bize döndürülmeyeceklerini sandılar.
40. Biz de onu ve askerlerini yakalayıp
denize atıverdik. Bak işte, zalimlerin
sonu nice oldu!
41. Onları, ateşe çağıran öncüler kıldık.
Ayağa kalkış günü onlar yardım göremeyeceklerdir.
42. Bu dünyada arkalarına lanet taktık.
Onlar ayağa kalkış gününde de kötülenmişler arasındadırlar.
43. And olsun biz Musa'ya o kitabı ilk
nesilleri yok ettikten sonra, insanlara düşünüp öğüt alsınlar, içindeki apaçık
delillerle, doğru yolu göstersinler, sevgi ve merhameti yaysınlar diye
vermişizdir.
44. Musa'ya emrimizi vahiy ettiğimiz
sırada, sen batı yönünde bulunmuyordun ve (o hadiseyi) görenlerden de değildin.
45. Bilakis biz nice nesiller var ettik
de, onların üzerinden uzun zamanlar geçti. Sen, ayetlerimizi kendilerinden
okuyarak öğrenmek üzere Medyen halkı arasında da değilsin; aksine onları sana
gönderen biziz.
46. Seslendiğimiz zaman da, sen Tur'un
yanında değildin. Bilakis, senden önce kendilerine uyarıcı gelmeyen bir kavmi
uyarman için Yaratıp, Besleyip doyuran, Yönlendiren Kudret’inden bir sevgi ve
merhamet olarak orada olanları sana bildirdik; ola ki düşünüp öğüt alırlar.
47. Bizzat kendi yaptıklarından dolayı
başlarına bir musibet geldiğinde :" Yaratıp, Besleyip doyuran, Yönlendiren
Kudret'imiz! Ne olurdu bize bir peygamber gönderseydin de, ayetlerine uysaydık
ve kitabın ortaya koyduğu anlamlar, değerler ve kurallar bütününü içtenlikle
benimseyenlerden olsaydık! " demesinler artık.
48. Fakat onlara tarafımızdan o hak
gelince : "Musa'ya verilen gibi, ona da verilmeli değil miydi?"
dediler. Peki, daha önce Musa'ya verileni de inkâr etmemişler miydi? " Birbirini destekleyen iki sihir"
demişler ve şunu söylemişlerdi : "Doğrusu biz hiçbirine inanmıyoruz.”
49. De ki: "Eğer doğru sözlüler
iseniz, Allah katından bu ikisinden, daha doğru bir kitap getirin de ben de ona
uyayım!”
50. Eğer sana cevap veremezlerse, bil ki
onlar, sırf heveslerine uymaktadırlar. Allah'tan bir yol gösterici olmaksızın
kendi hevesine uyandan daha sapık kim olabilir. Elbette Allah zalim kavmi doğru
yola iletmez.
51. Andolsun ki biz, düşünüp öğüt alsınlar
diye, sözü birbiri ardınca yetiştirmişizdir.
52. Ondan önce kendilerine kitap
verdiklerimiz, ona da iman ederler.
53. O onlara okunduğu zaman : "Ona
iman ettik. Çünkü o Yaratıp, Besleyip doyuran, Yönlendiren Kudret’imizden
gelmiş hakikattir. Esasen biz daha önce de müslüman idik, derler.”
54. İşte onlara sabretmelerinden ötürü,
mükâfatları iki defa verilecektir. Bunlar, kötülüğü iyilikle savarlar,
kendilerine verdiğimiz rızıktan da Allah için harcarlar.
55. Onlar boş söz işittikleri zaman ondan
yüz çevirirler ve: "Bizim işlerimiz bize sizin işleriniz size. Size selam
olsun. Biz kendini bilmezleri istemeyiz," derler.
56. Sen her sevdiğini doğru yolda
yürütemezsin; bilakis Allah layık gördüğünü doğru yolda yürütür ve doğru yolda
yürüyecek olanları da en iyi O’ bilir.
57. "Biz seninle beraber doğru yola
uyarsak, yurdumuzdan atılırız," dediler. Biz onları, kendi katımızdan bir
rızık olarak her şeyin ürünlerinin toplanıp getirildiği, güvenli, dokunulmaz
bir yere yerleştirmedik mi? Fakat onların çoğu bilmezler.
58. Biz, refahından şımarmış nice
memleketi helak etmişizdir. İşte yerleri!
Kendilerinden sonra orada pek az oturulabilmiştir. Onlara biz varis
olmuşuzdur.
59.
Yaratıp, Besleyip doyuran, Yönlendiren Kudret’in, kendilerine ayetlerimizi
okuyan bir peygamberi memleketlerin ana merkezine göndermedikçe, o memleketleri
helak edici değildir. Zaten biz ancak halkı zalim olan memleketleri helak
etmişizdir.
60. Size verilenler, dünya hayatının geçim
vasıtası ve süsüdür. Allah katında olanlar ise, daha hayırlı ve daha kalıcıdır.
Hala buna aklınız ermeyecek mi?
61. Şu halde, kendisine güzel bir vaatte
bulunduğumuz ve ardından ona kavuşan kimse, dünya hayatının geçici menfaat ve
zevkini yaşattığımız, sonra ayağa kalkış gününde huzurumuza getirilenler
arasında bulunan kimse gibi midir? Allah onları çağırarak: “Peygamberlere ne
cevap verdiniz?" diyecektir.
62. O gün onlara seslenerek şöyle diyecek:
“O kendilerini bir şey sandığınız ortaklarım nerede?”
63. Üzerlerine hüküm hak olanlar şöyle
diyecekler: “Yaratıp, Besleyip doyuran, Yönlendiren Kudretimiz, azdırdıklarımız
işte şunlar. Kendimiz azdığımız gibi onları da azdırdık. Onlardan uzak
olduğumuzu sana arz ediyoruz. Zaten onlar bize kulluk/ibadet etmiyorlardı.”
64. Şöyle denilir.” Çağırın ortak
koştuklarınızı!” Onlar da çağırırlar. Fakat ötekiler bunlara cevap vermezler;
azabı görmüşlerdir. Önceden yola gelselerdi ne olurdu!
65. Allah o gün onlara seslenir de şöyle
der: ”Hak elçilerine ne cevap verdiniz?”
66. İşte o gün onlara bütün haberler kör
olmuştur; onlar birbirlerine de bir şey soramazlar.
67. Fakat tövbe eden, iman edip iyi işler
yapan kimseye gelince, onun kurtuluşa erenler arasında olması umulur.
68. Yaratıp, Besleyip doyuran, Yönlendiren
Kudret’in, dilediğini yaratır ve onlar için en hayırlı olanı seçer. Allah,
onların ortak koşmalarından uzaktır; yüceler yücesidir!
69. Yaratıp, Besleyip doyuran, Yönlendiren
Kudret’in, onların, sinelerinde gizlediklerini de, açığa vurduklarını da bilir.
70. İşte O’ Allah'tır. O'ndan başka tanrı
yoktur. Önünde de, sonunda da hamd onundur, hüküm onundur. Ve ancak O'na
döndürüleceksiniz.
71. De ki: "Düşündünüz mü hiç, eğer
Allah üzerinize geceyi ta ayağa kalkış gününe kadar aralıksız devam ettirse,
Allah'tan başka size bir ışık getirecek tanrı kimdir? Hala işitmeyecek
misiniz?”
72. De ki: "Söyleyin bakalım, eğer
Allah üzerinizde gündüzü ta ayağa kalkışa kadar aralıksız devam ettirse,
Allah'tan başka istirahat edeceğiniz geceyi size getirecek tanrı kimdir? Hala
görmeyecek misiniz?”
73. Rahmetinden ötürü Allah, geceyi ve
gündüzü yarattı ki geceleyin dinlenesiniz, O'nun lütfundan bir şeyler
dileyesiniz ve şükredesiniz.
74. O gün Allah onları çağırarak:
"Benim ortaklarım olduklarını iddia ettikleriniz hani nerede? "
diyecektir.
75. Her ümmetten bir şahit çıkarır:
"Kesin delilinizi getirin!" deriz. O zaman bilirler ki hakikat
Allah'a aittir ve uydura geldikleri şeyler de kendilerinden ayrılıp
kaybolmuştur.
76. Karun Musa’nın kavminden idi de,
onlara karşı azgınlık etmişti. Biz ona öyle hazineler vermiştik ki,
anahtarlarını güçlü kuvvetli bir topluluk zor taşırdı. Kavmi ona şöyle demişti:
"Şımarma! Bil ki Allah şımarıkları sevmez.
77. Allah'ın sana verdiğinden ahiret
yurdunu iste; ama dünyadan da nasibini unutma.
Allah sana ihsan ettiği gibi, sen de iyilik et. Yeryüzünde bozgunculuğu
arzulama. Şüphesiz ki Allah, bozguncuları sevmez.
78. Karun ise:"O bana ancak
kendimdeki bilgi sayesinde verildi,"demişti. Bilmiyor muydu ki Allah,
kendinden önceki nesillerden, ondan daha güçlü, ondan daha çok taraftarı olan
kimseleri helak etmişti. Günahkârlardan günahları sorulmaz.
79. Derken Karun, ihtişamı içinde kavminin
karşısına çıktı. Dünya hayatını arzulayanlar: “Keşke Karuna verilenin benzeri
bizim de olsaydı; doğrusu o çok şanslı!" Dediler.
80. Kendilerine ilim verilmiş olanlar ise
şöyle dediler: "Yazıklar olsun size! İman edip iyi işler yapanlara göre
Allah'ın mükâfatı daha üstündür. Ona da ancak sabredenler kavuşabilir.”
81. Nihayet biz, onu da, sarayını da yerin
dibine geçirdik. Artık Allah'a karşı kendisine yardım edecek hiç kimsesi
olmadığı gibi, o, kendini savunup kurtarabilecek kimselerden de değildi.
82. Daha dün onun yerinde olmayı
isteyenler: "Demek ki, Allah rızkı, kullarından dilediğine bol veriyor,
dilediğine de az. Şayet Allah bize lütufta bulunmuş olmasaydı bizi de yerin
dibine geçirirdi. Vay! Demek ki
inkârcılar iflah olmazmış!" demeye başladılar.
83. İşte ahiret yurdu! Biz onu yeryüzünde
böbürlenmeyi ve bozgunculuğu arzulamayan kimselere veririz. Sonuç sakınma
sahiplerinindir.
84. Kim bir iyilik getirirse ona bundan
daha hayırlı bir karşılık vardır. Kim bir kötülük getirirse, o kötülükleri
işleyenler, ancak yaptıkları kadar ceza görürler.
85. Kur'an'ı sana farz kılan Allah,
elbette seni dönülecek yere döndürecektir. De ki : "Yaratıp, Besleyip
doyuran, Yönlendiren Kudret'im kimin doğru yolda yürüdüğünü, kimin doğru yoldan
saptığını en iyi bilendir.”
86. Sen, bu Kitap'ın sana vahyolunacağını
ummuyordun. Bu ancak Yaratıp, Besleyip doyuran, Yönlendiren Kudret’inden bir
rahmettir. O halde sakın kitabın, ortaya koyduğu anlamlar, değerler ve
kuralların karşısında yer alanlara arka çıkma.
87. Allah'ın ayetleri sana indirildikten
sonra, artık sakın onlar seni bu ayetlerden alıkoymasınlar. Yaratıp, Besleyip
doyuran, Yönlendiren Kudret'ine davet et!
Asla O’na ortak koşanlardan olma.”
88. Allah ile birlikte başka bir tanrıya
tapıp yalvarma! O'ndan başka tanrı yoktur. O'nun zatından başka her şey yok
olacaktır. Hüküm onundur ve siz ancak O'na döndürüleceksiniz,
029
DİŞİ
ÖRÜMCEK/Dişi örümcek-ANKEBUT
Sevgi
ve merhameti sonsuz olan Allah’ın adıyla.
1. Elif, Lam, Mim.
2. İnsanlar, imtihandan geçirilmeden,
sadece "İman ettik" demeleriyle bırakılacaklarını mı sandılar?
3. İyi dinleyin! Biz onlardan öncekileri
de imtihandan geçirmişizdir. Elbette Allah doğruları ortaya çıkaracak,
yalancıları da mutlaka ortaya koyacaktır.
4. Yoksa kötülükleri yapanlar bizden
kaçabileceklerini mi sandılar? Ne kadar
kötü hüküm veriyorlar!
5. Kim Allah'a kavuşmayı arzu ederse, bilsin
ki Allah'ın tayin ettiği o vakit gelecektir. O' her şeyi işitiyor ve her şeyi
biliyor.
6. Kim çalışıp çabalarsa yalnızca kendisi
için çalışıp çabalamış olur. Allah'ın hiçbir şeye ihtiyacı yoktur.
7. İman edip iyi işler yapanların kötülüklerini
elbette örteriz ve onlara yaptıklarının daha güzeli ile karşılık veririz.
8. Biz, insana, ana-babasına iyi
davranmasını şunu söyleyerek tavsiye etmişizdir; " Eğer onlar, seni,
hakkında hiç bir bilgin olmayan bir şeyi bana ortak koşman için zorlarlarsa,
onlara itaat etme." Dönüşünüz ancak banadır. O zaman size yapmış
olduklarınızı haber vereceğim.
9. İman edip salih işler yapanları,
muhakkak salihler içine katarız.
10. İnsanlardan kimi vardır ki:
"Allah'a iman ettik" derler, fakat Allah uğrunda bir eziyete
uğratıldıkları zaman, insanlardan gelen fitneyi Allah'ın azabı gibi tutarlar.
Eğer Yaratıp, Besleyip doyuran, Yönlendiren Kudret'inden bir yardım gelecek
olsa, mutlaka, "Doğrusu biz de sizinle beraberdik" derler. İyi de, Allah'ın,
herkesin içinden ne geçirdiklerini en ince ayrıntısına kadar bildiğinden
haberleri yok mu bunların?
11. Allah elbette iman edip infak
edenlerle, infak etmekte ikiyüzlü davrananları açığa çıkaracaktır.
12. İnkâr edenler, iman edenlere:
"Bizim yolumuza uyun, sizin günahlarınızı biz yüklenelim" derler.
Hâlbuki onların hiçbir günahını yüklenecek değillerdir. Gerçekte onlar
kesinlikle yalan söylemektedirler.
13. Elbette onlar sadece kendi günahlarını
değil, kendi sorumlu oldukları günahlarla birlikte nice günahları taşıyacaklar
ve uydurup durdukları şeylerden ayağa kalkış günü mutlaka sorguya
çekileceklerdir.
14. And olsun ki biz Nuh'u kendi kavmine
gönderdik de o çok uzun bir süre onların arasında kaldı. Sonunda onlar
zulümlerini sürdürürken tufan kendilerini yakalayıverdi.
15. Fakat biz onu ve gemidekileri
kurtardık ve bunu âlemlere bir ibret yaptık.
16. İbrahim'i de gönderdik. O kavmine
şöyle demişti: "Allah'a kulluk edin O'na karşı gelmekten sakının. Eğer
bilmiş olsanız bu sizin için daha hayırlıdır.”
17. "Siz Allah'ı bırakıp bir takım
otorite, güç, paraya tapıyor, asılsız sözler uyduruyorsunuz. Bilmelisiniz ki,
Allah'ı bırakıp da taptıklarınız, size rızık veremezler. O halde rızkı Allah
katında arayın. O'na kulluk edin ve O'na şükredin. Sonunda dönüp dolaşıp O'na
varacaksınız.
18. Eğer bütün bunları yalan sayarsanız
bilin ki sizden önceki birçok milletler de yalan saymışlardı, Resulün görevi;
açık bir tebliğden başka bir şey değildir.
19. Allah'ın, yaratmayı başlatıp sonra
bunu yenileyerek nasıl sürdürdüğünü görmüyorlar mı? Şüphesiz bu Allah'a göre
kolaydır.
20. De ki: "Yeryüzünde gezip dolaşın
da, Allah yaratmayı nasıl başlatmış bir bakın. Sonra Allah ahiret hayatını da
yaratacaktır. Gerçekten Allah her şeye kadirdir.
21. Müstehak olana azap eder, layık
gördüğüne sevgi ve merhamet yağdırır. O'na çevrileceksiniz.
22. Siz ne yeryüzünde, ne de gökte bunu
engelleyemezsiniz. O'ndan başka bir dost ve yardımcı da bulamazsınız.
23. Allah'ın ayetlerini ve O'na kavuşmayı
inkâr edenler, işte onlar benim sevgi ve merhametimden ümitlerini kesmiş
olanlardır ve onlar için acıklı bir azap vardır.
24. İbrahim’e gelirsek, toplumunun cevabı:
"Onu öldürün, yahut yakın!" demekten başka bir şey olmadı. Ama Allah
onu ateşten kurtardı. Doğrusu bunda, inanacak bir topluluk için ibretler
vardır.
25. Dedi ki: "Siz, sadece dünya
hayatında aranızdaki sevgi ve dostluk uğruna Allah'ı bırakıp bir takım otorite,
güç, paraya tutulmuşsunuz. Sonra ayağa kalkış gününde birbirinizi tanımazlıktan
gelecek ve birbirinize lanet okuyacaksınız. Varacağınız yer ateştir ve yardım
edecek kimseniz de olmayacak.”
26. Bunun üzerine bir tek Lut ona iman
etti: "Doğrusu ben Yaratıp, Besleyip doyuran, Yönlendiren Kudret'ime
hicret edeceğim. Şüphesiz O, mutlak güç ve bilgelik sahibidir," dedi.
27. Biz İbrahim'e İshak'ı ve Yakub'u
bağışladık. Peygamberliği ve kitapları onun soyundan gelenlere verdik. Onun
dünyada mükâfatını verdik. Şüphesiz o, ahirette de iyi, güzel ve doğrulardan
olacak.
28. Lut'u da gönderdik. Kavmine demişti
ki: "Siz daha önce hiç bir milletin yapmadığı hayasızlığı yapıyorsunuz!”
29. " Siz erkeklere gidiyorsunuz! Yol
kesiyorsunuz ve toplantılarınızda edepsizlikler yapıyorsunuz! Öyle mi? Kavminin
cevabı ise, şöyle demelerinden ibaret oldu: "Doğru söyleyenlerden isen,
Allah'ın azabını getir bize!”
30. Lut: "Şu fesatçılar güruhuna
karşı bana yardım eyle Yaratıp, Besleyip doyuran, Yönlendiren Kudret'im!"
dedi.
31. Elçilerimiz İbrahim'e müjdeyi
getirdiklerinde şöyle dediler: "Biz bu memleket halkını helak edeceğiz.
Çünkü oranın halkının zulümleri ayyuka çıktı.”
32. İbrahim dedi ki: "Ama orada Lut
var." Dediler ki: "Biz orada kimlerin bulunduğunu çok iyi biliyoruz.
Onu ve ailesini elbette kurtaracağız. Yalnız, karısı müstesna o, kalacaklar
arasındadır."
33. Elçilerimiz Lut'a gelince o tasalandı
ve ne yapacağını bilemedi. Ona: "Korkma, tasalanma! Çünkü biz seni de,
aileni de kurtaracağız. Yalnız karın kurtulamayacak."
34. "Biz şüphesiz, bu memleket
halkının üzerine, yoldan çıkmalarına karşılık gökten bir azap indireceğiz.”
Dediler.
35. And olsun ki, biz, aklını kullanacak
bir topluluk için orada apaçık bir ibret tablosu bıraktık.
36. Medyen'e de kardeşleri Şuayb'ı gönderdik
ve Şuayb: "Ey kavmim! Allah'a kulluk edin, ahiret gününe umut bağlayın,
yeryüzünde sağa sola saldırarak fesat çıkarmayın!" dedi.
37. Fakat onu yalancılıkla itham ettiler,
derken bir gün şiddetli bir deprem onları yakalayıverdi ve yurtlarında diz üstü
çöke kaldılar.
38. Ad ve Semud"un kalıntıları da
ortadadır... Şeytan onlara yaptıklarını güzel göstermiş ve kendilerini yoldan
çıkarmıştı. Oysa çok uyanık geçinirlerdi.
39. Karunu, firavunu ve hamanı da öyle
yaptık. Bunlara da Musa söze dayalı
apaçık ayetlerle geldi. Fakat onlar yeryüzünde büyüklük kompleksine kapıldılar.
Oysa elimizden kaçıp kurtulacak değillerdi.
40. Nitekim onları her birini günahları
sebebiyle cezalanırdık. Kiminin üzerine taşlar savuran rüzgârlar gönderdik, kimini
korkunç bir ses yakaladı, kimini yerin dibine geçirdik, kimini de suda boğduk.
Allah onlara zulmedecek değildi. Fakat onlar kendi kendilerine zulmediyorlardı.
41. Allah'tan başka dostlar edinenlerin
durumu, örümceğin durumu gibidir. Örümcek bir yuva edinir; hâlbuki yuvaların en
çürüğü şüphesiz örümcek yuvasıdır. Keşke bilselerdi.
42. Allah onların kendisini bırakıp da
hangi şeye yalvardıklarını bilir. O' çok güçlü ve çok bilgedir.
43. İşte biz, bu örnekleri insanlar için
veriyoruz; fakat bu örneklere bilgili olanlardan başkasının aklı ermiyor.
44. Allah gökleri ve yeri bir hak olarak
yarattı. Şüphesiz bunda iman edenler için bir nişane bulunmaktadır.
45. Sana vahiy edilen bu kitabı
başkalarına da oku ve destekleşme/dayanışma
içinde ol. Muhakkak ki, destekleşme/dayanışma içinde olmak, hayasızlıktan ve kötülükten
alıkoyar. Allah'ı hatırda tutmak elbette çok büyük bir iştir. Allah
yaptıklarınızı bilir.
46. Önceki çağlardan indirilen kitapları
izlediklerini iddia edenlerle haksızlık yapmadıkça en güzel yoldan mücadele
edin ve deyin ki: "Bize indirilene de size indirilene de iman ettik. Bizim
Tanrımız da sizin Tanrınız da birdir ve biz ona teslim olmuşuzdur.”
47. İşte sana böyle bir kitap indirdik.
Onun için daha önce indirilen kitapları izlediklerini iddia edenler arasından
ona iman eden kimseler vardır, bunların izlediklerini hiç izlememişlerden de
ona iman eden nice kimseler vardır. Ayetlerimizi, ancak kitabın, ortaya koyduğu
anlamlar, değerler ve kuralların karşısında yer alalar bile bile inkâr eder.
48. Sen bundan önce her hangi bir kitap
okumuyordun, ne de onu sağ elinle yazmıyordun. Öyle olsaydı batıla inananlar
kuşku duyarlardı.
49.Hayır, o, kendilerine ilim verilenlerin
sinelerinde apaçık ayetlerdir. Ayetlerimizi ancak zalimler bile bile inkâr
eder.
50."Ona Yaratıp, Besleyip doyuran,
Yönlendiren Kudret’inden ayetler indirilmeli değil miydi?" derler. De
ki:" Ayetler ancak Allah'ın
katındadır. Ben ise sadece apaçık bir uyarıcıyım.”
51. Kendilerine okunmakta olan Kitap’ı
sana indirmemiz onlara yetmemiş mi? Elbette iman eden bir kavim için onda
rahmet ve ibret vardır.
52. De ki: "Benimle sizin aranızda
şahit olarak Allah yeter. O, göklerde ve yerde ne varsa bilir. Batıla inanıp
Allah'ı inkâr edenler, işte ziyana uğrayacaklar onlardır.
53. Senden azabı çarçabuk istiyorlar, eğer
önceden tayin edilmiş bir vade olmasaydı, azap elbette onlara gelip çatmıştı.
Fakat onlar farkında değilken, o ansızın kendilerine geliverecektir.
54. Senden azabı çarçabuk istiyorlar. Hiç
şüpheleri olmasın, cehennem kâfirleri çepeçevre kuşatacaktır.
55. O günde azap, onları hem üstlerinden
hem ayaklarının altından saracak ve Allah: "Yaptıklarınızı tadın!"
diyecektir.
56. Ey iman eden kullarım! Şüphesiz benim
yeryüzüm alabildiğine geniştir. Sadece bana kulluk edin.
57. Her can ölümü tadacaktır. Sonunda bize
döndürüleceksiniz.
58. İman edip güzel işler yapanları,
altlarından ırmaklar akan cennet köşklerine yerleştireceğiz. Muhakkak ki onlar
orada ebedi olarak kalacaklar. Ne güzeldir iş yapıp değer üretenlerin mükâfatı.
59. Onlar, sabreden kimselerdir ve yalnız
Yaratıp, Besleyip doyuran, Yönlendiren Kudret'lerine güvenip dayanmaktadırlar.
60. Nice canlı var ki, rızkını taşımıyor.
Onlara da size de rızık veren Allah'tır. O, her şeyi işitir ve bilir.
61. And olsun ki onlara: "Gökleri ve
yeri yaratan, güneşi ve ayı buyruğu altında tutan kimdir?" diye sorsan
mutlaka, "Allah" derler. O halde nasıl çevrilip döndürülüyorlar?
62. Allah rızkı kullarından dilediğine bol
bol verir, dilediğine de kısar. Şüphesiz Allah her şeyi hakkıyla bilendir.
63. And olsun ki onlara: "Gökten su
indirip onunla ölümünün ardından yeryüzünü canlandıran kimdir? " diye
sorsan, mutlaka "Allah" derler. De ki: "Hamd da Allah'a
mahsustur." Fakat onların çoğu düşünmezler.
64. Bu dünya hayatı sadece bir eğlenceden,
bir oyundan ibarettir. Ahiret yurduna gelince, işte asıl yaşama odur. Keşke
bilmiş olsalardı.
65. Gemiye bindikleri zaman, dini yalnız
O'na has kılarak Allah'a yalvarırlar. Fakat onları salimen karaya çıkarınca,
bir bakarsın ki, ortak koşmaktadırlar.
66. Kendilerine verdiklerimize karşı
nankörlük etsinler ve sefa sürsünler bakalım! Ama yakında bilecekler!
67. Görmediler mi ki çevrelerinde insanlar
kapılıp götürülürken, biz Kabe’nin etrafını güven içinde tuttuk. Hala batıla
inanıp, Allah'ın nimetine nankörlük mü ediyorlar?
68. Allah'a karşı yalan uyduran yahut
kendisine hak gelmişken onu yalan sayandan daha zalim kimdir? Cehennemde kâfirlere
yer mi yok!
69. Ama bizim uğrumuzda çalışıp,
çabalayanları elbette kendi yollarımıza eriştireceğiz. Hiç şüphe yok ki Allah
iyi davrananlarla beraberdir.
030
ROMALILAR/Bizanslılar-RUM
Sevgi
ve merhameti sonsuz olan Allah’ın adıyla.
1. Elif, Lam, Mim.
2. Romalılar en yakın bir yerde
yenildiler.
3. Hâlbuki onlar, bu yenilgilerinden sonra galip geleceklerdir,
4. Birkaç yıl içinde. İş ve oluş eninde
sonunda Allah'ındır. O gün kitabın ortaya koyduğu anlamlar, değerler ve
kurallar bütününü içtenlikle benimseyenler de Allah'ın yardımıyla
sevineceklerdir.
5. Allah kimi layık görürse ona yardım
eder. O, güçlüdür, sevgi ve merhamet sahibidir.
6. Bu Allah'ın vadettiğidir. Allah
vadinden caymaz; fakat insanların çoğu bunun bilincinde değildir.
7. Onlar dünya hayatının görünen yüzünü
bilirler. Ahireti ise onlar tamamen unutup gitmişlerdir.
8. Kendi kendilerine, Allah'ın gökleri,
yeri ve ikisi arasında bulunanları belli bir amaç için süreli yarattığını hiç düşünmediler
mi? İnsanların pek çoğu, Yaratıp, Besleyip doyuran, Yönlendiren Kudret'lerine
kavuşmayı gerçekten inkâr etmektedirler.
9. Onlar, yeryüzünde gezip de
kendilerinden öncekilerin akıbetlerinin nice olduğuna bakmadılar mı? Ki onlar
kendilerinden daha güçlü idiler; yeryüzünü kazıp altüst etmişler, onu bunların
imar ettiklerinden daha çok imar etmişlerdi. Peygamberleri, onlara da açık
deliller getirmişlerdi. Zaten Allah onlara zulmedecek değildi; fakat onlar
kendi kendilerine zulmetmekteydiler.
10.
Sonra çirkinlik ve kötülük yapanların sonu, çirkinlik ve kötülüğün en beteri
oldu. Çünkü Allah’ın ayetlerini yalanlamışlardı ve o ayetlerle alay
ediyorlardı.
11. Allah, ilkin mahlûkunu yaratır, sonra
da bunu tekrarlar. Sonunda hep O'na döndürüleceksiniz.
12. Ayağa kalkışin kopacağı gün,
günahkârlar susacaklardır.
13. Ortaklarından kendilerine hiç bir
şefaatçi çıkmayacaktır. Zaten onlar, ortaklıklarını da inkâr edeceklerdir.
14. Ayağa kalkış kopacağı gün, işte o gün
birbirlerinden ayrılacaklardır.
15. İman edip iyi işler yapanlara gelince,
onlar, cennete nimetlere ve sevince mahzar olacaklardır.
16. İnkâr edenler, ayetlerimizi ve ahiret
buluşmasını yalan sayanlar ise, işte onlar azapla yüz yüze bırakılacaklardır.
17. Haydi siz, Allah'ı yüceltin, akşama
ulaştığınızda ve sabaha kavuştuğunuzda,
18. Göklerde ve yerde hamd ona mahsustur,
öğle vaktine eriştiğinizde de, gündüzün sonunda da.
19. Ölüden diriyi, diriden ölüyü O çıkarıyor;
yeryüzünü ölümünün ardından O canlandırıyor. İşte siz de böyle
çıkarılacaksınız.
20. Sizi topraktan yaratması, O'nun
delillerindendir. Sonra siz yayılan insanlar oluverdiniz.
21. Kaynaşmanız için size kendinizden
eşler yaratıp aranızda sevgi ve merhamet peyda etmesi de O'nun
delillerindendir. Doğrusu bunda iyi düşünen bir kavim için ibretler vardır.
22. O'nun delillerinden biri de, gökleri
ve yeri yaratması, lisanlarınızın değişik olmasıdır. Şüphesiz bunda bilenler
için dersler vardır.
23. Gece olsun gündüz olsun, uyumanız ve
Allah'ın lütfundan aramanız da O'nun delillerindendir. Gerçekten bunda işiten
bir kavim için ibretler vardır.
24. Yine O'nun delillerindendir ki, size
korku ve ümit vermek üzere şimşeği gösteriyor, gökten su indirip ölümünün
ardından arzı onunla diriltiyor. Doğrusu bunda aklını kullanan kavimler için
dersler vardır.
25. Göğün ve yerin O'nun buyruğu ile
durması da O'nun delillerindendir. Sonra sizi topraktan bir çağırdı mı hemen
çıkıverirsiniz.
26.
Göklerde ve yerde olanlar hep O'nundur. Hepsi O'na boyun eğmiştir.
27. İlkin mahlûkunu yaratıp sonra bunu
tekrarlayan O' dur ki bu O' nun için pek kolaydır. Göklerde ve yerde en yüce
sıfat O'nundur. O mutlak güç ve bilgelik sahibidir.
28. Size kendinizden bir örnek getirirsek:
Size verdiğimiz rızıklarda, mülkiyetiniz altında bulunan köleler içinden, birbirinizden çekindiğiniz gibi kendilerinden
çekineceğiniz derecede sizinle eşit ortaklarınız var mı? İşte biz ayetlerimizi,
aklını kullanacak bir kavim için böylece açıklıyoruz.
29. Gel gör ki haksızlık edenler.
Bilgisizce kötü arzularına uydular.
Allah'ın saptırdığını kim doğru yola eriştirebilir? Onlar için herhangi
bir yardımcı yoktur.
30. Sen yüzünü hanif olarak dine, Allah
insanları hangi fıtrat üzere yaratmış ise ona çevir. Allah'ın yaratışında
değişme yoktur. İşte dosdoğru din budur; fakat insanların çoğu bilmezler.
31. Hepiniz O'na yönelerek O'na karşı
gelmekten sakının, destekleşme / dayanışma
içinde olun, O’na ortak koşanlardan olmayın.
32. Dinlerini parçalayan ve bölük bölük
olanlardan her fırka, kendilerinde olan ile böbürlenmektedir.
33. İnsanların başına bir sıkıntı gelince,
Yaratıp, Besleyip doyuran, Yönlendiren Kudret’lerine yönelerek O'na
yalvarırlar. Sonra Allah, katından onlara bir rahmet tattırınca, bakarsınız ki
onlardan bir gurup yine Yaratıp, Besleyip doyuran, Yönlendiren Kudret’lerine
ortak koşuyorlar.
34. Kendilerine verdiklerimize nankörlük
etsinler bakalım! Haydi, sefa sürün! Ama yakında bileceksiniz!
35. Yoksa onlara kesin bir delil indirdik
de, o delil, O’na ortak koşmalarını mı söylüyor?
36. İnsanlara bir rahmet tattırdığımızda
ona sevinirler. Şayet yaptıklarından ötürü başlarına bir felaket gelse hemen
ümitsizliğe düşüverirler.
37. Görmediler mi ki Allah rızkı
dilediğine bol bol vermekte, dilediğininkini de daraltmaktadır. Şüphesiz imanlı
bir kavim için bunda ibretler vardır.
38. O halde sen, akrabaya, yoksula, yolda
kalmışa hakkını ver. Allah'ın rızkını isteyenler için bu, en iyisidir. İşte
onlar kurtuluşa erenlerdir.
39. İnsanların mallarında artış olsun diye
verdiğiniz herhangi bir faiz, Allah katında artmaz. Allah'ın rızasını isteyerek
verdiğiniz zekâta gelince, işte ihtiyaçtan fazlasını veren o kimseler, evet
onlar kat kat artıranlardır.
40. Allah ki sizi yaratmış, sonra
rızıklandırmıştır; sonra O, hayatınızı sona erdirecek, daha sonra da
diriltecektir. Peki sizin ortaklarınız içinde bunlardan birini yapabilecek var
mı? Allah onların ortak koştuklarından münezzehtir ve yücedir.
41. İnsanların bizzat kendi işledikleri
yüzünden, karada ve denizde düzen bozuldu ki Allah yaptıklarının bir kısmını
onlara tattırsın; belki de dönerler.
42. De ki: "Yeryüzünde gezip dolaşın
da, daha öncekilerin sonunun nasıl olduğuna bir bakın. Onların çoğu O’na ortak
koşanlardı.
43. Allah katından, dönüşü olamayan bir
gün gelmeden önce yönünü o gerçek dine çevir! O gün bölük bölük
ayrılacaklardır.
44. Kim inkâr ederse inkârı kendi aleyhine
olur. İyi işler yapanlara gelince, onlar
da kendileri için hazırlamış olurlar.
45. Zira Allah, iman edip iyi iş yapanlara
kendi lütfunda karşılık verecektir. Şüphesiz O kitabın, ortaya koyduğu
anlamlar, değerler ve kuralların karşısında yer alanları sevmez.
46. Size rahmetinden tattırsın, emriyle
gemiler yüzsün, nasibinizi arıyasınız ve şükredesiniz diye müjdecileri olarak
rüzgârları göndermesi de Allah'ın delillerindendir.
47. Andolsun ki, biz senden önce kendi
kavimlerinden nice peygamberler gönderdik de onlara açık deliller getirdiler.
Günaha dalanları ise cezalarını hakkıyla vermişizdir. Kitabın ortaya koyduğu
anlamlar, değerler ve kurallar bütününü içtenlikle benimseyenlere yardım etmek
de bize düşer.
48. Allah O'dur ki, rüzgârları gönderir,
bunlar da bulutları kaldırır. Derken Allah onu gökte dilediği gibi yayar ve
parça parça eder; nihayet arasından yağmurun çıktığını görürüsün. Allah
dilediği kullara yağmuru nasip edince, onlar seviniverirler.
49. Oysa onlar, daha önce, üzerlerine
yağmur yağmasından iyice ümitlerini kesmişlerdi.
50. Allah'ın rahmetinin eserlerine bir
bak; Arz'ı ölümünün ardından nasıl diriltiyor!
Şüphesiz O ölüleri de mutlaka diriltecektir. O her şeye kadirdir.
51. Andolsun ki, bir rüzgâr göndersek de
onu sararmış görseler, ardından muhakkak nankörlüğe başlarlar.
52. Elbette sen ölülere duyuramazsın;
arkalarını dönüp giderlerken sağırlara o daveti işittiremezsin.
53. Körleri de sapıklıklarından doğru yola
iletemezsin. Ancak teslimiyet göstererek ayetlerimize iman edenlere
duyurabilirsin.
54. Sizi güçsüz yaratan, sonra güçsüzlüğün
ardından kuvvet veren ve sonra kuvvetin ardından güçsüzlük ve ihtiyarlık veren
Allah'tır. O dilediğini yaratır. O, hakkıyla bilendir, üstün kudret sahibidir.
55. Ayağa kalkış koptuğu gün, günahkârlar,
ancak pek kısa bir süre kaldıklarına yemin ederler. İşte onlar böyle
döndürülüyorlardı.
56. Kendilerine ilim ve iman verilenler
şöyle derler : " Andolsun ki siz Allah'ın yazısında yeniden dirilme gününe
kadar kaldınız. " İşte bu gün yeniden dirilme günüdür; fakat siz onu tanımıyordunuz.
57. Artık o gün, zulmedenlerin mazeretleri
fayda vermeyeceği gibi, onlardan Allah'ı hoşnut etmeye çalışmaları da istenmez.
58. Andolsun ki biz, bu Kur'an'da insanlar
için her çeşit misale yer vermişizdir. Şayet onlara bir ayet getirsen
inkârcılar kesinlikle şöyle diyeceklerdir; Siz ancak batıl şeyler ortaya
atmaktasınız.
59. İşte bilmeyenlerin kalplerini Allah
böylece mühürler.
60. Sen şimdi sabret. Bil ki Allah'ın vadi
gerçektir. İyice inanmamış olanlar sakın seni gevşekliğe sevk etmesin!
031
LOKMAN/Hz.
Lukman-LUKMAN
Sevgi
ve merhameti sonsuz olan Allah’ın adıyla.
1. Elif, Lam, Mim.
2. İşte bu ayetler, bilgelik dolu
Kitap’ın ayetleridir.
3. Güzel davrananlar için bir yol
gösterme rehberi, sevgi ve merhamet kaynağı olmak üzere indirilmiştir.
4. O kimseler destekleşme / dayanışma
içinde olurlar, ihtiyaçtan fazlasını verirler, onlar ahirete de kesin olarak
iman ederler.
5. İşte onlar Yaratıp, Besleyip doyuran,
Yönlendiren Kudret’leri tarafından gösterilmiş doğru yol üzerindedirler ve
onlar kurtuluşa erenlerdir.
6. İnsanlardan öylesi var ki, her hangi
ilmi bir delile dayanmadan Allah yolundan saptırmak ve sonra da onunla alay
etmek için boş lafı satın alır. İşte onlara rüsva edici bir azap vardır.
7. Ona ayetlerimiz okunduğu zaman, sanki
bunları işitmemiş, sanki kulaklarında ağırlık varmış gibi büyüklük taslayarak
yüz çevirir. Sen de ona acıklı bir azabın müjdesini ver!
8.9. Şüphesiz iman edip de güzel
davranışta bulunanlar için, içinde devamlı kalacakları ve nimetleri bol
cennetler vardır. Bu, Allah'ın verdiği gerçek sözdür. O mutlak güç ve bilgelik
sahibidir.
10. O, gökleri görebildiğiniz direkler
olmaksızın yarattı, sizi sarsmasın diye yere de ulu dağlar koydu ve orada her
çeşit canlıyı yaydı. Biz gökyüzünden su indirip, orada her faydalı nebattan
çift çift bitirdik.
11. İşte bunlar Allah'ın yarattıklarıdır.
Şimdi O'ndan başkasının ne yarattığını bana gösterin! Hayır! Zalimler açık bir
sapıklık içindedirler.
12. And olsun ki Lukman'a: "Allah'a
şükret!" diyerek bilgelik verdik. Şükreden ancak kendisi için şükretmiş
olur. Nankörlük eden de bilsin ki, Allah hiçbir şeye muhtaç değildir, her türlü
övgüye layıktır.
13.
Lukman oğluna öğüt vererek: "Yavrucuğum! Allah'a ortak koşma! Doğrusu
şirk, büyük bir zulümdür" demişti.
14. Biz insana ana-babasına iyi
davranmasını tavsiye etmişizdir. Çünkü anası onu nice sıkıntılara katlanarak
taşımıştır. Sütten ayrılması da iki yıl içinde olur. Önce bana sonra ana-babana
şükret diye tavsiyede bulunmuşuzdur. Dönüş ancak banadır.
15. Eğer onlar seni, hakkında bilgin
olmayan bir şeyi bana ortak koşman için zorlarlarsa, onlara itaat etme. Onlarla
dünyada iyi geçin. Bana yönelenlerin yoluna uy. Sonunda dönüşünüz ancak
banadır. O zaman size yapmış olduklarınızı haber veririm.
16. (Lokman oğluna): "Yavrucuğum!
Yaptığın iş, bir hardal tanesi ağırlığında bile olsa ve bu, bir kayanın içinde
veya göklerde yahut yerin derinliklerinde bulunsa, yine de Allah onu getirir.
Doğrusu Allah en ince işleri görüp bilmektedir.”
17. "Yavrucuğum! Destekleşme /
dayanışma içinde ol, iyiliği emret, kötülükten vazgeçirmeye çalış, başına
gelenlere sabret. Doğrusu bunlar azmedilmeye değer işlerdir.”
18. "Küçümseyerek insanlardan yüz
çevirme ve yeryüzünde böbürlenerek yürüme. Zira Allah kendini beğenmiş övünüp
duran kimseleri asla sevmez.
19. "Yürüyüşünde tabii ol, sesini
alçalt. Unutma ki, seslerin en çirkini merkeplerin sesidir.”
20.
Allah'ın göklerde ve yerdekileri sizin emanetinize verdiğini, nimetlerini size
açık ve gizli olarak size bolca ihsan ettiğini görmediniz mi? Yine de insan
içinde -bilgisi, rehberi ve aydınlatıcı bir kitabı yokken- Allah hakkında
tartışan kimseler vardır.
21. Onlara: "Allah'ın indirdiğine
uyun" dendiğinde: "Hayır biz babalarımızı üzerinde bulduğumuz yola
uyarız " derler. Ya şeytan, onları alevli ateşin azabına çağırıyor idiyse!
22. İyi davranışlar içinde kendini
bütünüyle Allah'a veren kimse, gerçekten en sağlam kulpa yapışmıştır. Zaten
bütün işlerin sonu Allah'a varır.
23. İnkâr edenlerin inkârı seni üzmesin.
Onların dönüşü ancak bizedir. İşte o zaman yaptıklarını kendilerine haber
veririz. Allah kalplerde olanı şüphesiz çok iyi bilir.
24. Onları biraz faydalandırır, sonra
kendilerini ağır bir azaba sürükleriz.
25. And olsun ki onlara, gökleri ve yeri
kim yarattı diye sorsan, mutlaka Allah derler. De ki:"Övgü de yalnız
Allah'a mahsustur, ama onların çoğu bilmezler.
26. Göklerde ve yerde ne varsa, hepsi
Allah'ındır. Bilinmeli ki, asıl Zenginliği Sınırsız ve Her Türlü Övgüye Layık
olan Allah'tır.
27. Şayet yeryüzündeki ağaçlar kalem,
deniz de arkasından yedi deniz katılarak(mürekkep olsa) yine Allah'ın sözleri
tükenmez. Şüphe yok ki Allah Çok güçlüdür ve Çok bilgedir.
28. Sizin yaratılmanız ve diriltilmeniz,
ancak tek bir kişinin yaratılması ve diriltilmesi gibidir. Unutulmasın ki,
Allah Her şeyi Bilen ve görendir.
29. Bilmez misin ki Allah geceyi gündüze
ve gündüzü geceye katmaktadır. Güneşi ve ayı da buyruğu altına almıştır.
Bunların her biri belli bir vadeye kadar hareketine devam eder. Ve Allah
yaptıklarınızdan tamamen haberdardır.
30. Çünkü Allah hakkın ta kendisidir;
O'ndan başka taptıkları ise hiç şüphesiz batıldır. Gerçekten Allah çok yüce,
çok uludur.
31. Size varlığının delillerini göstermesi
için, Allah'ın lütfuyla gemilerin denizde yüzdüğünü görmedin mi? Şüphesiz bunda
çok sabreden, çok şükreden kimseler için ibretler vardır.
32. Dağlar gibi dalgalar onları kuşattığı
zaman, dini tamamen Allah'a has kılarak O'na yalvarırlar. Allah onları
kurtararak karaya çıkardığı vakit içlerinden bir kısmı orta yolu tutar. Zaten
bizim ayetlerimizi, ancak nankör hainler bilerek inkâr eder.
33. Ey insanlar! Yaratıp, Besleyip
doyuran, Yönlendiren Kudret’inize karşı gelmekten sakının. Ne babanın evladı,
ne evladın babası namına bir şey ödeyemeyeceği günden çekinin. Bilin ki
Allah'ın verdiği söz gerçektir. Sakın dünya hayatı sizi aldatmasın ve şeytan Allah'ın
affına güvenerek sizi Allah ile kandırmasın.
34. Ayağa kalkış vakti hakkında bilgi,
ancak Allah'ın katındadır. Yağmuru O yağdırır, rahimlerde olanı O bilir. Hiç
kimse yarın ne kazanacağını bilemez. Şüphesiz Allah Her şeyi Bilendir, her
şeyden haberdardır.
032
İTAAT
ETMEK/Secde-SECDE
Sevgi
ve merhameti sonsuz olan Allah’ın adıyla.
1. Elif, Lam, Mim.
2. Kitap'ın indirilişidir bu. Kuşku,
çelişme yok bunda. Evrenlerin Yaratıp, Besleyip doyuran, Yönlendiren
Kudret’indendir bu.
3. "Onu Peygamber kendisi
uydurdu" diyorlar öyle mi? Hayır! O senden önce kendilerine hiç bir
uyarıcı gelmemiş bir kavmi doğru yolu bulsunlar diye uyarman için, Yaratıp, Besleyip doyuran, Yönlendiren
Kudret’inden gönderilen haktır.
4. Gökleri, yeri ve bunların
arasındakileri altı günde yaratan sonra bunlarda tüm otoriteyi kuran Allah'tır.
O'ndan başka ne bir dost ne bir şefaatçiniz vardır. Artık düşünüp öğüt almaz
mısınız?
5. Allah gökten yere kadar her şeyi
düzenleyip yönetir. Sonra bütün işler sizin saya geldiklerinize göre
milenyum/bin yıl tutan bir günde O'nun kendisine çıkar.
6. İşte görülmeyeni de görüleni de bilen,
mutlak galip ve merhamet sahibi O'dur.
7. O ki, yarattığı her şeyi güzel yaptı
ve ilk başta insanı çamurdan yarattı.
8. Sonra onun zürriyetini, dayanıksız bir
suyun özünden üretti.
9. Sonra onu tamamlayıp şekillendirdi,
ona kendi ruhundan üfledi. Ve size işitme yeteneği, görme yeteneği ile beyinler
verdi. Ne kadar az şükrediyorsunuz.
10. "Toprağın içinde kaybolduğumuz
zaman, gerçekten biz yeniden mi yaratılacağız?" dediler. Doğrusu onlar
Yaratıp, Besleyip doyuran, Yönlendiren Kudret'lerine kavuşmayı inkâr
edenlerdir.
11. De ki: "Size vekil kılınan ölüm
meleği canınızı alacak, sonra Yaratıp, Besleyip doyuran, Yönlendiren
Kudret'inize döndürüleceksiniz.”
12. O günahkârların, Yaratıp, Besleyip
doyuran, Yönlendiren Kudret'ileri huzurunda başlarını öne eğecekleri,
"Yaratıp, Besleyip doyuran, Yönlendiren Kudret'imiz! Gördük duyduk, şimdi
bizi geri gönder de, iyi işler yapalım,
artık kesin olarak inandık" diyecekleri zamanı bir görsen.
13. Biz layık görseydik, elbette herkesi
doğru yolda yürütürdük. Fakat benden şöyle kesin bir söz çıkmıştır.
"Cehennemi hem cinlerden, hem insanlardan bir kısmıyla dolduracağım."
14. Bu güne kavuşmayı unutmanızın cezasını
şimdi tadın bakalım! Doğrusu biz de sizi unuttuk: yaptıklarınızdan ötürü ebedi
azabı tadın!
15. Bizim ayetlerimize ancak o kimseler
inanırlar ki, bunlarla kendilerine öğüt verildiğinde, büyüklük taslamadan ona
uyarlar ve Yaratıp, Besleyip doyuran, Yönlendiren Kudret'lerini hamd ile
yüceltirler.
16. Korkuyla ve umutla Yaratıp, Besleyip
doyuran, Yönlendiren Kudret'lerine yalvarmak üzere, vücutları yataklardan uzak
kalır ve kendilerine verdiğimiz rızıkları başkaları ile paylaşırlar.
17. Yaptıklarına karşılık olarak, onlar
için ne mutluluklar saklandığını hiç kimse bilemez.
18. Öyle ya, inanıp iman etmiş olan,
yoldan çıkmış kimse gibi midir? Bunlar elbette bir olmazlar.
19. İman edip de iyi işler yapanlara
gelince, onlar için yaptıklarına karşılık olarak varıp kalacakları cennet
konakları vardır.
20. Yoldan çıkanlar ise, onların
varacakları yer ateştir. Oradan her çıkmak istediklerinde geri çevrilirler ve
kendilerine: "Yalandır deyip durduğunuz cehennem azabını tadın!"
denir.
21. En büyük azaptan önce, onlara mutlaka
en yakın azaptan tattıracağız; olur ki dönerler.
22. Kendisine Yaratıp, Besleyip doyuran,
Yönlendiren Kudret'inin ayetleri hatırlatıldıktan sonra onlardan yüz çevirenden
daha zalim kim olabilir! Muhakkak ki biz, günahkârlara, layık oldukları cezayı
veririz.
23. And olsun ki biz Musa'ya Kitap verdik.
Onu İsrailoğullarına yol gösterici rehber yaptık. Onunla aynı yolun yolcusu
olduğundan şüphe etme!
24. Sabrettikleri ve ayetlerimize
kesinlikle inandıkları zaman, onların içinden, buyruğumuzla doğru yola ileten
rehberler tayin etmiştik.
25. Muhakkak ki Yaratıp, Besleyip doyuran,
Yönlendiren Kudret'in, ihtilaf etmekte oldukları şeyler hakkında ayağa kalkış
günü onların aralarında hükmedecektir.
26. Halen yurtlarında gezip dolaştıkları
kendilerinden önceki nice nesilleri helak edişimiz onları doğru yola sevk
etmedi mi? Bunlarda elbette ibretler vardır. Hala kulak vermezler mi?
27. Kupkuru yerlere suyu ulaştırdığımızı,
onunla gerek hayvanların, gerekse kendilerinin yiyegeldikleri ekini çıkarmakta
olduğumuzu görmediler mi? Hala da göremeyecekler mi?
28. "Eğer doğru söylüyorsanız, bu
açılış günü hani ne zaman?" derler.
29. De ki: "Açılış gününde
inkârcılara imanları fayda vermeyecek ve kendilerine mühlet de tanınmayacaktır!
30. Artık sen onları bırak ve bekle. Zaten
onlar da beklemektedirler.
033
GRUPLAR/Hizipler-guruplar-AHZAP
Sevgi
ve merhameti sonsuz olan Allah’ın adıyla.
1. Ey Peygamber! Allah'tan kork, kitabın,
ortaya koyduğu anlamlar, değerler ve kuralların karşısında yer alanlara ve
ihtiyaçtan fazlasını vermekte ikiyüzlü davrananlara boyun eğme. Elbette Allah
her şeyi bilmekte ve yerli yerince yapmaktadır.
2. Yaratıp, Besleyip doyuran, Yönlendiren
Kudret’inden sana vahyedilene uy. Şüphesiz Allah, bütün yaptıklarınızdan
haberdardır.
3. Allah'a güven. Vekil olarak Allah
yeter.
4. Allah bir adamın içinde iki kalp
yaratmadığı gibi, küstüğünüz eşlerinizi de analarınız yerinde tutmadı ve
evlatlıklarınızı da öz oğullarınız olarak tanımadı. Bunlar sizin ağızlarınıza
geliveren sözlerden ibarettir. Allah ise gerçeği söyler ve doğru yola O
eriştirir.
5. Onları babalarına nispet ederek
çağırın. Allah yanında en doğrusu budur. Eğer babalarının kim olduğunu
bilmiyorsanız, bu takdirde onları din kardeşleriniz ve görüp gözettiğiniz
kimseler olarak kabul edin. Yanılarak yaptıklarınızda size vebal yok; fakat
kalplerinizin bile bile yöneldiğinde günah vardır. Allah bağışlayandır
esirgeyendir.
6. Peygamber, kitabın ortaya koyduğu
anlamlar, değerler ve kurallar bütününü içtenlikle benimseyenlere kendi
canlarından daha yakındır. Eşleri de onların anneleridir. Bu şekilde sevgi ve
merhamet yumağı haline gelenler, Allah'ın kitabına göre diğer iman etmiş ve
hicret etmiş olanlara nazaran birbirlerinin can yoldaşı olmuşlardır. Ancak
diğer dostlarınıza da en güzel şekilde davranmalısınız, kitapta bu da
yazılıdır.
7. Hani biz peygamberlerden söz almıştık;
Senden, Nuh’tan, İbrahim'den, Musa'dan ve Meryem oğlu İsa'dan da. Biz onlardan
pek sağlam bir söz aldık.
8. Allah bu sözü doğruları,
doğruluklarını koruyup koruyamadıklarına dair hesap sormak için yaptı. Kitabın,
ortaya koyduğu anlamlar, değerler ve kuralların karşısında yer alanlar için de
pek acıklı bir azap hazırladı.
9. Ey iman edenler! Allah'ın size olan
nimetini hatırlayın; hani size ordular saldırmıştı da, biz onlara karşı bir
kasırgayı ve sizin görmediğiniz orduları göndermiştik. Allah ne yaptığınızı çok
iyi görmekteydi.
10. Onlar hem yukarınızdan hem aşağı
tarafınızdan üzerinize yürüdükleri zaman; gözler yıldığı, yürekler gırtlağa
geldiği ve siz Allah hakkında türlü türlü şeyler düşündüğünüz zaman:
11. İşte orada iman sahipleri imtihandan
geçirilmiş ve şiddetli bir sarsıntıya uğratılmışlardı.
