17 Aralık 2023 Pazar

MUSHAF

 .


Bu bir DOUBLE DASH AR&GE çalışmasıdır.

Bu çalışmada kapalı, duvarda asılı KUR'AN'I KERİMİ duvardan indirip, sayfalarını açıyoruz.



Çağdaş, yaşayan bir türkçe ile torunlarımıza iletiyoruz. Görevi dedelerimizden aldık, güncel türkçe kelimeleri kullanarak, anlaşılabilir bir tefsir haline getirdik. 

 


001

AÇILIŞ/Açılış, açan, özetleyen-FATİHA

 

     1.Sevgi ve merhameti sonsuz olan Allah’ın adıyla.

     2. Bütün övgüler alemleri Yaratıp, Besleyip doyuran, Yönlendiren Kudret'i olan Allah'a dır.

     3. O' sevgi ve merhameti sonsuz olandır.

     4. Mülkün, hesap gününün de sahibidir O’.  

     5. Yalnız senin için çalışırız ve yalnız senden yardım isteriz.

     6. Bizi doğruluk ve dürüstlük yolunda,

     7. Nimetlerle desteklediklerinle birlikte yürüt, sapmışlarla ve öfkeni çekenlerle değil. 

 

002

BOĞA/İnek-BAKARA

Sevgi ve merhameti sonsuz olan Allah’ın adıyla.

 

      1. Elif, Lam, Mim.

      2. İşte sana korunup sakınanlar için kılavuz olan bir kitap, onda kuşku, çelişme, tutarsızlık yoktur.

      3. Ki onlar, kitaba kalpten inanırlar, aralarında dayanışma içinde olurlar kendilerine rızık olarak sunduklarımızdan başkalarına da pay çıkarırlar.

      4. Yine onlar hem sana indirilene, hem de senden öncekilere indirilmiş olana inanırlar. Geleceği de gereğince kavrayıp anlayanlar onlardır.

      5. İşte Yaratıp, Besleyip doyuran, Yönlendiren Kudretlerinin gösterdiği yol üzerinde yürüyenler, gerçek anlamda kurtuluşu bulanlar bunlardır.

      6.   Şu bir gerçek ki, bunu yalanlayanları sen korkutsan da korkutmasan da onlar için aynıdır, sana inanmazlar.

      7.   Allah onların kalplerini ve kulaklarını kapatıp mühürlemiş,  gözlerine de bir perde çekmiştir. Onlar için korkunç bir azap öngörülmüştür.

      8.   İnsanların bazıları vardır ki inanmadıkları halde "Allah'a ve ahiret gününe inandık derler.”

      9.   Allah'ı ve inanmış olanları aldatmaya kalkarlar, gerçekte ise onlar kendi kendilerinden başkasını aldatmıyorlar ve bunun farkında değiller.

     10. Onların kalplerinde bir hastalık vardır. Allah onların hastalıklarını daha da artırmıştır. Onlar için yalancılık etmiş olduklarından dolayı acıklı bir azap öngörülmüştür.

     11. Onlara "yeryüzünde bozgunculuk çıkarmayın"  denildiğinde, "biz ancak ıslah edicileriz" derler.

     12. Dikkat edin, onlar bozguncuların ta kendileridir de bunun bilincinde olmuyorlar,

     13. Onlara "insanların iman ettiği gibi siz de iman edin "denildiği vakit "yani biz de kafası çalışmayan zavallılar gibi inanalım mı? " derler haberiniz olsun ki, asıl kafası çalışmayan zavallılar onların kendileridir; fakat farkında değiller,

     14. Bunlar iman etmiş olanlarla yüz yüze geldikleri vakit "iman ettik" derler. Fakat şeytanlarıyla başbaşa kaldıklarında "Biz sizinle beraberiz, gerçekte biz onlarla alay ediyoruz" derler,

     15. Allah da kendileriyle alay eder ve onları taşkınlıkları içinde bırakır, bocalayıp dururlar,

     16. İşte bunlar doğruluk ve aydınlığı verip karanlık ve sapıklığı satın aldılar da ticaretleri hiçbir kazanç sağlamadı, doğru yolu da bulamadılar.

     17. Onların durumu şu kişinin durumuna benzer; bir ateş yakmak istedi. Çevresini aydınlatır aydınlatmaz, Allah onların ışığını giderdi ve onları karanlıklar içinde bıraktı; artık görmezler.

     18. Sağırdırlar, dilsizdirler, kördürler. Onlar artık dönmezler.

     19. Ya da gökten boşalan bir yağmur haline benzer ki, onda karanlıklar var, bir gök gürlemesi var, bir şimşek var. Yıldırımlar yüzünden ölüm korkusuyla parmaklarını kulaklarına tıkarlar. Allah Kitabın, ortaya koyduğu anlamlar, değerler ve kuralların karşısında yer alanları çepeçevre kuşatmıştır.

     20. Neredeyse gözlerini kapıverecek olan şimşek, önlerini aydınlattığı zaman, onun ışığında yürürler. Üzerlerine karanlık çökünce çakılıp kalırlar. Allah dileseydi elbette işitmelerini ve görmelerini de alıp götürürdü. Kuşkusuz Allah her şeyi yapabilir.

     21. Ey insanlar! Sizi ve sizden öncekileri yaratan Yaratıp, Besleyip doyuran, Yönlendiren Kudret'inize kulluk edin ki korunasınız.

     22. O Yaratıp, Besleyip doyuran, Yönlendiren Kudret'i ki yeri sizin için döşek ve göğü de bina yaptı. Gökten su indirdi, onunla size rızk olarak çeşitli ürünler çıkardı. Artık bütün bunları bildiğiniz halde, Allah'a ortak koşmayın.

     23. Eğer kulumuza indirdiğimizden kuşku içinde iseniz, hadi onun benzeri olan bir sure getirin! Allah dışındaki tanıklarınızı da çağırın! Eğer doğru sözlü kişilerseniz...

     24. Eğer yapamazsanız ki asla yapamayacaksınız, o halde yakıtı insanlar ve taşlar olan, inkâr edenler için hazırlanmış ateşten sakının.

     25. İman edip barışa yönelik değerler üretenlere, altlarından ırmaklar akan bahçelerin, kendilerine ait olacağını müjdele. O bahçelerdeki herhangi birindeki meyvelerden  rızık olarak her nasiplendiklerinde şöyle diyeceklerdir, "İşte bu daha önce rızıklandırıldığımız şey", bu rızık onlara buna benzer şekilde verilmişti. Onlar için orada tertemiz eşler de vardır. Ve onlar orada sürekli kalacaktır.

     26. Şu bir gerçek ki Allah, bir sivrisineği hatta onun da üstündeki bir varlığı örnek göstermekten sıkılmaz. Böyle bir durumda, inananlar bilirler ki, o Yaratıp, Besleyip doyuran, Yönlendiren Kudret'lerinden bir gerçektir. Kitabın, ortaya koyduğu anlamlar, değerler ve kuralların karşısında yer almış olanlar ise şöyle derler: "Allah bunu örnek vermekle ne demek istedi?" Allah bu örnekle birçoğunu saptırır, birçoğunu da onunla doğruya ve güzele kılavuzlar Allah onunla fasıklardan başkasını saptırmaz.

     27. O yoldan çıkanlar; Allah'la yaptıkları anlaşmayı, onunla anlaşıp bağladıktan sonra bozanlardır. Allah'ın birleştirmesini emrettiği şeyi dağıtır ve yeryüzünde bozgun çıkarırlar. İşte bunlar hüsrana uğrayanlardır.

     28. Allah'a nasıl nankörlük ediyorsunuz? Siz ölülerdiniz O' sizi diriltti. Sizi yine öldürecek ve sonra diriltecektir. Nihayet O'na döndürüleceksiniz.

     29. O Allah’tır ki, yeryüzündekilerin tümünü sizin için yarattı. Sonra göğe saltanat kurdu da onları yedi gök halinde düzenledi. O Her şeyi Bilendir, her şeyi çok iyi bilir.

     30. Bir zamanlar Yaratıp, Besleyip doyuran, Yönlendiren Kudret'in meleklere: "Ben yeryüzünde bir halife atayacağım demişti de onlar şöyle konuşmuşlardı; "Orada bozgunculuk etmekte olan, kan döken birini mi atayacaksın? Oysaki bizler seni hamd ile anıyor ve kutsayıp yüceltiyoruz." Allah şöyle dedi: "Şu bir gerçek ki ben sizin bilmediklerinizi bilmekteyim.”

     31. Ve Âdem’e isimlerin tümünü öğretti. Sonra onları önce meleklere arz edip: "Haydi davanızda doğru iseniz şunların isimlerini bana söyleyin." Dedi.

     32. Dediler ki: " Sen yücesin, bizim, senin bize öğrettiğinden başka bir bilgimiz yoktur. Sen yalnız sen Her şeyi Bilen'sin, her şeyi en iyi şekilde sen bilirsin; Hâkim'sin her şeyin bütün bilgeliklerine sahipsin.”

     33. Allah dedi ki: "Ey Âdem bunlara onların isimlerini haber ver." Âdem bunlara onların adlarını haber verince, Allah şöyle buyurdu: " Ben size dememiş miydim ki, göklerin ve yerin görmediğiniz bilgilerini en iyi bilenim. Ve ben sizin açığa vurduklarınızı da saklaya geldiklerinizi de en iyi bilirim.”

     34. Meleklere "Âdem’e secde edin" demiştik. Hemen secde ettiler, yalnız iblis diretti, böbürlendi, nankörlerden oldu.

     35. Dedik ki "Ey Âdem, sen ve eşin cennette oturun, ondan dilediğiniz yerde bol bol yeğin, ama şu ağaca yaklaşmayın! Yoksa zalimlerden olursunuz.”

     36. Derken şeytan onların ayağını kaydırdı, içinde bulundukları yerden çıkardı. Dedik ki "Birbirinize düşman olarak aşağıya inin. Belli bir süreye kadar yeryüzünde sizin için bir bekleme yeri ve bir barınak vardır.”

     37. Bunun üzerine Âdem, Yaratıp, Besleyip doyuran, Yönlendiren Kudret'inden bazı kelimeler öğrenip belledi de O'na yöneldi. O da onun tövbesini kabul etti. Gerçekten O Tevvap'dır, Rahimdir.

     38. "Hepiniz oradan aşağıya inin" dedik. "Yalnız size benden bir yol göstermem geldiği zaman, kim benim gösterdiğim yola uyarsa artık onlara bir korku yoktur ve onlar üzülmeyeceklerdir.”

     39. "inkâr edip ayetlerimizi yalanlayanlara gelince, onlar cehennemliktir. Onlar orada ebedi kalırlar.”

     40. "Ey İsrailoğulları size verdiğim nimetleri hatırlayın, bana verdiğiniz sözü tutun ki, ben de size verdiğim sözü tutayım. Sadece benden korkun.”

     41. "Sizin Yanınızda bulunanı doğrulayıcı olarak indirmiş bulunduğum Kur’an’a inanın ve ilk inkâr eden siz olmayın, benim ayetlerimi birkaç paraya satmayın ve benden sakının.”

     42. "Doğruyu yanlışla karıştırmayın.” Bilip durduğunuz halde gerçeği gizliyorsunuz.     

     43. "Birbirinize destek olun, ihtiyacınızdan fazla olanını vererek arının, karşımda saygıyla eğilenlerle beraber sizde eğilin.”

     44. "Siz kitabı okuduğunuz halde insanlara iyiliği emredip kendinize iyiliği unutuyor musunuz?”

     45. " Sabırla güçlüklere direnerek, duayla Allah’tan yardım dileyin. Hiç şüphesiz bu, kalbi ürperti duyanlardan başkasına çok ağır gelir.”

     46. "O ürperti duyanlar Yaratıp, Besleyip doyuran, Yönlendiren Kudret'lerine kavuşacaklarını düşünürler ve bilirler ki onlar, mutlaka O'na döneceklerdir.”

     47. "Ey İsrailoğulları, size lütfettiğim nimetimi, sizi âlemlere üstün kıldığımı hatırlayın.”

     48. "Ve öyle bir günden korkun ki; o gün hiç kimse kimsenin cezasını çekmez, kimse için torpil de kabul edilmez, kimseden fidye de alınmaz ve onlara hiç bir yardım yapılmaz.”

     49. "Sizi Firavun hanedanından kurtardığımızı da hatırlayın. Hani onlar size azabın en çirkiniyle kötülük ediyorlardı. Erkek çocuklarınızı boğazlıyorlar, kadınlarınızı diri bırakıyorlardı ve bunda sizin için Yaratıp, Besleyip doyuran, Yönlendiren Kudretinizden gelen büyük bir ıstırap ve imtihan vardı.”

     50. "Hani önünüzde denizi yarmış, sizi kurtarmış, Firavun hanedanını boğmuştuk. Siz de bunu bakıp görüyordunuz.”

     51. "Ve Musa ile kırk gece için sözleşmiştik de siz bunun ardından buzağıyı tanrı edinmiştiniz. Zulme sapmıştınız siz.”

     52. Belki şükredersiniz diye bunun ardından da sizi affetmiştik.

     53. İyiye güzele yol bulursunuz diye Musa'ya Kitap ve Furkan vermiştik.

     54. Musa toplumuna demişti ki: "Ey toplumum, buzağıyı tanrı edinmenizle benliklerinize zulmettiniz. Hadi yaratıcınıza tövbe edin de kendinizi temizleyip kurtarın. Böyle yapmanız yaratıcınız katında daha iyidir; O sizin tövbelerinizi kabul eder. Çünkü O öyle bağışlayıcı, öyle merhametlidir.

     55. Bir zamanda "Ey Musa biz Allah'ı açıkça görmedikçe sana inanmayız" demiştiniz de derhal sizi yıldırım gürültüsü yakalamıştı. Sizde bunu görüyordunuz.

     56. Sonra belki şükredersiniz diye sizi ölümünüzden sonra diriltmiştik.

     57. Bulutu üstünüze gölgelik çektik, size kudret helvası ve bıldırcın indirdik. "Size verdiğimiz güzel rızklardan yeğin." dedik. Ama onlar bize değil kendi kendilerine zulmediyorlardı.

     58. Demiştik ki; "Şu kente girin, oradan dilediğiniz yerde bol bol yeğin; secde ederek kapıdan girin ve `bizi affet` deyin ki, biz sizin hatalarınızı bağışlayalım, biz güzel davrananlara daha fazlasını da veririz.”

     59. Ne var ki o zalimler, onu kendilerine söylenenlerden başka bir sözle değiştirdiler. Biz de yaptıkları kötülüklerden dolayı o zulmedenlerin üzerine gökten bir pislik indirdik.

     60. Bir zaman da Musa kavmi için su istemişti. "Asanla taşa vur" demiştik Bunun üzerine taştan on iki göze fışkırmıştı. Her bölük kendi içecekleri pınarı bilmişti. "Allah'ın rızkından yeğin, için ve yeryüzünde bozgunculuk yaparak saldırmayın" demiştik.

     61. Hani siz demiştiniz ki; "Ey Musa biz bir çeşit yemeğe dayanamayacağız, bizim için Yaratıp, Besleyip doyuran, Yönlendiren Kudret'ine dua et de bize yerin bitirdiği sebzesinden acurundan, sarımsağından, mercimeğinden, soğanından çıkarsın." Musa "İyi olanı daha aşağı olanla mı değiştirmek istiyorsunuz? Bir şehre inin orada size istediğiniz var." demişti. Üzerlerine alçaklık ve yoksulluk damgası vuruldu. Allah'ın gazabına uğradılar. Öyle oldu. Çünkü onlar, Allah’ın ayetlerini inkâr ediyorlar ve haksız yere peygamberleri öldürüyorlardı. İsyana daldıkları, sınırı aştıkları için bunu hak ettiler            

     62. Şüphesiz iman edenlerden, Yahudilerden, Hıristiyanlardan ve Sabilerden her kim Allah'a ve geleceğe inanır, iyi bir iş yaparsa elbette Allah katında kendilerine has ödülleri vardır. Onlara korku yoktur, onlar üzülmeyeceklerdir.

     63. Sina dağını şahit tutarak bir zamanlar sizden söz almıştık. "Size verdiğimize kuvvetle tutunun ve içinde olanı hatırlayın ki korunabilesiniz.”

     64. Bunun ardından da yüz çevirip döndünüz. Eğer Allah'ın size lütfu ve rahmeti olmasaydı, kesinlikle hüsrana uğrayanlardan olacaktınız.

     65. İçinizden cumartesi günü yasağını çiğneyenleri elbette bilmişizdir. İşte onlara "Aşağılık maymunlar olun" dedik.

     66. Ve bu cezayı, önündekilere ve ardından geleceklere ibret bir ceza, korunanlara da bir öğüt yaptık.

     67. Musa kavmine: "Allah size bir inek kesmenizi emrediyor. " Demişti.  "Bizimle alay mı ediyorsun?" dediler. "Cahillerden olmaktan Allah'a sığınırım!." Dedi.

     68. "Bizim için Yaratıp, Besleyip doyuran, Yönlendiren Kudret'ne dua et, onun ne olduğunu bize açıklasın" dediler. Dedi ki" O ne yaşlı ne de körpe, ikisinin ortasında bir inektir. Haydi söyleneni yapın.”

     69. Dediler ki "Bizim için Yaratıp, Besleyip doyuran, Yönlendiren Kudret'ine dua et, onun nasıl bir şey olduğunu bize açıklasın." Dedi: " O diyor ki rengi parlak, sarı bir inektir, bakanlara sevinç verir.”

     70. "Bizim için Yaratıp, Besleyip doyuran, Yönlendiren Kudret'ine dua et, onun nasıl bir şey olduğunu bize açıklasın. Zira o inek bizce başkaları ile karıştı ve biz Allah dilerse doğruya ve güzele elbette kılavuzlanacağız.”

     71. Musa dedi ki "O şöyle diyor; `O henüz boyunduruk altına alınmamış bir inektir. Yeri sürmez, ekin sulamaz, çifte koşulmamış, hiç alacası yok" ."İşte şimdi gerçeği getirdin" deyip ineği boğazladılar, az daha yapmayacaklardı.

     72. Hani siz, bir adam öldürmüştünüz de onun katili hakkında birbirinizle atışmıştınız. Oysa Allah gizlediğinizi ortaya çıkaracaktı.

     73. Onun için " O ineğin bir parçası ile öldürülene vurun" demiştik. İşte Allah böylece ölüyü diriltir, size ayetlerini gösterir ki düşünesiniz.

     74. Sonra kalpleriniz yine katılaştı, taş gibi hatta daha da katı oldu. Taşların bazıları vardır ki; kendisinden ırmaklar fışkırır, bazıları yarılır su çıkar, bazıları Allah korkusundan aşağıya düşer. Allah yapıp durduklarınızdan bilmez değildir.

     75. Bunların size inanacaklarını umuyor musunuz? Oysa onlardan bir takımı Allah'ın sözünü dinliyorlar, ona akılları yattıktan sonra, bilerek onu tahrif ediyorlardı.

     76. İnanmış olanlarla karşılaştıklarında "İnandık" diyorlardı, bir birleriyle yalnız kaldıklarında "Allah'ın size açtığını, Yaratıp, Besleyip doyuran, Yönlendiren Kudretiniz katında sizinle tartışmada delil olarak kullansınlar diye mi onlara söylüyorsunuz? Bunu akıl etmiyor musunuz ?" diyorlardı.

     77. Allah'ın onların gizlediklerini de açıkladıklarını da bildiğini bilmiyorlar mı?

     78. İçlerinde Tevrat'ı okumayı bilmeyenler var, Kitabı da bilmezler, sadece anlamını bilmeden, okumayı bilirler. Onlar sadece bildiklerini sanırlar.

     79. Yazıklar olsun o kişilere; kitabı elleriyle yazıp, sonra da onu az bir değere değişmek için "Bu Allah katındandır" diyenler. Vay ellerinin yazdıklarına, vay onların kazandıklarına!

     80. "Ateş bize sadece sayılı bir kaç gün değecektir." derler. De ki: "Allah’tan bir söz mü aldınız? Allah sözünden asla caymayacaktır. Yoksa Allah hakkında bilmediğiniz bir şey mi söylüyorsunuz ?”

     81. "Hayır öyle değil! Kötü suçları işleyip, o suçun kendilerini kuşattığı kimseler; işte onlar cehennemliklerdir, onlar orada temellidirler.”

     82. "İnanıp yararlı işler yapan kimseler cennetlik olanlardır. Onlar da orada temellidirler.”

     83. İsrail oğullarından "Allah’tan başkasına kulluk etmeyin, anne ve babaya, akrabaya, yetime, yoksullara iyilik edin, insanlara güzeli ve güzelliği söyleyin. Dayanışma, yardımlaşma içinde olun. İhtiyaçtan fazlasını vererek arının." diye söz almıştık. Sonra siz, pek azınız müstesna, sırt çevirdiniz. Hala da yüz çevirip duruyorsunuz.

     84. Sizden şu sözü de almıştık. Kanınızı dökmeyeceksiniz, birbirinizi yurtlarından çıkarmayacaksınız. Bunu kabul etmiştiniz. Hala da buna şahitsiniz.

     85. Bütün bunlardan sonra sizler; birbirinizi öldüren, aranızdan bir kısmını memleketlerinden çıkaran, onlara karşı günah ve düşmanlıkta birleşen, onları yurtlarından çıkarmak haramken, esir olarak size geldiklerinde fidyelerini vermeye kalkan kimselersiniz. Kitabın bir kısmına inanıp bir kısmını inkâr mı ediyorsunuz? Aranızda böyle yapanın cezası şimdiki yaşamlarında rezil olmaktır. Gelecek günlerde azabın en şiddetlisine de onlar uğratılacaklardır. Allah yaptıklarınızdan gafil değildir.

     86. İşte onlar gelecek hayatı satıp, şimdiki hayatı satın alan kimselerdir. Bu yüzden azapları hafifletilmez ve onlara hiç yardım edilmez.

     87. And olsun ki Musa'ya kitabı verdik, arkasından peygamberler gönderdik. Meryem oğlu İsa'ya da açık deliller verdik. Onu tertemiz bir ruhla destekledik. Ne zaman ki, bir peygamber, size canınızın istemediği bir şey getirdiyse büyüklük taslamadınız mı? Kimini yalanlıyor kimini öldürüyordunuz?

     88. "Kalplerimiz perdelidir" dediler. Hayır, Allah inkârlarından dolayı onları lanetlemiştir. Onların pek azı inanırlar.

     89. Allah katından onlara, kendilerinde olanı tasdik eden Kitap geldi. Onlar bundan öncekileri inkâr edenlere karşı, kendilerine yardım gelmesini beklerken, bildikleri gelince onu inkâr ettiler. Allah'ın laneti inkâr edenlerin üzerine olsun.

     90. Allah'ın kullarından dilediğine lütfunun eseri olarak indirdiğini çekemeyerek, Allah'ın vahyettiğini inkâr etmeleri uğruna öz benliklerini sattıkları şey ne çirkindir. Bu yüzden gazap üstüne gazaba çarpıldılar. inkâr edenler için alçaltıcı bir azap vardır.

     91. Onlara "Allah'ın indirmiş olduğuna inanın" denildiğinde, "Bize indirilene inanırız" deyip ondan sonra gelen ve ellerinde bulunanı tasdik edeni inkâr ederler. Onlara "madem inanıyordunuz, niçin daha önce Allah'ın peygamberlerini öldürüyordunuz?" diye sor.

     92. And olsun ki Musa size ayetler getirdi, sonra ardından buzağıyı ilah edinmiştiniz. Sizler zalimlersiniz.

     93. Hani Tur'u üzerinize kaldırmış ve sizden kesin söz almıştık. Demiştik ki: "Size verdiğimize kuvvetle sarılın ve dinleyin." Dediler ki;  "İşittik ve karşı geldik." İnkâr ettiler! Bu yüzden buzağı sevgisi kalplerine sindirildi. De ki "Eğer inanmışsanız, inancınız size ne kötü şeyler emrediyor?”

     94. De ki "Eğer ahiret yurdu Allah katında başkalarına değil de yalnız size mahsus ise ve eğer doğru sözlü iseniz, ölümü dilesenize!”

     95. Fakat ellerinin yapıp öne sürdüğü işlerden dolayı ölümü asla istemezler. Allah zalimleri çok iyi bilmektedir.

     96. Onları insanların hayata en düşkünü, bulacaksın, şirke batanlardan bile... Her biri bin yıl yaşasın ister. Oysa uzun yaşamaları onları azaptan uzaklaştırmaz. Allah yapmakta olduklarınızı çok iyi görmektedir.

     97. De ki" Allah'ın izniyle Kur’an’ı, kendinden öncekileri doğrulayıcı ve inananlara yol gösterici olarak senin kalbine indirdiği için kim Cebrail'e düşman olursa,

     98. Kim Allah'a, meleklerine, peygamberlerine, Cebrail'e ve Mikail'e düşman olursa bilsin ki Allah da inkâr edenlerin düşmanıdır.”

     99. Ant olsun sana açık seçik ayetleri indirdik, onları yoldan çıkmış olanlardan başkası inkâr etmez.

     100. Onlar, ne zaman bir anlaşma yaptılarsa, onlardan bir grup o anlaşmayı bozmadı mı? Zaten onların çoğu inanmazlar.

     101. Allah katından ellerinde olanı doğrulayan bir peygamber onlara gelince, kitap verilenlerden bir grup, bilmiyorlarmış gibi, Allah'ın kitabını arkalarına attılar.

     102. Onlar Süleyman'ın mülkü hakkında, şeytanların uydurdukları sözlere uydular. Oysa Süleyman kitabın, ortaya koyduğu anlamlar, değerler ve kuralların karşısında yer alanlardan değildi. Fakat şeytanlar kitabın, ortaya koyduğu anlamlar, değerler ve kuralların karşısında yer aldılar. Bunların yerine insanlara büyüyü öğretiyorlardı. Babil'de Harut ve Marut adlı meleklere indirilenin büyü olduğunu sanıyorlardı. Hâlbuki onlar "Biz bir sınamayız, sakın kitabın, ortaya koyduğu anlamlar, değerler ve kuralların karşısında yer almayın." demedikçe kimseye bir şey öğretmiyorlardı. Fakat bunlar, onlardan erkekle karısının arasını açacak şeyler öğreniyorlardı. Ama onlar Allah'ın izni olmadan hiç kimseye zarar veremezler. Onlar kendilerine yarar vereni değil, zarar vereni öğreniyorlardı. Ant olsun ki onu satın alanın, ahirette bir nasibi olmadığını gayet iyi biliyorlardı. Vicdanlarını sattıkları şey ne kötüdür, keşke bilselerdi!

     103. Onlar inanıp sakınsalardı, Allah katından olan sevap elbette daha kıymetli olurdu. Keşke bilselerdi.

     104. Ey İman edenler "Bizi davar gibi güt?" demeyin. "Bizi gözet!" deyin ve dinleyin. Kitabın, ortaya koyduğu anlamlar, değerler ve kuralların karşısında yer alanlar için acı bir azap vardır.

     105. Önceki çağlardan kendilerine kitap verilenlerden; Kitabın ortaya koyduğu anlamlar, değerler ve kurallarını gizlemek isteyenler ve Allah'ın yerine başkalarını ortak edinenler, Yaratıp, Besleyip doyuran, Yönlendiren Kudret'inizden size bir iyilik gelmesini istemezler. Halbuki Allah layık gördüğüne iyilik ve güzellikler lütfeder, Allah büyük lütuf sahibidir.

     106. Biz herhangi bir mesajı yenilemek veya kaldırmak istersek, onun yerine daha güncelini veya benzerini getiririz. Allah'ın her şeye gücünün yettiğini bilmez misin?

     107. Allah'ın göklerin ve yerin Hükümdarı olduğunu bilmez misin? Sizler için Allah'tan başka bir dost ve bir yardımcı yoktur.

     108. Yoksa siz de peygamberinizden daha önce Musa'dan istendiği gibi bir takım isteklerde bulunmak mı istiyorsunuz? İmanı inkârla değiştiren şüphesiz doğru yoldan sapmış olur.

     109. Önceki çağlardan kendilerine kitap verilenlerin çoğu, gerçek kendilerine belli olduktan sonra içlerindeki hasetten ötürü, sizin inandıktan sonra inkâr etmenizi isterler. Allah'ın emri gelene kadar onları affedin, hoş görün. Allah şüphesiz her şeye gücü yetendir.

     110. Yardımlaşma, dayanışma faaliyeti içinde olun, ihtiyacınızdan fazlasını vererek arının, kendiniz için yapıp gönderdiğiniz her hayrı, Allah yanında bulursunuz, Allah yaptıklarınızı görür.

     111. "Yahudi yahut Hıristiyan olandan başkası cennete girmeyecek" dediler. Bu onların kuruntusudur. De ki "Doğru iseniz delilinizi getirin.”

     112. Hayır. Kim işini güzel yaparak özünü Allah'a teslim ederse, onun mükâfatı, Yaratıp, Besleyip doyuran, Yönlendiren Kudret'inin yanındadır. Onlara korku yoktur ve onlar üzülmeyeceklerdir.

     113. Yahudiler "Hıristiyanlığın temeli yoktur." dediler. Hıristiyanlar "Yahudiliğin temeli yoktur" dediler. Oysa onlar kitaplarını okuyorlar. Bilgisizler de tıpkı onların söylediklerini söylemişlerdir. Allah ayağa kalkış günü onların anlaşmazlığa düştükleri şeylerde onların arasında hüküm verecektir.

     114. Allah'ın mescitlerinde, Allah adının anılmasına engel olan ve onların harap olmasına çalışandan daha zalim kim vardır? Bunların, oralara korka korka girmeleri gerekir. Bunlar için rezillik, ahrette de büyük azap vardır.

     115. Doğu da batı da Allah'ındır. Nereye dönerseniz Allah'ın yüzü oradadır. Doğrusu Allah her şeyi kaplar ve her şeyi bilir.

     116. "Allah oğul edindi" dediler, asla Allah bundan uzaktır, göklerde ve yerde olanlar O'nundur. Hepsi O'nun önünde boyun bükmektedirler.

     117. O, göklerin ve yerin yaratıcısıdır. Bir şeyi yaratmak istedi mi, ona "ol" der o da hemen oluverir.

     118. Bilmeyenler:" Allah bizimle konuşmalı, ya da bize bir ayet gelmeli değil miydi? Dediler. Onlardan öncekiler de tıpkı onların dedikleri gibi dediler. Kalpleri birbirine benzedi. Biz ayetleri gerçekleri iyice bilmek isteyenlere açıkladık.

     119. Doğrusu, biz seni gerçekle, müjdeleyici ve uyarıcı olarak gönderdik. Cehennem halkından sen sorumlu değilsin.

     120. Onların milletine uymadıkça Yahudiler ve Hıristiyanlar senden hoşnut olmayacaklardır. Onlara de ki; " Allah'ın kılavuzluğu, erdirici kılavuzluğun ta kendisidir". İlimden sana ulaşan nasipten sonra bunların boş ve iğreti arzularına uyarsan, Allah katından ne bir velin olur ne bir yardımcın.

     121. Kendilerine verdiğimiz kitabı hakkını vererek okuyanlar var ya, işte ona ancak onlar inanırlar. Onu inkâr edenler ise kaybedenlerdir.

     122. Ey İsrailoğulları! Size verdiğim nimeti ve sizi âlemlere üstün kılmış olduğumu hatırlayın.

     123. Kimsenin kimseden faydalanamayacağı, fidye alınmayacak, şefaat kabul edilmeyecek ve yardım görülmeyecek günden korkun.

     124. Yaratıp, Besleyip doyuran, Yönlendiren Kudret'i İbrahim'i birtakım emirlerle denemiş, o da onları yerine getirmişti. Allah, "Seni insanlara önder kılacağım" demişti. "Soyumdan da" deyince, "Zalimler benim ahdime erişemez" demişti.

     125. Kâbe’yi insanlar için toplanma ve güven yeri kılmıştık. İbrahim'in makamını güven yeri edinin, dedik. Evimi ziyaret edenler, kendini ibadete verenler, saygıyla eğilen ve secde edenler için temiz tutun diye İbrahim ve İsmail'e emir verdik.

     126. İbrahim "Yaratıp, Besleyip doyuran, Yönlendiren Kudret'im! Burasını emin bir şehir kıl, halkından, Allah'a ve ahiret gününe inananları ürünlerle rızıklandır." demişti. Yaratıp, Besleyip doyuran, Yönlendiren Kudret'i "inkâr edeni dahi az bir süre geçindirir, sonra onu cehennem azabına uğramak zorunda bırakırım, ne kötü sonuç" demişti.

     127. İbrahim ve İsmail Kâbe’nin temellerini yükseltiyorlardı. "Yaratıp, Besleyip doyuran, Yönlendiren Kudretimiz yaptığımızı kabul buyur, Sen hem işitir hem bilirsin" dediler.

     128. "Yaratıp, Besleyip doyuran, Yönlendiren Kudretimiz ikimizi de sana teslim olanlardan yap, neslimizden de sana teslim olan bir topluluk çıkar; bize çalışma yerlerimizi göster. Tövbemizi kabul et zira tövbeleri kabul eden, sevgi ve merhameti sonsuz olan sensin.”

     129. "Yaratıp, Besleyip doyuran, Yönlendiren Kudretimiz, onlara kendi içlerinden, senin ayetlerini kendilerine okuyacak, onlara kitabı ve bilgeliği öğretecek, onları temizleyecek bir elçi gönder. Doğrusu yücelik ve bilgelik sahibi sensin.”

     130. Kendini bilmezden başkası İbrahim'in dininden yüz çevirmez. Ant olsun ki dünyada onu seçtik, şüphesiz o ahrette de iyilerdendir.

     131. Yaratıp, Besleyip doyuran, Yönlendiren Kudret'i ona "Allah'a teslim ol!" demişti, " İnsanların/Âlemlerin Yaratıp, Besleyip doyuran, Yönlendiren Kudret'ine teslim oldum" dedi.

     132. İbrahim de bunu kendi oğullarına vasiyet etti. Yakup da: "Oğullarım Allah sizin için o dini seçti, bundan dolayı {sadece Allah'a teslim olanlar} olarak ölünüz" dedi.

     133. Yoksa siz, Yakup’a ölüm hali geldiğinde orada mı idiniz? O zaman Yakup oğullarına: "Benden sonra neye kulluk edeceksiniz?" demişti. "Senin tanrın ve ataların İbrahim, İsmail ve İshak'ın tanrısı olan tek Tanrıya kulluk edeceğiz, biz ona teslim olanlarız" dediler.

     134. Onlar bir ümmet idi gelip geçti. Onların kazandıkları kendilerine sizin kazandıklarınız size aittir. Siz onların yaptıklarından sorulmazsınız.

     135. "Yahudi veya Hıristiyan olun ki doğru yolu bulabilesiniz" dediler. De ki: "Hayır, biz doğruya yönelmiş olan İbrahim dinine uyarız. O Allah'a ortak koşanlardan değildi.”

     136. "Allah'a, bize gönderilene, İbrahim'e, İsmail'e, İshak'a, Yakup’a ve torunlarına gönderilene, Musa ve İsa'ya verilene, Yaratıp, Besleyip doyuran, Yönlendiren Kudret'leri tarafından peygamberlere verilene, onları birbirinden ayırt etmeyerek inandık, biz O'na teslim olanlarız" deyin.

     137. Sizin inanmış olduğunuz gibi inanmış olsalar, doğru yolda olurlar. Yüz çevirirlerse şüphesiz onlar çıkmazda kalırlar. Onlara karşı sana Allah yetecektir. O işitir ve bilir.

     138. Allah'ın boyasına bürünün. Allah'ın boyasının renginden daha güzel boyası olan kim vardır? "Biz O'na kulluk ederiz" deyin.

     139. De ki; "Bizim ve sizin Yaratıp, Besleyip doyuran, Yönlendiren Kudret'iniz olan Allah hakkında bizimle tartışıyor musunuz? Bizim yaptıklarımız kendimize, sizin yaptıklarınız kendinize aittir. Biz O'na karşı samimiyizdir.”

     140. Yoksa İbrahim, İsmail, İshak, Yakup ve torunlarının Yahudi veya Hristiyan olduklarını mı söylüyorsunuz? Peki, siz mi yoksa Allah mı daha iyi bilir? Allah tarafından kendisine bildirilen bir gerçeği gizleyenden daha zalim kim vardır? Allah yaptıklarınızdan gafil değildir.

     141. Onlar geçmiş birer ümmettiler. Kazandıkları kendilerine, sizin kazandıklarınız sizedir. Onların yapmış oluklarından sorumlu değilsiniz.

     142. İnsanların bazı düşüncesizleri: "Yöneldikleri kıbleden onları çeviren nedir?" diyecekler. De ki :"Doğu da batı da Allah'ındır. O layık gördüğünü doğru yola eriştirir.”

     143. İşte böyle sizi merkezi bir topluluk yaptık. Peygamber size örnek ve öncü olacak, siz de insanlara örnek ve öncü olacaksınız.   Senin yöneldiğin yönü kıble yaptık ki peygambere uyanları, uymayanlardan ayıralım. Bu canı gönülden Allah'la yürüyen kimselerden başkasına bu ağır gelir. Allah çalışmalarınızı boşa çıkaracak değildir. Doğrusu Allah insanlara şefkat gösterir, merhamet eder.

     144. Yüzünü göğe çevirip durduğunu görüyoruz. Hoşnut olacağın kıbleye seni, ey Muhammet elbette çevireceğiz. Yüzünü Kabe'nin semtine çevir. Siz hepiniz nerede olursanız olunuz  yüzlerinizi onun yönüne çevirin. Daha önce kitap verilenler, bunun  Rablerinden bir gerçek olduğunu bilirler. Allah onların yaptıklarından gafil değildir.

     145. Sen, önceki çağlarda kendilerine kitap verilenlere her türlü delili getirsen, yine de senin kıblene uymazlar. Sen de onların kıblesine uyacak değilsin. Onlar birbirlerinin kıblesine de uymazlar. And olsun ki, eğer sana gelen ilimden sonra onların heveslerine uyarsan, şüphesiz o zaman zulmedenlerden olursun.

     146. Kendilerine Kitap verdiklerimiz, onu, oğullarını tanıdıkları gibi tanırlar. Onlardan bir takımı, doğruyu bile bile hakkı gizlerler.

     147. Gerçek olan Yaratıp, Besleyip doyuran, Yönlendiren Kudretinden gelendir, sakın şüphelenenlerden olma.

     148. Herkesin yöneldiği bir yön vardır. İyi ve güzel işlerde birbirinizle yarışın. Nerede olursanız olun Allah sizi bir araya toplar. Allah şüphesiz her şeye kadirdir.

     149. Her nereden yola çıkarsan çık, yüzünü Kabe semtine çevir, şüphesiz bu emir Yaratıp, Besleyip doyuran, Yönlendiren Kudretinden sana gelen bir gerçektir. Allah yaptıklarınızdan gafil değildir.

     150. Her nereden yola çıkarsan çık, yüzünü Kabe semtine çevir. Nerede olursanız olun, yüzünüzü o yana çevirin ki, aralarından haksızlık edenler müstesna, insanların aleyhinizde bir delili bulunmasın. Sakın, bu hususta onlardan korkmayın. Yalnız benden korkun. Böylece size olan nimetimi tamamlayayım, böylece doğru yolu bulabilesiniz.

     151. Nitekim biz size, aranızdan ayetlerimizi okuyacak, sizi ter temiz yaşatacak, size kitabı ve bilgeliği öğretecek ve bilmediklerinizi size bildirecek bir peygamber gönderdik.

     152. Artık Beni anın, Ben de sizi anayım; Bana şükredin nankörlük etmeyin.

     153. Ey inananlar! Sabır ve salatla yardım dileyin. Allah muhakkak ki sabredenlerle beraberdir.

     154. Allah yolunda öldürülenlere "ölüdür" demeyin, zira onlar diridirler siz farkında değilsiniz.

     155. Muhakkak sizi biraz korku, biraz açlık ve mallardan, nefislerden ürünlerden biraz eksiltmekle deneriz, sabredenlere müjde et.

     156. Onlara bir musibet geldiğinde: “ Biz Allah içiniz ve elbette O'na döneceğiz" derler.

     157. Yaratıp, Besleyip doyuran, Yönlendiren Kudret'lerinden bağışlanma, sevgi ve merhamet onlaradır. Doğru yolu bulanlar da onlardır.

     158. Şüphesiz Safa (ADEM TEPESİ) ile  Merve (HAVVA TEPESİ) Allah'ın koyduğu sembollerindendir. Kim Kebeyi ziyaret eder veya kısa bir  ziyaret yaparsa, bu iki tepeyi de ziyaret etmesinde bir sakınca yoktur. Kim gönülden iyilik yaparsa karşılığını görür. Doğrusu Allah şükrün karşılığını verir ve bilir.

     159. İndirdiğimiz açık belgelerle, kılavuz mesajı; Biz onu Kitap'da ayan beyan gösterdikten sonra gizleyenler var ya, onlara hem Allah lanet eder hem diğer lanet okuyanlar lanet ederler.

     160. Ancak tövbe edenler, ıslah olanlar ve gerçeği ortaya koyanlar müstesna; işte onların tövbesini kabul ederim. Ben tövbeleri kabul ve merhamet ederim.

     161. Ayetlerimizi inkâr edip de o halde ölenler var ya; İşte Allah'ın, meleklerin, insanların hepsinin laneti onlaradır.

     162. Sürekli lanetin içindedirler, onlardan azap hafifletilmez ve onların azabı geciktirilmez.

     163. Tanrınız bir tek Tanrı’dır. Allah'tan başka ilah yoktur. O'nun sevgi ve merhameti sonsuzdur.

     164. Göklerin ve yerin yaratılmasında, gece ile gündüzün birbiri ardınca gelmesinde, insanların faydasına olan şeyleri denizde taşıyıp giden gemilerde, Allah'ın gökten su indirip onunla ölmüş olan yeri dirilterek, üzerine her çeşit canlıyı yaymasında, rüzgârları ve yer ile gök arasında emre hazır bekleyen bulutları evirip çevirmesinde elbette düşünen bir topluluk için deliller vardır.

     165. İnsanlar arasında Allah’ı bırakıp O'na koştukları eşleri tanrı olarak benimseyenler ve onları, Allah'ı severcesine sevenler vardır.  Kitabın ortaya koyduğu anlamlar, değerler ve kurallar bütününü içtenlikle benimseyenlerin Allah'ı sevmesi ise hepsinden kuvvetlidir. Zulmedenler, azabı gördükleri zaman, bütün kuvvetin Allah'a ait olduğunu ve Allah'ın azabının şiddetli olduğunu keşke bilseler.

     166. Nitekim kendilerine uyulanlar, azabı görünce uyanlardan uzaklaşacaklar ve aralarındaki bağlar kopacaktır.

     167. Uyanlar "Keşke bizim için dünyaya bir dönüş olsa da, bizden uzaklaştıkları gibi biz de onlardan uzaklaşsak" derler. Böylece Allah onlara, hasretini çekmeleri için işlerini gösterir. Onlar cehennemden çıkmayacaklardır.

     168. Ey insanlar! Yeryüzünde temiz ve helal şeylerden yeğin, Şeytana ayak uydurmayın, zira o sizin için apaçık bir düşmandır.

     169. O size, kötülüğü, hayâsızlığı, Allah'a karşı da bilmediğinizi söylemenizi emreder.

     170. Onlara: "Allah'ın indirdiğine uyun" denilince, "Hayır atalarımızın üzerinde bulduğumuz şeye uyarız" derler; ya ataları bir şey akıl edemeyen ve doğru yolda olmayan kişiler idiyseler.

     171. İnkâr edenlerin durumu, bağırıp çağırma dışında bir şeyi işitmeyen varlıklara haykıranın durumu gibidir. Sağırdırlar, dilsizdirler, kördürler bu yüzden akıl edemezler.

     172. Ey inananlar! Sizi rızıklandırdığımızın temizlerinden yiyin; yalnız Allah'a kulluk ediyorsanız, O'na şükredin.

     173. Allah size leşi, kanı, domuz etini, Allah’tan başkası adına kesileni haram kılmıştır. Ama darda kalana, başkasının payına el uzatmamak ve zaruret miktarını aşmamak üzere günah sayılmaz. Çünkü Allah bağışlayandır, merhamet edendir.

     174. Gerçekten, Allah'ın Kitap 'tan indirdiğini gizleyip, onu az bir değere değişenler var ya, onların karınlarına tıkındıkları ancak ateştir. Allah ayağa kalkış günü onlarla konuşmaz ve onları günahlarından arıtmaz. Onlara elem verici azap vardır.

     175. Onlar doğruluğu, sapıklıkla, affedilmeyi, azapla değişenlerdir. Onlar ateşe karşı ne kadar da dayanıklıdırlar!

     176. Bu da Allah'ın Kitabı doğru olarak indirmesinden meydana geliyor. Kitap hakkında ayrılığa düşenler doğrusu derin bir çıkmazdadırlar.

     177. Yüzlerinizi doğuya ve batıya çevirmeniz iyi olmak demek değildir. Lakin iyi olan; Allah'a, ahiret gününe, meleklere, Kitaba, peygamberlere inanan, O'nun sevgisiyle, yakınlarına, yetimlere, düşkünlere,  yolculara, yoksullara ve kölelere severek mal veren, yardımlaşma, dayanışma faaliyetini ayağa kaldıran, ihtiyaçtan fazlasını vererek arınan ve sözlerinin eri olanlar, zorda,  darda ve savaş alanında sabredenlerdir. İşte onlar doğru olanlardır ve sakınanlar ancak onlardır.

     178. Ey inananlar! Öldürülenler hakkında size kısas farz kılındı. Hür ile hür insan, köle ile köle ve kadın ile kadın. Ölenin kardeşi tarafından kendisi bağışlanmışsa, öldürene, örfe uymak ve ona güzellikle diyet ödemek gerekir. Bu Yaratıp, Besleyip doyuran, Yönlendiren Kudret'inizden bir hafifletme ve rahmettir. Bundan sonra tecavüzde bulunana elem verici azap vardır.

     179. Ey akıl sahipleri! Kısas da sizin için hayat vardır. Artık Allah'a karşı gelmekten sakınırsınız.

     180. Birinize ölüm geldiği zaman, eğer mal bırakıyorsa, ana babaya, yakınlara uygun bir tarzda vasiyet etmesi, Allah’tan korkanlara bir  borç olarak size farz kılındı.

     181. Vasiyeti işittikten sonra değiştiren olursa, bunun günahı değiştirenlerin üzerinedir. Allah şüphesiz işitir ve bilir.

     182. Kim vasiyet edenin yanılacağından veya günaha gireceğinden endişe duyup, ilgililerin arasını düzeltirse ona günah yoktur. Allah şüphesiz bağışlar ve merhamet eder.

     183. Ey inananlar! Oruç sizden öncekilere farz kılındığı gibi, Allah'a karşı gelmekten sakınasınız diye sayılı günlerde size de farz kılındı.

     184. İçinizden hasta olan veya yolculukta bulunan, tutamadığı günlerin sayısınca diğer günlerde tutar. Oruca dayanamayanlar, bir düşkünü doyuracak kadar fidye verirler. Kim gönülden iyilik yaparsa o iyilik kendisinedir. Oruç tutmanız, eğer bilirseniz sizin için hayırlıdır.

     185. Ramazan ayı ki onda Kur'an, insanlara yol gösterici ve doğruyu yanlıştan ayırıcı belgeler olarak indirildi. Sizden bu aya ulaşanınız onu oruçlu geçirsin. Hasta veya yolculukta olan, tutamadığı günler kadar diğer günlerde tutsun. Allah size kolaylık ister, zorluk istemez. Sayıyı tamamlamanızı, size doğru yolu gösterdiğinden dolayı Allah'ı yüceltmenizi ve şükretmenizi ister.

     186. Ey Muhammet! Kullarım sana beni sorarlarsa, bilsinler ki ben şüphesiz, onlara yakınım. Bana dua eden kimse, bana dua ettiği zaman onun duasına karşılık veririm. O halde onlar da bana inansınlar ki doğru yolda yürüyenler olsunlar.

     187. Oruç gecesi kadınlarınıza yaklaşmak size helal kılındı. Onlar sizin örtünüz, sizde onların örtülerisiniz. Allah nefsinize güvenemeyeceğinizi biliyordu, bu sebeple tövbenizi kabul buyurup sizi affetti. Artık onlara yaklaşabilirsiniz, Allah'ın sizin için takdir ettiğini dileyin. Tan yerinde beyaz iplik, siyah iplikten sizce ayırt edilinceye kadar yiyin, için, sonra orucu geceye kadar tamamlayın. Mescitlerde ibadete çekilmiş iken kadınlara yaklaşmayın. Bunlar Allah'ın yasalarıdır. Allah insanlara ayetlerini böyle açıklar ki korunup sakınsınlar.

     188. Birde aranızda mallarınızı haksız ve uydurma yollarla yemeyin. İnsanların mallarından bir kısmını bile bile günah ile yemek için o malları Hâkimlere rüşvet olarak vermeyin.

     189. Sana ayın evrelerinden soruyorlar. Onlara söyle: "Onlar, insanlar ve hac için zaman ölçüleridir." İyilik asla evlere arkalarından girmeniz değildir. Bilakis iyilik, sakınmaktır. Evlere kapılarından girin. Sakının ki kurtuluşa eresiniz, umduğunuzu bulasınız.

     190. Size savaş açanlarla, siz de Allah yolunda savaşın; aşırı gitmeyin, doğrusu Allah aşırı gidenleri sevmez.

     191. Sizi öldürmeye kalkanları siz de yakaladığınız yerde öldürün. Sizi sürdükleri yerden siz de onları sürün. Baskı ve zorbalık, öldürmekten daha kötüdür. Kabe’de onlar size savaş açmadıkça, siz de onlarla savaşmayın. Eğer onlar size karşı savaşırlarsa, siz de onlarla savaşın. İşte zorbalara verilecek karşılık budur.

     192. Eğer onlar savaştan vazgeçerlerse onları bağışlayın. Şüphesiz Allah bağışlar ve merhamet eder.

     193. Fitne kalmayıp, yalnız Allah'ın dini ortada kalana kadar onlarla savaşın. Eğer vazgeçerlerse sataşmayın. Zulmedenlerden başkasına düşmanlık yoktur. 

     194- Savaşın haram olduğu aylarda, size saldıranlara karşılığını verin. Dokunulmazlıklar karşılıklıdır. Kim size saldırırsa, siz de ona misilleme yapın. Allah'ı kalkan edinin; bilin ki Allah, kendisini kalkan edinenlerle beraberdir.

     195. Allah yolunda sarf edin. Kendinizi kendi elinizle bitirmeyin. İşlerinizi iyi yapın. Şüphesiz Allah iyi iş yapanları sever.

     196. Başladığınız Kabe'yi ziyaret veya kısa ziyareti Allah için tamamlayın. İsteyip de gidemezseniz kolayınıza gelen bir kurban gönderin. Kurban yerine ulaşıncaya kadar başlarınızı tıraş etmeyin. İçinizde hasta olan veya başından rahatsız bulunan varsa fidye olarak ya oruç tutması, ya karşılıksız yardım vermesi, ya da kurban kesmesi gerekir. Güven içinde olursanız, Kabe'yi ziyarete kadar kısa ziyaretten faydalanabilen kimseye kolayına gelen bir kurban kesmek, bulamayana ziyaret esnasında- üç gün, ve döndüğünde yedi gün ki tam on gündür-,oruç tutmak gerekir. Bu ailesi Kabe civarında oturmayanlar içindir. Allah’tan sakının ve Allah'ın cezasının şiddetli olacağını bilin.

     197. Kabe'yi ziyaret bilinen aydadır. O ayda Kabe'yi ziyarete gelen kimse bilmelidir ki, ziyaret sırasında kadına yaklaşmak, sövüşmek, dövüşmek yoktur. Ne iyilik yaparsanız Allah onu bilir. Kendinize azık edinin, şüphe yok ki azığın en iyisi Allah korkusudur. Ey akıl sahipleri! Benden korkun.

     198. Yaratıp, Besleyip doyuran, Yönlendiren Kudret'inizden refah istemenizde bir engel yoktur. Birbirinizle tanışma yerindeki toplantıdan çıktığınızda, Allah'ı hep birlikte Kabe etrafında anın; O'nu O'nun size gösterdiği şekilde anın. Nitekim önceleri siz hiç şüphesiz sapıklardandınız.

     199. Sonra insanların toplu olarak akın ettikleri yerden, siz de akın edin. Allah’tan affedilmenizi dileyin. Allah bağışlar sonsuz sevgi ve merhamet sahibidir.

     200. Ziyaretinizi bitirdiğinizde, babalarınızı andığınız gibi, hatta daha kuvvetli bir anışla Allah'ı anın. "Yaratıp, Besleyip doyuran, Yönlendiren Kudretimiz bize dünyada ver" diyen insanlar vardır, öylesine ahrette bir pay yoktur.

     201. "Yaratıp, Besleyip doyuran, Yönlendiren Kudretimiz bize dünyada da ahrette de iyiyi ver, bizi ateşin azabından koru"  diyenler vardır.

     202. İşte onlara kazançlarından ötürü karşılık vardır. Allah hesabı çabuk görür.

     203. Allah'ı sayılı günlerde anın. Günahtan sakınan kimse, acele edip ziyaret sonucunun çalıştayını iki günde bitirirse ona günah yoktur, geri kalsa da günah yoktur. Allah’tan sakının O'nun katında toplanacağınızı bilin.

     204. İnsanlardan öylesi vardır ki, onun dünya hayatına ilişkin sözü senin hoşuna gider ve o kalbindekine Allah'ı tanık tutar. Oysaki o düşmanların en yamanıdır.

     205. Yanından ayrıldığında, yeryüzünde fesat çıkarmak, ekini ve nesli yok etmek için işe koyulur. Oysaki Allah fesadı sevmez.

     206. Ona "Allah’tan kork" denildiğinde, gururu kendisine günah işletir. Artık ona cehennem yetişir, ne kötü yataktır.

     207. İnsanlar arasında, Allah'ın rızasını kazanmak için canını verenler vardır. Allah kullarına karşı şefkatlidir.

     208. Ey inananlar! Hep birden barışa girin, şeytana ayak uydurmayın, o sizin apaçık düşmanınızdır.

     209. Size belgeler geldikten sonra kayarsanız, biliniz ki Allah Güçlü' dür, tüm bilgeliklerin kaynağıdır.

     210. Onlar, Allah'ın ve meleklerin buluttan gölgeler içinde kendilerine gelmesini ve işin bitirilmesini mi bekliyorlar? Bütün iş ve oluşlar sonunda Allah'a döndürülür.

     211. İsrailoğullarına sor, onlara apaçık nice ayetler verdik, Allah'ın nimetini kim kendisine geldikten sonra  değiştirirse bilsin ki, Allah ın cezası şüphesiz şiddetlidir.

     212. İnkâr edenlere dünya hayatı güzel görünür, onlar inananlarla alay ederler, oysa Allah'a karşı gelmekten sakınanlar ayağa kalkış gününde onların üstünde olacaklardır. Allah layık gördüğünü hesapsız şekilde rızıklandırır.

     213. İnsanlar bir tek ümmetti. Allah peygamberleri müjdeci ve uyarıcı olarak gönderdi, insanların ayrılığa düşecekleri hususlarda aralarında hüküm vermek için, onlarla birlikte doğru olan Kitabı indirdi. Kitap verilenler, kendilerine belgeler geldikten sonra, aralarındaki ihtiras yüzünden onda ayrılığa düştüler. Allah inananları, hakkında ayrılığa düştükleri gerçeğe izni ile eriştirdi. Allah layık gördüğünü doğru yola eriştirir.

     214. Sizden önce gelenlerin durumu sizin başınıza gelmeden cennete gireceğinizi mi zannettiniz? Peygamber ve onunla beraber kitabın ortaya koyduğu anlamlar, değerler ve kurallar bütününü içtenlikle benimseyenler:  "Allah'ın yardımı ne zaman?" diyecek kadar darlığa ve zorluğa uğramış ve sarsılmışlardı; İyi bilin ki Allah'ın yardımı şüphesiz yakındır.

     215. Ey Muhammet! Sana ne sarf edeceklerini sorarlar, de ki: "Sarf ettiğiniz mal, ana baba, yakınlar, yetimler, düşkünler, yolcular içindir. Yaptığınız her iyiliği Allah şüphesiz bilir.”

     216. Savaş hiç hoşunuza gitmediği halde size farz kılındı. İhtimal ki hoşlanmadığınız şey sizin iyiliğinizedir ve ihtimal ki sevdiğiniz  bir şey sizin kötülüğünüzedir. Siz bilmezsiniz, Allah bilir.

     217. Ey Muhammet! Sana haram aylarda ve o aylarda Kabe civarında savaşmayı sorarlar de ki: "O aylardaki savaş büyük suçtur. Allah yolundan alıkoymak, O'nu ve Kabe civarını inkâr etmek ve halkını oradan çıkarmak Allah katında daha büyük suçtur. Fitne çıkarmak ise daha büyük suçtur." güçleri yeterse, dininizden döndürünceye kadar sizinle savaşa devam ederler. İçinizden dininden dönüp kitabın, ortaya koyduğu anlamlar, değerler ve kuralların karşısında yer alarak ölen olursa, onların işleri dünya ve ahrette boşa gitmiş olur. İşte cehennemlikler onlardır.  Onlar orada temellidirler.

     218. İnananlar, hicret edenler ve Allah yolunda cihat edenler Allah'ın rahmetini umarlar. Allah bağışlar ve merhamet eder.

     219. Sana uyuşturucuyu ve kumarı sorarlar. De ki: "Bu ikisinde büyük bir günah vardır; insanlar için çıkarlar da vardır. Ama onların kötülüğü yararlarından çok daha büyüktür." Ve sana neyi infak edeceklerini de soruyorlar. De ki: "Helal kazancınızın size ve bakmakla yükümlü olduklarınıza yeterli olanından artanını verin." Allah, ayetleri size işte böyle açıklar ki, derin derin düşünebilesiniz.

     220. Sana yetimleri sorarlar, de ki: " Onların işlerini düzeltmek hayırlıdır" eğer onlarla bir arada yaşarsanız, artık onlar sizin kardeşlerinizdir. Allah düzeltenden, bozanı ayırt etmesini bilir. Allah dileseydi sizi zora sokardı. Allah şüphesiz gücün ve bilgeliğin sonsuz kaynağıdır.

     221. İnanmalarına kadar, Allah'a eş koşan kadınlarla evlenmeyin. İnanan bir köle kadın, hoşunuza gitmiş olan, otorite, güç, paraya tapan bir kadından daha iyidir. İnanmalarına kadar otorite, güç, paraya tapan erkeklerle, kitabın ortaya koyduğu anlamlar, değerler ve kurallar bütününü içtenlikle benimseyen kadınları evlendirmeyin. İnanan bir köle, hoşunuza gitmiş olan, otorite, güç, paraya tapan bir erkekten daha iyidir. İşte onlar ateşe çağırırlar, Allah ise izniyle cennete ve affedilmeye çağırır ve insanlara ibret alsınlar diye ayetlerini açıklar.

     222. Ey Muhammet! Sana kadınların aybaşı hali hakkında sorarlar. De ki: "O bir ezadır." Aybaşı halinde iken kadınlardan el çekin, temizlenmelerine kadar onlara yaklaşmayın. Temizlendikleri zaman, Allah'ın size buyurduğu yoldan yaklaşın. Allah şüphesiz daima tövbe edenleri sever, temizlenenleri de sever.

     223. Kadınlarınız sizin tarlanızdır, tarlanıza istediğiniz gibi gelin.  İstikbal için hazırlıklı olun, Allah’tan sakının. O'na hiç şüphesiz kavuşacağınızı bilin, bunu inananlara müjde et.

     224. Allah adına yaptığınız yeminler, sizi insanların arasını düzeltmenize, günahtan sakınmanıza ve iyi olmanıza engel olmasın. Allah her şeyi işitir ve her şeyi bilir.

     225. Allah sizi rasgele yeminlerinizden dolayı değil, fakat kalplerinizin kazandıklarından dolayı sorumlu tutar. Allah çok bağışlayıcı, çok hoşgörülüdür.

     226. Kadınlarına yaklaşmamaya yemin edenler, dört ay bekleyebilirler. Eğer yeminlerinden dönerlerse, bilsinler ki Allah bağışlar ve merhamet eder.

     227. Şayet boşanmaya kararlı iseler, bilsinler ki Allah şüphesiz işitir ve bilir.

     228. Boşanan kadınlar evlenmeden önce kendi, kendilerine üç aybaşı hali beklerler, eğer Allah'a ve ahiret gününe inanmışlarsa, rahimlerinde Allah'ın yarattığını gizlemeleri kendilerine helal değildir. Kadının gebe olması  halinde kocaları bu arada barışmak isterlerse, onları geri almakta daha çok hak sahibidirler. Boşanmada kadınların boşanma hakları ile erkeklerin boşanma hakkı örfe uygun bir şekilde birbirine denktir. Kadın hamile ise kocaların onlardan bir üstün hakları vardır. Allah çok güçlüdür, çok bilgedir.

     229. Boşanma iki defadır. Bunun ardından da ya iyilikle tutmak ya da güzelce serbest bırakmak gerekir. Onlara verdiğinizden bir şeyi geri almanız size helal olmaz. Erkekle kadının Allah'ın sınırlarını korumada endişe etmeleri hali başka, bu durumdan korkarsanız, o zaman kadının fidye vermesinde ikisine de günah yoktur. Bunlar Allah'ın yasalarıdır onları bozmayın. Allah'ın yasalarını bozanlar ancak zalimlerdir.

     230. Bundan sonra kadını boşarsa, başka birisi ile evlenmedikçe bir daha kendisine helal olmaz. Eğer ikinci koca onu boşarsa, Allah'ın yasalarını koruyacaklarını sanırlarsa eski karı kocaların birbirine dönmelerinde bir engel yoktur. Bunlar bilen millet için Allah'ın açıkladığı yasalardır.

     231. Kadınları boşadığınızda, müddetleri sona ererken, onları güzellikle tutun ya da güzellikle bırakın, haklarına tecavüz etmek için onlara zararlı olacak şekilde tutmayın; Böyle yapan şüphesiz kendisine yazık etmiş olur. Allah'ın ayetlerini de alaya almayın; Allah'ın üzerinize olan nimetini, öğüt vermek üzere size indirdiği Kitap ve bilgeliği anın, Allah’tan sakının, Allah'ın her şeyi bildiğini bilin.

     232. Kadınları boşadığınızda, müddetleri sona ermişse, kendi aralarında örfe uygun olarak anlaşmışlarsa eski kocaları ile evlenmelerine engel olmayın. İçinizden Allah'a ve ahiret gününe inanan kimse ondan ibret alır. Bu sizin için daha nezih ve daha paktır. Allah bilir siz bilmezsiniz.

     233. Anneler çocuklarını, emzirmeyi tamamlamak isteyen baba için tam iki sene emzirirler. Anaların yiyecek ve giyeceğini sağlamak, uygun bir şekilde, çocuk kendisinin olan babaya borçtur. Herkese ancak gücü kadar teklifte bulunulur. Ne ana çocuğundan, ne çocuğun babası kendi çocuğundan dolayı zarara sokulmasın. Mirasçıya da aynı şeyi yapmak borçtur.  Ana baba aralarında danışarak ve anlaşarak sütten kesmek isterlerse, ikisine de sorumluluk yoktur. Çocuklarınızı sütanneye emzirtmek isterseniz vereceğinizi uygun bir şekilde öderseniz size sorumluluk yoktur. Allah’tan sakının, yaptıklarınızı gördüğünü bilin.

     234. İçinizden ölenlerin bırakmış olduğu karılar, kendi kendilerine dört ay on gün beklerler; müddetleri sona erdiğinde, onların kendi haklarında uygun şekilde yaptıklarından dolayı size sorumluluk yoktur. Allah işlediklerinizden haberdardır.

     235. Böyle boşanmış bekleme süresinde olan kadınlara kapalı bir şekilde evlenme teklif etmenizde veya içinizden onlarla evlenmeyi geçirmenizde size sorumluluk yoktur. Allah onları anacağınızı bilir. Sakın örfün normal göreceği sözler dışında onlarla gizlice sözleşmeyin, müddet sona erene kadar nikah akdine kalkmayın. İçinizde olanı Allah'ın bildiğini bilin de O'ndan çekinin. Allah'ın çok bağışlayan ve sevgi ve merhamet kaynağı olduğunu bilin.

     236. Kadınlara el sürmeden ve evlenince verilecek değeri biçmeden onları boşarsanız size sorumluluk yoktur. Onlara hediyeler verin, imkânları geniş olan kendi gücünde yapar bunu, imkânları sınırlı olan da kendi gücünde yapar. Bu iyi davrananların şanına yakışır bir borçtur.

     237. Eğer onlara evlenince verilecek değeri biçmişken el sürmeden onları boşarsanız, kadının kendisi veya kadının nikah akdi elinde olan erkeğin bağışlaması hali müstesna,  biçtiğinizin yarısını verin. Biçilen değerin tümünü bağışlamanız Allah’tan sakınmanıza daha uygundur. Aranızdaki iyiliği unutmayın. Allah şüphesiz işlediklerinizi görür.

     238. Destekleşme ve dayanışma toplantılarınızı aksatmadan sürdürün. Özellikle merkezi ana destekleşme ve dayanışma toplantısını Allah için içtenlikle ayakta tutun.

     239. Eğer aksamasından, gecikmesinden endişe ederseniz yürüyerek/hızla ya da binek üzerinde gelerek dahi olsa aksatmayın. Normale dönünce/emin olunca Allah'ı anın toplantının gereklerini yapın, size bilmediklerinizi öğreten O'dur.

     240. İçinizden ölüp, karılar bırakacak olanlar evlerinden çıkarılmaksızın, senesine kadar karılarının geçimini sağlayacak şey vasiyet etsinler. Eğer hanımlar bundan önce evlerinden çıkarlarsa kendilerinin meşru olarak yaptıklarından dolayı size sorumluluk yoktur. Allah çok güçlüdür, çok bilgedir.

     241. Boşanan kadınların nafaka hakkı vardır.

     242. Allah ayetleri düşünesiniz diye böylece açıklamaktadır.

     243. Ölüm korkusu ile binlerce kişinin memleketlerinden kaçmaları ne garip? Allah onlara "ölün" derse öleceklerini, yaşayın derse yaşayacaklarını bilmiyorlar! Allah insanlara bol nimet verir, fakat insanların çoğu şükretmezler.

     244. Allah yolunda savaşın. Bilin ki Allah işitir ve bilir.

     245. Kim var Allah'a, güzel bir şekilde borç verecek? Allah böyle borç verenin alacağını bir kaç kat artırır.  Darlık verende Allah'tır, bolluk veren de. Yalnız O'na döneceksiniz.

     246. Musa'dan sonra İsrail oğullarının ileri gelenlerini görmedin mi?  Elçilerine şöyle demişlerdi; "Bize komutan gönder de Allah yolunda savaşalım." Peygamber demişti ki; "Ya savaş size farz kılındığında gitmeyecek olursanız?"   "Memleketimiz işgal edilmiş ve oğullarımızdan uzaklaştırılmışız, hala niye Allah yolunda savaşmayalım?" demişlerdi. Ama savaş onlara farz kılınınca az bir kısmı müstesna yüz çevirdiler. Allah zalimleri bilir.

     247. Peygamberleri onlara, "Allah şüphesiz Talut'u size komutan olarak gönderdi" dedi, "Biz liderliğe daha layık iken, malı mülkü olmayan biri, bize nasıl lider olabilir?"  dediler. "Doğrusu Allah size lider olarak onu seçti, bilgice ve vücutça gücünü artırdı. Allah mülkünü layık gördüğüne verir. Allah her şeyi kaplar ve bilir.

     248. Peygamberleri onlara; "Onun komutan yapılmasının gerekçesi, size gelen sandığın içerisinde var, Meleklerin indirdiği o sandıkta Yaratıp, Besleyip doyuran, Yönlendiren Kudret'inizden gelen kutsal emanetler var. Bunlarda Musa ailesinin ve Harun ailesinin hatıraları var;  eğer inanmışsanız bu deliller size yeter." dedi.

     249. Talut ordusunun kumandasını aldıktan sonra, dedi ki; "Doğrusu Allah sizi bir ırmakla deneyecektir, ondan içen benden değildir, onu tatmayan -eliyle sadece bir avuç avuçlayan hariç- şüphesiz bendendir."  Onlardan pek azı hariç hepsi sudan içtiler. Kendisi ve kendisiyle olan inananlar ırmağı geçince; "Bu gün Calut ve ordusuna karşı koyacak gücümüz yok."  dediler. Kendilerini Allah'a kavuşacak sayanlar ise; "Allah'ın izniyle, nice az topluluk çok topluluğa üstün gelmiştir, Allah sabır edenlerle beraberdir." Dediler.

     250. Calut ve ordusuna karşı çıktıklarında : “Yaratıp, Besleyip doyuran, Yönlendiren Kudret'imiz! Bize sabır ver, sebatımızı artır, inkâr eden millete karşı bize yardım et." Dediler.

     251. Allah'ın izniyle onları bozguna uğrattılar. Davut Calut 'u öldürdü,  Allah Davut'a önderlik ve bilgelik verdi ve ona dilediğinden öğretti. Allah'ın insanları birbiri ile savması olmasaydı yeryüzünün düzeni bozulurdu. Fakat Allah'ın âlemlere olan lütfu sonsuzdur.

     252. Ey Muhammet! İşte bunlar Allah'ın ayetleridir. Biz onları sana doğru olarak okuyoruz. Şüphesiz sen peygamberlerden birisin.

     253. İşte resuller! Biz onların bir kısmını diğerlerinden üstün kıldık. Allah onlardan bazısıyla konuşmuştur. Bazılarını da derecelerle yükseltmiştir. Meryem oğlu İsa'ya belgeler verdik, onu ter temiz bir ruhla destekledik. Allah dileseydi, belgeler kendilerine geldikten sonra, onların ardından birbirleri ile çatışıp durmazlardı. Fakat ihtilafa düştüler. Neticede onlardan bir kısmı iman etti. Kimi de inkara saptı. Allah dileseydi birbirlerini öldürmezlerdi, lakin Allah layık gördüğünü yapar.

     254. Ey inananlar! Sizi rızıklandırdığımızdan, alışverişin, dostluğun, torpilin olmayacağı günün gelmesinden önce Allah yolunda harcayın. Kitabın, ortaya koyduğu anlamlar, değerler ve kuralların karşısında yer alanlar zalimlerin kendileridir.

     255. Allah'tan başka hiçbir ilah yoktur. O daima yarattıkları üzerinde titreyen sonsuz yaşam kaynağıdır. O'nu uyku ve uyuklama tutmaz.  Göklerde olan ve yerde olan ne varsa hepsi O'nundur. O'nun izni olmadan katında arabuluculuk edecek kimdir? O' olan, biten her şeyi bilir. Allah uygun görmedikçe insanlar O’nun ilminden hiç bir şeyi kavrayamazlar. O'nun görkemi gökleri ve yeri kaplamıştır, onların gözetilmesi O'na ağır gelmez. O Yücedir, Büyüktür.

     256. Dinde zorlama yoktur. Artık hak ile batıl iyice ayrılmıştır. Otorite, güç, parayı inkâr edip Allah'a inanan kimse, kopmak bilmeyen sağlam bir kulpa sarılmıştır. Allah İşitendir, Bilendir.

     257. Allah inananların dostudur, onları karanlıklardan ışığa çıkarır. inkâr edenlerin ise dostları otorite, güç, paradır. Onları ışıktan karanlıklara sürükler.  İşte onlar cehennemliklerdir, onlar orada temelli kalacaklardır.

     258. Allah'ın kendisine hükümranlık verdiğinden ötürü İbrahim ile Yaratıp, Besleyip doyuran, Yönlendiren Kudret'i hakkında tartışanı görmedin mi? İbrahim; "Yaratıp, Besleyip doyuran, Yönlendiren Kudret'im, dirilten ve öldürendir " demişti. "Bende öldürür ve diriltirim" dedi. İbrahim; "Şüphesiz Allah güneşi doğudan getiriyor, sende batıdan getirsene " dedi. inkâr eden şaşırıp kaldı. Allah zulüm eden kimseleri doğru yola eriştirmez.

     259. Aynı şekilde altı üstüne gelmiş bir kasabaya uğrayan ve ; "Allah bunu ölümünden sonra nasıl diriltecek?" diyen kimseyi görmedin mi? Bunun üzerine Allah onu yüz yıl ölü bıraktı, sonra diriltti," Ne kadar kaldın?" dedi, " Bir gün veya bir günden az kaldım " dedi, "Hayır yüz yıl kaldın. Yiyeceğine, içeceğine bak, bozulmamış. Eşeğine bak, hem onu ve hem seni insanlar için ibret kılacağız, kemiklere bak, onları nasıl birleştirip, sonra onlara et giydiriyoruz." dedi. Bu deliller ona apaçık belli olunca "Artık Allah'ın her şeye kadir olduğuna inanmış bulunuyorum." dedi.

     260. İbrahim: "Yaratıp, Besleyip doyuran, Yönlendiren Kudret'im! Ölüleri nasıl dirilttiğini bana göster" dediğinde "İnanmıyor musun ?" demişti de. "Hayır öyle değil fakat kalbim iyice kansın" demişti: "Öyleyse dört çeşit kuş al, onları kendine ısındırıp alıştır, sonra onlardan her çeşidi, dört dağın üzerine koy, sonra onları çağır; koşarak sana gelirler. Bil ki Allah çok güçlüdür, çok bilgedir.

     261. Mallarını Allah yolunda sarf edenlerin durumu, her başağında yüz tane olmak üzere yedi başak veren tanenin durumu gibidir. Allah dilediğine kat kat verir. Allah'ın lütfu geniştir, O Her şeyi Bilen’dir.

     262. Muhtaçları incitmeden, başa kakmadan, yaptıkları iyiliğin peşine düşmeden mallarını Allah yolunda sarf edenler, bunun karşılığını Yaratıp, Besleyip doyuran, Yönlendiren Kudret'lerinden  alacaklardır. Onlara korku yoktur ve onlar üzülmeyeceklerdir.

     263. Güzel yapıcı bir söz ve iyilik, peşinden eziyet gelen karşılıksız yardımdan daha iyidir. Allah çok zengindir,  çok hoşgörülüdür.

     264. Ey inananlar! Allah'a ve ahiret gününe inanmayıp, insanlara gösteriş için malını sarf eden kimse gibi, karşılıksız yardımlarınızı başa kakma ve eza etmekle boşa çıkarmayın. Onun durumu üzerinde toprak bulunan kayanın durumu gibidir, üzerine bol yağmur yağdığında onu cascavlak bırakır. Kazandıklarından hiç bir şey elde edemezler. Allah inkâr eden kimseleri doğru yola eriştirmez.

     265. Allah’ın rızasını kazanmak ve kalplerini sağlamlaştırmak için mallarını sarf edenlerin durumu, tepede bulunan, ona bol yağmur yağdığında yemişlerini iki kat veren, bol yağmur yağmasa bile çisentisi olan bir bahçenin durumu gibidir. Allah işlediklerinizi görür.

     266. Hangi biriniz kendisi ihtiyarlamış, çocukları güçsüzken, altlarından ırmaklar akan hurmalığının ve üzüm bağının ve her çeşit meyvalar dan bulunan bahçenin, ateşli bir kasırganın kopmasıyla yanmasını ister? Düşünesiniz diye Allah size ayetlerini böylece açıklar.

     267. Ey inananlar! Kazandıklarınızın temizlerinden ve size yerden yetiştirdiklerimizden sarf edin; iğrenmeden alamayacağınız pis şeyleri sarfa yeltenmeyin. Allah'ın çok zengin ve çok hoşgörülü olduğunu bilin.

     268. Şeytan sizi korkutarak cimriliği emreder; Allah ise kendisinden affedilmeyi ve bol nimet vadeder. Allah'ın lütfu boldur, O her şeyi bilir.

     269. Allah bilgeliği layık gördüğüne verir. Kime bilgelik verilmişse şüphesiz ona büyük iyilik edilmiştir. Bundan ancak akıl sahipleri ibret alır.

     270. Yaptığınız yardımları ve adadığınız adağı şüphesiz Allah bilir. Zulmedenlerin hiç yardımcıları yoktur.

     271. Karşılıksız yardımları açıkça verirseniz ne iyi olur! Eğer onu yoksullara gizlice verirseniz sizin için daha iyidir. Allah onları kötülüklerinizden bir kısmına karşı tutar. Allah işlediklerinizden haberdardır.

     272. Ey Muhammet! Onların doğru yola iletilmeleri sana düşmez, fakat Allah layık gördüğünü doğru yola eriştirir. Sarf ettiğiniz iyi şey kendinizedir, zaten, Allah'ın rızasını kazanmak için sarf edersiniz. Sarf ettiğiniz iyi bir şeyin karşılığı -haksızlığa uğratılmaksızın- size verilir.

     273. Karşılıksız yardımlarınızı, Allah yolunda kendilerini vermiş olup yeryüzünde dolaşmayan, onları tanımayanların, hayalarından dolayı zengin saydıkları yoksullara verin. Onları yüzlerinden tanırsın, insanlardan yüzsüzlük ederek bir şey istemezler. Sarf ettiğiniz iyi bir şeyi Allah şüphesiz bilir.

     274. Gece gündüz, açık gizli, mallarını sarf edenlerin mükâfatlarını Yaratıp, Besleyip doyuran, Yönlendiren Kudret'leri verecektir. Onlara korku yoktur ve onlar üzülmeyeceklerdir.

     275. Faiz yiyenler mahşerde ancak şeytanın çarptığı kimsenin kalktığı gibi kalkarlar. Bu onların "Zaten alışveriş faiz demektir" demelerindendir. Oysa Allah alışverişi helal, faizi haram kıldı. Kime Yaratıp, Besleyip doyuran, Yönlendiren Kudret'inden bir öğüt gelir de faizcilikten geri durursa,  geçmiş olanlar kendisine kalır, onun işi Allah'a aittir. Kim faizciliğe dönerse; işte onlar cehennemliktir. Onlar orada temelli kalacaklardır.

     276. Allah faizi eksiltir, karşılıksız yardımları bereketlendirir. Allah faizi helal sayan hiç bir günahkârı sevmez.

     277. İnanıp yararlı işler işleyenlerin, destekleşme / dayanışma içinde olanların, kendilerine rızık olarak sunduklarımızdan başkalarına pay çıkaranların Yaratıp, Besleyip doyuran, Yönlendiren Kudret'leri katında ödülleri vardır. Onlara korku yoktur ve onlar üzülmeyeceklerdir.

     278. Ey inananlar! Allah’tan sakının, inanmışsanız, arta kalan hesabın faizinden vazgeçin.

     279. Böyle yapmazsanız, bunun Allah'a ve Peygamberine açılmış bir savaş olduğunu bilin. Eğer tövbe ederseniz sermayeniz sizindir. Böylece haksızlık etmemiş ve haksızlığa uğramamış olursunuz.

     280. Borçlu darda ise, eli genişleyinceye kadar beklemelidir. Bilmiş olsanız borcu bağışlamanız sizin için daha hayırlıdır.

     281. Allah'a döneceğiniz ve sonra haksızlığa uğramadan herkesin kazancının kendisine verileceği günden korkunuz.

     282. Ey inananlar! Birbirinize belirli bir süre için borçlandığınız zaman onu yazınız. Bir kâtip doğru olarak yazsın. Kâtip onu Allah'ın kendisine öğrettiği gibi yazmaktan çekinmesin, yazsın. Borçlu olan da yazdırsın, Yaratıp, Besleyip doyuran, Yönlendiren Kudreti olan Allah’tan sakınsın, ondan bir şey eksiltmesin.  Eğer borçlu aptal veya aciz ya da yazdıramayacak durumda ise, velisi doğru olarak yazdırsın. Erkeklerinizden iki - biri unuttuğunda diğeri ona hatırlatsın diye -  şahit tutun; eğer iki erkek bulunmazsa şahitlerden razı olacağınız bir erkek ve iki kadın olabilir. Şahitler çağırıldıklarında çekinmesinler. Borç büyük veya küçük olsun, onu süresiyle beraber yazmaya üşenmeyin. Bu Allah katında en doğru, şahitler için en sağlam ve şüphelenmenizden en uzak olandır. Ancak aranızda peşin alışveriş olursa, onu yazmamanızda size bir sorumluluk yoktur. Alışveriş yaptığınızda şahit tutun. Kâtibe de şahide de zarar verilmesin,  eğer zarar yapacak olursanız o zaman doğru yoldan çıkmış olursunuz. Allah’tan sakının, Allah size öğretiyor; Allah her şeyi bilir.

     283. Eğer yolculukta olup katip bulamazsanız alınan rehin yeter. Şayet birbirinize güvenirseniz, güvenilen kimse borcunu ödesin. Yaratıp, Besleyip doyuran, Yönlendiren Kudret'i olan Allah’tan sakınsın. Şahitliği gizlemeyin, onu kim gizlerse kalbi günahın acısından sızlar. Allah işlediklerinizi bilir.

     284. Göklerde ve yerde olanlar Allah'ındır. İçinizdekini gizleseniz de açıklasanız da Allah sizi onunla hesaba çeker ve dilediğini bağışlar. Layık gördüğüne azap eder. Allah her şeye Kadir 'dir.

     285. Peygamber Yaratıp, Besleyip doyuran, Yönlendiren Kudretinden indirilene inandı, kitabın ortaya koyduğu anlamlar, değerler ve kurallar bütününü içtenlikle benimseyenlerde inandılar. Hepsi Allah'a, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine inandı. Dediler ki: "Peygamberler arasında hiç birini ayırt etmeyiz. İşittik, itaat ettik, Yaratıp, Besleyip doyuran, Yönlendiren Kudretimiz! Affını dileriz, dönüş sanadır."

     286. Allah kişiye ancak gücünün yeteceği kadar yükler. Kazandığı iyilik lehine, ettiği kötülük aleyhinedir. "Yaratıp, Besleyip doyuran, Yönlendiren Kudret'imiz! eğer unutacak veya yanılacak olursak bizi sorumlu tutma. Yaratıp, Besleyip doyuran, Yönlendiren Kudret'imiz! Bizden öncekilere yüklediğin gibi, bize de ağır yük yükleme. Yaratıp, Besleyip doyuran, Yönlendiren Kudret'imiz! Bize gücümüzün yetmeyeceği şeyi taşıtma, bizi affet, bizi bağışla, bize acı. Sen Mevla’mızsın kitabın, ortaya koyduğu anlamlar, değerler ve kuralların karşısında yer alanlara karşı bize yardım et.

 

003

İMRAN AİLESİ – ALİ İMRAN

Sevgi ve merhameti sonsuz olan Allah’ın adıyla.

 

     1. Elif, Lam, Mim.

     2. Allah ki, O'ndan başka tanrı yoktur, sonsuz yaşam kaynağı ve yarattıkları üzerine titreyendir.

     3. Kendinden öncekileri doğru namına ne kalmışsa sürdüren bu Kitab'ı, Tevrat'ı ve İncil'i bir gerçek olarak indiren O'dur.

     4. Daha önce de insanlara doğru yolu göstermek üzere Yasalar kitabını indirmişti. Muhakkak ki Allah'ın ayetlerini inkâr edenler için şiddetli azap vardır. Allah daima güçlüdür, ezilenlerin öcünü alır.

     5. Şüphesiz gökte ve yerde hiç bir şey Allah'tan gizli kalmaz.

     6. Ana rahminde sizi dilediği gibi şekillendiren O'dur. O'ndan başka tanrı yoktur, Güçlüdür, Hâkimdir.

     7. Sana Kitap'ı indiren O'dur. Onda Kitap'ın temeli olan kesin anlamlı ayetler vardır, Bir de benzetmeler yoluyla anlatılan dolaylı anlatımları vardır . Kalplerinde eğrilik olan kimseler, fitne çıkarmak, kendilerine göre yorumlamak için onların dolaylı anlatımları olanlarına uyarlar. Oysa onların yorumunu ancak Allah bilir. İlimde derinleşmiş olanlar: "O'na inandık, hepsi Yaratıp, Besleyip doyuran, Yönlendiren Kudretimizin katındandır" derler. Bunu ancak akıl sahipleri düşünebilirler.

     8. Yaratıp, Besleyip doyuran, Yönlendiren Kudretimiz! Bizi doğru yola eriştirdikten sonra kalplerimizi eğriltme. Katından bize rahmet bağışla; şüphesiz sen sonsuz bağışta bulunansın.

     9. Yaratıp, Besleyip doyuran, Yönlendiren Kudretimiz! Doğrusu geleceği şüphe götürmeyen günde, bütün insanları toplayacak olan sensin, zira Allah verdiği sözden caymaz.

     10. İnkâr edenlerin malları ve çocukları, Allah'a karşı onlara bir şey sağlamaz. İşte onlar ateşin yakıtlarıdır.

     11. Tıpkı firavun ailesi ve onlardan öncekilerin gidişi gibi. Ayetlerimizi yalanlamışlardı da Allah onları günahlarından dolayı yok etti. Allah'ın cezalandırması çok şiddetlidir.

     12. Ey Muhammed! İnkâr edenlere de ki: "Yenileceksiniz, cehennemde toplanacaksınız; Orası ne kötü yataktır."

     13. Karşılaşan iki topluluğun durumlarında sizin için ibret vardır; Biri Allah yolunda savaşanlar, diğeri inkârcılar topluluğu idi. İnkarcılar karşılarındakileri  kendilerinin iki katı olarak görüyorlardı. Allah layık gördüğünü yardımıyla destekler.

     14. Kadınlara, oğullara, kantar kantar altın ve gümüşe, soylu atlar ve sürülerle davarlar, geniş araziler, gibi bütün dünyevi zevklere karşı aşırı düşkünlük insanlara hoş görünür. Dünya hayatında bunlardan faydalanıp geçinilir. Varılacak yerin en güzel olanı Allah'ın yanındadır.

     15. De ki: " Size bu istediklerinizden daha iyisini haber vereyim mi? Allah'a karşı gelmekten sakınanların, Yaratıp, Besleyip doyuran, Yönlendiren Kudretlerinin yanında altlarından ırmaklar akan ve orada temelli kalacakları cennetler, tertemiz eşler ve Allah'ın rızası vardır". Allah kulları görür;

     16. "Yaratıp, Besleyip doyuran, Yönlendiren Kudretimiz, biz inandık, bizim günahlarımızı bağışla, bizi ateş azabından koru" diyenleri,

     17. Güçlüklere göğüs gerenleri, sözü namus bilenleri, gönülden kulluk edenleri, verenleri ve seher vakitlerinde bağışlanma dileyen kulları...

     18. Allah, kendisinden başka tanrı olmadığını apaçık ortaya koymuştur. Bütün melekler, adalet sahibi bilim insanları bunu bilirler ki O'ndan başka tanrı yoktur. O güçlüdür, bilgedir.

     19. Allah katında din İslam’dır. Geçmiş çağlardan kendilerine kitap verilmiş olanlar, kendilerine yol gösterildikten sonra aralarındaki çıkar kavgaları yüzünden ayrılığa düştüler. Kim Allah'ın ayetlerini inkâr ederse bilsin ki, Allah hesabı çabuk görendir.

     20. Seninle tartışmaya girerlerse de ki "Ben bütün benliğimi Allah'a teslim ettim ve müslüman oldum; bana uyanlar da."  Önceki çağların vahiylerini kendi tekellerine alanlara ve onların dışında kalan tüm genel halka da sor; "Siz de teslim oldunuz mu?" Eğer teslim olurlarsa doğruya ve güzele klavuzlanmışlardır. Yüz çevirirlerse sana düşen sadece duyurmaktır. Allah kullarını görmektedir.

     21. Allah'ın ayetlerini inkâr edip haksız yere peygamberleri öldürenler ve insanlar içinden adaletle emredenlerin canına kıyanlar var ya, işte onlara korkunç bir azabı müjdele.

     22. Çalışıp ürettikleri hem dünyada hem ahirette boşa çıkmıştır. Onların hiç bir yardımcıları da yoktur.

     23. Şu kendilerine Kitap'tan pay verilmiş olanlara bir bak, aralarında hüküm vermesi için Allah'ın Kitabı'na çağrılıyorlar da içlerinden bir zümre yüz çevirerek dönüp gidiyor.

     24. Bunun sebebi onların "Ateş bize sayılı bir kaç gün dışında dokunmayacaktır" demeleridir. Uydurmuş oldukları yalanlar, dinlerinde kendilerini aldatmaktadır.

     25. Peki, o kendisinde kuşku bulunmayan günde, onları bir araya topladığımız vakit halleri nice olacak? O gün her benlik, kazandığının karşılığını tam almıştır. Onlar hiç bir zulme uğratılmazlar.

     26. Şöyle yakar. "Ey mutlak mülkiyet sahibi olan Allah'ım! Sen mülk ve saltanatı layık gördüğüne verir, müstehak gördüğünden çekip alırsın. Layık gördüğünü yüceltir aziz edersin, müstehak gördüğünü alçaltır zelil kılarsın. İmkân mal ve nimet senin elindedir. Senin her şeye gücün yeter.”

     27. "Geceyi kısaltarak gündüzü uzatırsın, gündüzü uzatarak geceyi kısaltırsın; ölüden diri çıkarırsın, diriden ölü çıkarırsın, layık gördüğünü de umulmadık yerden rızıklandırırsın.”

     28. Kitabın, ortaya koyduğu anlamlar, değerler ve kurallara uyanlar, bunlara inananları bırakıp, inanmayanları dost edinmesin. Kim böyle yaparsa Allah ile bir dostluğu kalmaz. Ancak onlardan sakınmanız hali müstesnadır. Allah sizi öfkesini çekecek işler yapmayasınız diye uyarıyor, çünkü sunuçta dönüş Allah'adır.

     29. Onlara söyle: "İçinizde olanı gizleseniz de açıklasanız da Allah onu bilir. Göklerde olanları da yerde olanları da bilir. Allah'ın her şeye gücü yeter.

     30. O gün her nefis yaptığı her hayrı da işlediği her kötülüğü de hazır bulacaktır. O kötülükle kendisi arasında uzak bir mesafe bulunmasını ister. Allah sizi kendisinden sakınmaya çağırır. Allah kullarına çok şefkatlidir.

     31. De ki; "Eğer Allah'ı seviyorsanız bana uyun ki Allah da sizi sevsin ve günahlarınızı bağışlasın. Allah bağışlayan esirgeyendir.”

     32. De ki; "Allah'a ve peygambere itaat edin!" eğer dönerlerse muhakkak ki Allah kitabın, ortaya koyduğu anlamlar, değerler ve kuralların karşısında yer alanları sevmez.

     33. İyi dinleyin Allah, Âdem'i, Nuh'u, İbrahim ve İmran ocağını çağdaşları arasından özenle seçti.

     34. Kuşaktan kuşağa tek bir yolun yolcusudur bunlar. Allah hakkıyla işiten, gereğince bilendir.

     35. İmran'ın karısı: “ Ya Yaratıp, Besleyip doyuran, Yönlendiren Kudret! Karnımda olanı hür olarak sana adadım benden kabul buyur, doğrusu işiten ve bilen ancak sensin " demişti.

     36. Onu doğurunca -Allah onun ne doğurduğunu bilirken- " Ya Yaratıp, Besleyip doyuran, Yönlendiren Kudret! Kız doğurdum " dedi. "Erkek, kız gibi değildir, ben ona Meryem adını verdim, ben onu da soyunu da, kovulmuş şeytandan sana sığındırırım.”

     37. Yaratıp, Besleyip doyuran, Yönlendiren Kudreti onu güzel bir kabulle karşıladı, güzel bir bitki gibi onu yetiştirdi; Onu Zekeriya'nın kefaletine bıraktı. Zekeriya mabette onun yanına her girişinde, yanında bir yiyecek bulurdu. "Ey Meryem bu sana nereden geldi?" demişti. O:"Bu Allah'ın katındandır" cevabını vermişti. Doğrusu Allah layık gördüğünü hesapsız rızıklandırır.

     38. Orada Zekeriya Yaratıp, Besleyip doyuran, Yönlendiren Kudretine dua etti: "Ya Yaratıp, Besleyip doyuran, Yönlendiren Kudret! Bana katından temiz bir soy bahşet, doğrusu sen duayı işitirsin.”

     39. O, mabette salat ederken melekler ona seslendiler. "Allah sana Allah tan bir kelimeyi doğrulayıcı, iyilik güzellik doğruluk timsali, iyilerden bir peygamber olarak Yahya'yı müjdeler.”

     40. "Ey Yaratıp, Besleyip doyuran, Yönlendiren Kudretim! Ben artık iyice kocamış, karım da kısırken nasıl oğlum olabilir?" dedi. Allah "Bu böyledir. Allah isterse olur." Dedi.

     41. "Ey Yaratıp, Besleyip doyuran, Yönlendiren Kudretim! Bana bir alamet ver" dedi, "Alametin, üç gün, işaretten başka şekilde insanlarla konuşmamandır; Yaratıp, Besleyip doyuran, Yönlendiren Kudretini çok an, akşam sabah hamt et.”

     42. Melekler şöyle demişti. "Ey Meryem! Allah seni seçti, temizledi ve seni çağdaşın kadınlar arasından öne çıkardı.”

     43. "Ey Meryem, “Yaratıp, Besleyip doyuran, Yönlendiren Kudret”in karşısında ayakta dur, secde et, Onun huzurunda eğilenlerle beraber eğil.

     44. Bunlar sana vahiy ettiğimiz, görünmez âlemin haberlerindendir. Meryem’e hangisi kefil olacak diye kalemlerini atarlarken de, çekişirlerken de  sen yanlarında değildin.

     45. Melekler demişti ki: "Ey Meryem, Allah seni, kendisinden bir ses olacak bir çocuk ile müjdeliyor: Adı Meryem oğlu İsa, Mesih dir. O dünyada da,  ahirette de saygın ve Allah'a yakın kılınanlardandır.”

     46. "O çocukken de yetişkinken de insanlarla konuşacak ve iyilik güzellik ve doğrulardan olacaktır."

     47. Dedi ki: "Yaratıp, Besleyip doyuran, Yönlendiren Kudretim, bana bir insan yaklaşmamışken nasıl çocuğum olabilir?" Melekler şöyle dediler: " Öyle, Allah istediğini yaratır. Bir işin olmasını dilerse ona ol der ve olur.”

     48. "Ona Kitap'ı, bilgeliği, Tevrat'ı ve İncil'i öğretecek.”

     49. Nihayet İsa İsrail oğullarına bir peygamber olarak şöyle seslendi: "Ben size  Yaratıp, Besleyip doyuran, Yönlendiren Kudretinizden bir ayet getirdim. Ben size çamurdan kuş gibi bir şey yapıp ona üfleyeceğim, Allah'ın izniyle, hemen kuş olacaktır. Anadan doğma körleri, alacalıları iyi edeceğim; Allah'ın izniyle, ölüleri dirilteceğim; yediklerinizi ve evlerinizde yediklerinizi ve biriktirdiklerinizi de size haber vereceğim. İnanmışsanız bunda size delil vardır.”

     50. "Benden önce gelen Tevrat'ı doğrulayıcı olarak ve size haram kılınan bazı şeyleri size helal yapayım diye gönderildim. Size Yaratıp, Besleyip doyuran, Yönlendiren Kudretinizden bir kanıt getirdim, Allah dan korkun, bana itaat edin.”

     51. "Allah benim de Yaratıp, Besleyip doyuran, Yönlendiren Kudretim sizin de Yaratıp, Besleyip doyuran, Yönlendiren Kudretinizdir. Ona kulluk edin doğru yol budur!”

     52. İsa onlardan inkârı sezince: "Allah yolunda kimler bana yardımcı olacak?" dedi. Havariler: "Biz Allah yolunun yardımcılarıyız, Allah'a inandık, şahit ol, biz Müslümanlarız" dediler.

     53. "Yaratıp, Besleyip doyuran, Yönlendiren Kudretimiz, Senin indirdiğine inandık, Elçiye uyduk, bizi şahitlerle beraber yaz.”

     54. Hile yaptılar, Allah'ta onları cezalandırdı. Allah hile yapanların cezasını en iyi verendir.

     55. Allah demişti ki: "Ey İsa seni öldürecek olan benim. Seni kendime yükselteceğim. Seni kitabın, ortaya koyduğu anlamlar, değerler ve kuralların karşısında yer alanlardan arındıracağım ve sana uyanları, ta ayağa kalkış gününe kadar o inkâr edenlerin karşısına çıkartacağım. Sonra dönüşünüz bana olacaktır. Ayrılığa düştüğünüz şeyler hakkında aranızda ben hükmedeceğim.”

     56. "O inkâr edenlere, dünyada da, ahirette de şiddetle azap edeceğim, onların yardımcıları da olmayacaktır.”

     57. Ancak inanıp iyilik, güzellik ve doğruluk için iş yapanlara da Allah mükâfatlarını tam olarak verecektir. Allah zalimleri sevmez.”

     58. İşte bu sana anlattıklarımız, hafızalardan silinmeyecek ibret dolu sahnelerdir.

     59. Doğrusu Allah katında İsa'nın durumu, Âdem'in durumu gibidir. Onu topraktan yarattı, sonra O'na ol dedi de o hemen oluverdi.

     60. Bu Yaratıp, Besleyip doyuran, Yönlendiren Kudretinden gelen gerçektir. Öyleyse kuşkulananlardan olma.

     61. Kim sana gelen ilimden sonra seninle tartışmaya kalkarsa de ki: "Gelin oğullarımızı ve oğullarınızı, kadınlarımızı ve kadınlarınızı kendimizi ve kendinizi çağıralım, sonra gönülden lanetle dua edelimde, Allah'ın lanetini yalancıların üzerine atalım!”

     62. İşte işin gerçeği bundan ibarettir. Allah'tan başka tanrı yoktur. Allah güçlüdür, bilgedir.

     63. Eğer dönerlerse muhakkak ki Allah, bozguncuları bilir.

     64. De ki "Ey önceki çağlardan kendilerine kitap verilenler, bizim ve sizin aranızda ortak olan bir kelimede birleşelim. Yalnız Allah'a tapalım, O'na hiç bir şeyi ortak koşmayalım. Allah'ı bırakıp birbirimizi Yaratıp, Besleyip doyuran, Yönlendiren Kudret olarak benimsemeyelim." Eğer yüz çevirirlerse " Şahit olun biz Allah'a teslim olanlarız" deyin.

     65. Ey önceki çağlardan kendilerine kitap verilenler! İbrahim hakkında niçin tartışıyorsunuz? Tevrat’ta İncil'de şüphesiz ondan sonra indirilmiştir. Bunu da akıl edemiyor musunuz?

     66. Haydi siz biraz bilginiz olan şey hakkında tartıştınız; Hiç bilginiz olmayan şey hakkında neden tartışıyorsunuz? Allah bilir siz bilmezsiniz.

     67. İbrahim ne Yahudi ne Hıristiyan oldu. Sağ duyudan şaşmayan bir şekilde Allah'a teslim oldu. Ortak koşanlardan olmadı.

     68. Doğrusu insanlar içinde İbrahim'e en yakın olanlar, onunla yürüyenler, bu peygamber ve kitabın ortaya koyduğu anlamlar, değerler ve kurallar bütününü içtenlikle benimseyenlerdir. Allah da bunların dostudur.

     69. Önceki çağlardan kendilerine kitap verilenlerden bir grup sizi bir saptırabilseler diye arzu ettiler oysaki onlar, kendilerinden başkasını saptıramazlar. Ama bunu fark etmiyorlar.

     70. Ey önceki çağlardan kendilerine kitap verilenler! Gerçeğe tanık olduğunuz halde, Allah'ın ayetlerini neden inkâr ediyorsunuz?

     71. Ey önceki çağlardan kendilerine kitap verilenler! Neden doğruyu yanlışla karıştırıyorsunuz? Ve bilip durduğunuz halde gerçeği gizliyorsunuz?

     72. Önceki çağlardan kendilerine kitap verilenlerden bazısı şöyle konuşur: "Şu iman edenlere günün başında inandığınızı söyleyin, günün sonunda karşı çıkın. Böylece belki onları şüpheye düşürüp döndürebilirsiniz."

     73. "Siz dininize uyandan başkasına inanmayın." Dediler. Söyle onlara: "Yürünecek yol Allah'ın gösterdiği yoldur. Size verilenin benzeri bir başkasına veriliyor yahut Yaratıp, Besleyip doyuran, Yönlendiren Kudretinizin katında tartışarak size üstün gelecekler diye mi bütün bunlar? De ki "Nimet Allah'ın elindedir, onu layık gördüğüne verir. Allah varlığı sürekli genişletir. Her şeyi en iyi şekilde bilir.”

     74. Sevgi ve merhametine layık gördüğüne ayrıcalık verir. Allah büyük lütfun sahibidir.

     75. Önceki çağlardan kendilerine kitap verilenlerden öyleleri vardır ki ona yüklerle emanet bıraksan onu sana öder. Onlardan öylesi de vardır ki ona bir dinar emanet versen, devamlı olarak başına dikilmedikçe onu sana ödemez. Onlar " Bize sıradan halka karşı bize bir sorumluluk yoktur" demelerindendir. Onlar bilerek Allah'a karşı yalan söylemektedirler.

     76. Kim sözü namus bilir Allah'ın öfkesini çekmekten sakınırsa bilsin ki Allah sakınanları şüphesiz sever.

     77. Allah'a verdikleri sözü ve yeminlerini az bir değere değişenlerin, işte onların ahirette bir payı yoktur. Allah onlara ayağa kalkış günü hitap etmeyecek, onlara bakmayacak, onları temize çıkarmayacaktır. Elem verici azap onlar içindir.

     78. Onlardan bir takımı, kitapta olmadığı halde, kitaptan zannedesiniz diye dillerini eğip bükerler. O Allah katından olmadığı halde : "Allah katındandır" derler, bilebile Allah'a yalan söylerler.

     79. Allah'ın kendisine Kitap, bilgelik ve peygamberliği verdiği hiç bir kimsenin, insanlara; "Allah'ı bırakın bana kulluk edin" diyebilme yetkisi yoktur, Sadece şunu diyebilirler; "Getirdiğim kitabın bilgisini yayarak ve onu derinlemesine inceleyerek, Allah yolunun yolcuları olunuz."

     80. Ve size hiç bir zaman, melekleri, peygamberleri Yaratıp, Besleyip doyuran, Yönlendiren Kudret olarak benimsemenizi emretmesi de yaraşmaz. Siz müslüman olduktan sonra size, inkâr etmeyi mi emredecek?

     81. Allah elçilerden şöyle bir söz aldı. "Bu kitabı ve bilgeliği sizlere verdikten sonra, ilerdeki çağlarda bu yolu sürdüren bir peygamber gelirse, ona mutlaka inanacaksınız ve ona mutlaka yardım edeceksiniz, Bu anlaşmayı kabul edip, bu sorumluluğu, üzerinize aldınız mı?" demişti. "Evet kabul ettik, aldık." demişlerdi de: "Sözünüzü unutmayın, ben sizin şahidinizim" demişti.

     82. Bunun ardından yüz çeviren var ya, işte onlar doğru yoldan çıkmışlardır.

     83. Allah'ın dininden başka bir din mi arzu ediyorlar? Oysa göklerde ve yerde kim varsa, ister istemez O'na teslim olmuştur. O'na döneceklerdir.

     84. "Allah'a bize indirilene, İbrahim'e, İsmail'e, İshak'a ve Yakup'a ve torunlarına indirilene, Yaratıp, Besleyip doyuran, Yönlendiren Kudretleri tarafından Musa, İsa ve peygamberlere verilene, onları birbirinden ayırt etmeyerek inandık, biz O'na teslim olanlarız" de.

     85. Kim İslamdan başka din ararsa, bilsin ki, onunki kabul edilmeyecek, o ahirette kaybedenlerden olacaktır.

     86. İnandıktan, Peygamberin hak olduğuna şahadet ettikten, kendilerine söze dayalı apaçık deliller geldikten sonra, inkâr eden bir milleti Allah nasıl doğru yola eriştirir. Allah zalimleri doğru yola eriştirmez.

     87. İşte bunların görüp göreceği; Allah'ın, meleklerin, insanların hepsinin lanet okumalarıdır.

     88. Ebedi lanete uğrarlar, azapları hafifletilmez ve bir an bile göz açtırılmazlar.

     89. Ancak bunun ardından tövbe edip gidişatlarını düzeltenler müstesnadır. Doğrusu Allah bağışlar ve merhamet eder.

     90. İnandıktan sonra inkâr edip, inkârlarını artıranlar var ya, onların tövbeleri kabul edilmeyecektir. İşte sapıklar onlardır.

     91. Doğrusu inkâr edip, inkârcı olarak ölenlerin hiç birinden, yeryüzünü dolduracak kadar altını fidye verseler, kabul edilmeyecektir. İşte elem verici azap onlaradır, onların hiç yardımcıları da yoktur.

     92. Size gelince ey iman edenler; sevdiğiniz şeylerden başkalarına da vermedikçe iyiliğe erişemezsiniz. Her ne harcarsanız Allah onu biliyor.

     93. Tevrat'ın indirilmesinden önce İsrail'in kendilerine haram ettiğinden başka bütün yiyecekler İsrailoğulları'na helaldi. Ey Muhammed! de ki "Doğru sözlü iseniz Tevrat'ı getirip okuyun.”

     94. Bundan sonra Allah adına o yalanı kim uydurmuşsa; işte onlar zalimlerdir.

     95. Ey Muhammed! de ki "Allah doğruyu söyledi, doğrudan şaşmayan İbrahim'in yoluna uyun; O hiçbir zaman Allah'a ortak koşanlardan olmadı.”

     96. İyi dinleyin! İnsanlık için kurulan ilk ev Mekke'dedir. O çağlar boyu sürecek ve insanlığa yol gösterecektir.

     97. Orada apaçık deliller vardır. İbrahim'in makamı vardır, kim oraya girerse, güvenlik içinde olur. Yoluna gücü yetebilen her kesin orayı ziyaret etmesi Allah'ın insanlar üzerindeki bir hakkıdır. Kim bu hakkı tanımazsa bilsin ki, Allah'ın kimseye ihtiyacı yoktur.

     98. Ey Muhammed! de ki" Ey önceki çağlardan kendilerine kitap verilenler! Allah yaptıklarınızı bilirken, niçin Allah'ın ayetlerini inkâr ediyorsunuz?”

     99. De ki; "Ey önceki çağlardan kendilerine kitap verilenler! Siz doğru olduğuna şahitken, niçin inananları ‘Allah'ın yolunu eğri göstermeye yeltenerek’ ondan çeviriyorsunuz? Allah işlediklerinizden gafil değildir.”

     100. Ey inananlar! kitap verilenlerden bir takıma uyarsanız, inanmanızdan sonra sizi kitabın, ortaya koyduğu anlamlar, değerler ve kuralların karşısında yer almaya çağırırlar.

     101. Allah'ın ayetleri size okunur, aranızda da peygamberi bulunurken nasıl inkâr edersiniz? Kim Allah'ın Kitabı'na sarılırsa şüphesiz doğru yola erişir.

     102. Ey inananlar! Allah'tan sakınılması gerektiği gibi sakının, sizler ancak müslüman olarak can verin.

     103. Toptan Allah'ın ipine sarılın, ayrılmayın. Allah'ın size olan nimetini anın; düşmandınız, kalplerinizin arasını uzlaştırdı da onun nimeti sayesinde kardeş oldunuz. Bir çukurun kenarında idiniz, sizi oradan kurtardı. Allah, doğru yola erişesiniz diye size böylece ayetleri açıklar.

     104. Siz iyiye çağıran, uygun olanı emreden ve fenalıktan men'eden bir  topluluk olun. İşte başarıya erişenler yalnız onlardır.

     105. Kendisine belgeler geldikten sonra ayrılan ve ayrılığa düşenler gibi olmayın. Böyle olanlar için çok büyük bir azap vardır.

     106. Bir takım yüzlerin ağaracağı, bir takım yüzlerin kararacağı günde büyük azap onlaradır. Yüzleri kararanlara; "İnanmanızdan sonra inkâr eder misiniz? inkâr etmenizde dolayı azabı tadın" denecektir.

     107. Yüzleri ağaranlar ise Allah'ın rahmetindedirler. Onlar orada temellidirler.

     108. İşte bunlar, Ey Muhammed, sana doğru olarak okuduğumuz Allah'ın ayetleridir. Allah hiç kimseye zulmetmek istemez.

     109. Gökte olanlar da yerde olanlar da Allah'ındır. İşler Allah'a varır.

     110. İnsanlar için ortaya çıkarılan, uygun olanı emreden, fenalıktan alıkoyan, Allah'a inanan hayırlı bir ümmetsiniz. Önceki çağlardan kendilerine kitap verilenler inanmış olsalardı, kendileri için daha hayırlı olurdu; içlerinde inananlar olmakla beraber çoğu yoldan çıkmıştır.

     111. Sizi incitmekten başka zarar veremezler. Sizinle savaşa koyulurlarsa, geri dönüp kaçarlar.

     112. Nerede bulunsalar Allah'ın ve insanların himayesinde olanlar müstesna onlara alçaklık damgası vurulmuştur. Allah’tan bir gazaba uğradılar, onlara aşağılık damgası vuruldu. Bu Allah'ın ayetlerini inkâr etmeleri ve haksız yere peygamberleri öldürmelerindendir. Bu, karşı gelmeleri ve taşkınlık yapmalarındandır.

     113. Bunlar önceki çağlardan kendilerine kitap verilenlerden secdeye vararak Allah'ın ayetlerini geceleri okuyup duran bir toplulukla bir değildir.

     114. Bunlar, Allah'a ve ahiret gününe inanan, uygun olanı emreden ve fenalıktan alıkoyan, iyiliklere koşanlardır. İşte onlar iyilerdendir.

     115. Ne iyilik yaparlarsa karşılığını bulacaklardır. Allah sakınanları bilir.

     116. inkâr eden kimselerin malları ve çocukları, Allah’tan yana onlara bir fayda vermeyecektir. İşte onlar cehennemliklerdir, onlar orada temellidirler.

     117. Bu dünya hayatında sarf ettiklerinin durumu, kendilerine zulmeden kimselerin ekinlerine isabetle kavurup mahveden soğuk bir rüzgârın durumu gibidir. Allah onlara zulmetmedi, onlar kendilerine yazık ettiler.

     118. Ey inananlar! Sizden olmayanı sırdaş edinmeyin, onlar sizi şaşırtmaktan geri durmazlar, sıkıntıya düşmenizi isterler. Onların öfkesi ağızlarından taşmaktadır, kalplerinin gizlediği daha büyüktür. Eğer akıl ediyorsanız, şüphesiz size ayetleri açıkladık.

     119. İşte siz, onlar sizi sevmezken onları seven ve kitapların bütününe inanan kimselersiniz. Size rastladıkları zaman inandık derler, yalnız kaldıklarında size öfkelerinden parmaklarını ısırırlar. De ki "öfkenizden ölün". Allah kalplerde olanı bilir.

     120. Siz bir iyiliğe uğrasanız, onların fenasına gider; Bir kötülük gelse buna sevinirler. Sabreder ve sakınırsanız onların hilesi size hiç bir zarar vermez. Allah işlediklerinizin hepsini bilir.

     121. Ey Muhammed! İnananları savaş için duracakları yerlere yerleştirmek üzere erkenden evinden ayrılmıştın. Allah işitir ve bilir.

     122. Sizden iki takım bozulmak üzere idi, oysa Allah onların dostu idi, inananlar yalnız Allah'a güvensinler.

     123. And olsun ki, siz düşkün bir durumda iken, Bedir'de Allah size yardım etmişti.

     124. İnananlara: "Yaratıp, Besleyip doyuran, Yönlendiren Kudretinizin size gönderilmiş üç bin melekle yardım etmesi size yetmeyecek mi?" diyordun,

     125. Evet, eğer sabrederseniz, sakınırsanız ve onlar da hemen üzerinize gelirse Yaratıp, Besleyip doyuran, Yönlendiren Kudretiniz size, nişanlı beş bin melekle imdat edecektir.

     126. Allah bunu ancak size müjde olmak ve onunla kalplerinizin sağlamlaşması için yapmıştır. Yardım yalnız Çok güçlü ve bilgelik sahibi Allah katındandır.

     127. Allah bunu; inkâr edenlerin bir kısmını kesmek veya-ümitsiz olarak geri dönmecesine- bozguna uğratmak için yaptı.

     128. Allah'ın, onların tövbelerini kabul veya onlara azap etmesi işiyle senin bir ilişiğin yoktur; çünkü onlar zalimlerdir.

     129. Göklerde olanlar da yerde olanlar da Allah'ındır. Layık gördüğünü bağışlar, layık gördüğüne azap eder. Allah bağışlayandır, merhamet edendir.

     130. Ey inananlar! Kat kat faiz alarak yemeyin. Allah'tan sakının ki başarıya eresiniz.

     131. inkâr edenler için hazırlanmış ateşten sakının.

     132. Size merhamet edilmesi için, Allah'a ve peygambere itaat edin:

     133. Yaratıp, Besleyip doyuran, Yönlendiren Kudretinizin affetmesine ve Allah'a karşı gelmekten sakınanlara hazırlanmış, eni gökler ve yer kadar olan cennete koşuşun.

     134. Onlar bollukta ve darlıkta sarf ederler, öfkelerini yenerler, insanların kendilerine karşı olan kusurlarını affederler. Allah iyilik yapanları sever.

     135. Onlar fena bir şey yaptıklarında veya kendilerine zulmettiklerinde Allah'ı anarlar, günahlarının bağışlanmasını dilerler. Günahları Allah’tan başka bağışlayan kim vardır? Onlar yaptıklarında bile bile direnmezler.

     136. Onların hareketlerinin karşılığı Yaratıp, Besleyip doyuran, Yönlendiren Kudretlerinden bağışlanma ve altlarından ırmaklar akan, içinde temelli kalacakları cennetlerdir. İyi davrananların ne güzel ecri vardır.

     137. Sizden önce neler gelip geçmiştir. Yeryüzünde gezin de, Allah'ı yalanlayanların sonuçlarının nasıl olduğuna bir bakın.

     138. Bu Kur’an, insanlara bir açıklama sakınanlara yol gösterme ve bir öğüttür.

     139. Gevşemeyin, üzülmeyin, inanmışsanız, mutlaka en üstünsünüz.

     140. Eğer siz bir yara aldıysanız, şüphesiz o millet de, benzeri bir yara almıştır. Allah'ın inananları belirtmesi ve içinizden şahitler edinmesi için bu günleri insanlar arasında bazen lehe, bazen aleyhe dolandırır dururuz. Allah zulme sapanları sevmez.

     141. Bütün bunlar, Allah'ın insanları arıtması ve inkâr edenleri yok etmesi içindir.

     142. Yoksa Allah; İçinizden cihat edenleri ve sabredenleri belirtmeden cennete gireceğinizi mi sanıyordunuz?

     143. And olsun ki ölümle karşılaşmadan önce onu biliyordunuz; işte onu gözlerinizle bakarak gördünüz.

     144. Muhammed yalnız ve sadece bir peygamberdir. Ondan önce de peygamberler geçmişti. Ölür veya öldürülürse geriye mi döneceksiniz? Geriye dönen Allah'a hiç bir zarar veremez. Allah şükredenlerin mükâfatını verecektir.

     145. Allah'ın izni olmadan hiç bir kimse  ölemez; belirli bir vakte yazılmıştır. Kim dünya nimetini isterse ona ondan veririz ve kim ahiret nimetini isterse ona ondan veririz. Şükredenlerin mükâfatını vereceğiz.

     146. Pek çok peygamber, beraberinde kendisini Yaratıp, Besleyip doyuran, Yönlendiren Kudretine adayan birçok kişi bulunduğu halde savaşmıştır. Allah yolunda başlarına gelenlerden ötürü gevşememişler, yılmamışlar ve boyun eğmemişlerdi. Allah sabredenleri sever.

     147. Dedikleri ancak şu idi; "Yaratıp, Besleyip doyuran, Yönlendiren Kudretimiz! Günahlarımızı, işlerimizdeki taşkınlığımızı bağışla, sebatımızı artır, inkârcı millete karşı bize yardım et.”

     148. Bu yüzden Allah onlara hem dünya nimetlerini hem de ahiret nimetlerini fazlasıyla verdi. Allah güzel düşünüp güzellik sergileyenleri sever.

     149. Ey inananlar! inkâr edenlere itaat ederseniz, sizi geriye, en başa döndürürler de kaybedenlerden olursunuz.

     150. Sizin yegane yar ve yardımcınız Allah'tır.

     151. Allah'ın hiç bir yetki vermediği varlıkları, O'na ortak koştukları için, inkâr edenlerin kalplerine korku salacağız. Onların varacağı yer cehennemdir. Zalimlerin durağı ne kötüdür.

     152. And olsun ki Allah size verdiği sözde durdu. Onun izniyle kitabın, ortaya koyduğu anlamlar, değerler ve kuralların karşısında yer alanları yok etmek üzereydiniz. Ne var ki,  sevdiğiniz zaferi size gösterdikten sonra gevşediniz. Peygamberden gelen emre aykırı davrandınız, itaatsizlik ettiniz. Kiminiz dünyayı, kiminiz ahireti istiyordu. Sonra Allah sizi sınamak için size zaferi verdi. Ama şimdi sizi de bağışladı. Çünkü Allah'ın iman edenlere lütfu çok boldur.

     153. Peygamber arkanızdan sizi çağırırken, kimseye bakmadan kaçıyordunuz kaybettiğinize ve başınıza gelene üzülmeyesiniz diye, Allah sizi kederden kedere uğrattı. Allah işlediklerinizden haberdardır.

     154. Sonra Allah o acının ardından size kendinize güven duygusu indirdi. Kimileri ise kendi dertlerine düşmüş Allah hakkında cahiliye inançlarına benzeyen saçma sapan düşünceler taşıyorlardı. " İş bizim elimizde mi ki? " diyorlardı. Onlara söyle: " Bütün iş ve oluş Allah'ındır." Onların gerçek niyetleri başka, sana açmıyorlar. "İş elimizde olsaydı, burada böyle ölmezdik." diyorlar. Onlara söyle; " Evinizde olsaydınız bile ecel kapıyı çalınca yapacağınız bir şey yoktu. Allah samimiyetinizi ölçmek ve asıl niyetinizi ortaya çıkarmak için, bunu başınıza getirdi. Allah kimin ne niyet taşıdığını çok iyi biliyor.

     155. İçinizden iki topluluğun çarpıştığı gün içinizden arkasını dönüp kaçanlar, şeytana zayıf noktalarından yakalandılar; o da fırsatı kaçırmadı. Yine de Allah onları bağışladı. Allah çok bağışlayıcı, çok hoşgörülüdür.

     156. Ey inananlar! Yolculuğa çıkan veya savaşa giden kardeşleri hakkında "Onlar yanımızda olsalardı, ölmezler ve öldürülmezlerdi" diyen inkârcılar gibi olmayın ki, Allah onların kalplerini hasretle yaksın. Dirilten de öldüren de Allah’tır, Allah işlediklerinizi görür.

     157. Allah yolunda öldürülür veya ölürseniz, Allah'ın bağışlaması ve rahmeti, onların topladıklarından hayırlıdır.

     158. Ölür veya öldürülürseniz, elbette Allah'a götürüleceksiniz.

     159. Allah'ın rahmetinden dolayı sen onlara yumuşak davrandın. Eğer kaba ve katı kalpli olsaydın, şüphesiz etrafından dağılır giderlerdi. Onları affet, af dile onlar için, iş hakkında onlara danış, fakat karar verdin mi Allah'a güven, doğrusu Allah güvenenleri sever.

     160. Allah size yardım ederse, sizi yenecek yoktur; eğer sizi yardımsız bırakıverirse O'ndan başka size yardım edecek kimdir? İnananlar yalnız Allah'a güvensinler.

     161. Hiç bir peygamberin yolsuzluk yapması olacak şey değildir. Her kim yolsuzluk yaparsa, ayağa kalkış günü yolsuzluktan aldığı ile gelir. Sonra herkese kazandığı ödenir. Kimseye haksızlık yapılmaz.

     162. Allah'ın rızası için çalışan kimse ile Allah'ın öfkesini çeken ve yeri cehennem olan kimse hiç bir olur mu? Ne berbat bir yerdir orası.

     163. Onlar Allah katında farklı derecelere sahiptirler. Allah işlediklerini görmektedir.

     164. And olsun ki Allah inananlara; onlara ayetlerini okuyan, arıtan, kitap ve bilgelik öğreten, kendilerinden bir peygamber göndermekle iyilikte bulunmuştur. Halbuki onlar, önceleri apaçık sapıklıkta idiler.

     165. Düşmanlarınızı iki katını indirdiğiniz bir darbeyi, bu kez kendiniz yiyince, "Bu nasıl olur?" diyorsunuz, öyle mi? De ki; "O kendi eserinizdir." Doğrusu Allah'ın her şeye gücü yeter.

     166. İki ordunun karşılaştığı gün başınıza gelen, Allah'ın izniyledir. Bu inananları ortaya çıkartmak içindi.