12. Ve o zaman, infak etmekte ikiyüzlü
davrananlarla kalplerinde hastalık bulunanlar; “ Meğer Allah ve Resulü bize
sadece kuru vaatlerde bulunmuşlar!” Diyorlardı.
13. Onlardan bir gurup da demişti ki:
"Ey Medineliler! Artık boşuna uğraşmayın, haydi evlerinize dönün!"
İçlerinden bir kısmı ise: "Gerçekten evlerimiz emniyette değil,"
diyerek Peygamberden izin istiyordu; oysa evleri tehlikede değildi, sadece
kaçmayı arzuluyorlardı.
14. Eğer düşman her yandan şehre girip
kendileriyle işbirliği yapmak isteseydi, rahatlıkla kabul edip yağmaya
katılmaktan bir an bile çekinmeyeceklerdi.
15. And olsun ki daha önce onlar, sırt
çevirip kaçmayacaklarına dair Allah'a söz vermişlerdi. Allah'a verilen söz
mesuliyeti gerektirir!
16. De ki: "Eğer ölümden ve
öldürülmekten kaçıyorsanız, kaçmanın size asla faydası olmaz! O takdirde de,
yaşatılacağınız süre çok değildir.
17. De ki: "Allah size bir kötülük
dilerse, O'na karşı sizi kim korur: ya da size rahmet dilerse? Onlar
kendilerine Allah'tan başka ne bir dost bulurlar ne de bir yardımcı.
18. Allah, içinizden(savaştan)
alıkoyanları ve yandaşlarına: "Bize katılın." diyenleri gerçekten
biliyor. Zaten bunların pek azı savaşa gelir.
19. Size karşı pek hasistirler. Hele korku
gelip çattı mı, üzerine ölüm baygınlığı çökmüş gibi gözleri dönerek sana
baktıklarını görürsün. Korku gidince ise, mala düşkünlük göstererek sizi sivri
dilleri ile incitirler. Onlar iman etmiş değillerdir; Bunun için Allah onların
yaptıklarını boşa çıkarmıştır. Bu Allah'a göre kolaydır.
20. Bunlar, düşman birliklerinin bozulup
gitmedikleri evhamı içindedirler. Müttefikler ordusu yine gelecek olsa,
isterler ki, çölde bedeviler içinde bulunsunlar da, sizin haberlerinizi(uzaktan)
sorsunlar. Zaten içinizde bulunsalardı dahi pek savaşacak değillerdi.
21. And olsun ki, Resulallah, sizin için,
Allah'a ve ahiret gününe kavuşmayı umanlar ve Allah'ı çok zikredenler için
güzel bir örnektir.
22. Müminler ise, düşman birliklerini
gördüklerinde: 'İşte Allah ve Resulünün bize vaat ettiği! Allah ve Resulü doğru
söylemiştir" dediler. Bu ancak
onların imanlarını ve Allah'a bağlılıklarını artırdı.
23. Müminler içinde Allah'a verdikleri
sözde duran nice erler var. İşte onlardan kimi, sözünü yerine getirip o yolda
canını vermiştir; kimi de beklemektedir. Onlar hiçbir şekilde(sözlerini)
değiştirmemişlerdir.
24. Çünkü Allah sadakat gösterenleri
sadakatleri sebebiyle mükâfatlandıracak, ihtiyacından fazlasını vermemeye
çalışanlara -dilerse- azap edecek yahut da tövbelerini kabul edecektir.
Şüphesiz Allah bağışlayandır, esirgeyendir.
25. Allah, o inkâr edenleri hiç bir fayda
elde edemeden öfkeleri ile geri çevirdi. Allah savaşta müminlere yetti. Allah güçlüdür,
mutlak galiptir.
26. Allah önceki çağlardan kendilerine
kitap verilenlerden, kitabın, ortaya koyduğu anlamlar, değerler ve kuralların
karşısında yer alanlara, yardım edenleri kalelerinden indirdi ve kalplerine
korku düşürdü; bir kısmını öldürüyor, bir kısmını da esir alıyordunuz.
27. Allah, onların yerlerine, yurtlarına,
mallarına ve ayak basmadığınız topraklara sizi mirasçı yaptı. Allah'ın her şeye
gücü yeter.
28. Ey Peygamber! Eşlerine şöyle söyle:
"Eğer dünya dirliğini ve süsünü istiyorsanız, gelin size boşanma
bedellerinizi vereyim de, sizi güzellikle salıvereyim.
29. Eğer Allah'ı, Peygamberini ve ahiret
yurdunu diliyorsanız, bilin ki, Allah içinizden güzel ahlak sahipleri için
büyük bir mükâfat hazırlamıştır.
30. Ey Peygamber hanımları! Sizden kim
açık bir hayasızlık yaparsa, onun azabı iki katına çıkarılır. Bu, Allah'a göre
kolaydır.
31. Sizden kim Allah'a ve Resulüne itaat
eder ve yararlı iş yaparsa ona mükâfatını iki kat veririz. Ve ona bol rızık
hazırlamışızdır.
32. Ey Peygamber hanımları! Siz
kadınlardan herhangi biri gibi değilsiniz. Eğer(Allah'tan) korkuyorsanız,
çekici bir eda ile konuşmayın; sonra kalbinde hastalık bulunan kimse ümide
kapılır. Güzel söz söyleyin.
33. Evlerinizde oturun, eski cahiliye
âdetinde olduğu gibi açılıp saçılmayın. Destekleşme / dayanışma içinde olun,
ihtiyaçtan fazlasını verin. Allah'a ve Resulüne itaat edin. Ey Ehlibeyt! Allah
sizden, sadece günahı gidermek ve sizi tertemiz yapmak istiyor.
34. Evlerinizde okunan Allah'ın ayetlerini
ve bilgeliği hatırlayın. Şüphesiz Allah her şeyin iç yüzünü bilendir ve her
şeyden haberi olandır.
35. Müslüman erkekler ve müslüman
kadınlar, mümin erkekler ve mümin kadınlar, itaat eden erkekler ve itaat eden
kadınlar, doğru erkekler ve doğru kadınlar, sabreden erkekler ve sabreden
kadınlar, mütevazı erkekler ve mütevazı kadınlar, karşılıksız yardım veren
erkekler ve karşılıksız yardım veren kadınlar, oruç tutan erkekler ve oruç
tutan kadınlar, ellerini, bellerini ve dillerini koruyan erkekler ve ellerini, bellerini ve dillerini koruyan
kadınlar, Allah'ı çok zikreden erkekler ve zikreden kadınlar var ya; işte
Allah, bunlar için bir bağışlanma ve büyük bir mükâfat hazırlamıştır.
36. Allah ve Resulü bir işe hüküm verdiği
zaman, inanmış bir erkek ve kadına o işi kendi isteklerine göre seçme hakkı
yoktur. Her kim Allah ve Resulüne karşı gelirse, apaçık bir sapıklığa düşmüş
olur.
37. Hani Allah'ın nimet verdiği, senin de
iyilik ettiğin kimseye: "Eşini yanında tut. Allah'tan kork!"
diyordun. Allah'ın açığa vuracağı şeyi, insanlardan çekinerek içinde
gizliyordun. Oysa asıl korkmana layık olan Allah'tır. Zeyd o kadından ilişiğini
kesince biz onu sana nikâhladık ki evlatlıkları, karılarıyla ilişkilerini
kestiklerinde müminlere bir güçlük olmasın. Böylece Allah'ın emri pratiğe
çıkarılmış bulunuyor.
38. Allah'ın uygun gördüğü şeyi yaptığı
için peygamber suçlanamaz. Önceki çağlarda da bütün elçiler hakkında Allah'ın
davranış tarzı buydu. Unutma ki Allah'ın takdiri mutlaka yerini bulur
39. O peygamberler ki Allah'ın gönderdiği
emirleri duyururlar. Allah'tan korkarlar ve O'ndan başka kimseden korkmazlar.
Hesap görücü olarak Allah yeter.
40. Muhammed sizin erkeklerinizin
hiçbirinin babası değildir. Fakat o Allah'ın elçisi ve elçilerin sonuncusudur.
Allah her şeyi hakkıyla bilendir.
41. Ey inananlar! Allah'ı hiç aklınızdan
çıkarmayın.
42. Ve O'nu sabah akşam yüceltin.
43. Sizi karanlıklardan aydınlığa çıkarmak
için melekleri ile destekler. O’ iman edenlere/güvenenlere karşı sevgi ve
merhametle dopdoludur.
44. O’na kavuştukları gün, onlara iltifatı
" ebedi barış “tır. Allah onlara
çok değerli bir mükâfat hazırlamıştır.
45. Ey Peygamber! Biz seni hakikaten bir
şahit, bir müjdeleyici ve bir uyarıcı olarak gönderdik.
46. Allah'ın izniyle, bir davetçi ve nur
saçan bir ışık olarak.
47. Kitabın, ortaya koyduğu anlamlar,
değerler ve kurallara uyanlara Allah'tan büyük bir lütfa ereceklerini müjdele.
48. Kitabın, ortaya koyduğu anlamlar,
değerler ve kuralların karşısında yer alanlara ve ihtiyaçtan fazlasını vermekte
direnenlere boyun eğme. Onların eziyetlerine aldırma. Allah'a güvenip dayan,
vekil ve destek olarak Allah yeter.
49. Ey iman edenler! Mümin kadınları
nikâhlayıp da, henüz zifafa girmeden onları boşarsanız, onları sayacağınız bir
iddet süresince bekletme hakkınız yoktur. O halde onları memnun edin ve onları
güzel bir şekilde serbest bırakın.
50. Ey Peygamber! Mehirlerini verdiğin
hanımlarını, Allah'ın sana ganimet olarak verdiğini ve elinin altında bulunan
esir kadınları, amcanın, halanın, dayının ve teyzenin seninle beraber göç eden
kızlarını sana helal kıldık. Bir de Peygamber kendisiyle evlenmek istediği
takdirde, kendisini peygambere hibe eden mümin kadını, diğer müminlere değil sırf
sana mahsus olmak üzere(helal kıldık).Kuşkusuz biz hanımları ve ellerinin
altında bulunan esir kadınlar hakkında müminlere neyi farz kıldığımızı biliriz
ki sana bir zorluk olmasın. Allah bağışlayandır, merhamet edendir.
51. Onlardan dilediğinin sırasını geriye
bırakır, dilediğini de öne alırsın. Sırasını geri aldığın hanımlarından arzu
ettiğini tekrar öne almanda senin üzerine bir günah yoktur. Böyle yapman
onların mutlu olmalarına, üzülmemelerine ve hepsinin, senin verdiklerine razı
olmalarına daha uygundur. Allah kalplerinizde olanı bilendir, halimdir.
52. Bunların ötesinde artık kadınlar sana
helal değildir. Eşlerinden her hangi birisiyle de onları değişemezsin. Güzellikleri hoşuna gitse bile. Ancak elinin
altındakilerle yetin. Allah her şeyi gözetler.
53. Ey iman edenler! Siz zamanını
gözetlemeksizin, bir yemeğe davet edilmedikçe, Peygamber'in evlerine girmeyin.
Ancak davet edildiğiniz vakit girin. Yemeği yediğinizde hemen dağılın, sohbete
dalmayın. Çünkü bu hareketiniz Peygamberi üzmekte, fakat o utanmaktadır. Ama
Allah, hakkı söylemekten çekinmez. Peygamberin hanımlarından bir şey
istediğiniz zaman perde arkasından isteyin. Bu, hem sizin kalpleriniz, hem
onların kalpleri için daha temiz bir davranıştır. Sizin Allah'ın Resulünü üzmeniz
ve kendisinden sonra onun hanımlarını nikâhlamanız asla caiz olamaz. Çünkü bu,
Allah katında büyük bir günahtır.
54. Bir şeyi açığa vursanız da, gizleseniz
de şüphe yok ki, Allah her şeyi gayet iyi bilmektedir.
55. Onlara babaları, oğulları, kardeşleri,
kardeşlerinin oğulları, kız kardeşlerinin oğulları, kadınları ve ellerinin
altında bulunan köle kızlarından dolayı bir günah yoktur. Allah'tan korkun;
şüphesiz Allah her şeye şahittir.
56. Allah ve melekleri, Peygamberi
destekliyorlar. Ey kitabın ortaya koyduğu anlamlar, değerler ve kurallar
bütününü içtenlikle benimseyenler! Siz de onu destekleyin ve tam bir
teslimiyetle barış ve esenlik dileyin.
57. Allah ve Resulünü incitenleri Allah,
dünyada ve ahirette dışlamış ve onlar için alçaltıcı bir azap hazırlamıştır.
58. Kitabın ortaya koyduğu anlamlar,
değerler ve kurallar bütününü içtenlikle benimseyen erkeklere ve kadınlara hak
etmedikleri bir şeyden dolayı eziyet edenler, şüphesiz bir iftira ve apaçık bir
günah yüklenmişlerdir.
59. Ey Peygamber! Hanımlarına, kızlarına
ve kitabın ortaya koyduğu anlamlar, değerler ve kurallar bütününü içtenlikle
benimseyen kadınlara dış örtülerini üstlerine almalarını söyle. Bu onların
tanınması ve incitilmemesi için en elverişli olandır. Allah bağışlayandır,
esirgeyendir.
60. Doğrusu ihtiyaçtan fazlasını
vermeyenler, kalplerinde hastalık bulunanlar, şehirde çirkin haber yayanlar, bu
yaptıklarına son vermezlerse, seni onların üstüne gitmeyi elbette teşvik edeceğiz.
Bundan sonra onlar, orada senin yakınında, çok az kalabilirler.
61. Dışlanmış hale gelirler.
Rastlandıkları yerde enselenir, bir, bir öldürülürler.
62. Bu Allah'ın önceden geçenler
hakkındaki kanunudur. Allah'ın kanununda asla bir değişiklik bulamazsın.
63. İnsanlar sana ayağa kalkışın zamanını
soruyorlar. De ki: "Onun bilgisi Allah katındadır". Ne bilirsin,
belki de zamanı yakındır.
64. Şu muhakkak ki, Allah kitabın, ortaya
koyduğu anlamlar, değerler ve kuralların karşısında yer alanları rahmetinden
kovmuş ve onlara çılgın bir ateş hazırlamıştır.
65. Orada ebedi olarak kalacaklar, ne bir
dost ne de bir yardımcı bulacaklardır.
66. Yüzleri ateşte evirilip çevrildiği
gün: "Eyvah bize! Keşke Allah'a itaat etseydik, Peygambere de itaat
etseydik!”
67. "Ey Yaratıp, Besleyip doyuran,
Yönlendiren Kudret’imiz! Biz reislerimize ve büyüklerimize uyduk da onlar bizi
yoldan saptırdılar," derler.
68. "Yaratıp, Besleyip doyuran,
Yönlendiren Kudret’imiz! Onlara iki kat azap ver ve onları büyük bir lanetle
rahmetinden kov.”
69. Ey iman edenler! Siz de Musa'ya eziyet
edenler gibi olmayın. Nihayet Allah onu dedikleri şeyden temize çıkardı. O
Allah yanında şerefli idi.
70. Ey iman edenler! Allah'tan korkun ve
doğru söz söyleyin.
71. Allah işlerinizi düzeltir ve
günahlarınızı bağışlar. Kim Allah ve Resulüne itaat ederse büyük bir kurtuluşa
ermiş olur.
72. Biz emaneti, göklere, yere ve dağlara
teklif ettik de onlar bunları yüklenmekten çekindiler, korktular. Onu insan yüklendi.
Doğrusu o çok zalim, çok cahildir.
73. İhtiyacından fazlasını vermemeye
çalışan erkeklere ve ihtiyacından fazlasını vermemeye çalışan kadınlara, O’na
ortak koşan erkeklere ve O’na ortak koşan kadınlara azap edecek, inanan
erkeklerin ve inanan kadınların da tövbesini kabul buyuracaktır. Allah
bağışlayandır, merhamet edendir.
034
SABA
ÜLKESİ/Saba ülkesi-SEBE
Sevgi
ve merhameti sonsuz olan Allah’ın adıyla.
1. Bütün övgüler, göklerde ve yerde
bulunanların hepsinin sahibi olan Allah'a mahsustur. Ahirette de övgüler O'na
mahsustur. O Tüm Bilgeliklerin Sahibidir, Her Şeyden Haberi Vardır.
2. Yerin içine gireni ve ondan çıkanı,
gökten ineni, oraya çıkanı O bilir. O'nun Sevgi ve Merhameti Sınırsız'dır,
Günahları Sınırsız Affeder.
3. İnkârcılar: "Ayağa kalkış bize
gelmeyecek" dediler. De ki: "Hayır! Bilinmezleri bilen, görünmezleri
gören Yaratıp, Besleyip doyuran, Yönlendiren Kudret'im hakkı için o, mutlaka
size gelecektir. Göklerde ve yerde zerre miktarı bir şey bile O'ndan gizli kalmaz.
Bundan daha küçük ve daha büyüğü de şüphesiz apaçık kitaptadır;
4. Allah, inanıp iyi işler yapanları
mükâfatlandıracaktır. Onlar için büyük bir bağışlanma ve güzel bir rızık
vardır.
5. Ayetlerimizi hükümsüz bırakmak için
yarışırcasına uğraşanlar için de, en kötüsünden elem verici bir azap vardır.
6. Kendilerine bilgi verilenler, Yaratıp, Besleyip doyuran, Yönlendiren
Kudret’inden sana indirilenin gerçek olduğunu bilirler, Her Türlü Övgünün,
Kudret ve Onurun Sahibi olan Allah'ın yoluna kılavuzladığını bilirler.
7.8. Kitabın, ortaya koyduğu anlamlar,
değerler ve kuralların karşısında yer alanlar şöyle dediler: "Çürüyüp
paramparça olduğunuz vakit yeniden dirileceğinizi söyleyerek haber veren kişiyi
gösterelim mi? Acaba o yalan yere
Allah'a iftira mı ediyor? Yoksa onda delilik mi var?" Hayır! Ahirete
inanmayanlar azaptadırlar ve derin bir sapıklık içindedirler.
9. Onlar. Gökte ve yerde önlerine ve
arkalarına bakmıyorlar mı? Dilesek onları yere batırırız, ya da üzerlerine gökten
parçalar düşürürüz. Şüphesiz bunda Yaratıp, Besleyip doyuran, Yönlendiren
Kudret'ine yönelen her kul için bir ibret vardır.
10. And olsun, Davud'a tarafımızdan bir
üstünlük verdik. "Ey dağlar ve kuşlar! Onunla beraber yürüyün" dedik.
Ona demiri yumuşattık.
11. "Geniş zırhlar imal et,
dokumasını ölçülü yap. İyi işler yapın. Kuşkusuz ben, yaptıklarınızı
görmekteyim.”
12. Sabah gidişi bir aylık mesafe, akşam
dönüşü yine bir aylık mesafe olan rüzgârı da Süleyman'a verdik ve onun için
erimiş bakırı kaynağından sel gibi akıttık. Yaratıp, Besleyip doyuran,
Yönlendiren Kudret’inin izniyle yabancılardan bir kısmı, onun önünde çalışırdı.
Onlardan kim emrimizden sapsa, ona alevli azabı tattırdık.
13. Onlar Süleyman'a kalelerden, havuzlar
kadar geniş leğenlerden, sabit kazanlardan ne dilerse yaparlardı. Ey Davut
ailesi! Şükredin. Kullarımdan şükreden azdır!
14. Süleyman'ın ölümüne hükmettiğimiz
zaman, onun öldüğünü, ancak değneğini yiyen bir ağaç kurdu gösterdi. Süleyman
yere yıkılınca anlaşıldı. Eğer yabancılar onun ölüm hükmünü bilmiş olsalardı, o
alçaltıcı azap içinde bekleyip durmazlardı.
15. And olsun Sebe kavmi için oturduğu
yerlerde büyük bir ibret vardır. Biri sağda biri solda iki bahçeleri vardı.
Yaratıp, Besleyip doyuran, Yönlendiren Kudret’inizin rızkından yiyin ve O'na
şükredin. İşte güzel bir memleket ve çok bağışlayan bir Yaratıp, Besleyip
doyuran, Yönlendiren Kudret’i.
16.Ama onlar yüz çevirdiler. Bu yüzden
üzerlerine Arim selini gönderdik. Onların iki bahçesini, buruk yemişli, acı
ılgınlı ve içinde biraz da sedir ağacı bulunan iki harap bahçeye çevirdik.
17. Nankörlük ettikleri için onları böyle
cezalandırdık. Biz nankörlerlerden başkasını cezalandırır mıyız?
18. Onların yurdu ile içlerini
bereketlendirdiğimiz memleketler arasında, kolayca görünen nice kasabalar var
ettik ve bunlar arasında yürümeyi konaklara ayırdık. Oralarda geceleri,
gündüzleri korkusuzca gezin dolaşın, dedik.
19. Bunun üzerine ey Yaratıp, Besleyip
doyuran, Yönlendiren Kudret’imiz! Aralarında yolculuk yaptığımız şehirlerin
arasını uzaklaştır, dediler ve kendilerine yazık ettiler. Biz de onları, ibret
kıssaları haline getirdik ve onları büsbütün parçaladık. Şüphesiz bunda çok
sabreden ve çok şükreden herkes için ibretler vardır.
20. And olsun İblis onlar hakkındaki
tahminini doğruya çıkardı. İnanan bir zümrenin dışında hepsi ona uydular.
21. Hâlbuki şeytanın onlar üzerinde hiçbir
nüfusu yoktu. Ancak ahirete inananı, şüphe içinde kalandan ayırdedip bilelim
diye. Yaratıp, Besleyip doyuran, Yönlendiren Kudret’in gerçekten herşeyi
koruyandır.
22. De ki:"Allah'tan başka tanrı
saydığınız şeyleri çağırın. Onlar ne göklerde ne yerde zerre ağırlığınca bir
şeye sahiptirler. Onların buralarda hiçbir ortaklığı yoktur. Allah'ın onlardan
bir yardımcısı da yoktur.
23. Allah'ın huzurunda, kendisinin izin
verdiği kimselerden başkasının şefaati fayda vermez. Nihayet onların
yüreklerinden korku giderilince: " Yaratıp, Besleyip doyuran, Yönlendiren
Kudret’iniz ne buyurdu? " derler. Onlar da :" Hak olanı
buyurdu," derler. O' öyle Yüce, öyle Büyüktür.
24. De ki:"Göklerden ve yerden size
rızık veren kimdir? " De ki: "Allah! O halde biz veya siz, ikimizden
biri, ya doğru yol üzerinde veya açık bir sapıklık içindedir.”
25. De ki:"Bizim işlediğimiz suçtan
siz sorumlu değilsiniz; biz de sizin işlediğinizden sorulacak değiliz.”
26. De ki:"Yaratıp, Besleyip doyuran,
Yönlendiren Kudret’imiz hepimizi bir araya toplayacak, sonra aramızda hak ile
hükmedecektir. O en adil hüküm veren, hakkıyla bilendir.”
27. "De ki:"O'na koştuğunuz
ortakları bana gösterin. Hayır! Yok
böyle bir şey. Allah çok Güçlü ve çok Bilgedir.
28. Biz seni bütün insanlara ancak
müjdeleyici ve uyarıcı olarak gönderdik; fakat insanların çoğu bunun bilincinde
değiller.
29. "Eğer sözünüzde doğru iseniz bu
vaat ettiğiniz ne zaman kopacak? Derler.
30. De ki:"Size öyle bir gün vaat
edilmiştir ki, ondan ne bir saat geri kalabilirsiniz, ne de ileri
geçebilirsiniz.”
31. Kitabın, ortaya koyduğu anlamlar, değerler
ve kuralların karşısında yer alanlar dediler ki: "Biz hiç bir zaman bu
Kur’an’a ve bundan önce gelen kitaplara inanmayacağız." Sen o zalimleri, Yaratıp, Besleyip doyuran,
Yönlendiren Kudret’lerinin huzurunda tutuklanmış, birbirlerine söz atarken bir
görsen! Zayıf sayılanlar, büyüklük taslayanlara: " Siz olmasaydınız,
elbette biz inanan insanlar olurduk "
derler.
32. Büyüklük taslayanlar, zayıf
sayılanlara: " Siz doğru yolda yürüdünüz de sizi ondan biz mi
çevirdik? Bilakis siz suç işliyordunuz.
" derler.
33. Zayıf sayılanlar da büyüklük
taslayanlara: " Hayır! Gece gündüz
işiniz tuzak kurmaktı, Çünkü siz daima Allah'ı inkâr etmemizi, O'na ortaklar
koşmamızı bize emrederdiniz," derler. Artık azabı gördüklerinde için için
yanarlar; biz de o inkâr edenlerin boyunlarına demir halkalar takarız. Onlar
ancak yapmakta oldukları günahları yüzünden cezalandırılırlar.
34. Biz hangi ülkeye bir uyarıcı
göndermişsek mutlaka oranın varlıklı ve şımarık kişileri : " Biz, size
gönderilmiş olan şeyi inkâr ediyoruz ," demişlerdir.
35. Ve dediler ki: " Biz malca ve
evlatça daha çoğuz, biz azaba uğratılacak da değiliz.”
36. De ki: "Yaratıp, Besleyip
doyuran, Yönlendiren Kudret'im dilediğine bol rızk verir ve kısar; fakat
insanların çoğu bilmezler.”
37. Sizi huzurumuza yaklaştıracak olan ne
mallarınızdır ne evlatlarınız ne de kalabalıklarınızdır. İman edip, iyi amelde
bulunanlar müstesna; onlara yaptıklarının kat kat fazlası vardır.
38. Ayetlerimizi boşa çıkarmaya
çalışanlara gelince, onlar da azapla yüz yüze bırakılacaklardır.
39. De ki: "Yaratıp, Besleyip
doyuran, Yönlendiren Kudret'im kullarından dilediğine bol rızk verir ve kısar.
Siz hayra ne harcarsanız, Allah onun yerine başkasını verir. O rızık verenlerin
en hayırlısıdır.
40. O gün Allah, onların hepsini
toplayacak; sonra meleklere; size tapanlar bunlar mıydı? Diyecek.
41. Meleklerde: "Sen yücesin, bizim
dostumuz onlar değil, sensin. Belki onlar cinlere tapıyorlardı. Çoğu onlara
inanmıştı; " diyecekler.
42. Bugün birbirinize ne fayda ne de zarar
vermeye gücünüz yeter. Biz zalim olanlara : " Yalanlamakta olduğunuz ateş
azabını tadın" diyeceğiz.
43. Onlara apaçık ayetlerimiz okunduğu
zaman demişlerdi ki: " Bu, sizi babalarınızın taptığından çevirmek isteyen
bir adamdan başkası değildir. Ve yine bu Kur'an da uydurulmuş bir yalandan
başka bir şey değildir, " dediler. Hak kendilerine geldiğinde onu inkâr
edenler de: ”Bu apaçık büyüden başka bir şey değildir," dediler.
44. Hâlbuki biz onlara okuyacakları kitaplar
vermediğimiz gibi senden önce onlara bir uyarıcı da göndermemiştik.
45. Onlardan öncekiler de inkâr
etmişlerdi. Bunlar, öncekilere verdiklerimizin onda birine erişmemişlerdi,
peygamberlerimi yalanladılar; ama benim karşılık olarak verdiğim nasıl olmuştu.
46. De ki: "Size bir tek öğüt
vereceğim; Allah için ikişer ikişer ve teker teker ayağa kalkın, sonra da
düşünün! " Arkadaşınızda hiç bir
delilik yoktur! O ancak şiddetli bir
azap gelip çatmadan evvel sizi uyaran bir peygamberdir.
47. De ki: "Ben sizden bir ücret
istemişsem, o sizin olsun. Ücretim yalnız Allah'a aittir. O, her şeye
şahittir.”
48. De ki: "Kuşkusuz, Yaratıp,
Besleyip doyuran, Yönlendiren Kudret'im gerçeği ortaya koyar. Çünkü O, henüz
görülemeyen olayları çok iyi bilendir.”
49. De ki: "Hak geldi; artık batıl ne
bir şeyi ortaya çıkarabilir ne de geri getirebilir.”
50. De ki: "Eğer saparsam, kendi
aleyhime sapmış olurum. Eğer doğru yolu bulursam, bu da Yaratıp, Besleyip
doyuran, Yönlendiren Kudret'imin bana vahiy ettiği sayesindedir. Şüphesiz O
işitendir, yakındır.”
51. Telaşa düştükleri zaman bir görsen!
Artık kurtuluş yoktur, yakın bir yerden yakalanmışlardır.
52. "O'na inandık" demişlerdir.
Ama uzak yerden imana kavuşmak onlar için nasıl mümkün olur?
53.
Hâlbuki daha önce onu inkâr etmişlerdi. Uzak bir yerden ön göremedikleri şey
hakkında atıp tutuyorlardı.
54. Artık, bundan önce benzerlerine
yapıldığı gibi, kendileriyle arzu ettikleri şey arasına perde çekilmiştir.
Şüphesiz onlar, kendilerini endişeye düşüren bir korku içindeler.
035
İLKELERİNİ
KOYAN/varlığın ilkelerini koyan-FATIR
Sevgi
ve merhameti sonsuz olan Allah’ın adıyla.
1. Gökleri ve yeri yaratan, melekleri
ikişer, üçer, dörder kanatlı elçiler yapan Allah'a hamdolsun. O, yaratmada
dilediği arttırmayı yapar. Şüphesiz Allah, her şeye gücü yetendir.
2. Allah'ın insanlara açacağı herhangi
bir rahmeti tutup kısacak yoktur. O'nun tuttuğunu ondan sonra salıverecek de
yoktur. O üstündür, bilgelik sahibidir.
3. Ey insanlar! Allah'ın size olan
nimetini hatırlayın; Allah'tan başka size gökten ve yerden rızık veren bir
yaratıcı var mı? O'ndan başka tanrı yoktur. Nasıl oluyor da çevriliyorsunuz!
4. Eğer seni yalanlıyorlarsa; senden
önceki peygamberler de yalanlanmıştır. Bütün işler yalnızca Allah'a
döndürülecektir.
5. Ey insanlar! Allah'ın vadi gerçektir,
sakın dünya hayatı sizi aldatmasın ve o aldatıcı da Allah ile sizi aldatmasın.
6. Çünkü şeytan sizin düşmanınızdır, siz
de onu düşman sayın. O kendi taraftarlarını ancak ateş ehlinden olmaya çağırır.
7. İnkâr edenler için şüphesiz çetin bir
azap var, iman edip iyi işler yapanlara da bağışlanma ve büyük bir mükâfat
vardır.
8. Ya o kişi? Kötü işi kendisine güzel
gösterilip de onu güzel gören kimse? Allah müstahak gördüğünü sapıklığa
yöneltir, layık gördüğünü doğru yola iletir. O halde onlar için üzülerek
kendini helak etme. Allah onların ne yaptıklarını biliyor.
9. Rüzgârı gönderip de bulutu harekete
geçiren Allah'tır. Biz onu ölü bir bölgeye göndeririz de ölümünden sonra
toprağa onunla hayat veririz. Ölülerin yeniden dirilmesi de böyle olacaktır.
10. Kim izzet ve şeref istiyorsa, bilsin
ki, izzet ve şerefin hepsi Allah'ındır. O'na ancak güzel sözler yükselir.
Onları da Allah'a barışa yönelik işler ulaştırır. Kötülüklerle tuzak kuranlara
gelince, onlar için çetin bir azap vardır ve onların tuzağı bozulur.
11. Allah sizi topraktan, sonra meniden
yarattı. Sonra sizi çiftler kıldı. O'nun bilgisi olmadan hiç bir dişi ne gebe
kalır ne de doğurur. Bir canlıya ömür
verilmesi de, onun ömründen azaltılması da mutlaka bir kitapdadır. Şüphesiz
bunlar Allah'a kolaydır.
12. İki deniz birbirine eşit olmaz. Bu
tatlıdır susuzluluğu keser, içilmesi kolaydır. Şu da tuzludur, acıdır.
Hepsinden de taze et yersiniz ve giyeceğiniz süs eşyası çıkarırsınız. Allah'ın
lütfundan arayıp da şükretmeniz için, gemilerin denizleri yarıp gittiğini
görürsün.
13. Allah geceyi gündüzün içine sokar,
gündüzüde gecenin içine sokar ve ayı emri altına almıştır. Her biri belirtilmiş
bir süreye kadar akıp gider. İşte ‘Yaratıp, Besleyip doyuran, Yönlendiren
Kudret’iniz Allah budur. Mülk O'nundur. O'nu bırakıpta kendilerine
taptıklarınız ise, bir çekirdek kabuğuna bile sahip değillerdir.
14.
Eğer onları çağırırsanız, sizin çağırmanızı işitmezler. Faraza işitseler bile,
size cevap veremezler. Ayağa kalkış günü de sizin ortak koşmanızı reddederler.
Sana her şeyden haberi olan (Allah) gibi hiç kimse haber veremez.
15. Ey insanlar! Allah'a muhtaç olan
sizsiniz. Zengin ve övülmeye layık olan ancak O' dur.
16. Allah dilerse sizi yok eder ve
yerinize yeni bir halk getirir.
17. Bu da Allah'a güç bir şey değildir.
18. Hiç bir günahkar başkasının günahını
yüklenmez. Yükü ağır gelen onu taşımak için çağırsa, bu çağırdığı akrabası da
olsa, onun yükünden bir şey yüklenmez. Sen ancak görmeden Yaratıp, Besleyip
doyuran, Yönlendiren Kudret'lerinden korkanları ve destekleşme/dayanışmayı
içtenlikle yapanları uyarabilirsin. Kim temizlenirse kendi menfaatine
temizlenmiş olur. Dönüş Allah'adır.
19.20.21. Körle, gören, karanlıkla
aydınlık, gölge ile sıcak bir olmaz.
22. Dirilerle ölüler de bir olmaz.
Şüphesiz Allah, dilediğine işittirir. Sen mezarlardakilere işitiremezsin!
23. Sen sadece bir uyarıcısın.
24. Biz seni müjdeleyici ve uyarıcı olarak
hak ile gönderdik. Her ümmet için
mutlaka bir uyarıcı bulunmuştur
25. Eğer seni yalanlıyorlarsa, onlardan
öncekiler de yalanlamışlardı. Resulleri onlara açık seçik mesajlar, sayfalar ve
aydınlatıcı kitap getirmişlerdi
26. Sonra ben, o inkâr edenleri yakaladım.
Cezam nasıl oldu!
27. Görmedin mi Allah gökten su indirdi.
Onunla renkleri çeşit çeşit meyvalar çıkardık. Dağlarda yollar, beyaz, kırmızı,
değişik renklerde ve simsiyah topraklar var.
28. İnsanlardan, hayvanlardan ve
davarlardan da yine böyle türlü renkte olanlar var. Kulları içinden ancak
Âlimler, Allah'tan korkar. Şüphesiz Allah güçlüdür, affeder sonsuz şekilde.
29. Allah'ın kitabını okuyanlar, destekleşme
/ dayanışma içinde olanlar ve
kendilerine verdiğimiz rızıktan gizli ve açık sarf edenler, asla zarara
uğramayacak bir kazanç umabilirler.
30. Çünkü Allah onların mükâfatlarını tam
öder ve lütfundan onlara fazlasını da verir. Şüphesiz O, çok bağışlayan, şükrün
karşılığını bol bol verendir.
31. Sana vahiy ettiğimiz kitap, kendinden
öncekini doğrulayıcı olarak gelen gerçektir. Allah kullarından tam haberdardır,
onları iyice görmektedir.
32. Sonra Kitabı kullarımız arasından
seçtiklerimize verdik. Onlardan kimi kendisine zulüm eder, kimi ortadadır, kimi
de Allah'ın izniyle hayırlarda öne geçmek için yarışır. İşte büyük lütuf budur.
33. Adn cennetlerine girerler onlar, Orada
altın bileziklerle ve incilerle süslenirler. Orada giyecekleri elbiseler de
ipektir.
34. Şöyle derler: " Bizden tasayı
gideren Allah'a hamd olsun. Doğrusu Yaratıp, Besleyip doyuran, Yönlendiren
Kudret’imiz çok bağışlayan, çok nimet verendir.”
35. "O, ki lütfuyla bizi asıl
oturulacak yurda yerleştirdi. Artık orada bize ne yorgunluk dokunacak ne de
orada bize usanç gelecektir.”
36.İnkâr edenlere de cehennem ateşi
vardır. Öldürülmezler ki ölsünler, cehennem azabı da onlara biraz olsun
hafifletilmez. İşte biz, kitabın ortaya koyduğu anlamlar, değerler ve
kurallarını gizlemeye bütün gücüyle çalışan her nankörü böyle cezalandırırız.
37. Onlar orada: "Yaratıp, Besleyip
doyuran, Yönlendiren Kudret'imiz! Bizi
çıkar, yaptığımız yerine iyi işler yapalım! Diye feryat ederler. Size düşünecek
kimsenin düşünebileceği kadar bir ömür vermedik mi? Size uyarıcı da gelmedi mi?
Şimdi tadın! Zalimlerin yardımcısı
yoktur.
38. Allah göklerin ve yerin sırrını bilir.
O kalplerin içinde ne varsa onu da hakkıyla bilendir.
39.
Sizi yeryüzünde halifeler yapan O'dur. Onun için kim inkâr ederse, inkârı kendi
zararınadır. Kitabın ortaya koyduğu anlamlar, değerler ve kuralların karşısında
yer alanların, bunları gizlemeleri, Yaratıp, Besleyip doyuran, Yönlendiren
Kudret'leri katında kendileri için ancak gazabı artırır. Bu davranışlar,
kendilerine zarardan başka bir şey getirmez.
40. De ki: "Allah'ı bırakıp da
taptığınız, ortaklarınızı gördünüz mü? Gösterin bana! Onlar yerdeki hangi şeyi
yarattılar! Yoksa onların göklerde mi bir ortaklıkları var! Yahut biz onlara,
bir kitap mı verdik de onlar, o kitaptaki bir delile mi dayanıyorlar? Hayır,
zalimler birbirlerine vaat ederler fakat bu vaat aldatmadan başka bir şey
değildir.
41. Şüphesiz Allah gökleri ve yeri,
nizamları bozulmasın diye tutuyor. Andolsun ki onların nizamı bir bozulursa,
kendisinden başkası onları tutamaz. Şüphesiz O şefkatli bir biçimde günahları
affeder.
42. Kendilerine bir uyarıcı gelirse,
herhangi bir ümmetten daha çok doğru yolda olacaklarına dair bütün güçleriyle
Allah'a yemin etmişlerdi. Fakat onlara uyarıcı gelince, bu onların haktan
uzaklaşmalarından başka bir şeyi arttırmadı.
43. Çünkü onlar yeryüzünde büyüklük
taslıyor ve kötü tuzaklar kuruyorlardı. Hâlbuki kişi kazdığı kuyuya kendi
düşer. Onlar öncekilerin kanunlarından başkasını mı bekliyorlar? Allah'ın
kanununda asla bir değişme bulamazsın, Allah'ın kanununda kesinlikle bir sapma
da bulamazsın.
44. Bunlar yeryüzünde gezip de
kendilerinden öncekilerin sonunun nasıl olduğunu görmediler mi? Hâlbuki onlar,
bunlardan daha güçlü idiler. Ne göklerde ne de yerde Allah'ı aciz bırakacak bir
güç vardır. O bilendir, güçlüdür.
45. Eğer, Allah yaptıkları yüzünden
insanları cezalandırsaydı, yeryüzünde hiçbir canlı yaratık bırakmazdı. Fakat
Allah, onları belirtilmiş bir süreye kadar, vakitleri gelinceye kadar
erteliyor. Allah, kullarını iyice görmektedir.
036
YASİN/Ya
ve sin harfleri-YASİN
Sevgi
ve merhameti sonsuz olan Allah’ın adıyla.
1. Ya Sin!
2. Bilgelik dolu Kur'an dile gelsin.
3. Sen şüphesiz gönderilen elçilerden
birisin.
4. Doğruluk ve dürüstlük yolu
üzerindesin.
5.6. Görevin; Yüce sevgi ve merhamet
kaynağı tarafından indirilen kitap ile ataları uyarılmadığı için, kendileri
derin uykular içinde uyuyan bir halkı uyanışa çağırmaktır.
7. Unutma ki onların çoğu üzerine söz hak
olmuştur. Artık onlar inanmazlar.
8. Biz onların boyunlarına çenelerine
kadar gelen halkalar geçirdik. Bu yüzden burunları yukarda, gözleri aşağıda
somurtur dururlar.
9. Önlerinden bir set ve arkalarından bir
set çektik de onları kapatıp karanlıkta bıraktık, artık görmezler.
10. Onları uyanışa çağırsan da, çağırmasan
da birdir, inanmazlar.
11. Sen ancak Kur’an’a uyan ve görmediği
halde Merhameti sonsuz olana karşı, korku ve titreme içinde olan kimseyi
uyarabilirsin. İşte böylesini, bir bağışlanmayla ve güzel bir mükâfatla
müjdele.
12. Biz, yalnız biz, ölüleri diriltiriz.
Gelecek için ne yapıyorlarsa ve geride ne bırakıyorlarsa hepsini kayda
geçiriyoruz. Biz her şeyi apaçık bir kütükte ayrıntılı olarak yazmışızdır.
13. Şu anda şehirde yaşayan halklara, şu
misali anlat; Hani onlara elçiler gelmişti.
14. İlk başta, onlara iki elçi
göndermiştik. Onları yalanladılar. Bunun üzerine üçüncü bir elçi gönderdik.
Onlar : "Biz size gönderilmiş Allah elçileriyiz, " demişlerdi.
15. Elçilere dediler ki : " Siz de
ancak bizim gibi insansınız. Merhameti sonsuz olan her hangi bir şey indirmedi.
Siz ancak yalan söylüyorsunuz. “
16. Dediler ki: "Yaratıp, Besleyip
doyuran, Yönlendiren Kudret’imiz biliyor; biz gerçekten size gönderilmiş
elçileriz" .
17. "Bizim vazifemiz, açık bir
şekilde Allah'ın buyruklarını size tebliğ etmekten başka bir şey değildir
" .
18. Dediler ki: " Doğrusu siz bize
uğursuz geldiniz. Eğer bu işten vazgeçmezseniz, ant olsun sizi taşlarız ve çok
fena yaparız."
19. Elçiler şöyle cevap verdi : "
Sizin uğursuzluğunuz sizin kendinizdendir. Size nasihat ediliyorsa bu
uğursuzluk mudur? Bilakis siz aşırı giden bir milletsiniz.”
20. Derken şehrin kenar mahallelerinden
bir adam çok çalışmaktan, yorgun, terini silerek geldi: "Ey kavmim! Bu
elçilere uyunuz!" dedi.
21. "Sizden herhangi bir ücret
istemeyen bu kimselere tabi olun, çünkü onlar doğru yolu bulmuş kimselerdir.”
22. "Neden beni yaratan için
çalışmayayım? İşin sonunda hepimiz ona döneceğiz.”
23 ."O'ndan başka tanrılar mı
edineyim? O’ çok esirgeyici Allah, eğer bana bir zarar dilerse onların torpili
bana hiçbir fayda vermez, beni kurtaramazlar.”
24.
"İşte o zaman ben apaçık bir sapıklığın içine gömülmüş olurum.”
25."Şüphesiz ben Yaratıp, Besleyip
doyuran, Yönlendiren Kudret'inize iman ettim, dinleyin beni.”
26.27. Gir cennete denildi. " Keşke,
Yaratıp, Besleyip doyuran, Yönlendiren Kudret'imin beni affettiğini ve beni
ikram edilenlerden kıldığını kavmim bilseydi, " dedi.
28. Biz ondan sonra onun milletini helak
etmek için üzerlerine gökten herhangi bir ordu indirmedik ve indirecek de
değildik.
29. Olan, sadece korkunç titreşimli bir
sesti. Ve bir anda sönüverdiler.
30. Ne yazık şu kullara! Onlara bir
peygamber gelmeye görsün, ille de onunla alay etmeye kalkışırlar.
31. Görmüyorlar mı ki, onlardan önce nice
kavimleri helak ettik. Onlar dönüp geri gelmezler.
32.Ancak herkes toplandığında, onlar da
huzurumuzda hazır bulunacaklar.
33.Ölü toprak onlar için bir ayettir. Onu
dirilttik, ondan dane çıkardık; bak işte ondan yiyorlar.
34. Onda hurmalardan, üzümlerden bahçeler
oluşturduk, ondan pınarlar fışkırttık;
35.Ta ki onun ürününden ve ellerinin yapıp
ettiğinden yesinler. Hala şükretmiyorlar mı?
36. Ne yücedir O’ ki toprağın
bitirdiklerinden, kendilerinden ve daha nice bilmedikleri şeylerden bütün
çiftleri yaratmıştır.
37.Gece de onlar için bir ayettir. Gündüzü
ondan soyup alırız da onlar karanlığa gömülü verirler.
38.Güneş kendisi için belirlenen yerde
akar. İşte bu Çok güçlü ve Her şeyi Bilen, Allah'ın takdiridir.
39. Ay için de bir takım menziller tayin
ettik. Nihayet o, eğri hurma dalı gibi olur da geri döner.
40. Ne güneş aya yetişebilir, ne de gece
gündüzü geçebilir. Her biri bir yörüngede yüzerler.
41. Onların zürriyetlerini de dopdolu bir
gemide taşımamız da onlar için bir ayettir.
42. Onlar için, bunun gibi binecekleri
başka şeyler de yarattık.
43. Dilesek onları suda boğarız. O zaman
ne onların imdadına koşan olur, ne de onlar kurtarılırlar.
44. Ancak bizim tarafımızdan bir rahmet ve
belli bir zamana kadar dünyadan nimetlensinler diye kurtarılırlar.
45.
Onlara: "Önünüzdekinden ve arkanızdakinden sakının ki, merhamet
edilebilsin" denildiğinde, hiç aldırmazlar.
46. Çünkü Yaratıp, Besleyip doyuran,
Yönlendiren Kudret’lerinin ayetlerinden kendilerine bir ayet gelince, ondan
mutlaka yüz çevirmişlerdir.
47. Onlara: "Allah'ın size lütfettiği
rızıklardan dağıtın." Denildiğinde, nankörlüğe sapanlar, iman edenlere
şöyle derler: "Allah'ın dilediği takdirde yedirip doyuracağı kişiyi biz mi
doyuracağız? Siz açık bir sapıklık içindesiniz, hepsi bu.”
48.
Bir de şöyle derler: "Eğer doğru sözlüler iseniz, bu tehdit ne zaman?”
49. Onlar birbirleriyle çekişip dururken
kendilerini ansızın yakalayacak korkunç bir sesi bekliyorlar.
50. İşte o anda onlar ne bir vasiyette
bulunabilirler, ne de ailelerine dönebilirler.
51. Nihayet Sura üfürülecek. Bir de
bakarsın ki onlar uyudukları yerden kalkıp koşarak çalışmaktan yorgun, terini
silerek gelirler.
52. Şöyle diyecekler : " Vay başımıza
gelene! Bizi uyuduğumuz yerden kim kaldırdı. Bu “Herkese bağış ve bereketinin
tüm nimetlerini ayırım yapmadan sunan Kudretin söz ettiği şey buymuş
Peygamberler gerçekten doğru söylemişler! " derler.
53. Olan müthiş bir sesten ibarettir.
Bunun üzerine onların hepsi hemen huzurumuzda hazır bulunurlar.
54. O gün hiçbir kimse en ufak bir
haksızlığa uğramaz. Siz orada ancak yaptıklarınızın karşılığını alırsınız.
55. O gün cennetlikler, gerçekten nimetler
içinde safa sürerler.
56. Onlar ve eşleri gölgeler altında
tahtlara kurulurlar.
57. Orada onlar için her çeşit meyve
vardır. İstedikleri her şey onların olacak.
58. Onlara merhametli Yaratıp, Besleyip
doyuran, Yönlendiren Kudret'inin söylediği selam vardır.
59. "Ey günahkârlar! Ayrılın bir tarafa bugün. ”
60 "Ey Âdem çocukları! Size şeytana
tapmayın, çünkü o sizin apaçık düşmanınızdır"
61. "Ve bana kulluk ediniz, doğru yol
budur." Diye sizden söz almadım mı?
62. Şeytan sizden pek çok milleti kandırıp
saptırdı. Hala akıl erdiremiyor musunuz?
63. İşte bu size vaat edilen cehennemdir.
64. İnkârınız sebebiyle bu gün girin
oraya!
65. O gün onların ağızlarını mühürleriz;
yaptıklarını bize elleri anlatır, ayakları da şahitlik eder.
66. Dilesek onların gözlerini büsbütün kör
ederdik. O zaman doğru yolu bulmaya koşuşurlar, ama nasıl göreceklerdi.
67. Eğer dilesek oldukları yerde onların
şekillerini değiştirirdik de ne ileri gitmeye güçleri yeterdi ne de geri
gelmeye!
68. Kime uzun ömür verirsek biz onu
yaratılışına geri çeviririz. Hiç düşünmüyorlar mı?
69. Biz ona şiir öğretmedik. Zaten ona
yaraşmazdı da. Onun söyledikleri, ancak Allah'tan gelmiş bir öğüt ve apaçık bir
Kur'an'dır.
70. Diri olanları uyarsın ve kitabın,
ortaya koyduğu anlamlar, değerler ve kuralların karşısında yer alanlar cezayı
hak etsinler diye.
71. Görmüyorlar mı ki, biz kudretimizin
eseri olmak üzere onlar için birçok hayvanlar yarattık. Bu sayede onlar bunlara
sahip olmuşlardır.
72. Bu hayvanları onların emrine verdik.
Onların bazısını binek olarak kullanırlar, bazısını besin olarak yerler.
73. Bu hayvanlarda onlara nice faydalar ve
içilecek sütler vardır. Hala şükretmezler mi?
74. Onlar, yardım göreceklerini umarak
Allah'tan başka ilahlar edindiler.
75. Hâlbuki ilahların onlara yardım etmeye
güçleri yetmez. Aksine kendileri bunlar için yardıma hazır askerlerdir.
76. O halde onların sözleri sakın seni
üzmesin. Kuşkusuz biz onların gizlemekte olduklarını da, açığa vurduklarını da
biliyoruz.
77. İnsan görmez mi ki, biz onu meniden
yarattık. Bir de bakıyorsun ki, apaçık düşman kesilmiş.
78. Kendi yaratılışını unutarak bize karşı
misal getirmeye kalkışıyor ve "Şu çürümüş kemikleri kim diriltecek,"
diyor.
79.De ki: "Onları ilk defa yaratmış
olan diriltecek. Çünkü O her türlü yaratmayı gayet iyi bilir.
80.Yeşil ağaçtan sizin için ateş çıkartan
O' dur. İşte siz ateşi ondan yakıyorsunuz.
81.Gökleri ve yeri yaratan, onların
benzerlerini yaratmaya kadir değil midir? Evet!
Elbette kadirdir. O her şeyi hakkıyla bilen yaratıcıdır.
82. Bir şey oluşturmak istediği zaman onun
yaptığı "Ol" demekten ibarettir.
83. Her şeyin mülkü kendi elinde olan
Allah'ın şanı ne kadar yücedir! Siz de O'na döneceksiniz.
037
SAF
BAĞLAYANLAR/Saf bağlayanlar-SAFFAT
Sevgi
ve merhameti sonsuz olan Allah’ın adıyla.
1. Dalga dalga inenler dile gelsin.
2. Yankılanıp yayılanlar dile gelsin.
3. Titretip hatırlatanlar dile gelsin ki,
4. Tanrınız tektir sizin.
5. O hem göklerin, yerin ve ikisi
arasındakilerin Yaratıp, Besleyip doyuran, Yönlendiren Kudret'i, hem de
doğuşların Yaratıp, Besleyip doyuran, Yönlendiren Kudret'idir.
6. Biz yakın göğü, bir süsle, yıldızlarla
süsledik.
7. Ve itaat dışına çıkan her şeytandan
koruduk.
8. Onlar, artık yüce konseye kulak
veremezler. Her taraftan taşlanırlar.
9. Kovulup atılırlar. Ve onlar için
sürekli bir azap vardır.
10. Ancak bir söz kapan olursa, onu da
delip geçen bir parlak ışık takip eder.
11. Şimdi sor onlara! Yaratma bakımından
onlar mı daha zor, yoksa bizim yarattığımız mı? Şüphesiz biz kendilerini
yapışkan bir sıvıdan yarattık.
12. Hayır, sen şaşıyorsun. Hâlbuki onlar
alay ediyorlar.
13. Kendilerine öğüt verildiği vakit öğüt
almazlar.
14. Bir ayet görseler alay ederler.
15. Bu, ancak açık bir büyüdür derler.
16. "Gerçekten biz öldüğümüz, toprak
ve kemik olduğumuz zaman mı diriltileceğiz?”
17. "İlk atalarımız da mı?”
18. De ki: "Evet, hem de hor ve hakir
olarak diriltileceksiniz.”
19. O diriltme korkunç bir sesten ibaret
olacak, o anda hemen onların gözleri açılıp etrafa bakacaklar.
20. "Eyvah bize! Bu ceza
günüdür," derler.
21. İşte bu, yalanlamış olduğunuz hüküm
günüdür.
22. Toplayın o zulmedenleri; eşlerini de.
O tapınıp durmuş olduklarınıda toplayın:
23. Allah'tan başka tapınmış olduklarını.
Sürün onları cehennemin yoluna.
24. Durdurun onları, çünkü hepsi sorguya
çekilecekler.
25. Neniz var da birbirinize yardım
etmiyorsunuz?
26. Edemezler. Bu gün hepsi teslim bayrağını
çekmiş durumdadır.
27. Birbirine dönerek bir şeyler sorup
duruyorlar.
28. Dediler: "Siz bize sağ taraftan
geliyordunuz.”
29. Ötekiler dediler: "Hayır siz
zaten inanmıyordunuz.”
30. "Bizim size karşı bir sultamız
yoktu. İşin esası şu ki siz azmış bir topluluktunuz.”
31. "Yaratıp, Besleyip doyuran,
Yönlendiren Kudret’imizin sözü üzerimize hak oldu. Tadacağımızı elbette
tadacağız.”
32. "Sizi saptırıp azdırmıştık. Çünkü
bizde sapıp azmış kişilerdik.”
33. Onlar o gün azap içinde ortaklık
kurmuşlardır.
34. İşte biz suçluları böyle yaparız.
35. Onlar kendilerine "Allah'tan
başka ilah yoktur" dendiğinde kibirleniyorlardı.
36. Ve şöyle diyorlardı: "Mecnun bir
şair yüzünden ilahlarımızı mı terk edeceğiz?”
37. Hayır! O gerçeği getirdi ve
peygamberleri de doğruladı.