     167. İnfak edin denince iki yüzlü davrananları ve "Gelin Allah'ın yolunda savaşın veya savunma yapın" dendiği zaman: “ Eğer savaş çıkacağını bilsek, sizinle gelirdik." diyenleri ortaya çıkarması içindi. O gün onlar imandan çok inkâra yakındılar. Kalplerinde olmayanı ağızlarıyla söylüyorlardı. Allah onların içlerinden ne geçirdiklerini çok iyi biliyor.

     168. Onlar oturup, savaşa giden kardeşleri için:" Bize itaat etselerdi öldürülmezlerdi" diyenlere, de ki "Eğer doğru sözlü iseniz, ölüme çare bulun bakalım.”

     169. Allah yolunda öldürülenleri ölü sanmayın sakın, bilakis onlar diridirler. Yaratıp, Besleyip doyuran, Yönlendiren Kudret’leri onları rızıklandırıyor.

     170. Onlar Allah'ın bol nimetinden kendilerine verdiği şeylerle seviniyorlar, arkalarından hayatta kalıp da, kendilerine ulaşamayan kimselere; Korku olmadığını ve üzülmeyeceklerini müjdelemek isterler.

     171. Yine onlar Allah'ın bir nimeti ve bolluğu ile Allah'ın kitabının ortaya koyduğu anlamlar, değerler ve kurallar bütününü içtenlikle benimseyenlerin ödülünü vermemezlik etmeyeceğini de müjdelemek isterler.

     172. O kitabın ortaya koyduğu anlamlar, değerler ve kurallar bütününü içtenlikle benimseyenler ki, kendilerine darbe isabet ettikten sonra bile Allah'ın ve resulün emrinden şaşmadılar. Daima sakınan bu güzel insanları, muhteşem bir karşılama bekliyor.

     173. İnsanlar onlara:" Düşmanınız olan insanlar size karşı konulmaz bir ordu topladılar geliyorlar, onlardan korkun" dediler; Bu onların sadece imanını artırdı: " Allah bize yeter, O ne güzel bir vekildir!" dediler.

     174. Allah'ın izniyle morallerini bozmadan, sapa sağlam geri döndüler; çünkü onlar Allah'ın rızasını her şeyden üstün tuttular. Allah çok büyük bol lütuf sahibidir.

     175. İşte size şeytan. Kendi dostlarıyla size korku salmak istiyor. İnanmışsanız onlardan korkmayın. Benden korkun.

     176.  Kitabın, ortaya koyduğu anlamlar, değerler ve kuralların karşısında durma yarışına girenler sana üzüntü vermesin. Şüphesiz onlar Allah'a hiç bir şekilde zarar veremezler. Allah ahirette onlara bir pay vermemek istiyor, onlara büyük azap vardır.

     177. İmanı inkâra değişenler, şüphesiz Allah'a bir zarar veremeyeceklerdir. Onları elem verici bir azap bekliyor.

     178. İnkâr edenler, kendilerine vermiş olduğumuz mühletin sakın kendileri için hayırlı olduğunu sanmasınlar. Biz onlara mühlet veriyoruz ki doya doya günah işlesinler. Onları utanç verici bir azap bekliyor.

     179. Allah inananları; kitabın, ortaya koyduğu anlamlar, değerler ve kurallarına inanmayanların insafına bırakacak değildir. Sonuçta pisliği temizden ayıracaktır. Allah size görmediğiniz şeyleri, bildirecek değildir. Fakat Allah, elçilerinden layık gördüğünü seçer. Artık Allah'a ve elçilerine inanın; inanır ve korunursanız size büyük bir ödül var.

     180. Allah'ın şu dünyadaki nimetlerine cimrice sarılanlar, bunun kendileri için hayırlı olduğunu sanmasınlar, Aksine onlar battıkça batıyorlar. Ayağa kalkış gününde cimrice sarıldıkları mallar boyunlarına dolanacaktır.  Kaldı ki, göklerin ve yerin mirası tümüyle Allah'ındır. Allah bütün yaptıklarınızdan haberdardır.

     181. And olsun ki Allah : "Doğrusu Allah fakir biz zenginiz " diyenlerin sözünü işitmiştir. Bu sözlerini ve haksız yere peygamberleri öldürdüklerini bir kenara not ediyoruz. Bir gün onlara " Yakıcı azabı tadın" diyeceğiz.

     182. "Bu yaptığınızın karşılığıdır". Yoksa Allah kullara asla zulmetmez.

     183. Onlar şöyle demişlerdi; "Doğrusu, Allah bize and verdi. Kendisi bize yakılarak sunulan bir kurban getirmedikçe peygamberlik yapanı ret etmemizi istedi." diyenlere de ki; "Benden önce size apaçık belgelerle ve dediğiniz şeyle peygamberler geldi. Doğru sözlü iseniz niçin onları öldürdünüz?”

     184. Seni yalanlıyorlarsa senden önce söze dayalı apaçık belgeler, bilgelik dolu sayfalar ve aydınlık saçan kitap getiren peygamberler de yalanlanmıştı.

     185. Herkes ölümü tadacaktır. Ayağa kalkış günü yaptıklarınızın karşılığı size mutlaka ödenecektir. Ateşten uzaklaştırılıp cennete sokulan kimse artık kurtulmuştur. Dünya hayatı ve malı zaten, sadece aldatıcı bir geçinmeden ibarettir.

     186. And olsun ki mallarınız ve canlarınızla sınanacaksınız; hiç şüphesiz sizden önce kitap verilenlerden ve Allah'a eş koşanlardan çok üzücü sözler işiteceksiniz. Sabreder ve Allah'a karşı gelmekten sakınırsanız, bilin ki bu son derece şerefli ve onurlu bir iştir.

     187. Allah, geçmiş çağlardan kendilerine kitap verilenlere, " Bunu insanlara açıklayacaksınız ve gizlemeyeceksiniz." diye söz almıştır. Onlar ise onu arkalarına atıp az bir değere değiştiler. Alış verişleri ne kötüdür.

     188. Kendilerini bir şey sanan yapmadıklarıyla övünmeyi sevenleri sakın onların azaptan kurtulacaklarını sanma, elem verici azap onlaradır.

     189. Göklerin ve yerin mülkü ve yönetimi Allah'ındır. Allah'ın her şeye gücü yeter.

     190. Göklerin ve yerin yaratılışında, gece ile gündüzün birbiri ardınca gelmesinde akıl ve vicdan sahipleri için çok ibretler vardır.

     191. Onlar ayakta iken, otururken, yanları üstüne yatarken Allah'ı hatırlarlar; Göklerin ve yerin yaratılışını düşünürler." Yaratıp, Besleyip doyuran, Yönlendiren Kudretimiz! Sen bunu boşuna yaratmadın, gerçekten çok büyüksün. Bizi ateşin azabından koru.”

     192. " Yaratıp, Besleyip doyuran, Yönlendiren Kudretimiz! Sen ateşe kimi sokarsan, onu şüphesiz rezil etmiş olursun. Zulmedenlerin hiç yardımcıları yoktur.”

     193. " Yaratıp, Besleyip doyuran, Yönlendiren Kudretimiz! Doğrusu biz 'Yaratıp, Besleyip doyuran, Yönlendiren Kudretinize iman edin' diye inanmaya çağıran bir çağırıcıyı işittik de iman ettik. Yaratıp, Besleyip doyuran, Yönlendiren Kudretimiz günahlarımızı bağışla, kötülüklerimizi ört, canımızı iyilerle beraber olarak al.”

     194. " Yaratıp, Besleyip doyuran, Yönlendiren Kudretimiz! Peygamberlerinle vaat ettiklerini bize ver, ayağa kalkış günü yüzümüzü kara çıkarma. Sen sözünde durursun. Bundan hiç şüphemiz yok" derler!

     195. Yaratıp, Besleyip doyuran, Yönlendiren Kudret’leri de dualarını şöyle kabul eder: "  Sizlerin, erkek olsun kadın olsun, iş yapanın işini boşa çıkarmayacağım. Hepiniz eşitsiniz. Benim için hicret edenler, memleketlerinden çıkarılanlar, yolumda ezaya uğratılanlar, savaşan ve öldürülenlerin kötülüklerini elbette örteceğim. And olsun ki, Allah katından bir nimet olarak, onları altlarından ırmaklar akan cennetlere koyacağım. Onlar Allah katından muhteşem ödüllere layık görülecekler. Ödüllerin en güzelini Allah verir.”

     196. Gerçeğin üzerini örtenlerin dünyada/beldelerde/ülkelerde/diyarlarda her istediğini yapar görünmeleri sakın seni aldatmasın.

     197. Bu gelip geçici bir tatmindir. Sonra onların varacağı yer cehennem olacaktır. Ne kötü bir duraktır.

     198. Fakat Yaratıp, Besleyip doyuran, Yönlendiren Kudret’lerinden sakınanları altlarından ırmaklar akan ebedi cennetler bekliyor. Allah'ın bir konukseverlikle karşılamasıdır bu! Allah'ın karşılaması iyiliklerle dolu bir hayat yaşamış olanlar için ne güzel, ne hoştur.

     199. Önceki çağlardan kendilerine kitap verilenlerden öyleleri var ki, Allah'a, size indirilene ve kendilerine indirilene inanırlar. Allah karşısında korku ve titreme içindedirler; Allah'ın ayetlerini çıkarları uğruna satmazlar. İşte bunlar da Yaratıp, Besleyip doyuran, Yönlendiren Kudret’lerinin büyük karşılamasına dahil olacaklardır. Allah hesabı şüphesiz çabuk görür.

     200. Ey iman edenler/güvenenler! Güçlüklere göğüs gerin, bunda düşmanlarınızı geçin. Daima hazırlıklı ve uyanık bulunun! Allah'a karşı gelmekten sakının. Kurtuluşun yolu budur.

 

004

KADINLAR/Kadınlar-NİSA

 

Sevgi ve merhameti sonsuz olan Allah’ın adıyla.

 

     1. Ey insanlar! Sizi tek bir canlıdan yaratan, ondan iki eş yaratan ve ikisinden pek çok erkekler ve kadınlar meydana getiren Yaratıp, Besleyip doyuran, Yönlendiren Kudretinizin bilincinde olun. Adını dilinizden düşürmediğiniz Allah’tan sakının. Aile bağlarını gözetin. Allah şüphesiz hepinizi gözetlemektedir.

     2. Kimsesizlere mallarını verin. Kimsesizin malına göz dikmeyin. Kimsesizlerin mallarıyla kendi mallarınızı karıştırarak yemeyin, çünkü bu büyük bir suçtur.

     3. Eğer kimsesiz kadınlarla evlenmekle kendilerine haksızlık yapmaktan, korkanlarınız, dörde, üçe, ikiye evliliklerinizi indirerek azaltınız. Şayet aralarında adaletsizlik yapmaktan korkarsanız, bir tane ile yetinmelisiniz.  Bu ilave yapmamanız bakımından en uygunu budur.

     4. Ayrıldığınız bu kadınlara mehirlerin / geçime araçlarını hiç bir karşılık beklemeden verin, eğer ondan gönül hoşluğu ile size bir şey bağışlarlarsa onu içiniz rahat bir şekilde alabilirsiniz.

     5. Allah'ın sizi koruyucu kılmış olduğu mallarınızı, ergenliğini ispat etmeyenlere vermeyin. O mallarla onları besleyin, giydirin ve onlara güzel söz söyleyin.

     6. Kimsesizleri evlenme çağına gelene kadar göz kulak olun. Ekmeklerini kendisi kazanacak yaşa geldiklerini gördüğünüzde mallarını kendilerine verin.  Büyüyecekler de geri alacaklar diye mallarını sorumsuzca tez elden yemeyin. Zengin olan iffetli olmaya çalışsın, yoksul olan da örfe uygun bir şekilde yesin. Mallarını kendilerine verdiğiniz zaman, yanlarında şahit bulundurun. Hesap sormak için Allah yeter.

     7. Ana babanın ve yakınların mirasından, erkeklere hisse vardır, Ana babanın ve yakınların mirasından kadınlara da hisse vardır; bunlar, az veya çok belirli bir hissedir.

     8. Mirasın taksiminde, uzak akraba, yetimler ve yoksullarda orada hazır bulunuyorlarsa, onlara da bir miktar verin, güzel sözler söyleyin.

     9. Ellerini vicdanlarına koysunlar. bir gün onlarda arkalarında cılız çocuklar bırakabilir, onlar için endişe edecek olabilirlerdi. O halde haksızlıktan korksunlar ve Allah’tan sakınsınlar; dürüst söz söylesinler.

     10. Kimsesizlerin mallarını haksız yere yiyenler, karınlarına ancak ateş tıkınmış olurlar, zaten onlar çılgın aleve atılacaklardır.

     11. Allah size mirasın nasıl bölüneceği konusunda şunları öneriyor. Erkek iki, kadın bir pay alır. Eğer hepsi kadın olup ikinin üzerinde iseler, bırakılanın üçte ikisi onlarındır; şayet bir kadın varsa mirasın yarısı onundur. Eğer ölenin çocuğu varsa  ana babadan her birine altıda bir, çocuğu yoksa babası ona varis olur, anasına üçte bir düşer. Kardeşleri varsa, altıda biri annesinindir. Bütün bunlar hepsi yaptığı vasiyetten ve borcundan düşüldükten sonradır. Babalarınız ve oğullarınızdan menfaatçe hangisinin size daha yakın olduğunu siz bilmezsiniz. Bunlar Allah tarafından tespit edilmiştir. Doğrusu Allah her şeyi bilir, çok bilgedir.

     12. Eğer eşlerinizin çocukları yoksa mirasının yarısı sizindir. Çocukları varsa, bıraktıklarının  dörtte biri sizindir. Bütün bunlar yapılan vasiyetten ve borçlar ödendikten sonradır. Sizin çocuğunuz yoksa bıraktıklarınızın dörtte biri karılarınızın; çocuğunuz varsa, bıraktıklarınızın sekizde biri onlarındır. Eğer erkek kardeşi veya kız kardeşi olan bir erkek veya kadın, ikinci dereceden mirasçı bırakırsa - edilen vasiyetten veya borçtan arta kalanın- ikisinden her birine altıda bir düşer; ikiden çoksalar, üçte birine, ortak olurlar. Kimse zarara uğratılmasın. Bunlar Allah tarafından tespit edilmiştir. Allah bilendir, çok şefkatlidir.

     13. Bunlar Allah'ın yasalarıdır. Allah'a ve peygambere kim itaat ederse onu altlarından ırmaklar akan cennetlere koyacaktır. Orada temellidirler, büyük kurtuluş budur.

     14. Kim de Allah'a ve O'nun elçisine karşı gelir, O'nun sınırlarını aşarsa, Allah onu, sonsuza kadar kalacağı ateşe sokar. O'nun için alçaltıcı bir azap vardır.

     15. Kadınlarınız eşcinsellik yaparlarsa, bunu ispat için, aranızdan dört şahit getirin, şahadet ederlerse, bu işten vazgeçinceye kadar veya Allah onlara bir yol gösterinceye kadar gözaltında tutun.

     16. Böyle kişilere yaptıkları yanlışlığı anlatın. Tövbe edip kendilerini düzeltirlerse onların suçlarını geçin. Çünkü Allah tövbeleri daima duyar ve hallerine acıyarak merhamet eder.

     17. Allah'a göre şu kimselerin tövbesi makbuldür ki cahillikle bir kötülük yapıp hemen dönerler. İşte Allah onların tövbesini kabul eder. Allah bilendir, Hâkim olandır.

     18. Kötülükleri işleyip dururken, ölüm kendisine geldiği zaman: "Şimdi tövbe ettim" diyen ve kitabın, ortaya koyduğu anlamlar, değerler ve kuralların karşısında olarak ölenlerin tövbesi kabul değildir. İşte onlara elem verici azap hazırlamışızdır..

     19. Ey inananlar! Kadınlara zorla miras niyetiyle sahip olmaya kalkmanız size helal değildir. Apaçık hayasızlık etmedikçe onlara verdiğiniz mehirin bir kısmını alıp götürmeniz için onları sıkıştırıp durmayın. Onlarla güzellikle geçinin. Eğer onlardan hoşlanmıyorsanız sabredin, hoşlanmadığınız bir şeyi Allah çok hayırlı kılmış olabilir.

     20. Bir eşinizden boşanıp yerine başka bir eş almak isterseniz, birincisine bir yük altın vermiş olsanız bile ondan bir şey almayın. İftira ederek ve günaha girerek ona verdiğinizi geri alır mısınız?

     21. Nasıl alırsınız ki siz onunla aynı yastığa baş koymuştunuz ve o, sizden sağlam bir söz almıştı.

     22. Babalarınızın evlendikleri kadınlarla evlenmeyin,-geçmişte olanlar artık geçmiştir- çünkü bu bir fuhuş ve iğrenç bir şeydi, ne kötü yoldu!

     23. Sizlere şu kadınlarla evlenmeniz haram kılınmıştır:  analarınız, kızlarınız, kız kardeşleriniz, halalarınız, teyzeleriniz, kardeşlerinizin kızları, kız kardeşlerinizin kızları, sizi emziren süt anneleriniz, süt kardeşleriniz, karılarınızın anneleri, kendileriyle gerdeğe girdiğiniz kadınlarınızdan ellerinizde bulunan üvey kızlarınız -onlarla gerdeğe girmemişseniz size bir engel yoktur- ,öz oğullarınızın eşleri ve iki kız kardeşi bir arada almak suretiyle evlenmek, -geçmişte olanlar artık geçmiştir- . Allah çok affedici çok merhamet sahibidir.

     24. Yine meşru nikah sahibi olmak dışında namusuyla bir yuva kurmuş veya kurmayı bekleyen bütün kadınlarda size haramdır. Bunlar Allah'ın üzerinize farz kıldığı hükümlerdir. Şu halde evlenilmesi haram kılınanlar dışındakilerle, zorunlu harcamaları yaparak namusuyla bir yuva kurmak herkesin hakkıdır.  O halde onlardan nikâh ile faydalanmanıza karşılık mehirlerini kendilerine verin ki, bu farzdır. O mehir takdir edip kesinleştikten sonra birbirinizi razı etmenizde bir mahzur yoktur. Şüphesiz ki Allah her şeyi bilir, çok bilgedir.

     25. Sizden hür mümin kadınlarla evlenmeye güç yetiremeyen kimse, savaşta esir aldığınız ve iman etmiş kadınları alsın. Allah sizin imanınızı çok iyi bilir. Birbirinizdensiniz, aynı soydansınız. Onlarla, zinadan kaçınmaları, iffetli olmaları ve gizli dost tutmamış olmaları halinde, velilerinin izniyle evlenin ve örfe uygun bir şekilde mehirlerini verin. Evlendiklerinde zina edecek olurlarsa, onlara, hür kadınlara verilen cezasının yarısı verilir. Bu esir kadınlarla evlenme izni, içinizden, bekarlık canına tak edenler içindir. Sabretmeniz sizin için daha hayırlıdır. Allah bağışlar ve merhamet eder.

     26. Allah size açıklamak ve sizden öncekilerin yollarını göstermek ister. Allah her şeyi çok bilendir, çok bilgedir.

     27. Allah sizin tövbenizi kabul etmek ister, şehvetlerine uyanlar ise sizin büyük bir sapıklığa girmenizi isterler.

     28. Allah, insan zayıf olduğundan sizden yükü hafifletmek ister.

     29. Ey inananlar! Mallarınızı aranızda karşılıklı rıza ile yapılan ticaretle olsa bile haksızlıkla yemeyin, haram ile nefsinizi mahvetmeyin. Allah şüphesiz ki size merhamet eder.

     30. Bunu kim aşırı giderek ve haksızlıkla yaparsa, onu ateşe sokacağız. Bu Allah'a kolaydır.

     31. Size yasak edilen büyük günahlardan kaçınırsanız, kusurlarınızı örter ve sizin itibarınızı yükseltiriz.

     32. Allah'ın bir kısmınıza, bir kısmınızdan farklı olarak lütfettiği şeyleri isteyip durmayın. Erkeklere kazandıklarından bir pay, kadınlara kazandıklarından bir pay vardır. Allah'tan bol nimet isteyin. Doğrusu Allah her şeyi biliyor.

     33. Herkes için bir şeyler bırakabileceği mirasçılar belirledik; anne-babalar, yakın akrabalar, nikah sözleşmesiyle bir araya gelen eşler. Bu kimselere hisselerini veriniz. Doğrusu Allah her şeye şahittir.

     34. Erkekler, kadınlar üzerine titrer; onları koruyup kollarlar. Bu, Allah'ın kimini kiminden fazla vermesi  ve erkeklerin, mallarından sarf etmelerinden dolayı böyledir. İyi kadınlar, gönülden boyun eğenler ve Allah'ın korunmasını emrettiğini, kocasının bulunmadığı zaman koruyanlardır. Şiddetli geçimsizlik yaşadığınız eşlerinizle önce oturup konuşun, olmazsa yataklarında onları yalnız bırakın,  yine olmazsa onları evden çıkarın/bulundukları yerden başka yere gönderin. Barışıp anlaşırlarsa aleyhlerine yol aramayın. Doğrusu yücelik ve büyüklük Allah'a aittir.

     35. Karı kocanın arasının açılmasından endişelenirseniz, erkeğin ailesinden bir hakem ve kadının ailesinden bir hakem gönderin. Niyetleri gerçekten barışmaksa, Allah onların niyetlerini boşa çıkarmaz. Doğrusu Allah her şeyi biliyor ve her şeyi duyuyor.

     36. Allah'a kul köle olun, O'na bir şeyi ortak koşmayın. Ana babaya, yakınlara, yetimlere, düşkünlere, yakın komşuya, uzak komşuya, yanınızdaki arkadaşa, yolcuya ve yanınızda çalışan kimselere iyilik edin. Allah kendini beğenip öğünenleri elbette sevmez.

     37. Böyleleri hem kendileri cimrilik ederler, hem de insanlara cimrilik tavsiyesinde bulunurlar. Allah'ın bol nimetinden kendilerine verdiğini gizlerler. Kitabın, ortaya koyduğu anlamlar, değerler ve kuralların karşısında yer alanlara; alçaltıcı bir azap hazırlamışızdır.

     38. Mallarını insanlara gösteriş için sarf edip, Allah'a ve ahiret gününe inanmayanları da Allah sevmez. Şeytanın arkadaş olduğu kimsenin, arkadaşlığı ne fenadır!

     39. Bunlar Allah'a, ahiret gününe inanmış, Allah'ın vermiş olduğu rızklardan sarf etmiş olsalardı ne olurdu? Oysa Allah onları bilir.

     40. Allah şüphesiz zerre kadar haksızlık yapmaz, zerre kadar iyilik olsa onu kat kat artırır ve yapana büyük karşılık verir.

     41. Her ümmete bir şahit getirdiğimiz ve seni de bunlara şahit getirdiğimiz vakit durumları nasıl olacak?

     42. Allah'ı inkâr edip peygambere isyan edenler, o ayağa kalkış günü yerle bir olmayı isterler. Allah'tan hiç bir sözü gizleyemezler.

     43. Ey inananlar! Sarhoşken, ne dediğinizi bilmenize kadar, eşinizle cinsel ilişkiden sonra normalleşene kadar, tuvaletten sonra temizlenene kadar namaza yaklaşmayın. Eğer yolculuk sebebi ile su kullanamazsanız veya hastalık sebebi ile  su kullanamıyor iseniz; tertemiz bir toprağa ellerinizi koyun, sonra yüzünüze ve ellerinize sürün. Allah affeder ve bağışlar.

     44. Kendilerine Kitaptan bir nasip verilenlerin şimdi onları sapkınlık ile değiştirdiklerini  ve sizin yoldan sapmanızı istediklerini, görmüyor musun?

     45. Allah düşmanlarınızı çok iyi bilir. Allah size dost olarak da yeter yardımcı olarak da yeter.

     46. Yahudilerden, kelimelerin manasını değiştirip; dillerini eğerek ve dini yererek; "Sözünü işittik, emirlerine isyan ettik." ve  " Bizi güt. " Diyorlar. Hâlbuki onlar; "İşittik ve itaat ettik, dinle ve bizi gözet." Deselerdi bu kendileri için daha hayırlı olurdu. İşte inkârları yüzünden Allah onlara lanet etmiştir. Artık onlar, pek azı müstesna, iman etmezler.

     47. Ey kitap verilenler! Gelin yanınızda bulunanı tasdik etmek üzere indirdiğimiz bu kitaba iman edin. Biz bir takım ümitlerinizi boşa çıkarmadan yahut cumartesi halkını lanetlediğimiz gibi onları lanetlemeden önce iman edin. Yoksa Allah'ın emri mutlaka yerine gelecektir.

     48. Allah kendisine ortak koşmayı bağışlamaz, bundan başkasını layık görürse bağışlar. Allah'a ortak koşan kimse büyük bir günahla iftira etmiş olur.

     49. Kendilerini temize çıkaranları görmedin mi? Allah layık gördüğünü temize çıkarır ve kendilerine kıl kadar haksızlık yapmaz.

     50. Allah'a nasıl yalan yere iftira ettiklerine bir bak. Bu apaçık bir günah olarak yeter.

     51. Kendilerine Kitap verilmiş olanları görmüyor musun? Otorite, güç, paraya ve şeytana inanıp, inkâr edenlere: "Bunlar inananlardan daha doğru yoldadırlar" diyorlar.

     52. İşte Allah'ın lanetlediği onlardır. Allah'ın lanetlediği kimseye yardımcı bulamayacaksın.

     53. Yoksa onların mülkten bir payı mı var? Bu takdirde insanlara bir çekirdek parçası bile vermezler.

     54. Yoksa insanlara Allah'ın bol nimetinden verdiğini mi   çekemiyorlar? Oysa İbrahim ailesine kitap ve bilgelik vermiştik, onlara büyük bir mülk de vermiştik.

     55. Aralarından ona inanan ve sonra yüz çevirenler vardı. Böylelerine çılgın bir cehennem alevi yeter.

     56. Doğrusu ayetlerimizi inkâr edenleri ateşe yaslayacağız; derilerinin her yanışında, azabı tatmaları için onları başka derilerle değiştireceğiz. Allah çok güçlü, çok bilgedir.

     57. İnanıp yararlı iş işleyenleri, içinde temelli ve ebedi kalacakları altlarından ırmaklar akan cennetlere koyacağız. Onlara orada tertemiz eşler vardır. Onları en koyu gölgeliklere yerleştireceğiz.

     58. Hiç şüphesiz Allah size, emanetleri ehline teslim etmenizi ve insanlar arasında hükmettiğiniz zaman adaletle hükmetmenizi emreder. Allah size ne güzel öğüt veriyor. Şüphesiz Allah işitir ve görür.

     59. Ey inananlar Allah'a itaat edin, peygamber ve sizden buyruk sahibi olanlara itaat edin. Eğer bir şeyde anlaşmazlığa düşerseniz.  onun halini Allah'a ve peygambere bırakın,  eğer Allah'a ve ahiret gününe inanmışsanız, bu hem hayırlı ve hem de sonuç alma itibariyle en güzelidir.

     60. Şunları görmedin mi? Hem sana indirilene ve hem de senden önce indirilenlere inandıklarını sanıyorlar, hakem olarak tağut’a başvurmak istiyorlar. Oysa kendilerine onu inkâr etmeleri emredilmişti. O şeytan da onları sapıtıp iyice yoldan çıkarmak istiyor.

     61. Onlara: "Allah'ın indirdiği hükme ve peygambere gelin" dendiği zaman, ihtiyacından fazlasını vermemeye çalışanların/infak etmeyenlerin büsbütün uzaklaştıklarını görürsün.

     62. Başlarına kendi işlediklerinden ötürü bir musibet gelebileceğini hiç mi düşünmezler? Sonra sana gelip, bir de Allah'a yemin ederek: "İyilik etmek ve uzlaştırmaktan başka bir şey yapmak istemedik" diyorlar.

     63. İşte kalplerinde olanları Allah'ın bildiği o kimselerden yüz çevir, onlara öğüt ver, kendilerine tesirli söz söyle.

     64. Biz hiç bir resulü Allah'ın izniyle kendisine itaat edilmesi dışında bir amaçla göndermedik. Eğer onlar öz benliklerine zulmettiklerinde sana gelip Allah’tan af dileselerdi, resulde kendileri için af dileseydi elbette ki Allah'ı affedici, sevgi ve merhameti sonsuz bulacaklardı.

     65. Hayır Yaratıp, Besleyip doyuran, Yönlendiren Kudret'ine yemin olsun ki iş onların sandığı gibi değil. Onlar aralarında çıkan karmaşık işlerde seni hakem yapıp verdiğin hükümle ilgili olarak, içlerinde hiç bir burukluk duymadan tam bir teslimiyete ulaşmadıkça iman etmiş olmazlar.

     66. Şayet onlara: "Kendinizi öldürün yahut yurtlarınızdan çıkın" diye emretmiş olsaydık, pek azından başkaları bunu yapmazlardı. Kendileri ne verilen öğüdü yerine getirmiş olsalardı, onlar için daha iyi ve daha sağlam olurdu.

     67. O takdirde kendilerine katımızdan büyük bir ödül elbette verirdik.

     68. Ve onları doğru yola eriştirirdik.

     69. Allah'a ve peygambere itaat edenler var ya, işte onlar Allah'ın nimetine eriştirdiği peygamberler, dosdoğru olanlar, şehitler ve iyilerle beraberdirler. Onlar ne iyi arkadaştırlar.

     70. Bu büyük nimet Allah'tandır. Bilen olarak Allah yeter.

     71. Ey inananlar! Savunma tedbirlerinizi alın. Gerektiğinde, bölük bölük veya hep birden savaşa gidin.

     72. Aranızda ağır davrananlar var. Size bir musibet gelirse: "Allah bana iyilikte bulundu, onlarla beraber şehit düşmedim " der.

     73. Yine böyleleri: Allah'tan size bir lütuf erişirse, sanki sizinle kendi aranızdaki güven hiç zedelenmemiş gibi: "Keşke onlarla beraber olsaydım da bende büyük bir başarı kazansaydım" der.

     74. O halde dünya hayatına karşılık ahiret hayatını satın alanlar, Allah yolunda savaşsınlar. Kim Allah yolunda savaşır, öldürülür veya galip gelirse, yakında biz ona büyük bir ödül vereceğiz.

     75. Size ne oluyor da; Zavallı çocuklar, ezilen erkekler, ezilen kadınlar uğrunda ve Allah yolunda savaşmıyorsunuz? Baksanıza:  "Ey bizim Yaratıp, Besleyip doyuran, Yönlendiren Kudret'imiz! Bizi halkı zalim olan bu memleketten kurtar! katından bize bir yiğit, bir bahadır gönder" diye yalvarıp duruyorlar.

     76. İnananlar Allah yolunda savaşırlar, inkâr edenler ise şeytan yolunda savaşırlar. Şeytanın dostlarıyla savaşın, esasen şeytanın hilesi zayıftır.

     77. Kendilerine: "Şimdilik savaşa izin yok, destekleşme / dayanışma içinde olun, ihtiyaçtan fazlasını verin." Denenleri görmedin mi? Onlara savaş farz kılındığında, içlerinden bir takımı hemen, insanlardan Allah’tan korkar gibi, hatta daha çok korkarlar ve "Yaratıp, Besleyip doyuran, Yönlendiren Kudret’imiz bize savaşı niçin farz kıldın, bizi yakın bir tarihe kadar geciktirmeli değil miydin?" derler. De ki: "Dünya rahatı ve zevki kısadır, ahiret ise Allah'a karşı gelmekten sakınanlar için sırf hayırdır, zerre kadar da hakkınız yenmez.”

     78. Nerede olsanız, gökdelenlere çıksanız bile ölüm size yetişecektir. Onlara bir iyilik gelirse "Bu Allah'tandır" derler, kötülüğe uğrarlarsa "Bu senin tarafındandır" derler. De ki "Hepsi Allah'tandır". Bunlara ne oluyor ki, hiç bir sözü anlamaya yanaşmıyorlar?

     79. Sana ne iyilik gelirse Allah'tandır. Sana ne kötülük gelirse nefsindendir. Seni insanlara peygamber gönderdik, şahit olarak Allah yeter.

     80. Peygambere itaat eden, Allah'a itaat etmiş olur. Kim yüz çevirirse bilsin ki, Biz seni onlara bekçi göndermedik.

     81. Sana, "Yeter ki emret! " diyorlar; ama yanından ayrıldıklarında içlerinden bir takımı söylediklerinin aksine bin bir türlü hileye başvuruyor. Allah da, çevirdikleri entrikaları bir bir kaydediyor. Sen onları ciddîye alma ve Allah'a havale et. Dayanıp yaslanmak için Allah yeter.

     82. Kur’an'ı iyice okuyup düşünmüyorlar mı? Eğer Allah'tan başkasından gelseydi onda çok aykırılıklar bulurlardı.

     83. Kendilerine güven veya korku hususunda bir haber geldiğinde onu yayıyorlar; hâlbuki o haberi Peygambere veya kendilerinden buyruk sahibi olanlara götürselerdi, onlardan sonuç çıkarmaya kadir olanlar onu bilirdi. Allah'ın size bol nimeti ve rahmeti olmasaydı, pek azınız bir yana, şeytana uyardınız

     84. Ey Muhammed! Allah yolunda savaş. Çünkü sen ancak kendinden sorumlusun. İnananları da teşvik et. Umulur ki Allah, inkâr edenlerin baskınını önler. Zira karşı konulmaz güç ve şiddetli azap Allah'a aittir.

     85. Kim iyi bir işte aracılık ederse, ona onun sevabından pay vardır. Kim de kötü bir şey de aracılık yaparsa, ona o kötülükten hisse vardır. Allah her şeyin karşılığını verir.

     86. Size bir barış teklifi verildiği zaman, o tekliften daha iyi bir barış teklifi verin veya ayniyle mukabele edin. Allah her şeyin hesabını arar.

     87. Allah'tan başka tanrı yoktur, geleceğinden şüphe olmayan ayağa kalkış günü, sizi mutlaka toplayacaktır. Allah'tan daha doğru sözlü kim olabilir?

     88. Size ne oluyor da, infak etmekte ikiyüzlü davrananlar hakkında ikiye bölünüyorsunuz? Allah onları, yaptıklarından dolayı dışlamıştır. Allah'ın saptırdığını siz mi yola getirmek istiyorsunuz? Allah birini saptırırsa artık onun için bir yol bulamazsın.

     89. Onlarla eşitlenesiniz diye kendilerinin Kitabın, ortaya koyduğu anlamlar, değerler ve kuralların karşısında yer aldığı gibi yer almanızı istediler. Allah yoluna girmedikçe onlardan dost edinmeyin. Eğer yüz çevirirlerse onları yakalayın, bulduğunuz yerde savaşın. Artık onlardan dost edinmeyin ve yardımlaşmayın.

     90. Ancak anlaşmalı olduğunuz kimselere sığınanlara yahut sizinle, ne de kendi milletleriyle savaşmaktan bunalarak size başvuranlar müstesnadır. Allah dileseydi onları size musallat ederdi de sizinle savaşırlardı. Eğer sizden uzak durur, savaşmaz, size barış teklif ederlerse Allah onlara dokunmanıza izin vermez.

     91. Diğer bir grubun da hem sizinle, hem de kendi insanlarıyla güvende olmayı istediklerini göreceksiniz. Bunlar, buldukları ilk fırsatta düşmanın safına geçerler. Eğer sizden uzak durmazlar, barış teklif etmezler ve sizinle savaştan geri durmazlarsa; bulduğunuz yerde peşlerine düşün ve onlarla savaşın. İşte onların aleyhlerine size apaçık yetki verdik.

     92. Bir Müminin diğer bir mümini öldürmesi yaraşmaz. Bir mümini yanlışlıkla öldürenin, bir mümin köleyi azat etmesi ve öldürülenin ailesi bağışlamadıkça, ona diyet ödemesi gerekir. Eğer o mümin düşman bir millettense, mümin bir köleyi azat etmesi gerekir. Şayet aranızda anlaşma olan bir millettense, ailesine diyet ödemek ve mümin bir köleyi azat etmesi gerekir. Bulamayana, Allah tarafından tövbesinin kabulü için artarda iki ay oruç tutmak gerekir. Allah Bilendir, Hâkim’dir.

     93. Bir mümini kasten öldürenin cezası, içinde temelli kalacağı cehennemdir. Allah ona çok kızmış, lanetlemiş ve büyük bir azap hazırlamıştır.

     94. Ey inananlar! Allah yolunda yürüdüğünüz vakit, her şeyi iyice anlayın. Size müslüman olduğunu bildirene, dünya hayatının geçici menfaatine göz dikerek; "Sen mümin değilsin" demeyin. Allah'ın vereceği çok ganimetler vardır. Evvelce siz de öyleydiniz. Allah size iyilikte bulundu. İyice anlayın, Allah işlediklerinizden şüphesiz haberdardır.

     95- İman edenlerden geçerli bir mazeretleri olmadan oturanlarla, Allah yolunda ölümüne canla başla uğraşıp didinenler aynı kefeye konamazlar. Allah uğrunda canla başla uğraşıp didinenleri, oturanlardan mertebece üstün kılmıştır. Her ne kadar Allah hepsine de güzellik vaat etmişse de canla başla didinenleri, büyük bir ödülle oturanlardan üstün tutmuştur.

     96. Allah katından dereceler, bir bağışlanma, bir rahmet. Allah çok affedici, çok merhametlidir.

     97. Melekler, nefislerine zulmedenlerin canlarını aldıkları zaman: " Ne yapıyordunuz?" deyince, "Biz yeryüzünde zavallı kimselerdik" diyecekler, melekler de:" Allah'ın yeri geniş değil miydi? Hicret etseydiniz" cevabını verecekler. Onların varacakları yer cehennemdir. Ne kötü dönülecek yerdir!

     98. Çaresiz kalan, yol bulamayan zavallı erkek, kadın ve çocuklar müstesnadırlar.

     99. İşte Allah'ın bunları affetmesi umulur. Allah'ın affetmesi ve bağışlaması sonsuzdur.

     100. Kim Allah yolunda hicret ederse bilsin ki Allah, bir kapıyı kapatırsa, başka kapılar açar.  Kim Allah'a ve peygambere hicret etmek amacıyla evinden çıkar da yolda ölürse, onun mükâfatı Allah'a aittir. Allah çok bağışlayıcıdır, sevgi ve merhamet kaynağıdır

     101. Sefere çıktığınızda, düşmanın size bir şey yapacağından korkarsanız, savaş stratejik toplantınızı kısa tutmanızda size bir sorumluluk yoktur. Zira kitabın, ortaya koyduğu anlamlar, değerler ve kuralların karşısında yer alanlar, size apaçık düşmandırlar.

     102. Sen içlerinde olup da onlarla savaş stratejik toplantısındayken bir kısmı seninle beraber toplantıya katılsın ve silahlarını da alsınlar. Onlar yetecek kadar kaldığında, diğer grup gözcülük yapsın. Sonra toplantıya katılmayan diğer grup gelsin, seninle beraber toplansınlar, tedbirli olsunlar, silahlarını alsınlar. Kitabın, ortaya koyduğu anlamlar, değerler ve kuralların karşısında yer alanlar, size ansızın bir baskın vermek için, silah ve eşyalarınızdan gafil bulunmanızı dilerler. Yağmurdan zarar görecekseniz veya hasta olursanız silahlarınızı bırakmanıza engel yoktur, fakat dikkatli olun. Allah şüphesiz kitabın, ortaya koyduğu anlamlar, değerler ve kuralların karşısında yer alanlara ağır bir azap hazırlamıştır.

     103. Savaş stratejik toplantısını bu şekilde tamamlayınca, artık Allah'ı ayakta, oturarak, yan yatmışken anın. Sükûnet bulduğunuzda, destekleşme/dayanışma toplantınızı tam bir biçimde yerine getirin. Destekleşme/dayanışma toplantısı müminler üzerine asla ihmal edilmemesi gereken bir görevdir.

     104. Düşman milleti hafife almayın. Eğer siz acı çekiyorsanız, onlar da şüphesiz sizin çektiğiniz gibi acı çekiyorlar; oysa siz Allah’tan onların beklemedikleri şeyleri bekliyorsunuz.

     105. Biz sana Kitabı gerçek ile indirdik ki, insanlar arasında, Allah' ın sana gösterdiği biçimde hüküm veresin; Hainlerin savunucusu olma.

     106. Allah’tan af dile, Allah bağışlar, sevgi ve  merhamet kaynağıdır.

     107. Kendilerine hainlik edenlerden yana uğraşmaya kalkma, Allah hainlikte direnen suçluyu sevmez.

     108. Allah'ın razı olmadığı sözü gece kurarlarken, insanlardan gizliyorlar da kendileriyle beraber olan Allah'tan gizleyemiyorlar. Allah işlediklerini bilmektedir.

     109. İşte siz dünya hayatında onları savunuyorsunuz ama ayağa kalkış günü onları Allah'a karşı kim savunacak? Veya onların vekâletini kim üzerine alacaktır?

     110. Kim kötülük işler veya kendine yazık eder de sonra Allah’tan bağışlanma dilerse, Allah'ın çok affedici ve merhametli olduğunu görür.

     111. Kim günah işlerse bunu ancak kendi aleyhine yapmış olur. Allah her şeyi bilir, çok bilgedir.

     112. Kim yanılır veya suç işler de sonra onu bir suçsuzun üstüne atarsa şüphesiz iftira etmiş, apaçık bir günah yüklenmiş olur.

     113. Eğer Allah'ın senin üzerinde bol nimeti ve rahmeti olmasaydı, onlardan bir takımı seni şaşırtmaya çalışırdı. Hâlbuki onlar kendilerinden başkasını şaşırtamazlar, sana da bir zarar veremezler. Allah sana Kitap ve bilgelik vermiş, sana bilmediğini öğretmektedir. Allah'ın sana olan nimeti büyüktür.

     114. Ancak karşılıksız vermeyi yahut iyilik yapmayı ve insanların arasını düzeltmeyi gözeten müstesna onların gizli toplantılarının çoğunda hayır yoktur. Bunu Allah'ın rızasını kazanmak için yapana büyük bir ödül vereceğiz.

     115. Doğru yol kendisine apaçık belli olduktan sonra, peygamberlerden ayrılıp, inananların yolundan başkasına uyan kimseyi, döndüğü yöne döndürür ve onu cehenneme sokarız. Orası ne kötü bir dönüş yeridir.

     116. Allah Kendisine ortak koşulmasını elbette bağışlamaz, bundan başkasını layık gördüğüne bağışlar. Allah'a ortak koşan kimse derin bir sapıklığa sapmış olur.

     117. Onlar Allah'ı bırakıp tanrıçalara yalvarıp yakarıyorlar. Ve onlar inatçı bir şeytandan başkasına çağırıp yakarmıyorlar.

     118. O şeytan ki Allah ona lanet etti ve o da " Elbette senin kullarından pay alacağım" dedi.

     119. "Onları mutlaka saptıracağım, mutlaka onları boş kuruntulara sokacağım ve onlara emredeceğim: Hayvanların kulaklarını yaracaklar,  emredeceğim:  Allah'ın yarattığını değiştirecekler." Kim Allah' ın yerine şeytanı dost tutarsa, muhakkak ki açık bir ziyana uğramıştır.

     120. Şeytan onlara vadediyor, kuruntulara düşürüyor, ancak aldatmak için vaatde bulunuyor.

     121. İşte onların varacağı yer cehennemdir. Ve cehennemden kaçıp kurtulacak bir yer bulamazlar.

     122. İnanıp hayra ve barışa yönelik işler yapanları, altlarından ırmaklar akan cennetlere sokacağız. Sonsuza değin kalacaklardır orada. Allah'ın şaşmaz vaadidir bu. Söz söyleme bakımından Allah'tan daha doğru ve tutarlı kim olabilir?

     123. Cennet ne sizin kuruntularınızla, ne de önceki çağlarda kitap verilenlerin kuruntularıyla kazanılacak bir yer değildir. Kim fenalık yaparsa cezasını görür, kendisine Allah’tan başka ne bir dost ve ne de yardımcı bulur,

     124. Erkek veya kadın, inanmış olarak, kim yararlı işler işlerse, işte onlar cennete girerler, kendilerine zerre kadar zulmedilmez,

     125. İyilik yaparak kendisini Allah'a teslim edip, Hakka yönelen İbrahim'in dinine uyandan, din bakımından daha iyi kim olabilir? Allah İbrahim'i dost edinmişti,

     126. Gökte olanlar da yerde olanlar da Allah'ındır. Allah her şeyi kuşatır.

     127. Senden kadınlar hakkında kendilerini aydınlatmanı istiyorlar. Onlara söyle: Allah gerekli aydınlatmayı yapmıştır; " Nikâhlanmasını istemediğiniz o kimsesiz kızlara, mağdur çocuklara ve yetimlere; yazılmış hakları olan mirası kendilerine vermeyip haksızlık yapmayın." Dememişmiydik? Unutmayın ki, hayır namına ne yaparsanız Allah onu biliyor.

     128. Eğer kadın, kocasının geçimsizliğinden veya soğuk durmasından endişe ederse, onunla anlaşmaya çalışmasında kendisine bir engel yoktur. Karşılıklı konuşup anlaşmak, her zaman daha hayırlıdır. Nefisler kıskançlığa meyyaldir. Eğer iyi davranır ve haksızlıktan sakınırsanız bilin ki Allah işlediklerinizden haberdardır.

     129. Adil hareket etmeye ne kadar uğraşsanız, kadınlar arasında eşitliğe güç yetiremezsiniz. Bari bir tarafa kalben tamamen meyletmeyin ki diğerini askıdaymış gibi bırakmayasınız. İşleri düzeltir ve haksızlıktan sakınırsanız bilin ki Allah şüphesiz bağışlar ve merhamet eder.

     130- Nihayet boşanırlarsa, Allah lütfuyla başka kapılar açar. Allah'ın lütfü boldur, çok bilgedir.

     131. Göklerde olanlar da yerde olanlar da Allah'ındır. And olsun ki, sizden önce Kitap verilenlere ve size Allah’tan sakınmanızı tavsiye ettik. inkâr ederseniz bilin ki, göklerde olanlar da yerde olanlar da Allah'ındır. Allah çok zengindir, çokça övülen ve övendir.

     132. Göklerde olanlar da yerde olanlar da Allah'ındır. Vekil olarak Allah yeter

     133. Ey insanlar, dilerse sizi yok eder, başkalarını getirir, Allah buna kadirdir

     134. Dünya nimetini kim isterse, bilsin ki, dünyanın ve ahiretin nimeti Allah'ın katındadır. Allah işitir ve görür.

     135. Ey iman edenler! Öz benliğiniz, anne-babanız, yakınlarınız aleyhine de olsa, zengin veya fakir de olsalar, adaleti dimdik ayakta tutarak Allah için tanıklık edenler olun. Allah her birinize sizlerden daha yakındır. O halde nefsinizin arzusuna uyarak adaletten sapmayın. Eğer dilinizi eğip büker yahut çekimser kalırsanız, Allah yapmakta olduklarınızdan haberdardır.

     136. Ey inananlar! Allah'a, peygamberine, peygamberine indirdiği kitaba ve daha önce indirdiği kitaplara inanın. Kim Allah'ı, meleklerini,  kitaplarını, peygamberlerini ve ahiret gününü inkâr ederse şüphesiz derin bir sapıklığa sapmıştır.

     137. Doğrusu inanıp sonra inkâr edenler, sonra inanıp tekrar inkâr edenler, sonra da inkârı artmış olanları Allah bağışlamayacaktır. Onları doğru yola eriştirmeyecektir.

     138. İhtiyacından fazlasını vermeyip saklayanlara, kendilerine elem verici bir azap olduğunu müjde et.

     139. Onlar inananları bırakıp da kitabın, ortaya koyduğu anlamlar, değerler ve kuralların karşısında olanları dost ediniyorlar; onların tarafında bir kudret mi arıyorlar?

     140. Allah size Kitap'da şunu da indirdi "Allah'ın ayetlerinin inkâr edildiği ve alaya alındığını işittiğinizde, başka bir söze geçmedikçe o ihtiyacından fazlasını vermekte ikiyüzlü davrananlarla bir arada oturmayın, yoksa siz de onlar gibi olursunuz" . Doğrusu Allah ihtiyacından fazlasını vermekte ikiyüzlü davrananları ve kitabın, ortaya koyduğu anlamlar, değerler ve kuralların karşısında olanların hepsini cehennemde toplayacaktır.

     141. Sizi gözetleyip duruyorlar, Allah’tan size bir zafer gelirse, "Sizinle beraber değil miydik?" diyecekler. Eğer kitabın, ortaya koyduğu anlamlar, değerler ve kurallarına karşı çıkanlara bir nasip çıkarsa, onlara: "Başarınıza destek vermedik mi? Onlara karşı size siper olamadık mı?” Diyecekler. Allah ayağa kalkış günü aranızda hüküm verir. Allah inkârcılara, inananlar aleyhine asla fırsat vermeyecektir.

     142. Doğrusu ihtiyacından fazlasını vermekte ikiyüzlü davrananlar, Allah'ı aldatmaya çalışırlar, oysa O’, aldatmanın ne olduğunu gösterecektir. Onlar destekleşme/ dayanışma toplantılarına tembel tembel katılırlar, insanlara gösteriş yaparlar.

     143. Ne onlarla ne bunlarla, ikisi arasında bocalayarak Allah'ı pek az anarlar. Allah'ın saptırdığı kimseye yol bulamayacaksın.

     144. Ey inananlar! Kitabın, ortaya koyduğu anlamlar, değerler ve kurallarına uyanları bırakıp bu değerlerin karşısında yer alanları dost edinmeyin. Allah'ın aleyhinize apaçık bir ferman vermesini mi istersiniz?

     145. Doğrusu ihtiyacından fazlasını vermemekte direnenler cehennemin en alt tabakasındadırlar. Hiç kimsenin onları kurtaramadığını göreceksin.

     146. Ancak tövbe edenler, nefislerini ıslah edenler, Allah'ın Kitap’ına sarılanlar ve dinlerine Allah için candan bağlananlar müstesnadır. Onlar inananlarla beraberdirler. Allah müminlere büyük bir karşılama hazırlamıştır.

     147. Şükreder ve inanırsanız, Allah size niçin azap etsin? Allah şükrün karşılığını bilir ve verir.

     148. Allah, zulme uğrayan kimseden başkasının, kötülüğü sözle bile açıklamasını sevmez. Allah işitir ve bilir.

     149. Bir iyiliği açığa vurur veya gizler yahut bir kötülüğü affederseniz, bilin ki Allah çok bağışlayıcıdır. Her şeye gücü yetendir.

     150. Allah'ı ve elçilerini inkâr edenler, Allah'a inanıp elçilerine inanmayanlar yahut  "Biz kimine inanır, kimine inanmayız." Diyerek ikisi arasında yol tutmak isteyenler,

     151. İşte onlar gerçekten kitabın, ortaya koyduğu anlamlar, değerler ve kuralların karşısında yer alanlardır. Onlara ağır bir azap hazırlamışızdır.

     152. Allah'a ve elçilerine inanıp, onlardan hiç birini diğerlerinden ayırmayanlara, işte onları büyük bir karşılama bekliyor. Allah bağışlar, sevgi ve merhamet kaynağıdır.

     153. Önceki çağlardan kendilerine kitap verilenler, senin onlara gökten bir kitap indirmeni isterler. Musa'dan bundan daha büyüğünü istemişlerdi ve "Bize Allah'ı apaçık göster  " demişlerdi. Zulümlerinden ötürü onları yıldırım çarpmıştı. Belgeler kendilerine geldikten sonra da buzağıyı tanrı olarak benimsediler, fakat bunu affettik ve Musa'ya apaçık deliller verdik.

     154. Sina dağını şahit tutarak onlardan söz almıştık. Onlara "Kapıdan tevazu içinde girin", dedik "Cumartesi yasağını delmeyin" diye onlardan sağlam bir söz almıştık.

     155. Sözleşmelerini bozmaları, Allah'ın ayetlerini inkâr etmeleri, peygamberleri haksız yere öldürmeleri; "Kalplerimiz perdelidir." Demelerinden ötürü Allah, evet, inkârlarına karşılık onların kalplerini mühürledi, onun için ancak pek azı inanır.

     156. Çünkü inkâr ettiler ve Meryem’e büyük bir iftirada bulundular.

     157. Ve " Allah'ın elçisi, Meryem oğlu İsa Mesih'i öldürdük" dediler. Oysa onu öldürmediler ve asmadılar, fakat onlara öyle göründü. Ayrılığa düştükleri şeyde doğrusu şüphededirler, bu hususta bilgileri ancak sanıya uymaktan ibarettir, O'nu kesin olarak öldürmediler.

     158.Tam aksine Allah O'nu kendi katına yükseltti. Allah güçlüdür, bilgedir.

     159. Önceki çağlardan kendilerine kitap verilenlerden, ölmeden önce,  İsa'ya inanmayacak yoktur. O gerektiği gibi inanmadıklarından, ayağa kalkış günü onların aleyhine şahit olur.

     160. Yahudilerin haksızlıklarından, çoklarını Allah yolundan menetmelerinden, kendilerine helal kılınmış temiz ve hoş şeyleri onlara yasakladık.

     161. Men edildikleri halde faiz almalarından ve haksız yere insanların mallarını yemelerinden ötürü böyle yaptık. İçlerinden inkâr edenlere de acı bir azap hazırladık.

     162. Fakat içlerinde ilimde derinleşmiş olanlar ve müminler sana indirilene ve senden önce indirilene inanırlar. O destekleşme/dayanışma içinde olup, ihtiyaçtan fazlasını verenler, Allah'a ve ahiret gününe inananlar var ya işte onlara büyük bir ödül vereceğiz.

     163. Biz Nuh'a ve ondan sonra gelen peygamberlere vahyettiğimiz gibi sana da vahyettik. Nitekim İbrahim'e, İsmail'e, İshak'a, Yakup'a, torunlarına, İsa'ya, Eyyub'a, Yunus'a, Harun'a, Süleyman'a da vahyetmiş, Davud'a da Zebur'u vermiştik.

     164. Daha önce sana anlattığımız elçilere ve sana anlatmadığımız elçilere de vahyetmiştik. Ve Allah Musa'ya da konuşmuştu.

     165. Müjdeleyici ve uyarıcı resuller gönderdik ki, elçiler geldikten sonra insanların Allah'a karşı bahaneleri olmasın. Allah Çok güçlüdür, Çok bilgedir.

     166. Allah sana indirdiğini kendi ilmiyle indirdiğine şahitlik eder. Melekler de şahitlik ediyorlar. Zaten tanık olarak Allah yeter.

     167. inkâr edip Allah yolundan geri çevrilenler, dönüşü olmayan bir sapıklığa düşmüşlerdir.

     168. inkâr edip zulme sapanlar var ya, Allah onları affetmeyecek, onları hiç bir yola kılavuzlamayacaktır.

     169. Cehennem yolu hariç! Sonsuza dek kalacaklardır orada. Allah için çok kolaydır bu.

     170. Ey insanlar! Resul size Yaratıp, Besleyip doyuran, Yönlendiren Kudret’inizden hakkı getirdi; artık ona inanın ki hayrınıza olsun. Nankörlük ederseniz göklerdekiler de yerdekiler de Allah'ındır. Allah Her şeyi Bilendir, çok bilgedir.

     171. Ey önceki çağlardan kendilerine kitap verilenler! Dininizde aşırı gidip doymazlık etmeyin. Allah hakkında gerçek dışı bir şey söylemeyin. Meryem oğlu İsa Mesih, Allah'ın resulü ve kelimesidir. Onu kendisinden bir ruhla beraber Meryem'e atmıştır. Artık Allah'a ve resullerine inanın. "Üçtür" demeyin. Kendi yararınıza olarak buna son verin. Çünkü Allah bir tek tanrıdır. Haşa O çocuk sahibi olmaktan yücedir. Göklerde ve yerde olanların hepsi O'nundur. Vekil olarak Allah yeter.

     172. Ne Mesih Allah'a kul olmaktan çekinir, ne de yaklaştırılmış melekler. Kim O'na kulluktan çekinir ve büyüklük taslarsa bilsin ki O onların hepsini kendi huzurunda toplayacaktır.

     173. İnanıp iyi işler yapanların ödüllerini eksiksiz ödeyecek ve lütfundan onlara daha fazlasını da verecektir. Kulluktan çekinip büyüklük taslayanlara da acı bir şekilde azap edecek ve onlar kendilerine Allah’tan başka ne bir dost, ne bir yardımcı bulamayacaklardır.

     174. Ey insanlar, size Yaratıp, Besleyip doyuran, Yönlendiren Kudret’inizden delil geldi ve size apaçık bir nur indirdik.

     175. Allah'a inanıp O'na yapışanları, O kendisinden bir rahmetin ve lütfun içine sokacak ve onları kendisine varan doğru bir yola iletecektir.

     176. Senden fetva istiyorlar. De ki: "Allah size ana, babasız ve çocuksuz kişinin mirası hakkında hükmünü şöyle açıklıyor: ölen kişinin çocuğu yok bir kız kardeşi varsa bıraktığı malın yarısı o kız kardeşindir. Fakat kendisi ölen kız kardeşinin çocuğu yoksa onun mirasının tamamını alır. Eğer ölenin iki kız kardeşi varsa, bıraktığının üçte ikisi onlarındır. Ve eğer varisler erkek kadın bir çok kardeşler olursa, erkeğe, iki kadının payı kadar verilir. Şaşırırsınız diye Allah size açıklıyor. Allah Her şeyi Bilendir.

 

005

SOFRA/sofra-MAİDE

Sevgi ve merhameti sonsuz olan Allah’ın adıyla.

 

     1. Ey inananlar! Allah'a verdiğiniz söze bağlı kalın. Aşağıda size okunacak yasak sınırları dışındaki hayvanlar, hac dışında size serbesttir. Allah istediği hükmü verir.

     2. Ey inananlar! Allah'ın sembollerine, haram aya, kurbana, gerdanlıklı kurbanlara ve Yaratıp, Besleyip doyuran, Yönlendiren Kudret’lerinin lütuf ve rızasını arzu ederek, Kâbe’ye doğru gelenlere saygısızlık etmeyin. Hac yasakları bitince hayvanlardan yararlanabilirsiniz. Kabeyi çevreleyen dua yerindeki bu yasaktan dolayı bir topluma karşı beslediğiniz kin, sakın sizi saldırıya sevk etmesin. İyilik ve sakınma üzerinde yardımlaşın, günah ve düşmanlık üzerinde yardımlaşmayın, Allah'tan korkun. Çünkü Allah'ın cezası çok çetindir.

     3. Şunlar size haram kılınmıştır: Leş, kan, domuz eti, Allah'tan başkası adına kesilen, boğulmuş, tahta veya taşla vurularak öldürülmüş, yukarıdan düşmüş, boynuzlanmış, yırtıcı hayvan tarafından yenmiş, hayvanlar "henüz ölmeden kestikleriniz hariç", dikili taşlar adına boğazlanan hayvanlar, fal oklarıyla kısmet aramanız.  Bunlar yasak sınırlarıdır. Bu gün artık inkâr edenler sizin dininizden çıkmanızdan umutlarını kesmişlerdir, onlardan korkmayın benden korkun. Bu gün sizin için dininizi olgunlaştırdım, size nimetimi tamamladım ve size din olarak İslam’ı seçtim. Kim açlıktan daralır, günaha istekle yönelmeden bunlardan yemek zorunda kalırsa ona günah yoktur. Doğrusu Allah çok bağışlayıcıdır, sevgi ve merhamet kaynağıdır.

     4. Sana kendilerine neyin helal olduğunu soruyorlar. De ki "Size iyi ve temiz şeyler helal kılındı. Allah'ın size öğrettiğinden öğreterek yetiştirdiğiniz avcı hayvanların, sizin için tuttuklarını yiyin ve üzerine Allah'ın adını anın, Allah'tan korkun. Çünkü Allah gerçekten hesabı çabuk görendir.

     5. Bu gün size iyi ve temiz şeyler helal kılındı. Kendilerine kitap verilenlerin yemeği size helal, sizin yemeğiniz de onlara helaldir. İnanan namuslu hür kadınlar ve sizden önce kendilerine kitap verilenlerden namuslu hür kadınlar, zina etmeksizin gizli dost tutmaksızın, namuslu bir biçimde hak ettikleri karşılığı da verdiğiniz takdirde size helaldir. Kim inanmayı kabul etmezse, onun eylemi boşa çıkmıştır ve o ahrette kaybedenlerdendir.

     6. Ey inananlar yardımlaşma / destekleşme toplantısına geleceğiniz zaman yüzlerinizi, dirseklere kadar ellerinizi yıkayın, başınızı mesh edin ve topuklara kadar ayaklarınızı mesh edin. Eğer cünüp iseniz iyice temizlenin. Hasta yahut yolculuk halinde iseniz yahut biriniz tuvaletten gelmişse yahut eşinizle ilişkiye girmiş de su bulamamışsanız temiz bir toprakla teyemmüm edin, yüzlerinizi ve ellerinizi ondan mesh edin. Allah size güçlük çıkarmak istemiyor.  Ancak sizi temizlemek ve üzerinizdeki nimetini tamamlamak istiyor ki, şükredebilesiniz.