38. Kuşkusuz siz acı azabı tadacaksınız.
39. Çekeceğiniz ceza yapmakta olduğunuzdan
başka bir şeyin cezası değildir.
40. Ancak Allah'ın halis kulları istisna
edilecek.
41. Onlar için belirlenmiş bir rızık
vardır.
42. Çeşit çeşir meyvalar vardır.
43. Nimetlerle dolu cennettedirler.
44. Karşılıklı koltuklar üzerindedirler.
45. Kaynaktan doldurulmuş kadehler
dolandırılır çevrelerinde.
46. Bembeyaz içenlere lezzet sunan
kadehler.
47. O içkide ne sersemletme vardır ne de
onunla sarhoş olurlar.
48. Yanlarında bakışlarını koruyanlar
vardır.
49. Ki sanki korunmuş yumurta gibiler.
50. İşte o zaman birbirine dönerek soracaklar.
51. İçlerinden biri: "Benim bir
arkadaşım vardı" der.
52. "Derdi ki: “Sen gerçekten şunu
tasdik edenlerden misin?”
53. 'Biz ölüp toprak ve kemik haline
geldikten sonra, gerçekten cezalandırılacak mıyız?' “
54. "Siz de bir araştırır
mısınız?" dedi.
55. Araştırdı nihayet onu cehennemin ta
ortasında gördü.
56. "Yemin ederim sen az daha beni de
helak edecektin,”
57. "Yaratıp, Besleyip doyuran,
Yönlendiren Kudret’imin nimeti olmasaydı, şimdi ben de (cehenneme) getirilenlerden
olurdum," dedi.
58.59.60.61. "Birinci ölümümüz hariç,
bir daha biz ölmeyecek ve bir daha azap görmeyecek değil miyiz?" Şüphesiz bu büyük kurtuluştur. Çalışanlar, böylesi bir kurtuluş için
çalışsın.
62.63. Şimdi ziyafet olarak cennet ehli için
anılan bu nimetler mi daha hayırlı, yoksa zakkum ağacı mı? Biz onu zalimler
için bir fitne yaptık.
64. Zira o cehennemin dibinde bitip
yetişen bir ağaçtır.
65. Tomurcukları sanki şeytanın başları
gibidir.
66. Onlar ondan yiyecekler ve karınlarını
onunla dolduracaklardır.
67. Sonra onların, bunun üzerine, kaynar
su karıştırılmış bir içkileri vardır.
68. Sonra dönüşleri cehennemedir.
69. Çünkü onlar babalarını sapık kişiler
buldular,
70. Kendileri de onların izlerinde koşturuyorlar.
71. Andolsun, onlardan önce, evvelkilerin
çoğu da sapmıştı.
72. Biz onların içine de uyarıcılar
göndermiştik.
73. Bak o uyarılanların sonu nice oldu.
74. Allah'ın saf bir yürek temizliği olan
kulları müstesna.
75. Andolsun, Nuh bize yalvarıp yakardı.
Biz de duayı ne güzel kabul ederiz!
76. Kendisini ve ailesini büyük felaketten
kurtardık.
77. Biz yalnız Nuh'un soyunu kalıcı
kıldık.
78. Sonradan gelenler içinde ona iyi bir
nam bıraktık.
79. Bütün âlemlerden Nuh'a selam olsun.
80. İşte biz iyileri böyle
mükâfatlandırırız.
81. Zira o, bizim inanan kullarımızdan
idi.
82. Nihayet ötekileri suda boğduk.
83. Şüphesiz İbrahim de onun milletinden
idi.
84. Çünkü Yaratıp, Besleyip doyuran,
Yönlendiren Kudret’ine tertemiz bir kalp ile geldi.
85. Hani o babasına ve kavmine: "Siz
kime kulluk ediyorsunuz?" demişti.
86. "Allah'tan başka bir takım
uydurma ilahlar mı ediniyorsunuz?”
87. "O halde âlemlerin Yaratıp, Besleyip
doyuran, Yönlendiren Kudret’i hakkındaki görüşünüz nedir?”
88. Bu arada İbrahim yıldızlara bir göz
attı:
89. "Ben hastayım," dedi.
90. Bunun üzerine ondan gerisin geri
kaçtılar.
91. O da onların ilahlarının yanına
sokulup: "Bir şey yemez misiniz?"
dedi.
92. "Neniz var ki konuşmuyorsunuz?”
93. İyice yanlarına sokulup sağ eliyle bir
darbe indirdi.
94. Bir süre sonra, halkı koşarak
İbrahim’e geldi.
95. İbrahim: "Elinizle yaptığınız
şeylere mi tapıyorsunuz?”
96. "Oysaki sizi ve yapmakta
olduklarınızı Allah yarattı" dedi.
97. "Onun için bir bina yapın derhal
onu ateşe atın!" dediler.
98. Böylece ona bir tuzak kurmayı
istediler. Fakat biz onları alçaklardan kıldık.
99. İbrahim: "Kuşkunuz olmasın ki ben
Yaratıp, Besleyip doyuran, Yönlendiren Kudret’ime gideceğim. O bana kılavuzluk
edecek,”
100. "Yaratıp, Besleyip doyuran,
Yönlendiren Kudret’im! Bana salihlerden olacak bir evlat ver," dedi.
101. Bunun üzerine biz ona yumuşak huylu
bir oğul müjdeledik.
102. Babası ile yürüyüp gezecek çağa
erişince: "Yavrucuğum! Rüyada seni boğazladığımı görüyorum; bir düşün ne
dersin?" dedi. O da cevaben:" Babacığım emrolunduğun şeyi yap.
İnşallah beni sabredenlerden bulursun" dedi.
103. Her ikisi de teslim olup, onu alnı
üzerinde yatırınca:
104. "Ey İbrahim! Rüyayı
gerçekleştirdin,".
105.İşte biz iyileri böyle
mükâfatlandırırız.
106. Zira o, bizim inanan kullarımızdan
idi.
107. Biz, ona fidye olarak, büyük bir kaza
yapmaktan kurtardık.
108. Geriden gelecekler arasında ona(iyi
bir nam) bıraktık:
109. “İbrahim'e selam " dedik.
110. Biz iyileri böyle mükâfatlandırırız.
111. Oda bizim inanan kullarımızdan idi.
112. Hayrı ve barışı sevenlerden bir
peygamber olarak ona İshak'ı müjdeledik.
113. Ona da İshak'a da bereketler
lütfettik. Lakin her ikisinin neslinden iyi kimseler olacağı gibi, kendine
açıktan açığa kötülük edenler de olacak.
114. Andolsun biz Musa'ya da Harun'a da
nimetler verdik.
115. Onları ve kavimlerini o büyük
sıkıntıdan kurtardık.
116. Kendilerine yardım ettik de galip
gelen onlar oldu.
117. Her ikisine de apaçık anlaşılan
kitabı(Tevrat) verdik.
118. Her ikisini de doğru yola ilettik.
119.120. Sonra gelenler içinde, "Musa
ve Harun'a selam olsun" diye bir şey bıraktık.
121. Doğrusu biz, iyileri böylece
mükâfatlandırırız.
122. Şüphesiz ikisi de kitabın ortaya
koyduğu anlamlar, değerler ve kurallar bütününü içtenlikle benimseyen
kullarımızdandı.
123. İlyas da şüphe yok ki
peygamberlerdendi.
124.125.126. (İlyas) milletine:
"Sakınmaz mısınız? Yaratanların en iyisi olan, sizin de Yaratıp, Besleyip
doyuran, Yönlendiren Kudret’iniz, sizden önce gelen atalarınızın da Yaratıp,
Besleyip doyuran, Yönlendiren Kudret’i olan Allah'ı bırakıp da Ba'l'e mi
taparsınız?" demişti.
127.128. Bunun üzerine İlyas'ı
yalanladılar. Onun için Allah'ın saf bir yürek temizliği verdiği kulları
müstesna; onların hepsi mutlaka huzura getirileceklerdir.
129.130. Sonra gelenler içinde, kendisine
bir ün bıraktık, "İlyas'a selam" dedik.
131. Şüphesiz biz, iyileri işte böyle
mükâfatlandırırız.
132. Çünkü o, bizim inanan
kullarımızdandı.
133. Lut da elbette peygamberlerdendi.
134.135.136. Geridekiler arasında kalan
yaşlı bir kadın dışında, Lut'u ve ailesinin hepsini kurtardık. Sonra
diğerlerini yok ettik.
137.138. Elbette siz sabah ve akşam onlara
uğruyorsunuz. Hala akıllanmayacak mısınız?
139. Doğrusu Yunus'ta gönderilen
peygamberlerdendi.
140. Hani o, dolu bir gemiye binip
kaçmıştı.
141. Gemide olanlarla karşılıklı kura
çektiler de kaybedenlerden oldu.
142. Yunus kendini kınayıp dururken onu
bir balık yuttu.
143.144. Eğer Allah'ı yüceltenlerden
olmasaydı, tekrar dirilecekleri güne kadar onun karnında kalırdı.
145. Onu hasta bir halde ağaçsız, çıplak
bir yere attık.
146. Ve üzerine bir asma kabak ağacı
bitirdik.
147. Ve onu yüz bin insana, ya da daha
fazla olanlara elçi olarak gönderdik.
148. Sonunda ona iman ettiler, bunun
üzerine biz de onları belli bir süreye kadar yaşattık.
149. Otorite, güç, paraya tapan kimselere
sor: "Kızlar Yaratıp, Besleyip doyuran, Yönlendiren Kudret’lerinin de
erkekler onların mı?”
150. Yoksa biz melekleri onların gözü
önünde kız olarak mı yarattık?
151.152. Dikkat edin kesinlikle yalan
uydurup söylüyorlar: “Allah doğurdu" diyorlar. Onlar şüphesiz
yalancıdırlar.
153. Allah, kızları oğullara tercih mi
etmiş!
154.155.156. Ne oluyor size? Nasıl
hükmediyorsunuz? Hiç düşünmüyor musunuz? Yoksa sizin açık bir deliliniz mi var?
157. Doğru sözlülerden iseniz, kitabınızı
getirin.
158. Allah ile cinler arasında da bir soy
birliği uydurdular. Andolsun, cinler de
kendilerinin hesap yerine götürüleceklerini bilirler.
159. Haşa, Allah, onların
nitelendirmelerinden yücedir.
160. Ancak Allah'ın halis kulları bunun
dışındadır.
161.162.163. Sizler ve taptığınız şeyler!
Hiçbiriniz, cehenneme girecek kimseden başkasını Allah'a karşı azdırıp
saptıramazsınız.
164.165.166. Melekler şöyle derler:
"Bizim her birimiz için, bilinen bir makam vardır. Şüphesiz biz orada sıra
sıra dururuz ve şüphesiz Allah'ı yüceltiriz.
167.168.169. Otorite, güç, paraya tapan
kimseler:" Eğer öncekilere verilenlerden bizde de bir kitap olsaydı,
mutlaka Allah'ın saf bir yürek temizliği
verilen kullarından olurduk!" diyorlardı.
170. İşte şimdi onu inkâr ettiler. Ama
ileride bileceklerdir!
171. Andolsun ki peygamber kullarıma söz
vermişizdir:
172.
Onlar mutlaka zafere ulaşacaklardır.
173. Bizim ordumuz şüphesiz üstün
gelecektir.
174. Onun için sen bir süreye kadar onlara
aldırma.
175. Onların halini gör, onlar da
görecekler.
176. Azabımızı acele mi istiyorlar?
177. Azap yurtlarına indiğinde,
uyarılanların sabahı ne kötü olur.
178. Sen bir zamana kadar onlara aldırma.
179. Onların halini gör, onlar da
göreceklerdir.
180. Senin izzet sahibi Yaratıp, Besleyip
doyuran, Yönlendiren Kudret’in, onların isnat etmekte oldukları vasıflardan
yücedir.
181. Gönderilen bütün peygamberlere selam
olsun.
182. Âlemlerin Yaratıp, Besleyip doyuran,
Yönlendiren Kudret’i olan Allah'a da hamdolsun.
038
SAD/Sad
harfi-SAD
Sevgi
ve merhameti sonsuz olan Allah’ın adıyla
1. Sad. Zikir, öğüt ve uyarı dolu
Kur'an'a andolsun ki,
2. İş hiç de onların sandığı gibi değil.
O Kitabın, ortaya koyduğu anlamlar, değerler ve kuralların karşısında yer
alanlar bir gurur ve ayrılık içindedirler.
3. Onlardan önce nice nesilleri helak
ettik. O zaman feryat ettiler. Hâlbuki artık kurtulma zamanı değildi.
4. Aralarından kendilerine bir uyarıcının
gelmesine şaştılar ve kitabın, ortaya koyduğu anlamlar, değerler ve kuralların
karşısında yer alanlar: " Bu pek yalancı bir sihirbazdır!
5.Tanrıları tek tanrı mı yaptı? Doğrusu
bu tuhaf bir şeydir," dediler.
6. Onlardan ileri gelenler:
"Yürüyün, tanrılarınıza bağlılıkta direnin, sizden istenen şüphesiz budur.
7. Son dinde de bunu işitmedik. Bu ancak
bir uydurmadır.
8. Kur'an aramızdan ona mı
indirildi?" diyerek kalkıp
yürüdüler. Aslında bunlar bu ilahi vahyin benden olmasına inanmıyorlar.
Hayır! Azabımı henüz tatmadılar.
9. Yoksa çok güçlü ve cömert Yaratıp,
Besleyip doyuran, Yönlendiren Kudretinin sevgi ve merhamet hazineleri onların
yanında mıdır?
10. Yahut göklerin, yerin ve ikisi
arasında bulunanların mülkiyeti onların elinde midir? Öyleyse bütün yollara
başvurarak gökleri ve yeri ele geçirsinler bakalım!
11. Onlar çeşitli guruplardan oluşmuş bir
ordudur; işte şurada bozguna uğratılacaklardır.
12.13. Onlardan önce Nuh kavmi, Ad kavmi,
kazıklar sahibi Firavun, Semud, Lut kavmi ve Eyke halkı da peygamberleri
yalanladılar. İşte bunlar da birleşen topluluklardı.
14. Onların her biri gönderilen
peygamberleri yalanladılar da bu yüzden azabım hak oldu.
15. Bunlar da ancak, bir an gecikmesi
olmayan korkunç bir ses beklemektedirler.
16 ."Yaratıp, Besleyip doyuran,
Yönlendiren Kudret’imiz! Bizim payımızı hesap gününden önce ver," dediler.
17. Onların söylediklerine sabret. Kulumuz
Davud'u, o kuvvet sahibi zatı hatırla. O hep Allah'a yönelirdi.
18. Dağlar onun emri altındaydı, sabah
akşam birlikte Allah'ı yüceltirlerdi,
19. Toplu halde kuşları da onun emri altına
vermiştik. Hepsi onun Allah’ı anıp yüceltme nağmelerine katılırlardı.
20. Onun hükümranlığını kuvvetlendirmiş,
ona bilgelik ve güzel konuşma vermiştik.
21. Sana davacıların haberi ulaştı mı?
Mabedin duvarını geçip Davud'un yanına girmişlerdi.
22. Davud onlardan korkmuştu. "Korkma
biz birbirine hasım iki davacıyız, aramızda adaletle hükmet, haksızlık etme;
bize doğru yolu göster," dediler.
23. "Bu kardeşimdir. Onun doksan
dokuz koyunu var. Benimse bir tek koyunum var. Böyle iken 'Onu bana ver' dedi
ve tartışmada beni yendi,”
24. Davud: "Andolsun ki senin
koyununu kendi koyunlarına katmak istemekle sana haksızlıkta bulunmuştur.
Doğrusu ortakçıların çoğu, birbirlerinin haklarına tecavüz ederler. Yalnız iman
edip de iyi işler yapanlar müstesna. Bunlar da ne kadar az, " dedi. Davud
kendisini denediğimizi sandı ve Yaratıp, Besleyip doyuran, Yönlendiren
Kudret’inden affedilmesini dileyerek eğilip secdeye kapandı, tövbe edip Allah'a
yöneldi.
25. Sonra bu tutumundan dolayı onu
bağışladık. Kuşkusuz yanımızda onun yüksek bir makamı ve güzel bir geleceği
vardır.
26. Ey Davud! Biz seni yeryüzünde halife
yaptık. O halde insanlar arasında adaletle hükmet. Geçici hevese uyma, sonra bu
seni Allah yolundan saptırır. Doğrusu Allah'ın yolundan sapanlara, hesap gününü
unutmalarına karşılık çetin bir azap vardır.
27. Göğü, yeri ve ikisi arasındakileri biz
boş yere yaratmadık. Bu inkâr edenlerin zannıdır. Vay o inkâr edenlerin
ateşteki haline!
28. Yoksa biz, iman edip de iyi işler
yapanları yeryüzünde bozgunculuk yapanlar gibi mi tutacağız? Veya sakınma
sahiplerini yoldan çıkanlar gibi mi sayacağız?
29. Sana bu mübarek Kitabı, ayetlerini
düşünsünler ve aklı olanlar öğüt alsınlar diye indirdik.
30. Biz Davud'a Süleyman'ı verdik.
Süleyman ne güzel bir kuldu! Doğrusu o daima Allah'a yönelirdi.
31. Akşama doğru kendisine, üçayağının
üzerinde durup bir ayağını tırnağının üzerine diken çalımlı ve safkan koşu
atları sunulmuştu.
32. Süleyman: "Gerçekten ben mal
sevgisini, Yaratıp, Besleyip doyuran, Yönlendiren Kudret’imi anmak için
istedim," dedi. Nihayet güneş battı.
33. "Onları tekrar bana
getirin," dedi. Bacaklarını ve boyunlarını sıvazlamaya başladı.
34. Andolsun biz Süleyman’ı imtihan ettik.
Tahtının üzerine bir ceset bırakıverdik, sonra o yine eski haline döndü.
35. Süleyman: " Beni bağışla; bana,
benden sonra kimsenin ulaşamayacağı bir hükümranlık ver: Şüphesiz sen, daima
bağışta bulunansın," dedi.
36. Bunun üzerine biz de, istediği yere
onunla kolayca giden rüzgârı,
37. Bina kuran ve dalgıçlık yapan
şeytanları,
38. Demir halkalarla bağlı diğer
yaratıkları onun emrine verdik.
39. "İşte bu bizim bağışımızdır,
ister ver, ister tut; hesapsızdır," dedik.
40. Doğrusu onun, bizim katımızda büyük
bir değeri ve güzel bir yeri vardır.
41. Kulumuz Eyyub'u da an. O Yaratıp,
Besleyip doyuran, Yönlendiren Kudret’ine: "Doğrusu şeytan bana bir
yorgunluk ve eziyet verdi," diye seslenmişti.
42. "Ayağını yere vur! İşte yıkanacak
ve içilecek soğuk bir su.”
43. Bizden bir rahmet ve olgun akıl
sahipleri için de bir ibret olmak üzere ona hem ailesini hemde onlarla beraber
bir mislini bağışladık.
44. "Eline bir demet sap al da onunla
vur yeminini böyle yerine getir. " Gerçekten biz Eyyub'u sabırlı
bulmuştuk. O, ne iyi kuldu! Daima Allah'a yönelirdi.
45. Kuvvetli ve basiretli kullarımız
İbrahim, İshak ve Yakup’u da an.
46. Biz onları özellikle ahiret yurdunu
düşünen, saf bir yürek temizliği olan kimseler kıldık.
47. Doğrusu onlar bizim katımızda seçkin
iyi kimselerdendir.
48. İsmail'i, Elyasa'yı, Zülkifl'i de an.
Hepsi de iyilerdendir.
49. İşte bu bir hatırlatmadır. Doğrusu
Allah'a karşı gelmekten sakınananlara güzel bir gelecek vardır.
50. Kapıları yalnızca kendilerine açılmış
Adn cennetleri vardır.
51. Onlar koltuklara yaslanıp kurularak
orada birçok meyveler ve içecekler isterler.
52. Yanlarında, eşlerinden başkasına
bakmayan, kendilerine yaşıt güzeller vardır.
53. İşte, hesap günü için size vadolunan
şeyler bunlardır.
54. Şüphesiz bu bizim verdiğimiz rızıktır.
Ona bitmek ve tükenmek yoktur.
55. Bu böyle; ama azgınlara kötü bir
gelecek vardır.
56. Onlar cehenneme girecekler. Orası ne
kötü bir kalma yeridir.
57. İşte bu; kaynar su ve irindir. Onu
tatsınlar.
58. Buna benzer bir başkası daha: Çifter
çifter vardır.
59. (inkârcıların liderlerine): "İşte
bu sizinle beraber cehenneme girecek topluluktur" (denildiğinde,
liderler:) "Onlar rahat yüzü görmesin, Onlar mutlaka ateşe
girecektir."
60. "Hayır asıl siz rahat yüzü
görmeyin! Onu bize siz sundunuz. Ne kötü bir yerdir!" derler.
61. Yine onlar: "Yaratıp, Besleyip
doyuran, Yönlendiren Kudret’imiz! Bunu bizim önümüze kim getirdiyse onun ateşte
ki azabını iki kat artır." Derler.
62. (inkârcılar)derler ki:
"Kendilerini dünyada iken kötülerden saydığımız kimseleri burada niye
göremiyoruz?
63. "Alaya aldığımız onlar değil
miydi? Yoksa onları gözden mi kaçırdık.”
64.
İşte bu cehennem ehlinin tartışması, şüphesiz bir gerçektir.
65. De ki: Ben sadece bir uyarıcıyım.
Karşı konulmaz yegâne güç olan Allah'tan başka bir tanrı yoktur.”
66. "Göklerin, yerin ve bunlar arasındakilerin Yaratıp, Besleyip doyuran, Yönlendiren Kudret’i Çok güçlü ve Çok affedicidir.”
67-
Bu Kur'an muazzam mesajlar veriyor.
68-
Ona nasıl aldırış etmezsiniz?
69-
Gerçi melekler yüce mecliste tartışırlarken ben orada yoktum,
70- Fakat ben apaçık bir uyanışa çağıran olduğum için o bilgi bana vahyolunuyor... "
71. Yaratıp, Besleyip doyuran, Yönlendiren
Kudret’in meleklere demişti ki: "Ben muhakkak çamurdan bir insan
yaratacağım.”
72. "Onu tamamlayıp, içine de
ruhumdan üflediğim zaman, derhal ona secdeye kapanın!”
74. Yalnız İblis secde etmedi.
75. Allah: "Ey İblis iki elimle
yarattığıma secde etmekten seni meneden nedir? Böbürlendin mi, yoksa yücelerden
misin?" dedi.
76. İblis: "Ben ondan hayırlıyım!
Beni ateşten yarattın, onu çamurdan yarattın," dedi.
77.
Allah "Çık oradan sen artık kovulmuş birisin,
78. Ceza gününe kadar lanetim senin
üzerinedir," buyurdu.
79. İblis "Ey Yaratıp, Besleyip
doyuran, Yönlendiren Kudret’im! O halde tekrar diriltilecekleri güne kadar bana
mühlet ver," dedi.
80. Allah:" Haydi, sen mühlet
verilenlerdensin, " buyurdu.
81. Bilinen güne kadar.
82. İblis: "Senin mutlak kudretine
andolsun ki, hepsini mutlaka azdıracağım,"
83. "Onlardan saf bir yürek
temizliğine erdirilmiş kulların bir yana", dedi.
84. Buyurdu: "İşte bu doğru. Ben hep
doğruyu söylerim."
85. Mutlaka sen ve sana uyanların hepsiyle
cehennemi dolduracağım!"
86. De ki: "Buna karşılık ben sizden
bir ücret istemiyorum ve ben olduğundan başka görünenlerden de değilim.”
87. Bu Kur'an ancak âlemler için bir
öğüttür.
88. Onun verdiği haberin doğruluğunu bir
zaman sonra çok iyi öğreneceksiniz.
039
KLİKLER/Zümreler-ZÜMER
Sevgi
ve merhameti sonsuz olan Allah’ın adıyla.
1. Kitabın indirilmesi, Çok güçlü ve Çok
bilge olan Allah'tandır.
2. Bu Kitab'ı sana hak ile indirdik; sen
dini yalnız Allah'a özgüleyerek O'na ibadet et.
3. İyi bil ki, halis din yalnız Allah'a
mahsustur. O'ndan başka veliler edinerek: “Biz onlara, sadece bizi Allah'a
yaklaştırmaları için tapıyoruz" diyenlere gelince: Kuşkusuz Allah, onlar
arasında ayrılığa düştükleri konuda hükmünü verecektir. Allah, yalancı, nankör
insanı doğru yola iletmez.
4. Eğer Allah çocuk edinmek isteseydi,
yarattıklarından dilediğini seçerdi. O' kullarının çalışma ve yönelişlerinde
kendisine her hangi bir varlığı eş ve aracı tutmamalarını isteyen ve gerçeği
örtüp buyruklarına karşı çıkan inkarcıları kahrı altında ezen Allah'tır.
5. Gökleri ve yeri hak ile yarattı.
Geceyi gündüzün üzerine dolar, gündüzü de gecenin üzerine dolar. Güneşi ve ayı
buyruğu altına almıştır. Her biri belli bir süreye kadar akıp gitmektedir. İyi
bil ki O' çok güçlüdür, herşeyi sonsuz affedendir.
6. Sizi bir tek canlıdan yarattı; sonra o
canlıdan onun eşini vücuda getirdi ve sizin için davarlardan sekiz çift
indirdi: (deve, öküz, koyun, keçi). Sizi annelerinizin karınlarında üç karanlık
içinde yaratmadan yaratmaya geçirerek yaratmaktadır: İşte Yaratıp, Besleyip
doyuran, Yönlendiren Kudret'iniz Allah budur. O'ndan başka tanrı yoktur. Nasıl
çevriliyorsunuz?
7. Eğer kitabın ortaya koyduğu anlamlar,
değerler ve kurallarını gizlemek isterseniz, kuşkusuz Allah size muhtaç
değildir. Bununla beraber O kullarının kitabın ortaya koyduğu anlamlar,
değerler ve kurallarını gizlemesine razı olmaz. Eğer şükrederseniz, sizin için
razı olur. Hiçbir günahkâr, diğerinin günahını çekmez. Sonra dönüşünüz Yaratıp,
Besleyip doyuran, Yönlendiren Kudret'inizedir. O size yaptıklarınızı haber
verir. Çünkü O, göğüslerin içini bilir.
8. İnsanın başına bir sıkıntı gelince,
Yaratıp, Besleyip doyuran, Yönlendiren Kudret'ine yönelerek O'na yalvarır.
Sonra Allah kendisinden ona bir nimet verince, önceden yalvarmış olduğunu
unutur. Allah'ın yolundan saptırmak için O'na eşler koşar. De ki: "Kitabın,
ortaya koyduğu anlamlar, değerler ve kuralların karşısında yer alarak biraz
eğlene dur; çünkü sen muhakkak cehennem ehlindensin!
9. Yoksa geceleyin secde ederek ve ayağa
kalkmış durarak ibadet eden, ahiretten çekinen ve Yaratıp, Besleyip doyuran,
Yönlendiren Kudret'inin rahmetini dileyen biri gibi midir? De ki:" Hiç
bilenlerle bilmeyenler eşit olur mu?" Doğrusu ancak akıl sahipleri bunları
hakkıyla düşünür.
10. Söyle: "Ey inanan kullarım!
Yaratıp, Besleyip doyuran, Yönlendiren Kudret’inize karşı gelmekten sakının. Bu
dünyada iyilik yapanlara iyilik vardır. Allah'ın yeryüzü geniştir. Yalnız
sabredenlere, mükâfatları hesapsız ödenecektir.”
11.12. Söyle onlara: "Ben dini saf
bir yürek temizliğinde yaşayarak, sadece Allah için çalışmakla ve müslümanların
ilki olmakla emrolundum.”
13. De ki: "Eğer Yaratıp, Besleyip
doyuran, Yönlendiren Kudret'ime isyan edersem büyük bir günün azabından
korkarım.”
14. De ki: "Ben dinimde saf bir yürek
temizliği ile ancak Allah'a çalışırım.”
15. "Siz de O'ndan başka dilediğiniz
için çalışın". De ki: "Gerçekten hüsrana uğrayanlar, ayağa kalkış
günü hem kendilerini, hem de ailelerini ziyana sokanlardır. Bilesiniz ki bu
apaçık hüsrandır.”
16. Onların üstlerinde ve altlarında da
ateşten tabakalar vardır. İşte Allah kullarını bununla korkutuyor. Ey kullarım
yalnızca benden korkun.
17.18. Tağut'an uzaklaşıp, ibadet etmekten
kaçınıp, Allah'a yönelenlere müjde vardır. Sözü dinleyip de sözün en güzeline
uyan kullarımı müjdele. İşte Allah'ın doğru yola ilettiği kimseler onlardır.
Gerçek akıl sahipleri de onlardır.
19. Hakkında azap hükmü gerçekleşmiş
kimseyi ve ateşte olanı sen mi kurtaracaksın?
20. Fakat sakınanlara Yaratıp, Besleyip
doyuran, Yönlendiren Kudret’lerinden üst üste yapılmış, altlarından ırmaklar
akan köşkler vardır. Bu, Allah'ın verdiği sözdür. Allah verdiği sözden caymaz.
21. Görmedin mi? Allah gökten bir su
indirdiğini, onu yerdeki kaynaklara yerleştirdiğini, sonra onunla çeşitli
renklerde ekinler çıkardığını, sonra onları kurutur da sapsarı olduklarını
görürsün. Sonra da onu kuru bir kırıntı yapar. Şüphesiz bunda akıl ve vicdan
sahipleri için bir öğüt vardır.
22. Allah kimin göğsünü islama açmışsa o,
Yaratıp, Besleyip doyuran, Yönlendiren Kudret’inden bir nur üzerinde değil midir?
Allah'ı anmak hususunda kalpleri katılaşmış olanlara yazıklar olsun! İşte
bunlar apaçık bir sapıklık içindedirler.
23. Allah sözün en güzelini, bir taraftan
ana temayı sürekli vurgulayarak, diğer taraftan onu benzetmelerle
destekleyerek bir Kitap olarak indirdi.
Yaratıp, Besleyip doyuran, Yönlendiren Kudret'inden korkanların, bu Kitab'ın
etkisinden derileri ürperir, derken hem derileri hem de gönülleri Allah'ın
zikrine ısınıp yumuşar. İşte bu Allah'ın hak edene doğru yolu göstermesidir.
Allah kimi de doğru yoldan saptırırsa artık ona yol gösteren olmaz.
24. Ayağa kalkış gününde yüzünü azabın
şiddetinden korumaya çalışan kimse:
" Zalimler kazandığınızı tadın" denilenlerle aynı mıdır?
25. Onlardan öncekiler yalanladılar da
farkına varmadıkları bir yerden onlara azap çattı.
26. Bu suretle Allah, dünya hayatında
onlara rezilliği tattırdı. Ahiret azabı daha büyüktür. Keşke bunu bilselerdi!
27. Andolsun ki biz, bu Kur'an'da
insanlara her türlü misali verdik ki düşünüp öğüt alsınlar.
28. Korunsunlar diye, pürüzsüz arapça bir
Kur'an indirdik.
29. Allah : Hakkında birbiri ile çekişip
duran birçok ortakların sahip olduğu bir adam ile yalnız bir kişiye bağlı olan
bir adamı misal olarak verir. Bu iki örnek eşit midir? Hamd Allah'a mahsustur.
Fakat onların çoğu bilmezler.
30. Muhakkak sen de öleceksin, onlar da
ölecekler.
31. Sonra şüphesiz, siz de ayağa kalkış
günü, Yaratıp, Besleyip doyuran, Yönlendiren Kudret'inizin huzurunda
birbirinizden şikayetçi olarak duruşmaya çıkarılacaksınız.
32. Allah'a karşı yalan uyduran, kendisine
gelen gerçeği yalan sayandan daha zalim kimdir? Kitabın, ortaya koyduğu
anlamlar, değerler ve kuralların karşısında yer alanların yeri cehennemde değil
mi?
33. Doğruyu getiren ve onu tasdik edenler
var ya, işte kötülükten sakınanlar onlardır.
34. Onlar için Yaratıp, Besleyip doyuran,
Yönlendiren Kudret’ilerinin yanında diledikleri her şey vardır. İşte bu iyilik
edenlerin mükâfatıdır.
35. Böylece Allah, onların geçmişte
yaptıkları en kötü hareketleri bile örtecek ve yaptıklarının en güzeline denk
olarak mükâfatlarını verecektir.
36. Allah kuluna kâfi değil midir? Seni
ondan başkalarıyla korkutuyorlar. Allah kimi saptırırsa artık onun yolunu
doğrultacak biri yoktur.
37. Allah kime de doğru yolu gösterirse,
artık onu saptıracak yoktur. Allah mutlak güç sahibi ve dediğini yaptıran değil
midir?
38. Andolsun ki onlara: "Gökleri ve
yeri kim yarattı?" diye sorsan, elbette, "Allah'tır" derler. De
ki: "Öyleyse bana söyler misiniz? Allah bana bir zarar vermek isterse,
Allah'ı bırakıp da taptıklarınız O'nun verdiği zararı giderebilir mi? Yahut
Allah, bana bir rahmet dilerse, onlar O'nun bu rahmetini önleyebilir mi?"
De ki:" Bana Allah yeter. Tevekkül edenler, ancak O'na güvenip dayanırlar.
39.40. De ki: "Ey kavmim! Elinizden
geleni yapın; doğrusu ben de yapacağım! Kendisini rezil edecek azap kime
gelecek, kime sürekli azap inecek, yakında bileceksiniz!
41. Şüphesiz bu Kitap'ı sana, insanlar
için hak olarak indirdik. Artık kim doğru yolu seçerse kendi lehinedir; kim de
saparsa ancak kendi aleyhine sapmış olur. Sen onların üzerinde vekil değilsin.
42. Allah, ölenin ölüm zamanı gelince,
ölmeyeninde uykusunda canlarını alır, ötekini muayyen bir vakte kadar bırakır.
Şüphe yok ki, bunda iyi düşünecek kavimler için ibretler vardır.
43. Yoksa onlar Allah'tan başkasını
şefaatçılar mı edindiler? De ki:"Onlar hiç bir şeye güç yetiremezler ve
akıl erdiremezlerse de mi?”
44. De ki: "Bütün şefaat Allah'ındır.
Göklerin ve yerin hükümranlığı O' nun dur. Sonra O'na döndürüleceksiniz.
45. Allah, tek olarak anıldığı zaman,
ahirete inanmayanların içini sıkıntı basar. Ama Allahtan başkası anıldığı zaman
hemen yüzleri güler.
46. De ki: "Ey gökleri ve yeri
yaratan, gizliyi de açık olanı da bilen Allah, kullarının arasında ayrılığa
düştükleri şeyin hükmünü ancak sen vereceksin.”
47. Eğer yeryüzünde ne varsa hepsi ve
onunla birlikte bir misli daha o zulmedenlerin olsaydı, ayağa kalkış gününde
azabın fenalığından kurtulmak için mutlaka tümünü feda ederlerdi. Çünkü hiç
hesaba katmadıkları şeyler, Allah tarafından karşılarına çıkarılmıştır.
48. Onların kazandıkları kötülükler açığa
çıkmış, alaya aldıkları şey, kendilerini
sarmıştır.
49. İnsana bir zarar dokunduğu zaman bize
yalvarır. Sonra, kendisine tarafımızdan bir nimet verdiğimiz zaman: "Bu
bana ancak bilgimden dolayı verilmiştir" der. Hayır, o bir
imtihandır, fakat çokları bilmezler.
50. Bunu onlardan öncekiler de söylemişti;
ama kazandıkları şeyler onlara fayda vermedi.
51. Bunun için yaptıkları kötülüklerin
günahı onları yakaladı. Bunlardan da zulmedenlerin işledikleri kötülükler,
başlarına gelecektir. Bu hususta Allah'ı aciz bırakamazlar.
52. Bilmiyorlar mı ki Allah rızkı layık olana
bol bol verir, müstehak olana da kısar. Şüphesiz bunda inanan bir kavim için
ibretler vardır.
53. De ki: "Ey kendi nefisleri adına
haddi aşan kullarım! Allah'ın rahmetinden ümit kesmeyin! Çünkü Allah bütün
günahları bağışlar. Şüphesiz ki O, Bağışlayan'dır, Sevgi ve Merhameti bol
olandır.
54. Size azap gelip çatmadan önce Yaratıp,
Besleyip doyuran, Yönlendiren Kudret'inize dönün. O'na teslim olun, sonra size
yardım edilmez.
55. Siz farkında olmadan, ansızın başınıza
azap gelmeden önce, Yaratıp, Besleyip doyuran, Yönlendiren Kudret'inizden size
indirilenin en güzeline ( Kur'an'a ) tabi olun.
56. Benlik şöyle diyecektir o zaman:
"Allah'a karşı aşırı gitmem yüzünden başıma gelenlere bak. Alay edip
duranlardan biriydim doğrusu!”
57. Yahut şöyle diyecektir: "Allah
bana kılavuzluk etseydi elbette ben de korunanlardan olurdum.”
58. Azabı gördüğünde de şöyle
konuşacaktır: "Bana bir kez daha imkân verilseydi de güzel düşünüp güzel
davrananlardan olsaydım.”
59. Hayır olamaz! Ayetlerim sana geldi de
sen onları hemen yalanladın büyüklük tasladın ve inkârcılardan oldun.
60. Ayağa kalkış gününde Allah hakkında
yalan söyleyenlerin yüzlerinin kapkara olduğunu görürsün. Kibirlenenlerin
kalacağı yer cehennemde değil midir?
61. Allah korunup sakınan kimseleri
başarıları sebebiyle kurtuluşa erdirir. Onlara hiç bir fenalık dokunmaz. Onlar
mahzun da olmazlar.
62. Allah her şeyin yaratıcısıdır. O' her
şeye vekildir.
63. Göklerin ve yerin anahtarları
O'nundur. Allah'ın ayetlerini inkâr edenler var ya, işte onlar hüsrana
uğrayanlardır.
64. De ki: "Ey cahiller! Bana
Allah'tan başkasına ibadet etmemi mi emrediyorsunuz?
65. Şüphesiz sana da, senden öncekilere de
şöyle vahyolunmuştur ki: "Andolsun Allah'a ortak koşarsan, işlerin mutlaka
boşa gider ve hüsranda kalanlardan olursun.”
66. Hayır yalnız Allah'a ibadet et ve
şükredenlerden ol!
67. Onlar Allah'ı hakkıyla tanıyıp
bilemediler. Ayağa kalkış günü bütün yeryüzü O'nun tasarrufundadır. Gökler
O'nun kudret eliyle dürülmüş olacaktır. O’, O’na ortak koşanların, ortak
koşmalarından yüce ve durudur.
68. Sur a üflenince, Allah'ın diledikleri
müstesna olmak üzere göklerde ve yerde ne varsa hepsi ölecektir. Sonra ona bir
daha üflenince, birde ne göresin, onlar ayağa kalkmış bakıyorlar.
69. Yeryüzü Yaratıp, Besleyip doyuran,
Yönlendiren Kudret'inin nuru ile aydınlanır, kitap konulur, peygamberler ve
şahitler getirilir ve aralarında hakkaniyetle hüküm verilir. Onlara asla
zulmedilmez.
70. Herkes ne yaptıysa, karşılığı tastamam
verilir. Allah onların yaptıklarını en iyi bilendir.
71. O gerçeğin üzerini örtenler zümreler
halinde cehenneme sürülür. Nihayet oraya geldikleri zaman kapıları açılır,
bekçileri onlara: "Size, içinizden Yaratıp, Besleyip doyuran, Yönlendiren
Kudret’inizin ayetlerini okuyan ve buna kavuşacağınızı ihtar eden peygamberler
gelmedi mi?" derler.: "Evet geldi," derler ama, azap sözü
kitabın, ortaya koyduğu anlamlar, değerler ve kuralların karşısında yer
alanların üzerine hak olmuştur.
72.
Onlara: "İçinde ebedi kalacağınız cehennemin kapılarından girin;
kibirlenenlerin yeri ne kötü!" denilir.
73. Yaratıp, Besleyip doyuran, Yönlendiren
Kudret’lerine karşı gelmekten sakınanlar ise, zümreler halinde cennete sevk
edilir, oraya varıp da kapıları açıldığında bekçileri onlara: "Selam size!
Tertemiz geldiniz. Artık ebedi kalmak üzere girin buraya derler.
74. Onlar: "Bize verdiği sözde sadık
olan ve bizi, dilediğimiz yerinde oturacağımız bu cennet yurduna varis kılan
Allah'a hamdolsun. İyi amelde bulunanların mükâfatı ne güzelmiş," derler.
75. Melekleri görürsün ki, Yaratıp,
Besleyip doyuran, Yönlendiren Kudret’lerine hamd ile yücelterek Arş'ın etrafını
kuşatmışlardır.
040
İNANAN/İnanan,
güvenen (Affeden, Bağışlayan)-MÜMİN
Sevgi
ve merhameti sonsuz olan Allah’ın adıyla.
1. Ha. Mim.
2.3. Bu Kitap Çok güçlü ve Her şeyi
Bilen, günahı bağışlayan, tövbeyi kabul eden, azabı çetin, lütuf sahibi olan
Allah tarafından indirilmiştir. O'ndan başka ilah yoktur, dönüş ancak O'nadır.
4. inkâr edenler müstesna, hiç kimse
Allah'ın ayetleri hakkında tartışmaz. Onların şehirlerde gezip dolaşması seni
aldatmasın.
5. Onlardan önce Nuh kavmi ve bunlardan
sonraki topluluklar da yalanladılar. Her ümmet kendilerine gelen elçileri
yakalamak için uğraştılar. Batılı hakkın yerine koymak için mücadele
etmişlerdi. Bunun üzerine ben onları kıskıvrak yakaladım. İşte cezalandırmamın
nasıl olduğunu gör!
6. inkâr edenlerin cehennem ehli
olduklarına dair Yaratıp, Besleyip doyuran, Yönlendiren Kudret’inin sözü
böylece gerçekleşti.
7. Arş'ı yüklenen ve bir de onun
çevresinde bulunanlar, Yaratıp, Besleyip doyuran, Yönlendiren Kudret’ini hamd
ile anıp yüceltirler. O'na iman ederler. Kitabın ortaya koyduğu anlamlar,
değerler ve kurallar bütününü içtenlikle benimseyenlerin de bağışlanmasını
isterler: "Ey Yaratıp, Besleyip doyuran, Yönlendiren Kudret’imiz! Senin
rahmet ve ilmin her şeyi kuşatmıştır. O halde tövbe eden ve senin yoluna
gidenleri bağışla, onları cehennem azabından koru.”
8. "Yaratıp, Besleyip doyuran,
Yönlendiren Kudret’imiz! Onları da, onların atalarından, zevcelerinden,
nesillerinden iyi olanları da kendilerine vaat ettiğin Adn cennetlerine koy,
şüphesiz Sen güçlüsün, bilgelik sendedir.”
9. "Bir de onları her türlü
kötülükten koru. O gün sen kimi kötülüklerden korursan muhakkak ki ona rahmet
etmişsindir. Bu en büyük kurtuluştur.”
10. İnkâr edenlere şöyle
seslenilir:"Allah'ın gazabı, sizin kendinize olan kötülüğünüzden elbette
daha büyüktür. Zira siz imana davet ediliyorsunuz, fakat inkâr ediyorsunuz.”
11. Onlar: "Yaratıp, Besleyip
doyuran, Yönlendiren Kudret’imiz, bizi iki defa öldürdün, iki defa dirilttin.
Biz de günahlarımızı itiraf ettik. Bir daha çıkmaya yol var mıdır?"
derler.
12. "İşte bunun sebebi şudur: Tek
Allah'a çağrıldığınızda inkâr ederdiniz. O'na ortak koşulunca tasdik ederdiniz.
Artık hüküm yücelerin yücesi Allah'ındır.”
13. Size ayetlerini gösteren, sizin için gökten
rızk indiren O'dur. Allah'a yönelenden başkası ibret almaz”
14. Haydi kitabın, ortaya koyduğu
anlamlar, değerler ve kuralların karşısında yer alanların hoşuna gitmese de
Allah'a, Allah için, dindar ve saf bir yürek temizliğiyle dua edin”
15. Dereceleri yükselten, Arş'ın sahibi
Allah, kavuşma günüyle korkutmak için kullarından dilediğine iradesiyle ilgili
vahyi indirir.
16. O gün onlar meydana çıkarlar. Onların
hiçbir şeyi Allah'a gizli kalmaz. Bu gün hükümranlık kimindir? Her şeyi kudreti
altında tutan tek Allah'ındır.
17. Bu gün herkese kazandığının karşılığı
verilir. Bu gün haksızlık yoktur. Şüphesiz Allah hesabı çarçabuk görendir.
18. Yaklaşan gün hususunda onları uyar!
Çünkü o anda dehşet içinde yutkunurken yürekleri ağızlarına gelmiştir.
Zalimlerin ne dostu ne de sözü dinlenir şefaatçisi vardır.
19. Allah, gözlerin hain bakışını ve
kalplerin gizlediğini bilir.
20. Allah adaletle hükmeder. O'nu bırakıp
taptıkları ise, hiç bir şeye hükmedemezler. Şüphesiz Allah, hakkıyla işiten ve
görendir.
21. Onlar yeryüzünde gezip dolaşmadılar mı
ki, kendilerinden öncekilerin akıbetinin nasıl olduğunu görsünler! Onlar kudret
ve yeryüzündeki eserleri yönünden bunlardan daha da üstündüler. Böyleyken Allah
onları günahları yüzünden yakaladı. Onları Allah'ın gazabından koruyan da
olmadı.
22. Bunun sebebi, peygamberleri
kendilerine apaçık ayetler getirdikleri halde inkâr etmeleri idi. Allah da
kendilerini tutup yakalayıverdi. Doğrusu O kuvvetlidir, azabı da pek çetindir.
23.24. And olsun ki biz Musa'yı
ayetlerimiz ve apaçık bir kanıtla, Firavun, Haman ve Karun'a gönderdik. Onlar:
"Bu, çok yalancı bir sihirbazdır!" dediler.
25. İşte o, tarafımızdan kendilerine hakkı
getirince: "Onunla beraber iman edenlerin oğullarını öldürün, kadınları
sağ bırakın, "dediler. Ama kitabın, ortaya koyduğu anlamlar, değerler ve
kuralların karşısında yer alanların tuzağı elbette boşa çıkar.
26. Firavun: "Bırakın beni, Musa'yı
öldüreyim; Yaratıp, Besleyip doyuran, Yönlendiren Kudret’ine yalvarsın! Çünkü
ben onun dininizi değiştireceğinden yahut yeryüzünde fesat çıkaracağından
korkuyorum.
27. Musa'da: "Ben hesap gününe
inanmayan her kibirliden, benim de Yaratıp, Besleyip doyuran, Yönlendiren
Kudret'im sizin de Yaratıp, Besleyip doyuran, Yönlendiren Kudret'inize
sığındım," dedi.
28. Firavun ailesinden olup, imanını
gizleyen bir adam da şöyle dedi:
"Siz bir adamı 'Yaratıp, Besleyip doyuran, Yönlendiren Kudret’im
Allah'tır' diyor diye öldürecek misiniz? Hâlbuki o, size Yaratıp, Besleyip
doyuran, Yönlendiren Kudret’inizden apaçık ayetler getirmiştir. Eğer o yalancı
ise yalanı kendisinedir. Eğer doğru söylüyorsa sizi tehdit ettiğinin, bir kısmı
olsun gelip size çatar. Şüphesiz Allah, haddi aşan, yalancı kimseyi doğru yola
eriştirmez.”
29. "Ey kavmim! Bu gün yeryüzüne Hâkim kimseler olarak
hükümranlık sizindir. Ama Allah'ın azabı bize gelip çatarsa, kim bize yardım
eder? " Firavun: "Ben size kendi görüşümü söylüyorum ve yine size
ancak doğru yolu gösteriyorum," dedi.
30.31. İman etmiş olan dedi ki: "Ey
kavmim! Ben sizin için Nuh kavminin Ad, Semud ve onlardan sonra gelenlerin
durumu gibi, toplulukların başlarına gelen bir akıbetten korkuyorum. Allah
kullarına bir zulüm dileyecek değildir.”
32.33. "Ey kavmim! Gerçekten sizin
için o bağrışıp çağrışma gününden, arkanıza dönüp kaçacağınız günden
korkuyorum. Sizi Allah'tan kurtaracak kimse yoktur. Allah kimi saptırırsa,
artık onu doğru yola iletecek de yoktur.”
34. And olsun ki, daha önce Yusuf'ta size açık
deliller getirmişti ve onun size getirdiği şeyler hakkında şüphe edip
durmuştunuz. Nihayet o vefat edince: "Allah ondan sonra peygamber
göndermez" dediniz. İşte Allah o aşırı giden şüphecileri böyle saptırır.
35. Kendilerine gelmiş hiçbir delil olmadığı
halde Allah'ın ayetleri hakkında mücadele edenler gerek Allah yanında, gerekse
iman edenler yanında büyük bir nefretle karşılanır. Allah, büyüklük taslayan
her zorbanın kalbini işte böyle mühürler.
36.37. Firavun dedi ki: "Ey Haman,
bana yüksek bir kule yap; belki yollara, göklerin yollarına erişirim de
Musa'nın tanrısını görürüm! Doğrusu ben onu yalancı sanıyorum," dedi.
Böylece Firavuna yaptığı iş süslü gösterildi ve yoldan saptırıldı. Firavun'un
tuzağı tamamen boşa çıktı.
38. O iman eden kimse: "Ey kavmim!
Siz bana uyun, sizi doğru yola götüreceğim." Dedi.
39. "Ey kavmim! Şüphesiz bu dünya
hayatı, geçici bir eğlencedir. Ama ahiret gerçekten kalınacak bir yurttur.”
40. "Kim bir kötülük işlerse, onun
kadar ceza görür. Kim de kadın veya erkek kitabın ortaya koyduğu anlamlar,
değerler ve kurallar bütününü içtenlikle benimsemiş olarak faydalı bir iş
yaparsa, işte onlar cennete girecekler, orada onlara hesapsız rızk
verilecektir.”
41. "Ey kavmim! Nedir bu hal? Ben
sizi kurtuluşa çağırıyorum, siz beni ateşe çağırıyorsunuz.”
42. "Siz beni Allah'ı inkâr etmeye ve
hiç tanımadığım nesneleri O'na ortak koşmaya çağırıyorsunuz. Ben ise sizi, Çok
güçlü ve çok bağışlayan Allah'a davet ediyorum.
43. "Gerçek şu ki, sizin beni davet ettiğiniz
şeyin dünyada da ahirette de davete değer bir tarafı yoktur. Dönüşümüz
Allah'adır aşırı gidenlerde ateş ehlinin kendileridir.”
44. "Size söylediklerimi yakında
hatırlayacaksınız. Ben işimi Allah'a havale ediyorum. Şüphesiz Allah, kullarını
çok iyi görendir.”
45. Nihayet Allah onların kurdukları
tuzakların kötülüklerinden bu zatı korudu.
Firavun kavmini ise kötü azap kuşatıverdi.
46. Onlar sabah akşam o ateşe sokulurlar.
Ayağa kalkışin kopacağı gün de: "Firavun ailesini azabın en çetinine
sokun," denilir.
47. Ateşin içinde birbirleriyle
çekişirlerken zayıf olanlar, o büyüklük taslayanlara: " Biz size uymuştuk.
Şimdi ateşin birazını bizden savabilir misiniz? "derler.
48. O büyüklük taslayanlar ise:
"Doğrusu hepimiz bunun içindeyiz. Şüphe yok ki Allah kulları arasında
vereceği hükmü verdi," derler.
49. Ateşte bulunanlar cehennem
bekçilerine: "Yaratıp, Besleyip doyuran, Yönlendiren Kudret’inize dua
edin, bizden, bir gün olsun azabı hafifletsin!" diyecekler.
50. Onlar: "Size peygamberleriniz
açık açık deliller getirmediler mi?"
derler. Onlar da: "Getirdiler," cevabını verirler.: "O
halde kendiniz yalvarın, "derler. Hâlbuki kitabın, ortaya koyduğu anlamlar,
değerler ve kuralların karşısında yer alanları n yalvarması boşunadır.
51. Şüphesiz peygamberlerimize ve iman
edenlere, hem dünya hayatında, hem şahitlerin şahitlik edeceği günde yardım
ederiz.
52. O gün zalimlere özür dilemeleri hiçbir
fayda sağlamaz. Artık lanet de onlarındır, kötü yurt da onlarındır!
53.54. And olsun ki biz Musa'ya hidayeti
verdik ve İsrail oğullarına, akıl sahipleri için bir öğüt ve doğruluk rehberi
olan kitabı miras bıraktık.
55. Şimdi sen sabret. Çünkü Allah'ın vadi
gerçektir. Günahının bağışlanmasını iste. Akşam-sabah Yaratıp, Besleyip
doyuran, Yönlendiren Kudret’ini hamd ile anıp yücelt.
56. Kendilerine gelmiş kesin bir delil
olmaksızın, Allah'ın ayetleri hakkında münakaşa edenler var ya, hiç şüphe yok
ki, onların kalplerinde, asla yetişemeyecekleri bir büyüklük hevesinden başka
bir şey yoktur. Sen Allah'a sığın. Kuşkusuz O, işiten ve görendir,
57. Elbette göklerin ve yerin yaratılması,
insanların yaratılmasından daha büyük bir şeydir. Fakat insanların çoğu
bilmezler.
58. Körle gören, inanıp iyi amellerde
bulunanlarla kötülük yapan bir olmaz. Ne kadar az düşünüyorsunuz.
59. Ayağa kalkış günü mutlaka gelecektir,
bunda hiç şüphe yoktur. Fakat insanların çoğu buna inanmazlar.
60. Yaratıp, Besleyip doyuran, Yönlendiren
Kudret’iniz şöyle buyurdu: "Bana dua edin kabul edeyim. Çünkü bana
çalışmayı/ibadeti bırakıp büyüklük taslayanlar aşağılanarak cehenneme
gireceklerdir.
61. İçinde dinlenesiniz diye geceyi,
görmeniz için de gündüzü yaratan Allah'tır. Şüphesiz Allah insanlara karşı
lütufkârdır. Fakat insanların çoğu şükretmezler.
62. İşte O her şeyin yaratıcısı olan
Yaratıp, Besleyip doyuran, Yönlendiren Kudret’iniz Allah'tır. O'ndan başka
tanrı yoktur. O halde nasıl olup da döndürülüyorsunuz!
63. Allah'ın ayetlerini inkâr edenler işte
böyle döndürülürler.
64. Yeri sizin için yerleşim alanı, göğü
de bir bina kılan, size şekil verip de şeklinizi güzel yapan ve sizi temiz
besinlerle rızıklandıran Allah'tır. İşte Allah sizin Yaratıp, Besleyip doyuran,
Yönlendiren Kudret’inizdir. Âlemlerin Yaratıp, Besleyip doyuran, Yönlendiren
Kudret’i Allah yücelerden yücedir.
65. O daima diridir; O'ndan başka hiçbir
tanrı yoktur. O halde dinde saf bir yürek temizliği ile ve samimi kişiler
olarak O'na dua edin. Her türlü övgü âlemlerin Yaratıp, Besleyip doyuran,
Yönlendiren Kudret’i Allah'a mahsustur.
66. De ki: "Bana Yaratıp, Besleyip
doyuran, Yönlendiren Kudret’imden apaçık deliller gelince, Allah'ı bırakıp
sizin o taptıklarınıza kulluk etmem bana yasaklandı ve bana âlemlerin Yaratıp,
Besleyip doyuran, Yönlendiren Kudret’ine teslim olmam emredildi.
67. Sizi topraktan, sonra meniden, sonra
alakadan yaratan sonra bebek olarak çıkaran, sonra sizin güçlü kuvvetli bir
çağa erişmeniz, sonra da ihtiyarlamanız-ki içinizden daha önce vefat
edenleriniz de vardır- ve belli bir vakte ulaşmanız için sizi yaşatan odur.
Umulur ki düşünürsünüz.
68. O hem dirilten hem de öldürendir. O,
her hangi bir şeyin olmasını istediği zaman yanız "ol" der, o da
oluverir.
69. Allah'ın ayetleri hakkında
tartışanlara bakmadın mı? Nasıl döndürülüyorlar?
70. Onlar, Kitap'ı ve peygamberlerimize
gönderdiklerimizi yalanlayanlardır. Onlar yakında anlayacaklar!
71.72. Boyunlarında demir halkalar ve
zincirler olduğu halde, sıcak suya sürüklenecekler, sonra da ateşte
yakılacaklardır.
73.74. Sonra onlara: Allah'ı bırakıp da
koştuğunuz ortaklar nerededir?"
denilecek. Onlar da: "Bizden uzaklaştılar, zaten biz önceleri hiç
bir şeye tapmıyorduk, " diyecekler. İşte Allah kitabın, ortaya koyduğu
anlamlar, değerler ve kuralların karşısında yer alanları böyle şaşırtır
75. Bu, sizin yeryüzünde haksız olarak
şımarmanızdan ve aşırı derecede sevinip böbürlenmenizden ötürüdür
76. İçinde ebedi kalmak üzere cehennemin
kapılarından girin! Kibirlenenlerin dönüp gidecekleri yer ne çirkindir
77. Onun için sen sabret! Şüphesiz
Allah'ın vadi gerçektir. Onlara söz verdiğimiz azabın bir kısmını ya sana
gösteririz yahut seni daha önce vefat ettiririz. Nasıl olsa onlar bize
döneceklerdir.
78. And olsun senden önce de peygamberler
gönderdik. Onlardan sana kıssalarını anlattığımız kimseler de var, durumlarını
sana bildirmediğimiz kimseler de var. Hiç bir peygamber Allah'ın izni
olmaksızın her hangi bir ayeti kendiliğinden getiremez. Allah'ın emri gelince
de hak uygulanır ve o zaman batılı seçenler hüsrana uğrayacaklardır.
79. Allah kimine binesiniz, kimini
yiyesiniz diye sizin için hayvanları yaratandır.
80. Onlarda sizin için daha nice faydalar
vardır. Gönüllerinizdeki bir arzuya, onlara binerek ulaşırsınız. Onların ve
gemilerin üstünde taşınırsınız.
81. Allah size ayetlerini gösteriyor.
Şimdi, Allah'ın ayetlerinden hangisini inkâr edersiniz.
82. Onlar yeryüzünde gezip dolaşmadılar mı
ki, kendilerinden öncekilerin sonu nasıl olmuştur, görsünler! Öncekiler
bunlardan daha çoktu kuvvetçe ve yeryüzündeki eserleri bakımından da daha
sağlam idiler. Fakat kazandıkları şeyler onlara asla fayda vermemiştir.
83. Peygamberleri onlara apaçık bilgiler
getirince, onlar kendilerinde bulunan bilgiye güvendiler. Alaya aldıkları şey
kendilerini boğuverdi.
84. Artık o çetin azabımızı gördükleri
zaman:"Allah'a inandık ve O'na ortak koştuğumuz şeyleri inkâr ettik,"
derler.
85. Fakat azabımızı gördükleri zaman imanları
kendilerine bir fayda vermeyecektir. Allah'ın kulları hakkında süregelen âdeti
budur. İşte o zaman kitabın, ortaya koyduğu anlamlar, değerler ve kuralların
karşısında yer alanlar hüsrana uğrayacaklardır.
041
AYRINTILAMAK/Ayrıntılı
yaptı-FUSSİLET
Sevgi
ve merhameti sonsuz olan Allah’ın adıyla.
1. Ha. Mim.
2. (Kur'an) “Herkese bağış ve bereketinin
tüm nimetlerini ayırım yapmadan sunan Kudret” ve Sevgisi sonsuz olan Allah
katından indirilmiştir.
3. Bilen bir kavim için, ayetleri arapça
okunarak açıklanmış bir Kitap dır.
4. Bu kitap müjdeleyici ve uyarıcıdır.
Fakat onların çoğu yüz çevirdi. Artık dinlemezler.
5. Ve dediler ki:"Bizi çağırdığın şeye
kalplerimiz kapalıdır. Kulaklarımızda da bir ağırlık vardır. Bizimle senin
aranda bir perde bulunmaktadır. Onun için sen (istediğini) yap, biz de
yapmaktayız!
6. De ki:"Ben de ancak sizin gibi
bir insanım. Bana İlahınızın bir tek İlah olduğu vahy olunuyor. Artık O'na
yönelin. O'ndan affedilmeyi isteyin. Ortak koşanların vay haline!”
7. Onlar ihtiyaçtan fazlasını vermezler;
ahireti inkâr edenler de onlardır.
8. Şüphesiz iman edip iyi iş yapanlar
için tükenmeyen bir mükâfat vardır.
9.
De ki: "Gerçekten siz, yeri iki günde yaratanı inkâr edip O'na ortaklar mı
koşuyorsunuz? O, âlemlerin Yaratıp, Besleyip doyuran, Yönlendiren Kudret’idir.
10. O yeryüzünde sabit dağlar yerleştirdi.
Orada bereketler yarattı ve orada tam dört günde ihtiyacı olanlar için eşit
miktarda olmak üzere orada dört mevsim rızık ve rızık kaynakları takdir etti.
11. Sonra duman halinde olan göğe yöneldi,
ona ve yerküreye: İsteyerek veya istemeyerek, gelin dedi. İkisi de isteyerek
geldik dediler.
12. Böylece onları, iki günde yedi gök
olarak yarattı ve her göğe görevini vahyetti. Ve biz, yakın semayı kandillerle
donattık, bozulmaktan da koruduk. İşte bu, Çok güçlü, Her şeyi Bilen Allah'ın
takdiridir.
13. Eğer onlar yüz çevirirlerse de
ki:" İşte sizi Ad ve Semud'un başına gelen kasırgaya benzer bir kasırgaya
karşı uyarıyorum!”
14. Peygamberler onlara, önlerinden ve
arkalarından gelerek: "Allah'tan başkasına kulluk etmeyin" dedikleri
zaman,"Yaratıp, Besleyip doyuran, Yönlendiren Kudret’imiz dileseydi
elbette melekler indirirdi. Onun için biz sizinle gönderilen şeyleri inkâr
ediyoruz," demişlerdi.
15. Ad kavmine gelince, yeryüzünde haksız
yere büyüklük tasladılar ve:
"Bizden daha kuvvetli kim var?" dediler. Onlar kendilerini
yaratan Allah'ın, onlardan daha kuvvetli olduğunu görmediler mi? Onlar bizim
ayetlerimizi inkâr ediyorlardı.
16. Bundan dolayı biz de onlara dünya
hayatında zillet azabını tattırmak için o uğursuz günlerde soğuk bir rüzgâr
gönderdik. Ahiret azabı elbette daha çok rüsvay edicidir. Onlara yardım da
edilmez.
17. Semud'a gelince onlara doğru yolu
gösterdik, ama onlar körlüğü doğru yola tercih ettiler. Böylece yapmakta
oldukları kötülükler yüzünden alçaltıcı azabın yıldırımı onları çarptı.
18. İnananları kurtardık, onlar
korkuyorlardı.
19. Allah'ın düşmanları, ateşe sürülmek
üzere toplandıkları gün, hepsi bir araya getirilirler.
20. Nihayet oraya geldikleri zaman
kulakları, gözleri ve derileri, işledikleri şeye karşı onların aleyhine
şahitlik edecektir.
21.
Derilerine: "Niçin aleyhimize şahitlik ettiniz?" derler. Onlar da:
" Her şeyi konuşturan Allah, bizi de konuşturdu. İlk defa sizi O
yaratmıştır. Yine O'na döndürülüyorsunuz," derler.
22. Siz ne kulaklarınızın, ne
gözlerinizin, ne de derilerinizin aleyhinize şahitlik etmesinden
sakınmıyordunuz, yaptıklarınızın çoğunu Allah'ın bilmeyeceğini sanıyordunuz.
23. Yaratıp, Besleyip doyuran, Yönlendiren
Kudret’iniz hakkında beslediğiniz zan var ya, işte sizi o mahvetti ve ziyana
uğrayanlardan oldunuz.
24. Şimdi eğer dayanabilirlerse onların
yeri ateştir. Yok, eğer özür dileyip hoşnutluk sağlamak istiyorlarsa, özürleri
kabul edilmeyecektir.
25. Biz onlara bir takım arkadaşlar
musallat ettik de onlar önlerinde ve arkalarında ne varsa hepsini bunlara süslü
gösterdiler. Kendilerinden önce gelip geçmiş olan cinler ve insanlar için azap
onlara da gerekli olmuştur. Kuşkusuz onlar hüsrana düşenlerdi.
26. inkâr edenler: "Bu Kur'an'ı
dinlemeyin, okunurken gürültü yapın. Umulur ki bastırırsınız," dediler.
27. O inkâr edenlere şiddetli bir azabı
tattıracağız ve onları yaptıklarının en kötüsüyle cezalandıracağız.
28. İşte bu Allah düşmanlarının cezası,
ateştir. Ayetlerimizi inkâr etmelerinden dolayı, orada onlara ceza olarak ebedi
kalacakları yurt vardır.
29. Kitabın, ortaya koyduğu anlamlar,
değerler ve kuralların karşısında yer alanlar cehennemde: "Yaratıp,
Besleyip doyuran, Yönlendiren Kudret’imiz!
Cinlerden ve insanlardan bizi saptıranları bize göster de
aşağılanmışlardan olsunlar diye onları ayaklarımızın altına alalım!"
diyecekler.
30.31.32. Şüphesiz, Yaratıp, Besleyip
doyuran, Yönlendiren Kudret’imiz Allah'tır deyip, sonra dosdoğru yolda
yürüyenlerin üzerine melekler iner. Onlara: "Korkmayın, üzülmeyin, size
vadolunan cennetle sevinin! Biz dünya hayatında da, ahirette de sizin
dostlarınızız. Bağışlaması, sevgi ve merhameti
sonsuz olan Allah'ın ikramı olarak orada sizin için canlarınızın çektiği
her şey var ve istediğiniz her şey orada sizin için hazırdır.” Derler.
33. Allah'a çağıran, iyi iş yapan ve
"Ben müslümanlardanım" diyenden kimin sözü daha güzeldir?
34. İyilikle kötülük bir olmaz. Kötülüğü
en güzel tavırla sav. O zaman seninle arasında düşmanlık bulunan kimse, sanki
candan bir dost olur.
35. Buna ancak sabredenler kavuşturulur;
buna ancak büyük nasip sahibinden başkası ulaştırılmaz.
36. Eğer Şeytandan gelen kötü bir düşünce
seni dürtecek olursa, hemen Allah'a sığın. Çünkü O, işitendir, bilendir.
37. Gece ve gündüz, güneş ve ay onun ayetlerindendir.
Eğer Allah'a kulluk/ibadet etmek istiyorsanız güneşe de aya da secde etmeyin.
Onları yaratan Allah'a secde edin!
38. Eğer insanlar büyüklük taslarlarsa
bilsinler ki Yaratıp, Besleyip doyuran, Yönlendiren Kudret’inin katındakiler,
gece ve gündüz O'nu yüceltirler.
39. Senin yeryüzünü kupkuru görmen de
Allah'ın ayetlerindendir. Biz onun üzerine suyu indirdiğimiz zaman, harekete
geçip kabarır. Ona can veren, elbette ölüleri de diriltir. O, her şeye
kadirdir.
40. Ayetlerimiz hakkında doğruluktan
ayrılıp eğriliğe sapanlar bizden gizli kalmaz. O halde ateşin içine atılan mı
daha iyidir, yoksa ayağa kalkış günü güvenle gelen mi? Dilediğinizi yapın!
Kuşkusuz O yaptıklarınızı görmektedir.
41. Onlar o Zikir'i, kendilerine
geldiğinde inkâr ettiler. Hâlbuki o, eşsiz yücelikte bir Kitaptır.
42. Ona önünden de ardından da batıl
gelemez. O, bilgelik sahibi, çok övülen Allah'tan indirilmiştir.
43. Senin için söylenen, senden önceki
peygamberlere söylenmiş olandan başka bir şey değildir. Elbette ki senin
Yaratıp, Besleyip doyuran, Yönlendiren Kudret’in, hem çok affedicidir hem de
acıklı bir azabın sahibidir.
44. Eğer biz onu yabancı bir dilde Kur'an
yapsaydık, diyeceklerdi ki: "
Ayetleri tafsilatlı şekilde açıklanmalı değil miydi?/Araba yabancı dil
mi? /İster yabancı dilde, ister arapca! De ki:"O inananlar için doğru yolu
gösteren bir kılavuzdur ve şifadır.
İnanmayanlara gelince, onların kulaklarında bir ağırlık vardır ve Kur'an
onlar için bir körlüktür. Onlara çok uzak bir mekândan seslenilmektedir.
45. And olsun ki biz Musa'ya Kitap'ı
verdik, onda da ayrılığa düşüldü. Eğer Yaratıp, Besleyip doyuran, Yönlendiren
Kudret’inden bir söz geçmiş olmasaydı, aralarında derhal hükmedilirdi. Onlar
Kur'an hakkında derin bir şüphe içindedirler.
46. Kim iyi bir iş yaparsa, bu kendi
lehinedir. Kim de kötülük yaparsa aleyhinedir. Yaratıp, Besleyip doyuran,
Yönlendiren Kudret’in kullarına zulmedici değildir.
47. Ayağa kalkış gününün bilgisi, O'na
havale edilir. O'nun bilgisi dışında hiçbir meyve kabuğunu yarıp çıkamaz,
hiçbir dişi gebe kalmaz ve doğurmaz. Allah onlara: "Ortaklarım nerede!
" diye seslendiği gün: "Buna dair bizden hiçbir şahit olmadığını sana
arzederiz," derler.
48. Böylece önceden yalvarıp durdukları
onlardan uzaklaşmıştır. Kendilerinin kaçacak yeri olmadığını anlamışlardır.
49. İnsan hayır istemekten usanmaz. Fakat
kendisine bir kötülük dokunursa hemen ümitsizliğe düşer, üzüleverir.
50. Andolsun ki, kendisine dokunan bir
zarardan sonra biz ona bir rahmet tattırsak: "Bu, benim hakkımdır, ayağa
kalkışın kopacağını sanmıyorum, Yaratıp, Besleyip doyuran, Yönlendiren
Kudret’ime döndürülmüş olsam bile muhakkak O'nun katında benim için daha güzel
şeyler vardır," der. Biz inkâr edenlere yaptıklarını mutlaka haber
vereceğiz ve muhakkak onlara ağır azaptan tattıracağız.
51. İnsana bir nimet verdiğimiz zaman yüz
çevirir ve yan çizer. Fakat ona bir şer dokunduğu zaman yalvarıp durur.
52. De ki:"Ne dersiniz, eğer
o(Kur'an) Allah tarafından ise, siz de onu inkâr etmişseniz o zaman (haktan)
uzak bir ayrılığa düşenden daha sapık kim vardır?”
53. İnsanlara ufuklarda ve kendi
nefislerinde ayetlerimizi göstereceğiz ki onun gerçek olduğu, onlara iyice
belli olsun. Yaratıp, Besleyip doyuran, Yönlendiren Kudret’inin her şeye şahit
olması yetmez mi?
54. Dikkat edin; onlar Yaratıp, Besleyip
doyuran, Yönlendiren Kudret’ilerine kavuşma konusunda şüphe içindedirler. Bilesiniz ki, O Muhit'tir her şeyi çepeçevre
kuşatmıştır.
042
TOPLU
DENETİM/Şura ,toplu denetim-ŞURA
Sevgi
ve merhameti sonsuz olan Allah’ın adıyla.
1. Ha. Mim.
2. Ayn. Sin. Kaf.
3. Güç ve Bilgelik Sahibi olan Allah,
sana ve senden öncekilere işte böyle vahiy eder.
4. Göklerde ve yerde ne varsa hepsi
O'nundur. O yücedir, uludur.
5. Gökler neredeyse üstlerinden titreyip
çatlayacak! Melekler de Yaratıp, Besleyip doyuran, Yönlendiren Kudret'ini hamd
ile yüceltiyorlar ve yerdekiler için af diliyorlar. İyi bilin ki Allah çok bağışlayan, çok
esirgeyendir.
6. Allah'tan başka dost edinenleri Allah
daima gözetlemektedir. Sen onlara vekil değilsin.
7. Sana böyle arapça Kur’an’ı vahyettik
ki ülke ve medeniyetlerin anasını ve onun çevresinde bulunanları uyar. Asla
şüphe olmayan toplanma günü konusunda onları uyar. O gün bir bölümü
cennettedir, bir bölümü de çılgın alevli cehennemdedir.
8. Allah dileseydi onları bir tek millet
yapardı. Fakat O', layık gördüğünü rahmetine kavuşturur; zalimlerin ise hiçbir
yar ve yardımcısı yoktur.
9. Yoksa onlar Allah'tan başka yar mı
edindiler? Hâlbuki yar yalnız Allah'tır. O' ölüleri diriltir her şeye kadirdir.
10. Her hangi bir şeyde ayrılığa
düştüğünüzde hüküm vermek, Allah'a mahsustur. İşte, bu Allah, benim Yaratıp,
Besleyip doyuran, Yönlendiren Kudret’imdir. O'na dayanırım, O'na sığınırım.
11. Gökleri ve yeri yararak yaratan O'dur.
Size kendinizden eşler yarattı, çiftlik hayvanlarını da çiftler halinde
yaratmıştır. Bu suretle çoğalmanızı sağlamıştır. O'nun benzeri hiçbir şey
yoktur. O' işitendir, görendir.
12. Göklerin ve yerin anahtarları
O'nundur. Dilediğine rızkı artırır da, kısar da. O', Her şeyi Bilendir.
13."Sizin için dinden, Nuh'a
önerdiğini, sana vahiy ettiğini, İbrahim'e, Musa'ya ve İsa'ya önerdiğini Allah
şöyle diyerek kanunlaştırdı. "Dini dosdoğru tutun; onda bölünüp fırkalara
ayrılmayın." Fakat kendilerini
çağırdığın bu tutum Allah'a ortak koşanlara ağır geldi. Allah layık gördüğünü
kendisine seçer ve kendisine yönelenleri doğruya ulaştırır.
14. Onlar kendilerine ilim geldikten
sonra, sadece aralarındaki kıskançlık ve azgınlık yüzünden fırkalara
bölündüler. Eğer belli bir süreye kadar Yaratıp, Besleyip doyuran, Yönlendiren
Kudret'inden bir erteleme sözü geçmiş olmasaydı, aralarında hemen hüküm
verilirdi. Onlardan sonra kitaba varis kılınanlar da onun hakkında derin bir
şüphe içindedirler.
15. İşte bunun için sen çağrı da bulun
emrolunduğun gibi dosdoğru ol. Onların heveslerine uyma ve de ki: "Ben
Allah'ın indirdiği Kitap’a inandım ve aranızda adaleti gerçekleştirmekle emrolundum.
Allah bizim de Yaratıp, Besleyip doyuran, Yönlendiren Kudret'imiz sizin de
Yaratıp, Besleyip doyuran, Yönlendiren Kudret'inizdir. Bizim işlediklerimiz
bize sizin işledikleriniz de sizedir. Aramızda tartışabilecek bir konu yoktur.
Allah hepimizi bir araya toplar, dönüş de O'nadır.
16. Daveti kabul edildikten sonra, Allah
hakkında tartışmaya girenlerin delilleri, Yaratıp, Besleyip doyuran,
Yönlendiren Kudret'leri katında boştur. Onlar büyük bir öfke çekmişler ve çetin
bir azabı hak etmişlerdir.
17. Gerçeğe ilişkin kitap'ı ve adalet
ölçüsünü indiren Allah'tır. Ne biliyorsun belki de ayağa kalkış saati çok
yakındır!
18. Ona inanmayanlar onun çabuk gelmesini
isterler. İnananlar ise ondan korkarlar ve onun gerçek olduğunu bilirler. İyi
bilin ki, ayağa kalkış günü hakkında tartışanlar derin bir sapıklık içindedir.
19. Allah kullarına karşı çok cömerttir
uygun gördüğüne rızkı verir. O' kuvvetlidir güçlüdür.
20.Kim ahiret kazancını istiyorsa, onun
kazancını artırırız. Her kim de dünya kazancını istiyorsa ona da dünyadan bir
şeyler veririz. Fakat onun ahirette bir nasibi olmaz.
21.Yoksa onların, Allah'ın izin vermediği
şeyleri dinde kendilerine meşru kılan ortakları mı var? Eğer kesin ayırma sözü
olmasaydı, aralarında hüküm derhal verilirdi. Şüphesiz zalimlere can yakıcı bir
azap vardır.
22.Yaptıkları şeyler başlarına gelirken
zalimlerin, korkudan titrediklerini göreceksin. İman edip iyi işler yapanlar da
cennet bahçelerinde olacaklar. Yaratıp, Besleyip doyuran, Yönlendiren Kudret’lerinin
yanında onlara diledikleri her şey vardır. İşte büyük lütuf budur.
23. İşte Allah'ın, iman eden ve iyi işler
yapan kullarına müjdelediği lütuf budur. De ki: "Ben buna karşılık sizden
akrabalarımı sevmekten başka bir ücret istemiyorum. Kim bir iyilik işlerse onun
sevabını fazlasıyla veririz. Şüphesiz Allah bağışlayan, şükrün karşılığını
verendir.
24.Yoksa onlar, Allah'a karşı yalan
uydurdu mu derler? Allah dilerse senin kalbini de mühürler. Ve Allah batılı yok
eder; sözleriyle hakkı ortaya koyar. Şüphesiz O, kalplerde olanları bilendir.
25. O, kullarının tövbesini kabul eden,
kötülükleri bağışlayan ve yaptıklarınızı bilendir.
26.Allah iman edip iyi işler yapanların
tövbesini kabul eder, lütfundan onlara, fazlasını verir. kitabın, ortaya
koyduğu anlamlar, değerler ve kuralların karşısında yer alanlara gelince,
onlara da çetin bir azap vardır.
27. Allah kullarına rızkı bol bol
verseydi, yeryüzünde azarlardı. Fakat O dilediği ölçüde indirir. Çünkü O
kullarının haberini alandır, onları görendir.
28. O, (insanlar) umutlarını kestikten
sonra, yağmuru indiren, rahmetini her tarafa yayandır. O, hakiki dosttur,
övülmeye layık olandır.
29.Gökleri, yeri ve bunların içine yayıp
ürettiği canlıları yaratması da O'nun delillerindendir. O dilediği zaman
bunları bir araya toplamaya kadirdir.
30.Başınıza gelen herhangi bir musibet,
kendi ellerinizle işledikleriniz yüzündendir. Allah çoğunu affeder.
31.Yeryüzünde O'nu aciz bırakamazsınız.
Allah'tan başka bir yar ve yardımcınız da yoktur.
32.Denizde dağlar gibi akan gemiler de
O'nun ayetlerindendir.
33.Dilerse O, rüzgârı durdurur da onun
üstünde kalakalırlar. Elbette bunda çok sabreden, çok şükreden herkes için
ibretler vardır.
34.Yahut yaptıkları yüzünden onları helak
eder. Birçoğunu da affeder.
35.Böylece ayetlerimiz üzerinde
tartışanlar, kendilerine kaçacak bir yer olmadığını bilsinler.
36.Size verilen şey, sadece dünya
hayatının geçimliğidir. Allah'ın yanında bulunanlar ise daha iyi ve daha süreklidir.
Bu mükâfat, iman edenler ve Yaratıp, Besleyip doyuran, Yönlendiren
Kudret'lerine dayanıp güvenenler içindir.
37. Onlar büyük günahlardan ve
hayâsızlıktan kaçınırlar; kızdıkları zaman da kusurları bağışlarlar.
38.Yine onlar, Yaratıp, Besleyip doyuran,
Yönlendiren Kudret’lerinin davetine icabet ederler ve destekleşmeyi /
dayanışmayı canı gönülden yaparlar. Onların işleri aralarında ortak akıl
iledir. Kendilerine verdiğimiz rızıktan da harcarlar.
39. Bir haksızlığa uğradıkları zaman yardımlaşırlar.
40. Bir kötülüğün cezası ona denk bir
kötülüktür. Kim bağışlar ve barışı sağlarsa, onun mükâfatı Allah'a aittir.
Doğrusu O zalimleri sevmez.
41. Kim zulme uğradıktan sonra hakkını
alırsa, artık onlara yapılacak bir şey yoktur.
42.
Ancak insanlara zulmedenlere ve yeryüzünde haksız yere taşkınlık edenlere ceza
vardır. İşte acıklı azap bunlaradır.
43. Kim sabreder ve affederse şüphesiz bu
hareketi, yapılmaya değer işlerdendir.
44. Allah kimi saptırırsa, bundan sonra
artık onun hiçbir dostu yoktur. Azabı gördüklerinde zalimlerin: "Dönecek
bir yol var mı?" dediklerini görürsün.
45. Ateşe arz olunurken onların, zilletten
başlarını öne eğerek göz ucuyla gizli gizli baktıklarını göreceksin. İnananlar
da: "İşte asıl ziyana uğrayanlar, ayağa kalkış günü kendilerini ve
ailelerini ziyana sokanlardır, " diyecekler. Kesinlikle biliniz ki,
zalimler, sürekli bir azap içindedirler.
46. Onların Allah'tan başka kendilerine
yardım edecek hiçbir dostları yoktur. Allah kimi saptırırsa artık onun
kurtuluşa çıkan bir yolu yoktur.
47. Allah'tan, geri çevrilmesi imkânsız
bir gün gelmezden önce, Yaratıp, Besleyip doyuran, Yönlendiren Kudret’inize
uyun. Çünkü o gün, hiçbiriniz sığınacak yer bulamazsınız, itiraz da
edemezsiniz.
48. Eğer yüz çevirirlerse, bilesin ki biz
seni onların üstüne bekçi göndermedik. Sana düşen sadece duyurmaktır. Biz
insana katımızdan bir rahmet tattırdığımız zaman ona sevinir. Ama elleriyle
yaptıkları yüzünden başlarına bir kötülük gelirse, işte insan o zaman pek
nankördür!
49. Göklerin ve yerin mülkü Allah'ındır.
Dilediğini yaratır, dilediğine kız çocukları, dilediğine de erkek çocukları
bahşeder.
50. Yahut onları, hem erkek hem kız
çocukları olmak üzere çift verir. Dilediğini de kısır kılar. O, Her şeyi
Bilendir, her şeye gücü yetendir.
51. Allah bir insanla ancak vahiy yoluyla
veya perde arkasından konuşur yahut bir elçi gönderip izniyle ona dilediğini
vahyeder. O yücedir, Hâkimdir.
52. İşte böylece sana da emrimizle bir ruh
vahyettik. Sen kitap nedir, iman nedir bilmezdin. Fakat biz onu, kullarımızdan
dilediğimizi kendisiyle kılavuzladığımız bir nur yaptık. Hiç kuşkusuz sen
dosdoğru bir yola kılavuzluk etmektesin.
53. Göklerde ve yerdeki her şeyin sahibi olan
Allah'ın yoludur o. Dikkat edin, bütün işler sonunda Allah'a döner.
043
SÜPER
LÜKS/Süs, püs-ZUHRUF
Sevgi
ve merhameti sonsuz olan Allah’ın adıyla
1. Ha. Mim.
2. Dile gelsin apaçık kitab.
3. Biz onu anlayıp düşünmeniz için senin
anadilinde okunacak bir kitap kıldık.
4. O, katımızdaki yüce ve bilgelikle dolu
ana kitapdan gelmektedir.
5. Siz, haddi aşan kimseler oldunuz diye,
sizi okunacak kitapla uyarmaktan vaz mı geçelim?
6. Daha önceki milletlere nice peygamberler
göndermiştik.
7. Onlar, kendilerine gelen her
peygamberi mutlaka alaya alırlardı.
8. Biz bunlardan daha zorba olanları da
helak ettik. Nitekim öncekiler de örneği geçmiştir.
9. And olsun ki, onlara gökleri ve yeri
kim yarattı diye sorsan: "Onları şüphesiz güçlü olan, Her şeyi Bilen Allah
yarattı" derler.
10. O size, yeri beşik kılmış ve doğru
gidesiniz diye yeryüzünde size yollar yaratmıştır.
11. Gökten belli bir ölçüye göre suyu
indiren O'dur. Biz onunla, ölü memlekete hayat veririz. İşte siz de böyle
çıkarılacaksınız.
12.13. Bütün çiftleri O yaratmıştır. Ve
size bineceğiniz gemiler ve hayvanlar var etmiştir ki, böylece onların sırtına
binip üzerlerine yerleşince, Yaratıp, Besleyip doyuran, Yönlendiren
Kudret'inizin nimetini anarak: “Bunu bizim hizmetimize vereni hamd ile anar ve
takdis ederiz, yoksa bunlara biz güç yetiremezdik," diyesiniz.
14. "Biz şüphesiz halden hale geçerek
Yaratıp, Besleyip doyuran, Yönlendiren Kudret'imize döneceğiz.”
15.
Ama onlar, kullarından bir kısmını, O'nun bir parçası saydılar. Gerçekten insan
apaçık bir nankördür.
16. Yoksa Allah, yarattıklarından kızları
kendisine aldı da oğulları size mi ayırdı?
17. Onlardan biri, “Herkese bağış ve
bereketinin tüm nimetlerini ayırım yapmadan sunan Kudret”e isnat ettiği kız
çocuğu ile müjdelenince, hiddetlenerek yüzü simsiyah kesilir.
18. Süs içinde yetiştirip savaş edemeyecek
olanı mı istemiyorlar?
19. Onlar, “Herkese bağış ve bereketinin
tüm nimetlerini ayırım yapmadan sunan Kudret”in kulları olan melekleri de dişi
saydılar. Acaba meleklerin yaratılışını mı görmüşler? Onların bu şahitlikleri
yazılacak ve sorguya çekileceklerdir.
20. Ve dediler ki:"“Herkese bağış ve
bereketinin tüm nimetlerini ayırım yapmadan sunan Kudret” dileseydi biz onlara
tapmazdık.” Onların bu hususta bir bilgileri yoktur. Onlar sadece yalan
söylüyorlar.
21. Yoksa bundan önce onlara bir kitap
verdik de ona mı tutunuyorlar?
22. Hayır! "Sadece, biz babalarımızı
bir din üzerinde bulduk, biz de onların izinde gidiyoruz," derler.
23. Senden önce de hangi ülkeye uyarıcı
göndermişsek mutlaka oranın varlıklıları: "Babalarımızı bir din üzerinde
bulduk, biz de onların izlerine uyarız," derler.
24. "Ben size babalarınızı üzerinde
bulduğunuzdan daha doğrusunu getirmişsem?" deyince, dediler ki:
"Doğrusu biz sizinle gönderilen şeyi inkâr ediyoruz.”
25. Biz de onlardan intikam aldık. Bak
yalanlayanların sonu nasıl oldu?
26. Bir zaman İbrahim, babasına ve kavmine
demişti ki: "Ben sizin taptıklarınızdan uzağım.”
27. "Ben yalnız beni yaratana
taparım. Çünkü O beni doğru yola iletecektir.”
28. Bu sözü ardından geleceklere devamlı
kalacak bir miras olarak bıraktı ki, insanlar dönsünler.
29. Doğrusu bunları da atalarını da
kendilerine hak ve onu açıklayan bir peygamber gelinceye kadar geçindirdim.
30. Fakat kendilerine hak gelince:
"Bu bir büyüdür ve biz onu tanımıyoruz," dediler.
31. Ve dediler ki:"Bu Kur'an iki
şehirden bir büyük adama indirilse olmaz mıydı?”
32. Yaratıp, Besleyip doyuran, Yönlendiren
Kudret'inin rahmetini onlar mı paylaştırıyorlar? Dünya hayatında onların
geçimliklerini aralarında biz paylaştırdık. Birbirlerine iş gördürmeleri için
kimini ötekine derecelerle üstün kıldık. Yaratıp, Besleyip doyuran, Yönlendiren
Kudret'inin rahmeti onların biriktirdikleri şeylerden daha hayırlıdır.
33.34.35. Şayet insanların küfürde
birleşmiş bir tek ümmet olması bulunmasaydı, “Herkese bağış ve bereketinin tüm
nimetlerini ayırım yapmadan sunan Kudret”i inkâr edenlerin: Evlerinin
tavanlarını ve çıkacakları merdivenleri gümüşten yapardık, evlerinin kapılarını
ve üzerlerine yaslanacakları koltukları da ve onları ziynetlere boğardık. Bütün
bunlar sadece dünya hayatının geçimliğidir. Ahiret ise, Yaratıp, Besleyip
doyuran, Yönlendiren Kudret'inin katında, Allah'ın azabından sakınıp rahmetine
sığınanlara mahsustur.
36. Kim “Herkese bağış ve bereketinin tüm
nimetlerini ayırım yapmadan sunan Kudret”in hatırlatmasından uzak olursa,
yanından ayrılmayan bir şeytanı ona musallat ederiz.
37. Şüphesiz bu şeytanlar onları doğru
yoldan alıkoyar da onlar, kendilerinin doğru yolda olduklarını sanır.
38. O şeytan dostu kimse, en sonunda bize
gelince arkadaşına:"Keşke benimle senin aranda doğu ile batı arasındaki
kadar uzaklık olsaydı, ne kötü
arkadaşmışsın!" der.
39. Zulmettiğiniz için bu gün size hiçbir
şey fayda vermeyecektir. Çünkü siz azapta ortaksınız.
40. Sağırlara sen mi işittireceksin yahut
körleri ve apaçık sapıklıkta olanları doğru yola sen mi ileteceksin?
41. Biz seni onlardan alıp götürsek de
yine onlardan intikam alırız.
42. Yahut onlara vaat ettiğimiz azabı,
sana gösteririz. Çünkü bizim onlara gücümüz yeter.
43. Sen, sana vahyedilene sımsıkı sarıl.
Şüphesiz sen dosdoğru yoldasın.
44. Doğrusu Kur'an sana ve kavmine bir
öğüttür. İleride ondan sorumlu tutulacaksınız.
45. Senden önce gönderdiğimiz elçilerimize
sor! “Herkese bağış ve bereketinin tüm nimetlerini ayırım yapmadan sunan
Kudret”dan başka tapılacak tanrılar emretmiş miyiz?
46. And olsun biz Musa'yı ayetlerimizle
Firavuna ve onun ileri gelen adamlarına göndermiştik de Musa: "Ben
âlemlerin Yaratıp, Besleyip doyuran, Yönlendiren Kudret'inin elçisiyim," demişti.
47. Onlara ayetlerimizi getirince, bunlara
gülüvermişlerdi.
48. Onlara gösterdiğimiz her ayet,
diğerinden daha büyüktü. Doğru yola dönsünler diye onları azaba uğrattık.
49. Bunun üzerine dediler ki: "Ey
büyücü! Sana verdiği ahde göre bizim için dua et; çünkü biz artık doğru yola
gireceğiz.”
50. Fakat biz onlardan azabı kaldırınca,
sözlerinden dönüverdiler.
51. Firavun kavmine seslendi ve şöyle
dedi:"Ey Kavmim! Mısır mülkü ve altımdan akıp giden şu ırmaklar benim
değil mi? Hala görmüyor musunuz?”
52. "Yoksa ben, kendisi zayıf ve
nerdeyse söz anlatamayacak durumda bulunan şu adamdan daha hayırlı değil miyim?
53. "Ona altın bilezikler verilmeli
veya yanında ona yardımcı melekler gelmeli değil miydi?”
54. Firavun kavmini aldattı: Onlar da
kendisine boyun eğdiler. Onlar yoldan çıkmış bir millettir.
55. Böylece bizi öfkelendirince onlardan
intikam aldık, hepsini suda boğduk.
56. Onları sonradan gelenlerin geçmişi ve
bir ibret örneği kıldık.
57. Meryem oğlu İsa, bir misal olarak
anlatılınca senin kavmin hemen bağırmaya başladılar.
58. "Bizim tanrılarımız mı hayırlı,
yoksa o mu?" dediler. Bunu sana ancak çekişmek için söylediler. Çekişmeyi
seven bir toplumdur onlar.
59. O, sadece kendisine nimet verdiğimiz
ve İsrailoğullarına örnek kıldığımız bir kuldur.
60. Eğer dileseydik, içinizden, yeryüzünde
yerinize geçecek melekler yaratırdık.
61. Hiç kuşkusuz o, ayağa kalkış saati
için bir bilgidir. Ondan hiç şüphe etmeyin ve bana uyun; Çünkü bu dosdoğru
yoldur.
62. Sakın şeytan sizi yoldan çevirmesin.
Çünkü o sizin için apaçık bir düşmandır.
63. İsa açık delillerle geldiği zaman
demişti ki: "Ben size bilgelik getirdim ve ayrılığa düştüğünüz şeylerden
bir kısmını size açıklamak için geldim. Öyle ise Allah'tan korkun ve bana itaat
edin.
64. Çünkü Allah, benim de Yaratıp,
Besleyip doyuran, Yönlendiren Kudret'im, sizin de Yaratıp, Besleyip doyuran,
Yönlendiren Kudret'inizdir. O'na çalışın/ibadet edin. İşte bu doğru yoldur.
65. Ama aralarından çıkan guruplar, bir
ihtilafa düştüler. Acı bir günün azabı karşısında vay o zulmedenlerin haline!
66. Onlar farkında değillerken ayağa
kalkış gününün kendilerine ansızın gelmesinden başka bir şey mi bekliyorlar?
67. O gün, Allah'a karşı gelmekten
sakınanlar dışında, dost olanlar bir birine düşman kesilirler.
68.69. Ey ayetlerimize inanan ve müslüman
olan kullarım! Bu gün size korku yoktur. Sizler üzülmeyeceksiniz de.
70. Siz ve eşleriniz, ağırlanmış olarak
cennete giriniz!
71.72.73. Onlara altın tepsiler ve
kadehler dolaştırılır. Orada canlarının istediği, gözlerinin hoşlandığı her şey
vardır. Ve kendilerine:" Siz, orada ebedi kalacaksınız, işte
yaptıklarınıza karşılık size miras verilen cennet budur. Orada sizin için bol
bol meyveler vardır, onlardan
yersiniz," denilir.
74.75. Şüphesiz suçlular cehennem azabında
devamlı kalacaklar, azapları hafifletilmeyecektir. Onlar azap içinde
kurtuluştan ümit kesmişlerdir.
76. Biz onlara zulmetmedik, fakat onlar
kendileri zalim kimselerdir.
77. "Ey Melek! Yaratıp, Besleyip
doyuran, Yönlendiren Kudret'in bizim işimizi bitirsin! " diye seslenirler, o da: "Siz
böyle kalacaksınız!" der.
78. And olsun biz size
hakkı/adaleti/gerçeği getirdik, fakat çoğunuz haktan/adaletten/gerçekten
hoşlanmıyorsunuz.
79. Yoksa bir işe kesin karar mı verdiler?
Doğrusu biz kararlıyız.
80. Yoksa onlar, bizim kendilerinin
sırlarını ve gizli konuşmalarını işitmediğimizi mi sanıyorlar? Hayır, öyle
değil; yanlarındaki elçilerimiz yazmaktadırlar.
81. De ki: "Eğer “Herkese bağış ve
bereketinin tüm nimetlerini ayırım yapmadan sunan Kudret”in bir çocuğu olsaydı,
elbette ben ona kulluk edenlerin ilki olurdum!”
82. Göklerin ve yerin Yaratıp, Besleyip
doyuran, Yönlendiren Kudret'i, Arş'ın da Yaratıp, Besleyip doyuran, Yönlendiren
Kudret'i olan Allah onların vasıflandırmalarından arınmıştır, yücedir.
83. Sen bırak onları, kendilerine söz
verilen günlerine kavuşuncaya kadar batıla dalsınlar, oynaya dursunlar.
84. Gökteki İlah da, yerdeki İlah da
O'dur. O Hâkim'dir, Her şeyi Bilen'dir.
85. Göklerin, yerin ve ikisinin arasında
bulunan her şeyin mülkü kendisine ait olan Allah ne yücedir! Ayağa kalkış
saatini bilmek de O'na mahsustur. Siz O'na döndürüleceksiniz.
86. Allah'ı bırakıp da taptıkları otorite,
güç, para onlara şefaat edemezler. Ancak bilerek hakka şahitlik edenler bunun
dışındadır.
87. And olsun onlara kendilerini kimin
yarattığını sorsan elbette Allah derler. O halde nasıl çevriliyorlar?
88.89. Peygamberin: "Ya Yaratıp,
Besleyip doyuran, Yönlendiren Kudret'im! Bunlar iman etmeyen bir
kavimdir," demesine karşı Allah: "Şimdilik sen onlardan yüz çevir ve
size selam olsun" de, "Yakında
bilecekler!" buyurdu.
044
DUMAN/Duman,
sis, pus-DUHAN
Sevgi
ve merhameti sonsuz olan Allah’ın adıyla.
1. Ha, Mim.
2. Apaçık olan Kitap’a ant olsun ki
3.
Biz onu mübarek bir gecede indirdik. Kuşkusuz Biz sürekli uyarıcılar
göndermekteyiz.
4. Bilgeliklerle dolu her iş ve emri o
gecede ayırt edilir,
5. Katımızdan bir emir olarak. Hiç
kuşkusuz biz peygamberler göndermekteyiz,
6.
Senin Yaratıp, Besleyip doyuran, Yönlendiren Kudret’inden bir rahmet
olarak. Hiç kuşkusuz O' işitendir, bilendir.
7. Eğer kesin olarak inanıyorsanız, O’
göklerin, yerin ve ikisi arasında bulunanların Yaratıp, Besleyip doyuran,
Yönlendiren Kudret’idir.
8. O’ndan başka ilah yoktur. Diriltir ve
öldürür. Sizin de Yaratıp, Besleyip doyuran, Yönlendiren Kudret’iniz, önceki
atalarınızın da Yaratıp, Besleyip doyuran, Yönlendiren Kudret’idir.
9. Fakat onlar şüphe içinde eğlenip
duruyorlar.
10. Şimdi sen, göğün, açık bir duman
çıkaracağı günü gözetle.
11. İnsanları bürüyecektir. Bu elem verici
bir azaptır.
12. "Ey Yaratıp, Besleyip doyuran,
Yönlendiren Kudret'imiz, kaldır bizden bu azabı. Biz gerçekten kitabın ortaya
koyduğu anlamlar, değerler ve kurallar bütününü içtenlikle benimsiyoruz.”
13. Nerede onlarda öğüt almak? Oysa
kendilerine gerçeği açıklayan bir elçi gelmişti.
14. Sonra ondan yüz çevirdiler ve:
"Bu öğretilmiş bir deli," dediler.
15. Biz azabı birazcık kaldıracağız, ama
siz yine döneceksiniz.
16. Fakat biz büyük bir şiddetle
yakalayacağımız gün, kesinlikle intikamımızı alırız.
17.18. And olsun, kendilerinden önce biz,
Firavun kavmini de imtihan etmiştik. Onlara: "Allah'ın kulları! Benimle
yürüyün! Çünkü ben size, güvenilir bir resulüm!" diye şerefli bir elçi
gelmişti.
19. "Allah'a karşı ululuk taslamayın.
Çünkü ben size apaçık bir delil getiriyorum.”
20. "Ben, beni taşlamanızdan, benim
ve sizin Yaratıp, Besleyip doyuran, Yönlendiren Kudret’iniz olan Allah'a
sığındım.”
21. "Eğer bana inanmazsanız, hiç
değilse yolumdan uzaklaşın.”
22.Bunun üzerine Musa: "Bunlar suç
işleyen bir toplumdur," diye Yaratıp, Besleyip doyuran, Yönlendiren
Kudret’ine arz etti.
23. Allah: "O halde kullarımı
geceleyin yola çıkar. Çünkü takip edileceksiniz," buyurdu.
24. "Denizi açık halde bırak, çünkü
onlar boğulacak bir ordudur.”
25.25.27. Onlar geride nice bahçeler,
pınarlar, ekinler, güzel konaklar zevk ve sefasını sürdükleri nice nimetler
bırakmışlardı.
28. İşte böylece biz de onları başka bir
topluma miras bıraktık.
29. Gök ve yer onların ardından ağlamadı;
onlara mühlet de verilmedi.
30. And olsun biz, İsrailoğullarını o
alçaltıcı azaptan kurtardık.
31.Yani Firavundan. Çünkü o bir zorba idi,
aşırı gidenlerdendi.
32.And olsun biz İsrailoğullarına,
bilerek, âlemlerin üstünde bir imtiyaz verdik.
33. Onlara, içinde açık bir imtihan
bulunan işaretler verdik,
34.35.36. Onlar diyorlar ki: "İlk
ölümümüzden sonra bir şey yoktur. Biz diriltilecek değiliz. Doğru söylüyorsanız
atalarımızı getirin.”
37. Bunlar mı daha hayırlı, yoksa Tübba
kavmi ile onlardan öncekiler mi? Onları yok ettik, çünkü onlar suçlu idiler.
38. Biz gökleri, yeri ve bunlar arasında
bulunanları, oyun ve eğlence olsun diye yaratmadık.
39. Onları sadece gerçek bir sebeple
yarattık. Fakat onların çoğu bilmiyorlar.
40. Şüphesiz hüküm günü, hepsinin bir
arada buluşacağı gündür.
41. O gün dostun dosta hiç bir faydası
olmaz, kendilerine yardım da edilmez.
42. Ancak Allah'ın merhamet ettiği
kimseler böyle değildir. Şüphesiz O üstündür, merhametlidir.
43.44. Şüphesiz zakkum ağacı günahkârların
yemeğidir.
45.46. O, karınlarda maden eriyiği gibi,
suyun kaynaması gibi kaynar.
47.48.49.50. "Tutun onu! Cehennemin
ortasına sürükleyin! Sonra başına azap olarak kaynar su dökün! 'Tat bakalım.
Hani sen kendince üstündün, şerefliydin!'". İşte bu şüphelenip durduğunuz
şeydir.
51.52.53. Sakınanlar ise hakikaten
güvenilir bir makamdadırlar. Bahçelerde ve pınar başlarındadırlar. İnce ipekten
ve parlak atlastan giyerek karşılıklı otururlar.
54. İşte böyle. Bunun yanı sıra biz
onları, göz aydınlığı eşlerle evlendiririz.
55. Orada güven içinde, her meyveyi
isterler.
56. İlk tattıkları ölüm dışında, orada
artık ölüm tatmazlar. Ve Allah onları cehennem azabından korumuştur..
58. Biz O'nu öğüt alsınlar diye senin
dilinde indirerek kolayca anlaşılmasını sağladık.
59. Bekle. Onlar da beklemektedirler.
045
OTURAN/Çöken,
oturan-CASİYE
Sevgi
ve merhameti sonsuz olan Allah’ın adıyla.
1. Ha. Mim.
2. Kitap, Çok güçlü ve bilge olan Allah
tarafından indirilmiştir.
3. Şüphesiz göklerde ve yerde inananlar
için birçok ayetler vardır.
4. Sizin yaratılışınızda ve yeryüzünde
yaydığı canlılarda, kesin olarak inanan bir toplum için ibret verici işaretler
vardır.
5. Gecenin ve gündüzün değişmesinde,
Allah'ın gökten indirmiş olduğu rızıkta ve ölümünden sonra yeri onunla
diriltmesinde, rüzgârları değişik yönlerden estirmesinde, aklını kullanan
toplumlar için dersler vardır.
6. İşte sana gerçek olarak okuduğumuz
bunlar Allah'ın ayetleridir. Artık Allah'tan ve O'nun ayetlerinden sonra hangi
söze inanacaklar.
7. Vay haline, her kendini aldatan
günahkâr kişinin!
8. O, Allah'ın kendisine okunan
ayetlerini işitir de sonra büyüklük taslayarak, hiç onları duymamış gibi
direnir. İşte onu acı bir azap ile müjdele.
9. O ayetlerimizden bir şey öğrendiği
zaman onlarla alay eder. Onlar için alçaltıcı bir azap vardır.
10. Ötelerinde de cehennem vardır. Kazandıkları
şeyler de, Allah'ı bırakıp edindikleri dostlar da onlara hiçbir fayda vermez.
Büyük azap onlaradır.
11. İşte bu Kur’an, bir yol göstermedir.
Yaratıp, Besleyip doyuran, Yönlendiren Kudret'lerinin ayetlerini inkâr edenlere
gelince, onlara en kötüsünden elem verici bir azap vardır.
12. Allah o varlıktır ki, lutfedip verdiği
rızkı aramanız için; Emri gereğince denizi size hazır hale getirdi ki gemiler
üzerinde yüzebilsin. Artık bir şükrü herhalde fazla görmezsiniz.
13. O göklerde ve yerde ne varsa hepsini
O'dan bir lütuf olarak size boyun eğdirmiştir. Elbette düşünen bir toplum için
ibretler vardır.
14. İman edenlere söyle: "Allah'ın
günlerinin geleceğini ummayanları bağışlasınlar. Böylece bir toplumun hak
ettiği karşılığı bizzat Allah vermiş olsun."
15. Kim iyi iş yaparsa faydası kendinedir,
kim de kötülük yaparsa zararı yine kendinedir. Sonra Yaratıp, Besleyip doyuran,
Yönlendiren Kudret’inize döndürüleceksiniz.
16. İyi dinleyin! Bir zamanlar İsrailoğullarına
Kitap, bilgelik ve peygamberlik vermiştik. Onları güzel rızıklarla beslemiştik
ve insanlar içinde onları fark ettirmiştik.
17. Onlara bu işten söze dayalı apaçık
deliller vermiştik. Ama onlar kendilerine ilim geldikten sonra, aralarındaki
çekememezlik yüzünden ayrılığa düştüler. Yaratıp, Besleyip doyuran, Yönlendiren
Kudret'in, ayrılığa düştükleri şeyler hakkında ayağa kalkış günü aralarında
hüküm verecektir. Bundan hiç şüpheniz olmasın.
18. Sonra da seni iş ve yönetim konusunda
bir hayat veren yol sahibi kıldık. Sen
ona uy; bilmeyenlerin isteklerine uyma.
19. Çünkü bilmeyenler, Allah'a karşı sana
bir fayda vermez. Doğrusu zalimler birbirlerinin dostlarıdır; Allah
sakınanların yar ve yardımcısıdır.
20. Bu Kur’an, insanlığın vicdanı, yol
göstericisi ve kesin olarak imana ulaşmak isteyen bir toplum için sevgi ve
merhamet kaynağıdır.
21. Yoksa kötülük işleyenler ölümlerinde
ve sağlıklarında, kendilerini, inanıp
iyi ameller işleyen kimseler ile bir mi tutacağımızı sandılar? Ne kötü hüküm veriyorlar!
22. Allah, gökleri ve yeri yerli yerince
yaratmıştır. Böylece herkes kazancına göre fayda görür. Onlara haksızlık
edilmez.
23. Hevesini tanrı edinen ve Allah'ın bir
bilgiye göre saptırdığı, kulağını ve kalbini mühürlediği, gözünün üstüne de
perde çektiği kimseyi gördün mü? Şimdi onu Allah'tan başka kim doğru yola
eriştirebilir? Hala ibret almayacak mısınız?
24. Dediler ki: "Hayat ancak bu
dünyada yaşadığımızdır. Ölürüz ve yaşarız. Bizi ancak zaman helak eder. "
Bu hususda onların hiç bir bilgisi de yoktur. Onlar sadece zanna göre hüküm
veriyorlar.
25. Onlara açıkca söze dayalı ayetlerimiz
okunduğu zaman: "Doğru sözlü iseniz atalarımızı getirin."
demelerinden başka tutunacak bir dalları yoktur.
26. De ki: "Size hayat veren, sonra
öldüren Allah'tır. Sonra sizi şüphe götürmeyen ayağa kalkış gününde bir araya
toplayacaktır. Fakat insanların çoğu bilmezler.
27. Göklerin ve yerin mülkü sadece
Allah'ındır. Ayağa kalkış kopunca, işte o gün batıla sapanlar hüsrana uğrayacaklardır.
28. O gün her insan topluluğunu, diz
çökmüş görürsün, her insan topluluğu kendi kitabına çağrılır: " Bu gün
yaptıklarınızla cezalandırılacaksınız! “
29. " İşte tuttuğumuz kayıtlar,
yüzünüze karşı gerçeği söylüyorlar. Çünkü biz yaptıklarınızın kopyalarını
kaydediyorduk.”
30. İman edip iyilik, güzellik ve doğruluk
için, işler yapanlara gelince, Yaratıp, Besleyip doyuran, Yönlendiren
Kudret'leri onları sevgi ve merhametle bağrına basacaktır. İşte apaçık kurtuluş
budur.
31. Ama inkâr edenlere gelince onlara:
"Ayetlerim size okunmadı mı? Bal gibi okundu, sizde büyüklenip günah küpü
bir güruh oldunuz! " denilecek.
32. "Allah'ın vadi gerçektir, ayağa
kalkış gününde şüphe yoktur" dendiği zaman: "Ayağa kalkışın ne
olduğunu bilmiyoruz, onun bir tahminden ibaret olduğunu sanıyoruz, kesin bir
bilgi elde etmiş değiliz," demiştiniz.
33. Yaptıklarının kötülükleri onlara
görünmüş, alay edip durdukları şey onları kuşatmıştır.