     7. Allah'ın üzerinizdeki nimetini ve O'na verdiğiniz sözü hatırlayın.  Hani: "İşittik boyun eğdik " demiştiniz. Allah'tan korkun. Allah göğüslerin içindekini çok iyi bilir.

     8. Ey iman edenler! Adalet ve dürüstlüğün tanıkları olarak Allah için kollayıp gözetleyenler olun. Bir topluluğa kininiz sizi adaletsiz davranmaya asla itmesin. Adaletli olun. Bu korunup sakınmaya daha uygundur. Allah'tan korkun, Allah yapmakta olduklarınızdan haberdardır.

     9. Allah, inanıp barışa yönelik işler yapanlara vaatte bulunmuştur;  Onlar için bir bağışlanma ve büyük bir ödül vardır.

     10. Küfre sapıp ayetlerimizi yalanlayanlara gelince, bunlar cehennemin dostlarıdır.

     11. Ey iman edenler! Allah'ın üzerinizdeki nimetini hatırlayın. Hani bir topluluk ellerini size uzatmaya niyet etmişti de Allah onların ellerini sizden çekmişti. Allah'tan korkun. Müminler yalnız Allah'a tevekkül etsinler.

     12. Allah İsrail oğullarından söz almıştı ve içlerinden on iki başkan görevlendirmiştik. Allah demişti ki: "Ben sizinle beraberim, Eğer benden destekleşme / dayanışma için alıp, ihtiyacınız kadarını kullanıp fazlasını geri verirseniz; elçilerime inanır, onlara yardım eder ve Allah'a güzel borç/karşılıksız zaruri borç kredisi verirseniz elbette sizin günahlarınızı örterim ve sizi altlarından ırmaklar akan cennetlere sokarım. Bundan sonra kim inkâr ederse düz yoldan sapmış olur.”

     13. Sözlerini bozdukları için onları lanetledik ve kalplerini katılaştırdık. Kelimeleri yerlerinden kaydırıyorlar. Uyarıldıkları şeyden pay almayı unuttular. İçlerinden pek azı hariç, daima onlardan hainlik görürsün. Yine de onları affet, aldırma, çünkü Allah güzel davrananları sever.

     14. "Biz hıristiyanız" diyenlerin de sözünü almıştık, ama uyarıldıkları şeyden pay almayı unuttular. Bu yüzden ayağa kalkış gününe kadar aralarına düşmanlık ve kin saldık. Yakında Allah onlara, ne yaptıklarını haber verecektir.

     15. Ey önceki çağlardan kendilerine kitap verilenler, Elçimiz size geldi, Kitap’tan gizlediğiniz şeylerin çoğunu size açıklıyor, çoğundan da geçiyor. Gerçekten size Allah'tan bir nur ve açık bir kitap geldi.

     16. Allah rızasına uyanları o Kitapla esenlik ve barış yollarına iletir ve onları kendi izniyle karanlıklardan aydınlığa çıkarıp şaşmayan ve sapmayan dosdoğru yola kılavuzlar.

     17. Yemin olsun ki, "Allah Meryem oğlu Mesih'tir" diyenler Kitabın, ortaya koyduğu anlamlar, değerler ve kuralların karşısında yer almışlardır. De ki: "Meryem oğlu Mesih'i, annesini ve yeryüzündeki insanların hepsini helak etmek istese Allah'a karşı kimin elinde bir güç vardır." Hem göklerin hem yerin hem de bunlar arasındakilerin mülk ve yönetimi Allah'ındır. Layık gördüğünü yaratır. Allah her şeye Kadir’dir.

     18. Yahudiler ve Hıristiyanlar dediler ki, Biz Allah'ın oğulları ve sevgilileriyiz. De ki: "O halde niçin size günahlarınız yüzünden azap ediyor? " Hayır, sizde O'nun yarattıklarından birer insansınız. O layık gördüğünü affeder, layık gördüğüne azap eder. Hem göklerin hem yerin hem de bunlar arasındakilerin mülk ve yönetimi Allah'ındır. Dönüş de O'nadır.

     19. Ey önceki çağlardan kendilerine kitap verilenler! Resullerin arası kesildiği bir sırada resulümüz size geldi, Ayan beyan açıklamalarda bulunuyor. "Bize ne müjdeci geldi ne uyarıcı" demeyesiniz. İşte size müjdeci de geldi, uyarıcı da. Allah her şeye Kadir’dir.

     20. Musa kavmine şöyle demişti." Ey toplumum Allah'ın üzerinizdeki nimetini hatırlayın. İçinizden peygamberler vücuda getirdi, sizi krallar yaptı, âlemlerde hiç kimseye vermediğini verdi.”

     21. "Ey kavmim! Allah'ın sizin için yazdığı kutsal toprağa girin, arkanızı dönmeyin; yoksa hüsrana uğramışlar durumuna düşersiniz.”

     22. Dediler ki: "Ey Musa orada zorba bir millet var. Onlar oradan çıkmadıkça biz oraya girmeyiz. Eğer çıkarlarsa o zaman oraya gireriz.”

     23. Allah'tan korkanlardan, Allah'ın nimet verdiği iki adam dedi ki: "Onların üzerine kapıdan girin, Eğer kapıdan girerseniz muhakkak ki siz galip gelirsiniz. Haydi eğer inanıyorsanız Allah'a dayanın!”

    24. Dediler ki "Ey Musa onlar orada olduğu müddetçe, biz oraya asla girmeyiz. Sen ve Yaratıp, Besleyip doyuran, Yönlendiren Kudret’in gidin, savaşın, biz burada oturuyoruz.”

     25. Musa: "Ya Yaratıp, Besleyip doyuran, Yönlendiren Kudret’im, ben kendimden ve kardeşimden başkasına malik değilim. Bizimle o yoldan çıkmış toplumun arasını ayır!" dedi.”

     26. Allah buyurdu ki" Orası onlara kırk yıl yasaklandı. O yerde şaşkın dolaşacaklardır. Sen yoldan çıkmış o toplum için üzülme.”

     27. Onlara Âdem'in iki oğlunun haberini, gerçek olarak oku: Hani her biri birer kurban sunmuşlardı, birinden kabul edilmiş, ötekinden kabul edilmemişti. "Seni mutlaka öldüreceğim “dedi. Öteki "Allah sadece sakınma sahiplerinden kabul eder." Dedi,

     28. "Beni öldürmek için elini bana uzatırsan, ben seni öldürmek için elimi sana uzatmayacağım. Şu bir gerçek ki ben âlemlerin Yaratıp, Besleyip doyuran, Yönlendiren Kudret’i olan Allah'tan korkarım.”

     29. "Ben isterim ki sen, benim günahımı da, senin günahını da yüklenip ateş halkından olasın. Zalimlerin cezası budur.”

     30. Nefsi onu, kardeşini öldürmeye çağırdı, onu öldürdü, ziyana uğrayanlardan oldu.

     31. Derken Allah kardeşinin cesedini nasıl saklayacağını göstermek için yeri eşeleyen bir karga gönderdi. O dedi ki: "Yazık bana, şu karga kadar olup da kardeşimin cesedini gömmekten aciz miyim?" dedi ve pişman olanlardan oldu.

     32. Bundan dolayı İsrailoğullarına şöyle yazdık. "Kim bir cana kıymamış, ya da yeryüzünde bozgunculuk yapmamış olan bir canı öldürürse, sanki bütün insanları öldürmüş gibidir. Kim de onu yaşatırsa, bütün insanları yaşatmış gibi olur. And olsun elçilerimiz onlara açık deliller getirdiler, ama bundan sonra da onlardan çoğu yeryüzünde zulüm ve azgınlığa sapmaktadır.

     33. Allah ve Elçisiyle savaşanların ve yeryüzünde bozgunculuk yapmaya çalışanların karşılaşacakları şey; ya öldürülmeleri, ya asılmaları, ya ellerinin,  ayaklarının çapraz kesilmesi veya bulundukları yerden sürülmeleridir. Bu, onların dünyada karşılaşacakları rezilliktir, ahrette ise onlara büyük azap vardır.

     34. Ancak siz onları yenip daha güçlü hale gelmeden önce tövbe edenler olursa bilin ki Allah bağışlayandır, sevgi ve merhamet kaynağıdır.

     35. Ey iman edenler! Allah'tan korkun; O'na varmaya vesile arayın, O'nun yolunda cihat edin ki, kurtuluşa erebilesiniz.

     36. Kitabın, ortaya koyduğu anlamlar, değerler ve kuralların karşısında yer alanlar var ya, yeryüzündekilerin hepsi ve yanında bir o kadarı kendilerinin olsa da ayağa kalkış gününün azabından kurtulmak için hepsini fidye verseler, onlardan bu bile kabul edilmez. Onlar için korkunç bir azap vardır.

     37. Ateşten çıkmak isterler çıkamazlar. Onlara sürekli azap vardır.

     38. Erkek hırsız ve kadın hırsızın, yaptıklarından ötürü Allah tarafından ibret verici bir ceza olarak ellerini kesin. Allah Çok güçlüdür, Çok bilgedir.

     39. Ettiği zulümden sonra tövbe edip düzelen kimse, bilsin ki Allah onun tövbesini kabul eder. Allah şüphesiz bağışlayandır, merhametli olandır.

     40. Göklerin ve yerin hükümranlığının Allah'ın olduğunu bilmiyor musun?  Müstahak gördüğüne azap eder, layık gördüğünü bağışlar, Allah'ın her şeye gücü yeter.

     41. Ey Peygamber! Kalpleri inanmamışken, ağızlarıyla "inandık" diyenlerin arasında küfürde yarış edenler seni üzmesin. Yahudiler arasında da yalana kulak veren, sana gelmemiş olan bir kavme kulak verenler vardır. Onlar kelimeleri yerlerinden kaydırırlar: "Eğer size bu verilirse alın, bu verilmezse sakının" derler. Allah birini şaşırtmak isterse sen onun için Allah'a karşı hiçbir şey yapamazsın. Onlar öyle kimselerdir ki Allah, onların kalplerini temizlemek istememiştir. Onlar için dünyada rezillik var ve yine onlar için de ahrette büyük azaptır.

     42. Yalana kulak verirler, haram yerler. Sana gelirlerse ister aralarında hüküm ver, ister onlardan yüz çevir; Eğer onlardan yüz çevirirsen sana bir zarar veremezler. Ve Eğer hüküm verirsen aralarında adaletle hüküm ver. Çünkü Allah adalet yapanları sever.

     43. İçinde Allah'ın hükmü bulunan Tevrat yanlarında dururken, seni nasıl hakem yapıyorlar, ondan sonra da verdiğin hükümden dönüyorlar. Onlar inanıcı değillerdir.

     44. Gerçekten Tevrat'ı biz indirdik, onda yol gösterme ve nur vardır. Allah'a teslim olmuş peygamberler, Yahudilere onunla hakemlik yaparlardı. Kendilerini Allah'a adamışlarla ve âlimler de Allah'ın Kitabını korumakla görevlendirildiklerinden onunla hüküm verirlerdi ve onu gözetip kollarlardı. Ey Hâkimler insanlardan korkmayın ve benden korkun ve benim ayetlerimi az bir paraya satmayın! Kim Allah'ın indirdiğiyle hükmetmezse işte onlar kitabın, ortaya koyduğu anlamlar, değerler ve kuralların karşısında yer alanlardır!

     45. Kitapda onlara cana can, göze göz, buruna burun, kulağa kulak, dişe dişle ve yaralara karşılıklı ödeşme yazdık. Kim hakkından vazgeçerse ona kefaret olur. Allah'ın indirdiği ile hükmetmeyenler, işte onlar zalimlerdir.

     46. Onların izi üzerine arkalarından Meryem oğlu İsa'yı, ondan önce gelmiş bulunan Tevrat'ı doğrulayan İncil'i sakınanlara öğüt ve yol gösterici olarak indirdik.

     47. İncil sahipleri Allah'ın onda indirdikleri ile hükmetsinler. Allah'ın indirdiği ile hükmetmeyenler, işte onlar fasık olanlardır.

     48. Sana da Kur’an'ı, önce gelen Kitap'ı tastiken ve ona şahit olarak gerçekle sana indirdik. Allah'ın indirdiği ile aralarında hükmet; gerçek olan sana gelmiş olduğuna göre onların heveslerine uyma! Her biriniz için bir yol ve bir yöntem kıldık; Eğer Allah dileseydi sizi bir tek ümmet yapardı, fakat bu, verdikleri ile sizi denemesi içindir. O halde iyiliklere koşuşun, hepinizin dönüşü Allah'adır. O, ayrılığa düştüğünüz şeyleri size bildirir.

     49. O halde, Allah'ın indirdiği Kitap ile aralarında hükmet, Allah'ın sana indirdiği Kur’an'ın bir kısmından seni vazgeçirmelerini sakın, heveslerine uyma; Eğer yüz çevirirlerse bil ki, Allah bir kısım günahları yüzünden onları cezalandırmak istiyor. İnsanların çoğu gerçekten fasıktırlar.

     50. Cahiliye devrini mi istiyorlar? Yakinen bilen bir millet için Allah'tan daha iyi hüküm veren kim vardır?

     51. Ey inananlar! Yahudi ve Hıristiyanları dost olarak benimsemeyin, onlar birbirlerinin dostudurlar. Sizden kim onlara dost olursa o da onlardandır. Allah zulmeden kimseleri doğru yola eriştirmez.

     52. Kalplerinde hastalık olanların, "Bize bir felaket gelmesinden korkuyoruz" diyerek onlara koştuğunu görürsün. Olur ki Allah bir zafer verir veya katından bir emir getirir de kalplerinde gizlediklerine pişman olurlar.

     53. İnananlar, "Sizinle beraber olduklarına bütün güçleriyle Allah'a yemin edenler bunlar mıdır?" derler. Onların amelleri boşa gitmiş ve kaybeden kimseler olmuşlardır.

     54. Ey İnananlar! Aranızda kim dininden dönerse bilsin ki, Allah yakında öyle bir topluluk meydana getirecek ki, O onları sever onlar da O'nu severler. Kitabın, ortaya koyduğu anlamlar, değerler ve kurallarına uyanlara karşı alçak gönüllü, uymayanlara karşı güçlü ve şiddetlidirler. Allah yolunda cihat ederler, hiç bir kınayıcının kınamasından korkmazlar. Bu Allah'ın bir lütfudur, onu layık gördüğüne verir.  Allah'ın lütfu geniştir, O bilendir.

     55. Sizin dostunuz ancak Allah, O'nun elçisi ve dayanışma içinde olup, Allah'a saygıyla eğilerek, ihtiyacından fazlasını veren,  müminlerdir.

     56. Allah'ı, O'nun elçisini ve müminleri dost tutan, bilsin ki galip gelecek olanlar, yalnız Allah'ın taraftarlarıdır.

     57. Ey İnananlar, sizden önce kitap verilmiş olanlarından ve o kitabın, ortaya koyduğu anlamlar, değerler ve kurallarının karşısında yer alanlarından dininizi eğlence ve oyun yerine koyanlarını dost tutmayın; inanıyorsanız Allah'tan korkun.

     58. Onları destekleşme / yardımlaşma toplantısına çağırdığınız zaman onu eğlence ve oyun yerine koydular. Düşüncesiz bir topluluk oldukları için böyle yaptılar.

     59. De ki: "Önceki çağlardan kendilerine kitap verilenler, Allah'a, bize indirilene ve bizden önce indirilene inandığımız için mi bizden hoşlanmıyorsunuz? Oysa sizin çoğunuz yoldan çıkmıştır.”

     60. De ki: "Allah katında yeri bundan daha kötü olanı size söyleyeyim mi Allah kimlere lanet ve gazap etmiş, kimlerden maymunlar, domuzlar ve şeytana tapanlar yapmışsa, işte onlar düz yoldan daha çok sapmışlardır.”

     61. Size geldiklerinde, "İnandık" derler. Oysa inkâr ile girmişler ve yine onunla çıkmışlardı. Allah onların gizlediklerini daha iyi bilir.

     62. Onlardan çoğunun günah, düşmanlık ve haram yemede birbiri ile yarıştıklarını görürsün. Yaptıkları şey ne kötüdür.

     63. Ruhbanların ve hahamların, onları günah söz söylemekten, haram yemekten menetmeleri gerekmez miydi? Yaptıkları şey ne kötüdür.

     64. Yahudiler: "Allah'ın eli bağlıdır" dediler. Kendi elleri bağlandı ve söyledikleri sözden ötürü lanetlendiler. Hayır, Allah'ın iki eli de açıktır, dilediği gibi verir. And olsun, Yaratıp, Besleyip doyuran, Yönlendiren Kudret’inden sana indirilen, onların çoğunun azgınlığını ve Kitabın, ortaya koyduğu anlamlar, değerler ve kuralların karşısında yer almasını artıracaktır. Biz onların aralarına ta ayağa kalkış gününe kadar düşmanlık ve kin atmışızdır. Ne zaman savaş için bir ateş yakmışlarsa Allah onu söndürmüştür. Onlar yeryüzünde bozgunculuğa koşarlar. Allah da bozguncuları sevmez.

     65. Eğer önceki çağlardan kendilerine kitap verilenler, inanıp korunsalardı, onların kötülüklerinden geçerdik ve onları nimeti bol cennetlere sokardık.

     66. Eğer onlar Tevrat'ı, İncil'i ve Yaratıp, Besleyip doyuran, Yönlendiren Kudret’ilerinden kendilerine indirileni gereğince uygulasalardı, muhakkak ki üstlerinde ve ayaklarının altından yerlerdi. İçlerinde ılımlı bir ümmet var ama onlardan çoğu ne kötü işler yapıyorlar.

     67. Ey Elçi, Yaratıp, Besleyip doyuran, Yönlendiren Kudret’inden sana indirileni duyur. Eğer bunu yapmazsan, O'nun elçiliğini duyurmamış olursun. Allah seni insanlardan korur. Doğrusu Allah, kitabın, ortaya koyduğu anlamlar, değerler ve kuralların karşısında yer alan topluma kılavuzluk etmez.

     68. De ki: "Ey önceki çağlardan kendilerine kitap verilenler, siz Tevrat'ı, İncil'i ve Yaratıp, Besleyip doyuran, Yönlendiren Kudret’inizden size indirileni tam uygulamadıkça hiç bir şeysiniz." Yaratıp, Besleyip doyuran, Yönlendiren Kudret’inden sana indirilen, onlardan çoğunun azgınlık ve inkârını artıracaktır. Sen o kitabın, ortaya koyduğu anlamlar, değerler ve kuralların karşısında yer alan toplum için üzülme.     

     69. İnananlar, Yahudiler, sabiiler ve Hıristiyanlardan Allah'a ve ahiret  gününe inanan ve iyi işler yapanlara korku yoktur ve onlar üzülmeyeceklerdir.

     70. And olsun biz İsrail oğullarından söz almış ve onlara elçiler göndermiştik. Ne zaman bir elçi, onlara canlarının istemediği bir şey getirdiyse, bir kısmını yalanladılar, bir kısmını da öldürüyorlardı.

     71. Bir fitne kopmayacak sandılar, kör oldular, sağır kesildiler. Sonra Allah onların tövbesini kabul etti. Sonra yine çokları sağır kesildiler. Allah yaptıklarını görüyor.

     72. And olsun, "Allah ancak Meryem oğlu Mesih'tir." diyenler kitabın, ortaya koyduğu anlamlar, değerler ve kuralların karşısında yer almışlardır. Halbuki Mesih demişti ki "Ey İsrailoğulları, Benim Yaratıp, Besleyip doyuran, Yönlendiren Kudret’im ve sizin Yaratıp, Besleyip doyuran, Yönlendiren Kudret’iniz olan Allah'a kulluk edin, zira kim Allah'a ortak koşarsa muhakkak ki Allah cenneti ona haram etmiştir, ve onun varacağı yer ateştir; zalimlerin yardımcıları yoktur."

     73. "Allah üçün üçüncüsüdür" diyenler elbette kitabın, ortaya koyduğu anlamlar, değerler ve kuralların karşısında yer almışlardır. Oysa yalnız bir tek Tanrı vardır, başka Tanrı yoktur. Bu dediklerinden vaz geçmezlerse elbette onlardan inkâr edenlere, acı bir azap dokunacaktır.

     74. Hala Allah'a tövbe edip ondan af dilemiyorlar mı? Allah bağışlayan esirgeyendir.

     75. Meryem oğlu Mesih, bir elçiden başka bir şey değildir. Ondan önce de elçiler gelip geçmişti. Annesi de dosdoğruydu. İkisi de yemek yerlerdi .Bak onlara nasıl ayetlerimizi açıklıyoruz, sonra bak nasıl çevriliyorlar!?

     76. De ki: "Allah'ı bırakıp ne zarar, ne de yarar vermeye gücü yetmeyen şeylere mi tapıyorsunuz? Oysa Allah işiten, bilendir.

     77. De ki: "Ey önceki çağlardan kendilerine kitap verilenler, dininizde haksız yere aşırılığa dalmayın ve önceden sapmış, birçoğunu da saptırmış, düz yoldan sapmış, birçoğunu da saptırmış, düz yoldan şaşmış bir milletin keyiflerine uymayın.”

     78. İsrail oğullarının nankörlerine, Davut ve Meryem oğlu İsa diliyle lanet edilmiştir. Çünkü onlar isyan etmişlerdi ve saldırıyorlardı.

     79. Yaptıkları kötülükten vazgeçmiyorlardı, ne kötü işler yapıyorlardı!

     80. Onlardan çoğunun, inkâr edenlerle dostluk ettiğini görürsün. Gerçekten nefislerinin kendileri için yapıp gönderdiği ne kötüdür. Allah üzerlerine gazap indirmiştir. Azap içinde de onlar sürekli kalacaklardır.

     81. Eğer Allah'a, peygambere ve ona indirilene inanmış olsalardı, Kitabın, ortaya koyduğu anlamlar, değerler ve kuralların karşısında yer alanları dostlar edinmezlerdi. Ama onların birçoğu fasıktır.

     82. Şu tartışılmaz bir gerçektir ki, insanların iman edenlere en şiddetli düşmanlık duyanlarını, Yahudilerle şirke batanları bulursun. Şu da tartışılmaz bir gerçektir ki, insanların iman edenlere sevgide en yakın olanlarını "Biz Hıristiyanlarız" diyenleri bulursun. Bu böyledir. Çünkü o Hıristiyanlar içinde derin araştırmalar yapan keşişler, kendini Allah'a adamış rahipler vardır. Ve onlar kibre sapmazlar.

     83. Resule indirileni dinlediklerinde farkına vardıkları gerçekten dolayı gözlerinin yaşla dolup taştığını görürsün. Şöyle derler: "Yaratıp, Besleyip doyuran, Yönlendiren Kudret’imiz, iman ettik. Artık bizi gerçeğin tanıklarıyla birlikte kaydet.”

     84. "Yaratıp, Besleyip doyuran, Yönlendiren Kudret’imizin bizi barışseverler arasına koymasını umup dururken, Allah'a ve haktan bize gelene neden inanmayacakmışız?

     85. Böyle söyledikleri için Allah onları, altlarından ırmaklar akan cennetlerle lütuflandırdı. Sürekli kalıcıdırlar orada. İşte budur güzel davrananların ödülü.

     86. Kitabın, ortaya koyduğu anlamlar, değerler ve kuralların karşısında yer alıp ayetlerimizi yalanlayanlar da cehennemin dostlarıdır.

     87. Ey iman sahipleri! Allah'ın size helal kıldığı şeylerin temiz ve güzel olanlarını haramlaştırmayın; azıp sınırı aşmayın; Allah azıp sınırı aşanları sevmez.

     88. Allah size yeminlerinizdeki boş lakırdıdan ötürü hesaba çekmez, ama bilinçli olarak gerçekleştirdiğiniz yeminlerden sizi sorumlu tutar. Böyle bir yeminin keffareti, ailenize yedirmekte olduğunuzun orta derecesinden on yoksulu doyurmak yahut onları giydirmek yahut da özgürlüğünden yoksun kalmış bir benliği özgürlüğüne kavuşturmaktır. Bunlara imkân bulamayan üç gün oruç tutar. Yemin ettiğinizde yeminlerinizin keffareti işte budur. Yeminlerinizi koruyun. Allah ayetlerini size böyle açıklar ki şükredebilesiniz.

     90. Ey iman edenler! Uyuşturucu, kumar, tapılmak için dikilen taşlar,  fal okları şeytan işi bir pisliktir; bunlardan uzak durun ki kurtuluşa eresiniz.

     91. Şeytan; uyuşturucu ve kumara sokularak aranıza düşmanlık ve kin yerleştirip sizi Allah'ı anmaktan, destekleşme / dayanışma  içinde olmaktan geri çevirmek ister. Artık son veriyorsunuz değil mi?

     92. Allah'a itaat edin, sakının. Eğer yüz çevirirseniz şunu bilin: Bizim resulümüze düşen sadece apaçık bir tebliğdir.

     93. İman edip barışa yönelik işler yapanlara; bundan böyle korunup iman ederek iyi işler yaptıkları, sonra sakınmaya sarılıp imanda kemale erdikleri, sonra bir mertebe daha korunup güzellikler sergiledikleri takdirde, daha önce tatmış oldukları haramdan ötürü hiçbir günahları yoktur. Allah güzel düşünüp güzel davrananları sever.

     94. Ey inananlar! Gıyabında kendisinden kimin korktuğunun ortaya koymak için, elinizin ve mızraklarınızın ulaştığı avdan bir şeyle Allah and olsun sizi dener. Bundan sonra kim haddi aşarsa ona elem verici azap vardır.

     95. Ey inananlar ihramlı iken avı öldürmeyin. Sizden bile bile onu öldürene, ehli hayvanlardan öldürdüğü kadar olduğuna içinizden iki adil kimsenin hükmedeceği, Kâbe’ye ulaşacak bir kurbanı ödeme yahut düşkünlere yemek yedirme şeklinde kefaret yahut yaptığının ağırlığını tatmak üzere bunlara denk oruç tutmak vardır. Allah geçmiştekileri affetmiştir, kim tekrar yaparsa Allah ondan öç alır. Allah güçlüdür, Öç alıcıdır.

     96. Hem kendinize, hem de yolculara bir geçimlik olmak üzere deniz avı ve onu yemek, size helal kılındı. İhramda olduğunuz sürece size kara avı yasaklandı. Huzuruna toplanacağınız Allah'tan korkun.

     97. Allah, hürmetli ev Kâbe’yi, hürmetli ayı, kurbanı, boynu bağlı kurbanlıkları insanların faydası için ortaya koydu. Bu Allah'ın göklerde ve yerde olanları bildiğini ve Allah'ın şüphesiz Her şeyi Bilen olduğunu bilmeniz içindir.

     98. Allah'ın azabının şiddetli olduğunu ve Allah'ın bağışlayan, merhamet eden olduğunu bilin.

     99. Peygamberin görevi sadece tebliğ etmektir. Allah sizin açıkladıklarınızı da gizlediklerinizi de bilir.

     100. Ey Muhammet: De ki; "Helal ile haram, haram şeylerin çokluğundan hoşlansan bile eşit değildir." Ey akıl sahipleri! Allah'tan sakının ki saadete eresiniz.

     101. Ey inananlar! Size açıklanınca hoşunuza gitmeyecek şeyleri sormayın. Kur'an indirilirken onları sorarsanız size açıklanır. Allah sorduğunuz şeyleri affetmiştir. Allah Gafur'dur, Rahim'dir.

     102. Sizden önceki bir toplum da onları sormuştu; sonra tutup hepsini inkâr ettiler.

     103. Kulağı yarılarak, başıboş bırakılarak, erkek-dişi ikizler doğurdu diyerek veya on defa doğurması yüzünden artık yük vurulamaz diyerek bazı hayvanların yasaklanmasını Allah söylememiştir.. Fakat inkâr edenler, Allah'a yalan uyduruyorlar ve çokları da akıl erdiremiyorlar.

     104. Onlara Allah'ın indirdiğine ve Resule gelin dendiğinde şöyle derler: "Atalarımızı üzerinde bulduğumuz şey bize yeter. "Peki, ataları hiç bir şey bilmiyor, doğru yolu bulamıyor idiyseler de mi?

     105. Ey iman edenler! Siz kendinizi düzeltmeye bakın. Siz doğru yolda oldukça sapmış olan size zarar veremez. Tümünüzün dönüşü Allah'adır. O size neler yapıyor olduğunuzu haber verecektir.

     106. Ey inananlar, birinize ölüm gelince vasiyet sırasında içinizden iki adil kişi, aranızda şahitlik etsin. Ya da yeryüzünde yolculuk ederken başınıza ölüm musibeti gelmişse, sizden olmayan iki kişi şahitlik etsin. Kuşkulanırsanız, salat dan sonra onları tutar yemin ettirirsiniz: "Akraba da olsa yeminimizi hiç bir paraya satmayacağız, Allah'ın şahitliğini gizlemeyeceğiz. Yoksa biz elbette günahkârlardan oluruz!" diye Allah'a yemin ederler.

     107. Eğer onların bir günah işledikleri anlaşılırsa, haklarını tecavüz etmek istediği kimselerden daha layık olan iki kişi onların yerine geçer, Allah'a şöyle yemin ederler: "Mutlaka bizim şahitliğimiz, onların şahitliğinden daha doğrudur, biz hakka tecavüz etmedik, yoksa biz elbette zalimlerden oluruz.”

     108. Şahitliği gereği gibi yapmalarına yahut yeminlerinden sonra yeminlerin reddedilmesinden korkmalarına en uygun olan budur. Allah'tan korkun ve iyi dinleyin: Allah doğru yoldan çıkan topluluğu doğru yola iletmez.

     109. Allah elçileri toplayacağı gün: "Size ne cevap verildi?" der. "Bizim bildiğimiz yok, gizlileri bilen yalnız sensin, sen!" derler.

     110. Hani Allah şöyle demişti: "Ey Meryem oğlu İsa! Sana ve annene sunduğum nimetimi hatırla. Seni Ruhulkudüs'le desteklemiştim, beşikte ve erginlik çağında insanlarla konuşuyordun. Sana Kitap'ı, bilgeliği, Tevrat'ı, İncil'i öğretmiştim. Benim iznimle çamurdan kuş görünümünde bir şey vücuda getiriyor, içine üflüyordun da o benim iznimle kuş oluyordu. Doğuştan körü, abraşı benim iznimle iyileştiriyordun. Benim iznimle ölüleri çıkarıyordun. İsrail oğullarını senden uzak tutmuştum.  Hani sen onlara açık-seçik ayetleri getirdiğinde, Kitabın, ortaya koyduğu anlamlar, değerler ve kuralların karşısında yer alanlar şöyle deyivermişti: "Açık bir büyüden başka şey değil bu.”

     111. Havarilere şunu vahyetmiştim: "Bana ve resulüme iman edin." Şöyle demişlerdi: "İman ettik, sen de tanık ol ki biz Müslümanlarız.”

     112. Havariler demişlerdi ki: "Ey Meryem oğlu İsa, Yaratıp, Besleyip doyuran, Yönlendiren Kudret’in bize bir sofra indirebilir mi?" İsa dedi ki: Eğer müminlerseniz Allah'tan korkun.”

     113. Dediler: "İstiyoruz ki ondan yiyelim, gönüllerimiz tatmin bulsun, senin bize doğruyu söylediğini bilelim ve buna tanıklık edenlerden olalım.”

     114. Meryem oğlu İsa şöyle yakardı: "Allah’ım, ey Yaratıp, Besleyip doyuran, Yönlendiren Kudret’imiz! Üzerimize gökten bir sofra indir de bizim hem öncekilerimize hem sonrakilerimize bir bayram olsun, senden bir kanıt olsun. Rızıklandır bizi. Rızk verenlerin en hayırlısı sensin.”

     115. Allah dedi ki: "Ben onu üzerinize indireceğim. Ama bundan sonra Kitabın, ortaya koyduğu anlamlar, değerler ve kuralların karşısında yer alanıza öyle bir azapla azap edeceğim ki, âlemlerden hiç bir kimseye böyle bir azap yapmamışım.”

     116. Allah şunu da söyledi: "Ey Meryem oğlu İsa! Allah'ın yanında beni ve annemi de tanrı olarak kabul edin diye insanlara sen mi söyledin? İsa dedi: "Haşa! Seni anıp yüceltirim. Hakkım olmayan bir şeyi söylemek benim haddime değildir. Eğer onu söylemişsem, sen onu elbette bilirsin Sen benim içimde olanı bilirsin ama ben senin zatında olanı bilmem. Çünkü sen, evet sen gözden uzak olan şeyleri çok iyi bilensin.”

     117. "Onlara senin bana emrettiğin şu sözden başka bir şey söylemedim. "Benim Yaratıp, Besleyip doyuran, Yönlendiren Kudret’im ve sizin de Yaratıp, Besleyip doyuran, Yönlendiren Kudret’iniz olan Allah'a kulluk edin. İçlerinde olduğum sürece üzerlerine tanıktım. Sen beni vefat ettirince üzerlerine yalnız sen gözetleyici oldun. Sen her şeyi hakkıyla görensin.

     118. Eğer kendilerine azap edersen şüphesiz onlar senin kullarındır. Ama onları bağışlarsan hiç kuşkusuz sen tüm gücün sahibi, tüm bilgeliklerin sahibisin.”

     119. Allah buyurdu. "Özü-sözü doğru olanlara, doğruluklarının yarar sağlayacağı gün budur. Altlarından ırmaklar akan cennetler var onlar için. Sonsuza dek kalacaklardır orada." Allah onlardan razıdır. İşte büyük kurtuluş budur.

     120. Göklerin, yerin ve bunlarda bulunanların yönetimi Allah'ındır. O' nun gücü her şeye yeter.

 

006

HAYVANLAR/Hayvanlar, davarlar-ENAM

Sevgi ve merhameti sonsuz olan Allah’ın adıyla

 

     1. Hamd olsun o Allah’a ki O gökleri ve yeri yaratmış karanlıklara ve nura vücut vermiştir. Sonra gerçeği örtenler bunları Yaratıp, Besleyip doyuran, Yönlendiren Kudret’ilerine denk tutuyorlar.

     2. Sizi bir balçıktan yaratmış olan O'dur. Sonra hüküm verip bir süre belirlemiştir. Belirlenmiş başka bir süre de O'nun katındadır. Bütün bunlardan sonra siz hala kuşkulanıp duruyorsunuz.

     3. O göklerde de Allah'tır yerde de.. O sizin iç dünyanızı da bilir, açığa vurduklarınızı da. Neler kazanmakta olduğunuzu da bilir O...

     4. Onlara Yaratıp, Besleyip doyuran, Yönlendiren Kudret’ilerinden bir ayet gelir gelmez, ondan hemen yüz çeviriyorlardı.

     5. Gerçekten onlar kendilerine Hak geldiğinde onu yalanlamışlardı. Fakat yakında onlara alay ettikleri şeyin haberi gelecektir.

     6. Görmediler mi ki, onlardan önce yeryüzünde size vermediğimiz bütün imkânları kendilerine verdiğimiz, gökten üzerlerine bol bol yağmurlar indirip, evlerinin altlarından ırmaklar akıttığımız nice nesilleri helak ettik. Biz onları günahları sebebiyle helak ettik ve onların ardından başka nesiller yarattık.

     7. Eğer sana kâğıt üzerine yazılmış bir kitap indirseydik de onlar elleriyle onu tutmuş olsalardı, yine de inkâr ediciler: Bu, apaçık büyüden başka bir şey değildir, derlerdi.

     8. "O'na bir melek indirilmeli değil miydi?"dediler. Eğer bir melek indirseydik, iş bitirilmiş olurdu, artık kendilerine hiç göz açtırılmazdı. Eğer onu bir melek yapsaydık, muhakkak ki onu insan suretine sokar onları yine düştükleri kuşkuya düşürürdük..

     10. Senden önce de peygamberlerle alay edilmişti. Fakat onlarla alay edenleri, alay ettikleri gerçek kuşatıvermişti..

     11. De ki:"Yeryüzünde dolaşın da yalanlayanların sonu nasıl olmuş, görün.

     12. Sor onlara: "Göklerde ve yerde ne varsa, kimindir?" Cevap ver: " O Sevgi ve Merhamet etmeyi kendi üzerine yazmış olan Allah'ındır." Sizi elbette varlığında şüphe olmayan ayağa kalkış gününde toplayacaktır. Ama kendilerini ziyana sokan kimseler inanmazlar.

     13. Gece ve gündüzde barınan her şey O'nundur. O' İşitendir, Bilendir.

     14. "Gökleri ve yeri Yoktan Var eden O Yaratıcıdan, O Yedirip Doyuran ama kendisi yedirilip beslenmeyen Allah'tan başkasını mı veli edineyim." de. "Bana Allah'a teslim olmayı seçenlerin ilki olmam emredildi" de. Sakın şirke sapanlardan olma.

     15. "Yaratıp, Besleyip doyuran, Yönlendiren Kudret’ime isyan edersem büyük bir günün azabından korkarım ben" de.

     16. Kendisinden azap uzaklaştırılana o gün sevgi ve merhamet etmiştir. İşte açık kurtuluş budur.

     17. Allah sana bir zarar dokundursa onu yine kendisinden başka açacak yoktur. Ve sana bir hayır dokundursa, kuşkusuz O'nun her şeye gücü yeter.

     18. O' her şeyi yerli yerince yapan, haber alandır.

     19. Sor: "Tanıklık bakımından hangi şey daha büyüktür?" Cevap ver:  "Benimle sizin aranızda Allah Tanıktır. Bu Kur'an bana vahiy olundu ki sizi ve ulaştığı herkesi uyarayım. Siz gerçekten Allah ile beraber başka tanrılar olduğuna tanıklık ediyor musunuz? "Ben tanıklık etmem" de. "O ancak tek bir Tanrıdır, ben sizin ortak koştuğunuz şeylerden uzağım"  de.

     20. O kendilerine eski çağlardan kitap verdiklerimiz var ya, onu öz oğullarını tanıdıkları gibi tanırlar, ama öz benliklerini hüsrana uğratanlar inanmazlar.

     21. Yalan düzerek Allah'a iftara eden yahut O'nun ayetlerini yalanlayanlardan daha zalim kim olabilir? Zalimler de kurtuluş yüzü görmezler!

     22. Bir gün onları bir araya toplayacağız. Sonra Allah'a ortak koşanlara sorarız: "Nerededir o bir şey zannedip durduğunuz ortaklarınız?"        

     23. Sonunda şunu söylemekten başka çareleri kalmaz. "Yaratıp, Besleyip doyuran, Yönlendiren Kudret’imiz Allah'a yemin olsun ki, biz ortak koşanlar değildik."

     24. Gör bak özbenliklerine nasıl yalan söylediler! Uydurdukları şeyler onları bırakıp gitti!

     25. İçlerinden seni dinleyenler vardır, fakat biz onu gereğince anlamalarına engel olmak için kalplerinin üzerine kılıflar, kulaklarının içine ağırlık koyduk. Her ayeti görseler yine ona inanmazlar. Hatta sana geldiklerinde seninle tartışırlar, o kitabın, ortaya koyduğu anlamlar, değerler ve kuralların karşısında yer alanlar: "Bu eskilerin masallarından başka bir şey değildir" derler.

     26. Onlar hem insanları ondan alıkoyarlar, hem kendileri ondan uzak dururlar. Böylece yalnız kendilerini mahvediyorlar ama farkında değiller.

     27. Onların ateşin başında durdurulmuş iken: " Ne olur! Biz dünyaya geri gönderilsek, Yaratıp, Besleyip doyuran, Yönlendiren Kudret'imizin ayetlerini yalanlamasak!" dediklerini bir görsen!

     28. İşin doğrusu şu: Daha önce gizlemekte oldukları, karşılarına dikildi. Geri gönderilselerdi yine men edildikleri şeyi yapmaya dönerlerdi. Çünkü onlar yalancılardır.

     29. Dediler ki: "Dünya hayatımızdan başka bir hayat yoktur. Biz diriltilecek değiliz."

     30. Onları Yaratıp, Besleyip doyuran, Yönlendiren Kudret'in huzurunda durdurulmuş iken bir görsen: “Bu gerçek değil miymiş?"  Dediler ki: "Evet Yaratıp, Besleyip doyuran, Yönlendiren Kudret'im hakkı için gerçektir!". "Öyle ise inkâr ettiğinizden dolayı azabı tadın!"

     31. Allah'ın huzuruna çıkmayı yalanlayanlar, gerçekten ziyana uğradılar. Nihayet o saat kendilerine ansızın gelip çatınca, günahlarını sırtlarına yüklenmiş olarak şöyle demişlerdir: "Dünya hayatında düştüğümüz aşırılıklardan dolayı vay halimize! "Dikkat edin! Ne kötü şey taşıyıp durdukları.

     32. Şu iğreti, basit hayat bir oyun ve eğlenceden başka bir şey değildir. Sakınıp korunanlar için elbette ki ahiret yurdu daha iyidir. Hala aklınızı işletmeyecek misiniz?

     33. Biliyoruz onların dedikleri seni üzüyor. Gerçek şu ki: O zalimler seni yalanlamıyorlar, bile bile Allah'ın ayetlerini inkâr ediyorlar.

     34. Senden önce de elçiler yalanlanmıştı.Yalanlanmalarına ve eziyet edilmelerine sabrettiler, nihayet onlara yardımımız yetişti. Allah'ın kelimelerini değiştirebilecek kimse yoktur. Nitekim sana da elçilerin tarihi gelmiştir.

     35. Eğer onların yüz çevirmesi sana ağır geldiyse haydi yerin içine bir delik, ya da göğe bir merdiven ara ki onlara bir ayet getiresin! Allah dileseydi elbette onları bir doğru yol üzerinde toplardı. O halde cahillerden olma!

     36. Ancak işitenler çağrıya gelir; ölülere gelince Allah onları diriltir sonra O'na döndürülürler!

     37. Dediler ki: "Ona Yaratıp, Besleyip doyuran, Yönlendiren Kudret'inden bir kanıt indirilmeli değil miydi?" De ki  "Kuşkusuz Allah bir kanıt indirmeye Kadirdir, fakat çokları bilmezler.

     38. Yeryüzünde debelenen hiçbir canlı, iki kanadıyla uçan hiçbir kuş yoktur ki, sizin gibi bir topluluk olmasınlar. Biz Kitapta hiç bir şeyi eksik bırakmamışızdır. Sonuçta onlar Yaratıp, Besleyip doyuran, Yönlendiren Kudret’ilerinin huzurunda toplanacaklardır.

      39. Ayetlerimize yalan diyenler karanlıklara gömülmüş  sağır ve dilsizlerdir. Allah dileyeni şaşırtır, dileyeni de doğru yola koyar.

     40. Söyle onlara: "Bir düşünün bakalım! Allah'ın azabı başınıza gelse, ya da ayağa kalkış saati başınıza gelse, Allah'tan başkasına mı yalvarırsınız? Doğru sözlü iseniz söyleyin!

     41. Hayır yalnız O'na yalvarırsınız! Demek ki O' da dilerse yakındığınız belayı sizden uzaklaştırır ve siz  o anda ortak koştuklarınızı unutuverirsiniz.

     42. Senden önce de topluluklara elçiler göndermiştik. O toplulukları, bize yaklaşıp sığınsınlar diye zorluk ve sıkıntıya sokmuştuk.

     43. Hiç değilse, onlara şiddetimiz geldiği zaman yalvarıp yakınmalı değil miydiler? Lakin kalpleri katılaştı, şeytan da onlara yaptıklarını güzel gösterdi.

     44. Kendilerine hatırlatılanı unuttuklarında, onlara her şeyin kapısını açtık; kendilerine verilene sevinince ansızın onları yakaladık da umutsuz kalıverdiler.

     45. Âlemlerin Yaratıp, Besleyip doyuran, Yönlendiren Kudret’i Allah'a hamd olsun ki, zulmeden milletin kökü böylece kesildi.

     46. Ey Muhammet de ki: "Gördünüz mü? Allah, işitmenizi, gözlerinizi alsa kalplerinizi kapasa, Allah'tan başka hangi tanrı onu sizlere getirebilir?" Bak ayetleri nasıl, türlü türlü açıklıyoruz, yine de yüz çeviriyorlar.

     47. De ki "Allah'ın azabı size ansızın açıkça gelse, zalimlerden başkası mı yok edilir?"

     48. Peygamberleri ancak müjdeci ve uyarıcı olarak gönderiyoruz. Kim inanır ve nefsini ıslah ederse onlara korku yoktur, onlar üzülmeyeceklerdir.

     49. Ayetlerimizi inkâr edenler, yoldan çıkmalarından ötürü azaba uğrayacaklardır.

     50. De ki" Size Allah'ın hazineleri elimdedir demiyorum, gözden uzak olan şeyleri de bilmiyorum; size ben meleğim de demiyorum, ben ancak bana vahiy olana uyuyorum."  Sor onlara: "Görenle, görmeyen bir midir? Düşünmüyor musunuz?

     51. O'ndan başka dost ve aracı olmadan Yaratıp, Besleyip doyuran, Yönlendiren Kudret'lerinin huzurunda toplanacaklarından korkanları Kur’an'la uyar.  Umulur ki Allah'tan sakınırlar.

     52. Sabah akşam, Yaratıp, Besleyip doyuran, Yönlendiren Kudret'inin rızasını isteyerek O'na yalvaranları kovma. Onların hesabından sana bir sorumluluk yoktur, senin hesabından da onlara bir sorumluluk yoktur. O halde onları kovarsan zalimlerden olursun.

     53. Biz böylece onların kimini kimi ile deneriz ki" Allah aramızda şunlara mı lütfu layık gördü" desinler. Allah şükredenleri daha iyi bilmez mi?

     54. Ayetlerimize inananlar sana geldikleri zaman "Size selam olsun" de Yaratıp, Besleyip doyuran, Yönlendiren Kudret'iniz, sizden kim bilmeyerek fenalık işler ve arkasından tövbe eder ve nefsini düzeltirse, ona sevgi ve merhamet etmeyi kendisine farz kılmıştır. O bağışlar ve merhamet eder.

     55. İşte ayetleri böyle uzun uzun açıklarız ki, günaha batmış olanların yolu açıkça belli olsun!

     56. Haykır yüzlerine: "Allah'tan başka, yalvardıklarınıza kulluk etmekten men olundum. Sizin heveslerinize uymayacağım, yoksa sapıtmış, doğru yolda gidenlerden olmamış olurum."

     57. De ki: "Ben Yaratıp, Besleyip doyuran, Yönlendiren Kudret'im den apaçık bir belge üzerindeyim. Hâlbuki siz onu yalanladınız. Hemen şimdi istediğiniz şey de elimde değildir. Hüküm ancak Allah'ındır. O', Hükmedenlerin En İyisi olarak gerçeği anlatır."

     58. De ki: "Hemen şimdi istediğiniz şey elimde olsaydı, benimle aranızdaki iş bitmiş olurdu". Allah zulmedenleri en iyi bilendir.

     59. Gözden uzak olan şeylerin anahtarları onun katındadır, onları ancak O' bilir. O' karada ve denizde olanı da bilir. O'nun bilgisi dışında bir yaprak bile düşmez. Toprağın karanlıklarındaki bir dane, yaş ve kuru her şey apaçık bir kitabın içindedir.

     60.  O'dur ki geceleyin sizi öldürür. Gün boyunca neler yapıp neler kazandığınızı bilir. Sonra belirlenmiş süre işletilip tamamlansın diye gündüzün sizi diriltir. Sonra dönüşünüz yine O'nadır, sonra O' yaptıklarınızı size haber verecektir.

     61. O kullarının üstünde Karşı Konulmaz Güce Sahip'tir. Üzerinize koruyucu melekler gönderir. Nihayet birinize ölüm gelince elçilerimiz onun canını alırlar, onlar ne vaktinden önce iş yaparlar, ne de vaktinden sonra.

     62. Sonra onlar gerçek tanrıları olan Allah'a döndürülürler. Doğrusu hüküm yalnız O'nundur. O hesap görenlerin en çabuğudur.

     63. Sor onlara:" Karanın ve denizin karanlıklarında  [ Bizi bundan kurtarırsan elbette şükredenlerden olacağız ] diye gizli ve açık olarak O'na yalvarıp yakardığınız zaman,  sizi kim kurtarıyor?"

     64. De ki: "Ondan ve bütün sıkıntılardan sizi Allah kurtarıyor. Sonra siz yine O'na ortak koşuyorsunuz."

     65. Herkes duysun: "O', sizin üzerinizden veya altınızdan bir azap göndermeye yahut sizi fırkalara bölüp içinden çıkılmaz durumlara düşürüp kiminize kiminizin hıncını tattırmaya Gücü Yeter." Bak anlasınlar diye ayetleri nasıl açıklıyoruz!

     66. Gerçek olmasına rağmen senin halkın bunu yalanladı. De ki:"Ben sizin yaptıklarınızdan sorumlu değilim!"

     67. Her haberin gerçekleşeceği bir zaman vardır, yakında bileceksiniz!

     68. Ayetlerimiz hakkında lakırdıya dalanları gördüğünde, onlar başka bir söze dalıncaya değin onlardan yüz çevir. Eğer şeytan sana unutturursa hatırladıktan sonra o zalimler topluluğu ile oturma.

     69. Allah'tan korkanlara, onların hesaplarından bir sorumluluk yoktur. Ama yine de bir hatırlatma yapılmalıdır. Belki sakınırlar.

     70. Dinlerini, oyun ve eğlence haline getiren, dünya hayatının aldattığı kimseleri bırak da Kur'an ile şunu hatırlat: " Bir kişi kendi yaptıkları yüzünden azabın eline teslim edilirse onun, Allah dışında ne bir dostu kalır ne de şefaatçısı. Her türlü fidyeyi verse de ondan kabul edilmez. İşte bunlar kazandıklarına teslim edilmişlerdir. Nankörlük ettiklerinden ötürü onlar için kaynar sudan bir içki ve korkunç bir azap vardır!"

     71. De ki:"Allah'ı bırakıp da bize ne zarar ne de fayda vermeyecek şeylere mi yakaralım? Allah bize kılavuzluk ettikten sonra ökçelerimiz üstüne geri mi döndürülelim? O kişi gibi ki; şeytanlar kendisini ayartıp yeryüzünde şaşkın dolaşır hale getirmişlerdir. Oysaki onun,"Bize gel" diye doğruya ve güzele çağıran arkadaşları vardır. De ki :" Allah'ın kılavuzluğudur gerçek kılavuzluk. Âlemlerin Yaratıp, Besleyip doyuran, Yönlendiren Kudret’i Allah'a teslim olmakla emrolunduk biz."

     72. " Destekleşme / dayanışma  içinde olmayı sürdürün ve O'ndan korkun!" Varıp huzuruna toplanacağınız O'dur.

     73. Gökleri ve yeri hak olarak yaratan da O'dur."Ol" dediği gün hemen oluverir. Sözü haktır O'nun. Sura üfleneceği gün de mülk ve yönetim O'nundur. Gizliyi ve açığı bilendir. O, hükümdardır, her şeyi haber alandır.

     74. İbrahim babası Azer'e şöyle demişti."Otorite, güç, parayı tanrılar mı ediniyorsun? Seni de toplumunu da açık bir sapıklık içinde görüyorum."

     75. Böylece biz İbrahim'e göklerin ve yerin melekûtunu gösteriyorduk ki kesin inananlardan olsun.

     76. Gece basınca bir yıldız görmüştü, "İşte bu benim Yaratıp, Besleyip doyuran, Yönlendiren Kudret’im." dedi, yıldız batınca: "Batanları sevmem dedi."

     77. Ayı doğarken görünce "İşte bu benim Yaratıp, Besleyip doyuran, Yönlendiren Kudret’im" dedi, batınca," Yaratıp, Besleyip doyuran, Yönlendiren Kudret’im beni doğruya eriştirmeseydi and olsun ki sapıklardan olurdum" dedi.

     78. Güneşi doğarken görünce:"İşte bu benim Yaratıp, Besleyip doyuran, Yönlendiren Kudret’im, bu daha büyük" dedi, batınca:"Ey milletim! Doğrusu ben ortak koştuklarınızdan uzağım" dedi.

     79. "Doğrusu ben yüzümü, gökleri ve yeri yaratana, doğruya yönelerek çevirdim, ben otorite, güç, paraya tapanlardan değilim."  .

     80. Milleti onunla tartışmaya girişti."Beni doğru yola eriştirmişken Allah hakkında benimle mi tartışıyorsunuz? O'na ortak koştuklarınızdan korkmuyorum, meğerki Yaratıp, Besleyip doyuran, Yönlendiren Kudret’imin bir dileği ola. Yaratıp, Besleyip doyuran, Yönlendiren Kudret’im ilimce her şeyi kuşatmıştır, hala öğüt kabul etmez misiniz?" dedi.

     81. Hem siz, hakkında hiç bir kanıt indirmediği şeyleri Allah'a ortak koştuğunuz halde korkmuyorsunuz da ben, ortak tuttuğunuz şeylerden nasıl korkarım! "Şimdi eğer biliyorsanız iki gruptan hangisi güvenilmeye daha layıktır?

     82. İman edip de imanlarını her hangi bir zulümle kirletmeyenler var ya güvenilir olma işte onların hakkıdır; doğruyu ve güzeli yakalayanlar da onlardır.

     83. İşte bunlar, kavmine karşı İbrahim'e verdiğimiz kanıtlardır. Dilediklerimizi derece derece yükseltiriz. Senin Yaratıp, Besleyip doyuran, Yönlendiren Kudret’in her şeyi bilir çok bilgedir.

     84. Biz ona İshak'ı ve Yakup'u hediye ettik. Hepsini doğruya ve güzele klavuzladık. Daha önce Nuh'a ve onun soyundan olan; Davud'a, Süleyman a, Eyyub'e, Yusuf'a, Musa'ya, Harun'a da kılavuzluk etmiştik. Güzel düşünüp güzel davrananları böyle ödüllendiririz biz.

     85. Zekeriyya, Yahya, İsa ve İlyas hepsi barış için çalışanlardandı.

     86. İsmail, Elyesa, Yunus ve Lut... Hepsini âlemlere üstün kıldık.

     87. Atalarından, soylarından, kardeşlerinden bir kısmını da... Onları seçtik ve onları dosdoğru bir yola klavuzladık.

     88. Allah'ın yol göstermesidir bu. Kullarından layık gördüğünü iyiye ve güzele bununla iletir. Eğer onlar şirke bulaşsalardı yapıp ettikleri kendilerine yararsız hale gelirdi.

     89. İşte bunlardır kendilerine kitap, hükmetme gücü ve peygamberlik verdiklerimiz. Şimdi şu insanlar bütün bunları inkâr ederlerse biz, bunları inkâr etmeyecek bir topluluğu onlara vekil ederiz.

     90. İşte böyleleri, Allah'ın yol gösterdiği kimselerdir. Sen de onların yolunu izle ve şöyle söyle: "Ben bu yaptığıma karşılık sizden bir ücret istemiyorum. O sadece âlemlere bir öğüttür."

     91. Allah'ı büyüklüğüne yaraşır şekilde tanıyamadılar. Çünkü:" Allah, insana hiç bir şey vahyetmemiştir" dediler. De ki:" Musa'nın insanlara bir ışık, bir kılavuz olarak getirdiği Kitap'ı kim indirdi? Siz o Kitap'ı birtakım parşömenler yapıp ortaya sürüyorsunuz, birçoğunu da saklıyorsunuz. Size, sizin de atalarınızın da bilmediği şeyler öğretildi". "Allah" de sonra da bırak onları saplandıkları bataklıkta oynaya dursunlar.

     92. Bu da bizim, kentlerin anasından başlayarak önceki çağlardan doğru namına ne kalmışsa sürdürerek uyarısı tüm dünyayı saracak olan bu kitabı indiriyoruz. Ahirete inananlar, O'na da inanırlar ve aralarındaki destekleşme / dayanışma  içinde olmayı hiç aksatmadan sürdürürler.

     93. Yalan düzüp, Allah'a iftara eden veya kendine bir şey vahyedilmediği halde "bana vahyedildi" diyen kişi ile, "Allah'ın ayet indirdiği gibi ben de indireceğim" diyen kimseden zalim kim vardır! Bir görsen, o zalimleri ölüm dalgaları içindeyken. Melekler ellerini uzatmış "Çıkarın canlarınızı" diye! Bu gün zillet azabı ile cezalandırılacaksınız; çünkü Allah'a karşı gerçek dışı şeyler söylüyordunuz ve çünkü O'nun ayetlerine karşı büyüklük taslıyordunuz.

     94. And olsun sizi ilk yarattığımızdaki gibi yapayalnız bize geldiniz. Size verip hayaline daldırdığımız şeyleri de sırtlarınızın arkasında bıraktınız. Sizinle ilgili hususlarda ortaklar olduklarını sandığınız şefaatçılarınızı da yanınızda görmüyoruz. Yemin olsun koptu aranızdaki tüm bağlar ve uzaklaşıp kayboldu yanınızdan o bir şey sandıklarınız.

     95. Hiç kuşkusuz Allah'tır daneyi yaran, çekirdeği patlatan. Ölüden diri çıkarır O', diriden ölüyü çıkaran da O'dur. İşte budur Allah! Peki, nasıl ters bir yöne çevriliyorsunuz?

     96. Karanlığı yarıp şafağı söktüren O'dur. Geceyi dinlenme zamanı yaptı; Güneşi ayı hesap aracı yaptı. İşte budur ölçülendirmesi O' Güçlü'nün, O' Bilen'in.

     97. Karanın ve denizin karanlıklarında, kendileriyle yol bulmanız için yıldızları hizmetinize veren O'dur. Bilen bir topluluk için ayetleri gerçekten detaylandırmışızdır.

     98. Sizi bir tek özden meydana getiren O'dur. Bu oluşumda bir karar kılma yeri var, bir de emanet olarak kalma yeri. İyice araştırıp kavrayan bir topluluk için ayetleri biz tam bir biçimde detaylandırdık.

     99. Size gökten su indiren de O'dur. Biz o suyla her şeyin bitkisini çıkardık. Ondan da bir yeşillik çıkardık. O yeşillikten birbiri üzerine binmiş taneler çıkarttık. Hurma ağacının, tomurcuğundan sarkan salkımlar, üzümlerden bağlar, zeytin, nar çıkardık. Birbirine benzeyeni var benzemiyeni var. Meyve verdiğinde ve meyveler olgunlaştığında bir bakın onun ürününe! Bu size gösterilenlerde, iman eden bir topluluk için, çok ibretler vardır.

     100. Allah'a bir de gözle göremedikleri varlıkları ortak koştular. Oysaki onları O' yaratmıştır. Bilgisizce O'na oğullar ve kızlar isnat etme, saçmalığını gösterdiler. Şanı yücedir O'nun. Onların nitelemelerinin ötesindedir O'.

     101. Gökleri ve yeri yaratıp güzelliklerle donatan Var Eden O'dur. Nasıl çocuğu olur O'nun, kendisinin bir eşi olmadı ki! Her şeyi O yarattı ve her şeyi en iyi şekilde bilen de O'dur.

     102. Yaratıp, Besleyip doyuran, Yönlendiren Kudret’iniz Allah işte budur. O'ndan başka tanrı yoktur, her şeyin yaratanıdır. Öyleyse O'na kulluk edin. O' her şeye Vekil'dir.

     103. Gözler O'nu fark edip kavrayamaz. Oysa O gözleri bilir. O' Lütuf u çok olduğu halde kendisi görülemez. Her Şeyden Haberdardır.

     104. Doğrusu size Yaratıp, Besleyip doyuran, Yönlendiren Kudret'inizden basiretler geldi. Artık kim görürse yararı kendisine, kim de kör olursa zararı kendisinedir. Ben sizin üzerinize bekçi değilim.

     105. Ayetleri çeşitli başlıklarla veriyoruz ki "sen ders almışsın" desinler. Biz de ilimden nasiplenen bir toplum için onu iyice açıklayalım.

     106. Yaratıp, Besleyip doyuran, Yönlendiren Kudret’inden sana vahiy olunana uy; O'ndan başka tanrı yoktur. Ortak koşanlara da aldırma!

     107. Allah layık görseydi, ortak koşmazlardı. Biz seni onların üzerine bekçi yapmadık. Sen onların yaptığından da sorumlu değilsin.

     108. Onların Allah dışında yalvardıklarına sövmeyin ki, onlar da bilmeyerek taşkınlık yapıp Allah'a sövmesinler. Biz böylece her millete yaptıkları işi süslü gösterdik; sonunda dönüşleri Yaratıp, Besleyip doyuran, Yönlendiren Kudret'inedir. O, onlara yaptıklarını haber verecektir.