34. Denilir ki: "Bu güne
kavuşacağınızı unuttuğunuz gibi biz de bu gün sizi unutuyoruz. Yeriniz ateştir,
yardımcılarınız da yoktur! “
35. Bunun böyle olmasının sebebi şudur;
Siz Allah'ın ayetlerini alaya aldınız, dünya hayatı sizi aldattı. Artık bu gün
ateşten çıkarılmayacaklardır ve onların Allah'ı hoşnut etmeleri de
istenmeyecektir.
36. Hamd, göklerin Yaratıp, Besleyip
doyuran, Yönlendiren Kudret’i, yerin Yaratıp, Besleyip doyuran, Yönlendiren
Kudret’i, bütün âlemlerin Yaratıp, Besleyip doyuran, Yönlendiren Kudret’i olan
Allah'a mahsustur.
37.
Göklerde ve yerde azamet yalnız O'nundur. O, Güçlüdür, Bilgedir.
046
KUM
HALKI/Yer adı-AHKAF
Sevgi
ve merhameti sonsuz olan Allah’ın adıyla.
1. Ha, Mim.
2. Bu Kitap çok güçlü ve bilge olan Allah tarafından indirilmiştir.
3. Gökleri, yeri ve ikisi arasında
bulunanları biz, hak olarak ve belli bir süre için yarattık. İnkâr edenler
uyarıldıkları şeyden yüz çevirmektedirler.
4. De ki: "Söylesenize! Allah'ı
bırakıp taptığınız şeyler yeryüzünde ne yaratmışlar; göstersenize bana! Yoksa
onların göklere ortaklıkları mı vardır? Eğer doğru söyleyenlerden iseniz,
bundan evvel bir kitap yahut bir bilgi kalıntısı varsa onu bana getirin.”
5. Allah'ı bırakıp da ayağa kalkış gününe
kadar kendisine cevap veremeyecek kimselere tapandan daha sapık kim olabilir.
Oysa onlar, bunların tapmalarından habersizdirler.
6. İnsanlar bir araya toplandıkları zaman
onlara düşman kesilirler ve onlara kulluk ettiklerini inkâr ederler.
7. Ayetlerimiz onlara açıkça okunduğu
zaman hakikat kendilerine geldiğinde onu inkâr edenler: "Bu apaçık bir
büyüdür" dediler.
8. Yoksa "Onu uydurdu." mu
diyorlar? De ki: Eğer ben onu uydurmuşsam, Allah tarafından bana gelecek cezayı
savmaya gücünüz yetmez. O, sizin Kur'an hakkında yaptığınız taşkınlıkları çok
daha iyi bilir. Benimle sizin aranızda şahit olarak O yeter. O bağışlayandır,
sevgi ve merhamet kaynağıdır.
9. De ki: "Ben peygamberlerin ilki
değilim. Bana ve size ne yapılacağını da bilmem. Ben sadece bana vahyedilene
uyarım. Ben sadece apaçık bir uyarıcıyım.”
10. De ki: "Hiç düşündünüz mü; şayet
bu Allah katından ise ve siz onu inkâr etmişseniz, İsrailoğullarından bir şahit
de bunun bir benzerini görüp inandığı halde siz yine de büyüklük taslamışsanız
haliniz nice olur. Şüphesiz Allah, zalimler topluluğunu doğru yola iletmez.
11. İnkâr edenler, iman edenler hakkında
dediler ki: "Bu iş bir hayır olsaydı, onlar bizi geçemezlerdi". Fakat
onunla doğru yola gelmeyi kendilerine yediremediklerinden her zaman: "Bu
eski bir yalandır." Diyecekler.
12. Ondan önce de bir rahmet ve rehber
olarak Musa'nın kitabı vardı. Bu da zulmedenleri uyarmak ve iyilik yapanlara
müjde olmak üzere Arap lisanıyla indirilmiş, doğrulayıcı bir kitaptır.
13. "Yaratıp, Besleyip doyuran,
Yönlendiren Kudret’imiz Allah'tır" deyip sonra da dosdoğru yaşayanlara
korku yoktur ve onlar üzülmeyeceklerdir.
14. Onlar cennet ehlidirler. Yapmakta
olduklarına karşılık orada ebedi kalacaklardır.
15. Biz insana, ana babasına iyilik
etmesini tavsiye ettik. Annesi onu
zahmetle taşıdı ve zahmetle doğurdu. Taşıması ile sütten kesilmesi otuz ay
sürer. Nihayet insan güçlü çağına erip kırk yaşına varınca derki:
"Yaratıp, Besleyip doyuran, Yönlendiren Kudret’im, bana ve ana babama
verdiğin nimete şükretmemi ve razı olacağın yararlı iş yapmamı temin et. Benim
için de zürriyetim içinde iyiliği devam ettir. Ben sana döndüm. Ve elbette ki
ben Müslümanlardanım.”
16. İşte, yaptıklarının iyisini kabul
edeceğimiz ve günahlarını bağışlayacağımız bu kimseler cennetlikler arasındadırlar.
Bu, kendilerine verilen doğru bir sözdür.
17. Ana ve babasına: "Öf be size!
Benden önce nice nesiller gelip geçmişken, beni mi tekrar dirilmekle tehdit
ediyorsunuz?" diyen kimseye ana ve babası Allah'ın yardımına sığınarak :
"Yazıklar olsun sana! İman et, Allah'ın vadi gerçektir." dedikleri
halde o: "Bu eskilerin masallarından başka bir şey değildir," der.
18. İşte onlar, kendilerinden önce görünür
görünmez, gelip geçmiş topluluklar içinde, haklarında azabın gerçekleştiği
kimselerdir. Gerçekten onlar ziyana uğrayanlardır.
19. Herkesin yaptıklarına göre dereceleri
vardır. Allah onlara yaptıklarının karşılığını verir, asla kendilerine
haksızlık yapılmaz.
20. İnkâr edenler ateşe arz olundukları
gün: Dünyadaki hayatınızda bütün güzel şeyleri harcadınız, onların zevkini
sürdünüz. Bu gün ise yeryüzünde haksız yere büyüklük taslamanızdan ve yoldan
çıkmanızdan dolayı alçaltıcı bir azap göreceksiniz!”
21. Ad kavminin kardeşlerinden Hud’u an.
Zira o, kendinden önce ve sonra uyarıcıların da gelip geçtiği Kum Tepecikleri
bölgesindeki kavmine: "Allah'tan başkasına kulluk etmeyin. Ben sizin büyük
bir günün azabına uğramanızdan korkuyorum." Demişti.
22. "Sen bizi tanrılarımızdan
çevirmek için mi bize geldin? Hadi, doğru söyleyenlerden isen, bizi tehdit
ettiğin şeyi başımıza getir" dediler.
23. Hud'da! "Bilgi ancak Allah'ın
katındadır. Ben size, bana gönderilen şeyi duyuruyorum. Fakat sizin cahil bir
kavim olduğunuzu görüyorum, " dedi.
24. Nihayet onu, vadilerine doğru yayılan
bir bulut şeklinde görünce : " Bu
bize yağmur yağdıracak yaygın bir buluttur," dediler. Hayır, o sizin acele
gelmesini istediğiniz şeydir. İçinde acı azap bulunan bir rüzgârdır!
25. O, Yaratıp, Besleyip doyuran,
Yönlendiren Kudret’inin emriyle her şeyi yakar yıkar, mahveder. Nitekim onların
evlerinden başka bir şey görülmez oldu. İşte suç işleyen bir toplumu biz böyle
cezalandırırız.
26. And olsun ki, onlara da size
vermediğimiz kudret ve serveti vermiştik. Kendilerine kulaklar, gözler ve kalpler
vermiştik. Fakat kulakları, gözleri ve kalpleri kendilerine bir fayda
sağlamadı. Zira bile bile Allah'ın
ayetlerini inkâr ediyorlardı. Alay edip durdukları şey kendilerini kuşatıverdi.
27. And olsun biz, çevrenizdeki
memleketleri de yok ettik. Belki doğru yola dönerler diye ayetleri tekrar
tekrar açıkladık.
28. Allah'tan başka kendilerine yakınlık
sağlamak için tanrılar edindikleri şeyler, kendilerine yardım etseydi ya!
Hayır, onları bırakıp gittiler. Bu onların yalanı ve uydurup durdukları şeydir.
29. Hani yabancılardan bir gurubu,
Kur’an’ı dinlemeleri için sana yöneltmiştik. Kur’an’ı dinlemeye hazır olunca,
"Susun" demişler, Kur’an’ın okunması bitince uyarıcılar olarak
kavimlerine dönmüşlerdi.
30. "Ey kavmimiz!" dediler
"Doğrusu biz Musa'dan sonra indirileni ve kendinden öncekini doğrulayan,
hakka ve doğru yola ileten bir kitap dinledik.”
31. "Ey kavmimiz! Allah'ın
davetçisine uyun. Ona iman edin ki Allah da sizin günahlarınızı kısmen
bağışlasın ve sizi acı bir azaptan korusun.”
32. Allah'ın davetçisine uymayan kimse
yeryüzünde Allah'ı aciz bırakacak değildir. Kendisi için Allah'tan başka
dostlar da bulunmaz. İşte onlar apaçık bir sapıklık içindedirler.
33. Gökleri ve yeri yaratan, bunları
yaratmakla yorulmayan Allah'ın ölüleri diriltmeye de gücünün yeteceğini
düşünmezler mi? Evet O, her şeye gücü yetendir.
34. İnkâr edenlere, ateşe sunulacakları
gün: "Nasıl gerçek değil miymiş? " denildiğinde: "Evet, Yaratıp,
Besleyip doyuran, Yönlendiren Kudret’imize ant olsun ki gerçekmiş,"
derler. Allah "Öyleyse inkâr
etmenizden dolayı azabı tadın!" der.
35. O halde, peygamberlerden azim sahibi
olanların sabrettiği gibi sende sabret. Onlar hakkında acele etme, onlar vaat
edildikleri azabı gördükleri gün sanki dünyada gündüzün bir saati kadar
kaldıklarını sanırlar. Bu bir tebliğdir. Yoldan çıkmış topluluklardan başkası
helak edilir mi hiç?
047
MUHAMMED/Hz.
Muhammed-MUHAMMED
Sevgi
ve merhameti sonsuz olan Allah’ın adıyla.
1. İnkâr edenlerin ve Allah yolundan
alıkoyanların işlerini Allah boşa çıkarmıştır.
2. İman edip yararlı işler yapanların,
Yaratıp, Besleyip doyuran, Yönlendiren Kudret’i tarafından hak olarak
Muhammed'e indirilene inananların günahlarını Allah örtmüş ve hallerini
düzeltmiştir.
3. Bunun sebebi, inkâr edenlerin batıla
uymaları, inananların da Yaratıp, Besleyip doyuran, Yönlendiren Kudret’inden
gelen hakka uymuş olmalarıdır. İşte böylece Allah, insanlara kendilerinden
misaller anlatır.
4. Kitabın, ortaya koyduğu anlamlar, değerler
ve kuralların karşısında yer alanlarla burun buruna geldiğinizde boyunlar
vurulur. Nihayet onları bastırıp sindirdiğinizde, anlaşma bağını sıkı sıkı
bağlayın. Artık bundan sonrası ya bir bağışlama ya bir fidyedir. Nihayet harp,
ağırlıklarını yere bırakır. İşte böyle! Eğer Allah dileseydi, onlardan öç
alırdı. Ama kiminizi kiminizle denemek için böyledir. Allah yolunda
öldürülenlerin amelleri asla göz ardı edilmeyecektir.
5. Onları doğruya ve güzele
klavuzlayacak. Ve kalplerini barışa yöneltecektir.
6. Ve onları, kendilerine tanımlamış
olduğu o cennete koyacaktır.
7. Ey iman edenler! Eğer siz Allah'a
yardım ederseniz O da size yardım eder, ayaklarınızı kaydırmaz.
8. İnkâr edenlere gelince, onların hakkı
yıkımdır. Allah onların yaptıklarını boşa çıkarmıştır.
9. Bunun sebebi, Allah'ın indirdiğini
beğenmemeleridir. Allah da onların amellerini boşa çıkarmıştır.
10. Yeryüzünde dolaşıp, kendilerinden
öncekilerin sonlarının nasıl olduğunu görmezler mi? Allah onları yere batırmıştır.
Kitabın, ortaya koyduğu anlamlar, değerler ve kuralların karşısında yer
alanlarda da, onların benzeri vardır.
11. Bu, Allah'ın, inananların yardımcısı
olmasından dolayıdır.
12. Muhakkak ki Allah, inanıp iyi işler
yapanları, altlarından ırmaklar akan cennetlere koyar; inkâr edenler ise
dünyadan faydalanırlar, hayvanların
yediği gibi yerler. Onların yeri ateştir.
13. Senin şehrinden- ki ora halkı seni
çıkardı- daha kuvvetli nice şehirleri yok ettik; onlara bir yardım eden de
çıkmadı.
14.
Yaratıp, Besleyip doyuran, Yönlendiren Kudret’inden apaçık bir delili üzerinde
bulunan kimse, kötü işi kendisine güzel görünen ve heveslerine uyan kimse gibi
olur mu?
15. Korunup sakınanlara vadolunan cennetin
durumu şöyledir; içinde bozulmayan sudan ırmaklar, tadı değişmeyen sütten
ırmaklar, içenlere lezzet veren şaraptan ırmaklar ve süzme baldan ırmaklar
vardır. Orada meyvelilerin her çeşiti onlarındır. Yaratıp, Besleyip doyuran,
Yönlendiren Kudret’lerinden de bağışlama vardır. Hiç bu, ateşte ebedi kalan ve
bağırsaklarını parça parça edecek kaynar su içirilen kimselerin durumu gibi
olur mu?
16. Onların arasında seni dinleyenler
vardır. Fakat senin yanından çıkınca kendilerine bilgi verilmiş olanlara :
" Az önce ne demişti " diye sorarlar. Bunlar, Allah'ın kalplerini
mühürlediği, heva ve heveslerine uyan kimselerdir.
17. Doğru yolu bulanlara gelince, Allah
onların doğru yolda şevklerini artırır ve sakınma isteklerini kavileştirir.
18. Onlar, ayağa kalkış gününün ansızın
gelip çatmasını mı bekliyorlar? Şüphesiz onun alametleri belirmiştir.
Kendilerine gelip çatınca ibret almaları neye yarar!
19. Bil ki, Allah'tan başka ilah yoktur.
Hem kendi günahının hem de kitabın ortaya koyduğu anlamlar, değerler ve kurallar
bütününü içtenlikle benimseyen erkeklerin ve kadınların günahlarının
bağışlanmasını dile! Allah gezip dolaştığınız yeri de duracağınız yeri de
bilir.
20. İman etmiş olanlar : "Keşke cihat
hakkında bir sure indirilmiş olsaydı" derler. Ama hükmü açık bir sure
indirilip de onda savaştan söz edilince, kalplerinde hastalık olanların, ölüm
baygınlığı geçiren kimsenin bakışı gibi sana baktıklarını görürsün. Onlara
yakışan da budur.
21. İtaat ve güzel bir söz! İş budur. İş
ciddileşince, Allah'a verdikleri söze sadık olsalardı kendileri için daha iyi
olurdu.
22. Demek iş başına gelecek olsanız,
ülkede fesat çıkarıp rahimleri parçalayacaksınız?
23. İşte bunlar, Allah'ın kendilerini
lanetlediği, sağır kıldığı ve gözlerini kör ettiği kimselerdir.
24. Onlar Kur'an'ı düşünmüyorlar mı? Yoksa
kalpleri kilitli mi?
25. Şüphesiz ki kendilerine doğru yol
belli olduktan sonra, arkalarına dönenleri, şeytan sürüklemiş ve kendilerine
ümit vermiştir.
26. Bunun sebebi; onların Allah'ın indirdiğinden
hoşlanmayanlara : "Bazı hususlarda size itaat edeceğiz, "
demeleridir. Oysa Allah onların gizlediklerini biliyor.
27. Ya melekler onların yüzlerine ve
sırtlarına vurarak canlarını alırken durumları nasıl olacak!
28. Bunun sebebi, onların Allah'ı
gazaplandıran şeylerin ardınca gitmeleri ve O'nu razı edecek şeylerden
hoşlanmamalarıdır. Bu yüzden Allah onların işlerini boşa çıkarmıştır.
29. Kalplerinde hastalık olanlar, yoksa
Allah'ın, kinlerini ortaya çıkarmayacağını mı sandılar?
30. Biz dileseydik onları sana gösterirdik
de, sen onları yüzlerinden tanırdın. Andolsun ki sen onları konuşma
tarzlarından tanırsın. Allah işlediklerinizi bilir.
31. Andolsun ki, içinizden cihat edenlerle
sabredenleri belirleyinceye ve haberlerinizi açıklayıncaya kadar sizi imtihan
edeceğiz.
32. İnkâr edenler, Allah yolundan ala
koyanlar ve kendilerine doğru yol belli olduktan sonra, Peygambere karşı
gelenler, Allah'a hiç bir zarar veremezler. Allah onların yaptıklarını boşa
çıkaracaktır.
33. Ey iman edenler! Allah'a itaat edin,
Peygambere itaat edin. İşlerinizi boşa çıkarmayın.
34. İnkâr edip Allah yolundan ala
koyanları ve sonra da kitabın, ortaya koyduğu anlamlar, değerler ve kuralların
karşısında olarak ölenleri Allah asla bağışlamaz.
35. Üstün durumda iken gevşeyip barışa
çağırmayın. Allah sizinle beraberdir. O amellerinizi asla eksiltmeyecektir.
36. Doğrusu dünya hayatı ancak bir oyun ve
eğlencedir. Eğer iman eder ve sakınırsanız Allah size mükâfatınızı verir. Ve
sizden mallarınızı istemez.
37. Eğer onları isteseydi ve sizi
zorlasaydı, cimrilik ederdiniz ve bu da sizin kinlerinizi ortaya çıkarırdı.
38. İşte sizler, Allah yolunda harcamaya
çağrılıyorsunuz. İçinizden kiminiz cimrilik ediyor. Ama kim cimrilik ederse kendisine
cimrilik etmiş olur. Allah zengindir, siz ise fakirsiniz. Eğer O'ndan yüz
çevirirseniz, yerinize sizden başka bir toplum getirir, artık onlar sizin gibi
de olmazlar.
048
FETİH/Fetih,
açılış-FETİH
Sevgi
ve merhameti sonsuz olan Allah’ın adıyla.
1. Biz yepyeni bir açılımla senin önünü
açtık; bundan hiç şüphen olmasın.
2. Böylece Allah, senin geçmiş ve gelecek
günahını bağışlayacak. Sana olan nimetini tamamlayacak ve seni doğruluk ve
dürüstlük yolunda yürütecektir.
3. Ve böylece sana güçlü bir şekilde
yardım edecektir.
4. İmanlarını bir kat daha artırsınlar
diye güvenenlerin kalplerine güven indiren O' dur. Göklerin ve yerin orduları
Allah'ındır. Allah her şeyi bilir, çok bilgedir.
5. Kitabın ortaya koyduğu anlamlar, değerler
ve kurallar bütününü içtenlikle benimseyen erkeklerle kitabın ortaya koyduğu
anlamlar, değerler ve kurallar bütününü içtenlikle benimseyen kadınların,
günahlarını silip bağışlayacak, altından ırmaklar akan cennetlere koyacak ve
onlar orada sonsuza dek kalacaklardır. Eğer bilirseniz Allah katında esas büyük
zafer budur.
6. Allah hakkında kötü zanda bulunan,
infak etmekte ikiyüzlü davranan erkekleri ve infak etmekte ikiyüzlü davranan kadınları,
Allah'a ortak koşan erkekleri ve ortak koşan kadınları azap bekliyor. Bunlar
Allah hakkında yalan yanlış düşüncelere sahiptirler. Kötülük girdabına girmiş,
Allah'ın büyük öfkesini çekmişlerdir. Böylece dışlanmışlar ve cehenneme girmeyi
hak etmişlerdir. Ne berbat bir giriştir bu!
7. Göklerin ve yerin orduları
Allah'ındır. Allah çok güçlüdür, çok bilgedir.
8. Şüphesiz biz seni, şahit, müjdeleyici
ve uyarıcı olarak gönderdik.
9. Bütün bunlar Allah'a ve peygamberine
inanasınız, O'nun onurunu yere düşürmeyesiniz, O'na saygı gösteresiniz ve sabah
akşam O'nu yüceltesiniz diyedir.
10. Muhakkak ki sana bağlılık sözü
verenler ancak Allah'a bağlılık sözü vermiş olurlar. Allah'ın eli onların elinin üzerindedir. Kim
sözünden dönerse, ancak kendi aleyhine dönmüş olur. Kimde Allah ile olan
sözünde durursa Allah ona büyük bir mükâfat verecektir.
11. Bedevilerden geri kalmış olanlar sana
diyecekler ki : " Mallarımız ve ailelerimiz bizi alıkoydu. Allah’tan bizim
bağışlanmamızı dile ". Onlar kalplerinde olmayanı dilleriyle söylerler. De
ki : " Allah size bir zarar gelmesini dilerse veya bir fayda elde etmenizi
isterse O'na karşı kimin gücü yetebilir? Kaldı ki, Allah yaptıklarınızdan
haberdardır.
12. Aslında siz Peygamberin ve müminlerin
ailelerine bir daha dönmeyeceklerini sanmıştınız. Bu sizin gönüllerinize güzel
göründü de kötü zanda bulundunuz ve helaki hak etmiş bir topluluk oldunuz.
13. Kim Allah'a ve Resulüne iman etmezse
bilsin ki biz, kitabın, ortaya koyduğu anlamlar, değerler ve kuralların
karşısında yer alanlar için çılgın bir ateş hazırlamışızdır.
14. Göklerin ve yerin mülkü Allah'ındır.
O’ layık gördüğünü bağışlar, müstehak
olana ceza verir. Allah çok bağışlayan, çok merhamet edendir.
15. Siz ganimetleri almak için
gittiğinizde seferden geri kalanlar : " Bırakın bizde arkanıza düşelim.
" diyeceklerdir. Onlar Allah'ın
sözünü değiştirmek isterler. De ki : " Siz asla bizim peşimize
düşmeyeceksiniz Allah daha önce sizin için böyle buyurmuştur. " Onlar size : " Hayır bizi
kıskanıyorsunuz " diyeceklerdir.
Bilakis onlar pek az anlayan kimselerdir.
16. Bedevilerden geri kalmış olanlara de
ki : " Siz yakında çok kuvvetli bir kavme karşı savaşmaya çağrılacaksınız,
onlarla teslim oluncaya kadar savaşacaksınız. Eğer emre itaat ederseniz, Allah
size güzel bir mükâfat verir. Ama önceden döndüğünüz gibi dönecek olursanız
sizi acıklı bir azaba uğratır.”
17. Köre vebal yoktur, topala da vebal
yoktur, hastaya da vebal yoktur. Kim Allah'a ve peygamberine itaat ederse,
Allah onu altından ırmaklar akan cennetlere sokar. Kim de geri kalırsa, onu acı
bir azaba uğratır.
18. İyi dinleyin! O ağacın altında sana
bağlılık sözü verirlerken Allah müminlerden razıydı. İçlerinden ne
geçirdiklerini çok iyi biliyordu. Böylece kendilerine güven duygusu
yerleştirdi. Onlara önlerini açacak yakın bir zaferle karşılık verdi.
19. Yine onları elde edecekleri birçok
ganimetlerle de mükâfatlandırdı. Allah Çok güçlüdür, Çok bilgedir.
20. Allah size, elde edeceğiniz birçok
ganimet vadetmiştir. İşte şunları hemen vermiş ve insanların ellerini sizden
çekmiştir ki, bu müminlere bir işaret olsun ve sizi dosdoğru yola iletsin.
21. Henüz elde edemediğiniz başka
ganimetler de vardır ki, onlar Allah'ın bilgi ve kudreti dâhilindedir. Allah
her şeye Kadir'dir.
22. Eğer kitabın, ortaya koyduğu anlamlar,
değerler ve kuralların karşısında yer alanlar sizinle savaşsalardı, arkalarına
dönüp kaçarlardı. Sonra bir dost ve
yardımcı da bulamazlardı.
23. Allah'ın öteden beri süregelen kanunu
budur. Allah'ın kanununda asla bir değişiklik bulamazsın.
24. O’, Mekke'nin içinde sizi onlara karşı
muzaffer kıldıktan sonra, onların ellerini sizden, sizin ellerinizi de onlardan
çekendir. Allah yaptıklarınızı görendir.
25. Onlar, inkâr eden ve sizin Mescid-i
Haram'ı ziyaretinizi ve bekletilen kurbanların yerlerine ulaşmasını
menedenlerdir. Eğer kendilerini henüz tanımadığınız mümin erkeklerle mümin
kadınları bilmeyerek çiğnemeniz sebebiyle üzüntüye kapılmanız ihtimali
olmasaydı iş başka türlü olurdu. Dilediklerine rahmet etmek için Allah böyle
yapmıştır. Eğer onlar birbirinden ayrılmış olsalardı elbette onlardan inkâr
edenleri elemli bir azaba çarptırırdık.
26. O zaman inkâr edenler, kalplerine kör
bir tarafgirliği, cahilce taraf tutmayı yerleştirmişlerdi. Allah da elçisine ve
müminlere sükûnet ve güvenini indirdi, onların sakınma sözünü tutmalarını
sağladı. Zaten onlar buna layık ve ehil kimselerdi. Allah Her şeyi Bilendir.
27. And olsun ki Allah, elçisinin rüyasını
doğru çıkardı. Allah dilerse siz güven içinde başlarınızı tıraş etmiş ve
kısaltmış olarak, korkmadan Mescit-i Harama gireceksiniz. Allah sizin
bilmediğinizi bilir. Dahası yepyeni açılımlar çok yakın!
28. Peygamberini yol gösterici olarak ve
hak din ile gönderen O'dur. Onu bütün sahte dinlerin üstüne çıkaracaktır. Şahit
olarak Allah yeter.
29. Muhammed Allah'ın elçisidir.
Beraberinde bulunanlar da kitabın, ortaya koyduğu anlamlar, değerler ve
kuralların karşısında yer alanlara karşı çetin, kendi aralarında merhametlidirler.
Onları saygıyla eğilirken, secde ederken görürsün. Allah'tan lütuf ve rıza
isterler. Onların nişanları yüzlerindeki secde izidir. Bu, onların Tevrat'taki
ve İncil’deki özellikleridir: ' Onlar filizini yarıp çıkarmış gittikçe onu
kuvvetlendirerek kalınlaşmış, gövdesi üzerine dikilen bir ekine benzerler, bu
ekicilerin de hoşuna gider. ' Allah
böylece onları çoğaltıp kuvvetlendirmekle kitabın, ortaya koyduğu anlamlar,
değerler ve kuralların karşısında yer alanı öfkelendirir. Allah onlardan inanıp
iyi işler yapanlara bağışlanma ve büyük mükâfat vermiştir.
049
HÜCRELER/Hücreler-HUCURAT
Sevgi
ve merhameti sonsuz olan Allah’ın adıyla.
1. Ey iman edenler! Allah'ın ve Resulünün
önüne geçmeyin. Allah'tan korkun. Şüphesiz Allah işitendir, bilendir.
2. Ey iman edenler! Seslerinizi
Peygamber'in sesinin üstüne yükseltmeyin. Birbirinize bağırdığınız gibi,
Peygamber'e yüksek sesle bağırmayın; yoksa siz farkına varmadan amelleriniz
boşa gidiverir.
3. Allah'ın elçisinin huzurunda seslerini
kısanlar, şüphesiz Allah'ın kalplerini sakınma ile imtihan ettiği kimselerdir.
Onlar affedilirler ve onlara büyük bir mükâfat vardır.
4. Sana odaların arka tarafından
bağıranların çoğu aklı ermez kimselerdir.
5. Eğer onlar sen yanlarına çıkıncaya
kadar sabretselerdi, elbette kendileri için daha iyi olurdu. Allah
günahlarınızı affeder, sizleri çok sever.
6. Ey iman edenler! Eğer bir din
töreristi size bir haber getirirse onun doğruluğunu araştırın. Yoksa bilmeden
bir topluluğa kötülük edersiniz de sonra yaptığınıza pişman olursunuz.
7. Hem bilin ki içinizde Allah'ın elçisi
vardır. Şayet o, birçok işlerde size uysaydı, sıkıntıya düşerdiniz. Fakat Allah
size imanı sevdirmiş ve onu gönüllerinize sindirmiştir. Kitabın, ortaya koyduğu
anlamlar, değerler ve kuralların karşısında yer almayı, öz/söz bozukluğunu ve
isyanı da size çirkin göstermiştir. İşte doğru yolda olanlar bunlardır.
8. Bu Allah'tan bir lütuf ve nimettir. Allah
Her şeyi Bilendir, çok bilgedir.
9. Eğer müminlerden iki gurup
birbirleriyle vuruşurlarsa aralarını düzeltin. Şayet biri ötekine saldırırsa,
Allah'ın buyruğuna döndürülünceye kadar saldıran tarafla savaşın. Eğer dönerse
artık aralarını adaletle düzeltin ve adaletli davranın. Şüphesiz ki Allah
adaletli davrananları sever.
10. Müminler ancak kardeştirler. Öyleyse
kardeşlerinizin arasını düzeltin ve Allah'tan korkun ki esirgenesiniz.
11. Ey müminler! Bir topluluk diğer bir
topluluğu alaya almasın. Belki de onlar, kendilerinden daha iyidirler. Kadınlar
da kadınları alaya almasınlar belki de onlar kendilerinden daha iyidirler.
Kendi kendinizi ayıplamayın, birbirinizi kötü lakaplarla çağırmayın. İmandan
sonra din teröristi ne kötü bir isimdir! Kim de tövbe etmezse işte onlar
zalimlerdir.
12. Ey iman edenler! Zannın çoğundan
kaçının. Çünkü zannın bir kısmı günahtır. Birbirinizin kusurunu araştırmayın.
Biriniz diğerini arkasından çekiştirmesin. Biriniz, ölmüş kardeşinin etini
yemekten hoşlanır mı? İşte bundan tiksindiniz. O halde Allah'tan korkun.
Şüphesiz Allah, tövbeyi çok kabul edendir, çok esirgeyicidir.
13. Ey insanlar! Doğrusu biz sizi bir
erkekle bir dişiden yarattık. Ve birbirinizle tanışmanız için sizi kavimlere ve
kabilelere ayırdık. Muhakkak ki Allah yanında en değerli olanınız, O'ndan en
çok korkanınızdır. Şüphesiz Allah bilendir, her şeyden haberdardır.
14. Bedeviler "İnandık" dediler.
De ki: "Siz iman etmediniz, ama 'boyun eğdik' deyin. Henüz iman
kalplerinize yerleşmedi. Eğer Allah'a ve elçisine itaat ederseniz, Allah
işlerinizden hiç bir şeyi eksiltmez.
Allah çok bağışlayan, çok esirgeyendir.”
15. Müminler ancak Allah'a ve Resulüne
iman eden, ondan sonra asla şüpheye düşmeyen, Allah yolunda mallarıyla ve
canlarıyla savaşanlardır. İşte doğrular ancak onlardır.
16. De ki: "Siz dininizi Allah'a mı
öğretiyorsunuz?" Oysa Allah göklerde olanı da bilir, yerde olanları da.
Allah her şeyi hakkıyla bilendir.
17. Onlar İslam’a girdikleri için seni
minnet altına sokuyorlar. De ki: " Müslümanlığınızı benim başıma kakmayın.
Eğer doğru kimselerseniz bilesiniz ki, sizi imana erdirdiği için asıl Allah
size lütufta bulunmuştur.
18. Şüphesiz Allah, göklerin yerin
gizlediklerini bilir. Allah yaptıklarınızı görendir.
050
KAF/Kaf
harfi-KAF
Sevgi
ve merhameti sonsuz olan Allah’ın adıyla
1. Kaf. Dile gelsin Şerefli Kur'an.
2. Aralarından bir uyarıcının gelmesine
şaştılar da, kitabın, ortaya koyduğu anlamlar, değerler ve kuralların
karşısında yer alanlar şöyle dediler." Bu şaşılacak bir şeydir.”
3. "Biz öldüğümüz ve toprak
olduğumuz zaman mı dirileceğiz? Bu akla uzak bir dönüştür.”
4. Biz, toprağın onların cesetlerini
nasıl çürüttüğünü kesinlikle bilmekteyiz. Yanımızda o bilgileri koruyan bir
kitap vardır.
5. Bilakis onlar, hak kendilerine gelince
yalanladılar. Şimdi onlar şaşırmış bir haldedirler.
6. Üstlerindeki göğe bakmazlar mı ki, onu
nasıl bina etmiş ve nasıl donatmışız! Onda hiç bir çatlak da yok.
7. Yeryüzünü de döşedik, sabit dağlar
koyduk. Orada gönül açan her türden bitkiler yetiştirdik.
8. Allah'a yönelen her kula gönül gözünü
açmak ve ibret vermek için.
9. Gökten bereketli bir su indirdik,
onunla bahçeler ve biçilecek daneler bitirdik.
10.11. Kullara rızık olması için birbirine
girmiş, küme küme tomurcukları olan uzun boylu hurma ağaçları yetiştirdik. Ve o
su ile ölü toprağa can verdik. İşte hayata yeniden çıkış da böyledir.
12. Onlardan önce Nuh kavmi, Res halkı ve
Semud da yalanlamıştı.
13. Ad ve Firavun ve Lut'un kardeşleri de.
14. Eyke halkı ve Tüba kavmi de. Bütün
bunlar peygamberleri yalanladılar da tehdidim gerçekleşti.
15. İlk yaratmada acizlik mi gösterdik?
Hayır, onlar yeni bir yaratma hususunda şüphe içindedirler.
16. Andolsun, insanı biz yarattık ve
nefsinin kendisine fısıldadıklarını biliriz ve biz ona şah damarından daha
yakınız.
17. 18. Sağlı sollu sağlamca akan iki
kavuşturucu toplayıp attıkça insanın söylediği her şey kendinde yankısını
bulur.
19. Ölüm sarhoşluğu gerçekten gelir de:
“İşte bu, senin öteden beri kaçtığın şeydir." Denir.
20. Sur'a üfürülür; işte bu geleceği
vadedilen gündür.
21. Herkes kendini kötülüğe sevk eden
dürtüleri ve bunlara şahitlik eden vicdanı ile beraber huzura gelir.
22. Andolsun sen bundan gaflette idin;
derhal biz senin perdeni kaldırdık. Bu gün artık gözün keskindir.
23.24.25.26. içindeki vicdanı dile gelerek
:"İşte yanımdaki hazır" der. İki meleğe şu emir verilir: "Siz
ikiniz, kitabın ortaya koyduğu anlamlar, değerler ve kuralların karşısında yer
alan her inatçıyı, hayra bütün gücüyle engel olanı, azgın şüpheciyi cehenneme
atın! Allah ile beraber başka ilah edineni, şiddetli azaba birlikte atın!”
27. O’na ortak koşanın vicdanı der ki:
"Yaratıp, Besleyip doyuran, Yönlendiren Kudret’imiz! Ben onu azdırmadım.
Fakat kendisi derin bir sapıklık içindeydi.
28. O esnada Allah buyurur:
"Huzurumda çekişmeyin! Ben size daha önce uyarı göndermiştim!”
29. "Benim huzurumda söz değiştirilmez
ve ben kullara asla zulmedici değilim.”
30. O gün cehenneme: "Doldun
mu?" denir. O da "Daha var mı? Der.
31. Cennet de sakınma sahiplerine
yaklaştırılır; uzakta olmayacaktır.
32.33. İşte size vaat edilen cennet! Ki o,
Allah'a yönelen, emirlerine riayet eden, görmediği halde “Herkese bağış ve
bereketinin tüm nimetlerini ayırım yapmadan sunan Kudret”den korkan ve Allah'a
yönelmiş bir kalp ile gelen kimselere mahsustur.
34. Oraya selametle girin. İşte bu ebedi
yaşamanın başladığı gündür.
35. Orada kendileri için diledikleri her
şey vardır. Katımızda dahası da vardır.
36. Biz, onlardan önce kendilerinden daha
güçlü olan, diyar diyar dolaşan nice nesilleri helak etmişizdir. Kurtuluş var
mı?
37. Şüphesiz ki bu söylenende aklı olan
için veya vicdanının sesini duyup ona kulak veren kimseler için bir öğüt
vardır.
38. Gerçek şu ki biz, gökleri, yeri ve
ikisi arasında bulunanları altı günde yarattık. Bize hiç bir yorgunluk çökmedi.
39. Onların dediklerine sabret. Güneşin
doğuşundan önce de, batışından önce de Yaratıp, Besleyip doyuran, Yönlendiren
Kudret’ini hamd ile yücelt.
40. Gecenin bir bölümünde ve secdelerin
ardından da O'nu yücelt.
41. Seslenenin yakın bir yerden
sesleneceği güne kulak ver.
42. O gün insanlar bu sesi gerçekten
işiteceklerdir. İşte bu, çıkış günüdür.
43. Şüphesiz biz diriltir ve öldürürüz.
Dönüş de ancak bizedir.
44. O gün yer yarılır, onların üzerinden
süratle yarılıp açılır. Bu, bize göre kolay bir haşirdir.
45. Biz onların dediklerini çok iyi
biliyoruz. Sen onların üzerinde bir zorlayıcı değilsin. O halde benim
tehdidimden korkanlara sadece Kur'an'la öğüt ver.
051
ESEN
YELLER/Esen yeller-ZARİYAT
Sevgi
ve merhameti sonsuz olan Allah’ın adıyla.
1. O esen yeller,
2. O yağmur yüklü bulutlar,
3. O denizde yüzen gemiler,
4. O iş ve oluşu paylaştıranlar, dile
gelsin ki,
5.Hiç kuşkusuz, size vaat olunan ayağa
kalkış günü kesinlikle doğrudur.
6. Ceza ve mükafat kesinlikle olacaktır.
7. Yıldızlarla süslü gökyüzü dile gelsin,
8. Ki, siz ihtilaf içindesiniz.
9. Ondan kaçan, kendinden kaçmış olur.
10. Kahrolsun o düzenbaz yalancılar.
11. Ki onlar bir sersemlik içersinde ne
yaptıklarından habersizdirler.
12.
Sorarlar "Ne zaman o din günü?”
13. O gün onlar ateş üzerinde deneme ve
elemeye tabi tutulacaklardır.
14.Tadın imtihan ve ızdırabınızı. İşte
budur o çarçabuk gelmesini istediğiniz.
15. Şu da bir gerçek ki, sakınıp
korunanlar bahçelerde ve pınar başlarındadır,
16. Yaratıp, Besleyip doyuran, Yönlendiren
Kudret'lerinin kendilerine verdiğini alacaklar. Çünkü onlar dünyadayken iyilik
ve güzellik sergilemekteydiler.
17. Geceleri pek azında uyurlardı.
18. Seher vakitlerinde af dilerlerdi.
19. Mallarında ihtiyaç sahibi için, yoksul
için bir hak vardı.
20. Kesin olarak inananlar için yeryüzünde
ayetler vardır.
21. Kendi nefislerinizde de öyle. Görmüyor
musunuz?
22. Semada da rızkınız ve size vaat edilen
başka şeyler vardır.
23. Göğün ve yerin Yaratıp, Besleyip
doyuran, Yönlendiren Kudret'ine and olsun ki bu vaat, sizin konuşmanız gibi
kesin ve gerçektir.
24. İbrahim'in ağırlanan misafirlerinin
haberi sana geldi mi?
25. Onlar İbrahim’in yanına girmişler
selam vermişlerdi. İbrahim de selamı almış, içinden : " Bunlar
yabancılar" demişti.
26. Hemen ailesinin yanına giderek semiz
bir dana getirmiş,
27. Onların önüne koyup: "Yemez
misiniz?" demişti.
28. Derken onlardan korkmaya başladı.
"Korkma" dediler ve ona bilgin bir oğlan çocuğu müjdelediler.
29. Karısı çığlık atarak geldi. Elini
yüzüne çarparak: "Ben kısır bir koca karıyım!" dedi.
30. Onlar: "Bu böyledir, Yaratıp,
Besleyip doyuran, Yönlendiren Kudret'in söylemiştir. O bilgelik sahibidir,
bilendir" dediler.
31."O halde işiniz nedir, ey
elçiler?" dedi.
32."Biz, suçlu bir kavme
gönderildik,”
33."Üzerlerine çamurdan taş
yağdırmaya geldik." Dediler.
34."Aşırı gidenler için Yaratıp,
Besleyip doyuran, Yönlendiren Kudret'inin katında işaretlenmiş taşlardır.”
35. Bunun üzerine orada bulunan kitabın
ortaya koyduğu anlamlar, değerler ve kurallar bütününü içtenlikle
benimseyenleri çıkardık.
36. Zaten orada müslümanlardan, bir ev
halkından başka kimse bulamadık.
37. Acı azaptan korkanlar için orada bir
işaret bıraktık.
38. Musa'da da. Onu apaçık bir delil ile
Firavun'a göndermiştik.
39. Firavun ordusuyla birlikte yüz
çevirmiş: "O bir büyücüdür veya bir delidir." Demişti.
40. Nihayet onu da ordularını da yakalayıp
denize attık, bu sırada kendini kınayıp duruyordu.
41. Ad kavminde de. Onlara kasıp kavuran
rüzgârı göndermiştik.
42. Üzerinden geçtiği şeyi canlı
bırakmıyor, onu kül edip savuruyordu.
43. Semud kavminde de. Onlara: "Bir
süreye kadar faydalanın" denmişti.
44. Yaratıp, Besleyip doyuran, Yönlendiren
Kudret'lerinin emrine karşı geldiler. Bu yüzden, bakıp dururlarken onları
yıldırım çarpıverdi.
45. Ayağa kalkacak güçleri kalmamış,
yardım edenleri de olmamıştı.
46. Bunlardan önce de Nuh kavmini helak
etmiştik. Çünkü onlar yoldan çıkmış bir toplum idiler.
47. Göğü kendi ellerimizle biz kurduk ve
biz elbette onu genişleticiyiz.
48. Yeri de döşedik. Ne güzel döşeyiciyiz.
49. Her şeyden de çift çift yarattık ki,
düşünüp öğüt alasınız.
50. O halde Allah'a koşun. Çünkü ben O'nun
katından bir uyarıcıyım.
51. Allah ile beraber başka tanrı
edinmeyin. Zira ben size O'nun tarafından açık bir uyarıcıyım.
52. İşte böylece, onlardan öncekilere
herhangi bir peygamber geldiğinde hemen:"O bir büyücüdür veya
delidir" dediler.
53. Bunu birbirlerine vasiyet mi ettiler?
Doğrusu onlar azgın bir topluluktur.
54. Artık onlara aldırma. Sen kınanacak
değilsin.
55. Sen yine de öğüt ver. Çünkü öğüt
kitabın ortaya koyduğu anlamlar, değerler ve kurallar bütününü içtenlikle
benimseyenlere fayda verir.
56. Ben görünen ve görünmeyen tüm
varlıkları bana kulluk etsinler diye yarattım.
57. Ben onlardan rızk istemiyorum. Beni
doyurmalarını da istemiyorum.
58. Şüphesiz rızk veren, güç ve kuvvet
sahibi olan ancak Allah'tır.
59. Muhakkak ki bu zulmedenlerin de,
geçmiştekilerin payı gibi bir payları vardır! O halde acele etmesinler!
60. Başlarına gelecek günlerinden dolayı,
o kitabın, ortaya koyduğu anlamlar, değerler ve kuralların karşısında yer
alanların vay haline.
052
TUR
DAĞI/Tur dağı-TUR
Sevgi
ve merhameti sonsuz olan Allah’ın adıyla.
1. Dile gel Tur,
2.3. açılıp yayılmış ince deri üzerine
satır satır yazılmış kitap,
4. yıllara meydan okuyan ev!
5. Dile gel yükseltilmiş tavan,
6. Dile gel o alevlerle kaynatılıp,
köpürmüş deniz,
7. Yaratıp, Besleyip doyuran, Yönlendiren
Kudret'inin azabı kesinlikle gerçekleşecektir.
8. Ona engel olacak hiç bir güç yoktur.
9. O gün gök bir çalkalanışla
çalkalanacak ki.
10. Ve dağlar bir yürüyüşle yürüyecek ki.
11. Vay haline o gün yalanlayanların,
12. Ki onlar bir batağa dalmış
oynamaktadırlar.
13.
O gün cehenneme bir kakılışla kakılırlar.
14. "İşte yalanlayıp durduğunuz ateş
budur!" denilir.
15. "Bir büyü müdür bu? Yoksa siz mi
görmüyordunuz?”
16. "Dalın ona! Artık ister sabredin,
ister sabretmeyin. Sizin için hepsi birdir. Siz ancak yapıp ettiğiniz şeylerin
karşılığını görmektesiniz.”
17. Korunup sakınanlar; cennetler,
nimetler içindedirler.
18. Yaratıp, Besleyip doyuran, Yönlendiren
Kudret’lerinin kendilerine verdikleriyle keyif çatarlar. Yaratıp, Besleyip
doyuran, Yönlendiren Kudret’leri onları cehennem azabından korumuştur.
19. "Yapıp ettiklerinizin karşılığı
olarak afiyetle yiyip için;
20. "Ardarda dizilmiş koltuklar
üzerinde yaslanmış olarak." Ve biz onları tertemiz eşlerle
eşleştirmişizdir.
21. İman edip, nesilleri de iman ile
arkalarından gelmiş olanların soy soplarını da kendilerine katmışızdır. Ve
kendi amellerinden kendilerinin hiç bir şeyini eksiltmemişizdir. Her kişi
kazandığı karşılığında bir rehindir.
22. Biz onlara canlarının çektiği meyve ve
etten sunduk.
23. Orada birbirleriyle kadeh
tokuştururlar ki, kadeh tokuşturma sebepleri içinde ne bir boş laf vardır ne de
günaha sokuş.
24. Dünya tatlısı çocuklar da onların
etrafında dönerler. Bu gençler sanki sedefleri içine gizlenmiş inciler
gibidirler.
25. Birbirlerine dönüp geçmişi anarlar. Ve
derler:
26. "Daha önce biz halkımız içinde
endişe ile ürperiyorduk.”
27. "Allah bize lütufta bulundu ve
bizi o iliklere işleyen azaptan korudu.”
28. "Doğrusu kabul edilmiş dualarımız
varmış. Çünkü iyilik eden, esirgeyen ancak O' dur.”
29. Artık hatırlat, öğüt ver. Yaratıp,
Besleyip doyuran, Yönlendiren Kudret’inin sana olan iyiliği sayesinde sen ne
kâhinsin ne de mecnun.
30.
Yoksa onlar: “ O bir şairdir; onun zamanın felaketlerine uğramasını
bekliyoruz" mu diyorlar?
31. De ki: "Bekleyin. Ben de sizinle
beraber bekleyenlerdenim.”
32. Onlara akılları mı bunu emrediyor,
yoksa onlar, azgın bir toplum mudur?
33. Yahut : " Onu kendisi mi uydurdu
" diyorlar? Hayır, onlar iman etmezler.
34. Eğer doğru iseler onun benzeri bir söz
getirsinler.
35. Acaba onlar her hangi bir yaratıcı
olmadan mı yaratıldılar? Yoksa kendileri mi yaratıcıdırlar?
36. Yoksa gökleri ve yeri onlar mı
yarattılar? Hayır! Onların hiç bir şeye kesin inancı yoktur.
37. Yahut Yaratıp, Besleyip doyuran,
Yönlendiren Kudret’inin hazineleri onların yanında mıdır? Yoksa onlar mı
kâinattan sorumlular?
38. Yoksa onların, üzerine çıkıp sırları
dinledikleri bir teknolojileri mi var? Öyleyse dinleyenleri açık bir delil
getirsinler.
39. Yoksa kızlar O'nun, oğullar da sizin
mi?
40. Yoksa sen kendilerinden bir ücret
istiyorsun da, bu yüzden onlar ağır bir borç altına girmekten mi korkuyorlar?
41. Yoksa görülemeyen şeye ait bilgiler
kendi yanlarında da, onlar mı yazıyorlar?
42. Yahut bir tuzak mı kurmak istiyorlar?
Asıl tuzağa düşecek olanlar inkâr edenlerdir.
43. Veya onların Allah'tan başka bir
tanrısı mı var? Allah onların ortak koştukları şeylerden uzaktır.
44. Gökten düşen bir kütle görseler:
"Üst üste yığılmış bulutlar" derler.
45. Bayılıp yere serilecekleri günlerine
kavuşuncaya kadar onları kendi hallerine bırak.
46. O gün planları kendilerine hiçbir
fayda vermez ve yardım da görmezler.
47. Şüphesiz zulmedenlere, ondan başka da
azap vardır. Fakat çokları bilmezler.
48. Yaratıp, Besleyip doyuran, Yönlendiren
Kudret’inin hükmüne sabret. Çünkü sen gözlerimizin önündesin. Kalktığın zaman
da Yaratıp, Besleyip doyuran, Yönlendiren Kudret’ini hamd ile yücelt.
49. Geceleyin bir kısmında ve yıldızlar
batarken O'nu yücelt.
053
ÜLKER
YILDIZI/ Samimiyet-NECM
Sevgi
ve merhameti sonsuz olan Allah’ın adıyla.
1.
And olsun battığı zaman yıldıza,
2. Ki arkadaşınız ne şaşırdı ne de
aldatıldı.
3. O; kuruntudan, keyfinden konuşmuyor.
4. İndirilmiş bir vahiyden başkası
değildir o.
5. Kuvvetleri çok müthiş olan belletip
öğretti onu.
6. Akıl, güzellik ve güç sahibidir.
Doğrulup dikildi.
7. En yüksek ufuktadır o.
8. Sonra iyice yaklaştı, derken daha da
yaklaştı,
9. O kadar ki, iki yay arası kadar, hatta
daha da yakın oldu.
10. Bunun üzerine Allah, kuluna vahyini
bildirdi.
11. Gördüğünü, kalbi yalanlamadı.
12. Onun gördükleri hakkında şimdi kendisi
ile tartışacak mısınız?
13. And olsun ki onu bir başka inişte de
görmüştü,
14. Son ufuk çizgisi hayret makamı
yanında.
15. Söz verilen o cennetin yanında.
16. Eşsiz güzelliği her yanı kaplamıştı.
17. Gözü kaymadı ve sınırı aşmadı.
18. And olsun o, Yaratıp, Besleyip
doyuran, Yönlendiren Kudret’inin en büyük ayetlerinden bir kısmını gördü.
19. Gördünüz mü o putları: otorite, güç,
20.
Ve üçüncüleri olan parayı.
21. Demek erkek size, dişi O'na öyle mi?
22. O zaman bu insafsızca bir taksim!
23. Bunlar, sizin ve atalarınızın taktığı
isimlerden başka bir şey değildir.
24. Allah onlar hakkında hiç bir delil
indirmemiştir. Onlar ancak zanna ve nefislerinin arzusuna uyuyorlar. Hâlbuki
kendilerine Yaratıp, Besleyip doyuran, Yönlendiren Kudret’leri tarafından yol
gösterici gelmiştir.
25. Ahiret de, dünya da Allah'ındır.
26. Göklerde nice melekler var ki onların
şefaatleri, dilediği ve hoşnut olduğu kimse için Allah'ın izin vermesi dışında,
bir işe yaramaz.
27. Ahirete inanmayanlar, meleklere
dişilerin adlarını takıyorlar.
28. Hâlbuki bu hususta onların hiç
bilgileri yoktur. Sadece zanna uyuyorlar. Oysa zan gerçekten yana hiç bir şey
ifade etmez.
29. Onun için sen bizi anmaktan yüz
çeviren ve dünya hayatından başka hiçbir şey istemeyen kimselere yüz verme.
30. İşte onların erişebilecekleri bilgi
budur. Şüphesiz ki senin Yaratıp, Besleyip doyuran, Yönlendiren Kudret’in, evet O yolundan sapanı daha iyi bilir; O
doğru yolda olanı da çok iyi bilir.
31. Göklerde ve yerde bulunanlar hep
Allah'ındır. Bu, Allah'ın, kötülük edenleri yaptıklarıyla cezalandırması, güzel
davrananları da daha güzeliyle mükâfatlandırması içindir.
32. Ufak tefek kusurları dışında, büyük
günahlardan ve edepsizliklerden kaçınanlara gelince, bil ki Yaratıp, Besleyip
doyuran, Yönlendiren Kudret’in, affı bol olandır. O’, sizi daha topraktan
yarattığı zaman ve siz annelerinizin karnında bulunduğunuz sırada, sizi en iyi
bilendir. Bunun için kendinizi temize çıkarmayın. Çünkü O, kötülükten sakınanı
daha iyi bilir.
33. Gördün mü arkasını döneni?
34. Azıcık verip sonra vermemekte
direneni?
35. Acaba ön görülemeyen şeyin bilgisi
kendi yanındadır da o görüyor mu?
36.37. Yoksa Musa'nın ve ahdine vefa
gösteren İbrahim'in sahifelerinde yazılı olanlar kendisine haber verilmedi mi?
38. Gerçekten hiç bir günahkâr, başkasının
günah yükünü yüklenemez.
39. Bilsin ki insan için kendi
çalışmasından başka bir şey yoktur.
40. Ve çalışması da ileride görülecektir.
41. Sonra ona karşılığı tastamam
verilecektir.
42. Ve şüphesiz en son varış Yaratıp,
Besleyip doyuran, Yönlendiren Kudret’inedir.
43. Doğrusu güldüren de ağlatan da O' dur.
44. Öldüren de dirilten de O' dur.
45.46. Şurası muhakkak ki rahime meni
halinde atıldığı zaman bir spermden, erkek ve dişiden ibaret olan iki çifti O’
yarattı.
47. Şüphesiz tekrar diriltmek de O'na aittir.
48. Zengin eden de, yoksul kılan da O'dur.
49. Doğrusu Şi'ra yıldızının Yaratıp,
Besleyip doyuran, Yönlendiren Kudret’i de O' dur.
50. Ve şüphesiz ki önceki Ad kavmini O
helak etti.
51. Semud'u da. Geriye hiçbir şey
bırakmadı.
52.
Daha önce de çok zalim olan ve pek azgın olan Nuh kavmini.
53. Altüst olan şehirleri de O böyle
yaptı.
54. Onların başına getireceğini getirdi.
55. Şimdi Yaratıp, Besleyip doyuran,
Yönlendiren Kudret’inin nimetlerinin hangisinde şüpheye düşersin.
56. İşte bu ilk uyarıcılardan bir
uyarıcıdır.
57. Yaklaşan yaklaştı.
58. Onu Allah'tan başka açığa çıkaracak
yoktur.
59. Şimdi siz bu söze mi şaşıyorsunuz?
60. Gülüyorsunuz da ağlamıyorsunuz?
61. Ve siz gaflet içinde oyalanmaktasınız.
62. Haydi Allah'a secde edip O'na kulluk
edin.
054
AY/Ay-KAMER
Sevgi
ve merhameti sonsuz olan Allah’ın adıyla
1. Saat yaklaşıyor, ay yarılacak.
2. Onlar ne zaman bir ayet görseler hemen
yüz çevirirler ve: "Eskiden beri devam ede gelen bir büyüdür derler.
3. Yalanladılar ve kendi heveslerine
uydular. Hâlbuki her iş olacağına varır.
4. Ant olsun onlara, kötülükten önleyecek
nice önemli haberler gelmiştir.
5. Bu büyük bir bilgeliktir. Fakat
uyarılar yarar sağlamıyor.
6. Çağıranın görülmemiş bir şeye
çağırdığı gün, sen de onlardan yüz çevir.
7.8. Sanki etrafa yayılmış çekirge sürüsü
gibi, bakışları perişan bir halde ve davetçiye koşarak kabirlerden çıkarlar. O
esnada kitabın, ortaya koyduğu anlamlar, değerler ve kuralların karşısında yer
alanlar:" Bu çok çetin bir
gündür!" derler.
9. Onlardan önce Nuh'un kavmi de
yalanladı, hem de kulumuzun yalancı olduğunda ısrar ederek : " O
delirdi" dediler ve o zorlandı.
10. Bunun üzerine Yaratıp, Besleyip
doyuran, Yönlendiren Kudret’ine: "Ben yenik düştüm, bana yardım et!"
diyerek yalvardı.
11. Biz de derhal nehir gibi devamlı akan
bir su ile göğün kapılarını açtık.
12. Yeryüzünde kaynaklar fışkırttık. Sular
takdir edilen bir işin olması için birleşmişti.
13. Nuh'u da tahtalardan yapılmış,
çivilerle çakılmış gemiye bindirdik.
14. inkâr edilmiş olana bir mükâfat olmak
üzere gemi, gözlerimizin önünde akıp gidiyordu.
15. Ant olsun ki onu bir ibret olarak bıraktık,
ibret alan yok mudur?
16. Benim azabım ve uyarılarım nasılmış?
17. Ant olsun biz Kur’an’ı öğüt alınsın
diye kolaylaştırdık. Öğüt alan yok mu?
18. Ad kavmi yalanladı da azabım ve
tehdidim nasılmış.
19. Biz onların üstüne, uğursuzluğu
devamlı bir günde dondurucu bir rüzgâr gönderdik.
20. O rüzgâr, insanları sökülmüş hurma
kütükleri gibi yere seriyordu.
21. Nasılmış benim azabım ve uyarılarım!
22. Ant olsun biz Kur’an’ı düşünüp öğüt
alınsın diye kolaylaştırdık. Öğüt alan yok mu?
23. Semud kavmi de uyarıcıları yalanladı.
24. "Aramızdan bir beşere mi
uyacağız? O takdirde biz apaçık bir sapıklık ve çılgınlık etmiş oluruz."
Dediler.
25. "Vahiy aramızda ona mı verildi?
Hayır, o yalancı ve şımarığın biridir.”
26. Yarın onlar yalancı ve şımarığın kim
olduğunu bilecekler.
27. Gerçekten onları imtihan etmek için
dişi deveyi gönderen biziz. Sen onları gözetle ve sabret.
28. Onlara, suyun aralarında
paylaştırıldığını haber ver. Her biri kendi içme sırasında gelsin.
29. Arkadaşlarını çağırdılar, o da
kılıcını kaptı ve deveyi kesti.
30. Azabım ve uyarılarım nasıl oldu!
31. Biz onların üzerine korkunç bir ses
gönderdik. Hemen hayvan ağılına konulan kuru ot gibi oluverdiler.
32. And olsun biz Kur’an’ı, anlaşılıp öğüt
alınması için kolaylaştırdık O halde düşünüp öğüt alan yok mu?
33. Lut'un kavmi de uyarıcı peygamberleri
yalanladı.
34.35. Biz de üstlerine taş gönderdik.
Ancak Lut ailesi müstesna, katımızdan bir nimet olarak onları seher vaktinde
kurtardık. Biz şükredeni işte böyle mükâfatlandırırız.
36. And olsun ki Lut, onları bizim
şiddetli azabımızla uyardı. Fakat onlar bu tehditleri kuşkuyla karşıladılar.
37. Onlar Lut'un misafirlerine karşı
kötülük yapmayı planlamışlardı. Hemen biz onların gözlerini silme kör ettik.
"Haydi, azabımı ve uyarılarımı tadın.”
38. Bir sabah kendilerine, yakalarını bir
daha bırakmayacak olan bir azap gelip çattı.
39. "İşte azabımı ve uyarılarımı
tadın?”
40. And olsun biz Kur’an’ı, öğüt almak
için kolaylaştırdık. O halde düşünüp öğüt alan yok mu?
41. Şüphesiz Firavun'un kavmine de
uyarıcılar gelmişti.
42. Lakin onlar bütün ayetlerimizi
yalanladılar. Biz de onları güç ve kudretimize layık bir şekilde yakaladık.
43.
Şimdi sizin kitabın, ortaya koyduğu anlamlar, değerler ve kuralların karşısında
yer alanlarınız, onlardan daha mı iyidirler? Yoksa kitaplar için, sizin
patentiniz mi var?
44. Yoksa "Biz intikam almaya gücü
yeten bir topluluğuz" mu diyorlar?
45. O topluluk yakında bozulacak ve onlar
arkalarını dönüp kaçacaklardır.
46. Hayır, buluşma zamanları ayağa kalkış
saatidir. O saat ne korkunç ne acıdır.
47. Şüphesiz suçlular sapıklık ve
çılgınlık içindedirler.
48. O gün yüzüstü ateşe sürüldüklerinde
"Cehennemin elemini tadın!" denir.
49. Biz, her şeyi bir ölçüye göre
yarattık.
50. Bizim buyruğumuz, bir anlık bir bakış
gibi, bir tek sözden başka bir şey değildir.
51. And olsun biz, sizin benzerlerinizi
hep helak ettik. Düşünüp ibret alan yok mu?
52. Yaptıkları her şey kitaplarda
mevcuttur.
53. Küçük büyük her şey satır satır
yazılmıştır.
54. Korunup sakınanlar; bahçelerde, nehir
kıyılarındadır.
55.Güçlü ve yüce Allah'ın huzurlarında hak
meclisindedirler.
055
MERHAMETİ
SONSUZ/Rahmeti bol olan-”HERKESE BAĞIŞ VE BEREKETİNİN TÜM NİMETLERİNİ AYIRIM
YAPMADAN SUNAN KUDRET”- RAHMAN
Sevgi
ve merhameti sonsuz olan Allah’ın adıyla.
1. O' Merhameti sonsuz olan,
2. Kur'an'ı öğretti.
3. İnsanı yarattı.
4. Ona duygu ve ifadelerini açıklamayı
öğretti.
5. Güneş ve ay; bir hesaba bağlıdır, her
birinin her şeyi.
6. Bitkileri ve ağaçları secdeye
durdurmuş, selam ediyorlar.
7. Göğü yükseltti ve koydu şaşmaz
dengeyi.
8. Sakın dengeyi bozmayın.
9. Ölçülü davranın, adalet ve eşitlikten
şaşmayın ve eksik tartmayın.
10. Bak şu yeryüzüne, canlılar için
yaratmıştır.
11. Orada meyveler ve salkımlı hurma
ağaçları vardır.
12. Kabuklu taneler ve hoş kokulu bitkiler
vardır.
13. Öyleyken Yaratıp, Besleyip doyuran,
Yönlendiren Kudret'inizin nimetlerinden hangisini yalanlayabilirsiniz?
14. Görünen insanı pişmiş çamura benzeyen
bir balçıktan yarattı.
15. Görünmeyen varlıkları saf ateşten
yarattı.
16. Öyleyken Yaratıp, Besleyip doyuran,
Yönlendiren Kudret'inizin nimetlerinden hangisini yalanlayabilirsiniz?
17. Bütün doğuşların ve bütün batışların
Yaratıp, Besleyip doyuran, Yönlendiren Kudret'i O'dur.
18. Öyleyken Yaratıp, Besleyip doyuran,
Yönlendiren Kudret'inizin nimetlerinden hangisini yalanlayabilirsiniz?
19. İki denizi birbirine kavuşmak üzere
salıvermiştir.
20. Aralarında bir engel vardır, birbirine
geçip karışmazlar.
21. Öyleyken Yaratıp, Besleyip doyuran,
Yönlendiren Kudret'inizin nimetlerinden hangisini yalanlayabilirsiniz?
22. İkisinden de inci ve mercan çıkar.
23. Öyleyken Yaratıp, Besleyip doyuran,
Yönlendiren Kudret'inizin nimetlerinden hangisini yalanlayabilirsiniz?
24. Denizde yüce dağlar gibi yükselen
gemiler O'nundur.
25. Öyleyken Yaratıp, Besleyip doyuran,
Yönlendiren Kudret'inizin nimetlerinden hangisini yalanlayabilirsiniz?
26. Yeryüzünde bulunan her canlı yok
olacak.
27. Sadece o bağış ve celal sahibi
Yaratıp, Besleyip doyuran, Yönlendiren Kudret’inin yüzü kalacaktır.
28. Öyleyken Yaratıp, Besleyip doyuran,
Yönlendiren Kudret'inizin nimetlerinden hangisini yalanlayabilirsiniz?
29. Göklerde ve yerde bulunan herkes, O'na
yalvarır. O' her an yaratma halindedir.
30. Öyleyken Yaratıp, Besleyip doyuran,
Yönlendiren Kudret'inizin nimetlerinden hangisini yalanlayabilirsiniz?
31. Ey sorumlu iki topluluk! Sizin de
hesabınızı ele alacağız.
32. Öyleyken Yaratıp, Besleyip doyuran,
Yönlendiren Kudret'inizin nimetlerinden hangisini yalanlayabilirsiniz?
33. Ey görünen ve görünmeyen varlıklar!
Eğer göklerin ve yerin ötesine nüfus edebileceğinizi sanıyorsanız, haydi edin.
Ancak bilgi ve büyük bir güçle nüfus edebilirsiniz.
34. Öyleyken Yaratıp, Besleyip doyuran,
Yönlendiren Kudret'inizin nimetlerinden hangisini yalanlayabilirsiniz?
35. Üzerinize ateşten duman ve alev
gönderilir de birbirinizi kurtaramaz ve yardımlaşamazsınız.
36. Öyleyken Yaratıp, Besleyip doyuran,
Yönlendiren Kudret'inizin nimetlerinden hangisini yalanlayabilirsiniz?
37. Gök yarılıp da kızarmış yağ renginde
kıpkırmızı olduğu zaman,
38. Öyleyken Yaratıp, Besleyip doyuran,
Yönlendiren Kudret'inizin nimetlerinden hangisini yalanlayabilirsiniz?
39. İşte o gün görünen görünmeyen bütün
varlıklara günahları sorulmaz.
40. Öyleyken Yaratıp, Besleyip doyuran,
Yönlendiren Kudret'inizin nimetlerinden hangisini yalanlayabilirsiniz?
41. Suçlular simalarından tanınır,
perçemlerinden ve ayaklarından yakalanırlar.
42. Öyleyken Yaratıp, Besleyip doyuran,
Yönlendiren Kudret'inizin nimetlerinden hangisini yalanlayabilirsiniz?
43. İşte bu, suçluların yalanladıkları
cehennemdir.
44. Onlar, cehennemle kaynar su arasında
dolaşıp dururlar.
45. Öyleyken Yaratıp, Besleyip doyuran,
Yönlendiren Kudret'inizin nimetlerinden hangisini yalanlıyorsunuz?
46. Yaratıp, Besleyip doyuran, Yönlendiren
Kudret'inin huzurunda durmaktan korkan kimselere iki cennet vardır.
47. Öyleyken Yaratıp, Besleyip doyuran,
Yönlendiren Kudret'inizin nimetlerinden hangisini yalanlıyorsunuz?
48. İki cennet de çeşit çeşit ağaçlarla
doludur.
49. Öyleyken Yaratıp, Besleyip doyuran,
Yönlendiren Kudret'inizin nimetlerinden hangisini yalanlıyorsunuz?
50. İkisinde de akıp giden iki kaynak
vardır.
51. Öyleyken Yaratıp, Besleyip doyuran,
Yönlendiren Kudret'inizin nimetlerinden hangisini yalanlıyorsunuz?
52. İkisinde de her türlü meyveden çift
çift vardır.
53. Öyleyken Yaratıp, Besleyip doyuran,
Yönlendiren Kudret'inizin nimetlerinden hangisini yalanlıyorsunuz?
54. Hepsi de örtüleri atlastan minderlere
yaslanırlar. İki cennetin de meyvesinin devşirilmesi yakındır.
55. Öyleyken Yaratıp, Besleyip doyuran,
Yönlendiren Kudret'inizin nimetlerinden hangisini yalanlıyorsunuz?
56. O cennetlerde görünen, görünmeyen hiç
kimseyle daha önce ilişkisi olmamış candan eşler olacak.
57. Öyleyken Yaratıp, Besleyip doyuran,
Yönlendiren Kudret'inizin nimetlerinden hangisini yalanlıyorsunuz?
58. Sanki onlar yakut ve mercandırlar.
59. Öyleyken Yaratıp, Besleyip doyuran,
Yönlendiren Kudret'inizin nimetlerinden hangisini yalanlıyorsunuz?
60. İyiliğin karşılığı iyilikten başka bir
şey midir?
61. Öyleyken Yaratıp, Besleyip doyuran,
Yönlendiren Kudret'inizin nimetlerinden hangisini yalanlıyorsunuz?
62. Bu ikisinden başka iki cennet daha
vardır.
63. Öyleyken Yaratıp, Besleyip doyuran,
Yönlendiren Kudret'inizin nimetlerinden hangisini yalanlıyorsunuz?
64. Bu cennetler koyu yeşildirler.
65. Öyleyken Yaratıp, Besleyip doyuran,
Yönlendiren Kudret'inizin nimetlerinden hangisini yalanlıyorsunuz?
66. İkisinde de durmadan fışkıran iki
kaynak vardır.
67. Öyleyken Yaratıp, Besleyip doyuran,
Yönlendiren Kudret'inizin nimetlerinden hangisini yalanlıyorsunuz?
68. İkisinde de her türlü meyveler, hurma
ve nar vardır.
69. Öyleyken Yaratıp, Besleyip doyuran,
Yönlendiren Kudret'inizin nimetlerinden hangisini yalanlayabilirsiniz?
70. Her ikisinde de iyi mi iyi, güzel mi
güzel hanımlar var.
71. Öyleyken Yaratıp, Besleyip doyuran,
Yönlendiren Kudret'inizin nimetlerinden hangisini yalanlayabilirsiniz?
72. Çadırlar içinde göz aydınlığı eşler
vardır.
73. Öyleyken Yaratıp, Besleyip doyuran,
Yönlendiren Kudret'inizin nimetlerinden hangisini yalanlayabilirsiniz?
74. Bunların görünen, görünmeyen hiç
kimseyle ilişkileri olmamıştır.
75. Öyleyken Yaratıp, Besleyip doyuran,
Yönlendiren Kudret'inizin nimetlerinden hangisini yalanlayabilirsiniz?
76. Yeşil yastıklara ve harikulade güzel
döşemelere yaslanırlar.
77. Öyleyken Yaratıp, Besleyip doyuran,
Yönlendiren Kudret'inizin nimetlerinden hangisini yalanlayabilirsiniz?
78. Büyüklük ve ikram sahibi Yaratıp,
Besleyip doyuran, Yönlendiren Kudret'inin adı yücelerden yücedir.
056
OLAY/Olan,
ortaya çıkan-VAKIA
Sevgi
ve merhameti sonsuz olan Allah’ın adıyla.
1. Kaçınılmaz olay olduğu zaman.
2. Ki onun oluşunu yalanlayacak hiçbir
kimse yoktur.
3. Kimini alçaltır, kimini yükseltir.
4. Yer şiddetle sarsıldığı,
5. Dağlar parçalandığı,
6. Dağılıp toz duman haline geldiği,
7. Ve sizler de üç sınıf olduğunuz zaman;
8. İyilikle dolu dürüst bir yaşam
yaşayanlar, ne mutlulardır onlar!
9. Kötülükle dolu berbat bir hayat
sürenler, ne mutsuzdurlar onlar!
10. Ve oluşta önde gidenler, yarışta önde
gidenler.
11. İşte onlardır yaklaştırılanlar.
12. Nimetlerle dolu bahçededirler.
13. Büyük kısmı öncekilerden,
14. Az bir kısmı da sonrakilerden.
15. Süslü nakışlı tahtlar üzerindedirler,
16. Karşılıklı olarak onların üzerinde
yaslanırlar,
17. Onlara sürekli servise adanmış gençler
servis yaparlar,
18. Sürahiler, ibrikler ve öz kaynağından
içkilerle doldurulmuş kadehler eşliğinde.
19. Ondan ne başları ağrıyacak ne de
içtikçe tükenecek.
20. Ve meyvalar, gönüllerince
seçtiklerinden.
21. Ve kuş eti iştahlarınca
beğendiklerinden.
22. Göz aydınlığı, tertemiz eşler,
23. Titizlikle korunan inciler misali;
24. Yaptıklarına karşılık olarak.
25. Ne boş bir laf işitirler orada ne de
günaha sokacak bir şey.
26. Sadece: "Selam, selam "
denir.
27. İyilikle dolu dürüst bir yaşam
yaşayanlar. Ne mutlu o iyilikle dolu dürüst bir yaşam yaşayan eşlere;
28. Düzgün kiraz ağacı,
29. Meyvaları salkım salkım dizili muz
ağaçları,
30. Uzamış gölgeler,
31. Çağlayarak akan sular,
32.33. Tükenmeyen ve yasaklanmayan,
sayısız meyvalar içindedirler.
34. Ve kabartılmış döşekler üstündedirler.
35. Biz kadınları yeniden inşa ettik.
36.37. Onları erkeklerle yaşıt sevgililer
ve el değmemiş kişiler kıldık.
39. Bunların birçoğu önceki
ümmetlerdendir.
40. Birçoğu da sonrakilerdendir.
41. Kötülükle dolu berbat bir hayat
sürenler, ne yazık kötülükle dolu berbat bir hayat sürenlere!
42. İçlerine işleyen bir ateş ve kaynar su
içinde.
43.44. Serin ve hoş olmayan kapkara
dumandan bir gölge altındadırlar;
45. Çünkü onlar bundan önce varlık içinde
sefahate dalmışlardı.
46. Büyük günahı işlemekte direnir
dururlardı.
47. Ve diyorlardı ki: "Biz öldükten,
toprak ve kemik yığını haline geldikten sonra, biz mi bir daha diriltileceğiz?”
48. "Önceki atalarımız da mı?”
49. De ki : "Hem öncekiler hem de
sonrakiler.”
50.
Belli bir günün belli vaktinde mutlaka toplanacaklardır!
51. Sonra siz ey sapıklar, yalancılar!
52. Elbette bir ağaçtan, zakkum ağacından
yiyeceksiniz.
53. Karınlarınızı ondan dolduracaksınız.
54. Üstüne de kaynar sudan içeceksiniz.
55. Susamış develerin suya saldırışı gibi
içeceksiniz.
56. İşte ceza gününde onlara sunulacak
ziyafet budur.
57. Sizi biz yarattık. Tasdik etmeniz
gerekmez mi?
58. Söyleyin öyleyse, döktüğünüz meni
nedir?
59. Onu siz mi yaratıyorsunuz, yoksa
yaratan biz miyiz?
60. Aranızda ölümü takdir eden biziz. Ve
biz önüne geçilebileceklerden değiliz.
61. Böylece sizin yerinize benzerlerinizi
getirelim ve sizi bilmediğiniz bir âlemde tekrar var edelim diye.
62. Andolsun, ilk yaratılışı bildiniz.
Düşünüp ibret almanız gerekmez mi?
63. Şimdi bana, ektiğinizi haber verin?
64. Onu siz mi bitiriyorsunuz, yoksa
bitiren biz miyiz?
65. Dileseydik onu kuru bir çöp yapardık
da başlardınız gevelemeye:
66. "Doğrusu borç altına girdik”
67. "Daha doğrusu biz yoksul kaldık”
68. Ya içtiğiniz suya ne dersiniz?
69. Buluttan onu siz mi indirdiniz, yoksa
indiren biz miyiz?
70. Dileseydik onu tuzlu yapardık.
Şükretmeniz gerekmez mi?
71. Söyleyin şimdi bana, tutuşturmakta
olduğunuz ateşi,
72. Onun ağacını siz mi yarattınız, yoksa
yaratan biz miyiz?
73. Biz onu bir ibret ve çölden gelip
geçenlerin istifadesi için yarattık.
74. Öyleyse ulu Yaratıp, Besleyip doyuran,
Yönlendiren Kudret'inin adını an ve yücelt.
75. Hayır! Dalga dalga inen dile gelsin.
76. Bilirseniz, gerçekten bu, büyük bir
dile gelmedir.
77. O değerli bir Kur'an'dır.
78. Şüphesiz korunmuş bir kitaptan
gelmektedir.
79. O kaynağa tertemiz olanlardan başkası
dokunamaz.
80. O âlemlerin Yaratıp, Besleyip doyuran,
Yönlendiren Kudret'i tarafından indirilmektedir.
81. Şimdi siz, bu sözü mü küçümsüyorsunuz?
82. Allah'ın verdiği rızka karşı şükrü,
onu yalanlamakla mı yerine getiriyorsunuz?
83. Hele can boğaza dayandığı zaman;
84.85.86.87. Siz çaresiz bakıp
dururken, sizin göremediğinizi biz
yakından takip ederiz. Madem ceza görmeyecek kişilersiniz! Hadi! O canın
çıkışını geri çevirsenize, şayet iddianızda doğru iseniz!
88. Kim Allah’a yakın olanlardan ise,
89. Rahatlık, güzel bir rızık ve cennet
nimetleri onu bekliyor.
90. Eğer o iyilikle dolu dürüst bir yaşam
yaşayanlardan ise,
91. "Ey iyilikle dolu dürüst bir
yaşam yaşayan sana selam olsun!”
92. Ama yalanlayıcı sapıklardan ise,
93. İşte ona kaynar sudan bir ziyafet
vardır!
94. Ve cehenneme atılmaktadır.
95. Şüphesiz ki bu kesin gerçektir.
96. Öyle ise ulu Yaratıp, Besleyip
doyuran, Yönlendiren Kudret'inin adını büyük ismiyle anıp yüceltmeye bak!
057
DEMİR/demir-HADİD
Sevgi
ve merhameti sonsuz olan Allah’ın adıyla.
1. Göklerde ve yerde bulunan her şey
Allah'ı yüceltmektedir. O’ Çok Güçlüdür, O’ Yarattıklarına anlamlı bir biçimde
vücut vermektedir.
2.
Göklerin ve yerin mülkü O'nundur. O’ diriltir, öldürür. O’ her şeye gücü
yetendir.
3. O’ nun başlangıcı yoktur, Sonu yoktur,
Her şeyde belirir, Gözlerden gizlenmiştir. Her şeyi en güzel biçimde bilendir
O’.
4. O’ gökleri ve yeri altı günde yaratan,
sonra görkemini gökyüzüne yansıtandır. Yere gireni ve ondan çıkanı, gökten
ineni ve oraya çıkanı bilir. Nerede olsanız O’ sizinle beraberdir. Allah
yaptıklarınızı görür.
5. Göklerin ve yerin mülkü O'nundur.
Bütün işler ancak O'na döndürülür.
6. Geceyi gündüze katar, gündüzü de
geceye katar. O’ kalplerde olanı bilir.
7. Allah'a ve Resulüne iman edin. Size
emanet ettiği şeylerden verin. Sizden iman edip de veren kimselere büyük
mükâfat vardır.
8. Peygamber sizi, Yaratıp, Besleyip
doyuran, Yönlendiren Kudret’inize iman etmeye çağırdığı halde niçin Allah'a
inanmıyorsunuz? Hâlbuki o sizden kesin söz almıştı. Eğer inanırsanız,
9. Sizi karanlıklardan aydınlığa çıkarmak
için apaçık ayetler indiren O' dur. Şüphesiz Allah size karşı çok şefkatli, çok
merhametlidir.
10. Ne oluyor size ki, Allah yolunda
harcamıyorsunuz? Hâlbuki göklerin ve yerin mirası Allah'ındır. Elbette
içinizden açılıştan önce harcayan ve savaşanlar, daha sonra harcayıp
savaşanlara eşit değildir. Onların derecesi, sonradan infak eden ve
savaşanlardan daha yüksektir. Bununla beraber Allah hepsine de en güzel olanı
vaat etmiştir. Allah'ın yaptıklarınızdan haberi vardır.
11. Kim Allah'a güzel bir ödünç verecek
olursa Allah da onun karşılığını kat kat verir ve ayrıca onun çok değerli bir
mükâfatı da vardır.
12. Mümin erkeklerle mümin kadınları,
önlerinden ve sağlarından, nurları aydınlatıp giderken gördüğün günde:
"Bugün müjdeniz, zemininden ırmaklar akan ve içlerinde ebedi kalacağınız
cennetlerdir" denilir. İşte büyük kurtuluş budur.
13. İhtiyacından fazlasını vermemeye
çalışan erkeklerle ihtiyacından fazlasını vermemeye çalışan kadınların
müminlere: "Bizi bekleyin, nurunuzdan bir parça ışık alalım" diyeceği
günde kendilerine: "Arkanıza dönün de bir ışık arayın!" denilir.
Nihayet onların arasına, içinde rahmet, dışında azap bulunan kapılı bir sur
çekilir.
14. İhtiyacından fazlasını vermemeye
çalışanlar onlara: "Biz sizinle beraber değil miydik?" diye
seslenirler. Derler ki: "Evet ama siz kendi başınızı belaya soktunuz;
fırsat beklediniz; şüpheye düştünüz ve kuruntular sizi aldattı. O çok aldatan
sizi Allah hakkında bile aldattı. Nihayet Allah'ın emri gelip çattı.”
15. Bugün ne sizden ne de inkâr edenlerden
bedel kabul edilir, varacağınız yer ateştir. Size yaraşan odur. Ne kötü bir
dönüş yeridir!
16. İman edenlerin Allah'ı anma ve O'ndan
inen Kur'an sebebiyle kalplerinin ürpermesi zamanı gelmedi mi? Onlar daha önce
kendilerine kitap verilenler gibi olmasınlar. Onların üzerinden uzun zaman
geçti de kalpleri katılaştı. Onlardan birçoğu yoldan çıkmış kimselerdir.
17. Bilin ki Allah ölümünden sonra
yeryüzünü canlandırıyor. Düşünesiniz diye gerçekten, size ayetleri açıkladık.
18. Karşılıksız yardım veren erkeklere ve
karşılıksız yardım veren kadınlara ve Allah'a güzel bir ödünç verenlere,
verdiklerinin karşılığı kat kat ödenir ve onlara değerli bir mükâfat vardır.
19. Allah'a ve peygambere iman edenler,
işte onlar, Yaratıp, Besleyip doyuran, Yönlendiren Kudret’leri yanında özü sözü
doğru olanlar ve şehitlik mertebesine erenlerdir. Onların mükâfatları ve
nurları vardır. İnkâr edip de ayetlerimizi yalanlayanlara gelince, onlar da
cehennemin adamlarıdır.
20. Bilin ki, dünya hayatı ancak bir oyun,
eğlence, bir süs, aranızda bir övünme ve daha çok mal ve evlat sahibi olma
isteğinden ibarettir. Tıpkı bir yağmur gibidir ki, bitirdiği çiftçilerin
hoşlarına gider. Sonra kurur da sen onun sapsarı olduğunu görürsün; sonra da
çer çöp olur. Ahirette ise çetin bir azap vardır. Yine orada Allah'ın
bağışlaması ve rızası vardır. Dünya hayatı aldatıcı bir geçimlikten başka bir
şey değildir.
21. Yaratıp, Besleyip doyuran, Yönlendiren
Kudret’inizden bir bağışlanmaya; Allah'a ve peygamberlerine inananlar için
hazırlanmış olup genişliği gökle yerin genişliği kadar olan cennete koşuşun.
İşte bu, Allah'ın lütfudur ki onu layık gördüğüne verir. Allah büyük lütuf
sahibidir.
22. Yeryüzünde vuku bulan ve sizin
başınıza gelen herhangi bir musibet yoktur ki biz onu yaratmadan önce, bir
kitapta yazılmış olmasın. Şüphesiz bu Allah'a göre kolaydır.
23. Elinizden çıkana üzülmeyesiniz ve
Allah'ın size verdiği nimetlere şımarmayasınız diye açıklamaktadır. Çünkü Allah
kendini beğenip böbürlenen kimseleri sevmez.
24. Onlar cimrilik edip insanlara da
cimriliği emrederler. Kim yüz çevirirse şüphesiz ki Allah zengindir, hamda
layıktır.
25. Andolsun ki biz peygamberlerimizi açık
delillerle gönderdik ve insanların adaleti yerine getirmeleri için
beraberlerinde kitabı ve mizanı indirdik. Biz demiri de indirdik ki onda büyük
bir kuvvet, insanlar için faydalar vardır. Bu, Allah'ın, dinine ve
peygamberlerine, geleceğe inanarak yardım edenleri belirlemesi içindir.
Şüphesiz Allah kuvvetlidir, daima üstündür.
26. Andolsun ki biz. Nuh'u ve İbrahim'i
gönderdik, peygamberliği de kitabı da onların soyuna verdik. Onlardan kimi
doğru yoldadır; içlerinden birçoğu da yoldan çıkmışlardır.
27. Sonra bunların izinden ardarda
peygamberlerimizi gönderdik. Meryem oğlu İsa'yı da arkalarından gönderdik, ona
İncil'i verdik; ona uyanların kalplerine şefkat ve merhameti vermiştik.
Uydurdukları ruhbanlığa gelince, onu biz yazmadık. Fakat kendileri Allah
rızasını kazanmak için yaptılar. Ama buna da gereği gibi uymadılar. Biz de
onlardan iman edenlere mükâfatlarını verdik. İçlerinden çoğu da yoldan
çıkmışlardır.
28. Ey iman edenler! Allah'tan korkun ve
peygamberine inanın ki O’, size rahmetinden iki kat versin ve size ışığında
yürüyeceğiniz bir nur lütfetsin; sizi bağışlasın. Allah çok bağışlayan çok
esirgeyendir.
29. Böylece önceki çağlardan kendilerine
kitap verilenler, Allah'ın lütfundan hiçbir şeyi kotarma gücünde olmadıklarını
bilsinler. Lütuf bütünüyle Allah'ın elindedir, onu layık gördüğüne verir. Allah
büyük lütfun sahibidir.
058
HAKLARI
İÇİN TARTIŞAN/Hakları için savaşan-MÜCADİLE
Sevgi
ve merhameti sonsuz olan Allah’ın adıyla.
1. Kocası hakkında seninle tartışan ve
Allah'a şikâyette bulunan kadının sözünü Allah işitmiştir. Allah, sizin konuşmanızı
işitir. Çünkü Allah İşitendir, Bilendir.
2. İçinizden, "Sen artık bana annem
gibisin." diyerek kadınlarından
ayrılmaya kalkışan kimseler bilmelidirler ki o kadınlar anneleri değildir.
Onların anaları ancak kendilerini doğuran kadınlardır. Şüphesiz onlar çirkin
bir laf ve yalan söylüyorlar. Allah Affedicidir, Bağışlayıcıdır.
3. Kadınlardan "Sen artık bana annem
gibisin." diyerek kadınlarından
ayrılmaya kalkışan sonra söylediklerinden dönenlerin karılarıyla temas etmeden
önce bir köleyi hürriyete kavuşturmaları gerekir. Size öğütlenen budur. Allah
yaptıklarınızdan haberi olandır.
4. Bulamayan kimse, hanımıyla temas
etmeden önce aralıksız iki ay oruç tutar. Buna da gücü yetmeyen, altmış fakiri
doyurur. Bu, Allah ve Resulüne inanmanızdan dolayıdır. Bunlar Allah'ın
hükümleridir. Kitabın, ortaya koyduğu anlamlar, değerler ve kuralların
karşısında yer alanlar için acı bir azap vardır.
5. Allah'a ve Resulüne karşı gelenler,
kendilerinden öncekilerin alçaltıldığı gibi alçaltılacaklardır. Biz apaçık
ayetler indirmişizdir. Kitabın, ortaya koyduğu anlamlar, değerler ve kuralların
karşısında yer alanlar için küçük düşürücü bir azap vardır.
6. O gün Allah onların hepsini diriltecek
ve yaptıklarını kendilerine haber verecektir. Allah onları bir bir saymıştır.
Onlar ise unutmuşlardır. Allah her şeyi olduğu gibi bilendir.
7. Göklerde ve yerde olanları Allah'ın
bildiğini görmüyor musun? Üç kişinin gizli konuştuğu yerde dördüncüsü mutlaka
O' dur. Beş kişinin gizli konuştuğu yerde altıncısı mutlaka O' dur. Bunlardan
az veya çok olsunlar ve nerede bulunurlarsa bulunsunlar mutlaka O’ onlarla
beraberdir. Sonra ayağa kalkış günü onlara yaptıklarını haber verecektir.
Doğrusu Allah her şeyi en ince ayrıntısına kadar biliyor.
8. Gizli konuşmaktan menedildikten sonra
yine o yasaklananı yapmaya kalkışarak günah, düşmanlık ve Peygambere karşı
gelmek hususunda gizlice konuşanları görmedin mi? Onlar sana geldikleri zaman
seni, Allah'ın selamlamadığı bir şekilde
selamlıyorlar. Kendi içlerinden de: "Bu söylediklerimiz yüzünden Allah'ın
bize azap etmesi gerekmez miydi?" derler. Cehennem onlara yeter. Oraya
gireceklerdir. Ne kötü dönüş yeridir orası!
9. Ey iman edenler! Aranızda gizli
toplantılar yaptığınız zaman böyle aranızda kötülük, düşmanlık ve peygambere
karşı gelmek için toplaşmayın. İyilik ve sakınma (bilinci artırma) için
toplanın. Huzuruna toplanacağınız Allah'tan korkun.
10. Gizli konuşmalar, iman edenleri üzmek
için düzenlenmiş şeytani toplantılardır. Oysa şeytan, Allah'ın izni olmadıkça,
müminlere hiç bir zarar veremez. Müminler Allah'a dayanıp güvensinler.
11. Ey iman edenler! Size
"Meclislerde yer açın" denilince yer açın ki Allah da size genişlik
versin. Size "Kalkın" denilince de kalkın ki sizden inananları ve
kendilerine ilim verilenleri derecelerle yükseltsin. Allah yaptıklarınızdan
haberdardır.
12. Ey iman edenler! Peygamber ile gizli
bir şey konuşacağınız zaman bu konuşmanızdan önce bir karşılıksız yardım
veriniz. Bu sizin için daha hayırlı ve daha temizdir. Şayet bir şey
bulamazsanız, bilin ki Allah Bağışlayandır, Esirgeyendir.
13. Gizli bir şey konuşmanızdan önce
karşılıksız yardım vermekten çekindiniz mi? Bunu yapmadığınıza ve Allah'da sizi
affettiğine göre, artık destekleşme / dayanışma içinde olun, ihtiyaçtan
fazlasını verin Allah'a ve Resulüne itaat edin. Allah yaptıklarınızdan
haberdardır.
14. Allah'ın kendilerine gazap ettiği bir
topluluğu dost edinenleri görmedin mi? Onlar ne sizdendirler ne de onlardan.
Bilerek yalan yere yemin ediyorlar.
15. Allah onlara çetin bir azap
hazırlamıştır. Gerçekten onların yaptıkları şey çok kötüdür!
16. Onlar yeminlerini kalkan yapıp
Allah'ın yolundan alıkoydular. Bu yüzden onlara küçük düşürücü bir azap vardır.
17. Onların malları da oğulları da Allah'a
karşı kendilerine bir fayda vermez. Onlar cehennem ehlidirler. Orada ebedi
kalacaklardır.
18. O gün Allah onların hepsini yeniden
diriltecek, onlar da dünyada size yemin ettikleri gibi, O'na yemin
edeceklerdir. Kendilerinin bir şey üzerinde olduklarını sanırlar. İyi bilin ki
onlar yalancıdırlar.
19. Şeytan onları etkisi altına aldı da
kendilerine Allah'ı anmayı unutturdu. İşte onlar şeytanın yandaşlarıdır. İyi
bilin ki şeytanın yandaşları hep kayıpdadırlar.
20.
Allah'a ve Peygamberine düşman olanlar, işte onlar en aşağıların
arasındadırlar.
21. Allah:"Elbette ben ve elçilerim
galip geleceğiz" diye yazmıştır. Şüphesiz Allah güçlüdür, galipdir.
22. Allah'a ve ahiret gününe inanan bir
toplumun -babaları, oğulları, kardeşleri yahut akrabaları da olsa- Allah'a ve
Resulüne düşman olanlarla dostluk ettiğini göremezsin. İşte onların kalbine
Allah, iman yazmış ve katından bir ruh ile onları desteklemiştir. Onları
içlerinden ırmaklar akan cennetlere sokacak, orada ebedi kalacaklardır. Allah
onlardan razı olmuş, onlar da Allah'tan hoşnut olmuşlardır. İşte onlar Allah
tarafında olanlardır. İyi bilin ki, kurtuluşa erecekler de sadece Allah'ın
tarafında olanlardır.
059
DİRİLME
/ SAVAŞ İÇİN TOPLANMA/Haşir, toplama,diriltme-HAŞR
Sevgi
ve merhameti sonsuz olan Allah’ın adıyla.
1. Göklerde ve yerde olanların hepsi
Allah'ı yüceltmektedir. O, üstündür, bilgedir.
2. Önceki çağlardan kendilerine kitap
verilenlerden inkâr edenleri, ilk sürgünde yurtlarından çıkaran O'dur. Siz
onların çıkacaklarını sanmamıştınız. Onlar da kalelerinin, kendilerini
Allah'tan koruyacağını sanmışlardı. Ama Allah onlara beklemedikleri yerden
geliverdi. O yüreklerine korku düşürdü; öyle ki kendi evlerini hem kendi
elleriyle, hem de kitabın ortaya koyduğu anlamlar, değerler ve kurallar
bütününü içtenlikle benimseyenlerin elleriyle harap ediyorlardı. Ey akıl sahipleri! İbret alın.
3. Eğer Allah onlara sürgünü yazmamış
olsaydı, elbette onları dünyada cezalandıracaktı. Ahirette de onlar için
cehennem azabı vardır.
4. Bu, onların Allah'a ve Peygamberine
karşı gelmelerinden dolayıdır. Kim Allah'a karşı gelirse bilsin ki Allah'ın
cezalandırması çetindir.
5. Hurma ağaçlarından, herhangi birini
kesmeniz veya olduğu gibi bırakmanız hep Allah'ın izniyledir ve O'nun yoldan
çıkanları rezil etmesi içindir.
6. Allah'ın, onlardan Peygamberine
verdiği ganimetler için siz at ve deve koşturmuş değilsiniz. Fakat Allah
peygamberlerini dilediği kimselere karşı üstün kılar. Allah’ın her şeye gücü
yeter.
7. Allah'ın, ülkeler halkından
Peygamberine verdiği ganimetler, Allah Peygamber, yakınları, yetimler,
yoksullar ve yolda kalmışlar içindir. Böylece o mallar, içinizden yalnız
zenginler arasında dolaşan bir devlet olmaz. Peygamber size ne verdiyse onu
alın, size ne yasakladıysa ondan da sakının. Allah'tan korkun. Çünkü Allah'ın
azabı çetindir.
8. Sözü edilen o mallar, göçmen yoksullar
içindir. Onlar ki; yurtlarından çıkarılıp mallarından yoksun bırakılmışlardır;
Allah'tan bir lütuf ve bir hoşnutluk peşindedirler; Allah'a ve Resulüne yardım
ederler. İşte onlardır, özü-sözü doğru olanlar.
9. Daha önceden Medine'yi yurt edinmiş ve
gönüllerine imanı yerleştirmiş olan kimseler, kendilerine göç edip gelen
göçmenleri severler ve onlara verilenlerden dolayı içlerinde bir rahatsızlık
hissetmezler. Kendileri zaruret içinde bulunsalar bile onları kendilerine
tercih ederler. Kim nefsinin cimriliğinden korunursa, işte onlar kurtuluşa erenlerdir.
10.Bunların arkasından gelenler şöyle
derler : " Yaratıp, Besleyip doyuran, Yönlendiren Kudret’imiz! Bizi ve
bizden önce gelip geçmiş imanlı kardeşlerimizi bağışla; kalplerimizde, iman
edenlere karşı hiç bir kin bırakma! Yaratıp, Besleyip doyuran, Yönlendiren
Kudret’imiz! Şüphesiz ki sen çok şefkatli, çok merhametlisin!”
11. İhtiyacından fazlasını vermemeye
çalışanların, önceki çağlardan kendilerine kitap verilenlerden inkâr eden
dostlarına: " Eğer siz yurdunuzdan çıkarılırsanız, mutlaka biz de sizinle
beraber çıkarız; sizin aleyhinizde asla kimseye uymayız. Eğer savaşa
tutuşursanız, mutlaka yardım ederiz," dediklerini görmedin mi? Allah
onların yalancı olduklarına şahitlik eder.
12. Andolsun, eğer onlar çıkarılsalar,
onlarla beraber çıkmazlar; savaşa tutuşmuş olsalar, onlara yardım etmezler;
yardım etseler bile arkalarını dönüp kaçarlar, sonra kendilerine de yardım
edilmez.
13. Onların içlerinde sizlere karşı
duydukları korku, Allah'a olan korkularından daha şiddetlidir. Böyledir, çünkü
onlar anlamayan bir topluluktur.
14. Onlar müstahkem şehirlerde veya
siperler arkasında bulunmaksızın sizinle toplu halde savaşamazlar. Kendi
aralarındaki savaş ise çetindir. Sen onları derli toplu sanırsın, hâlbuki
kalpleri darmadağınıktır. Böyledir, çünkü onlar aklını kullanmayan bir
topluluktur.
15. Onların durumu, kendilerinden az önce
geçmiş ve yaptıklarının cezasını tatmış olanların durumu gibidir. Onlara acıklı
bir azap vardır.
16. İhtiyacından fazlasını vermemeye
çalışanların durumu tıpkı şeytanın durumu gibidir. Çünkü şeytan insana:
"İnkâr et." der. İnsan inkâr edince de: "Ben senden uzağım,
çünkü ben âlemlerin Yaratıp, Besleyip doyuran, Yönlendiren Kudret’i olan
Allah'tan korkarım," der.
17. Nihayet ikisinin de sonu, içinde ebedi
kalacakları ateş olacaktır. İşte bu zalimlerin cezasıdır.
18. Ey iman edenler! Allah'tan korkun ve
herkes, yarına ne hazırladığına baksın. Allah'tan korkun, çünkü Allah
yaptıklarınızdan haberdardır.
19. Allah'ı unutan ve bu yüzden Allah'ın
da onlara kendilerini unutturduğu kimseler gibi olmayın. Onlar yoldan çıkan
kimselerdir.
20. Cehennem ehliyle cennet ehli bir
olmaz. Cennet ehli isteklerine erişendir.
21. Eğer bu Kur'an'ı bir dağa indirseydik,
muhakkak ki onu, Allah korkusundan baş eğerek, parça parça olmuş görürdün. Bu
misalleri insanlara düşünsünler diye veriyoruz.
22. O, öyle Allah'tır ki, O'ndan başka
tanrı yoktur. Görülmeyeni ve görüleni bilendir. O, Merhameti bol olandır. O,
Sevgisi sınırsız olandır.
23. O, öyle Allah'tır ki, kendisinden
başka hiç bir tanrı yoktur. Güç saltanat ve yönetimin en yüce sahibidir, Tüm
noksanlıklardan arınmıştır, Her türlü tehlikelerden kullarını selamete
çıkarandır, Yarattıklarının kendisi tarafından belirlenen ölçülere uygunluğunu
denetleyendir, Çok güçlüdür, ok onurludur, Yapılmasına karar verdiği şeyi,
dilediğinde zorla yaptırandır, Ululuk ve yüceliğin kaynağıdır. Allah onların
ortak koştuklarından, yücedir, arınmıştır.
24. Allah'tır O. Yaratandır, var edendir,
Var oluşu kotarıp yönetendir, Görünüşü
ahenkli kılandır, O. En güzel isimler onundur.
Göklerde ne var, yerde ne varsa O'nu yüceltir. Çok güçlü, çok onurludur.
O', tüm yarattıklarını tutarlı, anlamlı bir biçimde vücuda getirendir.
060
İMTEHAN
EDEN/imtehan eden-MÜMTEHİNE
Sevgi
ve merhameti sonsuz olan Allah’ın adıyla.
1. Ey iman edenler benim de düşmanım,
sizin de düşmanınız olanları dost edinmeyin!
Onlar, size gelen gerçeği inkâr etmişlerken onları sevgi gösterip, gizli
muhabbet besliyorsunuz. Oysa onlar Yaratıp, Besleyip doyuran, Yönlendiren
Kudret’iniz Allah'a inandığınızdan dolayı Peygamberi de sizi de yurtlarınızdan
çıkarmışlardı. Eğer benim yolumda savaşmak ve rızamı kazanmak için çıkmışsanız
onlara sır vermezsiniz. Ben sizin saklı tuttuğunuzu da, açığa vurduğunuzu da en
iyi bilenim Sizden kim bunu yaparsa doğru yoldan sapmış olur.
2. Şayet onlar sizi ele geçirirlerse,
size düşman kesilecekler, size ellerini ve dillerini kötülükle uzatacaklardır.
Zaten inkâr edivermenizi istemektedirler.
3. Ayağa kalkış günü yakınlarınız ve
çocuklarınız size fayda vermezler. Çünkü Allah aranızı ayırır. Allah
yaptıklarınızı görendir.
4. İbrahim'de ve onunla beraber
olanlarda, sizin için gerçekten güzel bir örnek vardır. Onlar kavimlerine
demişlerdi ki : " Biz sizden ve Allah'ı bırakıp taptıklarınızdan uzağız.
Sizi tanımıyoruz. Siz bir tek Allah'a inanıncaya kadar, sizinle bizim aramızda
sürekli bir düşmanlık ve öfke belirmiştir. " Ancak İbrahim babasına şöyle
demişti : " Andolsun senin affedilmeni isteyeceğim. Fakat Allah'tan sana
gelecek herhangi bir şeyi önlemeye gücüm yetmez. Ey Yaratıp, Besleyip doyuran,
Yönlendiren Kudret’imiz! Ancak sana
dayandık, sana yöneldik. Dönüş de ancak sanadır" demişti.
5. "Yaratıp, Besleyip doyuran,
Yönlendiren Kudret’imiz! Bizi inkâr edenler için deneme konusu kılma, bizi
bağışla. Ey Yaratıp, Besleyip doyuran, Yönlendiren Kudret’imiz! Sen yalnız Sen
sonsuz kudretin sonsuz bilgeliğin sahibisin!”
6. Andolsun onlar sizin için, Allah'ı ve
ahiret gününü arzu edenler için güzel bir örnektir. Kim yüz çevirirse, Şüphesiz
Allah, sınırsız zengindir, hamde layıktır.
7. Olur ki Allah sizinle düşman
olduklarınız arasında yakında bir dostluk meydana getirir. Allah gücü yetendir.
Allah, çok bağışlayan, çok esirgeyendir.
8. Allah sizinle din uğrunda savaşmayan
ve sizi yurtlarından çıkarmayanlara iyilik yapmanızı ve onlara adil
davranmanızı yasaklamaz. Çünkü Allah, adaletli olanları sever.
9. Allah, yalnız sizinle din uğrunda
savaşanları, sizi yurtlarınızdan çıkaranları ve çıkarılmanız için onlara yardım
edenleri dost edinmenizi yasaklar. Kim onlarla dost olursa işte zalimler
onlardır.
10. Ey iman edenler! Mümin kadınlar hicret
ederek size geldiği zaman, onları imtihan edin. Allah onların imanlarını daha
iyi bilir. Eğer sizde onların inanmış kadınlar olduklarını öğrenirseniz onları
kâfirlere geri göndermeyin. Bunlar onlara helal değildir. Onlar da bunlara
helal olmazlar. Onların sarf ettiklerini geri verin. Mehirlerini kendilerine
geri verdiğiniz zaman onlarla evlenmenizde size bir günah yoktur. Kâfir
kadınları nikâhınızda tutmayın, sarf ettiğinizi isteyin. Onlar da sarf
ettiklerini istesinler. Allah'ın hükmü budur. Aranız da O hükmeder. Allah
bilendir, bilgelik sahibidir.
11. Eğer eşlerinizden biri, sizi bırakıp
kâfirlere kaçar, siz de galip gelirseniz, eşleri gitmiş olanlara, harcadıkları
kadar verin. İnandığınız Allah'a karşı gelmekten sakının.
12. Ey Peygamber! İnanmış kadınlar,
Allah'a hiçbir şeyi ortak koşmamak, hırsızlık yapmamak, zina etmemek,
çocuklarını öldürmemek, elleriyle ayakları arasında bir iftira uydurup
getirmemek, iyi işi işlemekte sana karşı gelmemek hususunda senin egemenliğini
kabul etmeye geldikleri zaman, onları hoş karşıla ve onlar için Allah’tan
bağışlanma dile. Şüphesiz Allah, çok bağışlayandır, çok esirgeyendir.
13. Ey iman edenler! Kendilerine Allah'ın
gazap ettiği bir kavmi dost edinmeyin. Zira onlar, kâfirlerin kabirdekilerden
ümit kestikleri gibi ahiretten ümit kesmişlerdir.
061
SAF
TUTMAK/Saf tutmak-SAFF
Sevgi
ve merhameti sonsuz olan Allah’ın adıyla.
1. Göklerde ve yerde ne varsa hepsi
Allah'ın yasalarını uygularlar. O'
üstündür, bilgedir.
2. Ey iman edenler/güvenenler!
Yapmayacağınız şeyi neden söylüyorsunuz?
3. Yapmayacağınız şeyleri söylemeniz
Allah'ı çok fena halde kızdırmaktadır.
4. Allah kendi yolunda saf bağlayıp bir
yapı gibi kenetlenerek çarpışanları sever.
5. Bir zaman Musa halkına : " Ey
halkım! Benim, Allah'ın size gönderdiği peygamberi olduğumu bildiğiniz halde
niçin beni incitiyorsunuz? " demişti. Sonra onlar yoldan sapınca, Allah'ta
onların kalplerini saptırdı. Allah sapıklar topluluğunu doğru yola iletmez.
6. Meryem oğlu İsa'nın da şöyle dediğini
hatırla : " Ey İsrailoğulları! Ben size Allah'ın elçisiyim, benden önce
gelen Tevrat'dan doğru olan ne kalmışsa sürdürmekteyim. Benden sonra da
herkesten çok hamd etmesiyle tanınan bir elçinin geleceğini de müjdeleyici
olarak geldim" demişti. Fakat o, kendilerine söze dayalı açık deliller
getirince : "Bu apaçık bir
büyüdür." Dediler.
7. İslama çağrıldığı halde Allah'a karşı
yalan uydurandan daha zalim kim olabilir! Allah zalimler topluluğunu doğru
yolda yürütmez.
8. Onlar ağızlarıyla Allah'ın nurunu
söndürmek istiyorlar. Hâlbuki kitabın, ortaya koyduğu anlamlar, değerler ve
kuralların karşısında yer alanlar istemeseler de Allah nurunu tamamlayacaktır.
9. O’na ortak koşanlar istemeseler de
peygamberine yol göstererek hak olan dinini bütün dinlere üstün kılmak için O'
gönderdi.
10. Ey iman edenler! Sizi acı bir azaptan
kurtaracak ticareti size göstereyim mi?
11. Allah'a ve resulüne inanır,
mallarınızla ve canlarınızla Allah yolunda uğraşırsınız. Eğer bilirseniz işte
sizi kurtaracak olan budur.
12. İşte bu takdirde, O sizin günahlarınızı
bağışlar, sizi zemininden ırmaklar akan cennetlere, Adn cennetlerindeki güzel
meskenlere koyar. İşte en büyük zafer
budur.
13. Seveceğiniz başka bir şey daha var:
Allah'tan yardım ve yakın bir açılış. Müminleri müjdele.
14. Ey iman edenler Allah'ın yardımcıları
olun. Nitekim Meryem oğlu İsa havarilere: " Allah'a gidişte benim
yardımcılarım kimdir? " demişti.
Havariler de : " Allah'ın
yardımcıları biziz demişlerdi. "
İsrailoğullarından bir zümre inanmış, bir zümre de inkâr etmişti.
Nihayet biz inananları, düşmanlarına karşı destekledik. Böylece üstün geldiler.
062
CUMA/Cuma,
,toplanma, topluluk-CUMA
Sevgi
ve merhameti sonsuz olan Allah’ın adıyla.
1. Göklerde ve yerde olanların hepsi, mülkün sahibi, her türlü kirden uzak,
tertemiz, gücün ve bilgeliğin sahibi Allah'ı anıp yüceltiyorlar.
2. Çünkü anasından doğduğu gibi kalmış
kişilerin içlerinden, kendilerine ayetlerini okuyan, onları temizleyen, onlara
kitabı ve bilgeliği öğreten bir peygamber gönderen O'dur. Kuşkusuz onlar önceden
apaçık bir sapıklık içindeydiler.
3. O' elçiyi, anasından doğduğu gibi
kalmış kişilerden olup, henüz kendilerine katılmamış bulunan diğer insanlara da
göndermiştir. O' güçlüdür, bilgedir.
4. Bu Allah'ın lütfudur. Onu layık
gördüğüne verir. Allah büyük lütuf sahibidir.
5. Tevrat'la yükümlü tutulup da, kitabın
yükümlülüklerini yerine getirmeyenlerin durumu, ciltlerce kitap taşıyan eşeğin
durumu gibidir. Allah'ın ayetlerini yalanlamış olan kavmin durumu ne kötüdür.
Allah zalimler topluluğunu doğru yola iletmez.
6. De ki : " Ey yahudiler! Bütün
insanlar değil de, yalnız, kendinizin Allah'ın dostları olduğunu iddia
ediyorsanız, bunda da samimi iseniz, haydi ölümü dileyin.
7. Ama onlar, önceden yaptıklarından
dolayı ölümü asla dilemezler. Allah zalimleri çok iyi bilir.