     109. Eğer kendilerine bir kanıt gelirse ona mutlaka inanacaklarına, olanca güçleriyle Allah'a yemin ettiler. De ki: " Kanıtlar ancak Allah'ın katındadır." Hem bilir misiniz? Kanıt gelmiş olsa da onlar. ona inanmazlar.

     110. Gönüllerini ve gözlerini ters çeviririz, ilkin ona inanmadıkları gibi ve bırakırız onları, azgınlıkları içinde bocalayıp dururlar.

     111. Biz onlara melekleri indirseydik, ölüler kendileriyle konuşsaydı ve her şeyi toplayıp karşılarına getirseydik, Allah dilemedikten sonra yine inanmazlardı; fakat çokları bilmezler.

     112. Böylece biz her peygambere, görünür, görünmez şeytani varlıkları  düşman yaptık.  Bunlar aldatmak için birbirlerine yaldızlı sözler fısıldarlar. Yaratıp, Besleyip doyuran, Yönlendiren Kudret'in dileseydi onu yapamazlardı. Artık onları uydurdukları şeylerle baş başa bırak.

     113. Ki ahirete inanmayanların kalpleri, onların yaldızlı sözlerine kansın, ondan hoşlansınlar ve onlar, işledikleri suçları işlemeye devam etsinler.

     114. Allah size kitabı açık açık indirmişken O'ndan başka bir hakem mi isteyeyim? Eski çağlardan kendilerine kitap verdiklerimiz, onun gerçekten Yaratıp, Besleyip doyuran, Yönlendiren Kudret'leri katından indirilmiş olduğunu bilirler. Öyleyse sen, bundan hiç şüphe etme.

     115. Yaratıp, Besleyip doyuran, Yönlendiren Kudret’inin sözü, doğruluk ve adaletle tamamlandı. O'nun sözlerini değiştirebilecek yoktur.

     116. Yeryüzündekilerin çoğunluğuna itaat edersen seni Allah yolundan saptırırlar. Onlar ancak zanna uyarlar, sadece tahminde bulunurlar.

     117. Doğrusu Yaratıp, Besleyip doyuran, Yönlendiren Kudret’in, yolundan kimin saptığını daha iyi bilir. Doğru yolda olanları da en iyi O bilir.

     118. Allah'ın ayetlerine inanıyorsanız, üzerine Allah'ın adı anılmış olan şeyden yiyin.

     119. Size ne oluyor ki, Allah size darda kalmanızın dışında, haram olanları uzun uzun anlatmışken adının üzerine anıldığı şeyden yemiyorsunuz? Doğrusu çoğunluk heva ve heveslerine uyarak, bilmeden sapıtıyorlar. Aşırı gidenleri en iyi bilen Yaratıp, Besleyip doyuran, Yönlendiren Kudret’in’dir.

     120. Günahın açığını da gizlisini de bırakın. Günah kazananlar, kazandıklarına karşılık ceza göreceklerdir.

     121. Üzerine Allah'ın adı anılmayanlardan yemeyiniz. Çünkü o yoldan çıkmadır. Şeytanlar dostlarına, sizinle mücadele etmeleri için fısıldarlar. Eğer onlara uyarsanız, şüphesiz siz de ortak koşanlarsınız.

     122. Karanlıklar içinde iken kendisini dirilttiğimiz ve kendisine insanlar arasında yürüyebileceği bir ışık verdiğimiz kimse, karanlıklar içinde kalıp ondan hiç çıkamayan kimse gibi olur mu? İşte kitabın, ortaya koyduğu anlamlar, değerler ve kuralların karşısında yer alanlara yaptıkları, öyle süslü gösterilmiştir.

     123. Bunun gibi her kasabanın ileri gelenlerini hile yapan suçlular kıldık. Oysa yalnız kendilerine hile yaparlar da farkına varmazlar.

     124. Onlara bir ayet gelince,"Allah'ın elçilerine verilenin aynı bize de verilmedikçe katiyen inanmayız."dediler. Allah elçiliğini nereye koyacağını bilir. Suç işleyenlere Allah katında bir aşağılık ve yaptıkları hileye karşı çetin bir azap vardır.

     125. Allah kimi doğru yola iletmek isterse onun göğsünü islama açar, kimi de saptırmak isterse onun göğsünü göğe çıkıyormuş gibi dar ve tıkanık yapar. Allah inanmayanların üstüne işte böyle pislik çökertir.

     126. İşte Yaratıp, Besleyip doyuran, Yönlendiren Kudret’inin doğru yolu budur. İbret alan kimselere ayetleri uzun uzadıya açıkladık.

     127. Yaratıp, Besleyip doyuran, Yönlendiren Kudret'inin katında barış ve esenlik yurdunun varisleri onlardır. Yaptıkları işlerden dolayı O', onların dostudur.

     128. Hepsini bir araya topladığı gün,"Ey cin topluluğu! İnsanların çoğunu yoldan çıkardınız" der, insanlardan onlara uymuş olanlar: “Yaratıp, Besleyip doyuran, Yönlendiren Kudret’imiz! Bir kısmımız bir kısmımızdan faydalandık ve bize tayin ettiğin sürenin sonuna ulaştık" derler. Buyurur ki" Barınağınız ateştir. Dilediğim zamanlar hariç orada süreklisiniz". Senin Yaratıp, Besleyip doyuran, Yönlendiren Kudret'in Bilge’dir, Bilen’dir.

     129. İşte biz zalimlerin bir kısmını bir kısmına kazanır oldukları şeyler yüzünden bir şekilde dost ederiz/musallat ederiz.

     130. "Ey cin ve insan topluluğu! Size ayetlerimi anlatacak, bu günle karşılaşmanızdan sizi uyaracak peygamber gelmedi mi?" der, "Kendi hakkımızda şahidiz" derler. Dünya hayatı onları aldattı ve kendi kendilerine kitabın, ortaya koyduğu anlamlar, değerler ve kuralların karşısında yer aldıklarına dair şahitlik ettiler.

     131. Bu böyledir. Çünkü Yaratıp, Besleyip doyuran, Yönlendiren Kudret’in, halkı habersiz iken ülkeleri zulüm ile helak edici değildir.

     132. Her birinin yaptıkları işlere göre dereceleri vardır. Yaratıp, Besleyip doyuran, Yönlendiren Kudret’in, onların yaptıklarından habersiz değildir.

     133. Yaratıp, Besleyip doyuran, Yönlendiren Kudret'in Zenginliği Sınırsız'dır, sevgi ve merhamet sahibidir. Layık görürse sizi ortadan kaldırır ve sizi başka topluluğun soyundan vücuda getirdiği gibi, ardınızdan da layık gördüğünü sizin yerinize getirir.

     134. Size vaat edilen şeyler kesinlikle meydana gelecektir. Siz engel olamazsınız.

     135. Şimdi söyle: "Ey toplumum! Gücünüz neye yetiyorsa yapabileceğinizi yapın. Ben görevimi yapıyorum. Yakında yurdun sonunun kime ait olacağını bileceksiniz. Gerçek olan şu ki zalimler kurtulamayacaktır.

     136. Kendi yarattığı ekin yetiştirilen yerlerden ve hayvanlardan Allah'a bir pay ayırdılar da kendi zanlarınca şöyle dediler: "Bu Allah için, bu da ortaklarımız için." Ortakları için olan Allah'a ulaşmaz. Ama Allah için olan ortaklarına ulaşıyor. Ne kötü hüküm veriyorlar.

     137. Aynen bunun gibi,  O’na ortak koşanlardan birçoğuna, Allah'a ortak koştukları otorite, güç, para tapısı öz evlatlarını öldürmeyi güzel göstermiştir ki, hem onları yok etsinler hem de dinlerini karma karışık hale getirsinler. Allah dileseydi bunu yapamazlardı. O halde onları düzdükleri iftiralarla baş başa bırak.

     138. Kendi akıllarınca şöyle dediler: "Şunlar dokunulmaz hayvanlardır. Şunlar da dokunulmaz tarlalardaki ekinlerdir. Bizim dilediğimizden başkası yiyemez bunları". Hayvanlar var, sırtlarına binmek yasaklanmış, Bir kısım hayvanları da Allah'a iftira ederek üzerlerine Allah'ın adını anmadan boğazlarlar. Allah onları düzdükleri iftiralar yüzünden cezalandıracaktır.

     139. Şunu da söylediler: "Şu hayvanların karınlarındakiler erkeklerimize özgülenmiştir. Kadınlarımıza haramdır. Yavru ölü doğarsa kadın erkek onda hak sahibidir". Bu nitelendirmeleri yüzünden Allah cezalarını verecektir. Her şeyi bilir çok bilgedir.

     140. Şu bir gerçektir ki: ilimsizlik yüzünden öz evlatlarını beyinsizce katledenler, Allah'a iftira ederek, Allah'ın kendilerine verdiği rızıkları haramlaştıranlar hüsrana uğramışlardır, sapıtmışlardır,  hiçbir zaman doğruyu ve güzeli bulamazlar.

     141. Çardaklı ve çardaksız bahçeleri, ürünleri çeşit çeşit hurmaları,  sebzeleri, zeytinleri, narları, birbirine benzer benzemez biçimlerde oluşturan O'dur. Herbirinin meyvesinden olgunlaştığı zaman yiyin ve hasat gününde çalışanın hakkını da verin. İsraf etmeyin, Allah israf edenleri sevmez.

     142. Hayvanlardan yük taşıyanı da eti için besi hayvanı yapılanı da yaratan O'dur. Allah'ın size verdiği rızıklardan yiyin, şeytanın adımlarını izlemeyin. Çünkü o sizin için açık bir düşmandır.

     143. Sekiz çift: Koyundan iki, keçiden de iki. De ki:"İki erkeği mi haram kıldı iki dişiyi mi, yoksa iki dişinin rahimlerinin kuşattığını mı?  Eğer doğru sözlü iseniz bana ilimle haber verin."

     144. Ve deveden iki sığırdan iki. De ki:"İki erkeği mi haram kıldı, iki dişiyi mi, yoksa iki dişinin rahimlerince kuşatılanı mı? Yoksa Allah'ın size böyle vasiyet ettiğine mi şahit oldunuz? Bilgisizce insanları saptırmak için Allah'a karşı yalan uydurandan kim daha zalimdir! Şüphesiz Allah o zalimler topluluğunu doğru yola iletmez.

     145. De ki:"Bana vahyolunanda, leş veya akıtılmış kan yahut domuz eti  -ki pisliğin kendisidir-ya da günah işlenerek Allah'tan başkası adına kesilmiş bir hayvandan başka, yiyecek kimseye haram kılınmış bir şey bulamıyorum. Başkasına zarar vermemek ve sınırı aşmamak üzere kim yemek zorunda kalırsa bilsin ki Yaratıp, Besleyip doyuran, Yönlendiren Kudret’in bağışlayan ve esirgeyendir.

     146. Yahudilere tüm tırnaklı hayvanları haram kıldık. Onlara ayrıca sığır ve koyunun yağlarını da haram kıldık. Sığır ve koyunun sırtlarının ve bağırsaklarının taşıdığı yağlarla, kemiklerle karışan yağlar bunların dışındadır. Bunu onlara azgınlıkları yüzünden yaptık. Biz elbette sözünde duranlarız.

     147. Artık seni yalanlarlarsa şunu söyle:"Yaratıp, Besleyip doyuran, Yönlendiren Kudret’iniz çok geniş bir rahmetin sahibidir. Ancak O'nun azabı günaha batmışlar topluluğundan uzak tutulamaz.”

     148. Şirke batanlar şöyle diyecekler: "Allah dileseydi ne biz şirke batardık ne atalarımız. Hiç bir şeyide haram yapmazdık. "Onlardan öncekiler de azabımızı tadıncaya kadar bu şekilde yalanlamışlardı. De ki:  "Yanınızda, önümüze çıkaracağınız bir ilminiz var mı?  Zandan başka bir şeye uymuyorsunuz. Sadece saçmalıyorsunuz siz."

     149. En mükemmel kanıt Allah'ındır. O dileseydi hepinizi toptan doğru yola iletirdi.

     150. Şunu da söyle:"Allah şunu haram etmiştir diye tanıklık edip duran şahidlerinizi getirin."Eğer tanıklık ederlerse sakın onlarla birlikte tanıklık etme. Ayetlerimizi yalanlayanlarla ahirete inanmayanların keyifleri ardınca gitme. Onlar kendi Yaratıp, Besleyip doyuran, Yönlendiren Kudret’ilerine başkalarını eş tutuyorlar.

     151. De ki onlara:"Hadi gelin Yaratıp, Besleyip doyuran, Yönlendiren Kudret’inizin size neleri haram kıldığını yüzünüze karşı okuyayım. Hiç bir şeyi O'na ortak koşmayın. Ana-babaya çok iyi davranın. Yoksulluk endişesiyle çocuklarınızı öldürmeyin: biz sizi de onları da rızıklandırırız. Kötülüklerin görünenine de gizli kalanına da yaklaşmayın. Allah'ın saygın ve aziz kıldığı cana, bir hakkı savunmak dışında kıymayın. Allah size bunları önerdi ki aklınızı işletebilesiniz."

     152. "Yetimin malına yaklaşmayın. Ancak rüştüne erinceye kadar en güzel yolla ilgilenme hali müstesna. Ölçü ve tartıyı tam bir dürüstlükle yerine getirin. Hiç kimseye yaratılış kapasitesinin üzerinde yükümlülük getirmiyoruz. Konuştuğunuz zaman yakınlarınız aleyhine de olsa adaleti gözetin. Ve Allah'a verdiğiniz söze sadık kalın. Düşünüp öğüt alasınız diye O size bunları önerdi."

     153. Bu benim dosdoğru yolumdur, onu izleyin, başka yolları izlemeyin ki, sizi O'nun yolundan ayırıp parçalara bölmesinler. Sakınıp korunasınız diye O bunu önermiştir size.

     154. Sonra güzel davrananlara nimetimizi tamamlamak, her şeyi detaylandırmak bir kılavuz ve rahmet olmak üzere Musa'ya o Kitap'ı verdik ki onlar Yaratıp, Besleyip doyuran, Yönlendiren Kudret’ilerine kavuşabileceklerine inansınlar.

     155. Bu da bizim indirdiğimiz bir kitaptır. Kutsal ve bereketli. Artık ona uyun ve korunun ki size rahmet edilebilsin.

     156. "Kitap, bizden önceki iki topluluğa indirildi. Biz onu okuyup araştırmaktan gerçekten habersizdik." Demiyesiniz.

     157. Şunu da söylemeyesiniz: "Eğer bize Kitap indirilmiş olsaydı, onlardan daha yürüyüşlü olurduk." Artık size de Yaratıp, Besleyip doyuran, Yönlendiren Kudret’inizden bir beyyine bir kılavuz ve bir rahmet gelmiş bulunuyor. Allah'ın ayetlerini yalanlayıp onlardan yüz çevirenden daha zalim kim var? Ayetlerimize sırt dönenleri, yüz çevirmeleri yüzünden azabın en acıklısıyla cezalandıracağız.

     158. Neyi bekliyorlar? Kendilerine meleklerin gelmesini mi, Yaratıp, Besleyip doyuran, Yönlendiren Kudret'lerinin gelmesini mi, yoksa Yaratıp, Besleyip doyuran, Yönlendiren Kudret'lerinin bazı kanıtlarının gelmesini mi? Yaratıp, Besleyip doyuran, Yönlendiren Kudret'lerinin bazı kanıtları geldiği gün, daha önce iman etmemiş yahut imanında bir hayır sahibi olamamış kişiye imanı hiç bir yarar sağlamayacaktır. De ki:"Bekleyin! Doğrusu biz de bekliyoruz."

     159. Dinlerini parça parça edip, fırkalara hiziplere bölünenler var ya senin onlarla hiçbir ilişiğin yoktur. Onların işi Allah'a kalmıştır. Allah onlara yapıp ettiklerini haber verecektir.

     160. Kim bir güzellikle gelirse ona, getirdiğinin on katı var. Kötülükle gelene ise yaptığı kadarından fazla ceza verilmez. Onlar haksızlığa uğratılmayacaklardır.

     161. De ki :"Beni, dosdoğru yola Yaratıp, Besleyip doyuran, Yönlendiren Kudret’im iletmiştir. Güçlü pürüzsüz bir dine, Allah'ı birleyen İbrahim'in dinine. O ortak koşanlardan değildi.

     162. De ki: " Benim destekleşmeyi / dayanışmayı yapmam, kurbanlarım, hayatım, ölümüm âlemlerin Yaratıp, Besleyip doyuran, Yönlendiren Kudret’i olan Allah içindir.

     163. "Ortağı yoktur O'nun. Bununla emrolundum ben ve müslümanların ilkiyim ben.

     164. Şunu da söyle:"Allah her şeyin Yaratıp, Besleyip doyuran, Yönlendiren Kudret’i iken O'ndan başka Yaratıp, Besleyip doyuran, Yönlendiren Kudret’i mı arayayım? Her benliğin kazandığı kendi üstünde kalır. Hiç bir günahkâr bir başka günahkârın yükünü taşımaz. Nihayet dönüşünüz Yaratıp, Besleyip doyuran, Yönlendiren Kudret’inizedir. Tartışmaya girdiğiniz şeyleri O size haber verecektir.

    165. Sizi yeryüzünde halifeler yapan O'dur. Verdiği nimetlerle sizi denemek için kiminizi kiminiz üzerine derecelerle yükseltmiştir. Yaratıp, Besleyip doyuran, Yönlendiren Kudret’in ceza verdiğinde çok süratli verir. Ama O gerçekten çok affedici, çok merhametlidir..

 

007

ARA BÖLGE/Cennetle cehennem arası-ARAF

Sevgi ve merhameti sonsuz olan Allah’ın adıyla.

 

     1.Elif, Lam, Mim, Sad.

     2. Bir kitaptır bu; sana indirildi, onunla uyarıda bulunasın diye ve inananlar için bir öğüt ve düşündürme olarak... O halde bundan dolayı göğsünde bir sıkıntı olmasın.

     3. Yaratıp, Besleyip doyuran, Yönlendiren Kudret’inizden size indirilene uyun; O'nun berisinden bir takım velilerin ardına düşmeyin. Siz ne kadar da az öğüt alıyorsunuz.

     4. Nice yurtları ve medeniyetleri yere batırdık biz. Öyle ki, geceleyin yahut öğle uykusu uyumakta oldukları bir sırada azabımız tepelerine iniverdi.

     5. Azabımız onlara gelip çattığında, yaptıkları, şu çığlığı yükseltmekten başka bir şey olmamıştır. Biz gerçekten zalimlerdik.

     6. Yemin olsun, biz kendine elçi gönderilenleri hesaba çekeceğiz, tabii bu sorgulamada gönderilen elçiler de bulunacak.

     7. Onlara bir ilmin tanıklığında bütün serüveni mutlaka anlatacağız. Biz olup bitenlerden habersiz değildik.

     8. O gün gerçeğin ve adaletin terazisi kurulacak. Artık kimin ölçülüp tartıları ağır basarsa kurtuluşa erenler onlar olacaktır.

     9. Ölçülüp tartılacak şeyleri hafif kalanlara gelince, işte onlar ayetlerimize karşı zalimce davranışlar sergilemiş oldukları için, öz benliklerini hüsrana itmiş olacaklar.

    10. İyi dinleyin! Sizi yeryüzünde yerleştirdik ve sizin için orada, geçiminize yarayacak nimet ve imkânlara vücut verdik. Ne de az şükrediyorsunuz.

     11. İyi dinleyin! Sizi biz yarattık, sonra sizi biçimlendirdik, sonra da meleklere: " Âdem'i selamlayın" dedik. Onlar da selamladılar. Ama iblis selamlamadı.

     12. Allah buyurdu: "Sana emrettiğimde selamlamanı engelleyen neydi? " İblis: "Ben ondan üstünüm. Beni ateşten yarattın, onu çamurdan yarattın" dedi.

     13. Buyurdu: "O halde in oradan. Senin haddine mi orada büyüklük taslamak, defol! Sen alçaklardansın!”

     14. İblis:" Bana ayağa kalkışa kadar süre ver.”

     15. Buyurdu: "Süre verilenlerdensin."

     16. İblis dedi: "Beni azdırmana yemin ederim ki, onları saptırmak için senin dosdoğru yolunun üzerine kurulacağım.”

     17. "Sonra onlara; önlerinden, arkalarından, sağlarından, sollarından musallat olacağım. Birçoklarını şükreder bulamayacaksın.”

     18. Allah buyurdu: "Çık oradan. Yenilmiş ve kovulmuş olarak. Onlardan sana uyan olursa yemin olsun ki, cehennemi tamamen sizden dolduracağım,”

     19. "Ey Âdem! Sen ve eşin cennette oturun, dilediğiniz yerden yiyin ama şu ağaca yaklaşmayın. Yoksa ikiniz de zalimlerden olursunuz.”

     20. Derken şeytan kendilerinden gizlenmiş çirkin yerlerini onlara açmak için ikisine de vesvese verdi. Dedi:" Yaratıp, Besleyip doyuran, Yönlendiren Kudret’i’nizin sizi şu ağaçtan uzak tutması, iki melek olmayasınız yahut ölümsüzler arasına katılmayasınız diyedir.

     21. Ve onlara, "ben size öğüt verenlerdenim" diye yemin etti.

     22. Nihayet onları kandırarak aşağı çekti. O ikisi ağaçtan tadınca çirkin yerleri kendilerine açıldı. Bahçenin yapraklarından yamalar yapıp üzerlerine örtmeye başladılar. Yaratıp, Besleyip doyuran, Yönlendiren Kudret’leri onlara seslendi: "Ben size bu ağacı yasaklamadım mı? Ben size, şeytan sizin için açık bir düşmandır demedim mi?”

     23. "Ey Yaratıp, Besleyip doyuran, Yönlendiren Kudret’imiz, öz benliklerimize zulmettik. Eğer bizi affetmez, bize acımazsan elbette ki hüsrana uğrayanlardan olacağız." Dediler.

     24. Buyurdu: "Kiminiz kiminize düşman olarak inin. Yeryüzünde belirli bir süreye kadar mekân tutmanız ve nimetlenmeniz öngörülmüştür.”

     25. Buyurdu: "Orada hayat bulacaksınız, orada öleceksiniz ve oradan çıkarılacaksınız."

     26. Ey Âdemin çocukları! Size çirkin yerlerinizi örtecek giysi ve süs kıyafeti indirdik.  Sakınma giysisi! Elbiselerin en güzeli budur. İşte bu Allah'ın ayetlerindendir. Düşünüp öğüt alırsınız.

     27. Ey Âdemin çocukları! Şeytan ana-babanızı, çirkin yerlerini onlara göstermek için elbiselerini soyarak cennetten çıkardığı gibi, sizi de aldatmasın. Çünkü o ve kabilesi sizi onları göremeyeceğiniz yerden görürler. Biz o şeytanları inanmayanlara dostlar yaptık.

     28. Bir iğrençlik yaptıklarında şöyle derler: "Atalarımızı bu hal üzere bulmuştuk. Yani Allah emretti bize bunu. "De ki: "Allah edepsizliği emretmez. Allah hakkında bilmediğiniz şeyleri mi söylüyorsunuz?"

     29. Şunu da söyle: "Yaratıp, Besleyip doyuran, Yönlendiren Kudret’im bana adaleti emretti. Her mescitte yüzlerinizi O'na doğrultun. Dini yalnız O'na özgüleyerek, O'na yakarın. Tıpkı sizi ilk yarattığı gibi O'na döneceksiniz.”

     30. Kiminiz doğru yolda yürür, kiminiz de doğru yoldan saparsınız. Doğru yoldan sapanlar, Allah'ı bırakıp şeytanları dost edinmişlerdir. Bir de kendilerinin doğru yolda yürüdüklerini sanırlar.

     31. Ey Âdemin çocukları! Tüm mescitlerde süslü, güzel giysilerinizi kuşanın yiyin için fakat israf etmeyin. Allah israf edenleri sevmez.

     32. De ki: "Allah'ın kulları için çıkardığı süsü, güzel ve tatlı rızkları kim haram etmiş?" De ki: "Onlar dünya hayatında özellikle ayağa kalkış gününde yalnız inananlar içindirler. "Bilen bir topluluk için biz, ayetleri böyle detaylandırırız.

     33. De ki: "Yaratıp, Besleyip doyuran, Yönlendiren Kudret’im, ancak şunları haram kıldı; Açık ve gizli kötülükleri, günahı ve haksız yere sınırı aşmayı, hakkında hiç bir şey indirmediği bir şeyi Allah'a ortak koşmanızı ve Allah hakkında bilmediğiniz şeyleri söylemenizi"

     34. Her ümmet için belirlenmiş bir süre vardır. Süreleri dolunca ne bir saat geri kalırlar ne de öne geçerler.

     35. Ey Âdemin çocukları! İçinizden size ayetlerimi yüzünüze karşı anlatan resuller geldiğinde, korunup hallerini düzeltenlere hiç bir korku dokunmayacaktır. Onlar tasalanmayacaklardır da.

     36. Ayetlerimizi yalanlayıp onlar karşısında burun kıvıranlara gelince, bunlar ateşin dostlarıdır. Sürekli kalacaklardır onun içinde.       

     37. Yalan düzerek Allah'a iftira eden yahut O'nun ayetlerini yalanlayandan daha zalim kim vardır? İşte bunların kitaptan nasipleri kendilerine ulaşır, nihayet meleklerimiz onlara gelip canlarını alırken şöyle derler: "Allah dışındaki yakardıklarınız nerede? " Şu cevabı verirler: "Bizden uzaklaşıp kayboldular. " Böylece öz benlikleri aleyhine kendilerinin kitabın, ortaya koyduğu anlamlar, değerler ve kuralların karşısında yer aldıklarına şahitlik edecekler.

     38. Allah buyurdu: "Sizden önce gelip geçmiş görünen ve görünmeyen tüm topluluklarla beraber, girin bakalım ateşe." Her topluluk girdikçe birbirine lanet okuyacak. Nihayet hepsi orada bir araya gelince, sonrakiler öncekiler için şöyle derler: "Yaratıp, Besleyip doyuran, Yönlendiren Kudret’imiz! Bizi bunlar saptırdılar. Ateş azabını bunlara bir kat daha fazla ver." Allah buyurur:" Her biri için bir kat fazlası var fakat siz bilmezsiniz.”

     39. Öncekiler de sonrakiler için şöyle konuşurlar: "Artık sizin, bizim üzerimizde bir üstünlüğünüz yok. O halde kazandıklarınıza karşılık azabı tadın.”

     40. Ayetlerimizi yalanlayan ve onlar karşısında büyüklük taslayanlar var ya, gök kapıları açılmayacaktır onlar için ve deve iğne deliğinden geçinceye kadar cennete giremeyeceklerdir onlar. Suçluları böyle cezalandırırız biz.

     41. Onlar için cehennemden bir döşek ve üstlerinde örtüler vardır. Zalimleri böyle cezalandırırız biz.

     42. İman edip barışa yönelik işler yapanlar -Ki biz, her benliğe ancak yaratılış kapasitesi ölçüsünde görev yükleriz- işte onlar cennetin dostlarıdır. Sürekli kalacaklardır orada.

     43. İçlerinde kin ve nefret namına hiç bir şey kalmayacak; hepsini söküp atacağız. Önlerinde dereler, ırmaklar çağıldayacak. Şöyle diyecekler: "Lütfuyla bizi bu nimete kavuşturan Allah'a hamdolsun! Allah bize doğru yolu göstermeseydi, biz asla doğru yolu bulamazdık. Gerçekten Yaratıp, Besleyip doyuran, Yönlendiren Kudret’imizin elçileri doğruyu söylemişler." Ve bir ses yankılanacak: "Yaptıklarınıza karşılık size vaat edilen cennet işte bu! "

     44. Cennet halkı ateş halkına şöyle seslenir: "Biz, Yaratıp, Besleyip doyuran, Yönlendiren Kudret’imizin bize vaat ettiğini gerçek bulduk. Peki, siz Yaratıp, Besleyip doyuran, Yönlendiren Kudret’inizin size vaat ettiğini gerçek buldunuz mu?" Onlar "evet" derler. Aralarından bir duyurucu şunu ilan eder: "Allah'ın laneti zalimlerin üzerine olsun.”

     45. Onlar ki, Allah'ın yolundan geri çevirip yolun eğrisini isterler. Onlar ahreti de inkâr edenlerdir.

     46. İki taraf arasındaki arabölgede bir engel ve tarafların yabancısı olmadığı sağduyu sahibi kimseler olacak. Onlar cennet halkına şöyle seslenirler: "Selam size.” Bunlar, beklentileri o yönde olmasına rağmen henüz cennete giremeyenlerdir.

     47. Gözleri ateş halkı tarafına çevrildiğinde de şöyle yakaracaklar: " Ey Yaratıp, Besleyip doyuran, Yönlendiren Kudret’imiz, bizleri, zalimler topluluğu ile birleştirme.”

     48. Sağduyu sahipleri, yüzlerinden tanıdıkları bazı erkeklere seslenip şöyle diyecekler: "Ne bir araya gelmeniz, ne büyüklük taslamanız size bir yarar sağlamadı.”

     49. "Şunlar mıydı O' Allah kendilerini hiç bir rahmete eriştirmeyecek'  diye yemin ettikleriniz?" "Ey cennetlikler siz de girin cennete. Ne bir korku var size ne de kederleneceksiniz."

     50. Ateş halkı cennet halkına seslenir: "Şu sudan yahut Allah'ın size sunduğu rızklardan biraz da bize akıtın. "Şu cevabı verirler Allah şu ikisini de Kitabın, ortaya koyduğu anlamlar, değerler ve kuralların karşısında yer alanlara haram kılmıştır.”

     51. Onlar kendi dinlerini eğlence ve oyun haline getirdiler, iğreti hayat onları aldattı. Onlar bu güne kavuşacaklarını unutmuşlardı. Ayetlerimize karşı direniyorlardı. Bugün de biz onları unutuyoruz.

     52. Yemin olsun ki biz onlara, ilme uygun biçimde, fasıl fasıl detaylandırdığımız bir kitap getirdik. İnanan bir topluluk için bir kılavuz bir rahmettir o.

     53. Onun haberlerinin gerçekleşmesini beklerler. Onun haberleri gerçekleştiği gün, daha önce unutanlar şöyle derler: "İnan olsun, Yaratıp, Besleyip doyuran, Yönlendiren Kudret’imizin resulleri gerçeği getirmişler. Acaba bizim için şefaatçiler var mı ki, bize şefaat etsinler yahut daha önce yaptıklarımızdan başkasını yapalım diye geri gönderilebilir miyiz? " Öz benliklerini hüsrana ittiler. İftiralarına alet ettikleri onlardan uzaklaşıp kayboldu.

     54. Yaratıp, Besleyip doyuran, Yönlendiren Kudret’iniz O’ Allah'tır ki, gökleri ve yeri altı günde yaratmış, sonra da arş üzerinde egemenlik kurmuştur. Geceyi gündüze bürüyüp örter. O bunu, bu da onu aralıksız ve titiz bir biçimde kovalar durur. Güneş, Ay, Yıldızlar O'nun emrine boyun eğmiş. Gözünüzü açın; yaratış da O'nundur, emir veriş de. Âlemlerin Yaratıp, Besleyip doyuran, Yönlendiren Kudret’i olan Allah çok yücedir.

     55. Yaratıp, Besleyip doyuran, Yönlendiren Kudret’inize; boyun bükerek, ürpererek yakarın, O’ haddi aşanları sevmez.

     56. Yeryüzünde, orası barışa kavuştuktan sonra bozgun çıkarmayın. O'na ürpererek ve ümit ederek dua edin. Allah'ın rahmeti güzel düşünüp güzel iş yapanlara çok yakındır.

     57. Rüzgârları, rahmetinin önünden müjdeci gönderen O'dur. Nihayet onlar yüklerle ağırlaşmış bulutları yüklenince onu ölü bir beldeye göndeririz; onunla su indiririz de o suyla her türlü meyveyi çıkarırız. İşte biz ölüleri de böyle çıkarırız. Düşünüp ibret almanız umuluyor.

     58. Güzel ve temiz beldenin bitkisi Yaratıp, Besleyip doyuran, Yönlendiren Kudret’inin izniyle çıkar. Pis ve çorak beldeden ise zararlı bitkiden başkası çıkmaz. Biz şükreden bir topluluk için ayetleri işte böyle çeşitli şekillerde sunuyoruz.

     59. İyi dinleyin! Biz Nuh'u toplumuna gönderdik de o şöyle dedi: "Ey toplumum Allah'a kulluk edin ve çalışın/ibadet edin. Sizin O'ndan başka tanrınız yok. Üstünüze çok büyük bir azabın inmesinden korkuyorum.”

     60. Toplumunun kodamanları dediler ki: Vallahi biz seni açık bir sapıklık içinde görüyoruz.”

     61. Nuh dedi: "Ey toplumum! Sapıklık falan yok bende. Tam aksine ben, âlemlerin Yaratıp, Besleyip doyuran, Yönlendiren Kudret’inden bir resulüm.”

     62. "Size Yaratıp, Besleyip doyuran, Yönlendiren Kudret’imin vahiylerini tebliğ ediyorum, size öğüt veriyorum. Allah'ın yardımıyla, sizin bilmediğiniz şeyleri biliyorum.”

     63. "Korunmanız, rahmet bulmanız için sizi uyarmak üzere bir adam aracılığı ile Yaratıp, Besleyip doyuran, Yönlendiren Kudret’inizden size bir öğüt gelmesine şaştınız mı?”

     64. Onu yalanladılar. Biz onu ve beraberindekileri gemi içinde kurtardık, ayetlerimizi yalanlayanları boğduk. Gözleri görmez bir topluluktu onlar.

     65. Ad'a da kardeşleri Hud'u gönderdik. Dedi ki: " Ey toplumum! Allah'a kulluk edin. Sizin O'ndan başka tanrınız yok. Hala sakınmıyor musunuz?

     66. Toplumunun inkârcı kodamanları dediler ki: "Biz seni bir beyinsizliğe düşmüş görüyoruz ve kesinlikle yalancılardan olduğunu düşünüyoruz.”

     67. Hud dedi: "Ey toplumum! Bende beyinsizlik yok, ben âlemlerin Yaratıp, Besleyip doyuran, Yönlendiren Kudret’inden bir resulüm.”

     68. "Yaratıp, Besleyip doyuran, Yönlendiren Kudret’imizin mesajlarını size tebliğ ediyorum. Ben sizin için güvenilir bir öğütçüyüm.”

     69. "Sizi uyarmak için içinizden bir adam aracılığıyla size Yaratıp, Besleyip doyuran, Yönlendiren Kudret’inizden bir ihtar gelmesine şaştınız mı?  Hatırlayın ki, O’ sizi Nuh toplumundan sonra halefler yaptı ve yaratılışta size daha fazla bir boy-bos verdi. Allah'ın nimetlerini anın ki kurtulabilesiniz.”

     70. Dediler ki: " Sen, yalnız Allah'a çalışalım/ibadet edelim de atalarımızın kulluk etmekte olduklarını terk edelim diye mi bize geldin? Doğru sözlü isen hadi bize tehdit ettiğini getir.”

     71. Hud dedi: "Yaratıp, Besleyip doyuran, Yönlendiren Kudret’inizden bir azap ve gazap indi ya! Haklarında Allah'ın hiç bir kanıt indirmediği, sadece atalarınız ve sizin uydurduğunuz bir takım isimler hakkında mı benimle çekişiyorsunuz? Bekleyin bakalım, ben de sizinle beraber bekleyenlerdenim.”

     72. Nihayet onu ve beraberindekileri bizden bir rahmetle kurtardık; ayetlerimizi yalanlayanların da kökünü kestik. İnanan kişiler değillerdi onlar.

     73. Semud'a da kardeşleri Salih'i gönderdik. Dedi ki: " Ey toplumum! Allah’a kulluk edin. Sizin O'ndan başka tanrınız yok. Size Yaratıp, Besleyip doyuran, Yönlendiren Kudret’inizden bir beyyine gelmiştir. İşte şu, Allah'ın devesi. Sizin için bir mucize. Rahat bırakın onu, Allah'ın toprağında otlasın. Kötü bir niyetle dokunmayın ona. Yoksa korkunç bir azap yakalar sizi."

     74. "Hatırlayın ki Allah sizi Ad'dan sonra halifeler yaptı ve yeryüzünde sizi yerleştirdi. O'nun düzlüklerinde saraylar kuruyorsunuz, dağlarını yontup ev yapıyorsunuz. Artık Allah'ın nimetlerini anın da fesat çıkararak yeryüzünü berbat etmeyin.”

     75. Toplumunun kibre sapmış kodamanları içlerinden inanıp da baskı altında tutularak ezilenlere şöyle dediler: "Siz Salih'in, gerçekten Yaratıp, Besleyip doyuran, Yönlendiren Kudret’i tarafından gönderildiğini biliyor musunuz?" Onlar: "O'nun aracılığı ile gönderilene gerçekten inanıyoruz dediler.”

     76. Kibre sapanlar şöyle konuştu: "Biz sizin inandığınızı inkâr edenleriz.”

     77. Bu arada dişi deveyi boğazladılar. Ve Yaratıp, Besleyip doyuran, Yönlendiren Kudret’lerinin emrinden dışarı çıkıp şöyle dediler: "Ey Salih! Eğer Allah tarafından gönderilenlerdensen, bizi tehdit ettiğin şeyi önümüze getiriver,”

     78. Bunun üzerine onları, o şiddetli sarsıntı yakaladı da öz yurtlarında yere çökmüş hale geldiler.

     79. Nihayet Salih onlardan yüz çevirip şöyle dedi : "Ey toplumum! İyi dinleyin! Yaratıp, Besleyip doyuran, Yönlendiren Kudret’imin mesajını size tebliğ ettim, size öğüt verdim; ama siz öğüt verenleri sevmiyorsunuz.”

     80. Ve Lut toplumuna şöyle demişti: "Sizden önce âlemlerden hiçbirinin yapmadığı bir iğrençliğe mi girişiyorsunuz?”

     81. " Siz kadınları bırakıp şehvetiniz yüzünden erkeklere gidiyorsunuz. Doğrusu siz sınır tanımayan bir topluluksunuz.”

     82. Toplumunun cevabı sadece şunu söylemeleri oldu: "Çıkarın şunları kentimizden. Çünkü onlar, temizlik tutkunu insanlardır.”

     83. Biz de onu ve ailesini kurtardık. Karısı müstesna. O yeregeçenlerden oldu.

     84. Üzerlerine bir de yağmur indirdik. Bak nasıl oldu suçluların durumu.

     85. Medyen'e de kardeşleri Şuayb'ı gönderdik. Şöyle dedi:" Ey toplumum! Allah'a kulluk edin. O'ndan başka tanrı yok size. Size Yaratıp, Besleyip doyuran, Yönlendiren Kudret’inizden açık bir kanıt gelmiştir. Ölçü ve tartıda dürüst davranın. İnsanların eşyasına el koymaya tenezzül etmeyin. Yeryüzünde, orası barışa kavuştuktan sonra bozgun çıkarmayın. Eğer inanan insanlarsanız bu sizin için daha hayırlıdır.”

     86. Her yol üstünde oturup da tehdit savurarak Allah yolundan O'na inananları çevirmeyin. Yolun çarpığını isteyip durmayın. Hatırlayın ki, siz az idiniz, O’ sizi çoğalttı. Bir bakın nasılmış bozguncuların sonu?

     87. "İçinizden bir gurup, benimle gönderilene inanmış, bir başka gurup da inanmamışsa, Allah aranızda hükmedinceye kadar sabırlı olun. O’ yargıçların en hayırlısıdır.”

     88. Toplumunun büyüklük taslayan kodamanları dediler ki:" Ey Şuayb! Ya kesinlikle milletimize dönersiniz yahut da seni ve seninle birlikte inananları kentimizden mutlaka çıkarırız" dedi ki: "Ya istemiyorsak; zor ve baskıyla mı?"

     89. "Allah bizi, ondan kurtardıktan sonra tekrar sizin milletinize dönersek yalan düzüp Allah'a iftira etmiş oluruz. Yaratıp, Besleyip doyuran, Yönlendiren Kudret’imiz Allah istemediği sürece, sizin milletinize dönmemiz söz konusu edilemez. Yaratıp, Besleyip doyuran, Yönlendiren Kudret’imiz bilgice her şeyi kuşatmıştır. Allah'a dayanıp güvendik biz. Ey Yaratıp, Besleyip doyuran, Yönlendiren Kudret’imiz! Toplumumuzla bizim aramızda hak ile hükmet. Sen çözüm verenlerin en hayırlısısın.”

     90. Toplumunun Kitabın, ortaya koyduğu anlamlar, değerler ve kuralların karşısında yer alan kodamanları dediler ki: " Eğer Şuayb'ın ardı sıra giderseniz hüsrana gömülenler olursunuz.”

     91. Bunun üzerine o korkunç titreşim onları enseleyiverdi de öz yurtlarında yere çökmüş hale geldiler.

     92. Şuayb'ı yalanlayanlar sanki o yerde hiç şenlik kurmamışlardı. Şuayb'ı yalanlayanlar hüsrana saplananların ta kendileriydi.

     93. Şuayb onlardan yüzünü döndürdü de şöyle dedi: "Yemin olsun ben size Yaratıp, Besleyip doyuran, Yönlendiren Kudret’imin mesajlarını ilettim. Size öğüt verdim. Artık Kitabın, ortaya koyduğu anlamlar, değerler ve kuralların karşısında yer alan bir topluluğa nasıl acırım.”

     94. Biz bir ülkeye bir peygamber gönderdiğimizde, onun halkını zorluk ve darlıkla mutlaka sıktık ki, sığınıp yakarsınlar.

     95. Sonra zorluk ve sıkıntının yerine mutluluk ve güzelliği getirmişiz de çoğalmışlar ve şöyle demişlerdir: "Atalarımız da zorluk ve sevinçle yüz yüze gelmişlerdi. " Nihayet biz onları farkında olmadıkları bir sırada ansızın enseleyiverdik.

     96. O medeniyetlerin halkı sakınıp korunsalardı, elbette ki üzerlerine gökten ve yerden bereketler saçardık. Ama yalanladılar, biz de onları kazanır olduklarıyla yakalayıverdik.

     97. O kentlerin halkı, uyudukları bir sırada, şiddetimizin bir gece kendilerine gelmeyeceğinden emin mi idiler?

     98. Yoksa o kentler halkının, bir kuşluk vakti oynayıp eğlenirken azabımızın yakalarına yapışmayacağına ilişkin bir garantileri mi vardı?

     99. Allah'ın tuzağından emin miydiler? Hüsrana uğrayan topluluktan başkası Allah'ın tuzağından emin olamaz.

     100. Tüm bu olanlar eski sahiplerinden sonra yeryüzüne mirasçı olanlara şunu göstermedi mi: Dilersek onları günahları yüzünden belaya çarptırırız, kalpleri üzerine mühür basarız da artık söz dinleyemez olurlar.

     101. İşte o kentler! Haberlerinden bir kısmını sana anlatıyoruz. And olsun resulleri onlara açık-seçik deliller getirmişti. Ama daha önce yalanlamış oldukları için inanamadılar. Kitabın, ortaya koyduğu anlamlar, değerler ve kuralların karşısında yer alanların kalplerini Allah işte böyle mühürler.

     102. Onların birçoğunu iyice yoldan çıkmış bulduk ama ahde vefadan eser bulamadık.

     103. Onların ardından Musa'yı, ayetlerimizle Firavuna ve kodamanlarına gönderdik de ayetlerimiz karşısında zulme saptılar. Bir bak nasıl olmuştur bozguncuların sonu!

     104. Musa dedi ki: "Ey Firavun! Kuşkun olmasın ki ben, âlemlerin Yaratıp, Besleyip doyuran, Yönlendiren Kudret’inin bir resulüyüm.”

     105. "Allah hakkında gerçek dışı bir şey söylememek benim üzerimde bir varoluş borcudur. Ben size Yaratıp, Besleyip doyuran, Yönlendiren Kudret’inizden bir beyyine getirdim. Artık İsrail oğullarını benimle gönder.

     106. Firavun dedi ki: "Eğer bir kanıt getirdinse ve hakikaten doğru söylüyorsan göster onu bakalım.”

     107. Bunun üzerine Musa asasını yere attı, birden o korkunç bir ejderha oluverdi.

     108. Elini çekip çıkardı; o el birden bakanların önünde bembeyaz kesildi.

     109. Firavun toplumunun kodamanları dediler ki: "Bu adam çok bilgili bir büyücü.”

     110. "Sizi toprağınızdan çıkarmak istiyor, ne buyuruyorsunuz?”

     111. Dediler ki:" Onu kardeşi ile birlikte alıkoy ve şehirlere toplayıcılar gönder.”

     112. "Tüm bilgili büyücüleri sana getirsinler.”

     113. Büyücüler Firavuna gelip dediler ki: "Eğer galip gelen biz olursak elbet bize bir ödül var değil mi?”

     114. "Evet dedi, ayrıca siz benim en yakınlarımdan olacaksınız.”

     115. Sihirbazlar dediler ki: " Ey Musa! Sen mi hünerlerini ortaya atacaksın yoksa biz mi hünerlerimizi sergileyelim.”

     116. "Siz sergileyin" dedi. Hünerlerini ortaya atınca, halkın gözlerini büyülediler, onları dehşete düşürdüler. Çok büyük bir büyü sergilediler.

     117. Biz de Musa'ya şöyle vahyettik: " Hadi at asanı!" Bir de baktılar ki asa, onların getirdikleri şeyleri yalayıp yutuyor.

     118. Böylece hak ortaya çıktı, onların yaptıkları işe yaramaz hale geldi.

     119. Orada mağlup oldular, küçük düştüler.

     120. Ve büyücüler secdeye kapandılar.

     121. Dediler: " Âlemlerin Yaratıp, Besleyip doyuran, Yönlendiren Kudret’ine iman ettik,

     122. Musa'nın ve Harun'un Yaratıp, Besleyip doyuran, Yönlendiren Kudret’ine”

     123. Firavun dedi ki: " Demek ben size izin vermeden O'na inandınız ha! Bu, şehirde tezgâhladığınız bir tuzaktır ki, bununla şehir halkını oradan çıkarmak peşindesiniz. Yakında anlarsınız.”

     124. Ellerinizi ve ayaklarınızı çaprazlama keseceğim, sonra da hepinizi asacağım.”

     125. Dediler ki: " Biz zaten Yaratıp, Besleyip doyuran, Yönlendiren Kudret’imize döneceğiz.

     126. Sen bizden, sırf Yaratıp, Besleyip doyuran, Yönlendiren Kudret’imizin ayetleri bize gelince, onlara iman ettiğimizden dolayı intikam alıyorsun. Ey Yaratıp, Besleyip doyuran, Yönlendiren Kudret’imiz! Üzerimize sabır yağdır. Canımızı Müslümanlar olarak al.”

     127. Firavun kavminin kodamanları dediler ki: " Musa'yı ve toplumunu yeryüzünü fesada verip seni ve ilahlarını terk etsinler diye mi bırakıyorsun? " Firavun dedi ki: " Biz onların oğullarını öldürüp kadınlarını diri bırakacağız. Biz daima onların üstünde eziciler olacağız.

     128. Musa kavmine dedi ki: " Allah'tan yardım dileyin, sabırlı olun. Yeryüzü Allah'ındır. Allah ona, kullarından layık gördüğünü mirasçı kılar. Sonuç korunanlarındır.”

     129. Dediler ki: " Senin bize gelişinden önce de işkenceye uğratıldık, gelişinden sonra da." Musa dedi: " Yaratıp, Besleyip doyuran, Yönlendiren Kudret’inizin, düşmanınızı yok etmesi ve nasıl davranacağınıza bakmak üzere yeryüzünde sizi yöneticiler yapması umulabilir.”

     130. Yemin olsun ki biz Firavun hanedanını yakalayıp ürün eksiğiyle senelerce sıktık ki, düşünüp öğüt alabilsinler.

     131. Onlara bir iyilik geldiğinde; " Bu bizimdir" derlerdi. Kendilerine bir kötülük dokunduğunda ise Musa ve beraberindekilerin uğursuzluğuna yorarlardı. Gözünüzü açın! Onların uğursuzluk kuşu Allah katındandır, fakat birçoğu bilmiyor.

     132. Şunu da söylediler: " Bizi büyülemek için, bize istediğin kadar ayet getir. Sana inanmayacağız.”

     133. Biz de onlar üzerine açık açık ayetler olarak tufan, çekirge, haşarat, kurbağalar ve kan gönderdik; yine de kibre saptılar ve günahkâr bir topluluk oluverdiler.

     134. Pislik üzerlerine çökünce şöyle dediler: " Ey Musa! Sana verdiği söze dayanarak Yaratıp, Besleyip doyuran, Yönlendiren Kudret’ine bizim için dua et. Şu pisliği üzerimizden kaldırırsa, sana kesinlikle inanacağız ve İsrail oğullarını seninle birlikte mutlaka göndereceğiz.”

     135. Dolduracakları bir süreye kadar kendilerinden azabı kaldırdığımızda, hemen yeminlerini bozdular.

     136. Bunun üzerine biz de onlardan öç aldık; Ayetlerimizi yalanladıkları, onlara aldırmazlık ettikleri için hepsini suda boğduk.

     137. Ezilip itilmekte olan topluluğu da içine bereketler doldurduğumuz toprağın doğularına ve batılarına mirasçı kıldık. Yaratıp, Besleyip doyuran, Yönlendiren Kudret’inin İsrail oğullarına verdiği güzel söz, sabretmeleri yüzünden hedefine vardı Firavun ve toplumunun sanayi olarak meydana getirdikleri de dikip yükselttikleri sarayları da yere geçirdik.

     138. İsrail oğullarını denizden geçirdik orada kendilerine mahsus birtakım otorite, güç, paraya tapan bir kavme rastladılar. Bunun üzerine: "Ey Musa! Onların tanrıları olduğu gibi, sen de bizim için bir tanrı yap" dediler. Musa: "Gerçekten siz cahil bir toplumsunuz," dedi.

     139. "Şu gördüklerinizin içinde bulundukları din çökmüştür. Yapmakta oldukları da boşa çıkacaktır.”

     140. Şunu da söyledi: " Size Allah'tan başka bir ilah mı arayayım? O’ sizi âlemlere üstün kılmıştır.”

     141. Şunu da hatırlayın: Sizi Firavun hanedanından kurtarmıştık. Size azabın en kötüsü ile işkence ediyorlardı: Oğlanlarınızı katlediyorlar, kadınlarınızı diri bırakıyorlardı. Bunda sizin için Yaratıp, Besleyip doyuran, Yönlendiren Kudret’inizden gelmiş büyük bir imtihan vardı.

     142. Musa ile otuz gece için sözleştik. Ve bunu bir on ekleyerek tamamladık. Böylece Yaratıp, Besleyip doyuran, Yönlendiren Kudret’inin belirlediği süre kırk geceye ulaştı. Musa kardeşi Harun'a dedi ki: " Toplumum içinde benim yerime sen geç, barışçı ol, bozguncuların yolunu izleme.”

     143. Musa, bizimle sözleştiği yere gelip Yaratıp, Besleyip doyuran, Yönlendiren Kudret’i de kendisiyle konuşunca şöyle yakardı: "Yaratıp, Besleyip doyuran, Yönlendiren Kudret’im, göster bana kendini, göreyim seni" Yaratıp, Besleyip doyuran, Yönlendiren Kudret’i dedi: "Asla göremezsin beni. Ama şu dağa bak. Eğer o yerinde durabilirse, sen de beni göreceksin. Yaratıp, Besleyip doyuran, Yönlendiren Kudret’i dağa tecelli edince onu parça parça etti. Ve Musa baygın bir vaziyette yere yığıldı. Kendine gelince şöyle yakardı: " Senin o yüce varlığını yüceltirim, tövbe edip sana yöneldim. İman edenlerin ilkiyim ben.

     144. Allah buyurdu: " Ey Musa! Ben, gönderdiğim vahiylerle, konuşmamla seni seçip yücelttim. Sana verdiğimi al ve şükredenlerden ol."

     145. Biz Musa için levhalarda her şeyi yazdık: Öğüt olarak, her şeyin detayı olarak. "Kuvvetle tut bunları ve emret toplumuna da onları en güzel şekliyle tutsunlar. Yoldan çıkmışların yurdunu size yakında göstereceğim.”

     146. Yeryüzünde haksız yere büyüklük taslayanları ayetlerimden uzak tutacağım: Onlar hangi ayeti görseler ona inanmazlar. Doğruya varan yolu görseler, onu yol edinmezler. Ama azgınlık yolunu görseler onu yol edinirler. Bu böyledir. Çünkü onlar ayetlerimizi yalanladılar ve onlara karşı kayıtsız kaldılar.

     147. Ayetlerimizi ve ahrete varılacağını yalan sayanların tüm yaptıkları boşa gitmiştir. Bulacakları karşılık, yapıp ürettiklerinden başkası olmayacaktır.

     148. Musa'nın kavmi, onun Allah'la konuşmaya gidişinden sonra, süs eşyalarından oluşmuş, böğürebilen bir buzağı heykelini tanrı edinmişti görmediler mi ki, o onlarla ne konuşabiliyor ne de kendilerine yol gösterebiliyor? Onu benimsediler ve zalimler haline geldiler.

     149. Başları avuçları arasına düşürülüp de sapmış olduklarını fark ettiklerinde şöyle yakardılar: " Yaratıp, Besleyip doyuran, Yönlendiren Kudret’imiz bize merhamet etmez, bizi affetmezse mutlaka hüsrana düşenlerden olacağız.”

     150. Musa, kızgın ve üzgün bir halde kavmine döndüğünde şöyle dedi: "Benden sonra arkamdan ne kötü şeyler yaptınız! Yaratıp, Besleyip doyuran, Yönlendiren Kudret’inizin emrini bekleyemediniz mi?" Levhaları yere attı kardeşinin başını tuttu, kendisine doğru çekiyordu. Kardeşi dedi ki: " Ey annem oğlu! Bu topluluk beni horlayıp hırpaladı. Nerdeyse canımı alıyorlardı. Bir de sen düşmanları bana güldürme. Beni şu zalim toplulukla bir tutma.”

     151. Musa şöyle yakardı: " Yaratıp, Besleyip doyuran, Yönlendiren Kudret’im! Beni ve kardeşimi bağışla. Rahmetine sok bizi. Sen, rahmet edenlerin en merhametlisisin.”

     152. Buzağıyı ilah edinenler var ya, yakında onlar Yaratıp, Besleyip doyuran, Yönlendiren Kudret’lerinden bir öfke ve bir zillet ulaşacaktır. İftiracıları böyle cezalandırırız biz.

     153. Günahlar işledikten sonra tövbe edip imana sarılanlara gelince, o tövbe ve imandan sonra Allah çok affedici, çok merhametli olacaktır.

     154. Öfke Musa'yı rahat bırakınca, levhaları aldı, onlardaki yazıda yalnız Yaratıp, Besleyip doyuran, Yönlendiren Kudret’leri karşısında ürperenler için bir rahmet ve kılavuz vardı.

     155. Musa bizimle buluşma vakti için toplumundan yetmiş adam seçti. Şiddetli sarsıntı onları yakalayınca Musa şöyle dedi: " Yaratıp, Besleyip doyuran, Yönlendiren Kudret’im dileseydin onları da beni de daha önce helak ederdin. İçimizdeki beyinsizlerin yaptıkları yüzünden bizi helak mi edeceksin? Bu iş senin imtihanından başka bir şey değildir. Onunla layık gördüğünü şaşırtır, layık gördüğüne yol gösterirsin. Sen bizim velimizsin. O halde affet bizi, acı bize. Sen affedenlerin en hayırlısısın.”

     156. "Bize hem bu dünyada güzellik yaz, hem ahrette. Dönüp dolaşıp sana geldik." Buyurdu ki : " Azabıma dilediğimi çarptırırım. Rahmetime gelince, o her şeyi çepeçevre kuşatmıştır. Ben onu korunup sakınanlara, ihtiyaçtan fazlasını verenlere, ayetlerimize inananlara yazacağım.”

     157. Onlar ki yanlarındaki Tevrat ve İncil de yazılmış bulacakları fakat bu kitapları okumamış olan peygambere uyarlar: o onlara iyiliği emreder, kötü ve çirkinden onları ala koyar. Güzel şeyleri onlara helal kılar, pis şeyleri onlara yasaklar. Sırtlarından ağırlıklarını indirir, üzerlerindeki zincirleri, bağları söküp atar. Ona inanan onu destekleyen, ona yardım eden, onunla indirilen ışığa uyan kişiler, kurtuluşa erenlerin ta kendileridir.

     158. De ki : " Ey insanlar! Ben sizin tümünüzün Allah'ın resulüyüm. Göklerin ve yerin mülkü O’ Allah'ındır. Tanrı yoktur ondan başka. O’ diriltir, O’ öldürür. O halde Allah'a ve resulüne iman edin; Allah'a ve onun sözlerine inanan o tertemiz peygambere iman edip uyun ki, doğruya ve güzele ulaşabilesiniz.”

     159. Musa kavminden bir topluluk vardır ki, hakka kılavuzluk eder ve yalnız hakka dayanarak adaleti gözetir.

     160. Biz onları on iki torun kabileye ayırdık. Toplumu kendisinden su istediğinde de Musa'ya, "asanı taşa vur" diye vahyettik. Taştan on iki göze fışkırdı. Her oymak su içeceği yeri belledi. Onların üzerine bulutları gölgelik yaptık, kendilerine kudret helvası ve bıldırcın indirdik. "Yiyiniz size sunduğumuz rızkların temizlerinden". Onlar bize zulmetmediler ama öz benliklerine zulmediyorlardı.

     161. Onlara şöyle denildi: "Şu kent de oturun, orada istediğiniz yerden yiyin. “Affet” diye yalvarın; kapıdan da secde ederek girin ki, hatalarınızı bağışlayalım. Güzel düşünüp güzel iş yapanlara daha fazlasını vereceğiz.

     162. Onların zulme sapanları, sözü, kendilerine söylenenin dışında bir sözle değiştirdiler. Bunun üzerine bizde sergiledikleri zulümlere karşılık üstlerine gökten bir pislik azabı saldık.

     163. Sor onlara o deniz kıyısındaki kentin durumunu. Cumartesi günü azıp sınır tanımazlık ediyorlardı. Sebt yaptıkları gün balıkları onlara akın akın gelirdi; sebt yapmadıklarında ise onlara gelmezdi. Yoldan sapmaları yüzünden onları böyle imtihan ediyorduk,

     164. İçlerinden bir topluluk şöyle dedi:" Allah'ın helak edeceği yahut şiddetli bir azapla azaplandıracağı bir topluma ne diye öğüt verip duruyorsunuz?" Dediler ki: "Yaratıp, Besleyip doyuran, Yönlendiren Kudret’inize karşı bir mazeret olsun diye ve bir de korunup sakınırlar ümidiyle.”

     165. Kendilerine verilen öğüdü unuttuklarında, kötülükten ala koyanları kurtarıp zulme sapanları yoldan çıkmalarından ötürü, acı bir azapla enseleyiverdik.

     166. Ne zaman ki, yasaklandıkları şeylerden ötürü öfkelenip başka aşırılıklar yapmaya başladılar, onlara şöyle dedik: " Aşağılık, maskara maymunlar olun!”

     167. Yaratıp, Besleyip doyuran, Yönlendiren Kudret’in ayağa kalkış gününe kadar, kendilerine azabın en kötüsünü yapacak kimseleri üzerlerine göndereceğini bildirmişti. Senin Yaratıp, Besleyip doyuran, Yönlendiren Kudret’in cezayı vermede çok süratli davranır; ama çok affedici, çok merhametlidir de.

     168. Ve onları yeryüzünde birçok ümmetlere böldük. İçlerinde barışsever iyiler vardı ama böyle olmayan aşağılıklar da vardı. Belki dönerler ümidiyle onları güzelliklerle de kötülüklerle de imtihana çektik.

     169. Arkalarından yerlerini alan halefler geldi. Bunlar kitaba varis olmuşlardı. Şu basit dünyanın geçici menfaatini esas alıyorlar ve şöyle diyorlardı: "Biz zaten bağışlanacağız!" Kendilerine bir menfaat daha gelse onu da alıyorlardı. Bunlardan, Allah hakkında, gerçek dışında bir şey söylememelerine ilişkin Kitap misakı alınmamış mıydı, O Kitabın içindekileri okuyup incelemediler mi? Ahiret yurdu sakınmaya sarılanlar için daha hayırlıdır. Hala aklınızı işletmeyecek misiniz?