8. De ki: "Sizin kendisinden
kaçtığınız ölüm, muhakkak sizi bulacaktır.
Sonra da görüleni ve görülmeyeni bilen Allah'a döndürüleceksiniz de O
size bütün yaptıklarınızı haber verecektir.
9. Ey kitabın yükümlülüklerini yerine
getirenler! Cuma günü destekleşme ve dayanışma toplantısına katılmaya
çağrıldığınız zaman, hemen Allah'ı anmaya koşun ve alış verişi bırakın. Eğer
bilmiş olsanız, elbette bu, sizin için daha hayırlıdır.
10.
Destekleşme ve dayanışma toplantısında katılımınızı yaptıktan sonra
artık yeryüzüne dağılın ve Allah'ın lütfundan isteyin. Allah'ı çokça anın;
umulur ki kurtuluşa erersiniz.
11. Onlar bir ticaret ve eğlence
gördükleri zaman hemen dağılıp ona giderler ve seni ayakta bırakırlar. De ki
Allah'ın yanında bulunan, eğlenceden ve ticaretten daha yararlıdır. Allah rızık
verenlerin en hayırlısıdır.
063
İKİ
YÜZLÜLER (infak etmekte ikiyüzlü davrananlar)-MÜNAFİKUN
Sevgi
ve merhameti sonsuz olan Allah’ın adıyla.
1. İhtiyaçtan fazlasını vermekte ikiyüzlü
davrananlar sana geldiklerinde : "Şahitlik ederiz ki sen Allah'ın
Peygamberisin" deyip duruyorlar. Senin kesinlikle O'nun Peygamberi
olduğunu Allah zaten biliyor. Ve Allah tanıklık eder ki; ihtiyaçtan fazlasını
vermekte ikiyüzlü davrananlar kesinlikle yalancıdırlar.
2. Yeminlerini bir kalkan yapıp, Allah
yolundan alıkoydular. Onların yapmakta oldukları ne kötüdür.
3. Bunun sebebi onların önce iman edip,
sonra inkâr etmeleridir. Bu yüzden kalpleri mühürlenmiştir. Artık onlar sözün
maksadını/incelikleri kavrayamazlar.
4. Onları gördüğün zaman dış görünüşleri
hoşuna gider, konuşurlarsa oldukça çekici konuşurlar. Onlar kendilerinden gayet
emin görünürler ve her lafı kendi aleyhlerine sanırlar. Onlar düşmandır.
Onlardan sakın. Allah onları kahretsin! Nasıl da aldatılıp döndürülüyorlar.
5. Onlara: "Gelin, Allah'ın
Peygamberi sizin için bağışlanma dilesin" denildiği zaman başlarını
çevirirler ve sen onların, büyüklük taslayarak uzaklaştıklarını görürsün.
6. Onlara bağışlanma dilesen de, dilemesen
de birdir. Allah onları kesinlikle bağışlamayacaktır. Çünkü Allah, doğru yoldan
çıkmış topluluğu doğru yola iletmez.
7. Onlar: "Allah'ın elçisinin yanında
bulunanlara bir şey vermeyin ki dağılıp gitsinler" diyenlerdir. Oysaki göklerin
ve yerin hazineleri Allah'ın tekelindedir. Fakat ihtiyacından fazlasını
vermekte ikiyüzlü davrananlar bu kadar derin düşünemezler.
8. Onlar diyorlar ki: " Eğer
Medine'ye dönersek, yemin olsun ki itibarlı ve şeref sahibi olan bizler, zayıf
olanı oradan mutlaka çıkaracaktır." Hâlbuki asıl üstünlük, ancak Allah'ın,
peygamberlerinin ve müminlerindir. Fakat ihtiyaçtan fazlasını vermekte ikiyüzlü
davrananlar bu bilinçten yoksundurlar.
9. Ey iman edenler! Mallarınız ve
çocuklarınız sizi Allah'ı anmaktan/Allah'ın zikri Kur'an'dan alıkoymasın. Kim
bunu yaparsa işte onlar ziyana uğrayanlardır.
10. Herhangi birinize ölüm gelip de:
" Yaratıp, Besleyip doyuran, Yönlendiren Kudret’im! Beni yakın bir süreye
kadar geciktirsen de herkese yardım etsem, iyilik, güzellik, doğruluk için
çalışanlardan olsam! " demek
istemiyorsanız bu günden tezi yok size verdiğimiz rızıklardan ihtiyacınızdan
fazlasını verin.
11. Allah, süresi gelmiş olan bir canı
geriye asla bırakmaz. Allah yaptıklarınızdan haberdardır.
064
ALDANIŞ
VE ALDATIŞ/Aldatış ve aldanış-TEGABUN
Sevgi
ve merhameti sonsuz olan Allah’ın adıyla.
1. Göklerde ve yerde ne varsa hepsi
Allah'ı yüceltir. Mülk O'nundur, hamd O'nadır. O' her şeye kadirdir.
2. Sizi yaratan O' dur. Böyle iken kiminiz
kitabın, ortaya koyduğu anlamlar, değerler ve kuralların karşısında olur,
kiminiz bunlara tabi olurlar. Allah yaptıklarınızı görendir.
3. Gökleri ve yeri yerli yerince yarattı.
Sizi şekillendirdi ve şekillerinizi de güzel yaptı. Dönüş ancak O'nadır.
4. Göklerde ve yerde olanları bilir.
Gizlediklerinizi ve açığa vurduklarınızı da bilir. Allah kalplerde olanı
bilendir.
5. Daha önce inkâr edenlerin haberleri
size ulaşmadı mı? İşte onlar yaptıklarının cezasını tattılar. Onlar için acı
bir azap da vardır.
6. Bu böyledir. Çünkü resulleri onlara
apaçık deliller getirip dururken onlar : " Bir insan mı bize kılavuzluk
edecek? " deyip Kitabın, ortaya koyduğu anlamlar, değerler ve kuralların
karşısında yer aldılar ve yüz çevirdiler. Allah da hiç bir şeye muhtaç
olmadığını gösterdi. Allah zengindir,
hamda layıktır.
7. İnkâr edenler kesinlikle
diriltilmeyeceklerini ileri sürdüler. De ki:
"Hayır! Yaratıp, Besleyip doyuran, Yönlendiren Kudret’ime and olsun
ki mutlaka diriltileceksiniz. Sonra yaptıklarınız size haber verilecektir.
" Bu Allah'a göre kolaydır.
8. Onun için Allah'a, Peygamberine ve
indirdiğimiz o nura inanın. Allah yaptıklarınızdan haberdardır.
9. Mahşer vaktinde sizi toplayacağı gün, işte
o zarar günüdür. Kim Allah'a inanır yararlı iş yaparsa, Allah onların
kötülüklerini örter. Onu içinde ebedi kalacakları, altlarından ırmaklar akan
cennetlere sokar. İşte büyük kurtuluş budur.
10. İnkâr eden ve ayetlerimizi
yalanlayanlara gelince, işte onlar cehennem ehlidirler. Orada ebedi
kalacaklardır. Ne kötü gidilecek yerdir orası.
11. Allah'ın izni olmaksızın hiçbir
musibet isabet etmez. Kim Allah'a inanırsa, Allah onun kalbini doğruya götürür.
Allah Her şeyi Bilendir.
12. Allah'a itaat edin. Yüz çevirirseniz
bilin ki, elçimize düşen apaçık bir duyurmadır.
13. Allah; O'ndan başka ilah yoktur.
Müminler yalnız Allah'a dayanıp güvensinler.
14. Ey iman edenler! Eşlerinizden ve
çocuklarınızdan size düşman olan da vardır. Onlardan sakının. Ama affeder,
kusurlarını başlarına kakmaz, kusurlarını örterseniz, bilin ki, Allah çok
bağışlayan ve çok esirgeyendir.
15. Doğrusu mallarınız ve çocuklarınız
sizin için bir imtihandır. Büyük mükâfat ise Allah'ın yanındadır.
16. O halde gücünüz yettiğince Allah'a
isyandan kaçının. Dinleyin, itaat edin, kendi iyiliğinize olarak harcayın. Kim
nefsinin cimriliğinden korunursa işte onlar kurtuluşa erenlerdir.
17. Eğer Allah'a ödünç verirseniz, Allah
onu sizin için kat kat artırır ve sizi bağışlar. Allah çok mükâfat verendir,
ceza vermekte acele etmeyendir.
18. Görülmeyeni ve görüleni bilendir.
Üstündür, bilgelik sahibidir.
065
BOŞANMA/Boşama,
boşanma-TALAK
Sevgi
ve merhameti sonsuz olan Allah’ın adıyla.
1. Ey Peygamber! Kadınları boşayacağınızda,
onları bekleme sürelerini gözeterek boşayın ve bekleme sürelerini de sayın.
Yaratıp, Besleyip doyuran, Yönlendiren Kudret’iniz Allah'tan korkun. Açıkça
aldatma durumu dışında, onları evlerinden çıkarmayın, kendileri de çıkmasınlar.
Bunlar Allah'ın sınırlarıdır. Kim Allah'ın sınırlarını aşarsa şüphesiz kendine
zulmetmiş olur. Bilemezsin, olur ki Allah, bundan sonra ortaya bir durum
çıkarıverir.
2. Bekleme sürelerini doldurduklarında
onları ya mutlu bir şekilde devam ettirin veya dostça ayrılın. İçinizden adalet
sahibi iki kişiyi de şahit tutun. Şahitliği Allah için yapın. İşte bu Allah'a
ve ahiret gününe inananlara verilen öğüttür. Kim Allah'tan korkarsa, Allah ona
bir çıkış yolu ihsan eder.
3. Ve ona beklemediği yerden rızık verir.
Kim Allah'a güvenirse, O’ ona yeter. Şüphesiz Allah emrini yerine getirendir.
Allah her şey için bir ölçü koymuştur.
4. Kadınlarınız için adetten kesilmiş
olanlarla, adet görmeyenler hususunda tereddüt ederseniz, onların bekleme
süresi üç aydır. Gebe olanların bekleme süresi ise doğum yapmalarıdır. Kim
Allah'tan korkarsa Allah ona işinde bir kolaylık verir.
5. İşte bu Allah'ın size indirdiği
buyruğudur. Kim Allah'tan korkarsa Allah onun kötülüklerini örter ve onun mükâfatını
arttırır.
6. Onları gücünüz ölçüsünde oturduğunuz
yerin bir bölümünde oturtun, onları sıkıştırıp zarar vermeye kalkmayın. Eğer
hamile iseler doğum yapıncaya kadar nafakalarını verin. Sizin için çocuğu
emzirirlerse onlara ücretlerini verin, aranızda uygun bir şekilde anlaşın. Eğer
anlaşamazsanız çocuğu bir başka kadın emzirecektir.
7. İmkânları geniş olan, nafakayı
imkânlarına göre versin; rızkı daralmış olan da Allah'ın kendisine verdiği
kadarından nafaka ödesin. Allah hiç kimseyi verdiği imkândan fazlasıyla yükümlü
kılmaz. Allah, bir güçlükten sonra bir kolaylık yaratacaktır.
8. Yaratıp, Besleyip doyuran, Yönlendiren
Kudret’inin ve O'nun elçilerinin emrinden uzaklaşıp azmış nice memleketler
vardır ki, biz onları çetin bir hesaba çekmiş ve onları görülmemiş bir azaba
çarptırmışızdır.
9. Böylece onlar da yaptıklarının
karşılığını tatmışlar ve işlerinin sonu tam bir hüsran olmuştur.
10. Allah onlara şiddetli bir azap
hazırlamıştır. Ey inanan akıl sahipleri! Allah'tan korkun. Allah size gerçekten
bir uyarıcı indirmiştir.
11. İman edip iyilik, güzellik ve doğruluk
için çalışanları, karanlıklardan aydınlığa çıkarmak için size Allah'ın apaçık
ayetlerini okuyan bir Peygamber göndermiştir. Kim Allah'a inanır ve faydalı iş
yaparsa Allah, onu altlarından ırmaklar akan, içinde ebedi kalacakları
cennetlere sokar. Allah o kimse için gerçekten güzel bir rızık vermiştir.
12. Allah, yedi kat göğü ve yerden bir o
kadarını yaratandır. Ferman bunlar arasından inip durmaktadır ki, böylece
Allah'ın her şeye kadir olduğunu ve her şeyi ilmiyle kuşattığını bilesiniz.
066
HARAM
KILMAK/Haramlaştırma-TAHRİM
Sevgi
ve merhameti sonsuz olan Allah’ın adıyla.
1. Ey Peygamber! Eşlerini memnun etmek
için Allah'ın sana serbest bıraktığı şeyi niçin kendine yasaklıyorsun? Allah
çok bağışlayan, çok esirgeyendir.
2. Allah, yeminlerinize bir çözüm
bulmanızı istiyor. Sizin yardımcınız Allah'tır. O, bilendir bilgelik sahibidir.
3. Peygamber eşlerinden birine gizlice bir
söz söylemişti. Fakat eşi o sözü başkalarına haber verip Allah da bunu
Peygambere açıklayınca Peygamber de bir kısmını bildirip, bir kısmından da
vazgeçmişti. Peygamber bunu ona haber verince eşi ; " Bunu sana kim
bildirdi?" dedi. Peygamber : " Bilen, her şeyden haberdar olan Allah
bana haber verdi. " dedi.
4. Eğer ikiniz de Allah'a tövbe ederseniz
ne ala. Çünkü kalpleriniz sapmıştı. Ve eğer Peygambere karşı birbirinize arka
verirseniz bilesiniz ki onun dostu ve yardımcısı Allah, Cebrail ve müminlerin
iyileridir. Bunların ardından melekler de yardımcıdır.
5. Eğer o sizi boşarsa Yaratıp, Besleyip
doyuran, Yönlendiren Kudret’i ona, sizden daha iyi, kendini Allah'a veren,
inanan, sebatla itaat eden, tövbe eden, çalışan/ibadet eden, oruç tutan, dul ve
bakire eşler verebilir.
6. Ey inananlar! Kendinizi ve ailenizi,
yakıtı insanlar ve taşlar olan ateşten koruyun. Onun başında acımasız, güçlü,
Allah'ın kendilerine buyurduğuna karşı gelmeyen ve emredildiklerini yapan
melekler vardır”.
7. Ey kitabın, ortaya koyduğu anlamlar,
değerler ve kuralların karşısında yer alanlar bu gün özür beyan etmeyin! Siz
ancak işlediklerinizin cezasını çekeceksiniz.
8. Ey iman edenler! Samimi bir tövbe ile
Allah'a dönün. Umulur ki Yaratıp, Besleyip doyuran, Yönlendiren Kudret’iniz
sizin kötülüklerinizi örter. Peygamberi ve onunla birlikte iman edenleri
utandırmayacağı günde Allah sizi, içlerinden ırmaklar akan cennetlere sokar.
Onların önlerinden ve sağlarından nurları aydınlatıp gider de "Ey Yaratıp,
Besleyip doyuran, Yönlendiren Kudret’imiz! Nurumuzu bizim için tamamla, bizi
bağışla, çünkü senin her şeye gücün yeter " derler.
9. Ey Peygamber! Kitabın, ortaya koyduğu
anlamlar, değerler ve kuralların karşısında yer alanlara ve infak etmekte
ikiyüzlü davrananlara karşı cihat et, onlara karşı sert davran. Onların
varacağı yer cehennemdir. O gidilecek yer ne kötüdür.
10. Allah inkâr edenlere, Nuh'un
karısıyla, Lut'un karısını misal verdi. Bu ikisi kullarımızdan iki salih
kişinin nikâhları altında iken onlara hainlik ettiler. Kocaları Allah'tan gelen
hiçbir şeyi onlardan savamadı. Onlara :"Haydi, ateşe girenlerle beraber
sizde girin!" denildi.
11. Allah inananlara da Firavun'un
karısını misal gösterdi. O: "Yaratıp, Besleyip doyuran, Yönlendiren
Kudret’im! Bana katında, cennette bir ev yap; beni Firavundan ve onun işinden
koru ve beni zalimler topluluğundan kurtar!" demişti.
12. İffetini korumuş olan, İmran kızı
Meryem'i de. Biz ona ruhumuzdan üfledik ve Yaratıp, Besleyip doyuran, Yönlendiren
Kudret’inin sözlerini ve kitaplarını tasdik etti. O gönülden itaat
edenlerdendi.
067
MÜLK/Mülk,
yönetim-MÜLK
Sevgi
ve merhameti sonsuz olan Allah’ın adıyla.
1. Mülk ve yönetimi elinde olan yüceler
yücesidir ve O'nun her şeye gücü yeter.
2. En güzel işi hanginiz yapacak diye
hayatı ve ölümü Yaratan Güçlüdür, Affedicidir.
3. Birbiri ile ahenktar yedi göğü
yaratmıştır. “Herkese bağış ve bereketinin tüm nimetlerini ayırım yapmadan
sunan Kudret”in yaratışında hiç bir dengesizlik göremezsin. Bir kez daha bak,
bir dengesizlik görebiliyor musun?
4. Sonra tekrar tekrar bak: göz aciz ve
bitkin bir halde sana dönecektir.
5. And olsun ki biz, en yakın olan göğü
ışık saçan yıldızlarla donattık. Onları şeytanların atıp tutmalarına konu
yaptık. Çılgın bir ateş onları bekliyor.
6. Böyle yaparak Yaratıp, Besleyip
doyuran, Yönlendiren Kudret’ini inkâr edenlere cehennem azabı vardır. O ne kötü
dönüştür.
7. Oraya atıldıklarında, onun kaynarken
çıkardığı uğultuyu işitirler.
8. Neredeyse cehennem öfkesinden
çatlayacak! Her ne zaman oraya bir topluluk atılsa, onun bekçileri onlara:
"Size uyarıcı bir peygamber gelmemiş miydi?" diye sorarlar.
9. Onlar şöyle cevap verirler:
"Evet, doğrusu bize, uyarıcı gelmişti, fakat biz ona inanmamıştık ve
Allah'ın bir şey gönderdiği yok; siz olsa olsa büyük bir sapıklık içindesiniz.
" demiştik.
10. " Ve şayet kulak vermiş veya
aklımızı kullanmış olsaydık, şu alevli cehennemin mahkûmları arasında olmazdık!
" diye ilave ederler.
11. Böylece günahlarını itiraf ederler.
Artık uzak olsun, o alevli cehennemin mahkûmları.
12. Görmedikleri halde Yaratıp, Besleyip
doyuran, Yönlendiren Kudret'lerinden korkanlara gelince, onlar için gerçekten
hem bağışlanma hem de büyük mükâfat vardır.
13. Sözünüzü ister gizleyin ister açığa
vurun, bilin ki O' iç dünyanızda neler olup bittiğini bilmektedir.
14. Hiç yaratan bilmez mi? O' En gizli
sırları biliyor, Her şeyi duyup haber alıyor.
15. Yeryüzünü size hizmete sunan O'dur. Şu
halde yerin üzerinde dolaşın ve Allah'ın rızkından yeyin. Dönüp dolaşıp O'na
geleceksiniz.
16. Gökte olanın. Sizi yere batırıvermeyeceğinden emin misiniz?
O zaman yer sarsıldıkça sarsılır,
17. Yahut o göktekinin, üzerinize taş
yağdırmayacağından emin misiniz? İşte tehdidimin ne demek olduğunu yakında
bileceksiniz.
18. And olsun ki, onlardan öncekiler de
yalan saymışlardı; ama benim karşılık olarak verdiğim azap nasıl olmuştu?
19. Üstlerinde kanatlarını aça-kapata
dolaşan kuşları görmediler mi? Onları “Herkese bağış ve bereketinin tüm
nimetlerini ayırım yapmadan sunan Kudret” olan Allah'tan başkası tutmuyor.
Şüphesiz O her şeyi görmektedir.
20. “Herkese bağış ve bereketinin tüm
nimetlerini ayırım yapmadan sunan Kudret”e karşı size yardım edecek kimlerdir?
Ordularınız mı? İnkârcılar ancak derin bir gaflet içinde bulunmaktadırlar.
21. O' size verdiği besinleri kesse, size
besleyecek olan kimdir? Hayır, inkarcılar azgınlık ve nefrette direnip
durmaktadırlar.
22. Şimdi, yüz üstü sürünerek yürüyen mi,
yoksa doğru yolda düzgün yürüyen mi,
varılacak yere daha çabuk erişir?
23. De ki: "Sizi yaratan, size işitme
duyusu, gözler ve kalpler veren O' dur. Ne az şükrediyorsunuz?
24. De ki: "Sizi yeryüzünde yayıp
çoğaltan O'dur: ancak O'nun huzuruna gelip toplanacaksınız.
25. Derler ki: "Doğru sözlü iseniz,
bu tehdit ne zaman?”
26. De ki: "O bilgi ancak Allah'a
mahsustur. Ben ise sadece apaçık bir uyarıcıyım.
27. Ama onu yakından gördükleri zaman,
inkâr edenlerin yüzleri kararacak ve: İşte sizin isteyip durduğunuz budur!
Denecektir.
28. De ki: "Allah beni ve
beraberimdekileri yok etse veya bizi esirgese inkârcıları yakıcı azaptan
kurtaracak kimdir?”
29. O “Herkese bağış ve bereketinin tüm
nimetlerini ayırım yapmadan sunan Kudret”dir, O'na iman etmiş ve O'na güvenip
dayanmışızdır. Siz kimin apaçık bir sapıklık içinde olduğunu yakında
öğreneceksiniz!
30. De ki: "Suyunuz çekiliverse,
söyleyin bakalım, size kim bir akarsu getirebilir?”
068
KALEM/Kalem-KALEM
Sevgi
ve merhameti sonsuz olan Allah’ın adıyla.
1. Nun.
Kalem dile gelsin! Satır satır yazdıkları dile gelsin!
2. Sen Yaratıp, Besleyip doyuran,
Yönlendiren Kudret’inin nimeti sayesinde yabancı kişilerle konuşan değilsin.
3. Bu sana lütuf ve ikram dışında, hak
ettiğin bir karşılıktır.
4. Ve sen elbette yüce bir ahlak
üzeresin.
5. Yakında sende göreceksin, onlarda
6. Hanginizi gizli güçler kullanıyormuş?
7. Senin Yaratıp, Besleyip doyuran,
Yönlendiren Kudret'in, yolundan sapanın ve doğru yolda yürüyenin kim olduğunu
en iyi bilendir.
8. O halde bu okuduklarını yalan
sayanlara uyma.
9. Onlar kendilerinin ödün verip
uzlaşabilmesi için senin de ödün verip uzlaşmanı istediler.
10. Şu kimselere sakın uyma: Alabildiğine
yemin eden, aşağılık adi,
11. Küçük gören, dedikoducu,
12. İyiliği hep engelleyen, günahkâr,
zorba,
13. Kaba saba ve asalaklardan hiç birine,
14. Mal ve oğulları var diye.
15. Ona ayetlerimiz okunduğu zaman der ki;
" Öncekilerin masalları "
16. Biz yakında onun burnunu yere
sürteceğiz.
17. Onları toprak ağalarını
belalandırdığımız gibi belalandırdık. Hani o toprak ağaları ürünlerini sabah
erken toplamak için sözleşmişlerdi.
18. Oysa Allah'ı hiç hesaba katmıyorlardı.
19. Fakat daha onlar uykudayken öyle bir
afet toprağı sarıverdi ki,
20. Toprağa kıran girdi, her şey sararıp
soldu.
21. Sabaha yakın birbirlerine seslendiler;
22. " Haydi erkenden gidip ürünü toplayalım.
23. " Yolda gelirken aralarında şöyle
konuşuyorlardı.
24. " Yoksulun biri gelip de
istemeden hepsini toplayalım.
25. " Sırf yoksula vermeyi engellemek
için erkenden gittiler.
26. Fakat toprağı gördüklerinde "
Yanlış gelmişiz " dediler.
27. Mırıldanarak: " Yo! Kesinlikle
burası. Ama galiba esas engellenen biz oluyoruz " dediler.
28. İçlerinde en insaflı olanı; " Ben
size Yaratıp, Besleyip doyuran, Yönlendiren Kudret’i hesaba katın dememiş
miydim? " dedi.
29. Anladılar işi ve " Yaratıp,
Besleyip doyuran, Yönlendiren Kudret’im gerçekten çok büyüksün! Açıkçası bizler
sana haksızlık etmişiz " dediler.
30. Bunun üzerine birbirini kınamaya
başladılar.
31. " Lanet olsun bize Biz gerçekten
azgınlarmışız.
32. Umarız, Yaratıp, Besleyip doyuran,
Yönlendiren Kudretimiz bize onun yerine daha hayırlısını verir. Biz de her
şeyimizle Yaratıp, Besleyip doyuran, Yönlendiren Kudretimize yöneliriz.
33. İşte böyledir afet! Geleceğin azabı
ise çok daha büyüktür. Ah bir bilselerdi.
34.Sakınanları Yaratıp, Besleyip doyuran,
Yönlendiren Kudret’in yanında mutluluk toprakları bekliyor.
35. Biz teslimiyet gösterenleri, günaha
batmışlar gibi yapar mıyız?
36. Size ne oluyor? Ne biçim hüküm
veriyorsunuz?
37.38.39. Yoksa elinizde " Onda
beğendiğiniz her şey mutlaka sizindir diye, sizin lehinize olarak tarafımızdan
verilmiş, ayağa kalkış gününe kadar geçerli kesin sözler mi var?
40. Sor onlara: Bu iddiayı onların hangisi
savunacak?
41. Yoksa ortakları mı var onların?
Sözlerinde doğru iseler, hadi getirsinler ortaklarını!
42. Ölüm anı gelip de yatağa düşünce imana
gelmek için vakit çok geçtir. Artık isteseler de yapamayacaklar.
43. Gözlerinin feri gitmiş bir halde,
zavallı bir duruma düşmüşlerdir. Hâlbuki onlar sapasağlam iken de imana davet
ediliyorlardı.
44. Sen bu sözü yalan sayanı bana bırak.
Biz onları bilmedikleri bir yönden yavaş yavaş azaba yaklaştırıyoruz.
45. Onlara mühlet veriyorum. Tuzağım
gerçekten zorludur benim.
46.
Yoksa sen onlardan bir ücret istiyorsun da bu yüzden onlar ağır bir borç
altında mı eziliyorlar?
47. Yoksa gözden uzak olan şeyin bilgisine
eriştiler de, oradan mı konuşuyorlar?
48. Sen Yaratıp, Besleyip doyuran,
Yönlendiren Kudret'inin hükmünü sabırla bekle. Balığın yuttuğu Yunus gibi olma.
Hani o dertli dertli Yaratıp, Besleyip doyuran, Yönlendiren Kudret'ine
yalvarmıştı.
49. Şayet Yaratıp, Besleyip doyuran, Yönlendiren
Kudret'inden ona bir lütuf yetişmemiş olsaydı o, mutlaka aşağılanmış bir halde
ıssız bir diyara atılacaktı.
50. Fakat ardından Yaratıp, Besleyip
doyuran, Yönlendiren Kudret'i onu alıp barışseverlerden yaptı.
51. Kitabın, ortaya koyduğu anlamlar,
değerler ve kuralların karşısında yer alanlar bu hatırlatmayı işittiklerinde az
kalsın gözleriyle seni devireceklerdi. Hala da " Hiç şüphe yok O bir
delidir. " derler.
52. Hâlbuki insanlığa özünü hatırlatmadan
başka bir şey değil bu!
069
GELECEĞİ
KUŞKUSUZ OLAN/Geleceği kuşkusuz olan-HAKKA
Sevgi
ve merhameti sonsuz olan Allah’ın adıyla.
1. Geleceği kuşkusuz olan,
2. Nedir o geleceği kuşkusuz olan olay?
3. Anlaya biliyor musun geleceği kuşkusuz
olan olayın ne olduğunu?
4. Dinle o zaman, Semud ve Ad kavimleri,
kapılarını çalacak büyük gerçeği yalanladılar.
5. Semud büyük bir felaketle yok edildi.
6. Ad kavmi ise, korkunç bir çöl fırtınası
ile yok edildi.
7. Fırtına, ard arda yedi gece, sekiz gün
aralıksız devam etti. Öyle ki o halk, içi boş hurma kütükleri gibi oracıkta
yere serilmiş hale geldiğini gözünde canlandır.
8. Şimdi onlardan arda kalan bir şey
görüyor musun?
9. Firavun, ondan öncekiler ve altı
üstüne getirilen beldeler halkı hep o günahı işlediler.
10. Böylece Yaratıp, Besleyip doyuran,
Yönlendiren Kudret'in peygamberlerine karşı geldiler de, Allah da onları her
defasında şiddetle yakalayıverdi.
11. Şüphesiz korkunç su tufanı günlerinde
sizi gemide biz taşıdık.
12. Artık bütün bunlar bir ibret ve öğüt
olsun ve varsa kulağı olan duysun!
13. Sura bir üfleyişle üflendiğinde,
14. Yer ve dağlar kaldırılıp birbirine tek
çarpışla çarpılıp darmadağın edildiği zaman,
15. İşte o gün olacak olur.
16. Gök de yarılır artık çökmeye yüz
tutar.
17.
18. O gün huzura alınırsınız: size ait hiç
bir sır gizli kalmaz.
19.
İşte o zaman sicili iyi çıkan
haykıracak: "Gelin bakın sicilime”!
20. "Doğrusu ben, hesabımla
karşılaşacağımı zaten biliyordum" der.
21. 22. 23. Artık o, meyveleri sarkmış
yüce bir cennette hoşnut kalacağı bir hayat içindedir.
24. Geçmiş günlerde işlediklerinize
karşılık afiyetle yiyin, için.
25.
Sicili bozuk çıkana gelince;
"Eyvah, ben bittim! Keşke sicilimi
hiç görmeseydim!”
26. "Hesabımın ne olduğunu
bilmeseydim. “
27. "Keşke ölümümle her iş olup
bitseydi."
28. "Malım bana hiç fayda
sağlamadı."
29. "Tüm gücüm de benden yok olup
gitti."
30. Yakalayın onu, bağlayın;
31. Sonra alevli ateşe atın onu!
32. Sonra da onu yetmiş arşın uzunluğunda
bir zincir içinde oraya atın.
33. Çünkü o, yüce Allah'a inanmıyordu.
34. Yoksul bir dilim ekmeğe muhtaçken
kılını bile kıpırdatmıyordu.
35. Bu sebeple; bu gün burada onun candan
bir dostu yoktur.
36. Kanlı irinden başka yemek de yoktur,
37. Ki onu Ancak günahkârlar yer.
38. 39. Görebildikleriniz ve
göremedikleriniz üzerine yemin ederim ki,
40. Hiç şüphesiz o Kur’an, çok şerefli bir
elçinin sözüdür.
41. Ve o bir şair sözü değildir. Ne kadar
az iman ediyorsunuz!
42. Bir kâhin sözü de değildir. Ne kadar
az düşünüyorsunuz.
43. Âlemlerin Yaratıp, Besleyip doyuran,
Yönlendiren Kudret'i tarafından indirilmiştir.
44. Eğer bizim hakkımızda bazı sözler
uydurmuş olsaydı,
45. Elbette onu kıskıvrak yakalardık.
46. Sonra onun can damarını koparırdık.
47.
Hiç biriniz buna mani de olamazdınız.
48. Doğrusu o, sakınmak isteyenler için
bir öğüttür.
49. İçinizde o'nu yalan sayanlar
bulunduğunu şüphesiz bilmekteyiz.
50. Muhakkak Kur’an, onu ret edenler için
bir üzüntü kaynağıdır.
51. Ve o, gerçekten kati bilginin ta
kendisidir.
52. O halde ulu Yaratıp, Besleyip doyuran,
Yönlendiren Kudret'inin adını noksanlıklardan arındırarak, yücelt.
070
YÜKSELME
NOKTALARI/yükselme noktaları-MEARİC
Sevgi
ve merhameti sonsuz olan Allah’ın adıyla.
1. Sorgulayan birisi, gelecek olan ve hiç
kimsenin savamayacağı azabı istedi.
2. İnkârcılar içindir o, yoktur onu
savacak,
3. Yükselme derecelerinin sahibi olan
Allah katındandır.
4. Melekler ve ruh oraya miktarı ellibin
yıl olan bir günde yükselip çıkar.
5. Şimdi sen güzelce sabret.
6. Doğrusu onlar o azabı uzak görüyorlar.
7. Biz ise onu yakın görmekteyiz.
8. O gün gökyüzü erimiş maden gibi olur.
9. Dağlar da atılmış yüne döner.
10. Dost, dostu sormaz.
11. Birbirlerine gösterilirler, günahkâr
kimseler ki, o günün azabından kurtulmak için, oğullarını fidye vermeyi isterler.
12. Karısını, kardeşini,
13. Kendisini koruyup barındıran tüm
ailesini,
14. Yeryüzünde kim varsa hepsini fidye versin
de, tek kendini kurtarsın.
15. Fakat ne mümkün! Bilinmeli ki, o
alevlenen bir ateştir.
16. Derileri kavurup soyar.
17. Yüz çevirip geri dönen,
18. Toplayıp yığan kimseyi çağırır.
19. Gerçekten insan, pek hırslı yaratılmıştır.
20. Kendisine fenalık dokunduğunda
sızlanır, feryat eder.
21. Ona imkân verildiğinde ise pinti
kesilir.
22. Ancak aralarında destekleşme /
dayanışma içinde olanlar öyle değildir.
23. Onlar canı gönülden destekleşme /
dayanışma içindedirler.
24. Mallarında isteyene belli bir hak
tanırlar,
25. Mahrum kalmışa.
26. Ceza gününün doğruluğuna inanırlar.
27. Yaratıp, Besleyip doyuran, Yönlendiren
Kudret'lerinin azabından korkarlar ki,
28. Yaratıp, Besleyip doyuran, Yönlendiren
Kudret'lerinin azabından emin olunamaz.
29. Ellerini, bellerini ve dillerini
korurlar,
30. Ancak eşleri yani yeminle /
anlaşmayla bağlandıkları hariç, çünkü
eşlerinden dolayı kınanmazlar.
31. Bundan öteye isteyenler ise, onlar
taşkınların ta kendileridir.
32. Emanetlerine ve ahitlerine sadık
kalırlar;
33. Şahitliklerini dosdoğru yaparlar;
34. Yardımlaşma ve dayanışmalarını devamlı
kılarlar;
35. İşte bunlar cennetlerde ağırlanırlar.
36. O kitabın, ortaya koyduğu anlamlar,
değerler ve kuralların karşısında yer alanlara ne oluyor ki, bölük bölük
koşuyorlar,
37.
Sağından ve solundan sana doğru,
38. Onlardan her biri nimet cennetine
sokulacağını mı umuyor?
39. Hayır! Şüphesiz biz onları, kendilerinin de bildikleri şeyden yarattık.
40. Şu halde öyle değil! Doğuların ve
batıların Yaratıp, Besleyip doyuran, Yönlendiren Kudret'ine yemin ederim
ki, bizim gücümüz yeter,
41. Şüphesiz onların yerine daha iyilerini
yerine getirmeye...ve kimse bizim önümüze geçemez.
42. Ama sen onları bırak da, tehdit
edildikleri güne kavuşuncaya kadar dalsınlar, oynaya dursunlar.
43. O gün onlar kabirlerinden sanki bir
hedefe doğru fırlayarak çıkacaklar.
44. Gözleri horluktan aşağı düşmüş ve
kendileri zillete bürünmüş bir halde , işte bu onların tehdit edile geldikleri
gündür.
071
NUH/Hz
Nuh-NUH
Sevgi
ve merhameti sonsuz olan Allah’ın adıyla.
1. Kendilerine yakıcı bir azap gelmeden
önce kavmini uyar, diye Nuh'u kavmine
gönderdik.
2. Nuh şöyle dedi : "Ey kavmim!
Şüpheniz olmasın ki, ben sizi, apaçık uyaran bir kimseyim"
3. "Allah' a kulluk edin; O'na karşı
gelmekten sakının ve bana uyun ki,
4. Allah bir takım günahlarınızı
bağışlasın ve sizi belli bir vadeye kadar tehir etsin. " . Bilinmeli ki
Allah'ın tayin ettiği vade gelince,
artık o ertelenmez. Keşke bilseydiniz!”
5. "Yaratıp, Besleyip doyuran,
Yönlendiren Kudret’im! Doğrusu ben kavmimi gece gündüz davet ettim. “
6. "Fakat benim davetim, ancak kaçmalarını artırdı. “
7. "Gerçekten de, günahlarını bağışlaman için onları ne zaman
davet ettiysem, parmaklarını kulaklarına tıkadılar, elbiselerine büründüler, ayak dirediler, kibirlendiler. “
8. "Sonra ben kendilerine haykırarak
davette bulundum.
9. "Sonra onlarla hem açıktan açığa
hem de gizli gizli konuştum. “
10. Dedim ki : "Yaratıp, Besleyip
doyuran, Yönlendiren Kudret’inizden bağışlanma dileyin; çünkü O çok
bağışlayıcıdır. “
11. "Üzerinize gökten bol, bol yağmur indirsin, “
12. "Mallarınızı ve oğullarınızı
çoğaltsın, size bahçeler ihsan etsin,
sizin için ırmaklar akıtsın. “
13. "Size ne oluyor ki, Allah'a büyüklüğü yakıştıramıyorsunuz?”
14. "Oysa sizi türlü merhalelerden
geçirerek O yaratmıştır. “
15. "Görmediniz mi, Allah yedi göğü birbiriyle ahenkli bir bütün
olarak nasıl yaratmış!”
16. "Onların içinde ayı bir ışık
kılmış, güneşi de bir lamba yapmıştır. “
17. "Allah sizi de yerden ot bitirir
gibi bitirmiştir. “
18. "Sonra sizi yine oraya döndürecek
ve sizi yeniden çıkaracaktır. “
19. "Allah, yeryüzünü sizin için bir sergi yapmıştır. “
20. "Onda geniş yollar edinip
dolaşabilesiniz diye,"
21. Nuh dedi ki : "Yaratıp, Besleyip
doyuran, Yönlendiren Kudret’im doğrusu bunlar bana karşı geldiler de, malı ve çocuğu kendi ziyanını artırmaktan
başka işe yaramayan kimseye uydular. “
22. "Bunlar da büyük hileler, büyük desiseler kurdular! “
23. "Ve dediler ki : 'Sakın
ilahlarınızı bırakmayın, hele
Ved'den, Suva'dan, Yeğus'tan,
Ye'uk'tan ve Nesr'den asla
vazgeçmeyin. “
24. "Onlar gerçekten birçoklarını
saptırdılar. Sende bu zalimlerin ancak şaşkınlıklarını artır!”
25. Bunlar, günahları yüzünden suda boğuldular, ardından da ateşe sokuldular ve o zaman
Allah'a karşı yardımcılar da bulamadılar.
26. Nuh : "Yaratıp, Besleyip doyuran,
Yönlendiren Kudret’im!" dedi. "Yeryüzünde kitabın, ortaya koyduğu
anlamlar, değerler ve kuralların karşısında yer alanlardan hiç kimseyi
bırakma!”
27. "Çünkü Sen onları bırakırsan
kullarını saptırırlar; Yalnız ahlaksız, nankör doğururlar. “
28. "Yaratıp, Besleyip doyuran,
Yönlendiren Kudret’im beni, ana-babamı,
iman etmiş olarak evime girenleri, iman eden erkekleri ve kadınları
bağışla, zalimlerin de ancak helakini
artır.
072
YABANCI/Cin,
görünmeyen varlık-CİN
Sevgi
ve merhameti sonsuz olan Allah’ın adıyla.
1. 2. De ki :"Yabancı bir topluluğun
Kur’an’ı dinledikten sonra şöyle dedikleri bana vahyolundu: "Gerçekten biz,
muhteşem bir söz dinledik. Doğru ile yanlışı ayırmamızı sağladı. Biz ona
inandık. Artık kimseyi Yaratıp, Besleyip doyuran, Yönlendiren Kudret’imize
ortak koşmayacağız. “
3. "Hakikat şu ki, Yaratıp, Besleyip
doyuran, Yönlendiren Kudret’imizin uğraşısı çok fazladir. O ne eş, ne çocuk
edinmiştir. “
4. "Doğrusu bizim beyinsiz takımımız,
Allah hakkında pek aşırı yalanlar uyduruyormuş. “
5. " Hâlbuki biz, bütün herkesi Allah hakkında asla yalan
söylemezler sanmıştık. “
6. "İnsanlardan bazıları, yabancılardan bazılarının, adamları olduğunu
söyleyerek belalara karşı onlara sığınıyorlardı. Demek sığındıkça kendi
belalarını artırıyorlarmış. “
7. "Onlar sizin inandığınız gibi
inanmıyorlardı. Allah'ın hiç kimseyi bir daha diriltmeyeceğini sanmışlardı. “
8. "Doğrusu biz gökyüzüne çıktık
baktık, gökyüzünü titiz bekçilerle, alev huzmeleriyle doldurulmuş bulduk. “
9. "Biz eskiden, gökyüzünün,
dinlemek için oturulan yerlerinde otururduk. Ama şu anda kim dinlemeye kalksa
kendisini gözetleyen bir alev/ışık bulur. “
10. "Bilmiyoruz, yeryüzündekilere kötülük mü istendi, yoksa Yaratıp, Besleyip doyuran, Yönlendiren
Kudret’leri onlara bir iyilik mi diledi?”
11. "Gerçekten biz, kimimiz iyi
kişiler, kimimiz ise başka yolda olmak üzere türlü türlü yollar tutmuştuk. “
12. "Şu gerçeği şüphesiz anladık
ki, biz yeryüzünde bulunsak da Allah'ı
aciz bırakamayacağız, başka yere
kaçmakla da elinden kurtulamayacağız. “
13. "Doğruya ve güzele kılavuzlayanı
işitince ona inandık. Kim Yaratıp, Besleyip doyuran, Yönlendiren Kudret’ine
inanırsa, artık ne hakkının eksik verilmesinden korkar ne de tecavüze uğrayıp
kuşatılmaktan korkar. “
14. "İçimizden Allah’a teslim olanlar
da var, doğru yoldan sapanlar da var. Allah’a teslim olan kimseler, doğru yolu arayanlardır. “
15. "Doğru yoldan sapanlara
gelince, onlar cehenneme odun
olmuşlardır. “
16. 17. Şayet doğru yolda gitselerdi, bu
hususta kendilerini denememiz için onlara bol su verirdik. Kim Yaratıp,
Besleyip doyuran, Yönlendiren Kudret’inin kitabından yüz çevirirse, Yaratıp,
Besleyip doyuran, Yönlendiren Kudret’i onu git gide artan çetin bir azaba
uğratır.
18. Tüm yalvarma yerleri şüphesiz
Allah'ındır. O halde Allah ile birlikte kimseye yalvarmayın.
19. Allah'ın kulu O'na yalvarmaya
kalkınca, neredeyse onun etrafında keçe
gibi birbirine geçeceklerdi.
20. De ki :"Ben ancak Yaratıp,
Besleyip doyuran, Yönlendiren Kudret’ime yalvarırım ve O'na kimseyi ortak
koşmam. “
21. De ki :"Doğrusu ben size ne zarar
verme ne de fayda sağlama gücüne sahip değilim. “
22. De ki :"Gerçekten Allah'a karşı
beni kimse himaye edemez, O'ndan başka
sığınacak kimse de bulamam. “
23. "Görevim ancak Allah katından
olanı, O'nun gönderdiklerini tebliğdir Artık kim Allah ve Resulüne karşı
gelirse, bilsin ki ona, içinde ebedi
kalacakları cehennem ateşi vardır. “
24. Sonunda tehdit edilip durduklarını
gördükleri zaman, kim yardımcı olmak
bakımından daha güçsüz ve sayıca daha az imiş bileceklerdir.
25. De ki :"Tehdit edilegeldiğiniz
yakın mıdır, yoksa Yaratıp, Besleyip
doyuran, Yönlendiren Kudret’im uzun süremi koyar, ben bilmem. “
26. O bütün görülmeyenleri bilir.
Sırlarına kimseyi ortak etmez.
27. Ancak dilediği peygamber bunun
dışındadır. Çünkü O, bunun önünden ve
ardından gözcüler salar,
28. Ki böylece onların, Yaratıp, Besleyip doyuran, Yönlendiren
Kudret’lerinin gönderdiklerini hakkıyla duyurduklarını bilsin. Onların yanında
olup bitenleri çepeçevre kuşatmış ve her şeyi bir bir saymıştır.
073
SORUMLU/Örtüsüne
bürünen, köşesine çekilen-MÜZEMMİL
Sevgi
ve merhameti sonsuz olan Allah’ın adıyla.
1.
Sen ey büyük işi yüklenen!
2. 3. 4. Geceleyin kalk. Kısa bir süre
hariç. Gecenin yarısında ayakta ol yahut bundan biraz azalt. Ya da çoğalt ve de
mesajı düşüne düşüne oku.
5. Doğrusu biz sana ağır bir sorumluluk
yükleyeceğiz.
6. Şüphesiz gece kalkışı, tam bir uyum
sağlamana ve sağlıklı okumana daha elverişlidir.
7. Zira gündüz vakti seni zorlu bir uğraş
bekliyor.
8. Yaratıp, Besleyip doyuran, Yönlendiren
Kudret'ini asla unutma, bütün varlığınla O'na yönel.
9. O.
doğunun da batının da Yaratıp, Besleyip doyuran, Yönlendiren
Kudret'idir. O'ndan başka ilah yoktur. Öyleyse yalnız O'nun himayesine sığın.
10. Onların söylediklerine katlan ve
onlardan güzellikle ayrıl.
11. Nimet içinde yüzen o yalancıları bana
bırak ve onlara biraz fırsat ver.
12. 13. Hiç şüphesiz bizim nezdimizde
boyunduruklar, yakıcı bir ateş, boğazdan geçmez bir yiyecek ve elem verici bir
azap vardır.
14. O gün yeryüzü ve dağlar sarsılır;
dağlar çöküntü ile akıp giden kum yığınına döner.
15. Nasıl Firavuna bir elçi göndermiş
idiysek, size de, hakkınızda şahitlik edecek bir peygamber gönderdik.
16. Ama o Firavun peygambere karşı geldi,
biz de onu ağır ve çetin bir şekilde tutuverdik.
17. Peki inkâr ederseniz çocukları ak
saçlı ihtiyarlara çevirecek o günden kendinizi nasıl koruyabileceksiniz?
18. Gökyüzü bile onunla yarılacaktır.
Allah'ın vaadi mutlaka yerine gelir.
19. İşte bu şüphesiz bir öğüttür. Artık
kim dilerse Yaratıp, Besleyip doyuran, Yönlendiren Kudret'ine bir yol tutar.
20. Senin gecenin üçte ikisine yakın
kısmını, yarısını, üçte birini yatmadan geçirdiğini ve beraberinde
bulunanlardan bir topluluğun da böyle yaptığını Yaratıp, Besleyip doyuran,
Yönlendiren Kudret'in elbette biliyor. Gece ve gündüzü ölçüp biçen ancak
Allah'tır. O sizin bunu sayamayacağınızı bildiği için sizi bağışladı. Artık
Kur’an'dan kolayınıza geleni okuyun. Allah bilmektedir ki, içinizde hastalar bulunacak, bir kısmınız Allah'ın lütfundan aramak üzere
yeryüzünde yol tepecekler, diğer bir kısmınız da Allah yolunda
çarpışacaklardır. O halde Kur'an'dan kolayınıza geleni okuyun. Destekleşme /
dayanışma içinde olup ihtiyaçtan fazlasını verin. Allah'a gönül hoşluğuyla
ödünç verin. Kendiniz için önden ne iyilik hazırlarsanız Allah katında onu
bulursunuz; hem de daha üstün ve mükâfatça daha büyük olmak üzere. Allah'tan
affedilmeyi dileyin. Şüphesiz Allah çok bağışlayıcıdır. Çok esirgeyicidir.
074
KİMSESİZ/Örtüsüne
bürünen, saklanan-MÜDESSİR
Sevgi
ve merhameti sonsuz olan Allah’ın adıyla.
1. Ey yalnızlığa bürünen!
2. Kalk ve uyar.
3. Yaratıp, Besleyip doyuran, Yönlendiren
Kudret'inin yüceliğini duyur.
4. Güzel ahlakı kuşan.
5. Pisliğe bulaşma.
6. Servet yığma hayallerine kapılma!
7. Yaratıp, Besleyip doyuran, Yönlendiren
Kudret'inin rızasına ermek için sabret.
8. O diriltici soluk üfürüldüğü zaman var
ya,
9. İşte o gün zorlu bir gündür.
10. Kitabın, ortaya koyduğu anlamlar,
değerler ve kuralların karşısında yer alanlar için kolay değildir.
11. 12. 13. 14. Tek olarak yaratıp,
kendisine geniş servet verdiğim, kendisi için serdikçe serdiğim o kimseyi bana
bırak.
15. Üstelik daha da artırmamı umuyor.
16. Asla. Çünkü o bizim ayetlerimize karşı
alabildiğine inatçıdır.
17. Ben onu dik bir yokuşa süreceğim.
18. Zira o, düşündü taşındı, ölçtü biçti.
19. Kahrolası, ne biçim ölçtü biçti.
20. Sonra, bir daha kahrolası; nasıl ölçtü
biçtiyse!
21. 22. 23. 24. 25. Sonra baktı. Sonra
kaşlarını çattı, suratını astı. En sonunda kibirini yenemeyip sırt çevirdi de:
"Bu, olsa olsa nakledilen bir sihirdir. Bu insan sözünden başka bir şey
değil. " dedi.
26. Ben onu sekara sokacağım.
27. Sen biliyor musun sekar nedir?
28. Hem bırakmaz, hem vazgeçmez o.
29. İnsanın derisini kavurur.
30. Üzerinde on dokuz vardır.
31.
Biz cehennemin işlerine bakmakla ancak melekleri görevlendirmişizdir. Onların
sayısını da inkârcılar için sadece bir imtihan yaptık. Böylelikle kendilerine
kitap verilenler iyiden iyiye öğrensin,
iman edenlerin imanını artırsın. Hem kendine kitap verilenler hem
kitabın ortaya koyduğu anlamlar, değerler ve kurallar bütününü içtenlikle
benimseyenler şüpheye düşmesinler,
kalplerinde hastalık bulunanlar ve kitabın, ortaya koyduğu anlamlar,
değerler ve kuralların karşısında yer alanlar da: "Allah bu misalle ne
demek istemiştir ki?" desinler. İşte Allah böylece, müstahak gördüğünü sapıklıkta bırakır, layık
gördüğünü doğru yola eriştirir. Yaratıp, Besleyip doyuran, Yönlendiren
Kudret'inin ordularını, kendisinden
başkası bilmez. Bu ise insanlık için ancak bir öğüttür.
32. Hayır hayır. Aya ant olsun ki,
33. Dönüp gitmekte olan geceye,
34. Ağarmakta olan sabaha ant olsun ki,
35. 36. 37. O, insanlık için, sizden ileri gitmek ya da geri
kalmak isteyen kimseler için, büyük uyarıcılardan biridir.
38. Her nefis kazandığına karşılık bir
rehindir.
39. Ancak iyiyi seçenler başka.
40. 41. 42. Onlar cennetler içindedir.
Günahkârlara: "Sizi şu yakıcı ateşe sokan nedir?" diye uzaktan uzağa
sorarlar.
43. Onlar şöyle cevap verirler: " Biz
yardımlaşma ve dayanışmayı gerçekleştirenlerden değildik, “
44. " Yoksulu doyurmuyorduk, “
45. “ Dalanlarla birlikte dalıyorduk, “
46. " Ceza gününü de yalan
sayıyorduk, “
47. " Sonunda ölüm bize geldi çattı.
“
48. Artık şefaatçilerin şefaati onlara
fayda vermez.
49. 50. 51. Böyle iken onlara ne oluyor
ki, adeta aslandan ürküp kaçan yaban eşekleri gibi, öğütten yüz çeviriyorlar.
52. Daha doğrusu onlardan her biri,
kendisine, açılmış sahifeler verilmesini istiyor.
53. Hayır! Aslında onlar ahiretten
korkmuyorlar.
54. Asla! Bilsinler ki bu, gerçekten bir ikazdır!
55. Dileyen ondan öğüt alır.
56. Bununla beraber, Allah dilemeksizin onlar öğüt alamazlar. En
çok sakınılması gereken O' dur, sonsuz affeden de O'dur.
075
KIYAMET/Ayağa
kalkış-KIYAMET
Sevgi
ve merhameti sonsuz olan Allah’ın adıyla.
1. Ayağa kalkış gününe yemin ederim.
2. Kendini kınayan nefse yemin ederim.
3. İnsan, kendisinin kemiklerini bir
araya toplamayacağımızı mı sanır?
4. Evet, bizim, onun parmak uçlarını bile
aynen eski haline getirmeye gücümüz yeter.
5. Fakat insan önündekini yalanlamak
ister.
6. "Ayağa kalkış günü ne
zamanmış?" diye sorar.
7.8.9. İşte, göz kamaştığı, ay tutulduğu,
güneşle ay bir araya getirildiği zaman!
10. O gün insan: "Kaçacak yer neresi!
" diyecektir.
11. Hayır, hayır! Sığınılacak yer yoktur!
12. O gün varılıp durulacak yer, sadece
Yaratıp, Besleyip doyuran, Yönlendiren Kudret’inin huzurudur.
13. O gün insana, ileri götürdüğü ve geri
bıraktığı ne varsa bildirilir.
14. Artık insan kendi kendinin şahididir.
15. İsterse özürlerini sayıp döksün.
16. Onu çarçabuk almak için dilini
kımıldatma.
17. Şüphesiz onu, toplamak ve onu okutmak
bize aittir.
18. O halde, biz onu okuduğumuz zaman, sen
onun okunuşunu takip et.
19. Sonra şüphen olmasın ki, onu açıklamak
da bize aittir.
20.21. Hayır siz, çarçabuk geçeni seviyor
ahireti bırakıyorsunuz.
22. Yüzler vardır ki, o gün ışıl ışıl
parıldayacaktır.
23. Yaratıp, Besleyip doyuran, Yönlendiren
Kudret’lerine bakacaklardır.
24. Yüzler vardır ki, o gün buruşacaktır.
25. Kendilerinin bel kemiklerini kıran bir
felakete uğratılacağını sezeceklerdir.
26. Artık gözünüzü açın! Ne zaman ki can
köprücük kemiğine dayanır.
27. "Tedavi edebilecek kimdir?"
denir.
28. Bunun gerçek bir ayrılış olduğunu
anlar.
29. Ve bacak bacağa dolaşır.
30. İşte o gün sevk edilecek yer, sadece
Yaratıp, Besleyip doyuran, Yönlendiren Kudret’inin huzurudur.
31. Gel gör ki ne söze inanmış, ne
yönelmişti.
32. Aksine yalan saymış ve yüz çevirmişti.
33. Sonra da çalım sata sata yürüyerek
kendi ehline gitmişti.
34. Layıktır sana, layık!
35. Evet, layıktır sana layık!
36.İnsan kendisinin başıboş bırakılacağını
mı sanır!
37. O, akıtılan bir meninin içinden bir
nutfe değil miydi?
38. Sonra bu, alaka olmuş, derken Allah
onu yaratıp şekillendirmişti.
39. Ondan da iki eşi, yani erkek ve dişiyi
var etmişti.
40. Peki Allah'ın, ölüleri tekrar
diriltmeye gücü yetmez mi?
076
İNSAN/İnsan
(zaman)-İNSAN(dehr)
Sevgi
ve merhameti sonsuz olan Allah’ın adıyla.
1. İnsan uzun bir süre boyunca anılan bir
şey değildi.
2. Gerçek şu ki, biz insanı karışımlı
saçılan bir su damlasından yarattık. Halden hale geçiririz onu. Sonunda
kendisini işitir ve görür kıldık.
3. Şüphesiz biz ona yol da gösterdik.
İster şükredici olsun, ister nankör.
4. Doğrusu biz kitabın, ortaya koyduğu
anlamlar, değerler ve kuralların karşısında yer alan nankörler için zincirler,
demir halkalar ve alevli bir ateş hazırladık.
5. İyiler ise, özel olarak hazırlanmış
içecekler dolu bir kadehten içerler.
6. Allah'ın has kullarının akıttıkça
akıttıkları bir pınardan içecekler.
7. O kullar, verdikleri sözü yerine
getirirler. Şiddeti her yere yayılmış
olan bir günden korkarlar.
8. Onlar, kendi canları çekmesine rağmen
yemeği yoksula, yetime ve esire yedirirler.
9. "Biz sizi Allah rızası için
doyuruyoruz; sizden ne bir karşılık ne de bir teşekkür bekliyoruz.”
10. "Biz çetin ve belalı bir günde
Yaratıp, Besleyip doyuran, Yönlendiren Kudret'imize vereceğimiz hesaptan
korkarız," derler.
11. İşte bu yüzden Allah onları o günün
dehşetinden korur; mutluluk ve sevinç
verir.
12. Sabretmelerine karşılık onlara cenneti
ve ipekli giysileri lütfeder.
13. Orada koltuklara kurulmuş olarak
bulunurlar, ne yakıcı bir sıcak görülür orada, ne dondurucu soğuk.
14. Ağaç gölgeleri, üzerlerine sarkar;
kolayca koparılabilen meyveleri istifadelerine sunulur.
15. Yanlarında robot sakiler, gümüş kaplar
ve billur kâselerle, dolaşırlar ki,
16. İstedikleri an gümüş beyazlığında
şeffaf kupaları onlara sunarlar.
17. Kâsenin içindeki karışım, özel
tatlandırılmış içeceklerdir.
18. Orada bir pınardandır ki adına
Selsebil denir.
19. O insanların etrafında sürekli
görevlendirilmiş robotlar dolaşır ki, onları gördüğünüzde, etrafa dağılıp
saçılmış inciler sanırsın.
20. Ne yana bakarsan bak, nimet ve ulu bir
saltanat görürsün.
21. Üzerlerinde yeşil ipekten ince ve
kalın elbiseler vardır; gümüş bilezikler takınmışlardır. Yaratıp, Besleyip
doyuran, Yönlendiren Kudret'leri onlara tertemiz bir içki içirir.
22. "Bu sizin için bir mükâfattır.
Sizin gayretiniz karşılığını bulmuştur.”
23. "Kur'an'ı sana biz, evet biz
indirdik.”
24. Artık Yaratıp, Besleyip doyuran,
Yönlendiren Kudret'inin hükmüne sabret; onlardan hiçbir günahkâra yahut hiçbir
nanköre boyun eğme.
25. Yaratıp, Besleyip doyuran, Yönlendiren
Kudret'inin ismini sabah akşam an.
26. Gecenin bir kısmında O'na secde et;
gecenin uzun bir bölümünde de O' nu yücelt.
27. Şu insanlar, çarçabuk geçen dünyayı seviyorlar
da önlerindeki çetin bir günü ihmal ediyorlar.
28. Onları biz yarattık; onların
yaratılışını sapasağlam yaptık. Dilediğimizde yerlerine benzerlerini getiririz.
29. Şüphesiz ki bu bir öğüttür. Artık
dileyen Yaratıp, Besleyip doyuran, Yönlendiren Kudret'ine bir yol tutar.
30. Sizler ancak Yaratıp, Besleyip
doyuran, Yönlendiren Kudret'inizin dilemesi sayesinde dileyebilirsiniz.
Şüphesiz Allah Her şeyi Bilendir, bilgelik sahibidir.
31. O layık gördüğünü sevgi ve merhametine
dâhil eder. Zalimlere gelince, onlar için elem verici bir azap hazırlamıştır.
077
ELÇİLER/Görevle
gönderilenlere, meleklere/rüzgârlara/vahyin bölümlerine-MÜRSELAT
Sevgi
ve merhameti sonsuz olan Allah’ın adıyla
1. Dile gelin, birbiri peşinden gönderilen
tüm elçiler;
2. Şiddetle eserek savurup atanlar;
3.Yaydıkça yayanlar;
4. Birbirinden iyice ayıranlar;
5.6. Arıtmak, sakındırmak için öğüt
telkin edenler;
7. Bilin ki size vadolunan şey
gerçekleşecek!
8.9.10.11. Yıldızların ışığı söndürüldüğü,
gök kubbe yarıldığı, dağlar ufalanıp savrulduğu ve peygamberler tanıklık için
çağrıldığı zaman,
12. Hangi vakte ertelenmiştir?
13. Ayırım gününe.
14. Ayırım gününün ne olduğunu sen nereden
bileceksin!
15. O gün yalan sayanların vay haline!
16. Biz öncekileri helak etmedik mi?
17. Sonra arkadakileri de onların ardına
takacağız.
18. İşte suçluları biz böyle yaparız!
19. O gün yalan sayanların vay haline!
20. Biz sizi dayanıksız bir sudan
yaratmadık mı?
21.22.İşte o suyu, belli bir süreye kadar
sağlam bir yere yerleştirdik.
23. Biz buna güç yetirmişizdir. Ve bizim
gücümüz ne büyüktür!
24. O gün yalan sayanların vay haline!
25.26. Biz, yeryüzünü dirilere ve ölülere toplanma
yeri yapmadık mı?
27. Yeryüzünde haşmetli dağlar yarattık,
sizlere tatlı sular içirdik.
28. O gün yalan sayanların vay haline!
29. Şimdi serbestsiniz girin o yalan
dediğinize!
30.31. Artık serbestsiniz, girin o dört
bir yandan yükselen alevlere.
32. Kaçacağınız sığınacağınız bir yer yok.
33. Alev alev yanan çalı çırpı gibi, her
yana kıvılcımlar saçılacak. Nar gibi kıpkırmızı kesilecek.
34. O gün yalan sayanların vay haline!
35. Konuşamıyacakları gündür bu.
36.
Onlara izin de verilmez ki mazeretlerini beyan etsinler.
37. O gün yalan sayanların vay haline.
41. 42.Şüphesiz sakınma sahipleri,
gölgeliklerde ve pınar başlarında, canlarının çektiği çeşit çeşit meyveler
arasında olacaklardır.
43. "İşlediklerinizin karşılığı
olarak şimdi afiyetle yeyin için.”
44. İşte biz iyilik yapanları böyle
mükâfatlandırırız.
45. O gün yalan sayanların vay haline!
46. Yeyiniz, faydalanınız biraz! Gerçek şu
ki siz suçlusunuz!
47. O gün yalan sayanların vay haline!
48. Onlar kendilerine:"Allah'ın
huzurunda eğilin!" denildiği vakit eğilmezler.
49. O gün yalan sayanların vay haline!
50. Onlar artık bundan sonra hangi söze
inanacaklar.
078
HABER/Haber-NEBE
Sevgi
ve merhameti sonsuz olan Allah’ın adıyla.
1. Birbirlerine neyi soruyorlar?
2. Büyük haberi mi?
3. Hakkında tartışıp durdukları...
4. Hayır! Yakında anlayacaklar!
5. Hayır hayır! Düşündükleri gibi değil,
onlar anlayacaklar!
6. Biz yeryüzünü bir döşek,
7. Dağları da birer sütun yapmadık mı?
8. Sizi çifter çifter yarattık.
9. Uykunuzu bir dinlenme kıldık.
10. Geceyi bir örtü yaptık.
11. Gündüzü de çalışıp kazanma zamanı
kıldık.
12. Üstünüzde yedi kat sağlam göğü bina
ettik.
13. Alev alev yanan bir kandil yarattık.
14. Üst üste sıkışıp yığılan bulutlardan
şarıl şarıl akan sular indirdik.
15. Size tohumlar, bitkiler yetiştirmek
için,
16. Sarmaş dolaş olmuş bağlar bahçeler.
17. Şüphesiz hüküm günü vakit olarak
belirlenmiştir.
18. Diriltici soluk esecek o gün, bölük
bölük Allah'a geleceksiniz;
19. Gökyüzü açılacak ve orada pek çok
kapılar oluşacak.
20. Dağlar yürütülüp serap haline
getirilecek.
21.
Cehennem pusuda bekleyecek,
22. Şüphesiz, azgınların barınağı olacak.
23. Orada çağlar boyu kalacaklar,
24. Orada ne bir serinlik ne de bir içecek
tatmayacaklar,
25. Kaynar su ve irin tadacaklar,
26. Yaptıklarına uygun karşılık olarak.
27. Çünkü onlar hesap gününü ummazlardı.
28. Bizim ayetlerimizi yalanladıkça
yalanlamışlardı.
29. Biz ise her şeyi kitapta sayıp
yazmışızdır.
30. Tadın! Bundan sonra yalnızca azabınızı
artıracağız.
31. Sakınanları ise mutluluk bekliyor,
32. Bahçeler, üzüm bağları,
33. Birbirine içtenlikle yönelmiş eşler...
34. Dolup taşan kadehler vardır.
35. Orada ne boş bir lakırdı ne de yalan
işitirler.
36. Bunlar Yaratıp, Besleyip doyuran,
Yönlendiren Kudret’inin yeterli bir bağışı, mükâfatıdır.
37. Göklerin, yerin; bu ikisi arasında
bulunanların Yaratıp, Besleyip doyuran, Yönlendiren Kudretinin, “Herkese bağış
ve bereketinin tüm nimetlerini ayırım yapmadan sunan Kudret”in karşılığı budur.
İnsanlar O'nun huzurunda konuşmaya yetkili değillerdir.
38. Can ve melekler saf saf olup durduğu
gün, “Herkese bağış ve bereketinin tüm nimetlerini ayırım yapmadan sunan
Kudret”in izin verdiklerinden başkası konuşamazlar; konuşan da doğruyu söyler.
39. İşte o gün haktır. O halde dileyen
Yaratıp, Besleyip doyuran, Yönlendiren
40. Biz, yakın bir azap ile sizi uyardık.
O gün kişi yaptıklarına bakacak ve kitabın, ortaya koyduğu anlamlar, değerler
ve kuralların karşısında yer alan : "Keşke toprak olsaydım!"
diyecektir.
079
KAYAN
YILDIZLAR/Büküp dürme-NAZİAT
Sevgi
ve merhameti sonsuz olan Allah’ın adıyla.
1. Kayıp giden yıldızlar dile gelsin,
2. Bir burçtan ötekine geçenler dile
gelsin,
3. Uzayda süzülerek yüzenler dile gelsin,
4. Hızla birbirini izleyenler dile
gelsin,
5. Bir iş ve oluşu çekip çevirenler dile
gelsin,
6. Ki o gün şiddetle sarsacak olan
sarsacaktır.
7. Onu, ardı sıra gelen izleyecektir.
8. Bazı kalpler o gün kaygıdan
titreyecektir.
9. Onların gözleri yerlere eğilecektir.
10. "Biz gerçekten bu çukurda eski
halimize döndürülecek miyiz?" diyorlar.
11. “Un-ufak kemikler haline geldikten
sonra, öyle mi?”
12. "O zaman bu ziyanlı bir dönüş
olur" dediler
13. Bu dönüş sadece bir seslenmeye bakar.
14. Birden bire kendilerini mahşerde
buluverirler.
15. Sana Musa'nın haberi geldi mi?
16. Kutsal vadi Tuba'da Yaratıp, Besleyip
doyuran, Yönlendiren Kudret’i ona şöyle seslenmişti:
17. "Firavuna git! Çünkü o çok azdı.”
18. De ki: "Arınmayı ister
misin?"
19. "Seni Yaratıp, Besleyip doyuran,
Yönlendiren Kudret'imin yoluna ileteyim. Böylece ondan korkarsın.”
20. Ve ona büyük ayeti gösterdi.
21. O hemen yalanladı ve isyan etti.
22. Sonra olanca çabasını göstererek
sırtını döndü.
23. Derhal topladı ve bağırdı;
24. "Ben sizin en yüce Yaratıp,
Besleyip doyuran, Yönlendiren Kudret'inizim!" dedi.
25. Allah onu dünya ve ahiret azabıyla
cezalandırdı.
26. Elbette bunda korkan kimseler, için
büyük bir ibret vardır.
27. Sizi yaratmak mı daha güç, yoksa
gökyüzünü yaratmak mı?
28. Onu Allah bina etti, onu yükseltip
düzene koydu.
29. Gecesini kararttı, gündüzünü ağarttı.
30. Ondan sonra da yer küreyi döşedi,
31. Yerden suyunu ve otlağını çıkardı.
32. Dağları sağlam bir şekilde
yerleştirdi.
33. Kendiniz ve hayvanlarınız için bir
faydalanma olmak üzere,
34. Her şeyi alt üst eden o büyük felaket
geldiği vakit,
35. İnsanın yapıp ettiklerini
hatırlayacağı gün,
36. Görene cehennem açık bir şekilde
gösterildiği zaman;
37. Azana,
38. Dünya hayatını ahirete tercih edene,
39. Şüphesiz cehennem tek barınaktır.
40. Yaratıp, Besleyip doyuran, Yönlendiren
Kudret'inin makamından korkan ve nefsini kötü arzulardan uzaklaştıran içinse
41. Cennet şüphesiz yegâne barınaktır.
42. Sana ayağa kalkışı sorarlar: Gelip
çatması ne zamandır derler.
43. Sen onu nereden bilip bildireceksin!
44. Onun nihai ilmi yalnız Yaratıp,
Besleyip doyuran, Yönlendiren Kudret’ine aittir.
45. Sen ancak ondan korkanları uyarırsın.
46. Ayağa kalkış gününü gördüklerinde
sadece bir akşam vakti ya da kuşluk zamanı kadar kaldıklarını sanırlar.
080
YÜZÜNÜ
EKŞİTTİ/Yüzünü ekşitti-ABESE
Sevgi
ve merhameti sonsuz olan Allah’ın adıyla.
1. Yüzünü ekşitti ve öteye döndü,
2.Yanına kör adam geldi diye.
3. Ne biliyor belki de o arınıp
temizlenecek,
4. Belki de düşünüp taşınacak da öğüt
kendisine yarayacak.
5. Ama sen o, kendisini her türlü
ihtiyacın üstünde görene gelince,
6. Ki sen ona yöneliyorsun,
7. Sana ne onun arınmasından.
8. O, koşarak sana gelen var ya;
9. Odur içine ürperti düşen.
10. Sen ona aldırmazlık ediyorsun.
11. Hayır, hiç de öyle değil, bu Kur'an
bir öğüttür,
12. Dileyen onu düşünüp öğüt alır,
13. Kutsanan bereketli sayfalardadır o,
14. Yüceltilen tertemiz sayfalarda,
15. Elçilerin ellerinde;
16. Saygı değer kıymetli elçilerin.
17. Kahrolası insan ne kadar da nankördür.
18. Hangi şeyden yarattı onu?
19. Bir spermden. Yarattı onu?
Ölçülendirip biçimlendirdi,
20. Sonra tutacağı yolu kolaylaştırdı
kendisine.
21. Sonra öldürür onu, kabre koyar.
22. Sonra dilediği zaman diriltip ortaya
çıkarır onu.
23. Hayır! Gerçek şu ki insan, O'nun
kendisine emrettiğini hiç yerine getirmedi.
24. İnsan; yiyeceğine bir baksın.
25. Doğrusu suyu bol bol indirmekteyiz.
26. Sonra yeryüzünü iyice yaymakta,
27. Ve orada taneli ekinler bitirmekte
28. Üzümler, yoncalar bitirmekte,
29. Zeytinlikler, hurmalıklar
oluşturmakta,
30. Gür çimenli, bol ağaçlı bahçeler
31. Meyve, otlak, sebze yetiştirmekteyiz,
32. Sizin ve hayvanlarınızın yararına.
33. O muazzam gürültü, ayağa kalkış kopup geldiği
zaman
34. O gün, kişi öz kardeşinden kaçar
35. Öz annesinden, öz babasından,
36. Eşinden oğullarından kaçar.
37. O gün herkes kendi derdine düşer.
38. O gün bir takım yüzler aydınlıktır
39. Gülmekte ve sevinmektedirler.
40. O gün bir takım yüzler de tozlanmış,
41. Ve onları karanlık bürümüştür.
42. İşte bunlar inkârcı olanlar, Allah'ın
buyruğundan çıkanlardır.
081
TOPARLANMAK/Büküp
dürme -TEKVİR
Sevgi
ve merhameti sonsuz olan Allah’ın adıyla.
1. Güneş katlanıp dürüldüğünde,
2. Yıldızlar döküldüğünde,
3. Dağlar yürütüldüğünde,
4. Gebe develer salıverildiğinde,
5. Vahşi hayvanlar toplanıp bir araya
getirildiğinde,
6. Denizler kaynatıldığında,
7. Ruhlar birleştirildiğinde,
8.9.Diri diri gömülen kıza, hangi günah
sebebiyle öldürüldüğü sorulduğunda,
10. Defterler açıldığında,
11. Gökyüzü sıyrılıp alındığında,
12.13.Cehennem tutuşturulduğunda ve cennet
yaklaştırıldığında,
14. Kişi neler getirdiğini öğrenmiş
olacaktır.
15.16.Hayır! Akıp giden, bir kaybolup bir
etrafı aydınlatan yıldızlara andolsun,
17. Kararmaya yüz tuttuğunda geceye
andolsun,
18. Ağarmaya başladığında sabaha andolsun
ki,
19.20. O, şüphesiz değerli, güçlü ve
Arş'ın sahibi katında itibarlı bir elçinin getirdiği bir sözdür.
21. O orada sayılan, güvenilendir.
22. Arkadaşınız da mecnun değildir.
23. Andolsun ki, onu apaçık ufukta
görmüştür.
24. O, gözden uzak olan şeyin bilgilerini
esirgemez.
25. O, lanetlenmiş şeytanın sözü de
değildir.
26. Hal böyle iken nereye gidiyorsunuz?
27.28. Açın kulağınızı! Kur'an sadece
insanlığa kendi özünü hatırlatmadır. Gerçeğin peşinde yürümek isteyen herkes
için.
29. Alemlerin Yaratıp, Besleyip doyuran,
Yönlendiren Kudret’i Allah dilemedikçe siz dileyemezsiniz.
082
PARÇALANMA/Açılma,
parçalanma-İNFİTAR
Sevgi
ve merhameti sonsuz olan Allah’ın adıyla.
1. Gök parçalanıp yarıldığı zaman,
2. Gezegenler dökülüp saçıldığı zaman,
3. Denizler fışkırtıldığı zaman,
4. Kabirler deşildiği zaman,
5. Benlik, bilmiş olacaktır önden
gönderdiğini de arkaya bıraktığını da.
6. Ey insan! O sonsuz cömertliğin
sahibi Kerîm Yaratıp, Besleyip doyuran, Yönlendiren Kudret'ine karşı seni
aldatıp gururlu kılan nedir?
7. Yaratıp, Besleyip doyuran,
Yönlendiren Kudret'in ki seni yarattı, düzgün hale koydu, en güzel ölçülerle
şekillendirdi.
8. Dilediği herhangi bir biçimde seni
oluşturdu.
9. Hayır, iş sanıldığı gibi değil! Siz
dini yalanlıyorsunuz.
10. Ve şu kuşkusuz ki, sizin üzerinizde
koruyucular-bekçiler var.
11. Çok değerli yazıcılar,
12. Bilirler yapmakta olduğunuzu.
13. Şu da kuşkusuz: İyiler tam bir nimet
içindedir,
14. Kötülerse cehennemin ta ortasında.
15. Din günü girerler oraya.
16. Onlar oradan hiç ayrılamazlar.
17. Din gününün ne olduğunu sana
bildiren nedir?
18. Evet, din gününün ne olduğunu sana
bildiren nedir?
19. Bir gündür ki o, kimsenin, kimseye
faydası dokunmaz. O gün, bütün kararlar yalnız Allah'ındır!
083
YOLSUZLUK/Tartıda
hile yapanlar-MÜTAFFİFİN
Sevgi
ve merhameti sonsuz olan Allah’ın adıyla.
1. Yolsuzluk yapanların vay haline,
2. İnsanlardan alırken son kuruşuna kadar
peşine düşerler,
3. Onlara vermek için kıyısından
kenarından nasıl çalıp, çarpacaklarını hesaplarlar,
4. Onlar düşünmezler mi ki,
diriltilecekler!
5. Büyük bir günde, hesaba çekilecekler,
6. Öyle bir gün ki, insanlar o gün
âlemlerin Yaratıp, Besleyip doyuran, Yönlendiren Kudret'inin huzurunda divan
duracaklardır.
7. İyi dinleyin! Doğrusu kötülerin sicili
tutulmuştur.
8. Sicil nedir bilir misin?
9. Orada her iş madde madde sayılıp
yazılmıştır.
10. O gün vay haline yalancıların.
11. Ki onlar, ceza gününü yalan sayarlar.
12. Onu ancak hak ve adaleti çiğneyen ve
günaha dalan kimseler yalanlar.
13. Böyle birine ayetlerimiz okununca :
"Eskilerin masalları" der.
14. Hayır!
Bilakis onların işlemekte oldukları kalplerini kirletmiştir.
15. Hayır!
Onlar şüphesiz o gün Yaratıp, Besleyip doyuran, Yönlendiren
Kudret'lerinden mahrum kalmışlardır.
16. Sonra onlar cehenneme girerler.
17. Sonra onlara : "İşte yalanlamış
olduğunuz budur" denilir.
18. Hayır!
İyiler sicili temiz olanlardır.
19. Sicili temiz olanın ne olduğunu sana
anlatan nedir?
20. Madde madde yazılmış bir kitaptır o.
21. Allah ile yakın dostluk kurmuş olanlar
tanıklık ederler ona.
22. İyilik sergileyenler büyük bir nimetin
tam içindedir.
23. Koltuklar üzerinde etrafa bakacaklar.
24. Yüzlerinde mutluluğun sevincini
göreceksin.
25. Onlara özel olarak hazırlanmış
içecekler sunulur,
26. Mis gibi içecekler. İşte, yarışanlar
böyle bir şey için yarışsınlar!
27. Karışımı çok özel bir membadandır.
28. O'na yakın olanların faydalanacakları
bir membadır.
29. Şüphesiz günahkârlar, iman edenlere
gülerlerdi.
30. Onlarla karşılaştıklarında kaş göz
hareketiyle alay ederlerdi.
31. Kendi başlarına kaldıklarında ise
dalga geçerek eğlenirlerdi.
32. İman edenleri gördüklerinde :
"Şüphesiz bunlar sapıtmış" derlerdi.
33. Hâlbuki onlar, iman edenlere bekçi
olarak gönderilmediler.
34. İşte bu gün gülme sırası iman
edenlerde.
35. Koltuklar üzerinde etrafa bakacaklar.
36. Böylece kitabın, ortaya koyduğu
anlamlar, değerler ve kuralların karşısında yer alanlar yaptıklarının cezasını
buldular mı?
084
YARILMA/Yarılma,
ayrılma, kopma-İNŞİKAK
Sevgi
ve merhameti sonsuz olan Allah’ın adıyla.
1. Gök yarıldığı zaman,
2. Yaratıp, Besleyip doyuran, Yönlendiren
Kudret'ine boyun eğip kulak verecek hale getirildiği zaman,
3.
Yer dümdüz edildiği zaman,
4. İçinde bulunanları atıp boşaldığı
zaman,
5. Yaratıp, Besleyip doyuran, Yönlendiren
Kudret'ine hakkıyla itaata mecbur kılınıp O'nu dinlediği zaman.
6. Ey insan! Şüphe yok ki sen Yaratıp, Besleyip doyuran,
Yönlendiren Kudret'ine karşı çaba üstüne çaba göstermektesin; sonunda ona
varacaksın.
7. Kimin sicili temiz çıkarsa,
8. Kolay bir hesapla hesaba çekilecek;
9. Ve sevinçli olarak ailesine dönecektir.
10. Kimin de sicili bozuk çıkarsa,
11. Derhal yok olmayı isteyecek;
12. Alevli ateşe girecektir.
13. Zira o, yandaşları arasında keyifle
yaşamaktaydı.
14. Çünki o yaşadığı halin hiç
değişmeyeceğini sanıyordu.
15. Oysa gerçekte Yaratıp, Besleyip
doyuran, Yönlendiren Kudret'i onu görüyordu.
16. Hayır! Tan yeri dile gelsin!
17. Üzerini örttüğü her şeyi bir bir ifşa
edecek gece dile gelsin!
18. Yılın her ayını dolanan ay dile
gelsin!
19. Halden hale geçeceksiniz.
20. Böyleyken onlar acaba neden iman
etmezler?
21. Onlar kendilerine Kur'an okununca
saygıyla kabul etmiyorlar.
22. Aksine kitabın, ortaya koyduğu
anlamlar, değerler ve kuralların karşısında yer alıp, yalanlıyorlar.
23. Hâlbuki Allah onların gizlediği
şeyleri çok iyi biliyor.
24. Onlara acı azabı müjdele!
25. İman edip iyilik, güzellik ve doğruluk
için çalışanlar başkadır; onlar için arkası kesilmeyen bir mükâfat vardır.
085
BURÇLAR/Burçlar-BÜRUÇ
Sevgi
ve merhameti sonsuz olan Allah’ın adıyla.
1. 2. 3. 4. 5. 6. 7. Burçlara sahip
gökyüzüne, geleceği bildirilmiş olan güne, tanıklık edene ve edilene ant olsun
ki, ateşle dolu hendeğe atılanlar öldürüldü.
Onlar da başlarına oturmuşlar, kitabın ortaya koyduğu anlamlar, değerler
ve kurallar bütününü içtenlikle benimseyenlere yapmakta oldukları işkenceyi
seyrediyorlardı.
8. 9. Onlardan, sırf göklerin ve yerin
mülkü kendisine ait olan, çok güçlü ve her türlü övgüye layık olan Allah'a iman
ettikleri için intikam aldılar. Oysaki Allah her şeyi görür.
10. Şüphesiz inanmış erkeklerle inanmış
kadınlara işkence edip sonra tevbe etmeyenlere cehennem azabı ve yanma cezası
vardır.
11. İman edip iyilik, güzellik ve doğruluk
için çalışanlara ise, zemininden ırmaklar akan cennetler vardır. İşte büyük
kurtuluş budur.
12. Şüphesiz Yaratıp, Besleyip doyuran,
Yönlendiren Kudret’inin yakalaması çok şiddetlidir.
13. Bilin ki O, ilk olarak yaratan, geri
getirendir.
14. O, çok bağışlayan ve çok sevendir.
15. Arşın sahibidir.
16. Dilediği şeyleri mutlaka yapandır.
17. 18. Orduların, Firavun ve Semud'un
haberi sana geldi mi?
19. Doğrusu inkârcılar yalanlayıp
dururlar.
20. Allah onları arkalarından kuşatmıştır.
21. 22. Hakikatte o, korunmuş levhalarda
bulunan yüce Kur'andır.
086
VENÜS
YILDIZI/Tarık yıldızı-TARIK
Sevgi
ve merhameti sonsuz olan Allah’ın adıyla
1. Dile gelsin gökyüzü ve gece gelen
Venüs.
2. Venüs nedir bildin mi?
3. O karanlığı delen yıldızdır.
4. Her kişinin üzerinde mutlaka bir
koruyucu vardır.
5. İnsan neden yaratıldığına bir baksın!
6. Atılan bir sudan yaratıldı.
7. O su,
sırt ile göğüs kafesi arasından çıkanla birleşir.
8. Kuşkusuz O, onu diriltmeye gücü
yetendir.
9. 10. Gizlenenlerin ortaya döküldüğü
günde insan için ne bir güç ne bir yardımcı vardır.
11. 12. 13. 14. Dönüş sahibi olan gök dile
gelsin, yarılan yer dile gelsin ki Kur’an ayırıcı bir sözdür. O asla bir şaka
değildir!
15. Haberin olsun ki, kitabın, ortaya
koyduğu anlamlar, değerler ve kuralların karşısında yer alanlar hep hile
kuruyorlar.
16. Ben de hilelerine karşılık veririm.
17. Onun için sen kitabın, ortaya koyduğu
anlamlar, değerler ve kuralların karşısında yer alanlara biraz mühlet ver,
onlara az bir zaman tanı.
087
ULU/Yüce-büyük-kutlu-ALA
Sevgi
ve merhameti sonsuz olan Allah’ın adıyla.
1.2.3.4.5. Seni Yaratıp, Besleyip doyuran,
Yönlendiren Kudret’inin ulu adını yücelt. O’ Yaratıp, Besleyip doyuran,
Yönlendiren Kudret’in ki; Yaratıp düzene koydu, takdir edip yol gösterdi, yeşil
otu çıkardı sonra onu da kapkara bir sel atığına çevirdi.
6.7. Sana okutacağız da artık Allah'ın
uygun gördüğü hariç, sen hiç unutmayacaksın. Şüphesiz Allah, açık olanı da,
gizli olanı da bilir.
8.9. Sana kolay olanı daha da
kolaylaştıracağız. O halde eğer öğüt fayda verirse öğüt ver.
10.11.12.13. Korkan öğütten yararlanacak.
En büyük ateşe girecek olan kötü kimse ise öğütten kaçınacak. Sonra o, ateşte
ne ölür ne de yaşar.
14.15.Benliğini arındıran, Yaratıp,
Besleyip doyuran, Yönlendiren Kudret’inin adını anıp O'na kulluk eden kimse
kuşkusuz kurtuluşa ermiştir.
16.17. Fakat siz dünya hayatını tercih
ediyorsunuz. Oysa ahiret hayatı daha hayırlı ve daha devamlıdır.
18.19.Şüphesiz bu, önceki kitaplarda,
İbrahim ve Musa'nın kitaplarında da vardır.
088
Dehşeti
her şeyi kaplayan-GASİYE
Sevgi
ve merhameti sonsuz olan Allah’ın adıyla.
1. Dehşeti her şeyi kaplayanın haberi
sana geldi mi?
2. O gün bir takım yüzler yere bakar,
3. Durmadan çalışmıştır, boşa yorulmuştur,
4. Kızgın ateşe girer.
5. Onlara kaynar su pınarından içirilir.
6. Onlar için kuru dikenden başka yemek
yoktur,
7. O ise ne besler ne de açlığı giderir.
8. O gün bir takım yüzler de vardır ki,
mutludurlar;
9. Çabalarından hoşnut olmuşlardır,
10. Yüce bir cennetdedirler.
11. Orada boş bir söz işitmezler.
12. Orada devamlı akan bir pınar,
13. Orada yükseltilmiş tahtlar,
14. Konulmuş kadehler,
15. Sıra sıra dizilmiş yastıklar,
16. Serilmiş halılar vardır.
17. Devenin nasıl yaratıldığına,
18. Göğün nasıl yükseltildiğine,
19. Dağların nasıl dikildiğine,
20. Yeryüzünün nasıl yayıldığına bir
bakmazlar mı?
21. O halde, öğüt ver. Çünkü sen ancak
öğüt vericisin.
22. Onların üzerinde bir zorba değilsin.
23. Ancak yüz çevirip inkâr edene gelince,
24. İşte öylesini Allah en büyük azap ile
cezalandırır.
25. Şüphesiz onların dönüşü sadece
bizedir.
26. Sonra onların sorguya çekilmesi de
sadece bize aittir.
089
ŞAFAK
VAKTİ/Şafak vakti-FECR
Sevgi
ve merhameti sonsuz olan Allah’ın adıyla
1. Dile gelsin: Şafak vakti,
2. On gece,
3. Çift ve tek,
4. Yola koyulduğu zaman gece.
5. Akıl ve vicdan sahipleri düşünsün.
6. Görmedin mi ne yaptı Yaratıp, Besleyip
doyuran, Yönlendiren Kudret’in Âd kavmine?
7. Sütunlarla dolu İrem'e,
8. Ki beldeler içinde onun benzeri
yaratılmamıştı.
9. Ve ne yaptı vadide kayaları oyan Semûd
kavmine?
10. Ve kazıklar sahibi Firavun'a.
11. Bunlar, ülkelerde azıp zulmetmişlerdi.
12. Ve oralarda bozgunu çoğaltmışlardı.
13. Bu yüzden Yaratıp, Besleyip doyuran,
Yönlendiren Kudret’in, üzerlerine azap kamçısını yağdırıverdi.
14. Çünkü Yaratıp, Besleyip doyuran,
Yönlendiren Kudret’in tam gözetleme yerindedir/tam bir biçimde gözetlemektedir.
15. İnsan böyledir; Yaratıp, Besleyip
doyuran, Yönlendiren Kudret’i kendisini deneyip de ona cömert davranır, nimet
yağdırırsa: "Yaratıp, Besleyip doyuran, Yönlendiren Kudret’im bana ikramda
bulundu!" der.
16. Ama Yaratıp, Besleyip doyuran,
Yönlendiren Kudret’i onu sıkıntıya uğratıp rızkını ölçüye bağlarsa:
"Yaratıp, Besleyip doyuran, Yönlendiren Kudret’im bana ihanet etti!"
der.
17. Doğrusu şu ki, siz yetime ikramda
bulunmuyorsunuz.
18. Yoksulun doyurulmasını teşvik
etmiyorsunuz.
19. Mirası derleyip toplayıp yiyorsunuz.
20. Malı, devşirip depolatacak bir sevgiyle
seviyorsunuz.
21. İş böyle gitmeyecektir! Yer birbirine
çarpılıp dümdüz hale getirildiğinde,
22. Yaratıp, Besleyip doyuran, Yönlendiren
Kudret’in gelip melekler saf saf dizildiğinde,
23. O gün cehennem de getirilir. İşte o gün
düşünüp anlar insan. Ama düşünüp hatırlamanın ona ne yararı var!
24. Der ki: "Keşke şu hayatım için
önden bir şeyler gönderseydim.”
25. O gün hiç kimse O'nun azabı gibi azap
edemez.
26. Ve hiç kimse O'nun vurduğu bağ gibi bağ
vuramaz.
27. Ey sükûna kavuşmuş benlik!
28. Dön Yaratıp, Besleyip doyuran,
Yönlendiren Kudret’ine, razı etmiş ve razı edilmiş olarak!
29. Gir kullarımın arasına!
30. Gir cennetime.
090
BELDE/Belde,
kent, bölge-BELED
Sevgi
ve merhameti sonsuz olan Allah’ın adıyla
1. Bu belde dile gelsin!
2. Bağrından çıktığın işte bu şehir.
3. Babalar, anneler ve çocuklar dile
gelsin ki,
4. Biz insanı gerçekten bir sıkıntı ve
zorluk içinde yarattık.
5. İnsan hiç kimsenin kendisine güç
yetiremeyeceğini mi sanıyor?
6. "Pek çok mal harcadım"
diyor.
7. Kimse onu görmedi mi sanıyor?
8.9.10.Biz ona iki göz, bir dil ve iki
dudak vermedik mi? Ona iki yolu göstermedik mi?
11.12.13.14.1.5.16.17. Fakat o, sarp
yokuşu aramadı. O sarp yokuş nedir bilir misin? Köle azat etmek veya zor
zamanda vermek, kimsesizin başını okşamak, düşmüşün elinden tutmak, iman etmek,
güçlüklere göğüs gerip acıları paylaşmak; sevgi ve merhamet yumağı olmaktır
18. İşte erdemliler bunlardır.
19. 20. Kitabın, ortaya koyduğu anlamlar,
değerler ve kuralların karşısında yer alanlar ise şer odaklarıdır. Cezaları
kapıları üzerlerine sımsıkı kapatılmış bir ateştir.
091
GÜNEŞ/Güneş-ŞEMS
Sevgi
ve merhameti sonsuz olan Allah’ın adıyla.
1.2.3.4.5.6.7.8.9.10. Güneş ve kuşluk
vaktindeki aydınlık, güneşi takip ettiğinde ay, karanlığı açığa çıkarttığında
gündüz, onu örttüğünde gece, gökyüzü ve onu bina eden, yere ve onu yapıp
döşeyen, nefis ve ona bir takım kabiliyetler verip de iyilik ve kötülüklerini
ilham eden dile gelsin ki, nefsini kötülüklerden arındıran kurtuluşa ermiş, onu
kötülüklere gömen de ziyan etmiştir.
11.12.13.14.15.Semud kavmi azgınlığı
yüzünden yalanladı, onların en bedbahtı (deveyi kesmek için) atıldığında,
Allah'ın resulü onlara : "Allah'ın devesine ve onun su hakkına
dokunmayın!" dedi. Ama onlar onu yalanladılar ve deveyi kestiler. Bunun
üzerine Yaratıp, Besleyip doyuran, Yönlendiren Kudret’i günahları sebebiyle
onlara büyük bir felaket gönderdi de hepsini helak etti. Akıbetinden korkacak
değil ya!
092
GECE/Gece-LEYL
Sevgi
ve merhameti sonsuz olan Allah’ın adıyla.
1.2.3.4. Bürüyüp örttüğü zaman geceye,
açılıp ağardığı vakit gündüze, erkeği ve dişiyi yaratana yemin ederim ki
işleriniz başka başkadır.
5.6.7. Artık kim verir ve sakınırsa, en
güzeli de tasdik ederse, biz de onu en kolaya hazırlarız.
8.9.10.11. Kim cimrilik eder, zenginliğini
kendisine yeterli görürse, en güzeli de yalanlarsa, biz de onu en zora
hazırlarız. Düştüğü zaman da malı kendisine hiç fayda vermez.
12.13. Doğru yolu göstermek bize aittir.
Şüphesiz ahiret de dünya da bizimdir.
14. Alev alev yanan bir ateşle sizi
uyardım.
15.16. O ateşe, ancak yalanlayıp yüz çeviren
kötüler girer.
17.18. Malından veren arınıp temizlenir.
19.20.21. Hiç kimseden bir beklentisi
olmadan, sırf yüce Yaratıp, Besleyip doyuran, Yönlendiren Kudretine özlem
duyarak veren kesinlikle mutlu olur, kesinlikle!
093
KUŞLUK
VAKTİ/Kuşluk vakti-DUHA
Sevgi
ve merhameti sonsuz olan Allah’ın adıyla
1.2.3. Kuşluk vaktine ve sükûna erdiğinde
geceye yemin ederim ki Yaratıp, Besleyip doyuran, Yönlendiren Kudret’in seni
bırakmadı ve sana darılmadı.
4. Gerçekten senin için ahiret dünyadan
daha hayırlıdır.
5. Pek yakında Yaratıp, Besleyip doyuran,
Yönlendiren Kudret’in sana verecek de hoşnut olacaksın.
6. O seni kimsesizken bağrına basmadı mı?
7. Şaşırmış bulup da yol göstermedi mi?
8.
Zor zamanda sana arka çıkmadı mı?
9. Öyleyse yetimi sakın ezme.
10. El açıp isteyeni de sakın azarlama.
11. Ve Yaratıp, Besleyip doyuran,
Yönlendiren Kudret’inin nimetini şükranla an
094
GÖNÜL
FERAHLIĞI/Gönül ferahlığı,iç açılması-İNŞİRAH
Sevgi
ve merhameti sonsuz olan Allah’ın adıyla.
1.
Biz göğsünü ferahlatmadık mı?
2.3. Belini büken yükünü senden alıp
atmadık mı?
4. Senin şanını yüceltmedik mi?
5.6. Elbette zorun yanında bir kolaylık
vardır. Gerçekten, zorlukla beraber bir kolaylık daha vardır.
7.8. Boş kaldın mı hemen işe koyul ve
Yaratıp, Besleyip doyuran, Yönlendiren Kudret’ine yönel.
095
İNCİR/İncir-TİN
Sevgi
ve merhameti sonsuz olan Allah’ın adıyla.
1. Dile gelsin incir ve zeytin!
2.
Dile gelsin Sina Dağı!
3. Dile gelsin güvenli şehir!
4. Biz insanı en güzel biçimde yarattık,
5. Sonra onu aşağıların aşağısına
çevirdik,
6. Yalnız iman edip iyi işler yapanlar
bunların dışındadır. Onlar için kesintisiz bir ödül vardır.
7.
Peki, ey insan! Böyle bir dini reddetmeye sebep nedir? Allah
hükmedenlerin en güzel hükmedeni değil mi?
096
ALAKA/Embriyo,
ilgi,pıhtı-ALAK
Sevgi
ve merhameti sonsuz olan Allah’ın adıyla
1. Çağır! yaratan, Yaratıp, Besleyip
doyuran, Yönlendiren Kudret’inin adıyla,
2. İnsanı alakadan yarattı.
3. Çağır! Yaratıp, Besleyip doyuran,
Yönlendiren Kudret’in en büyük cömertliğin sahibidir.
4. O'dur kalemle öğreten,
5. İnsana bilmediği şeyleri öğretti.
6. İş sanıldığı gibi değil. İnsan
gerçekten azar:
7. Kendi zenginliğini her türlü ihtiyaca
yeter görmüştür.
8. Oysaki dönüş yalnız Yaratıp, Besleyip
doyuran, Yönlendiren Kudret’inedir.
9. Gördün mü o yasaklayanı,
10. Bir kulu içtenlikle yönelirken.
11. Gördün mü? Ya o doğru yolda yürüyor
ise?
12. Ya o sakınmayı emrediyorsa?
13. Ne dersin, ya şu yalanlamış, sırt
dönmüşse?
14. Allah'ın her şeyi gördüğünü bilmiyor
mu?
15. Hayır! Eğer bu yaptıklarına son
vermezse derhal onun alnını tutup sürteceğiz.
16. O yalancı, ar damarı çatlamış alnından
yakalarız.
17. O, hemen gidip toplanıp durdukları
kişileri çağırsın.
18. Biz de zebanileri çağıracağız.
19. Sakın, sakın ona boyun eğme, secde et
ve yaklaş.
097
KADİR
GECESİ/Kadir gecesi-KADİR
Sevgi
ve merhameti sonsuz olan Allah’ın adıyla.
1. Biz onu Kadir gecesinde indirdik.
2. Kadir gecesinin ne olduğunu sen nerden
bileceksin?
3.
Kadir gecesi, bin aydan hayırlıdır.
4. Melekler ve Ruh, o gece, Yaratıp,
Besleyip doyuran, Yönlendiren Kudret’inin izniyle her iş için iner de iner.
5. Esenliktir o, ta tan yeri ağarıncaya
kadar.
098
KANIT/Kanıt,
belge, aydınlık-BEYYİNE
Sevgi
ve merhameti sonsuz olan Allah’ın adıyla.
1. Önceki çağlardan kendilerine kitap
verilenlerden Kitabın, ortaya koyduğu anlamlar, değerler ve kuralların
karşısında yer alanlarla, ortak koşarak karşı gelenler kendilerine söze dayalı
apaçık deliller gelmeden çözülüp ayrılacak değillerdi.
2. Bu deliller, Allah'ın bir elçisinin
okuduğu tertemiz sahifelerdir.
3. Bu sahifelerde hayatın içinden
seslenen dosdoğru ilkeler vardır.
4. Böyleyken önceki çağlardan kendilerine
kitap verilenler, kendilerine söze dayalı apaçık delil geldiği halde ayrılığa
düştüler.
5. Oysaki onlardan, sağduyudan şaşmadan,
saf bir yürek temizliği içinde dini O'na özgü kılmaları, Allah için çalışıp
sadece O'na ibadet etmeleri, destekleşmeyi/ dayanışmayı ayağa dikmeleri ve
ihtiyaçtan fazlasını vererek arınmalarından başka bir şey istenmemişti. İşte
budur gerçek hayat dini!
6. Açıkçası gerek önceki çağlarda vahye
muhataplardan, gerekse ortak koşanlardan kitabın, ortaya koyduğu anlamlar,
değerler ve kuralların karşısında yer alanlar cehenneme girecek ve oradan bir
daha çıkamayacaklar. İşte onlar halkların başına belâ şer odaklarıdır.
7. İman edip iyilik, güzellik ve doğruluk
için çalışanlar ise halkların yüz akıdırlar.
8. Rableri katında onların hakkı altından
ırmaklar akan ebedi cennetlerin tam orta yeridir. Allah onlardan memnun, onlar
da O'ndan memnundurlar. Yaratıp, Besleyip doyuran, Yönlendiren Kudretine karşı
içinde korku ve titremesi olanın hakkı işte budur.
099
ZELZELE/Zelzele-ZİLZAL
Sevgi
ve merhameti sonsuz olan Allah’ın adıyla.
1. Yerküre kendisine has sarsıntısı ile
sallandığı,
2. toprak ağırlıklarını dışarı çıkardığı,
3. ve insan: "Ne oluyor bana!"
dediği vakit,
4. işte o gün yerküre tüm haberlerini
anlatır.
5.çünkü Yaratıp, Besleyip doyuran,
Yönlendiren Kudret’in ona vahiy etmiştir.
6. O gün insanlar amellerini görmeleri
için darmadağınık geri dönüp gelirler.
7.Kim zerre miktarı hayır yapmışsa onu
görür.
8.Kim de zerre miktarı şer işlemişse onu
görür.
100
KOŞANLAR/Nefes
nefese koşanlar-ADİYAT
Sevgi
ve merhameti sonsuz olan Allah’ın adıyla.
1. And olsun soluyuşlarıyla ses çıkararak
koşanlara,
2. Çakıp çakıp ateş çıkaranlara,
3. Sabahleyin akın edenlere,
4. Derken onunla toz duman çıkaranlara,
5. Derken onunla bir topluluğun ortasına
dalanlara ki,
6. İnsan Yaratıp, Besleyip doyuran,
Yönlendiren Kudret’ine karşı gerçekten çok nankördür.
7. Kendisi de buna iyiden iyiye tanıktır.
8. İnsan, mal ve servet arzusu yüzünden
alabildiğine katıdır.
9. Bilmez mi ki, o kabirler içindekiler
dışarı fırladığında,
10. Göğüslerin içindekiler derlenip
toplandığında,
11. Hiç kuşkusuz, o gün, Yaratıp, Besleyip
doyuran, Yönlendiren Kudret onlardan iyice haberdar olacaktır,
101
ŞİDDETLE
ÇARPAN/Şiddetle çarpan-KARİA
Sevgi
ve merhameti sonsuz olan Allah’ın adıyla.
1. Şiddetle çarpan
2. Nedir o şiddetle çarpan?
3. Şiddetle çarpmanın ne olduğunu sen nerden bileceksin.
4. O gün insanlar çil yavrusu gibi
darmadağın olacak.
5. Dağlar da atılmış hallaç pamuğu gibi
olur.
6. Kimin tartıları ağır gelirse,
7. O, memnun edici bir yaşam içindedir.
8. Kimin tartıları hafif gelirse,
9. Onun anası haviyedir.
10. Onun ne olduğunu sen nerden
bileceksin?
11. Kızgın bir ateştir.
102
ZENGİNLİK
YARIŞI/Mal çokluğunda yarış-TEKASÜR
Sevgi
ve merhameti sonsuz olan Allah’ın adıyla
1. Bir zenginlik yarışıdır, oyalanıp
duruyorsunuz,
2. Mezarlarınıza kadar süren bir oyun ve
oynaş.
3. Hayır! Yakında bileceksiniz!
4. Elbette yakında bileceksiniz!
5. Gerçek öyle değil! Kesin bilgi ile
bilmiş olsaydınız,
6. Ateşe yuvarlanmakta olduğunuzu
görürdünüz.
7. Sonra onu çıplak gözle göreceksiniz.
8. Nihayet o gün nimetlerden elbette ve
elbette hesaba çekileceksiniz.
103
ASIR/Çağ,
asır, zaman-ASR
Sevgi
ve merhameti sonsuz olan Allah’ın adıyla
1. Çağa yemin ederim ki,
2. İnsan gerçekten ziyan içindedir.
3. Bundan ancak iman edip iyi ameller
işleyenler, hak ve adalet için birlik olanlar, birlikle güçlüklere göğüs gerip
acıları paylaşanlar kurtulmuştur.
104
DEDİKODUCULAR/Alaycılar,
gıybetçiler-HÜMEZE
Sevgi
ve merhameti sonsuz olan Allah’ın adıyla.
1. Dedi kodu yaparak dalga geçen herkesin
vay haline!
2. O ki, mal toplamış onu sayıp durmuştur.
3. Malının kendini ebedi kılacağını
zanneder.
4. Hayır! And olsun ki o, Hutame 'ye
atılacaktır.
5. Hutame 'nin ne olduğunu bilir misin?
6.
Allah'ın, tutuşturulmuş ateşidir.
7. Öyle ki işler yüreklere.
8. O onların üzerine kilitlenecektir.
9. Yüksek kapılar üzerilerine kapanacak
105
FİL
ORDUSU/ Fil-FİL
Sevgi
ve merhameti sonsuz olan Allah’ın adıyla.
1. Yaratıp, Besleyip doyuran, Yönlendiren
Kudret'in fil ordusuna neler etti görmedin mi?
2. Onların kötü planlarını boşa çıkarmadı
mı?
3. Onların üstüne ebabil kuşlarını
gönderdi.
4. O kuşlar, onları sert kayalıklara
atıyorlardı.
5. Böylece Allah onları yenilip çiğnenmiş
ekine çevirdi.
106
KUREYŞ
( Kuruş) - KUREYŞ
Sevgi
ve merhameti sonsuz olan Allah’ın adıyla.
1. Kureyş’i (kuruşa) alıştırıp ısındırdığı için,
2. Evet, kış ve yaz seyahatlerine
alıştırdığı için,
3. Bu evin Yaratıp, Besleyip doyuran,
Yönlendiren Kudret’ine çalışsınlar,
4. Kendilerini doyuran ve her çeşit
korkudan emin kılan O'dur.
107
VERGİLER/Kamu
hakkı, zekat,vergi-MAUN
Sevgi
ve merhameti sonsuz olan Allah’ın adıyla.
1. Dini yalanlayanı gördün mü?
2. İşte o, kimsesizi hor görür,
3. Yoksulu doyurmaya teşvik etmez,
4. Vay haline o yardımlaşma, dayanışma
faaliyeti içinde olanlara,
5. Ki, onların yardımlaşma, dayanışma
faaliyeti boştur,
6. Gösteriş için yaparlar,
7. Toplanan verginin yerine ulaşmasına
engel olurlar.
108
GÜZELLİK
VE İYİLİK/yoğun güzellik ve iyilik-KEVSER
Sevgi
ve merhameti sonsuz olan Allah’ın adıyla
1. Biz verdik sana bereket, mutluluk,
güzellik soy ve aydınlığın tükenmezini.
2. Yaratıp, Besleyip doyuran, Yönlendiren
Kudretin için, destekleşme/dayanışma için ol.
3. Ve karşılaşacağın güçlüklere göğüs ger.
Sana kin besleyendir, asıl kökü kuruyacak olan.
109
KÂFİRLER/
Kitabın, ortaya koyduğu anlamlar, değerler ve kuralların karşısında yer
alanlar-KAFİRUN
Sevgi
ve merhameti sonsuz olan Allah’ın adıyla.
1. De ki: " Ey kitabın, ortaya
koyduğu anlamlar, değerler ve kuralların karşısında yer alanlar! “
2. Sizin taptıklarınıza ben tapmam.
3. Sizde benim taptığıma tapıcılar
değilsiniz.
4. Ben asla sizin taptıklarınıza tapacak
değilim.
5. Siz de benim taptığıma tapacak
değilsiniz.
6. Sizin dininiz size, benim dinim
banadır.
110
YARDIM/yardım-NASR
Sevgi
ve merhameti sonsuz olan Allah’ın adıyla.
1.2.3.Allah'ın yardımı ve zaferi gelip de
insanların bölük bölük Allah'ın dinine girmekte olduklarını gördüğün vakit
Allah'a hamd ederek O'nu anıp yücelt ve O'ndan affedilmeni iste. Çünkü O’
tövbeleri çok kabul edendir.
111
YIKILSIN/Eli
kırıldı-TEBBET
Sevgi
ve merhameti sonsuz olan Allah’ın adıyla.
1. Yıkılsın Ebu Lehep iktidarı! Yıkıldı!
2. Zenginliği, malı ve kazandıkları onu
kurtaramayacak.
3. O yanmakta olan bir ateşe atılacak,
4.
5. Karısı da arkasında, boynunda fitilli bir de iple ona bağlı olarak ateşe
odun taşıyacak
112
SAF
TEMİZ YÜREK/ Samimiyet-İHLAS
Sevgi
ve merhameti sonsuz olan Allah’ın adıyla.
1. De ki:" O' Allah tektir.
2. Allah bölünmez bir bütündür,
3.
Doğurmaz ve doğurulmaz.
4. O'nun hiçbir benzeri yoktur.”
113
SABAH
AYDINLIĞI/ Tan yeri, yarılma, açılma-FELAK
Sevgi
ve merhameti sonsuz olan Allah’ın adıyla.
1. De ki: "Yarılan karanlıktan çıkan
sabahın Yaratıp, Besleyip doyuran, Yönlendiren Kudret’ine sığınırım;
2. Yarattıklarının şerrinden,
3. Bastırılmış dürtülerin şerrinden,
4. Nefisleri kışkırtan cazibenin
şerrinden,
5. Kıskandığı zaman hasetçinin şerrinden,”
114
İNSANLAR/İnsanlar
-NAS
Sevgi
ve merhameti sonsuz olan Allah’ın adıyla.
1.-6.De ki: " İnsanların kalplerine vesvese sokan, o görünür, görünmez
şüphe yayan sinsi fısıldayıcıların hepsinin kötülüklerinden; halkın “Yaratıp,
besleyip doyuran, yönlendiren Kudret”ine, halkın Yöneticisine, halkın İlahına sığınırım."