     170. Kitap'a sarılanlar ve destekleşme / dayanışma içinde olanlara gelince, biz, barışsever iyilerin ödülünü zayi etmeyiz.

     171. Bir zaman dağı tepelerine gölgelik gibi çekmiştik de onu üstlerine düşüyor sanmışlardı."Size verdiğimizi kuvvetle tutun ve içindekini hatırınızdan çıkarmayın ki korunabilesiniz.”

     172. Hani Yaratıp, Besleyip doyuran, Yönlendiren Kudret’in Âdem'in çocuklarından, onların bellerinden zürriyetlerini almış ve onları kendilerine şahit tutarak, "Ben sizin Yaratıp, Besleyip doyuran, Yönlendiren Kudret’iniz değil miyim?" demişti. Onlar da, "Evet, şahit olduk!" demişlerdi. İşte bu, ayağa kalkış günü "Bizim bundan haberimiz yoktu." dememeniz içindir.

     173. Şöyle de demeyesiniz: "Daha önce atalarımız şirke batmıştı. Biz de onların ardından gelen bir soyuz. Gerçeği çiğneyenler yüzünden bizi helak mi edeceksin?”

     174. Biz ayetleri böyle detaylandırıyoruz ki, hakka dönebilsinler.

     175. Onlara şu kimsenin haberini de oku: Kendisine ayetlerimizi vermiştik; onlardan sıyrılıp çıktı, şeytan da onu peşine taktı; nihayet o, azgınlardan oluverdi.

     176. Layık görseydik onu, o ayetlerle yüceltirdik. Ama o yere saplandı, iğreti arzularına uydu. Onun durumu şu köpeğin durumuna benzer: üstüne varsan dilini sarkıtarak solur, kendi haline bıraksan dilini sarkıtarak solur. Ayetlerimizi yalanlayan toplumun örneği işte budur. Bu hikâyeyi anlat ki düşünüp taşınabilsinler.

     177. Ayetlerimizi yalanlayan topluluğun vücut verdiği örnek ne kötüdür! Onlar öz benliklerine zulmediyorlardı.

     178. Allah'ın yol gösterdiği, gerçeğe varmıştır, saptırdıkları ise hüsrana batıp kalmıştır.

     179. Yemin olsun ki biz, görünen ve görünmeyen varlıklardan birçoğunu cehenneme atacağız. Kalpleri var bunların, onlarla anlamazlar; gözleri var bunların, onlarla görmezler; kulakları var bunların, onlarla işitmezler. Davarlar gibidir bunlar, belki daha da şaşkın. Gafillerin ta kendileridir bunlar.

     180. En güzel isimler Allah'ındır; O'na onlarla dua edin O'nun isimlerinde ters bir tutum izleyenleri bırakın. Yapıp ettiklerinin cezasını çekeceklerdir.

     181. Bizim yarattıklarımızdan bir ümmet var ki, hakka rehberlik eder ve onunla adalet sunar.

     182. Ayetlerimizi yalanlayanları hiç bilemeyecekleri bir yerden ağır ağır bir çöküşe götüreceğiz.

     183. Süre tanıyorum onlara. Çünkü benim tuzağım pek yamandır.

     184. Düşünmediler mi ki o arkadaşlarında cinnetten eser yok. Apaçık uyarıcıdan başkası değildir o.

     185. Göklerin ve yerin güçlerine, Allah'ın yarattığı her hangi bir şeye bakmadılar mı;  ecellerinin gerçekten yaklaşmış olabileceğini düşünmediler mi? Peki bu Kur’an'dan sonra hangi söze iman ediyorlar?

     186. Allah'ın şaşırttığına kimse kılavuzluk edemez. O’ bırakır onları ki, kudurganlıkları içinde bocalayıp dursunlar.

     187. Sana ne zaman gelip çatacak diye ayağa kalkış saatini soruyorlar. De ki  "Ona ait bilgi Yaratıp, Besleyip doyuran, Yönlendiren Kudret’imin katındadır. Onu vakti geldiğinde belirginleştirecek olan yalnız O'dur. Göklere de yere de ağır gelmiştir o.  O size ansızın gelecektir, başka değil". Sen onu iyice biliyormuşsun gibi sana soruyorlar. De ki:" Ona ilişkin bilgi Allah katındadır, fakat insanların çokları bilmiyorlar.”

     188. De ki: "Ben kendi nefsime, Allah'ın layık gördüğünden başka ne yarar sağlayabilirim ne de bir zarar verebilirim. Eğer gözden uzak olan şeyi bilseydim elbette daha çok hayır yapardım. Ama bana kötülük dokunmamıştır bile. Ben, inanan bir topluluk için bir uyarıcı ve bir müjdeciden başkası değilim.”

     189. Sizi bir tek nefisten yaratan, onunla sükûnet bulsun diye eşini de ondan yaratan Allah'tır. O eşini sarıp kucaklayıp sarınca eşi hafif yük yüklendi. Bir müddet böyle geçti. Derken yükü ağırlaştı. O vakit ikisi Yaratıp, Besleyip doyuran, Yönlendiren Kudret’lerine şöyle dua ettiler. "Eğer bize salih bir çocuk verirsen biz muhakkak ki şükredenlerden olacağız"  dediler.

     190. Allah onlara kusursuz bir çocuk verince, kendilerine sunduğu nimette ikisi birden Allah'a ortak koşmaya başladılar. Allah onların ortak koştuğu şeylerden arınmıştır.

     191. Hiç bir şey yaratmayan, bizzat kendileri yaratılmış olan şeyleri mi ortak koşuyorlar?

     192. Onlar, ne bunlara yardım sağlayabilirler ne de kendi benliklerine yardımcı olabilirler.

     193. Onları iyiye ve güzele çağırırsanız sizi izlemezler. Ha onlara dua etmişsiniz ha sus-pus oturmuşsunuz. Sizin için birdir.

     194. Allah dışında yakardıklarınız sizin gibi kullardır. Eğer iddianızda haklıysanız, hadi çağırın onları da size cevap versinler.

     195. Ayakları mı var onların ki, onlarla yürüsünler; elleri mi var onların ki tutsunlar; gözleri mi var onların ki, onlarla görsünler; kulakları mı var onların ki, onlarla işitsinler. De ki: "Ortaklarınızı çağırıp bana tuzak kurun. Hadi göz açtırmayın bana!”

     196. "Benim velim o Kitap'ı indiren Allah'tır. O, barışsever kulları koruyup gözetir.”

     197. O'nun dışında yakardıklarınız size yardım edemezler. Kendilerine de yardımcı olamazlar.

     198. Onları, doğru yola çağırsanız duymazlar. Onların sana baktıklarını sanırsın. Oysaki onlar görmezler.

     199. Affetmeyi esas al. İyiyi ve güzeli emret, cahillerden yüz çevir.

     200. Şeytandan bir dürtü seni dürtüklediğinde, Allah'a sığın. Çünkü O’ her şeyi işitir, her şeyi bilir.

     201. Korunup sakınanlar, kendilerine şeytandan bir dürtü gelip dokunduğunda, hemen Allah'ı hatırlarlar. İşte o anda görülmesi gerekeni görürler.

     202. Yoldaşları ise onları sürekli azgınlığa iterler, sonra da yakalarını bırakmazlar.

     203. Onlara bir ayet getirmediğinde, "onu da şuradan buradan derleseydin ya" diye konuşurlar. De ki: "Ben sadece Yaratıp, Besleyip doyuran, Yönlendiren Kudret’imden bana vahiy edilene uyuyorum. Bu, Yaratıp, Besleyip doyuran, Yönlendiren Kudret’inizden gelen gönül gözleridir, doğruya kılavuzdur iman eden bir toplum için bir rahmettir.”

     204. Kur’an okunduğu zaman onu dinleyin ve susun ki, size sevgi ve merhamet yağsın.

     205. Yaratıp, Besleyip doyuran, Yönlendiren Kudret’ini, öz benliğinin içinde yalvarıp ürpererek, bağırtılı olmayan bir sesle sabah-akşam an. Sakın gafillerden olma.

     206. Yaratıp, Besleyip doyuran, Yönlendiren Kudret’inin katında olanlar, büyüklük taslayıp O'na hizmet etmekten yüz çevirmezler; O'nun yüceliğini anarlar ve yalnız O'nun buyruğuna girerler.

 

008

GANİMETLER/Ganimetler, gelirler-ENFAL

Sevgi ve merhameti sonsuz olan Allah’ın adıyla.

 

 

     1. Sana harp ganimetlerini sorarlar. De ki: "Onlar Allah ve Resul içindir. O halde Allah'tan korkun ve aranızda barış ve esenliği kurun. Ve eğer kitabın ortaya koyduğu anlamlar, değerler ve kurallar bütününü içtenlikle benimsemiş iseniz Allah'a ve onun Resulü'ne itaat edin.”

     2. İnanmış olanlar ancak o kişilerdir ki, Allah anıldığında yürekleri ürperip titrer ve onlara Allah'ın ayetleri okunduğunda, bu onların imanlarını artırır. Ve onlar yalnız Yaratıp, Besleyip doyuran, Yönlendiren Kudret'lerine güvenip dayanırlar.

     3. Onlar yardım ve destekleşmeği dosdoğru yaparlar. Ve kendilerine rızık olarak sunduklarımızdan bol bol dağıtırlar.

     4. Gerçek anlamda kitabın ortaya koyduğu anlamlar, değerler ve kurallar bütününü içtenlikle benimseyenler, işte bunlardır. Yaratıp, Besleyip doyuran, Yönlendiren Kudret'leri katında dereceler, bağışlanma ve bol bir rızık var onlar için.

     5. Bildiğin gibi, Yaratıp, Besleyip doyuran, Yönlendiren Kudret'in seni belli bir planın gerçekleşmesi uğruna, öz yurdundan çıkarmıştı. Ve kitabın ortaya koyduğu anlamlar, değerler ve kurallar bütününün karşısında olan bir gurup tamamen isteksizdi.

     6. Savaşın ortaya çıkmasından sonra bile, hak konusunda seninle çekişiyorlardı. Sanki onlar göz göre göre ölüme sürülüyorlardı.

     7. O sırada Allah, iki guruptan birinin sizin olacağını vaat ediyordu. Ve siz güçsüz ve silahsız olanın size düşmesini istiyordunuz. Allah ise hakkı kendi kelimeleriyle tam bir biçimde ortaya koymayı ve Kitabın, ortaya koyduğu anlamlar, değerler ve kuralların karşısında yer alanların ardını kesmeyi istiyordu.

     8. Diliyordu ki, kötülüğü temsil edenler istemese de hakkı ayan-beyan gözler önüne koysun, saçma ve tutarsız olanı hükümsüz kılsın.

     9. Hani siz Yaratıp, Besleyip doyuran, Yönlendiren Kudret'inizden yardım ve destek diliyordunuz; O sizin dileğinize şöyle cevap vermişti:"Hiç kuşkunuz olmasın, ben size meleklerden birbiri ardınca bin tanesiyle yardım ulaştıracağım.”

     10. Allah bunu, sadece müjde olsun ve o sayede kalpleriniz huzur ve rahat bulsun diye yaptı. Yardım yalnız ve yalnız Allah katındandır. Hiç şüphesiz Allah çok güçlüdür, çok bilgedir.

     11. O zaman sizi, Allah'tan bir güven olmak üzere hafif bir uyku bürüyordu; sizi onunla temizlemek, şeytanın pisliğini sizden gidermek,  kalplerinizi birbirine bağlamak, ayaklarınızı sağlam bastırmak için üzerinize gökten bir yağmur indiriyordu.

     12. Yaratıp, Besleyip doyuran, Yönlendiren Kudret'in meleklere şöyle vahiy ediyordu: "Ben sizinle beraberim. İmanı olanları sağlamlaştırın. İnkâr edenlerin kalpleri içine korku salacağım; vurun boyunların üstüne, vurun onların her parmağına.”

     13. Bu onların Allah'a ve Resulüne karşı koymalarındandır. Kim Allah'a ve Resulüne karşı gelirse bilsin ki Allah'ın azabı şiddetli olur.

     14. İşte bunu tadın, inkâr edenlere cehennem azabı da vardır.

     15. Ey iman edenler! Savaş için ilerlerken inkâr edenlerle karşılaştığınızda onlara arkanızı dönmeyin.

     16. Her kim böyle bir günde, savaşmak için başka bir yer tutmak veya başka bir birliğe katılmaya gitmek dışında onlara arkasını dönerse, Allah'tan bir gazaba çarpılmış olur. Onun varacağı yer cehennemdir. O, ne kötü varış yeridir.

     17. Onları siz öldürmediniz fakat Allah öldürdü. Attığın zaman da sen atmamıştın, fakat Allah atmıştı. Allah bunu inananları kendisinden güzel bir imtihanla denemek için yapmıştı. Şüphesiz Allah işitendir bilendir.

     18. Gördünüz ya, Allah Kitabın, ortaya koyduğu anlamlar, değerler ve kuralların karşısında yer alanların tuzağını bozar.

     19. Açılış istiyorsanız, açılış size geldi. Eğer vazgeçerseniz hakkınızda daha hayırlı olur. Eğer dönerseniz biz de döneriz, topluluğunuz çok da olsa size hiç bir fayda vermez. Allah inananlarla beraberdir.

     20. Ey iman edenler Allah'a ve resulüne itaat edin. İşitip durduğunuz halde yüzünüzü çevirmeyin.

     21. Hiç işitmedikleri halde, işittik diyenler gibi olmayın.

     22. Allah katında, yeryüzündeki canlıların en kötüsü gerçeği akıl etmeyen sağırlar ve dilsizlerdir.

     23. Allah kendilerinde bir hayır olduğunu bilseydi elbette onlara işittirirdi. Onlara işittirseydi bile mutlaka yüz çevirir, döner giderlerdi.

     24. Ey iman sahipleri! Sizi, size hayat verecek şeye çağırdığı zaman Allah'a da Resulüne de buyur deyin. Allah'ın kişi ile kalbi arasına girdiğini ve sonunda O'nun katında toplanacağınızı bilin.

     25. Aranızda yalnız zalimlere erişmekle kalmayacak fitneden sakının, Allah'ın azabının şiddetli olduğunu bilin.

     26. Düşünün ki, siz bir zamanlar yeryüzünde ezilip horlanan bir azınlıktınız. İnsanların sizi çarpıvereceğinden korkuyordunuz. Bu haldeyken Allah sizi barındırdı, yardımıyla sizi destekledi ve şükredersiniz ümidiyle sizi tertemiz nimetlerle rızıklandırdı.

     27. Ey inananlar! Allah'a ve peygambere karşı hainlik etmeyin, size güvenilen şeylere bile bile hıyanet etmiş olursunuz.

     28. Mallarınızın ve çocuklarınızın, aslında bir sınama olduğunu ve büyük mükafatın Allah katında olduğunu bilin.

     29. Ey inananlar! Allah'tan sakınırsanız O size iyiyi kötüden ayırdedecek bir anlayış verir, kötülüklerinizi örter, sizi bağışlar. Allah büyük lütuf sahibidir.

     30. İnkâr edenler seni bir yere hapsetmek veya öldürmek ya da sürmek için plan yapıyorlardı. Onlar plan yaparken Allah da onların planını bozuyordu. Çünkü bütün hesaplar Allah'tan döner.

     31. Ayetlerimiz onlara okunduğu zaman: " Tamam, işittik! İstesek biz de aynını söyleyebiliriz, bu sadece eskilerin masallarıdır." derlerdi.

     32. "Allah’ımız! Bu kitap gerçekten Senin katından ise bize gökten taş yağdır veya can yakıcı bir azap ver." Demişlerdi.

     33. Oysa sen içlerinde iken Allah onlara azap etmez. Onlar bağışlanma dilerken de elbette Allah azap edecek değildir.

     34. Yoksa Kabe'ye girmekten menederlerken Allah onlara niçin azap etmesin? Oranın koruyucuları da değillerdir. Onun hizmetinde olanlar, sakınma sahiplerinden başkası değildir. Ama onların çokları bunu bilmezler.

     35. Onların Allah'ın evindeki duaları; ıslık çalmak, el çırpmaktan başka bir şey değildir. O halde inkâr etmekte olduğunuz için tadın azabı.

     36. O Kitabın, ortaya koyduğu anlamlar, değerler ve kuralların karşısında yer alanlar mallarını Allah yolundan alıkoymak için harcarlar, harcayacaklardır da. Sonunda bu kendileri için bir hasret olacak, sonra da mağlup edilecekler. Kitabın, ortaya koyduğu anlamlar, değerler ve kuralların karşısında yer alanlar doğruca cehenneme sürülecekler

     37. Böylece Allah pisi temizden ayıracak, pis kısmı birbiri üstüne yığıp hepsini bir yerde toplayarak tümünü cehenneme sokacak. Hüsrana uğrayanların ta kendileridir bunlar.

     38. Kitabın, ortaya koyduğu anlamlar, değerler ve kuralların karşısında yer alanlara söyle: "Eğer son verirlerse eskide kalmış olan, kendileri için affedilir. Eğer yeniden başlarlarsa, daha öncekilere uygulanan yol ve yasa eskisi gibi devam etmiş olacaktır.”

     39. Fitne kalmayıncaya ve din tümüyle Allah'ın oluncaya kadar onlarla savaş. Vazgeçerlerse kuşkusuz ki Allah, ne yaptıklarını iyice görecektir.

     40. Eğer yüz çevirirlerse bilin ki, Allah sizin yarinizdir, O ne güzel yar ne güzel yardımcıdır.

     41. Doğru ile yanlışın ayrılış günü, iki topluluğun karşılaştığı gün, kulumuza indirmiş olduğumuza inanıyorsanız şunu bilin; ganimet olarak elde ettiğiniz şeylerin beşte biri Allah'a, Resule, resulün yakınlarına, yetimlere, yoksullara ve yolda kalmışa aittir. Allah her şeye kadirdir.

     42. O vakit siz vadinin beri yamacında idiniz, onlarsa öte yamaçta idiler. Kervan sizden daha aşağıda idi. Sözleşmiş olsaydınız buluşma yer ve saatinde ayrılığa düşerdiniz. Ama Allah olması kararlaştırılan işi yerine getirmek istiyordu -mahvolan apaçık belgeden ötürü mahvolsun, yaşayan da apaçık belgeden ötürü yaşasın diye- .Doğrusu Allah işitir ve bilir.

     43. Allah onları sana uykunda az gösteriyordu. Çok göstermiş olsaydı yılacak ve iş üzerinde çekişmeye başlayacaktınız, fakat Allah sizi kurtardı; çünkü O kalplerde olanı bilir.

     44. Karşılaştığınızda, olacak işi oldurmak için, onları gözlerinize az gösteriyor ve sizi de onların gözünde azaltıyordu. Bütün işler dönüp Allah'a varır.

     45. Ey inananlar! Bir düşman toplulukla karşılaşırsanız dayanın, başarıya erişebilmeniz için Allah'ı çok anın.

     46. Allah'a ve resulüne itaat edin, birbirinizle çekişmeyin; yoksa başarısızlığa düşersiniz ve kuvvetiniz gider. Sabredin doğrusu Allah sabredenlerle beraberdir.

     47. İnsanlara çalım satarak, gösteriş yaparak yurtlarından çıkan ve Allah yolundan alıkoyanlar gibi olmayın. Allah onların yaptıklarını çepeçevre kuşatmıştır.

     48. Şeytan onların yaptıklarını süslü gösterip şöyle demişti: "Bu gün size galip gelecek kimse yok, ben yanınızdayım." Fakat iki topluluk yan yana gelince iki topuğu üzerine çark edip şöyle dedi:"Ben sizden uzağım. Ben sizin görmediklerinizi görüyorum, ben Allah'tan korkarım. Allah'ın cezası çok şiddetlidir.”

     49. İkiyüzlülerle kalplerinde hastalık olanlar şöyle diyorlardı: "Bunları, dinleri aldatmış." Oysaki Allah'a güvenip dayanan bilir ki, Allah çok güçlü, çok bilgedir.

     50. Bir görseydin o Kitabın, ortaya koyduğu anlamlar, değerler ve kuralların karşısında yer alanları! Melekler canlarını alırken onların yüzlerine ve arkalarına vuruyorlardı: " Tadın yangın azabını.”

     51."İşte bu, ellerinizin önden gönderdiği şeyler yüzündendir. Allah kullara asla zulmetmez.”

     52.Tıpkı Firavun hanedanı ve onlardan öncekilerin gidişi gibi. Allah'ın ayetlerini inkâr ettiler de Allah onları günahları yüzünden enseleyiverdi. Allah Kavi'dir, çok güçlüdür; azabı çok şiddetli yapandır O.

     53. Bu böyledir çünkü Allah bir topluma lütfettiği nimeti, o toplum öz benliklerindekini değiştirmedikçe, değiştirmemiştir. Ve Allah, iyice işiten, gereğince bilendir.

     54.Tıpkı Firavun hanedanı ve onlardan öncekilerin tavırları gibi. Yaratıp, Besleyip doyuran, Yönlendiren Kudret'lerinin ayetlerini yalanlamışlardı. Biz de onları günahları yüzünden mahvettik. Firavun hanedanını da boğmuştuk. Bunların tümü zulme sapanlardı.

     55. Allah katında canlıların en kötüsü, gerçeği örtenlerdir. Bunlar iman etmezler.

     56. Bunlar kendileriyle anlaşma yaptığın kişilerdir. Ama her defasında hiç çekinmeyerek anlaşmalarını bozarlar.

     57. Eğer onları harpte ele geçirirsen, onlarla birlikte arkalarındakileri de ürkütüp dağıt ki ders alabilsinler.

     58. Eğer bir topluluktan hıyanet kuşkusu duyarsan, anlaşmaya bağlı kalmayacağını aynı şekilde sen de onlara bildir. Allah hainlik edenleri sevmez.

     59. Kitabın, ortaya koyduğu anlamlar, değerler ve kuralların karşısında yer alanlar sakın öne geçtiklerini düşünmesinler. Onlar bizi aciz bırakamazlar.

     60. Onlara karşı gücünüz yettiğince kuvvet hazırlayın. Ordugâhlarda atlar besleyin. Böylece hem Allah'ın düşmanını hem kendi düşmanınızı hem de bunlardan başkalarını korkutabilirsiniz. Siz onları bilmezsiniz ama Allah hepsini bilir. Allah yolunda harcadığınız her şey size tam olarak ödenir; hiç bir haksızlığa uğratılmazsınız.

     61.Eğer onlar barışa yanaşırlarsa sende yanaş ve Allah'a güven. Çünkü O, şüphesiz işitir ve bilir.

     62.Seni aldatmak isterlerse bil ki şüphesiz Allah senden yanadır. Seni ve kitabın ortaya koyduğu anlamlar, değerler ve kurallar bütününü içtenlikle benimseyenleri yardımıyla destekleyen O'dur.

     63. Onların kalplerini kaynaştıran da O'dur. Sen yeryüzündeki her şeyi bağışlasaydın, onların kalplerini yine kaynaştıramazdın; Ama Allah onları birbirlerine ısıtıp yaklaştırmıştır. O'dur Çok güçlü ve Çok bilge.

     64. Ey Peygamber! Allah'ın yardımı sana ve sana uyan kitabın ortaya koyduğu anlamlar, değerler ve kurallar bütününü içtenlikle benimseyenlere yeter.

     65. Ey Peygamber! Kitabın ortaya koyduğu anlamlar, değerler ve kurallar bütününü içtenlikle benimseyenleri savaş için coştur. Sizden sabırlı yirmi kişi olsa, Kitabın, ortaya koyduğu anlamlar, değerler ve kuralların karşısında yer alanların iki yüzüne galip gelir; sizden yüz kişi olsa onların binine galebe çalar. Çünkü onlar gereğince anlamayan bir topluluktur.

     66. Şimdi Allah yükünüzü hafifletti. Bilmiştir ki sizde bir zaaf var. İçinizden sabırlı yüz kişi olsa, iki yüz kişiye galip gelir; sizden bin kişi olsa, Allah'ın izniyle iki bin kişiye galebe çalar. Allah sabredenlerle beraberdir.

     67. Yeryüzünde savaşırken, galibiyeti sağlamadıkça esir almak hiçbir peygambere yaraşmaz. Geçici dünya malını istiyorsunuz, oysa Allah ahreti kazanmanızı ister. Allah Çok güçlüdür çok bilgedir.

     68. Eğer Allah'tan bir yazı önden gelmemiş olsaydı, aldığınız fidyeden dolayı size büyük bir azap dokunurdu.

     69.Artık elde ettiğiniz ganimetlerden helal ve temiz olarak yiyin.  Allah'tan da korkun. Allah çok affedici çok merhametlidir.

     70.Ey Peygamber elinizde bulunan esirlere de ki: "Eğer Allah, kalplerinizde bir hayır olduğunu bilirse size, sizden alınanın daha değerlisini verir ve sizi affeder. Allah çok affedici, çok esirgeyicidir.

     71. Sana hıyanet etmek isterlerse bilsinler ki, daha önce Allah'a hıyanet etmişlerdi, Allah bundan ötürü onları yenmen için sana imkân verdi. Allah her şeyi bilir çok bilgedir.

     72. Doğrusu inanıp hicret eden, Allah yolunda mallarıyla canlarıyla cihat edenler ve hicret edenlere kucak açıp yardım edenler, işte bunlar birbirinin can dostudurlar. İnanıp hicret etmeyenlerle, onlar da hicret edene kadar sizin dostluğunuz yoktur. Fakat uğradıkları baskı yüzünden sizden yardım isterlerse, aranızdaki anlaşmayı bozmayacak şekilde onlara yardım etmeniz gerekir. Allah işlediklerinizi görür.

     73. İnkâr edenler birbirlerinin dostlarıdır. Eğer siz aranızda yardımlaşmazsanız yeryüzünde kargaşa, fitne ve büyük bir bozgun çıkar.

     74. İnanıp hicret eden, Allah yolunda savaşanlar ve hicret edenleri barındırıp yardım edenler, işte onlar gerçekten inanmış olanlardır. Onlara bir bağışlanma ve cömertçe verilmiş rızıklar var.

     75. Sonra inanıp hicret eden ve sizinle birlikte savaşanlar, işte onlar sizdendir. Birbirinin mirasçısı olanlar, Allah'ın Kitabına göre birbirine daha yakındır. Doğrusu Allah her şeyi bilir.

 

009

TÖVBE-tövbe-TEVBE

 

 

 1. Allah ve Elçisinden, anlaşma yaptığınız O’na ortak koşanlara ihtardır:

 2. Dört ay daha yeryüzünde dolaşın, bilin ki siz, Allah'ı aciz bırakamazsınız ve Allah, kitabın ortaya koyduğu, anlamlar, değerler ve kurallarına karşı olanları rezil edecektir.

3. En büyük hac günü, Allah ve elçisinden insanlara duyurudur: Allah ve elçisi, iktidar, güç ve paraya tapanlardan uzaktır. Eğer tövbe ederseniz bu, sizin için daha iyidir ve eğer dönerseniz bilin ki siz, Allah'ı aciz bırakacak değilsiniz. İnkâr edenlere can yakıcı azabı müjdele!

4. Anlaşma yapmış olduğunuz O’na ortak koşanlardan size karşı bir eksiklik sergilemeyen ve aleyhinize başka birine yardım etmeyenler müstesnadır. Artık, onlara verdiğiniz sözü belirlenen süreye kadar tam bir şekilde koruyun. Şu bir gerçek ki Allah sakınanları sever.

5. O haram aylar çıktığında artık O’na ortak koşanları, kendilerini bulduğunuz yerde etkisiz hale getirin. Yakalayın onları, kuşatın onları, tüm geçit noktalarını tıkayın onların. Bunun ardından tövbe eder, destekleşme ve dayanışma içinde olmayı gereğince yapar, ihtiyaçtan fazlasını verirlerse, yollarını açın onların. Doğrusu Allah bağışlar ve merhamet eder.

6. Ey Muhammed! İktidar, güç ve paraya tapanlardan birisi sana sığınırsa, o, Allah'ın sözünü dinleyinceye kadar kabul et. Sonra onu güven içinde olacağı yere ulaştır. Çünkü onlar bilgisiz bir topluluktur.

7. Mescidi Haram'ın yanında anlaştıklarınızın dışında, iktidar, güç ve paraya tapanların Allah katında ve peygamberin önünde nasıl bir anlaşmaları olur? Size doğru davrandıkça siz de onlara doğru davranın. Allah sözleşmeleri bozmaktan sakınanları sever.

8. Nasıl olabilir ki! Size üstün gelselerdi bir yakınlık ve antlaşma gözetmezlerdi. Kalpleriyle istemezken sizi ağızlarıyla hoşnut etmeye uğraşırlar. Çokları da yoldan çıkmışlardır.

9. Allah'ın ayetlerini az bir değere değişip, O'nun yolundan alıkoydular. Onların işledikleri gerçekten ne kötüdür!

10. Onlar hiç bir müminin yakınlık veya antlaşmasını gözetmezler. İşte aşırı gidenler bunlardır.

11. Eğer tövbe eder, destekleşme ve dayanışma içinde olurlar, ihtiyaçlarının fazlasını verirlerse sizin din kardeşiniz olurlar. Ayetleri bilen kimseler için uzun uzadıya açıklıyoruz.

12. Eğer antlaşma yaptıktan sonra antlarını bozarlar ve dininize dil uzatırlarsa, o küfür önderleriyle uğraşın. Çünkü onların antları yoktur; belki vazgeçerler.

13. Yeminlerini bozan, resulü yurdundan çıkarmaya gayret eden bir topluluğa karşı uğraşmayacak mısınız? Üstelik size saldırıyı ilkin onlar başlattı. Korkuyor musunuz onlardan? Eğer inanan kişilerseniz kendisinden korkmanıza en layık olan, Allah'tır.

14. Uğraşın onlarla ki, sizin elinizle Allah onlara azap etsin, onları rezil etsin. Onlara karşı size yardım etsin. Ve inananlar toplumunun göğüslerine şifa ulaştırsın.

15. Ve yüreklerinin öfkesini gidersin. Allah layık gördüğüne tövbe nasip eder Allah her şeyi bilir, çok bilgedir.

16. Allah, içinizden uğraş içinde olanları Allah'tan, peygamberinden ve inananlardan başka sırdaş edinmeyenleri belirlemeden sizi kendi halinize bırakacak mı sanıyorsunuz? Allah yapmakta olduklarınızdan haberdardır.

17. İktidar, güç ve parayı her şeyden önde tutanların, iktidar, güç ve parayı her şeyden önde tutarak,  inkârcı olduklarını itiraf ederlerken, Allah'a dua etme yerlerini onarmaları gerekmez. Onların işledikleri boşa gitmiştir, cehennemde temelli kalacaklardır.

18. Allah'a dua yerlerini sadece Allah'a ve ahiret gününe inanan, destekleşme ve dayanışma içinde olup, ihtiyaçlarından fazlasını veren ve ancak Allah'tan korkan kimseler onarır. İşte onlar doğru yolda olanlardan olabilirler.

19. Hacca gelenlere su vermeği, Mescit'i Haram'ı onarmayı, Allah'a ve ahiret gününe inanmak, Allah yolunda uğraşmakla bir mi tuttunuz? Bunlar Allah katında bir olmazlar, Allah zulmeden milleti doğru yola eriştirmez.

20. İnanan, hicret eden ve Allah yolunda mallarıyla, canlarıyla gönülden uğraşan kimselere Allah katında en büyük dereceler vardır. İşte kurtulanlar onlardır.

21. Yaratıp, Besleyip doyuran, Yönlendiren Kudret’ileri onlara kendisinden bir rahmet, bir hoşnutluk ve içinde ölümsüz nimetlerin bulunduğu cennetler müjdeliyor.

22. Onlar orada temelli kalacaklardır. Hiç kuşkusuz Allah'ın katında büyük bir ödül daha vardır.

23. Ey iman edenler! Babalarınız ve kardeşleriniz, eğer imana karşı inkârı seviyorlarsa, onları dost edinmeyin. İçinizden onları dost edinenler zalimlerin ta kendileridir.

24. De ki: "Eğer babalarınız, oğullarınız, kardeşleriniz, eşleriniz, kabileniz, elde ettiğiniz mallar, kötü gitmesinden korktuğunuz ticaret, hoşunuza giden konutlar sizin için Allah'tan, resulünden ve Allah yolunda uğraşdan daha sevimli ise artık Allah, emrini getirinceye kadar bekleyin. Allah, yoldan ayrılmış bir topluluğu doğruya ve güzele kılavuzlamaz.

25. And olsun ki Allah size birçok yerde yardım etmişti. Ordunuzun daha kalabalık olduğu Huneyn gününde,  çokluğunuz sizi böbürlendirmiş fakat size bir faydası da olmamıştı. Savaştıklarınız yeryüzünü size dar getirmişlerdi,  bozularak arkanıza dönüp bakmadan kaçmıştınız.

26. Bozgundan sonra Allah peygamberine, müminlere güvenlik verdi ve görmedikleri güçlerini gönderdi, inkâr edenleri de azaba uğrattı. İnkârcıların cezası budur.

27. Allah bundan sonra da layık gördüğünün tövbesini kabul eder. Allah bağışlar ve merhamet eder.

28. Ey inananlar! Doğrusu iktidar, güç ve parayı her şeyden önde tutanlar pistirler, bu sebeple, bu yıldan sonra Mescit-i Haram'a yaklaşmasınlar. Eğer yoksulluğa düşmekten korkarsanız, biliniz ki Allah dilerse yakında sizi kendi lütfundan zengin edecektir. Kuşkusuz Allah her şeyi bilir, çok bilgedir.

29. Önceki çağlardan kitap verilenlerden, Allah'a, ahiret gününe inanmayan, Allah'ın ve peygamberinin haram kıldığını haram saymayan, gerçek dini din edinmeyenlerle, boyunlarını büküp bir şeyler verene kadar onlarla canı gönülden uğraşın.

30. Yahudiler "Üzeyr Allah'ın oğludur" dediler, Hıristiyanlar "Mesih Allah'ın oğludur" dediler. Bu, daha önce inkâr edenlerin sözlerine benzeterek ağızlarında geveledikleri sözdür. Allah kahretsin! Nasıl da uyduruyorlar!

31. Onlar Allah'ı bırakıp hahamlarını, papazlarını ve Meryem oğlu Mesih 'i Yaratıp, Besleyip doyuran, Yönlendiren Kudret’leri olarak kabul ettiler. Oysa tek tanrıdan başkasına kulluk etmemekle emir olunmuşlardı; Ondan başka tanrı yoktur. Allah koştukları eşlerden arınmıştır.

32. Allah'ın nurunu ağızlarıyla söndürmek istiyorlar. Kitabın, ortaya koyduğu anlamlar, değerler ve kurallarının karşısında olanlar istemeseler de Allah nurunu mutlaka tamamlayacaktır.

33. İktidar, güç ve parayı her şeyden önde tutanlar, hoşlanmasa da, dinini bütün dinlerden üstün kılmak üzere peygamberini doğru yolla ve gerçeklerle gönderen Allah'tır.

34. Ey inananlar! Hahamlar ve rahiplerin, din adamlarının birçoğu, insanların mallarını haksızlıkla yerler ve Allah yolundan geri çevirirler. Altın ve gümüşü biriktirip, Allah yolunda harcamayanlara can yakıcı bir azabı müjdele.

35. Biriktirdikleri altın ve gümüş cehennem ateşinin kızdırıldığı gün, alınları, böğürleri ve sırtları onlarla dağlanacak: "Bu kendiniz için biriktirdiğinizdir, biriktirdiğinizi tadın." Denecek.

36. Allah'ın gökleri ve yeri yarattığı günkü yazısında, Allah'a göre ayların sayısı on ikidir. Bunlardan dördü haram aylardır. Bu dosdoğru bir nizamdır. Öyleyse o aylar içinde kendinize yazık etmeyin. Toplu olarak uğraşan otorite, güç, paraya tapan kimselerle sizde toplu olarak uğraşın. Allah'ın sakınanlarla beraber olduğunu bilin.

37. Haram ayları ertelemek küfürde gerçekten ileri gitmektir. İnkâr edenler böylece sapıtıyorlar, Allah'ın haram kıldığı ayların sayısına uydurmak için onu bir yıl haram bir yıl helal sayıyor, böylece Allah'ın haram kıldığını helal kılıyorlar. Kötü işleri kendilerine güzel göründü. Allah inkâr eden milleti doğru yola eriştirmez..

38. Ey inananlar! Size ne oldu ki, "Allah yolunda canla başla uğraşın, çalışın! " dendiği zaman yere çöküp kaldınız? Ahreti bırakıp dünya hayatına razı mı oldunuz?

39. Uğraşa çıkmazsanız Allah size can yakıcı azapla azap eder ve yerinize başka bir millet getirir. O'na bir şey de yapamazsınız. Allah her şeye gücü yeter.

40. Muhammed'e yardım etmezseniz, bilin ki, inkâr edenler onu Mekke'den çıkardıklarında mağarada bulunan iki kişiden biri olarak Allah ona yardım etmişti. Arkadaşına: "Üzülme Allah bizimledir" diyordu. Allah da ona güven vermiş, görmediğiniz güçlerle onu desteklemiş, inkâr edenlerin sözünü alçaltmıştı. Ancak Allah'ın sözü yücedir. Allah güçlüdür, bilgedir.

41. İsteyen, istemeyen hepiniz uğraşa çıkın: Allah yolunda canla, başla uğraşın. Bilirseniz bu sizin için hayırlıdır.

42. Ey Muhammed! Kolay bir kazanç, normal bir yolculuk olsaydı sana uyarlardı, fakat çıkılacak yol onlara uzak geldi, kendilerini helak ederek: "gücümüz yetseydi sizinle beraber çıkardık" diye Allah'a yemin edeceklerdir. Allah onların yalancı olduklarını elbette biliyor.

43. Hay Allah seni affetsin; doğrular sana belli olup, yalancıları bilmeden önce niçin onlara izin verdin?

44. Allah'a ahiret gününe inananlar, canı gönülden uğraşmak istediklerinden ötürü geri kalmak için senden izin istemezler. Allah sakınanları bilir.

45. Ancak Allah'a ve ahiret gününe inanmayan, kalpleri şüpheye düşüp şüphelerinde bocalayan kimseler senden izin isterler.

46. Uğraş yolculuğuna çıkmak isteselerdi, elbette ki, bir yolculuk hazırlığına girişirlerdi. Ama Allah harekete geçmelerini istemedi de onları yerlerine çiviledi ve "oturun, oturanlarla beraber" denildi.

47. Aranızda uğraş yolculuğuna çıkmış olsalardı, size bozgunculuktan başka bir katkıları olmayacaktı; Sizi birbirinize düşürmek isteğiyle aranıza sokulacaklardı. İçinizde gerçekten onlara kulak verecekler de vardı. Allah zalimleri iyice biliyor.

48. Yemin olsun ki onlar önceden de karışıklık çıkarmak istemiş ve nice işleri sana başka türlü göstermişlerdi. Nihayet gerçek geldi, onların istememesine rağmen Allah'ın emri gerçekleşti.

49. İçlerinden bazısı: "Bana izin ver, beni karışıklığa düşürme" der. Dikkat edin karışıklığın ta içine kendileri düşmüşlerdir. Ve cehennem o nankörleri çepeçevre kuşatacaktır.

50. Sana bir iyilik isabet etse bu onları üzer. Sana bir musibet dokunsa : " İşimizi önceden sağlam tutmuşuz " derler ve kibirli bir sevinçle dönüp giderler.

51. De ki onlara: "Hakkımızda Allah'ın yazdığından başkası bize asla ulaşmaz. O'dur bizim Mevla’mız. Yalnız Allah'a güvenip dayansın inananlar.

52. De ki: "Bizim için iki güzelliğin birinden başkasını mı bekliyorsunuz? Biz de size Allah'ın, kendi katından veya bizim ellerimizle bir azaba çarptırmasını bekliyoruz. Artık bekleyin, sizinle beraber bizde bekliyoruz."

53.  Şunu da söyle: "İster gönüllü verin ister gönülsüz, sizden asla kabul edilmeyecektir. Çünkü siz yoldan çıkan bir topluluk oldunuz."

54. Verdiklerinin kabul olunmasına engel olan, Allah'ı ve peygamberi inkâr etmeleri, destekleşme ve dayanışma  içinde olmaya tembel tembel gelmeleri, istemeye istemeye vermeleridir.

55. Artık onların malları ve çocukları seni imrendirmesin. Allah bunlarla onlara dünya hayatında azap etmek ve canlarının inkârcı olarak çıkmasını istiyor.

56. Sizden olmadıkları halde, sizinle beraber olduklarına Allah'a yemin ederler. Oysa onlar korkak bir millettir.

57. Bir sığınak, bir mağara veya sığınacak bir yer bulsalardı, çabucak oraya yönelirlerdi.

58. Allah rızası için verilenler hakkında sana dil uzatanlar vardır. Onlara verirsen hoşlanırlar vermezsen hemen öfkeleniverirler.

59. Allah'ın ve peygamberinin verdiklerinden hoşnut olmaları: Allah bize yeter, bize Allah bol nimetinden, ganimetten verecek ve peygamberi onları taksim edecektir. “ Doğrusu bizim ümidimiz Allah'tandır " demeleri gerekirdi.

60. Destekleşme ve dayanışma toplantısına katılanların elindekilerden ihtiyacından fazlasını vererek toplananlar Allah'tan bir farz olarak yoksullara, düşkünlere, toplantıda verilenleri toplayan memurlara, kalpleri müslümanlığa ısındırılacaklara; kölelerin, borçluların, Allah yolunda çalışıp uğraşanların ve yolda kalanların uğrunda sarf edilir. Allah her şeyi bilir, çok bilgedir.

61. İkiyüzlülerin içinde peygamberi: "O her şeye kulak kesiliyor" diye incitenler vardır. De ki: "O kulak, Allah'a inanan ve müminlere inanan, sizin için hayırlı olan, içinizden inanan kimselere rahmet olan bir kulaktır". Allah'ın peygamberini incitenlere can yakıcı azab vardır.

62. Sizi hoşnut etmek için Allah'a yemin ederler. Eğer inanıyorlarsa Allah'ı ve peygamberini hoşnut etmeleri daha gereklidir.

63. Bilmediler mi ki, her kim Allah'a ve resulüne kafa tutarsa ona, içinde sürekli kalacağı cehennem ateşi vardır. Büyük rezillik işte budur.

64. İkiyüzlüler, haklarında kalplerinde olanı haber verecek olan bir surenin inmesinden çekiniyorlar. De ki:"Alay edin bakalım, Allah çekindiğiniz şeyi ortaya koyacaktır."

65. Onlara soracak olursan diyecekler ki:"Biz and olsun ki eğlenip oynuyorduk. "De ki:"Allah'la, ayetleriyle, peygamberiyle mi alay ediyordunuz?"

66. Özür beyan etmeyin, inandıktan sonra inkâr ettiniz. İçinizden bir topluluğu affetsek bile suçlarından ötürü bir topluluğa da azap ederiz.

67. İnfak etmekte ikiyüzlü davranan erkek ve kadınlar da birbirlerindendir. Kötülüğü emreder iyiliğe engel olurlar; Elleri de sıkıdır; Allah'ı da unuttular, bu yüzden Allah da onları unuttu. İkiyüzlüler, doğru yoldan sapmışlardır.

68. Allah, ikiyüzlü erkek ve kadınlara ve inkârcılara, ebedi kalacakları cehennem ateşini hazırlamıştır. O onlara yeter. Allah lanet etsin! Onlara sonsuz azap vardır.

69. Ey ikiyüzlüler! Siz, sizden daha önce daha kuvvetli, malları ve çocukları daha çok olup, hisselerince bundan faydalanan kimseler gibisiniz. Sizden öncekiler, hisselerince faydalandıkları gibi siz de hissenizce faydalandınız ve onların batıla daldıkları gibi daldınız. İşte bunlar dünyada ve ahirette işleri boşa çıkanlardır, işte bunlar mahvolanlardır.

70. Kendilerinden önce olan Nuh, Ad, Semud milletlerinin, İbrahim milletinin, Medyen ve alt üst olmuş şehirler halkının haberleri onlara gelmedi mi? Peygamberleri onlara belgeler getirmişlerdi. Allah onlara zulmetmemiş, onlar kendilerine yazık etmişlerdir.

71. Mümin erkeklerle mümin kadınlar da birbirlerinin velileridir. Onlar iyiliği emreder, kötülükten alıkoyarlar, destekleşmeyi / dayanışmayı dosdoğru yaparlar, ihtiyaçtan fazlasını verirler, Allah ve resulüne itaat ederler. İşte onlara Allah rahmet edecektir. Şüphesiz Allah Çok güçlüdür, bilgeliklerin sahibidir.

72. Allah mümin erkeklere ve mümin kadınlara, içlerinde ebedi kalmak üzere altından ırmaklar akan cennetler ve Adn cennetlerinde güzel meskenler vaat etti. Allah'ın rızası ise hepsinden büyüktür. İşte büyük kurtuluş da budur.

73. Ey Peygamber, kitabın, ortaya koyduğu anlamlar, değerler ve kuralların karşısında yer alanlarla ve ihtiyaçtan fazlasını vermekte ikiyüzlü davranıp, direnenlerle uğraş; onlara sert davran; onların varacakları yer cehennemdir. Ne kötü bir gidiş yeridir o.

74. Söylemediklerine Allah'a yemin ediyorlar. Hâlbuki o küfür sözünü söylediler, İslam olduktan sonra inkâr ettiler, başaramadıkları bir şeye yeltendiler. Sırf Allah ve Resulü kendi lütuflarından onları zenginleştirdiği için öç almaya kalkıştılar. Eğer tövbe ederlerse onlar için daha hayırlı olur. Yüz çevirirlerse Allah onları dünyada da, ahirette de elem verici bir azaba çarptıracaktır. Yeryüzünde onların ne dostu ne de yardımcısı vardır.

75. Onlardan kimi de, eğer Allah lütuf ve kereminden bize de verirse, mutlaka Allah rızası için biz de vereceğiz ve elbette biz Salihlerden olacağız! Diye Allah'a ant içti.

76. Fakat Allah onlara lütfundan verince, onda cimrilik edip yüz çevirerek sözlerinden döndüler.

77. Nihayet, Allah'a verdikleri sözden döndüklerinden dolayı Allah, kendisiyle karşılaşacakları güne kadar onların kalbine nifak soktu.

78. Allah'ın, onların sırrını da fısıltılarını da bildiğini ve görülemeyen şeyleri çok iyi bilen olduğunu hala anlamadılar mı?

79. Allah rızası için verilenler hususunda, müminlerden gönüllü verenleri ve güçleri yettiğinden başkasını bulamayanları çekiştirip onlarla alay edenler var ya, Allah işte onları maskaraya çevirmiştir. Ve onlar için elem verici azab vardır.

80. Onlar için ister af dile, ister dileme: onlar için yetmiş kez af dilesen de Allah onları asla affetmeyecek. Bu onların Allah ve Resulünü inkâr etmelerinden ötürüdür. Allah pislikler topluluğunu doğru yola erdirmez.

81. Allah'ın Resulüne muhalefet etmek için geri kalanlar, oturmaları ile sevindiler; canı gönülden uğraşmayı çirkin gördüler: “ Bu sıcakta uğraş için yolculuğa çıkmayın" dediler. De ki: "Cehennem ateşi daha sıcaktır." Keşke anlasalardı.

82. Artık kazanmakta olduklarının cezası olarak az gülsünler, çok ağlasınlar!  .

83. Eğer Allah seni onlardan bir gurubun yanına döndürür de başka bir uğraşa seninle çıkmamak için senden izin isterlerse de ki: "Benimle beraber asla çıkmayacaksınız ve düşmana karşı benimle beraber asla uğraşmayacaksınız! Çünkü siz birinci defa yerinizde kalmaya razı oldunuz. Şimdi de geri kalanlarla beraber oturun!

84. Onlardan ölmüş olan hiçbirinin cenaze merasimine katılma: onun kabri başında da durma! Çünkü onlar Allah ve Resulünü inkâr ettiler ve bozguncu olarak öldüler.

85. Onların malları ve çocukları seni imrendirmesin. Çünkü Allah, bunlarla ancak dünyada onların azaplarını çoğaltmayı ve onların kitabın, ortaya koyduğu anlamlar, değerler ve kuralların karşısında yer alanlar olarak canlarının güçlükle çıkmasını istiyor.

86. "Allah'a inanın, Resulü ile beraber uğraşa çıkın" diye bir sure indirildiği zaman, onlardan servet sahibi olanlar, senden izin istediler ve : “Bizi bırak oturanlarla beraber olalım" dediler.

87. Geride kalan kadınlarla beraber olmaya razı oldular, onların kalplerine mühür vuruldu. Bu yüzden onlar anlamazlar.

88. Fakat peygamber ve onunla beraber inananlar, canı gönülden uğraştılar. İşte bütün hayırlar onlarındır ve onlar kurtuluşa erenlerin kendileridir.

89. Allah onlara içinde ebedi kalacakları ve zemininden ırmaklar akan cennetler hazırlamıştır. İşte büyük kazanç budur.

90. Bedevilerden mazeretli olduklarını iddia edenler, kendilerine izin verilsin diye geldiler. Allah ve Resulüne yalan söyleyenler de oturup kaldılar. Onlardan Kitabın, ortaya koyduğu anlamlar, değerler ve kuralların karşısında yer alanlarına elem verici bir azap erişecektir.

91. Güçsüzlere, hastalara, uğraşta harcayacak bir şey bulamayanlara Allah ve Resulü için öğüt verdikleri takdirde bir günah yoktur. Zira iyilik edenlerin aleyhine bir sorumluluk yoktur. Allah bağışlayıcıdır, sevgi ve merhamet kaynağıdır.

92. Kendilerine binek sağlaman için sana geldiklerinde: "Sizi bindirecek bir binek bulamıyorum", deyince, harcayacak bir şey bulamadıklarından dolayı üzüntüden gözleri yaş dökerek dönen kimselere de bir sorumluluk yoktur.

93. Sorumluluk ancak, zengin oldukları halde senden izin isteyenleredir Çünkü onlar geri kalan kadınlarla beraber olmaya razı oldular. Allah'ta onların kalplerini mühürledi, artık onlar bilmezler.

94. Dönüp yanlarına geldiğinizde sizden özür dilerler. De ki: "Özür dilemeyin. Size asla inanmayacağız. Allah bize sizin hallerinizden birçoğunu haber vermiştir. Yapıp ettiğinizi Allah da Resulü de görecektir. Sonra görünmeyen ve görünen âlemleri bilenin huzuruna çıkarılacaksınız da, O size yapmakta olduklarınızı haber verecektir."

95. Döndüğünüzde kendilerine çıkışmamanız için, Allah'a yemin edeceklerdir. Siz onlara aldırış etmeyin, çünkü pistirler. Yaptıklarının karşılığı olarak varacakları yer cehennemdir.

96. Kendilerinden hoşnut olasınız diye, size and verirler. Siz onlardan hoşnut olsanız bile, Allah, yoldan çıkmış olan kimselerden hoşnut olmaz.

97. Bedeviler küfür, nifak yönünden daha şiddetli; Allah'ın Resulüne indirdiği şeylerin sınırlarını tanımamaya daha yatkındırlar. Allah her şeyi bilir, çok bilgedir.

98. Bedevilerden öyleleri vardır ki, ihtiyaçtan fazlasını vermeyi bir angarya sayar ve sizin başınıza belalar gelmesini beklerler. Belalar onlara olsun. Allah işitir ve bilir.

99. Bedevilerden Allah'a ve ahiret gününe inanan, sarf ettiğini, Allah katında çalışma ve peygamberin dualarına erişme olmaya vesile sayanlar da vardır. Bilin ki, verdikleri onlar için çalışmadır. Allah onlara rahmet edecektir. Allah bağışlar ve merhamet eder.

100. İleri geçerek öncülüğü kazanan muhacirler ve yardımcılar ile güzel düşünüp güzel davranmada onları izleyenler var ya Allah onlardan razı olmuştur; Onlar da O'ndan razıdırlar. Allah onlara, içinde temelli ve ebedi kalacakları, altlarından ırmaklar akan cennetler hazırlamıştır, işte büyük kurtuluş budur.

101. Çevrenizdeki bedeviler içinde ihtiyacından fazlasını vermekte ikiyüzlü davrananlar var ve Medineliler içinde de ihtiyacından fazlasını vermekte: ikiyüzlülük yapanlar var. Onları siz değil ancak biz biliriz. Kendilerine iki defa azap edeceğiz; onlar sonra da büyük bir azaba uğratırlar.

102. Canla başla uğraşmaktan geri kalanların bir kısmı da, suçlarını itiraf ettiler. Onlar iyi işi kötüyle karıştırmışlardı. Belki Allah onların tövbesi kabul eder; Çünkü Allah çok bağışlayıcıdır, sevgi ve merhamet kaynağıdır.

103. Bunların mallarından, Allah rızası için verdiklerini al ki, onunla kendilerini iyice temizleyip aklayasın. Onlar için dua et, çünkü senin duan onlar için bir sükûnettir. Allah her şeyi işitiyor, her şeyi biliyor.

104. Bilmediler mi ki, Allah'tır kullarından o tövbeyi kabul eden, o Allah rızası için verilenleri alan. Ve Allah'tır, O’ tövbeleri karşılıksız bırakmayan , O’ sevgi ve merhamet kaynağı.

105. De ki: "İstediğinizi işleyin, işlediklerinizi Allah, Peygamberi ve müminler görecektir. Hepiniz görülmeyeni ve görüleni bilen Allah'a döndürüleceksiniz. O’ size işlediklerinizi bildirecektir."

106. Uğraştan geri kalanların bir kısmının işi de Allah'ın buyruğuna kalmıştır. Allah onlara ya azabeder ya da affeder, Allah Her şeyi Bilen'dir, Hâkim'dir.

107. Zarar vermek, inkâr etmek, müminlerin arasını ayırmak, Allah ve Peygamberine karşı uğraşanlara daha önceden gözcülük yapmak için dua yeri kurup: "Biz sadece iyilik yapmak istedik" diye yemin edenlerin yalancı olduklarına şüphesiz ki Allah şahittir.

108. Orada asla yardımlaşma ve dayanışma toplantısı yapma! Ta ilk günden korunmak üzere kurulan dua yeri elbette içinde yardımlaşma ve dayanışma toplantısı yapmana daha uygundur. Onda temizlenmeyi seven erkekler vardır. Allah da temizlenenleri sever.

109. Yapısını Allah'tan sakınıp, O'nun hoşnutluğunu kazanmak için yapan kimse mi daha hayırlıdır; yoksa yapısını kayacak bir yar kıyısına yapıp da onunla beraber cehennem ateşine göçen kimse mi? Allah kendisine yazık eden millete doğru yolu göstermez.

110. Yaptıkları bina, kalpleri parçalanıncaya kadar, yüreklerinde bir kuşku olarak kalacaktır. Allah Her şeyi Bilendir, çok bilgedir.

111. Allah müminlerden canlarını ve mallarını cennet kendilerinin olmak üzere satın almıştır. Allah yolunda uğraşırlar, ölümüne didişirler. Bu Allah'ın Tevrat'ta, İncil'de ve Kur’an’da üstlendiği gerçek bir sözdür! Kim Allah'tan daha çok sözünde durabilir. O halde O'nunla yaptığınız bu alışverişten ötürü sevinin. Gerçekten bu büyük bir başarıdır!

112. Ey Muhammed! Allah'a tövbe eden, kullukta bulunan, O'nu öven, O'nun uğrunda gezen, saygıyla eğilen ve secde eden, uygun olanı buyurup fenalığı yasak eden ve Allah'ın yasalarını koruyan müminlere de müjdele.

113. Cehennemlik oldukları anlaşıldıktan sonra, akraba bile olsalar, otorite, güç, paraya tapanlar için affedilmeyi istemek peygambere ve müminlere yaraşmaz.

114. İbrahim'in, babası için affedilmesini istemesi, sadece ona verdiği bir sözden ötürü idi. Allah'ın düşmanı olduğunu anlayınca ondan uzaklaştı. Doğrusu İbrahim çok içli ve yumuşak huylu birisiydi.

115. Allah bir milleti doğru yola eriştirdikten sonra, sakınacakları şeyleri onlara açıklamadıkça, sapıklığa düşürmez. Allah her şeyi şüphesiz bilir.

116. Göklerin ve yerin hükümranlığı elbette Allah'ındır; Dirilten ve öldüren O'dur. Allah'tan başka dost ve yardımcınız yoktur.

117. And olsun ki Allah, Peygamberin ve bir kısmının kalpleri kaymak üzere iken sıkıntılı zamanda ona uyan muhacirlerle yardımcıların tövbelerini kabul etti. Tövbelerini, onlara karşı şefkatli ve merhametli olduğu için kabul etmiştir.

118. Ve geri bırakılan o üç kişinin de tövbesini kabul etti. Bütün genişliğiyle beraber dünya başlarına dar gelmiş ve canları sıkıldıkça sıkılmışlar ve Allah'tan yine kendisine sığınmaktan başka çare olmadığını anlamışlardı. Allah onların tövbesini kabul buyurdu ki tövbe etsinler. Çünkü Allah, tövbeyi çok kabul eden, çok esirgeyendir.

119. Ey inananlar, Allah'tan korkun ve doğruluklarla beraber olun.

120. Ne Medine halkının, ne de onun çevresinde bulunan bedevilerin, Allah'ın elçisinden geri kalmaları ve onun canından önce kendi canlarının derdine düşmeleri onlara yakışmaz. Bu böyledir, çünkü Allah yolunda uğrayacakları hiç bir susuzluk, yorgunluk, açlık, kâfirleri öfkelendirecek her cesur çıkış ve düşmana karşı başarı kazanmaları yoktur ki mutlaka bunlarla kendilerine güzel bir çalışma yaptığı yazılmış olmasın. Allah güzel işler yapanların ücretlerini vermemezlik etmez.

121. Az veya çok sarf ettikleri her şey, yürüdükleri her yol, Allah'ın, yaptıklarının karşılığını en güzel şekilde kendilerine vermesi için, onlar için yazılır.

122. İnananların hepsinin uğraşa çıkmamaları gerekir. Onların her kesiminden bir gurubun, dinde derin bilgiler edinmek ve bunlarla uğraşmak için yolculuğa çıkan topluluk geri döndüğünde de korunmaları ümidiyle onları uyarmak için geri planda kalmaları gerekmez mi?

123. Ey iman sahipleri! Kitabın ortaya koyduğu, anlamlar, değerler ve kurallarının üzerini örtüp saklamak isteyenlerin yakınınızda bulunanları ile uğraşın. Sizde bir sertlik bulsunlar. Şunu bilin ki Allah korunanlarla beraberdir.

124. Ne zaman bir sure indirilse içlerinden biri: "Bu hanginizin imanını artırdı?" derler. Bu, inananların imanını artırır, onlar sevinirler.

125. Kalplerinde maraz olanlara gelince, onların da inkârını büsbütün artırır ve onlar artık kitabın, ortaya koyduğu anlamlar, değerler ve kuralların karşısında yer almış olarak ölürler.

126. Görmüyorlar mı ki, her yıl bir veya iki kez imtihan ediliyorlar. Hala ne tövbeye yelteniyorlar, ne de öğüt alıyorlar.

127. Bir sure indirildi mi "sizi biri görüyor mu" diye birbirine bakar, sonra da sıvışıp giderler. Allah kalplerini yamultmuştur. Çünkü gereğince anlamayan bir topluluktur bunlar.

128. And olsun içinizden size onurlu bir resul gelmiştir. Sizi rahatsız eden şey onu da üzer. Çok düşkündür size. Müminlere ise daha şefkatli daha merhametlidiri

129. Eğer çekip giderlerse de ki:"Allah bana yeter. O'ndan başka ilah yoktur. O'na güvenip dayanırım. O yüce arşın sahibidir

 

010

YUNUS/Hz.Yunus-YUNUS

Sevgi ve merhameti sonsuz olan Allah’ın adıyla.

 

     1. Elif, Lam, Ra. İşte sana bilgeliklerle dolu Kitap'ın ayetleri.

     2. Kendi içlerinden bir kişiye: "İnsanları uyanışa çağır, iman edenlere sözlerine sadık yaşadıkları takdirde kendileri için Allah katında giderek yükseleceklerini müjdele" diye vahiy göndermemiz, insanlara şaşırtıcı mı geldi? Kitabın, ortaya koyduğu anlamlar, değerler ve kuralların karşısında yer alıp batanlar " Bu, parlak vaatlerle büyüleyici sözler söyleyen birisi." Dediler.

     3. Şu bir gerçek ki, sizin Yaratıp, Besleyip doyuran, Yönlendiren Kudret’iniz gökleri ve yeri altı günde yaratıp, sonra arş üzerine egemenlik kurup iş ve oluşu çekip çeviren Allah'tır. O'nun izni olmadan kimse şefaat edemez. İşte bu Allah'tır sizin Yaratıp, Besleyip doyuran, Yönlendiren Kudret’iniz. O halde O'na kulluk edin. Düşünüp anlamıyor musunuz?          

     4. Allah'tan hak bir vaat olarak hepinizin dönüşü yalnız O'nadır. O yaratılışı başlatır, sonra yarattıklarını varlık alanına ardarda çıkarır ki, iman edip barışa yönelik çalışmaları sergileyenleri ödüllendirsin. Kitabın, ortaya koyduğu anlamlar, değerler ve kuralların karşısında yer alanlara gelince, onlar için nankörlük edip gerçeği örtmeleri yüzünden, kaynar sudan bir içki ve acıklı bir azap öngörülmüştür.

     5. Güneş'i ısı ve ışık kaynağı; Ay'ı, hesabı ve yılların sayısını bilesiniz diye bir nur yapıp ona evreler takdir eden O'dur. Allah bütün bunları rast gele değil, şaşmaz ölçülere bağlı olarak bilgiyle donanmış bir topluluk yaratmak için ayetleri detaylandırıyor.

     6. Şu bir gerçek ki, geceyle gündüzün birbiri ardınca gelmesinde, Allah'ın göklerde ve yerde yarattıklarında, O'na karşı gelmekten sakınanlar için ayetler vardır.

     7. Şu bir gerçek ki, bize kavuşmayı ummayanların, iğreti hayatla tatmin bulup onunla rahatlayanların ve ayetlerimizden uzaklaşıp gaflete dalanların.

     8. Kazandıklarına karşılık varacakları yer ateştir.

     9. İman edip barışa yönelik amel sergileyenlere gelince, Yaratıp, Besleyip doyuran, Yönlendiren Kudret’leri onları imanları dolayısıyla doğru yolda yürütür. Nimetlerle dolu cennetlerde altlarından ırmaklar akacaktır.

     10. Orada onların yakarışı, “Seni anıp yüceltiriz ey Allah'ımız" ve birbirine esenlik dilemeleri, "selam" şeklindedir. Ve onların son çağırışları şudur: Bütün övgüler âlemlerin Yaratıp, Besleyip doyuran, Yönlendiren Kudret'i Allah'adır.

     11. Allah insanlara şerri, onların hayrı acele istedikleri gibi çabucak verseydi, elbette onların ecelleri bitirilmiş olurdu. Fakat bize kavuşmayı beklemeyenleri, biz azgınlıkları içinde bocalar bir halde bırakırız.

     12. İnsana bir zarar geldiği zaman; yan yatarken, otururken, ayaktayken bize yalvarır. Ama sıkıntısını çözdüğümüzde, kendisine dokunan bir zorluk yüzünden bize hiç yalvarmamış gibi çekip gider. İşte böylece haddi aşanlara yapmakta oldukları şeyler güzel gösterildi.

     13. Ant olsun ki biz sizden önceki kuşakları, zulmettikleri ve resulleri kendilerine açık kanıtlar getirdiği halde inanmadıkları için, helak ettik. Günaha batanlar topluluğunu biz böyle cezalandırırız.

     14. Sonra onların ardından sizleri hükmedenler kıldık ki, nasıl iş yapacağınızı görelim.

     15. Ayetlerimiz onlara açık seçik deliller halinde okunduğu zaman, bize ulaşmayı ummayanlar şöyle dediler: Bundan başka bir Kur'an getir bize yahut bunu değiştir." De ki: "Onu kendiliğimden değiştirmem benim için söz konusu olamaz. Ben sadece bana vahiy olana uyuyorum. Yaratıp, Besleyip doyuran, Yönlendiren Kudret'ime isyan edersem, büyük bir günün azabından korkarım."

     16. De ki: "Allah dileseydi, onu size okuyamazdım ve sizin de ondan haberiniz olmazdı. Düşünsenize bundan önce içinizde bir ömür boyu yaşadım. Hala aklınızı kullanmayacak mısınız?"

     17. Uydurduğu yalanları Allah'a yakıştıran yahut onun ayetlerini yalanlayan kişiden daha zalim kim var? Şu bir gerçek ki, suçlular iflah etmezler.

     18. Allah'ı bırakıp kendilerine zarar veya yarar sağlayamayan şeylere hizmet ediyorlar ve şöyle diyorlar: "Bunlar bize Allah katında şefaat edecekler." Söyle onlara: Allah'a, göklerde ve yerde bilmediği şeyleri mi haber veriyorsunuz?" Şanı yücedir O'nun, ortak koştuklarından arınmıştır O’.

    19. İnsanlar bir tek toplumdu. Sonra ihtilafa düştüler. Eğer Yaratıp, Besleyip doyuran, Yönlendiren Kudret'inin bir sözü olmasaydı, tartışıp durdukları konuda hemen aralarında hüküm verilirdi.

     20. Şöyle derler: "Ona Yaratıp, Besleyip doyuran, Yönlendiren Kudret'inden bir ayet indirilseydi ya!" De ki:  " Henüz görmediğimiz olayların bilgisi Allah'ın elindedir. Bekleyin; ben de sizinle birlikte bekleyenlerdenim."

     21.  Kendilerine dokunan bir sıkıntıdan sonra insanlara, bir rahat tattırdığımız zaman, ayetlerimiz hakkında kafaları karıştırmak için bin bir tuzak sergilerler. De ki:   "Tuzak kurma bakımından Allah daha hızlıdır." Elçilerimiz kurmakta oldukları tuzakları birbir yazıyorlar.

     22. Sizleri karada ve denizde O yürütüyor. Diyelim gemide gidiyorsunuz. Gemi, içindekileri latif bir rüzgârla götürüyor. Geminin içindekiler ferah ve sevinç duymaktalar. Birden korkunç bir kasırga patladı! Her taraftan gelen dalgalarla çepeçevre kuşatıldıklarını düşünüp dini yalnız Allah'a özgüleyerek duaya koyulurlar: "Bizi şu durumdan kurtarırsan, yemin olsun sana şükredenlerden olacağız."

     23. Ama Allah onları kurtarınca, hiç vakit geçirmeden yeryüzünde haksızlığa sapıp azgınlaşırlar. Ey insanlar! Şu geçici hayatın menfaati için yaptığınız azgınlık ve taşkınlık yalnız sizin aleyhinize yazılır. Bir süre sonra bize döndürüleceksiniz ve yapmakta olduklarınızı size haber vereceğiz!

     24. Şu iğreti hayatın durumu gökten indirdiğimiz bir suya benzer: İnsanların ve davarların yedikleri yeryüzü bitkisi suyla karışmıştır. Nihayet toprak takılarını takınmış, süslenmiştir. Toprağın sahipleri onun üzerinde egemen olduklarını sanmaktadırlar. Tam bu sırada emrimiz ona gece veya gündüz ulaşır ve onu dün yokmuş gibi biçip atarız. Düşünen bir topluluk için ayetleri böyle açıklıyoruz.

     25. Allah, barış ve esenlik yurduna çağırıyor. O kimi layık görürse, dosdoğru yola kılavuzlar.

     26. Güzel düşünüp güzel davrananlara güzellik var. Dahası da var. Onların yüzlerine ne kara bulaşır ne de zillet ulaşır. Cennetin dostlarıdır onlar: Sürekli kalıcıdırlar orada.

     27. Kötülük kazananlara ise kötülüğün miktarınca karşılık vardır. Ama yüzlerini bir aşağılanma duygusu kaplar. Onları Allah'tan kurtaracak kimse yoktur. Yüzleri gece parçalarından karanlıklarla kaplanmış gibidir. Ateşin dostudur bunlar. Sürekli kalıcıdırlar içinde.

     28. Gün olur onları bir araya toplarız: Sonra şirke batanlara sesleniriz: "Siz ve ortak yaptıklarınız, yerlerinize!" Aralarını ayırmışızdır. Ortak tuttukları şöyle haykırırlar: "Siz bize kulluk etmiyordunuz."

     29. "Bu yüzden bizimle sizin aranızda şahit olarak Allah yeter. Şüphesiz ki biz, sizin bizi tanrı yerine koymanızdan tamamen habersizdik."

     30. İşte orada herkes geçmişte yaptıklarını karşısında bulacak. Artık onlar gerçek sahipleri olan Allah'a döndürülecekler. Uydurup durdukları ise onları bırakıp kaçacak.

     31. Onlara sor: "Gökten ve yerden size rızık veren kimdir? Ya o kulakların ve gözlerin sahibi kim? Diriyi ölüden çıkaran, ölüyü de diriden çıkaran kim? Kim çekip çeviriyor iş ve oluşu?" Onlar: "Allah'tır!" diyecekler.  "O halde O'nun öfkesini çekmekten neden sakınmıyorsunuz?" de.

     32. İşte gerçek Yaratıp, Besleyip doyuran, Yönlendiren Kudret'iniz Allah budur. Gerçeğin dışında sadece sapıklık vardır. Öyleyse nasıl yüz çevirirsiniz?

     33. İşte Yaratıp, Besleyip doyuran, Yönlendiren Kudret'inin, yoldan çıkmış olanların inanmayacaklarına dair söylediği söz gerçekleşti.

     34. Sor onlara: "Koştuğunuz ortaklardan, yaratmayı başlatıp, sonra onu yenileyip sürdüren biri var mı? De ki: "Allah ilk defa yaratmayı başlatır, sonra onu yenileyip sürdürür. O halde nasıl yoldan saptırılıyorsunuz?

     35. Sor onlara koştuğunuz ortaklardan sizi gerçeğe ulaştıran biri var mı? Cevap ver: “  Allah gerçeğe ulaştırır. Gerçeğe ulaştıran mı, yoksa yol gösterilmeden gerçeği bulamayan mı uyulmaya layıktır? Ne biçim hüküm veriyorsunuz?

     36. Onların çoğu zanna uyarlar; gerçekte ise zan, hakikat karşısında bir şey ifade etmez. Allah onların yaptıklarını şüphesiz bilir.

     37. Bu Kur'an, Allah'tandır. Başka birileri tarafından düzenlenemez. Kendinden öncekileri onaylayan ve yasaların detaylı bir açıklamasıdır. Kuşku ve çelişme yoktur onda. O âlemlerin Yaratıp, Besleyip doyuran, Yönlendiren Kudret'indendir.

     38. Yoksa onu uydurdu mu diyorlar! De ki: "Eğer sizler doğru sözlüler iseniz, Allah'tan başka, gücünüzün yettiklerini çağırın da, onun benzeri bir sure getirin."

     39. Bilakis, onlar ilmini kavrayamadıkları ve yorumu asla kendilerine gelmemiş olan şeyi yalanladılar. Onlardan öncekiler de böyle yalanlamışlardı. Zalimlerin sonunun nasıl olduğuna bir bak.

     40. Aralarında ona inanan ve inanmayan vardır. Yaratıp, Besleyip doyuran, Yönlendiren Kudret’in bozguncuları daha iyi bilir.

     41. Onlar seni yalanlarlarsa de ki: "Benim işim bana, sizin işiniz de size aittir. Siz benim yaptığımdan uzaksınız, ben de sizin yaptığınızdan uzağım."

     42. İçlerinden seni dinleyenler vardır. Fakat sağırlara, sen mi duyuracaksın. Hele bir de akılları ermiyorsa!

     43. Onlardan sana kalp gözüyle göremeden bakanlar da vardır, sen körleri doğru yola iletebilir misin?

    44. Allah insanlara hiç zulmetmez, fakat insanlar kendilerine zulmederler.

     45. Onları toplayacağı ayağa kalkış günü, sanki gündüz, dünyada sadece tanışmak için bir saat kalmış gibi olurlar. Allah'ın karşısına çıkmayı yalanlayanlar kaybetmişlerdir. Zaten doğru yolda değillerdi.

     46. Onlara söz verdiğimiz azabın bir kısmını sana gösteririz veya seni öldürürüz, nasıl olsa onların dönüşü bizedir. Allah onların yaptıklarına şahittir.

     47. Her ümmetin bir peygamberi vardır. Peygamberleri geldiği zaman, aralarında adaletle hükmedilir ve onlara asla zulmedilmez.              

     48. "Doğru iseniz bu vaat ne zamandır?" diyorlar.

     49. De ki: "Ben kendime bile Allah'ın istediği dışında bir zarar verme yahut yarar sağlama gücünde değilim. Her ümmetin bir eceli var. Ecelleri geldiğinde bir saat geri de kalmazlar, ileri de gidemezler."

     50. De ki: "Allah'ın azabı size gece veya gündüz gelirse ne yaparsınız?  Söyleyin, suçlular neye acele ediyorlar?"

     51. Başınıza bela geldikten sonra mı O'na iman edeceksiniz! Şimdi mi? Hani onu aceleden isteyip duruyordunuz?

     52. Sonra zulmedenlere şöyle denilecek: "Sonsuzluğun azabını tadın. Kazandığınız şeyler dışında bir şeyle cezalandırılmayacaksınız."

     53. Sana soruyorlar: “Doğru mu bu?" De ki: “Evet Yaratıp, Besleyip doyuran, Yönlendiren Kudret'ime yemin ederim, o doğrunun ta kendisidir! Ve siz ondan yakayı kurtaramazsınız."

     54. Ömürlerini zulümle geçirenler, eğer yeryüzü onların olsaydı, azabı gördükleri zaman yeryüzündeki bütün sahip oldukları serveti feda ederek kurtulmak isterlerdi. Yine de aralarında adaletle hüküm olunur ve onlara asla zulüm edilmez.

     55. Bilesiniz ki! Göklerde ve yerde olan her şey Allah'ındır. Yine bilesiniz ki, Allah’ın sözü gerçektir, fakat onların çoğu bilmez.

     56. O hem diriltir, hem öldürür ve yalnız O'na döndürüleceksiniz.

     57. Ey insanlar! Size Yaratıp, Besleyip doyuran, Yönlendiren Kudretinizden bir öğüt, gönüllerdekine bir şifa, kitabın ortaya koyduğu anlamlar, değerler ve kurallar bütününü içtenlikle benimseyenler için yol gösteren sevgi ve merhamet kaynağı gelmiştir.

     58. De ki: "Ancak Allah'ın engin cömertliğiyle, sevgi ve merhametiyle sevinsinler. Bu onların topladıklarından daha hayırlıdır."

     59. De ki: "Allah'ın size indirdiği rızıktan bir kısmını helal, bir kısmını da haram bulmanıza ne dersiniz?" De ki: "Allah mı size izin verdi, yoksa Allah'a iftira mı ediyorsunuz?"

     60. Allah'a karşı yalan uyduranların ayağa kalkış günü hakkındaki kanaatleri nedir? Şüphesiz Allah insanlara karşı lütuf sahibidir. Fakat onların çoğu şükretmezler.

     61. Ne zaman sen bir işte bulunsan, ne zaman Kur’an’dan bir şey okusan ve siz ne zaman bir iş yapsanız, o işe daldığınız zaman biz mutlaka üstünüzde tanık olanlarız. Ne yerde ne gökte zerre ağırlığınca bir şey, ondan daha küçüğü de daha büyüğü de Yaratıp, Besleyip doyuran, Yönlendiren Kudret'inden gizli kalmaz; tümü apaçık bir Kitap'tadır.

     62. Bilesiniz ki Allah'ın dostlarına korku yoktur; onlar üzülmeyecekler.

     63. Onlar iman etmişler, sakınmaya sarılmışlardır.

     64. Dünya hayatında da, ahiret hayatında da onlara müjde vardır. Allah' ın sözlerinde asla değişme yoktur. İşte bu büyük kurtuluştur.

     65. Onların sözleri seni üzmesin. Çünkü bütün onur ve kudret Allah'ındır. O işitendir, bilendir.

     66. İyi bilin ki göklerde ve yerde ne varsa yalnız Allah'ındır. Allah' tan başka ortaklara tapanlar neyin ardına düşüyorlar! Doğrusu onlar zandan başka bir şeyin ardına düşmüyorlar ve onlar sadece yalan söylüyorlar.

     67. O, geceyi sizin dinlenmeniz için yaratan, gündüzü aydınlık kılandır. Şüphesiz bunda dinleyen toplumlar için ibretler vardır.

     68. "Allah çocuk edindi" dediler. Haşa! O bundan arınmıştır. O'nun ihtiyacı yoktur. Göklerde ve yerde ne varsa O'nun dur. Bu hususta yanınızda her hangi bir delil yoktur. Allah hakkında bilmediğiniz bir şeyi mi söylüyorsunuz?

     69. De ki: “Allah hakkında yalan uyduranlar asla kurtuluşa eremezler."

     70. Dünyada bir miktar geçim, sonra dönüşleri bizedir. Sonra da inkâr etmekte oldukları şeylerden ötürü onlara şiddetli azabı tattırırız.

     71. Onlara Nuh'un kıssasını hatırlat. Hani o kavmine demişti ki: "Ey kavmim!  Eğer benim aranızda olmam ve Allah'ın ayetlerini size hatırlatmam ağır geldi ise, ben yalnız Allah'a dayanıp güvenirim. Siz de ortaklarınızla beraber toplanıp ne yapacağınızı kararlaştırın. Bir hükme varın. Sonra o hükmü bana uygulayın ve bana mühlet de vermeyin."

     72. "Eğer yüz çeviriyorsanız, ben sizden zaten bir ücret istemedim. Benim ücretim Allah'tan gelecektir. Bana Müslümanlardan olmam emredildi."

     73. Yine de onu yalanladılar, biz de hem onu hem de onunla beraber gemide bulunanları kurtardık ve onları yeryüzünde halifeler kıldık; ayetlerimizi yalanlayanları da boğduk. Bak ki uyarılanların sonu nasıl oldu?

     74. Sonra onun arkasından birçok peygamberi kendi toplumlarına gönderdik. Onlara ayetler getirdiler. Fakat onlar daha önce yalanladıkları şeye inanacak değillerdi. İşte haddi aşanların kalplerini biz böyle mühürleriz.

     75. Sonra onların ardından da Firavun ve toplumuna Musa ile Harun'u ayetlerimizle gönderdik, fakat onlar kibirlendiler ve günahkâr bir toplum oldular.

     76. Katımızdan onlara hak gelince: "Bu elbette apaçık bir sihirdir" dediler.

     77. Musa dedi ki: "Size gerçek ulaştığında böyle mi konuşuyorsunuz? Büyü müdür bu? Büyücülerin kurtuluşu yoktur."

     78. Dediler ki: "Atalarımızın kurduğu düzeni yıkıp, yeryüzünde devlet  ikinizin olsun diye mi bize geldiniz? Biz ikinize de inanmıyoruz."

     79. Firavun dedi ki: “Bilgili bütün sihirbazları bana getirin!"

     80. Sihirbazlar gelince Musa onlara: “Atacağınızı atın" dedi.

     81. Onlar atınca Musa dedi ki: “Sizin getirdiğiniz sihirdir. Allah onu boşa çıkaracaktır. Çünkü Allah bozguncuların işini düzgün yürütmez."

     82. "Suçluların hoşuna gitmese de Allah, sözleriyle gerçeği açığa çıkarır."

     83. Firavun ve kavminin kendilerine işkence etmesinden korktukları için kavminden bir gurup gençten başka kimse Musa'ya iman etmedi. Çünkü Firavun yeryüzünde ululuk taslayan ve haddi aşanlardan idi.

     84. Musa dedi ki: “Ey kavmim! Eğer Allah'a inandıysanız ve O'na teslim olduysanız sadece O'na güvenip dayanın."

     85.  Onlar da dediler ki: “Allah'a dayandık. Ey Yaratıp, Besleyip doyuran, Yönlendiren Kudret'imiz! Bizi o zalimler topluluğu için deneme konusu kılma."

     86. "Ve bizi rahmetinle o zalimler topluluğundan kurtar."

     87. Biz de Musa ve kardeşine: “Kavminiz için Mısırda evler hazırlayın ve evlerinizi karargâha dönüştürün. Destekleşme / dayanışma yerleri yapın. Kitabın ortaya koyduğu anlamlar, değerler ve kurallar bütününü içtenlikle benimseyenlere müjde ver!" diye vahyettik.

     88. Musa dedi ki: “Ey Yaratıp, Besleyip doyuran, Yönlendiren Kudret’imiz! Gerçekten sen Firavun ve kavmine dünya hayatında ziynet ve nice mallar verdin. Ey Yaratıp, Besleyip doyuran, Yönlendiren Kudret’imiz! İnsanları senin yolundan saptırsınlar ve elem verici cezayı görünceye kadar iman etmesinler diye mi? Ey Yaratıp, Besleyip doyuran, Yönlendiren Kudret’imiz onların mallarını yok et, kalplerine sıkıntı ver.”

     89. Allah: “İkinizin de duası kabul olmuştur. O halde siz doğruluğa devam edin ve sakın o bilmezlerin yoluna gitmeyin!" dedi.

     90. Biz İsrailoğullarını denizden geçirdik. Ama Firavun ve askerleri zulmetmek ve saldırmak üzere onları takip etti. Nihayet boğulma haline gelince: "Gerçekten İsrail oğullarının inandığı Tanrıdan başka tanrı olmadığına iman ettim. Ben de Müslümanlardanım!" dedi.

     91. "Şimdi mi iman ettin? Daha önce isyan etmiş ve bozgunculardan olmuştun."

     92. Senden sonra geleceklere ibret olman için, bu gün senin bedenini kurtaracağız. İşte insanlardan çoğu bizim ayetlerimizden habersiz bulunuyor.

     93. Ant olsun biz İsrailoğullarını güzel bir yurda yerleştirdik ve onlara temiz nimetlerden rızık verdik. Kendilerine ilim gelinceye kadar ayrılığa düşmediler. Şüphesiz ki Yaratıp, Besleyip doyuran, Yönlendiren Kudret’in, ayağa kalkış günü onların, aralarında ihtilaf etmekte oldukları şeyler hakkında hükmedecektir.

     94. Eğer sana indirdiğimiz den kuşkuda isen, senden önceki Kitabı okuyanlara sor. Ant olsun ki Yaratıp, Besleyip doyuran, Yönlendiren Kudret’inden sana hak gelmiştir. Sakın şüphecilerden olma.

     95. Allah'ın ayetlerini yalanlayanlardan olma, sonra ziyana uğrayanlardan olursun.

     96. Gerçekten haklarında Yaratıp, Besleyip doyuran, Yönlendiren Kudret'inin sözü sabit olanlar iman etmezler.

     97. Kendilerine bütün ayetler gelmiş olsa bile, elem verici azabı görünceye kadar inanmazlar.

     98. Yunus'un kavmi müstesna, herhangi bir ülke halkı, keşke iman etse de bu imanları kendilerine fayda verseydi! Yunus'un kavmi iman edince, kendilerinden dünya hayatındaki rezillik azabını üstlerinden kaldırdık ve kendilerini belirli bir süreye kadar nimetlendirdik.

     99. Eğer Yaratıp, Besleyip doyuran, Yönlendiren Kudret'in dileseydi, yeryüzünde bulunanların hepsi iman ederlerdi. O halde sen, inanmaları için insanları zorlayacak mısın?

     100. Allah'ın izni olmadan hiç kimse inanmaz. O akıllarını kullanmayanları rezillik içerisinde bırakır.

     101. De ki: "Göklerde ve yerde neler oluyor, bir bakın! "Fakat inanmayan bir topluma deliller ve uyarılar bir fayda sağlamaz.

     102. Onlar kendilerinden önce gelip geçmiş toplumların günlerinin benzerlerinden başkasını mı bekliyorlar? De ki: "Haydi bekleyin! Şüphesiz ben de bekleyenlerdenim."

     103. Biz sonunda peygamberlerimizi ve aynı şekilde iman edenleri kurtarıyoruz. İnananları üzerimize bir borç olarak kurtaracağız.

     104. De ki: “Ey insanlar! Benim yolumdan şüphe ediyorsanız, ben Allah'ı bırakıp ta sizin kulluk ettiklerinize, kulluk etmeyeceğim. Ancak sizi öldürecek olan Allah'a kulluk ederim. Bana kitabın ortaya koyduğu anlamlar, değerler ve kurallar bütününü içtenlikle benimseyenlerden olmam emir olundu."

     105. Şu da emredildi: "Tek Tanrıcı olarak dine yönel, sakın O’na ortak koşanlardan olma".

     106. Allah'ı bırakıp ta sana fayda veya zarar vermeyecek şeylere tapma.  Eğer bunu yaparsan sen mutlaka zalimlerden olursun.

     107. Eğer Allah'tan sana bir zarar dokunursa, onu yine O'ndan başka giderecek yoktur. Eğer sana bir hayır layık görürse O'nun lütfunu geri çevirecek yoktur. O hayrını kullarından dilediğine eriştirir. O Çok Bağışlayıcıdır, Sevgi ve Merhamet Kaynağıdır.

     108. De ki: “Ey insanlar! Size Yaratıp, Besleyip doyuran, Yönlendiren Kudret'iniz den hak gelmiştir. Artık kim doğru yola gelirse ancak kendisi için gelecektir. Kim de saparsa, o da ancak kendi aleyhine sapacaktır. Ben sizin üzerinize vekil değilim."

     109. Sen, sana vahiy olana uy ve Allah hüküm verinceye kadar sabret. O Hüküm Verenlerin en hayırlısıdır.

 

011

HUD/Hud peygamber-HUD

Sevgi ve merhameti sonsuz olan Allah’ın adıyla.

 

     1. Elif, Lam, Ra. Bu kitap Bilge ve Her Şeyden Haberi olan tarafından ayetleri sağlamlaştırılmış, sonra da detaylandırılıp açıklanmış bir kitaptır.

     2. Ki, Allah'tan başkasıyla çalışmamanız için indirildi. Kuşkusuz ben size O'ndan gelen bir uyarıcı ve müjdeleyiciyim.

     3. Af dileyin Yaratıp, Besleyip doyuran, Yönlendiren Kudret'inizden; sonra da tövbe ile O'na yönelin ki, belirlenmiş bir süreye kadar sizi güzel bir nimetle nimetlendirsin ve her farklı derece sahibine hak ettiği ödülü versin. Eğer yüz çevirirseniz, ben sizin başınıza gelecek büyük bir günün azabından korkarım.

     4. Dönüşünüz yalnız Allah'adır. O'nun her şeye Gücü Yeter.

     5. Dikkat edin! Onlar O'ndan gizlenmek için köşe bucak saklanıyorlar. İyi bilin ki, O' onlar elbiselerine büründükleri zaman dahi içlerinde gizlediklerini de, açığa çıkardıklarını da bilir. Çünkü O' göğüslerin özünü bilendir.

     6. Yeryüzünde yaşayan her canlının rızkı, yalnızca Allah'ın üzerinedir.  Allah o canlının durduğu yeri de, sonunda bırakılacağı yeri de bilir.  Hepsi apaçık bir kitaptadır.

     7. O, hanginizin amelinin daha güzel olacağı hususunda sizi imtihan etmek için, Arş'ı su üzerinde iken, gökleri ve yeri altı günde yaratandır. Yemin ederim ki: "Ölümden sonra dirileceksiniz" desen, kitabın, ortaya koyduğu anlamlar, değerler ve kuralların karşısında yer alanlar derhal "Bu açık bir büyüden başka bir şey değildir" derler.

     8. And olsun, biz onlardan azabı sayılı bir güne kadar ertelesek, mutlaka  "Onun gelmesini engelleyen nedir?" derler. Bilesiniz ki, kendilerine azap geldiği gün, bir daha onlardan uzaklaştırılacak değildir. Ve alay etmekte oldukları şey onları çepeçevre kuşatacaktır.

     9. Eğer insana tarafımızdan bir rahmet tattırır da sonra bunu ondan çekip alırsak, tamamen ümitsiz ve nankör olur.

     10. Eğer kendisine dokunan bir zarardan sonra ona bir nimet tattırırsak  "Elbette kötülükler benden gitti" der. Çünkü o şımarıktır, kibirlidir.

     11. Ancak sabredip güzel iş yapanlar böyle değildir. İşte onlar için bir bağış ve büyük mükâfat vardır.

     12. Belki de sen: "Ona bir hazine indirilseydi veya onunla beraber bir melek gelseydi!" demelerinden ötürü ruhun daralacak ve bu yüzden sana vahyolunan ayetlerin bir kısmını terk edecektin. Ancak sen bir uyarıcısın. Allah her şeye vekildir.

     13. Yoksa "Onu kendisi uydurdu" mu diyorlar? De ki:"Eğer doğru iseniz Allah'tan başka çağırabildiklerinizi çağırın da siz de onun gibi on sure uydurun.

     14. Eğer size cevap veremiyorlarsa, bilin ki, o ancak Allah'ın ilmiyle indirilmiştir ve O'ndan başka tanrı yoktur. Artık siz müslüman oluyor musunuz?

     15. Kim, dünya hayatını ve ziynetini istemekte ise, yapmış olduğu işlerin karşılığını orada onlara tam olarak veririz ve onlar orada hiç bir zarara uğratılmazlar.

     16. İşte onlar, ahirette kendileri için ateşten başka hiçbir şeyleri olmayan kimselerdir; yaptıkları da boşa gitmiştir; yapmakta oldukları şeyler batıldır.

     17. O dünyayı isteyenler hiç şu kimse gibi biri olur mu? Yaratıp, Besleyip doyuran, Yönlendiren Kudret'inden bir beyyine üzeredir. O kişiyi de yine Allah’tan gelen bir tanık izler. Tanıktan öncede bir rahmet olan Musa'nın Kitap'ı var. Böyle olanlar Kur’an’a inanırlar. Topluluklardan kim onu inkâr ederse işte cehennem ateşi onun varacağı yerdir, bundan şüphen olmasın; zira bu senin Yaratıp, Besleyip doyuran, Yönlendiren Kudret'in tarafından bildirilmiştir. Gerçektir.  Fakat insanların çoğu iman etmezler.

     18. Kim Allah'a yalan uydurandan daha zalim olabilir? Onlar Yaratıp, Besleyip doyuran, Yönlendiren Kudret'lerine arz edilecekler, şahitler de:"İşte bunlar Yaratıp, Besleyip doyuran, Yönlendiren Kudret'lerine karşı yalan söyleyenlerdir" diyecekler. Bilin ki Allah'ın laneti zalimlerin üzerinedir!

     19. Onlar, Allah'ın yolundan alıkoyan ve onu eğri göstermek isteyenlerdir. Ahireti inkâr edenler de onlardır.

     20. Onlar yeryüzünde Allah'ı aciz bırakacak değillerdir: Onların Allah'tan başka dostları da yoktur. Onların azabı kat kat olacaktır. Çünkü onlar ne görebiliyorlar ne de kulak veriyorlardı.

     21. İşte onlar kendilerini ziyana uğrattılar. Uydurmakta oldukları şeyler de kendilerinden kaybolup gitti.

     22. Şüphesiz onlar, ahirette en çok ziyana uğrayanlardır.

     23. İnanıp da güzel işler yapan ve Yaratıp, Besleyip doyuran, Yönlendiren Kudret'lerine gönülden boyun eğenlere gelince, işte onlar cennet ehlidir. Onlar orada ebedi kalırlar.

     24. Bu iki zümrenin durumu, kör ve sağır ile, gören ve işiten kimseler gibidir. Bunların hali hiç eşit olur mu? Hala ibret almıyor musunuz?

     25. And olsun biz Nuh'u kavmine elçi gönderdik. Onlara:"Ben sizin için apaçık bir uyarıcıyım,"

     26. "Allah'tan başkasına kulluk etmeyin! Ben, sizin elem verici bir günün azabına uğramanızdan korkuyorum" dedi.

     27. Kavminden ileri gelenlerinden, kitabın, ortaya koyduğu anlamlar, değerler ve kuralların karşısında yer alanlar, dediler ki: "Bize göre sen, sadece bizim gibi bir insansın. Bizden sana, basit görünüşlü alt tabakadan insanların uyduğunu görüyoruz. Ve sizin bize karşı bir üstünlüğünüz de yok. Bilakis sizin yalancılar olduğunuzu düşünüyoruz."

     28. Nuh dedi ki: "Eğer ben Yaratıp, Besleyip doyuran, Yönlendiren Kudret'im tarafımdan gelen bir beyyine üzerinde isem ve O bana katından bir rahmet vermiş de bu size gizli tutulmuşsa buna ne dersiniz? Siz onu hiç istemediğiniz halde biz sizi ona zorla mı sokalım?"

     29. "Ey kavmim! Allah'ın emirlerini bildirmeye karşılık sizden herhangi bir mal istemiyorum. Benim mükâfatım ancak Allah'a aittir. Ben iman edenleri kovacak değilim; Çünkü onlar Yaratıp, Besleyip doyuran, Yönlendiren Kudret'lerine kavuşacaklardır. Fakat ben sizi bilgisizce davranan bir topluluk olarak görüyorum."

     30. "Ey kavmim! Ben onları azarlayıp kovarsam beni Allah'tan kim korur? Düşünmüyor musunuz? "

     31. "Ben size Allah'ın hazineleri yanımdadır demiyorum. Görmediğim şeyleri de bilmem. Ben bir meleğim de demiyorum. Ama gözlerinizin horlayarak baktıkları kişiler için: 'Allah bunlara hiç bir hayır vermeyecek' diyemem. Onların kalplerinde olanı Allah daha iyi bilir. Onları kovduğum takdirde ben gerçekten zalimlerden olurum."

     32. Dediler ki: "Ey Nuh! Bizimle mücadele ettin ve bizimle mücadelede çok ileri gittin. Eğer doğrulardan isen, kendisiyle bizi tehdit ettiğini bize getir!"

     33. Dedi ki: "Onu size ancak dilerse Allah getirir. Ve siz O'nu aciz bırakacak değilsiniz."

     34. Eğer Allah sizi azdırmak istiyorsa, ben size öğüt vermek istesem de öğüdüm size fayda vermez. O sizin Yaratıp, Besleyip doyuran, Yönlendiren Kudret'inizdir. Ve O'na döndürüleceksiniz."

     35. Yoksa "Bunu uydurdu" mu diyorlar? De ki:"Eğer onu uydurduysam günahım bana aittir. Fakat ben sizin işlediğiniz günahtan uzağım."

     36. Nuh'a vahiy olundu ki:"Kavminden daha önce iman etmiş olanlardan başkası artık asla inanmayacak. Öyleyse onların işlemekte olduklarından dolayı üzülme."

     37. "Gözlerimizin önünde ve vahyimiz uyarınca gemiyi yap ve zulmedenler hakkında bana söz söyleme! Onlar mutlaka boğulacaklardır."

     38. Nuh gemiyi yapıyor, kavminden ileri gelenler ise, yanına her uğradıkça onunla alay ediyorlardı. Dedi ki: "Eğer bizimle alay ediyorsanız, iyi bilin ki siz nasıl alay ediyorsanız biz de sizinle alay edeceğiz."

     39. "İnsanı rezil edecek azabın kime geleceğini ve sürekli bir azabın kimin başına ineceğini, yakında bileceksiniz."

     40. Nihayet emrimiz gelip de tandır kaynayınca dedik ki:"Her şeyden iki çifti ve aleyhlerinde hüküm verdiklerimiz hariç olmak üzere aileni ve inananları gemiye yükle." Zaten onunla beraber inanan pek azdı.

     41. Dedi ki: "Gemiye binin, onun yüzüp gitmesi de durması da Allah'ın adıyladır. Şüphesiz Yaratıp, Besleyip doyuran, Yönlendiren Kudret'im Gafur'dur. Rahim'dir.

     42.Gemi, dağlar gibi dalgalar arasında onları götürüyordu. Nuh gemiden uzakta bulunan oğluna: "Yavrucuğum, bizimle beraber bin, kitabın, ortaya koyduğu anlamlar, değerler ve kuralların karşısında yer alanlarla beraber olma! " diye seslendi.

     43. Oğlu: "Beni sudan koruyacak bir dağa sığınacağım" dedi. Nuh: "Bu gün Allah'ın emrinden, merhamet sahibi Allah'tan başka koruyacak kimse yoktur dedi. Aralarına dalga girdi, böylece oda boğulanlardan oldu.

     44. "Ey yer suyunu yut! Ve ey gök sende tut" denildi. Su çekildi; İş bitirildi. Gemi Cudi üzerine yerleşti. Ve: "O zalimler topluluğu geri gelmez olsun!" denildi.

     45. Nuh Yaratıp, Besleyip doyuran, Yönlendiren Kudret'ine dua edip dedi ki: "Ey Yaratıp, Besleyip doyuran, Yönlendiren Kudret'im! Şüphesiz oğlumda ailemdendir. Senin vadin ise elbette haktır. Sen Hâkimler Hâkimisin."

     46. Allah buyurdu ki: "Ey Nuh! O asla senin ailenden değildi. Çünkü onun yaptığı kötü bir işti. O halde hakkında bilgin olmayan bir şeyi benden isteme. Ben sana cahillerden olmamanı tavsiye ederim."

     47. Nuh dedi ki: "Ey Yaratıp, Besleyip doyuran, Yönlendiren Kudret'im! Senin hakkında bilgim olmayan şeyi istemekten Sana sığınırım. Eğer beni bağışlamaz ve esirgemezsen, ben ziyana uğrayanlardan olurum!"

     48. Denildi ki: "Ey Nuh! Sana ve seninle beraber olan ümmetlere bizden selam ve bereketlerle gemiden in! Kendilerini faydalandıracağımız, sonra da bizden kendilerine elem verici bir azabın dokunacağı ümmetler de olacaktır.

     49. İşte bunlar sana bahsettiğimiz görülemeyen şeylerin haberlerindendir. Bundan önce bunları ne sen biliyordun ne de kavmin. Artık sabırlı ol! İyi sonuç sakınmaya sarılanlarındır.

     50. Ad kavmine de kardeşleri Hud dedi ki: "Ey kavmim! Allah'a kulluk edin. Sizin O'ndan başka tanrınız yoktur. Siz yalan uyduranlardan başkası değilsiniz."

     51. "Ey kavmim ben ona karşılık sizden bir ücret istemiyorum. Benim ücretim, beni yaratandan başkasına ait değildir. Hala aklınızı kullanmıyor musunuz?"

     52. "Ey kavmim! Yaratıp, Besleyip doyuran, Yönlendiren Kudret'inizden bağış dileyin; sonra O'na tövbe edin ki üzerinize göğü bol bol göndersin ve kuvvetinize kuvvet katsın. Günah işleyerek yüz çevirmeyin."

     53. Dediler ki "Ey Hud! Sen bize açık bir ayet getirmedin, biz de senin sözünle tanrılarımızı bırakacak değiliz ve biz sana iman edecek de değiliz."

     54. "Biz, 'tanrılarımızdan biri seni fena çarpmış' demekten başka bir söz söylemeyiz'. Hud dedi ki: "Ben, Allah'ı şahit tutuyorum; siz de şahit olun ki ben sizin ortak koştuklarınızdan uzağım."

     55. "O'ndan başka. Haydi, hepiniz bana tuzak kurun; sonra da bana mühlet vermeyin."

     56."Ben, benimde Yaratıp, Besleyip doyuran, Yönlendiren Kudret'im, sizin de Yaratıp, Besleyip doyuran, Yönlendiren Kudret'iniz olan Allah'a dayandım. Çünkü yürüyen hiçbir varlık yoktur ki, O onun perçeminden tutmuş olmasın.  Şüphesiz Yaratıp, Besleyip doyuran, Yönlendiren Kudret'im dosdoğru yoldadır."

     57. Eğer yüz çevirirseniz şüphesiz ki benimle size gönderileni size bildirdim. Yaratıp, Besleyip doyuran, Yönlendiren Kudret'im sizden başka bir kavmi sizin yerinize getirir ve siz O'na hiç bir şekilde zarar veremezsiniz. Çünkü benim Yaratıp, Besleyip doyuran, Yönlendiren Kudret'im her şeyi kollar gözetir.

     58. Emrimiz gelince, Hud ve onunla beraber iman edenleri tarafımızdan bir rahmetle kurtardık, onları ağır bir azaptan kurtuluşa erdirdik.

     59. İşte Ad. Yaratıp, Besleyip doyuran, Yönlendiren Kudret'inin ayetlerini inkâr ettiler; O'nun peygamberine asi oldular ve inatçı her zorbanın emrine uydular.

     60. Onlar hem bu dünyada, hem de ayağa kalkış gününde lanete tabi tutuldular. Biliniz ki Ad kavmi Yaratıp, Besleyip doyuran, Yönlendiren Kudret'i inkâr ettiler. Bilin ki Hud'un kavmi Ad, Allah'ın rahmetinden uzak kılındı.

     61. Semud kavmine kardeşleri Salih de dedi ki:"Ey kavmim! Allah'a kulluk edin. Sizin O'ndan başka tanrınız yoktur. O sizi yerden yarattı.  Ve sizi orada yaşattı. O halde O'ndan affedilmeyi isteyin; sonra da O'na tövbe edin. Yaratıp, Besleyip doyuran, Yönlendiren Kudret'im çok yakındır, tövbe edene karşılık verendir.

     62. Dediler ki:" Ey Salih! Sen bundan önce aramızda aranan bir kişiydin. Şimdi babalarımızın taptıklarına bizim tapınmamamızımı istiyorsun? Doğrusu biz bizi kendisine çağırdığın şeyden ciddi bir şüphe içindeyiz."

     63. Dedi ki:"Ey kavmim! Hiç düşündünüz mü? Ya ben Yaratıp, Besleyip doyuran, Yönlendiren Kudret'im den bir beyyine üzerinde isem. Bana kendisinden bir rahmet sunmuşsa! Bu durumda ben O'na isyan edersem, beni Allah'tan kim korur? O zaman siz de bana ziyan vermekten başka bir şey yapamazsınız."

     64. "Ey kavmim. İşte size ayet olarak Allah'ın devesi. Onu bırakın Allah'ın arzında yesin. Ona kötülükle dokunmayın; Sonra sizi yakın bir azap yakalar.

     65. Fakat Semud kavmi o deveyi, ayaklarını keserek öldürdüler. Salih dedi ki:"Yurdunuzda üç gün daha yaşayın. Bu söz yalanlanmıyacak bir tehdit idi.

     66. Emrimiz gelince, Salih'i ve onunla beraber iman edenleri, bizden bir rahmet olarak o günün zilletinden kurtardık. Şüphesiz Yaratıp, Besleyip doyuran, Yönlendiren Kudret'in Çok Güçlüdür, Çok Üstündür.

     67. Zulmedenleri de o korkunç ses yakaladı ve yurtlarında çöke kaldılar.

     68. Sanki orada hiç oturmamışlar dı. Biliniz ki Semud kavmi gerçekten Yaratıp, Besleyip doyuran, Yönlendiren Kudret'i inkâr ettiler. Dikkat edin Semud geri dönmez olmuştur.

     69. And olsun ki elçilerimiz İbrahim'e müjde getirdiler ve :"Selam dediler. O da :" Selam " dedi ve onlara hemen kızartılmış bir buzağıyı getirdi.

     70. Ellerini yemeğe uzatmadıklarını görünce onları yadırgadı ve onlardan dolayı içine bir korku düştü. Dediler ki:"Korkma! Lut kavmine gönderildik."

     71. O esnada hanımı ayakta idi ve güldü. O'na da İshak'ı ve İshak'ın ardından da Yakub'u müjdeledik.

     72. "Olacak şey değil! Ben bir koca karı, kocam da bir ihtiyar iken çocuk mu doğuracağım? Bu gerçekten şaşılacak şey!" dedi.

     73. Dediler ki:"Allah'ın emrine şaşıyor musun? Ey ev halkı! Allah'ın rahmeti ve bereketleri sizin üzerinizdedir. Şüphesiz ki O övülmeye layıktır, iyiliği boldur."

     74. İbrahim'den korku gidip kendisine müjde gelince, Lut kavmi hakkında bizimle mücadeleye başladı.

     75. İbrahim cidden yumuşak huylu, bağrı yanık, kendisini Allah'a vermiş biri idi.

     76. "Ey İbrahim, Bundan vazgeç. Çünkü Yaratıp, Besleyip doyuran, Yönlendiren Kudret'inin emri gelmiştir. Ve onlara geri çevrilmez bir azap mutlaka gelecektir."

     77. Elçilerimiz Lut'a gelince, onların yüzünden üzüldü ve onlardan dolayı içi daraldı da:"Bu çetin gündür" dedi.

     78. Lut'un kavmi koşarak onun yanına geldiler. Daha önce de o kötü işleri yapmaktaydılar: "Ey kavmim! İşte şunlar kızlarımdır; sizin için onlar daha temizdir. Allah'tan korkun ve misafirlerimin önünde beni rezil etmeyin! İçinizde aklı başında bir adam yok mu?" dedi.

     79. Dediler ki:"Senin kızlarında bizim bir hakkımız olmadığını biliyorsun. Ve sen bizim ne istediğimizi elbette bilirsin."

     80. Lut:"Keşke benim size karşı bir gücüm olsaydı veya güçlü bir kaleye sığınabilseydim." Dedi.

     81. Melekler dediler ki:"Ey Lut! Biz Yaratıp, Besleyip doyuran, Yönlendiren Kudret'inin elçileriyiz. Onlar sana asla dokunamazlar. Sen gecenin bir kısmında ailenle yürü. Karından başka sizden hiç biri geride kalmasın. Çünkü onlara gelecek olan şüphesiz ona da isabet edecektir. Onlara vaat olunan zaman sabah vaktidir. Sabah yakın değil mi?"

     82. Emrimiz gelince oranın altını üstüne getirdik ve üzerilerine pişirilip istif edilmiş taşlar yağdırdık.

     83. Yaratıp, Besleyip doyuran, Yönlendiren Kudret'in katında damgalanmış taşlar. Zalimlerden çok uzak değildir bu.

     84. Medyen'e de kardeşleri Şuayb'ı gönderdik. Dedi ki:"Ey kavmim! Allah'a kulluk edin! Sizin için O'ndan başka tanrı yoktur. Ölçüyü ve tartıyı eksik yapmayın. Sizi nimet-bereket içinde görüyorum, ama sizin için sarıp kuşatan bir günün azabından da korkuyorum."

     85. "Ve ey kavmim! Ölçüyü ve tartıyı adaletle yapın; insanların eşyalarını eksik vermeyin; yeryüzünde bozguncular olarak dolaşmayın."  

     86. "Eğer gerçekten iman etmiş iseniz Allah'ın helalinden bıraktığı kar sizin için daha hayırlıdır. Ben üzerinize bekçi değilim.

     87. Dediler ki:"Ey Şuayb! Sana namazın mı emrediyor babalarımızın taptıklarını bırakmamızı yahut mallarımız hususunda dilediğimizi yapmayı terk etmemizi? Oysa sen yumuşak huylu ve çok akıllısın."

     88. Dedi ki:"Ey kavmim! Ya ben Yaratıp, Besleyip doyuran, Yönlendiren Kudret'im den bir beyyine üzerinde isem ve O bana lütfundan güzel bir rızık vermişse buna ne dersiniz? Size yasak ettiğim şeylerin aksini yaparak size aykırı davranmak istemiyorum. Ben sadece gücümün yettiği kadar sizi ıslah etmek istiyorum. Fakat başarmam ancak Allah'ın yardımı iledir. Yalnız O'na dayandım O'na döneceğim.         

     89. Ey kavmim! Sakın bana karşı düşmanlığınız, Nuh kavminin veya Hud kavminin yahut Salih kavminin başlarına gelenler gibi size de bir musibet getirmesin! Lut kavmi de sizden uzakta değildir.

     90. Yaratıp, Besleyip doyuran, Yönlendiren Kudret'inizden bağışlanma dileyin; sonra O'na tövbe edin. Muhakkak ki Yaratıp, Besleyip doyuran, Yönlendiren Kudret'imin Sevgisi ve Merhameti çoktur.

     91. Dediler ki:"Ey Şuayb! Dediklerinin çoğunu anlamıyoruz ve içimizde seni cidden zayıf görüyoruz! Eğer kabilen olmasa, seni mutlaka taşlayarak öldürürüz. Sen bizden üstün değilsin."

     92. Dedi ki:"Size göre benim kabilem Allah'tan daha mı güçlü ve değerli ki, O'nu arkanıza atıp unuttunuz. Şüphesiz ki Yaratıp, Besleyip doyuran, Yönlendiren Kudret'im yapmakta olduklarınızı çepeçevre kuşatmıştır."

     93. "Ey kavmim! Elinizden geleni yapın! Ben de yapacağım! Kendisini rezil edecek azabın geleceği şahsın ve yalancının kim olduğunu yakında öğreneceksiniz.

     94. Emrimiz gelince Şuayb'ı ve onunla birlikte iman edenleri bizden bir rahmetle kurtardık. Zulmedenleri ise korkunç bir gürültü yakaladı da yurtlarında diz üstü çöke kaldılar.

     95. Sanki orada hiç barınmamışlardı. Biliniz ki Semud kavmi uzak olduğu gibi Medyen kavmi de uzak oldu.

     96. And olsun ki Musa'yı ayetlerimizle ve apaçık bir delil ile gönderdik.

     97. Firavuna ve onun ileri gelenlerine. Fakat onlar Firavunun emrine uydular. Oysa Firavunun emri doğru değildi.

     98. Firavun, ayağa kalkış gününde kavminin önüne düşecek ve onları ateşe götürecektir. Varılacak yer ne kötü yerdir.

     99. Onlar burada da, ayağa kalkış gününde de lanete uğratıldılar. Verilen bu armağan ne kötü bir armağandır.

     100. İşte bu memleketlerin haberlerindendir. Biz onu sana anlatıyoruz. Onlardan kalan da vardır. Biçilmiş ekin gibi olan da vardır.

     101. Onlara biz zulmetmedik; fakat onlar kendilerine zulmettiler. Yaratıp, Besleyip doyuran, Yönlendiren Kudret'inin emri geldiğinde, Allah'ı bırakıp da taptıkları tanrıları, onlara hiçbir şey sağlamadı, ziyanlarını artırmaktan başka bir şeye yaramadı.

     102. Yaratıp, Besleyip doyuran, Yönlendiren Kudret'in haksızlık eden memleketleri yakaladığında, O'nun yakalayışı işte böyledir! Şüphesiz O'nun yakalaması pek elem vericidir, pek çetindir!

     103. İşte bunda, ahiret azabından korkanlar için elbette bir ibret vardır. O bütün insanların toplandığı bir gündür ve o, görülecek bir gündür!

     104. Biz onu sadece sayılı bir süre için erteliyoruz.

     105. O geldiği gün Allah'ın izni olmadan hiç kimse konuşamaz. Onlardan kimi talihsiz, kimi mutludur.

     106. Talihsiz olanlar ateştedirler, Onların orada bir soluk alışverişleri vardır ki!

     107. Yaratıp, Besleyip doyuran, Yönlendiren Kudret'inin dilediği hariç, gökler ve yer durdukça o ateşte ebedi kalacaklardır. Çünkü Yaratıp, Besleyip doyuran, Yönlendiren Kudret'in, istediğini hakkıyla yapandır.

     108. Mutlu olanlara gelince onlar da cennettedirler. Yaratıp, Besleyip doyuran, Yönlendiren Kudret'inin dilediği hariç, gökler ve yer durdukça onlar da orada ebedi kalacaklardır. Bu bitmez tükenmez bir lütuftur.

     109. O halde onların tapmakta oldukları şeylerden şüphen olmasın. Çünkü onlar ancak babalarının daha önce taptığı gibi tapıyorlar. Biz onların nasiplerini eksiksiz olarak vereceğiz.

     110. And olsun biz Musa'ya Kitap verdik, fakat onda ihtilaf edildi. Eğer Yaratıp, Besleyip doyuran, Yönlendiren Kudret'in söz vermemiş olsaydı, derhal aralarında hüküm verilmiş olurdu. Şüphesiz ki onlar Kur’an hakkında derin bir şüphe içindedirler.

     111. Şüphesiz Yaratıp, Besleyip doyuran, Yönlendiren Kudret'in, onların her birinin amellerinin karşılığını onlara tam olarak verecektir. Çünkü Yaratıp, Besleyip doyuran, Yönlendiren Kudret'in onların yapmakta olduklarından haberdardır.

     112. O halde sen tövbe edenlerle birlikte emredildiğin gibi dosdoğru ol! Aşırıya da gitmeyin. Çünkü O sizin yaptıklarınızı görüyor.

     113. Zulmedenlere meyletmeyin; sonra size ateş dokunur. Sizin Allah'tan başka dostunuz yoktur. Sonra yardım göremezsiniz!

     114. Gündüzün iki ucunda ve gecenin de ilk saatlerinde namaz kıl Allah’tan destek iste, çünkü iyilikler kötülükleri giderir. Bu öğüt almak isteyenlere hatırlatmadır.

     115. Sabırlı ol, çünkü Allah güzel iş yapanların mükâfatını zayi etmez.

     116. Sizden önceki nesillerden faziletli kimselerin, yeryüzündeki insanları bozgunculuk yapmaktan menetmeleri gerekmez miydi? Fakat onlar arasından kendilerini kurtardığımız pek az kişi böyle yaptı. Zulmedenler ise kendilerine verilen refahın peşine düşüp şımardılar ve suç işleyenler olup çıktılar.

     117. Halkı iyi olduğu halde Yaratıp, Besleyip doyuran, Yönlendiren Kudret'in, haksızlıkla memleketleri helak etmez.

     118. Yaratıp, Besleyip doyuran, Yönlendiren Kudret'in dileseydi bütün insanları bir tek millet yapardı. Ama onlar ihtilafa düşmeye devam edecekler.

     119. Ancak Yaratıp, Besleyip doyuran, Yönlendiren Kudret'inin merhamet ettikleri müstesnadır. Zaten Yaratıp, Besleyip doyuran, Yönlendiren Kudret'in onları bunun için yarattı. Yaratıp, Besleyip doyuran, Yönlendiren Kudret'inin:" And olsun ben cehennemi görünür, görünmez tüm varıklarla dolduracağım." sözü yerini buldu.

     120. Peygamberlerin haberlerinden senin kalbini teskin edecek her türlü haberi sana anlatıyoruz. Bunlarda sana gerçeğin bilgisi, kitabın ortaya koyduğu anlamlar, değerler ve kurallar bütününü içtenlikle benimseyenlere de bir öğüt ve bir uyarı gelmiştir.

     121. İman etmeyenlere de ki: "Elinizden geleni yapın! Biz de yapmaktayız!

     122. "Bekleyin! Şüphesiz biz de beklemekteyiz!”

     123.Göklerin ve yerin sırları yalnız Allah'a aittir. Her iş O'na döndürülür. Öyle ise O'na kulluk et ve O'na dayan! Yaratıp, Besleyip doyuran, Yönlendiren Kudret'in yaptıklarınızdan asla habersiz değildir.

 

012

YUSUF/Hz Yusuf-YUSUF

Sevgi ve merhameti sonsuz olan Allah’ın adıyla.

 

     1. Elif, Lam, Ra. Bunlar apaçık Kitap'ın ayetleridir.

     2. Anlayasınız diye biz O'nu arapça bir Kur'an olarak indirdik.

     3. Biz sana bu Kur'an'ı vahiy etmekle geçmiş milletlerin haberlerini sana en güzel bir şekilde anlatıyoruz. Gerçek şu ki; sen bundan önce bilmeyenlerden idin.

     4. Bir zamanlar Yusuf babasına demişti ki: "Babacığım! Ben on bir yıldızla güneşi ve ayı gördüm; onları bana secde ederlerken gördüm.”

     5. Babası: "Yavrucuğum! Rüyanı sakın kardeşlerine anlatma; Sonra sana bir tuzak kurarlar! Çünkü şeytan insana apaçık bir düşmandır." Dedi.

     6. "İşte böylece Yaratıp, Besleyip doyuran, Yönlendiren Kudret’in seni seçecek, sana olayların yorumunu öğretecek ve daha önce iki atan İbrahim ve İshak'a nimetini tamamladığı gibi sana ve Yakub soyuna da nimetini tamamlayacaktır. Çünkü Yaratıp, Besleyip doyuran, Yönlendiren Kudret’in çok iyi bilendir, bilgelik sahibidir.”

     7. Andolsun ki Yusuf ve kardeşlerinde isteyenler için ibretler vardır.

     8. Dediler ki: "Yusuf'la kardeşi babamıza bizden daha sevgilidir. Hâlbuki biz kalabalık bir cemaatiz. Şüphesiz ki babamız apaçık bir yanlışlık içindedir.”

     9. "Yusuf'u öldürün veya bir yere atın ki babanızın ilgisi yalnız size kalsın! Ondan sonra da iyi bir topluluk olursunuz.”

     10. Onlardan biri: "Yusuf'u öldürmeyin, eğer mutlaka yapacaksanız onu kuyunun dibine atın da geçen kervanlardan biri alsın" dedi.

     11. Dediler ki: "Ey babamız! Sana ne oluyor da Yusuf hakkında bize güvenmiyorsun! Oysaki biz onun iyiliğini istemekteyiz.”

     12. "Yarın onu bizimle beraber gönder de bol bol yesin oynasın. Biz onu mutlaka koruruz.”

     13. Dedi ki: "Onu götürmeniz beni mutlaka üzer. Siz ondan habersizken onu bir kurdun yemesinden korkarım.”

     14. Dediler ki: "Hakikaten biz bir topluluk olduğumuz halde, eğer onu bir kurt yerse, o zaman biz gerçekten aciz kimseler sayılırız.”

     15. Onu götürüp de kuyunun dibine atmaya ittifakla karar verdikleri zaman, biz Yusuf'a:"And olsun ki sen onların bu işlerini onlar farkına varmadan kendilerine haber vereceksin", diye kendisine vahyettik.

     16. Akşamleyin ağlayarak babalarına geldiler.

     17. "Ey babamız! Biz yarışmak üzere uzaklaştık; Yusuf'u eşyamızın yanında bırakmıştık. Onu kurt yemiş! Fakat biz doğru söyleyenler olsak da sen bize inanmazsın" dediler.

     18. Gömleğinin üstünde sahte bir kan ile geldiler. Yakup dedi ki: "Bilakis nefisleriniz size bir işi güzel gösterdi. Artık bana düşen hakkıyla sabretmektir. Anlattığınız karşısında yardım edecek olan, ancak Allah'tır.”

     19. Bir kervan geldi ve sucularını gönderdiler, o da kovasını saldı: “ Müjde işte bir oğlan" dedi. Onu bir ticaret malı olarak sakladılar. Allah onların yaptıklarını çok iyi bilir.

     20. Onu değersiz bir pahaya, sayılı bir kaç dirheme sattılar. Onlar zaten ona değer vermemişlerdi.

     21. Mısırda onu satın alan adam, karısına dedi ki: “Ona değer ver ve güzel bak. Umulur ki bize faydası olur. Veya onu evlat ediniriz. "İşte böylece ve kendisine olayların yorumunu öğretmemiz için Yusuf'u o yere yerleştirdik. Allah, emrini yerine getirmeye kadirdir. Fakat insanların çoğu bilmezler.

     22. Erginlik çağına erişince, ona hükmetme ve ilim verdik. İşte güzel davrananları biz böyle mükâfatlandırırız.

     23. Evinde bulunduğu kadın, onun nefsinden murat almak istedi, kapıları iyice kapattı ve haydi gel dedi. O da: "Allah'a sığınırım! Zira kocanız benim velinimetimdir, bana güzel davrandı. Gerçek şu ki zalimler iflah olmaz!" dedi.

     24. Andolsun ki kadın ona meyletti. Eğer Yaratıp, Besleyip doyuran, Yönlendiren Kudret'inin işaret ve ikazını görmeseydi, o da ona meyletmişti. İşte böyle biz, kötülük ve fuhşu ondan uzaklaştırmak istedik. Şüphesiz o, saf bir yürek temizliği olan kullarımızdandı.

     25. İkisi de kapıya doğru koştular. Kadın onun gömleğini arkadan yırttı.  Kapının yanında onun kocasına rastladılar. Kadın dedi ki: "Senin ailene kötülük etmek isteyenin cezası, zindana atılmaktan veya elem verici bir işkenceden başka ne olabilir?”

     26. Yusuf: "Asıl kendisi benim nefsimden murat almak istedi" dedi. Kadının akrabasından biri şöyle şahitlik etti: “Eğer gömleği önden yırtılmışsa kadın doğru söylemiştir, bu ise yalancılardandır.”

     27. "Eğer gömleği arkadan yırtılmışsa, kadın yalan söylemiştir. Bu ise doğru söyleyenlerdendir.”

     28. Kocası gömleğin arkadan yırtılmış olduğunu görünce: "Şüphesiz bu siz kadınların tuzağıdır. Kadınların tuzağı gerçekten büyüktür "dedi.

     29. "Ey Yusuf! Sen olanları söylemekten vaz geç! Ey Kadın! Sen de günahının affını dile! Çünki sen günahkârlardan oldun.”

     30. Şehirdeki bazı kadınlar dediler ki: "Aziz'in karısı, delikanlının nefsinden murat almak istiyormuş; Yusuf'un sevdası onun kalbine işlemiş! Biz onu gerçekten açık bir sapıklık içinde görüyoruz.”

     31. Kadın onların dedikodusunu duyunca onlara davetçi gönderdi; onlar için dayanacak yastıklar hazırladı. Her birine bir bıçak verdi. Yusuf'a: "Çık karşılarına" dedi. Kadınlar onu görünce, onun büyüklüğünü anladılar. Ellerini kestiler ve dediler ki: "Haşa Yaratıp, Besleyip doyuran, Yönlendiren Kudret’imiz! Bu bir beşer değil. Bu ancak üstün bir melektir.”

     32. Kadın dedi ki: "İşte hakkında beni kınadığınız şahıs budur. Ben onun nefsinden murat almak istedim. Fakat o, şiddetle sakındı. Andolsun, eğer o kendisine emredeceğimi yapmazsa mutlaka zindana atılacak ve elbette sürünenlerden olacaktır!”

     33. "Yaratıp, Besleyip doyuran, Yönlendiren Kudret’im! Bana zindan, bunların benden istediklerinden daha iyidir!  Eğer onların hilelerini benden çevirmezsen, onlara meyleder ve cahillerden olurum!" dedi.

     34. Yaratıp, Besleyip doyuran, Yönlendiren Kudret’i onun duasını kabul etti ve onların hilesini uzaklaştırdı. Çünkü O çok iyi İşiten, pek iyi Bilendir.

     35. Sonunda kesin delilleri görmelerine rağmen onu bir zamana kadar zindana atmaları kendilerine uygun göründü.

     36. Onunla birlikte zindana iki delikanlı daha girdi. Onlardan biri dedi ki: "Ben şarap sıktığımı gördüm." Diğeri de: "Ben de başımın üstünde kuşların yemekte olduğu bir ekmek taşıdığımı gördüm. Bunun yorumunu bize haber ver. Çünkü biz seni güzel davrananlardan görüyoruz." dedi.

     37. Dedi ki: "Size yemeklerimiz gelmeden önce onun yorumunu size mutlaka haber vereceğim. Bu, Yaratıp, Besleyip doyuran, Yönlendiren Kudret’imin bana öğrettiklerindendir. Şüphesiz ben Allah'a inanmayan bir kavmin dininden uzaklaştım. Onlar ahireti inkâr edenlerin kendileridir.”

     38. "Atalarım İbrahim, İshak ve Yakub’un dinine uydum. Allah'a herhangi bir şeyi ortak koşmamız bize yaraşmaz. Bu Allah'ın bize ve insanlara olan lütfundandır. Fakat insanların çoğu şükretmezler.”

     39. "Ey zindan arkadaşlarım! Çeşitli tanrılar mı daha iyi, yoksa gücüne karşı durulamaz olan tek Allah mı?”

     40. "Allah'ı bırakıp da taptıklarınız, sizin ve atalarınızın taktığı birtakım isimlerden başka bir şey değildir. Allah onlar hakkında herhangi bir delil indirmemiştir. Hüküm sadece Allah'a aittir. O size kendisinden başkasına çalışmamanızı/ibadet etmemenizi emretmiştir. İşte dosdoğru din budur. Fakat insanların çoğu bilmezler.”

     41. "Ey zindan arkadaşlarım! Biriniz Yaratıp, Besleyip doyuran, Yönlendiren Kudret’ine şarap içirecek, diğeriniz asılacak ve kuşlar onun başından yiyecekler. Yorumunu sorduğunuz iş kesinleşmiştir.”

     42. Onlardan kurtulacağını bildiği kimseye dedi ki: "Beni Yaratıp, Besleyip doyuran, Yönlendiren Kudret’inin yanında an." Fakat şeytan ona, Yaratıp, Besleyip doyuran, Yönlendiren Kudret’ine anmayı unutturdu. Dolayısı ile bir kaç sene daha zindanda kaldı.

     43. Kral dedi ki: "Ben yedi çelimsiz ineğin, yedi semiz ineği yediğini gördüm. Ey ileri gelenler! Eğer rüya yorumluyorsanız, benim rüyamı da bana yorumlayınız.”

     44. Dediler ki: "Bunlar karmakarışık düşlerdir. Biz böyle düşlerin yorumunu bilenlerden değiliz.”

     45. İki kişiden kurtulmuş olan, uzun bir zaman sonra hatırlayarak dedi ki: "Ben size onun yorumunu haber veririm. Beni hemen zindana gönderin.

     46. "Ey Yusuf! Ey doğru sözlü kişi! Yedi çelimsiz ineğin yediği yedi semiz inek ile yedi yeşil başak ve diğerleri de kuru olan başaklar hakkında bize yorum yap. Ümit ederim ki, insanlara dönerim de belki onlar da doğruyu öğrenirler.”

     47. Yusuf dedi ki: "Alışageldiğiniz üzere yedi yıl ekin ekeceksiniz. Sonra da bu ekinlerden yiyecek kadarını alırsınız, kalanını başağında bırakırsınız.”

     48. "Sonra bunun ardından, yedi kıtlık yılı gelecektir. Sakladıklarınızdan her yıl için biriktirdiklerinizi yiyip bitireceksiniz.

     49. "Sonra bunun ardından da bir yıl gelecek ki, o yılda insanlara yardım olunacak ve o yılda meyve suyu ve yağ sıkacaklar.”

     50. Kral dedi ki: "Onu bana getirin" Elçi Yusuf'a geldiği zaman dedi ki: "Kralına dön de ona: Ellerini kesen o kadınların zoru neydi diye sor. Şüphesiz benim Yaratıp, Besleyip doyuran, Yönlendiren Kudret'im onların hilesini çok iyi bilir.”

     51. Kral dedi ki: "Yusuf'un nefsinden murat almak istediğiniz zaman durumunuz neydi?" Kadınlar: "Haşa! Allah için biz ondan bir kötülük görmedik." dediler. Aziz'in karısı da dedi ki: "Şimdi gerçek ortaya çıktı. Ben onun nefsinden murat almak istemiştim. Şüphesiz ki o doğru söyleyenlerdendir.”

     52. "Bu Aziz'in yokluğunda ona hainlik etmediğimi ve Allah'ın hainlerin hilesini başarıya ulaştırmayacağını bilmesi içindir.”

     53. "Nefsimi temize çıkarmıyorum. Çünkü nefis aşırı şekilde kötülüğü emreder; Yaratıp, Besleyip doyuran, Yönlendiren Kudret’im acıyıp korumuş başka. Yaratıp, Besleyip doyuran, Yönlendiren Kudret’im çok bağışlayan, pek esirgeyendir.”

     54. Kıral dedi ki: "Onu bana getirin, onu kendime özel danışman edineyim. Onunla konuşunca: "Bu gün sen yanımızda yüksek makam sahibi ve güvenilir birisin" dedi.

     55. "Beni ülkenin hazinelerine tayin et! Çünkü ben çok iyi korurum ve bu işi bilirim." Dedi.

     56. Ve böylece Yusuf'a orada dilediği gibi hareket etmek üzere ülke içinde yetki verdik. Biz dilediğimiz kimseye rahmetimizi eriştiririz. Ve güzel davrananların mükâfatını zayi etmeyiz.

     57. İman edip de sakınanlar için ahiret mükâfatı daha hayırlıdır.

     58. Nihayet Yusuf'un kardeşleri çıkageldiler; Yusuf'un yanına girdiler,  o onları tanıdı. Ama onlar onu tanımıyorlardı.

     59. Onların yüklerini hazırlatıp bağlatınca şöyle konuştu: "Sizin aynı babadan bir kardeşiniz var, onu bana getirin. Görüyorsunuz ben ölçüyü titizlikle yerine getiriyorum. Ben konukseverlerin de en hayırlısıyım.”

     60. "Eğer onu bana getirmezseniz, artık yanımda sizin için ölçülecek bir şey yok, bir daha bana yaklaşmayın.”

     61. Dediler: "Onu babasından isteyip getirmeye çalışacağız, her halde bunu yapacağız da.”

     62. Yusuf muhafızlarına dedi ki: "Onların sermayelerini yüklerinin içine koyun. Bakarsın ailelerine döndüklerinde fark ederler de tekrar gelirler.”

     63. Babalarına döndüklerinde dediler ki: "Ey Babamız! Ölçü bizden yasaklandı. Şimdi kardeşimizi bizimle gönder ki, ölçüp alabilelim. Biz onu gerçekten iyi koruyacağız.”

     64. Dedi: "Daha önce kardeşi için güvendiğim gibi yine güveneyim size, değil mi? Her neyse koruyucu olarak en hayırlı olan Allah'tır. Merhamet edenlerin en merhametlisi de O'dur.”

     65. Yüklerini açtıklarında sermayelerini buldular; onlara geri verilmişti. "Ey babamız! Daha ne istiyoruz! İşte sermayemiz bize geri verilmiş. Ailemize yeniden yiyecek alırız. Kardeşimizi koruruz. Bir deve yükü zahire de ilave ederiz. Zaten şu aldığımız az bir miktardır." Dediler.

     66. Yakup dedi: "Hepinizin çepeçevre kuşatılması müstesna, onu bana mutlaka getireceğinize dair Allah'tan bir garanti verilmedikçe, onu sizinle asla göndermem." Kardeşler ona garanti verince şöyle dedi:" Şu söylediğinize Allah vekildir.”

     67. Yakup şunu da söyledi: "Oğullarım bir tek kapıdan girmeyin, ayrı ayrı kapılardan girin. Gerçi ben Allah'ın takdir ettiği bir şeyi sizden savamam. Hüküm yalnız Allah'ındır. Ben O'na dayandım. Dayananlar da O'na dayansınlar.”

     68. Babalarının buyurduğu yerden girdiler. Gerçi bu; Allah'tan gelecek hiçbir şeyi onlardan savamazdı ama sadece Yakup, içindeki bir dileği söylemişti, kendisine öğrettiğimizden ötürü bilgi sahibi idi, fakat insanların çoğu bilmezler.

     69. Yusuf'un yanına girdiklerinde kardeşini yanına aldı: "Ben senin kardeşinim, onların yaptıklarına üzülme!" dedi.

     70. Onların yüklerini hazırlatırken su tasını öz kardeşinin yükünün içine koydu. Sonra bir haberci şöyle seslendi: "Ey kervan, siz hırsızlarsınız!”

     71. Bunlara döndüler:" Ne kaybettiniz " dediler.

     72. "Kralın su tasını kaybettik. Onu getirene bir deve yükü ödül verilecektir. Ben buna kefilim " dediler.

     73. "Allah Allah! Dediler, her halde siz de bilmişsinizdir ki biz, buraya bozgunculuk yapmak için gelmedik ve biz hırsız değiliz!”

     74. "Peki dediler ya yalancı çıkarsanız, onun cezası nedir?”

     75. "Cezası, kimin yükünde bulunursa, işte o kişi onun karşılığıdır. Biz haksızlıkları böyle cezalandırırız!" dediler.

     76. Bunun üzerine kardeşinin kabından önce ötekilerin kaplarını aramaya başladı; sonra tası kardeşinin kabından çıkardı. İşte Yusuf'a böyle bir çare öğrettik. Yoksa kralın dinine göre kardeşini alamazdı. Meğer Allah dilemiş olsun. Biz dilediğimizi derecelerle yükseltiriz.  Her bilgi sahibinin üstünde daha bir bilen vardır.

     77. Dediler ki: "Bu çaldıysa, daha önce de kardeşi çalmıştı." Yusuf bunu içine sakladı. Onlara açmadı: “Siz fena bir durumdasınız. Allah sizin anlattığınızın iç yüzünü çok iyi biliyor!" dedi.

     78. Dediler ki: "Ey vezir! Onun büyük bir ihtiyar babası var. Onun yerine birimizi al; doğrusu biz seni iyilik edenlerden görüyoruz.”

     79. "Eşyamızı yanında bulduğumuz kimseden başkasını almaktan Allah'a sığınırız, yoksa biz zulmedenlerden oluruz " dedi.

     80. Ondan umudu kesince aralarında konuşmak üzere bir kenara çekildiler. Büyükleri dedi ki:"Babanızın sizden Allah adına kesin söz aldığını; daha önce de Yusuf hakkında işlediğiniz kusuru bilmiyor musunuz?   Babam bana izin verinceye yahut Allah benim için hükmedinceye kadar buradan ayrılmayacağım. O, hükmedenlerin en iyisidir.”

     81. "Babanıza dönün, deyin ki: 'Babamız! Oğlun hırsızlık etti! Biz ancak bildiğimize tanıklık ettik, biz gizliyi bilenler değiliz.”

     82. "İçinde bulunduğumuz kente ve beraber geldiğimiz kervana sor. Biz doğru söylüyoruz.”

     83. Yakup dedi ki: "Hayır öyle değil, nefisleriniz sizi yine bir işe itmiş. Bana düşen yine güzel bir sabra sarılmak. Bakarsın Allah onların hepsini bana getirir. Çünkü O Bilge'dir, Bilen'dir.

     84. Ve yüzünü onlardan öteye döndürdü de şöyle inledi: "Vah Yusuf'a yazık oldu!" Ve kederden gözlerine katarakt düştü. Durmadan yutkunuyordu.

     85. Dediler ki: "Hala Yusuf'u anıp duruyorsun. Sonunda ya kederinden eriyeceksin yahut da helak olup gideceksin.”

     86. Dedi ki: "Ben içimi doldurup taşan özlemimi, kederimi Allah'a arz ederim. Ve Allah'ın yardımıyla sizin bilmediğiniz şeyleri bilirim.”

     87. "Ey oğullarım! Gidin de Yusuf'u ve kardeşini iyice araştırın.  Allah'ın rahmetinden ümit kesmeyin. Çünkü Allah'ın rahmetinden, Kitabın, ortaya koyduğu anlamlar, değerler ve kuralların karşısında yer alan topluluktan başkası ümit kesmez.”

     88. Yusuf'un yanına girdiklerinde dediler ki: "Ey Aziz bizi ve ailemizi kıtlık bastı ve biz değersiz bir sermaye ile geldik. Hakkımızı tam ölçerek ver. Ayrıca bize bağışta da bulun. Şüphesiz Allah karşılıksız yardım verenleri mükâfatlandırır.”

     89. Yusuf dedi ki: "Siz, cahilliğiniz yüzünden Yusuf ve kardeşine yaptıklarınızı biliyor musunuz?”

     90. "Yoksa sen gerçekten Yusuf musun?" dediler. O da:"Ben Yusuf'um bu da kardeşim. Allah bize lütfetti. Çünkü kim korkar ve sabrederse, şüphesiz Allah güzel davrananların mükâfatını zayi etmez " dedi.

     91. Dediler ki:"Vallahi, gerçekten Allah seni bize üstün kılmış. Gerçekten biz hataya düşmüşüz.”

     92. Dedi ki:"Bu gün sizi kınamak yok. Allah sizi affetsin! O merhametlilerin en merhametlisidir.”

     93. "Şu benim gömleğimi götürün de onu babamın yüzüne koyun. Görecek duruma gelir. Ve bütün ailenizi bana getirin.”

     94. Kafile ayrılınca, babaları yanındakilere:"Eğer bana bunamış demezseniz, inanın ben Yusuf'un kokusunu alıyorum." Dedi.

     95. "Vallahi sen hala eski şaşkınlığındasın," dediler.

     96. Müjdeci gelince, gömleği onun yüzüne koyar koymaz Yakup görür oldu. "Ben size demedim mi?Allah tarafından, sizin bilmediğiniz şeyleri bilirim."

     97. Dediler ki:"Ey babamız bizim günahlarımızın affını dile! Çünkü biz gerçekten günahkârlar idik.”

     98. Yakup:"Sizin için Yaratıp, Besleyip doyuran, Yönlendiren Kudret’imden af dileyeceğim. Çünki O çok bağışlayan, pek esirgeyendir.”

     99. Yusuf'un yanına girdikleri zaman, ana-babasını kucakladı." güven içinde Allah'ın iradesiyle Mısır'a girin!" dedi.

     100. Ana-babasını tahtının üstüne çıkartıp oturttu ve hepsi onun için secdeye kapandılar. Yusuf dedi ki: "Ey babacığım! İşte bu daha önce gördüğüm rüyanın yorumudur. Yaratıp, Besleyip doyuran, Yönlendiren Kudret'im onu gerçekleştirdi. Doğrusu Yaratıp, Besleyip doyuran, Yönlendiren Kudret'im bana lütfetti. Çünkü beni zindandan çıkardı ve şeytan benimle kardeşlerimin arasını bozduktan sonra sizi çölden getirdi. Şüphesiz ki Yaratıp, Besleyip doyuran, Yönlendiren Kudret'im layık gördüğüne lütfedicidir. Kuşkusuz O' çok iyi bilendir, bilgelik sahibidir.”

     101. "Ey Yaratıp, Besleyip doyuran, Yönlendiren Kudret'im! Mülkten bana verdin ve bana olayların yorumunu da öğrettin. Ey gökleri ve yeri yaratan! Sen dünyada da, ahirette de benim sahibimsin. Beni müslüman olarak öldür ve beni salihler arasına kat!”

     102. İşte bu görmediğin olayların haberleridir. Onu sana vahyediyoruz. Onlar hile yaparak işlerine karar verdikleri zaman sen yanlarında değildin.

     103. Sen ne kadar üstüne düşsen de insanların çoğu iman edecek değillerdir.

     104. Hâlbuki sen bunun için onlardan ücret istemiyorsun. Kur'an âlemler için ancak bir öğüttür.

     105. Göklerde ve yerde nice deliller vardır ki onlar bu delillerden yüzlerini çevirip geçerler.

     106. Onların çoğu ancak ortak koşarak Allah'a iman ederler.

     107. Allah tarafından kuşatıcı bir felaket gelmesi veya farkında olmadan ayağa kalkışın ansızın kopması karşısında kendilerini emin mi gördüler.

     108. Şimdi haykır!: "İşte bu benim yolumdur. Ben Allah'a çağırıyorum, ben ve bana uyanlar aydınlık bir yol üzerindeyiz. Allah' Yücedir! Ve ben ortak koşanlardan değilim.”

     109. Senden önce de, şehirlere kendi halkının içinden vahiy ettiğimiz kişilerden başkasını peygamber olarak göndermedik. Yeryüzünde hiç gezmediler mi ki, kendilerinden öncekilerin sonunun nasıl olduğunu görsünler!  Sakınanlar için ahiret yurdu elbette daha iyidir. Hala aklınızı kullanmıyor musunuz?

     110. Nihayet peygamberler ümitlerini yitirip de kendilerinin yalana çıkarıldıklarını sandıkları sırada onlara yardımımız geldi de dilediğimiz kimseler kurtarıldı. Azabımız, suçlular topluluğundan asla geri çevrilmez.

     111. And olsun onların kıssalarında akıl sahipleri için pek çok ibretler vardır. Bu uydurulacak bir söz değildir; ancak kendisinden önceki Kitapların tasdiki, her şeyin açıklaması ve inananlar için bir yol gösterme ve rahmettir.

 

013

GÖK GÜRÜLTÜSÜ/Gök gürültüsü-RAD

Sevgi ve merhameti sonsuz olan Allah’ın adıyla.

 

     1. Elif, Lam, Mim, Ra. Bunlar o kitabın ayetleridir. Sana indirilen haktır, fakat insanların çoğu inanmazlar.

     2. Görmekte olduğunuz gökleri direksiz olarak yükselten, sonra bütün görkemiyle uzayı kuşatan, güneşi ve ayı belli bir vakte kadar emrine boyun eğdiren Allah'tır. Oluşu yönlendirir, çekip çevirir.. Ayetlerini açıklıyor ki, Yaratıp, Besleyip doyuran, Yönlendiren Kudret'inizin huzuruna çıkacağınızdan en ufak bir şüpheniz olmasın.

     3. Yeryüzünü döşeyen, onda oturaklı dağlar ve vadilerinde ırmaklar yaratan ve orada bütün meyvelerden çifter çifter yaratan O'dur. Geceyi de gündüzün üzerine O' örtüyor. Şüphesiz bütün bunlarda düşünen toplum için ibretler vardır.

     4. Yeryüzünde birbirine komşu kıtalar vardır. Üzüm bağları, ekinler, bir kökten ve çeşitli köklerden dallanmış hurma ağaçları vardır. Bunların hepsi bir su ile sulanır. Yemişlerinde onların bir kısmını, bir kısmına üstün kılarız. İşte bunlarda akıllarını kullanan bir toplum için ibretler vardır.

     5. Eğer şaşıyorsan, esas şaşılacak olan onların şu sözleridir: "Biz toprak olduktan sonra yeniden mi yaratılacağız?" demeleridir. İşte onlar Yaratıp, Besleyip doyuran, Yönlendiren Kudret'ini inkâr edenlerdir; İşte onlar boyunlarında tasmalar bulunanlardır. Ve onlar ateş ehlidir. Onlar orada ebedi kalacaklardır.

     6. Senden iyilikten önce kötülüğü çabucak istiyorlar. Hâlbuki onlardan önce ibret alınacak nice azap örnekleri geçmiştir. Doğrusu insanlar kötülük ettikleri halde Yaratıp, Besleyip doyuran, Yönlendiren Kudret'in onlar için mağfiret sahibidir. Yaratıp, Besleyip doyuran, Yönlendiren Kudret'inin azabı da çok şiddetlidir.

     7. Kitabın, ortaya koyduğu anlamlar, değerler ve kuralların karşısında yer alanlar diyorlar ki: "Ona Yaratıp, Besleyip doyuran, Yönlendiren Kudret'inden bir ayet indirilseydi ya! "Sen ancak bir uyarıcısın ve her toplumun bir rehberi vardır.

     8. Her dişinin neye gebe olduğunu, rahimlerde neler olup bittiğini Allah bilir. Onun katında her şey ölçü iledir.

      9. O' görüleni de görülmeyeni de Bilendir; Büyüktür, Yücedir.

     10. Sizden, sözü gizleyenle, onu açığa vuran, geceleyin gizlenenle, gündüzün yürüyen onun için eşittir.

     11. Her biri için onu önünden ve arkasından izleyen gözcüler vardır ki kendisini Allah'ın emrine bağlı olarak koruyup denetlerler. Gerçek şu ki Allah, bir toplumun maruz kaldığı şeyleri, onlar, iç dünyalarındakini değiştirmedikçe, değiştirmez. Allah bir topluma perişanlık dileyince de artık onu geri çevirecek bir güç yoktur. Ve onlar için Allah dışında koruyucu bir dost da olamaz.

     12. O', size korku ve ümit içinde şimşeği gösteren ve yüklü bulutları meydana getirendir.

     13. Gök gürültüsü övgüsüyle, melekler de korkusundan O'nu yüceltirler. Yıldırımlar gönderir de onunla layık gördüğünü çarpar. Allah tuzak kuranların planlarını başlarına geçirmede pek çetin olduğu halde onlar hala O'na karşı mücadele edip duruyorlar.

     14. Gerçek dua yalnız O'na/Hak davet yalnız O'nun için yapılır. O'nun dışındaki çağırmalardan hiç bir cevap alamazlar. Onlar ancak ağzına gelsin diye suya doğru iki avucunu açan kimse gibidir. Oysa su onun ağzına gelmez. İşte kitabın, ortaya koyduğu anlamlar, değerler ve kuralların karşısında yer alanların duası böyle boşa gitmektedir.

     15. Göklerde ve yerde bulunanlar da onların gölgeleri de sabah akşam ister istemez sadece Allah'a secde ederler.

     16. Sor onlara: ”Göklerin ve yerin Yaratıp, Besleyip doyuran, Yönlendiren Kudret’i kimdir?". Cevap ver: "Allah'tır." O halde de ki: "O'nu bırakıp da kendilerine fayda ya da zarar verme gücüne sahip olmayan dostlar mı edindiniz?" Sor onlara: "Körle, gören bir olur mu hiç? Ya da karanlıklarla aydınlık eşit olur mu?" Yoksa O'nun yarattığı gibi yaratan ortaklar buldular da bu yaratma onlara göre birbirine benzer mi göründü? Cevap ver: "Allah her şeyi yaratandır. Ve O' birdir, karşı durulmaz güç sahibidir.”

     17. Allah'ın gökten indirdiği su vadileri nasıl hacimlerince doldurup da sel olup akıyor. Bu sel üste çıkan çeri çöpü nasıl da silip süpürüp götürüyor.  Tıpkı süs veya eşya yapmak isteyerek ateşte erittikleri madenlerden, buna benzer köpüklü tortuların temizlenmesi gibi. İşte Allah hak ile batılı ayırmak için böyle misal veriyor. Köpük atılıp gider. İnsanlara fayda veren şeye gelince, o yeryüzünde kalır. İşte Allah böyle misaller getirir.

     18. İşte Yaratıp, Besleyip doyuran, Yönlendiren Kudret’inin emrine uyanlar için en güzel şekilde karşılık verilecektir. Ona olumlu cevap vermeyenlere gelince, eğer yeryüzünde olanların tümü ile ve bunun yanında bir misli daha kendilerinin olsa, kurtulmak için hepsini mutlaka verirlerdi. İşte onlar var ya, hesabın en kötüsü onlaradır. Varacakları yer de cehennemdir. O ne kötü yataktır.

     19. Yaratıp, Besleyip doyuran, Yönlendiren Kudret'inden sana indirilenin hak olduğunu bilen kimse, kör kimse gibi olur mu? Bunu ancak akıl ve vicdan sahipleri anlar.

     20. Onlar ki Allah'a verdikleri sözü yerine getirirler ve sözleşmeyi bozmazlar.

     21. Onlar Allah'ın kulak verilmesini istediği vicdanın ve sağduyunun sesinden ayrılmazlar. Yaratıp, Besleyip doyuran, Yönlendiren Kudret'lerine karşı korku ve titreme içindedirler. Ve kötü hesaptan korkan kimselerdir.

     22. Yine onlar Yaratıp, Besleyip doyuran, Yönlendiren Kudret'lerinin rızasını kazanmak arzusuyla sabırla güçlüklere göğüs gererler, destekleşmeyi/dayanışmayı dosdoğru yaparlar, kendisine verdiğimiz rızıklardan gizli ve açık olarak harcarlar ve kötülüğü iyilikle savarlar. Ahiret yurdu işte onlar içindir.

     23. O yurt Adn cennetleridir, oraya babalarından, eşlerinden ve çocuklarından iyi, güzel ve doğru olanlarla birlikte girecekler, melekler de her kapıdan onların yanına varacaklardır ve şöyle diyecekler;

     24. "Sabırla güçlüklere göğüs gerdiğiniz için size selam olsun." Dünya yurdunun sonu ne güzeldir.

     25. Allah'a verdikleri sözü kuvvetle pekiştirdikten sonra bozanlar,  Allah'ın riayet edilmesini emrettiği şeyleri terk edenler ve yeryüzünde fesat çıkaranlar; işte lanet onlar içindir ve kötü yurt onlarındır.

     26. Allah layık gördüğüne rızkını bollaştırır da daraltır da. Rızkı bollaştırılanlar iğreti dünya hayatıyla sevinip şımardılar. Oysa ahiret hayatının yanında dünya hayatı; küçük bir geçimlikten başka bir şey değildir.

     27. İnkâr edenler: "Yaratıp, Besleyip doyuran, Yönlendiren Kudret'inden ona bir ayet indirilmeli değil miydi?"  diyorlar. De ki: "Allah müstehak gördüğünü saptırır ve kendisine yöneleni de doğru yola iletir.”

     28. Böyleleri inanan ve Allah'ı anmakla gönülleri huzur bulan kimselerdir. Gözünüzü açın! Gönüller yalnız Allah'ı anmakla huzur bulur.

     29. Onlar iman eden, kalpleri Allah'ı anmakla huzur bulanlardır.  İşte mutluluk ve güzel gelecek onlarındır.

     30. İşte seni böylece, kendilerinden önce nice ümmetlerin gelip geçtiği bir ümmet içinde resul kıldık ki, kendilerine sana vahiy ettiğimizi okuyasın. Çünkü onlar “Herkese bağış ve bereketinin tüm nimetlerini ayırım yapmadan sunan Kudret”e, kitabına, ortaya koyduğu anlamlara, değerlere ve kurallarına karşı çıkıyorlar. De ki: "O'dur benim Yaratıp, Besleyip doyuran, Yönlendiren Kudret'im. İlah yok O'ndan başka. O'na güvendim ben. Yüzümü O'na döndüm.”

     31. Kendisiyle, dağların yürütüldüğü yahut yerkürenin parçalandığı yahut ölülerin diriltildiği bir Kur’an mı olsaydı! Hayır, iş ve oluşun tümü Allah'ındır. İman edenler hala anlamadılar mı ki Allah layık görseydi, bütün insanları doğru yola iletirdi.  İnkâr edenlere gelince, sanayi olarak ürettiklerinin sonucu olarak başlarına bela gelmeye devam edecek yahut yurtlarının yakınına konacak. Bu Allah'ın vaadi gelinceye kadar böyle sürüp gidecektir. Allah sözünden caymaz.

     32. Senden önceki peygamberlerle de alay edildi de inkâr edenlere bir süre verdim, sonra onları yakaladım. Cezam nasılmış gördüler.

     33. Peki, her benliğin yaptığı işin başında duran Allah'la, ortak koştukları bir mi? De ki: "Onları isimlendirin. Yoksa siz Allah'a bilmediği bir şeyi mi haber veriyorsunuz? Yoksa anlamsız bir laf mı ediyorsunuz? " Hayır, Kitabın, ortaya koyduğu anlamlar, değerler ve kuralların karşısında yer alanlara, tuzakları süslü gösterildi de yoldan döndürüldüler. Allah her kimi şaşırtırsa, ona kılavuzluk edecek yoktur.

     34. Dünya hayatında onlara sadece bir azap vardır. Ahiret azabı ise daha şiddetlidir. Onları Allah'tan koruyacak kimse de yoktur.

     35. Sakınma sahiplerine vaat edilen cennetin özelliği: Onun zemininden ırmaklar akar. Yemişleri ve gölgesi süreklidir. İşte bu sakınanların sonudur. Kitabın, ortaya koyduğu anlamlar, değerler ve kuralların karşısında yer alanların sonu ise ateştir.

     36. Kendilerine kitap verdiğimiz kimseler, sana indirilene sevinirler.  Fakat guruplardan onun bir kısmını inkâr eden de vardır. De ki: "Bana, sadece Allah'a kulluk etmem ve O'na ortak koşmamamla emrolundum. Ben yalnız O'na çağırıyorum ve dönüş de yalnız O'nadır.

     37. Ve böylece biz onu arapça bir hüküm olarak indirdik. Eğer sana gelen bu ilimden sonra, onların arzularına uyarsan, işte o zaman Allah'ın dostluğu ve de koruması biter.

     38. And olsun senden önce de peygamberler gönderdik ve onlara da eşler ve çocuklar verdik. Allah'ın izni olmadan hiç bir peygamber için ayet getirme imkânı yoktur. Her dönemin bir kitabı vardır.

     39. Allah layık gördüğünü siler, layık gördüğünü sabit bırakır. Bütün kitapların aslı onun yanındadır.

     40. Biz onlara vadettiğimizin bir kısmını sana göstersek de veya seni öldürsek de sana ancak tebliğ etmek düşer. Hesap yalnız bize aittir.

     41. Bizim yeryüzüne gelip, onu yokladığımızı görmüyorlar mı? Allah karar verir. O'nun kararını engelleyecek kimse yoktur. Ve O hesabı çabuk görendir.

     42. Onlardan öncekilerde türlü türlü plan yapmışlardı; hâlbuki bütün planlar Allah'a aittir. Çünkü O, herkesin ne yapıp ettiğini bilir. Kitabın, ortaya koyduğu anlamlar, değerler ve kuralların karşısında yer alanlar bu dünyanın sonunun nereye varacağını yakında bileceklerdir!

     43. Gerçeklerin üzerini örtenler: "Sen gönderilmiş bir elçi değilsin." diyorlar. De ki: "Benimle sizin aranızda tanık olarak Allah, bir de yanında kitap bilgisi bulunanlar yeter!

 

014

İBRAHİM/İbrahim peygamber-İBRAHİM

Sevgi ve merhameti sonsuz olan Allah’ın adıyla.   

                                

     1.Elif, Lam, Ra.  İşte bu, Yaratıp, Besleyip doyuran, Yönlendiren Kudretinin izniyle insanları karanlıklardan aydınlığa, övgüye layık, çok yüce olan Allah'ın yoluna çıkarman için sana indirdiğimiz bir Kitap’tır.

     2. O Allah ki göklerde ve yerde ne varsa hepsi O'nundur. Şiddetli azaptan dolayı kitabın, ortaya koyduğu anlamlar, değerler ve kuralların karşısında yer alanların vay haline.

     3. Dünya hayatını ahirete tercih edenler, Allah yolundan alıkoyanlar ve onu çarpıtmak isteyenler var ya, işte onlar derin bir sapıklık içindedirler.

     4. Onlara iyice açıklasın diye her peygamberi yalnız kendi kavminin diliyle gönderdik. Artık kim sapıklığı isterse Allah onu yüzüstü bırakır, kim de doğru yola yönelirse onu doğru yola iletir. Çünkü O', çok güçlüdür, çok bilgedir.

     5. And olsun ki Musa'ya da: Kavmini karanlıklardan aydınlığa çıkar ve onlara Allah'ın günlerini hatırlat, diye ayetlerimizle gönderdik. Şüphesiz ki bunda çok sabırlı, çok şükreden herkes için ibretler vardır.

     6. Hani Musa kavmine demişti ki: "Allah'ın üzerinizdeki nimetini hatırlayın. Çünkü O' sizi işkencenin en kötüsüne sürükleyen ve oğullarınızı kesip kadınlarınızı bırakmakta olan Firavun ailesinden kurtardı. İşte bu size anlatılanlarda, Yaratıp, Besleyip doyuran, Yönlendiren Kudret'inizden büyük bir sınav vardır.”

     7. "Hatırlayın ki Yaratıp, Besleyip doyuran, Yönlendiren Kudret'iniz size; eğer şükrederseniz, elbette size nimetimi artıracağım ve eğer nankörlük ederseniz hiç şüphesiz azabım çok şiddetlidir!" diye bildirmişti.

     8. Yine Musa demişti ki: "Eğer siz ve yeryüzünde olanların hepsi nankörlük etseniz, bilin ki Allah gerçekten zengindir, övülmeye layıktır.”

     9. Sizden öncekilerin, Nuh, Ad ve Semud kavimlerinin ve onlardan sonrakilerin haberleri size gelmedi mi? Onları Allah'tan başkası bilmez. Peygamberleri kendilerine ayetler getirdi de onlar, ellerini peygamberlerin ağızlarına bastılar ve dediler ki: “Biz size gönderilene inanmayız ve bizi kendisine çağırdığınız şeye karşı derin bir kuşku içindeyiz.

     10. Peygamberleri dedi ki: "Gökleri ve yeri yaratan Allah hakkında şüphe mi ediyorsunuz? Hâlbuki O' sizin günahlarınızdan bir kısmını bağışlamak ve sizi muayyen bir vakte kadar yaşatmak için çağırıyor. Onlar dediler ki: "Siz de bizim gibi insandan başka bir şey değilsiniz. Siz bizi atalarımızın tapmış olduğu şeylerden döndürmek istiyorsunuz.  Öyleyse bize apaçık bir ayet getirin.”

     11. Peygamberleri onlara dediler ki: "Evet biz sizin gibi insandan başka bir şey değiliz. Fakat Allah nimetini kullarından layık gördüğüne lütfeder. Allah'ın izni olmadan bizim size bir ayet getirmemize imkân yoktur. Kitabın ortaya koyduğu anlamlar, değerler ve kurallar bütününü içtenlikle benimseyenler ancak Allah'a dayanıp güvensinler.”

     12. "Hem bize yollarımızı göstermiş olduğu halde, ne diye biz Allah'a dayanıp güvenmeyelim? Sizin bize verdiğiniz eziyete elbette katlanacağız. Allah'a dayanıp güvenenler yalnız Allah'a dayanıp güvenmekte sebat etsinler.”

     13. Kitabın, ortaya koyduğu anlamlar, değerler ve kuralların karşısında yer almış olanlar peygambere dediler ki: "Elbette sizi ya yurdumuzdan çıkaracağız, ya da mutlaka dinimize döneceksiniz!" Yaratıp, Besleyip doyuran, Yönlendiren Kudret'leri de onlara : "Zalimleri mutlaka helak edeceğiz " diye vahiy etti.

     14. "Ve! Onlar yok olup gittikten sonra sizi mutlaka yeryüzüne yerleştireceğiz. İşte bu sözüm, makamımdan korkan ve tehdidimden sakınan kimseleredir."

     15. Elçiler Allah'tan zafer istediler. Her inatçı zorba da kayba uğradı,

     16. Ardından da cehennem vardır; kendisine irinli su içirilecektir.

     17. Yutkunmaya çalışacak, fakat boğazından geçmeyecek ve ona her yandan ölüm gelecek, fakat bir türlü ölmeyecek. Arkasından da şiddetli bir azap vardır.

     18. Yaratıp, Besleyip doyuran, Yönlendiren Kudretini inkâr edenlerin durumu şöyledir: Onların amelleri, fırtınalı bir günde, rüzgârın şiddetle savurduğu küle benzer. Kazandıklarından hiç bir şey elde edemezler. İşte bu yoldan çıkmışlığın ta kendisidir.

     19. Allah'ın gökleri ve yeri hak ile yarattığını görmedin mi? O dilerse sizi kaldırıp yepyeni bir halk getirir.

     20. Bu Allah'a güç değildir.

     21. O gün hepsi Allah'ın huzuruna çıkacak ve zayıflar o büyüklük taslayanlara diyecekler ki :"Biz sizin tabilerinizdik. Şimdi siz, Allah' ın azabından her hangi bir şeyi savabilir misiniz? "Onlar da diyecekler ki: "Allah bizi doğru yola erdirseydi biz de sizi doğru yola iletirdik. Şimdi sızlansak da sabretsek de birdir. Çünkü bizim için sığınacak bir yer yoktur.”

     22. İş bitirilince, şeytan diyecek ki: "Şüphesiz Allah size gerçek olanı vaat etti, ben de size vaat ettim ama size yalancı çıktım. Zaten benim size karşı bir gücüm yoktu. Ben sadece sizi çağırdım, siz de benim davetime hemen koştunuz. O halde beni yermeyin, kendinizi yerin. Artık ne ben sizi kurtarabilirim, ne de siz beni kurtarabilirsiniz! Kuşkusuz daha önce ben, beni ortak koşmanızı reddettim." Şüphesiz zalimler için elem verici azap vardır.

     23. İman edip de iyi iş yapanlar, Yaratıp, Besleyip doyuran, Yönlendiren Kudret'lerinin izniyle içinde ebedi kalacakları ve zemininden ırmaklar akan cennetlere sokulacaklar. Orada birbirlerine "sağlık ve mutluluk" isteklerinde bulunacaklar.

     24. Görmedin mi Allah nasıl bir misal getirdi? "Güzel bir söz, kökü sabit, dalları gökte olan güzel bir ağaca benzer."

     25. Yaratıp, Besleyip doyuran, Yönlendiren Kudretinin izniyle o ağaç her zaman yemişini verir. Öğüt alsınlar diye Allah insanlara misaller getirir.

     26. Kötü bir sözün misali: "Gövdesi yerden koparılmış, o yüzden ayakta durma imkanı olmayan bir ağaca benzer."

     27. Allah sağlam sözle inananları, dünya hayatında da, ahirette de sapa sağlam tutar. Zalimleri ise Allah saptırır. Allah layık gördüğünü yapar.

     28. Allah'ın nimetine nankörlükle karşılık veren ve sonunda halklarını helak yurduna sürükleyenleri görmedin mi?

     29. Onlar cehenneme girecekler. O ne kötü karargâhtır!

     30. Allah yolundan saptırmak için O'na ortaklar koştular. De ki: "Yaşayın! Çünkü dönüşünüz ateşedir.”

     31. İman eden kullarıma söyle: "Destekleşme/dayanışmayı dosdoğru yapsınlar, kendisinde ne alış veriş, ne de dostluk bulunan bir gün gelmesinden önce, kendilerine verdiğimiz rızıklardan gizli-açık destekleşme ve yardımlaşma için harcasınlar.

     32. Allah O'dur ki, gökleri ve yeri yarattı, gökten suyu indirip onunla rızık olarak size türlü meyveler çıkardı; izni ile denizde yüzüp gitmeleri için gemileri emrinize verdi; nehirleri de sizin için akıttı.

     33. Düzenli seyreden güneşi ve ayı size faydalı kıldı; geceyi ve gündüzü de istifadenize verdi.

     34. O size istediğiniz her şeyden verdi. Allah'ın nimetini sayacak olsanız  sayamazsınız. Doğrusu insan çok zalim, çok nankördür.

     35. Hatırla ki İbrahim şöyle demişti: "Yaratıp, Besleyip doyuran, Yönlendiren Kudretim bu şehri emniyetli kıl, beni ve oğullarımı otorite, güç, paraya tapmaktan uzak tut.”

     36. "Yaratıp, Besleyip doyuran, Yönlendiren Kudretim, çünkü otorite, güç, para, insanlardan birçoğunun sapmasına sebep oldular. Şimdi kim bana uyarsa o bendendir. Kim de bana karşı gelirse, artık sen gerçekten çok bağışlayan, pek esirgeyensin.”

     37. "Ey Yaratıp, Besleyip doyuran, Yönlendiren Kudretimiz! Ben çocuklarımdan bir kısmını senin kutsal evinin yanındaki, ziraata elverişsiz vadiye yerleştirdim ki. Birbirlerine yardım ve destekte bulunsunlar. Artık sen de insanlardan bir kısmının gönüllerini onlardan hoşlanır yap ve meyvelerden bunlara rızık ver! Umulur ki bu nimetlere şükrederler!”

     38. "Ey Yaratıp, Besleyip doyuran, Yönlendiren Kudret'imiz! Şüphesiz ki sen bizim gizleyeceğimizi de açıklayacağımızı da bilirsin. Çünkü ne yerde ne de gökte hiç bir şey Allah'a gizli kalmaz.”

     39. "İhtiyar halimde bana İsmail'i ve İshak'ı lütfeden Allah'a hamdolsun! Şüphesiz Yaratıp, Besleyip doyuran, Yönlendiren Kudretim duayı işitendir.”

     40. "Ey Yaratıp, Besleyip doyuran, Yönlendiren Kudretim! Beni ve soyumdan gelecekleri destekleşme/dayanışma içinde olanlardan eyle! Ey Yaratıp, Besleyip doyuran, Yönlendiren Kudret'imiz! Duamı kabul et!”

     41. "Ey Yaratıp, Besleyip doyuran, Yönlendiren Kudret'imiz! Hesabın görüleceği gün beni, ana-babamı ve kitabın ortaya koyduğu anlamlar, değerler ve kurallar bütününü içtenlikle benimseyenleri bağışla!”

     42. Sakın Allah'ı zalimlerin yaptıklarından habersiz sanma! Ancak Allah onları, korkudan gözlerin dışarı fırlayacağı bir güne erteliyor,

     43. Zihinleri bomboş olarak kendilerine bile bakamaz durumda, gözleri göğe dikilmiş bir vaziyette koşarlar,

     44. Kendilerine azabın geleceği gün hakkında insanları uyar. Bu yüzden zalimler şöyle derler: "Ey Yaratıp, Besleyip doyuran, Yönlendiren Kudret'imiz! Yakın bir müddete kadar bize mühlet ver de senin davetine uyalım ve peygamberlere tabi olalım."  Onlara denilir ki: "Daha önce, sizin için bir çöküş ve bitiş olmadığına, yemin etmemiş miydiniz?”

     45. "Kendilerine zulmedenlerin yurtlarında oturuyordunuz. Onlara nasıl muamele ettiğimiz size apaçık belli oldu. Ve size misaller de verdik.”

     46. Hilelerinin cezası Allah katında iken, onlar, tuzaklarını kurmuşlardı. Hâlbuki onların hileleriyle dağlar yerinden gidecek değildi!

     47. O halde sakın Allah'ın peygamberlerine verdiği sözden cayacağını sanma! Çünkü Allah Çok güçlüdür, kimsenin yaptığını yanına bırakmaz.

     48. O gün yerküre başka bir yerküreye dönüştürülür. Gökler de öyle. Hepsi o Tek ve Karşı konulmaz Güce Sahip olan Allah'ın huzurunda dikilir.

     49. O gün günahkârları zincire vurulmuş olduğunu görürsün.

     50. Onların gömlekleri katrandandır, yüzlerini de ateş bürümektedir.

     51. Çünkü Allah, her benliği kendi kazandığıyla karşı karşıya getirecektir. Allah, hesabı çok çabuk görür.

     52. İşte bu, kendisiyle uyarılsınlar, Allah'ın ancak bir tek tanrı olduğunu bilsinler ve akıl sahipleri iyice düşünüp ibret alsınlar diye insanlara bir bildiridir.

 

015

HİCR HALKI/Bir topluluğun adı-HİCR

Sevgi ve merhameti sonsuz olan Allah’ın adıyla.

 

     1. Elif, Lam, Ra. Bunlar Kitap’ın ve apaçık olan Kur’an'ın ayetleridir.

     2. Bir gün gelecek kitabın, ortaya koyduğu anlamlar, değerler ve kuralların karşısında yer alanlar keşke kitabın, ortaya koyduğu anlamlar, değerler ve kurallarına uysaydık diyecekler.

     3. Onları bırak; yesinler, zevk alsınlar; ümit onları avundursun, fakat ilerde öğrenecekler.

     4. Biz hiç bir ülkeyi doğal yazgısını tamamlamadan yok etmeyiz.

     5. Hiçbir toplum kendi süresini öne de alamaz, geciktiremez de.

     6. Onlar, "Ey kendisine Kitap indirilen kimse! Sen mutlaka delisin”.

     7. "Doğrulardan isen melekleri kendine şahit olarak getirsene" dediler.

     8. Biz melekleri ancak gerekince indiririz. O takdirde de ceza görecekler asla ertelenmezler.

     9. Doğrusu mesajı Biz indirdik, onun koruyucusu da elbette biziz.

     10. Ey Muhammed! And olsun ki, senden önce çeşitli ümmetlere peygamber göndermiştik.

     11. Onlara gelen her peygamberi alaya alıyorlardı.

     12. Biz o mesaja, günaha batmışların gönüllerinde böyle bir yol veririz.

     13. Ona inanmazlar. Oysa kendilerinden öncekilerin davranış ve akıbetleri gözlerinin önünden geçmiştir.

     14. Onlara gökten bir kapı açsak da, oradan yükseliyor olsalardı,

     15. Kesinlikle şöyle derlerdi ”Gözlerimiz döndü, biz herhalde büyülendik”

     16. And olsun ki, gökte burçlar meydana getirdik, onları bakanlar için donattık.

     17. Onları, kovulmuş her şeytandan koruduk.

     18. Fakat kulak hırsızlığı yapan olursa, apaçık görülebilen bir ateş onu kovalar.

     19. Yeri yaydık, oraya sabit dağlar yerleştirdik, orada her şeyi bir ölçüye göre bitirdik.

     20. Orada sizin ve rızk veremeyeceğiniz kimseler için geçimlikler meydana getirdik.

     21. Hazinesi bizim katımızda olmayan hiçbir şey yoktur. Biz onu ancak belli bir ölçüye göre indiririz.

     22. Rüzgârları aşılayıcı olarak gönderdik de yukarıdan su indirdik ve sizi onunla suladık. Yoksa siz onu toplayamazdınız.

     23. Doğrusu dirilten ve öldürten biziz; hepsinin gerisinde de biz kalırız.

     24. And olsun ki, sizden önce geçenleri biliriz; ant olsun ki, geri kalanları da biliriz.

     25. Doğrusu Yaratıp, Besleyip doyuran, Yönlendiren Kudret’in onları toplayacaktır. Şüphesiz O Hâkim'dir Her şeyi Bilendir.

     26. And olsun ki, insanı balçıktan, işlenebilen kara topraktan yarattık.

     27. Cinleri de, daha önce, alevli ateşten yarattık.

     28-29. Yaratıp, Besleyip doyuran, Yönlendiren Kudret'in meleklere: "Ben, balçıktan, işlenebilen kara topraktan bir insan yaratacağım. Onu yapıp ruhumdan üflediğimde ona secdeye kapanın" demişti.

     30-31. Bunun üzerine, İblis'in dışında bütün melekler hemen secde ettiler. O, secde edenlerle beraber olmaktan çekindi.

     32. Allah: "Ey İblis! Seni secde edenlerle beraber olmaktan alıkoyan nedir? "dedi.

     33. "Balçıktan, işlenebilen kara topraktan yarattığın insana secde edemem" dedi.

     34-35. "Öyleyse defol oradan, sen artık kovulmuş birisin. Doğrusu hesap gününe kadar lanet sanadır" dedi.

     36. "Yaratıp, Besleyip doyuran, Yönlendiren Kudret’im! Beni hiç olmazsa, tekrar dirilecekleri güne kadar ertele"  dedi.

     37-38. Allah: "Sen bilinen gün gelene kadar erteye bırakılanlardansın" dedi.

     39-40. "Yaratıp, Besleyip doyuran, Yönlendiren Kudret'im! Beni saptırdığın için, and olsun ki fenalıkları onlara güzel göstereceğim. Halis kıldığın kulların bir yana, onların hepsini saptıracağım" dedi.

     41-42. Allah şöyle dedi: "Benim taahhüt ettiğim dosdoğru yol şudur ki: Kullarımın üzerinde senin bir nüfuzun olamaz. Ancak sana uyan sapıklar bunun dışındadır”.

     43. "Cehennem onların hepsinin toplanacağı yerdir”.

     44. O cehennemin yedi kapısı olup, her kapıdan onların girecekleri ayrılmış bir kısım vardır.

     45. Allah'a karşı gelmekten sakınanlar ise, cennetlerde, pınar başlarındadırlar.

     46. Oraya güven içinde, esenlikle girin!

     47. Biz onların gönüllerinde olan kini çıkardık; artık onlar sedirler üzerinde karşılıklı oturan kardeştirler.

     48. Onlar orada bir yorgunluk hissetmezler. Oradan çıkarılacak da değillerdir.

     49-50. Ey Muhammed! Kullarıma benim bağışlayan, merhamet eden olduğumu, azabımın can yakıcı bir azab olduğunu haber ver.

     51. Onlara İbrahim'in konuklarını anlat.

     52-53. İbrahim'in yanına girip selam vermişlerdi. O: "Doğrusu biz sizden korkuyoruz" demişti de: "Korkma, biz sana, bilgin bir oğlun olacağını müjdelemeye geldik" demişlerdi.

     54. "Ben kocamışken müjde mi veriyorsunuz? Neye dayanarak müjdeliyorsunuz?" deyince,

     55. "Seni gerçekten müjdeliyoruz, umutsuzlardan olma"demişlerdi.

     56-57. "Zaten sapıklardan başka kim Yaratıp, Besleyip doyuran, Yönlendiren Kudret’inin rahmetinden umudunu keser!" diyerek sormuştu: "Ey elçiler! İşiniz nedir?”

     58-60. Şöyle cevap vermişlerdi: "Biz şüphesiz bir millete gönderildik. Lut'un ailesi bunun dışındadır. Karısı hariç hepsini kurtaracağız. Karısının geride kalanlardan olmasını gerekli bulduk”.

     61-62. Elçiler Lut'un ailesine gelince Lut: "Doğrusu siz tanınmamış kimselersiniz"dedi.

     63-65. "Biz sana sadece şüphe edip durdukları azabı getirdik. Sana gerçekle geldik. Biz doğru söylemekteyiz. Artık, geceleyin bir ara, aileni yola çıkar, sende arkalarından git; hiç biriniz arkaya bakmasın, emrolunduğunuz yere doğru yürüyün" dediler.

     66. Böylece Lut'a bunların sonlarının kesilmiş olarak sabahı edeceklerini bildirdik.

     67. Şehir halkı sevinerek geldiler.

     68-69. Lut: "Bunlar benim konuklarımdır, onlara karşı beni mahcup etmeyin, Allah'tan korkun, beni rezil etmeyin" dedi.

     70. "Biz sana misafir kabul etmeyi yasak etmemiş miydik?" dediler.

     71. Lut: "Alacaksanız, işte, benim kızlarım" dedi.

     72. Ey Muhammed! Senin hayatına ant olsun ki, onlar sarhoşlukları içinde bocalayıp duruyorlardı.

     73.Tanyeri ağarırken, çığlık onları yakalayıverdi.

     74. Memleketlerini alt üst ettik, üzerlerine sert taş yağdırdık.

     75. Bunda, görebilen insanlar için, ibret vardır.

     76. O şehirler işlek yollar üzerinde hala durmaktadır.

     77. Bunda inananlar için ibret vardır.

     78. Eyke halkı da şüphesiz zalim kimselerdi.

     79. Bunun için onlardan da öç aldık. Hala her iki memleket de işlek bir yol üzerindedir.

     80. And olsun ki, Hicr halkı peygamberi yalanlamışlardı.

     81. Onlara ayetlerimizi verdiğimiz halde, yüz çevirmişlerdi.

     82. Dağlarda, güven içinde olarak evler yontuyorlardı.

     83. Sabaha karşı çığlık onları yakalayıverdi.

     84. Yaptıkları kendilerine bir fayda sağlamadı.

     85. Biz, gökleri, yeri ve her ikisi arasında bulunanları gereğince yarattık. Ayağa kalkış günü şüphesiz gelecektir. O halde yumuşak ve iyi davran.

     86. Doğrusu Yaratan ve Bilen ancak Yaratıp, Besleyip doyuran, Yönlendiren Kudret’indir.

     87. And olsun ki, sana daima tekrarlanan yedi ayeti ve büyük Kur’anı verdik.

     88. Kitabın, ortaya koyduğu anlamlar, değerler ve kuralların karşısında yer alanların içindeki bazı kimselere verdiğimiz kat kat servete gözünü dikme; onlara üzülme; insanları kanatların altına al.

     89. De ki: "doğrusu ben apaçık bir uyarıcıyım”.

     90. Aynı şekilde o bölücülere de.

     91. Onlar ki Kur’anı falcılık aracı yaptılar.

     92. Yaratıp, Besleyip doyuran, Yönlendiren Kudret'ine yemin olsun ki Biz onları sorumlu tutacağız,

     93. Yaptıklarından.

     94. Ey Muhammed! Artık sana buyrulanı açıkça ortaya koy, otorite, güç, paraya tapanlara aldırış etme.

     95. Allah'la beraber başka bir tanrının bulunduğunu kabul eden alaycılara karşı şüphesiz biz sana kâfiyiz.

     96. Yakında ne olduğunu öğrenecekler.

     97. And olsun ki, söyledikleri şeylerden, senin gönlünün daraldığını biliyoruz.

     98. Yaratıp, Besleyip doyuran, Yönlendiren Kudret’ini hamd ile an, secde edenlerden ol ve

     99. Ölünceye kadar Yaratıp, Besleyip doyuran, Yönlendiren Kudret’ine kulluk et.

 

016

BAL ARISI/Bal arısı-NAHL

Sevgi ve merhameti sonsuz olan Allah’ın adıyla.

 

      1.Allah'ın buyruğu geldi. Onun için acele etmeyin. Allah, ortak koştukları şeylerden arınmıştır, onlardan yücedir. 

      2. Allah kullarından layık gördüğüne buyruğunu vahyeden melekleri indirerek şöyle der: "Benden başka tanrı yoktur, Benden sakının “.

      3. Gökleri ve yeri gereğince yaratmıştır. Onların eş koştukları şeylerden Yücedir.

      4. İnsanı bir damla sudan yaratmıştır. Zamanla o, açık bir hasım olur!

      5. Hayvanları da yaratmıştır. Onlarda sizi ısıtacak şeyler ve birçok faydalar vardır. Onların etlerini de yersiniz.

      6. Onları getirirken de, gönderirken de bir güzellik vardır onlarda sizin için.

      7. Kendi kendinize zor varacağınız memleketlere, yüklerinizi taşırlar. Doğrusu Yaratıp, Besleyip doyuran, Yönlendiren Kudret'iniz  Acıyıp Esirgeyicidir, Merhametlidir.

      8. Sizin için atları, katırları ve merkepleri binek ve süs hayvanı olarak yaratmıştır. Bilmediğiniz daha nice şeyleri de yaratır.

      9. Yolun doğrusunu göstermek Allah'a aittir. Çünkü doğru yoldan sapan da vardır. Allah dileseydi hepinizi doğru yola iletirdi.

     10. Yukarıdan size suyu indiren O'dur. Ondan içersiniz, onunla biten  bitkilerle, hayvanlarınızı otlatırsınız  .

     11. Allah onunla, size ekinler, zeytin ve hurma ağaçları üzümler ve her türlü ürünü yetiştirir. Düşünen kimseler için bunlarda ayetler vardır.

     12. Geceyi gündüzü, güneşi ay'ı sizin buyruğunuza vermiştir. Yıldızlar da O'nun buyruğuna boyun eğmiştir. Bunlarda, aklını kullanan kimseler için ayetler vardır.

     13. Yeryüzünde rengârenk şeyleri de sizin için yaratmıştır. Bunlarda, öğüt alan kimseler için ayetler vardır.

     14. Taze et yemeniz, giydiğiniz süsleri edinmeniz ve Allah'ın bol nimetinden faydalanmanız için denize boyun eğdiren O'dur. Gemilerin onu yara yara gittiğini görürsünüz. Artık belki şükredersiniz.

     15. Sarsılmayasınız diye yeryüzünde sabit dağlar, nehirler ve  yollar meydana getirmiştir. Belki yolunuzu bulursunuz diye;

     16.  nice işaretler koydu. Onlar yıldızlarla da yollarını bulurlar.

     17. Hiç düşünmüyor musunuz? Yaratan'la, yaratamayan benzerler mi? İbret almaz mısınız?

     18. Allah'ın verdiği nimetleri sayacak olsanız bitiremezsiniz; doğrusu Allah bağışlar, merhamet eder.

     19. Allah, gizlediklerinizi de açığa vurduklarınızı da bilir.

     20. Allah'ı bırakıp taptıkları şeyler, hiçbir şey yaratamazlar; esasen kendileri yaratılmaktadır.

     21. Cansız, ölüdürler. Ne zaman diriltileceklerini de fark edemezler.

     22. Tanrınız tek bir Tanrı’dır. Ahrete inanmayanların kalpleri bunu inkâr eder, onlar büyüklük taslarlar.

     23. Allah'ın onları gizlediklerini de, açığa vurduklarını da bildiğinde şüphe yoktur. O, büyüklük taslayanları sevmez.

     24. Onlara : "Yaratıp, Besleyip doyuran, Yönlendiren Kudret'iniz ne indirdi?" diye sorulsa : "Öncekilerin masalları" derler.

     25. Böylece ayağa kalkış günü kendi günahlarını tam olarak, bilmeden saptırdıkları kimselerin günahlarını kısmen yüklenirler. Dikkat edin, yüklendikleri yük ne kötüdür!

     26. Onlardan öncekiler düzen kurmuşlardı. Bunun üzerine Allah, binaların temelini çökertti de tavanları başlarına yıkıldı. Azab, onlara fark etmedikleri şekilde geldi.

     27. Sonra ayağa kalkış günü onları rezil eder ve :"Haklarında tartıştığınız Benim ortaklarım nerede?" der. İlim sahipleri şöyle derler: "Doğrusu bugün inkârcılara rezillik ve iğrençlik vardır.

     28. Melekler kendilerine yazık etmiş kimselerin canlarını alırken Onlar; "Biz hiçbir kötülük yapmıyorduk " diyerek teslim olurlar. Hayır; öyle değil; doğrusu Allah onların yaptığını bilmektedir.

     29. Temelli kalacağınız cehennemin kapılarından girin. Büyüklenenlerin durağı ne kötüdür!

     30. Sakınan kimselere, "Yaratıp, Besleyip doyuran, Yönlendiren Kudret'iniz ne indirdi" denince, "iyilik" derler. Bu dünyada iyi davrananlara iyilik vardır. Ahiret yurdu ise daha iyidir. Sakınanların yurdu ne güzeldir!

     31. Altlarından ırmaklar akan And cennetlerine girerler. Orada, diledikleri kendilerine verilir. Allah sakınanları böylece mükâfatlandırır.

     32. Melekler onların canını hoş bir şekilde alırken : " Selam size; yaptıklarınıza karşılık haydi cennete girin " derler.

     33. Kitabın, ortaya koyduğu anlamlar, değerler ve kuralların karşısında yer alanlar kendilerine yalnız meleklerin görünmesini veya Yaratıp, Besleyip doyuran, Yönlendiren Kudret'inin buyruğunun gelmesini mi bekliyorlar? Onlardan öncekiler de böyle yapmışlardı. Allah onlara zulmetmemişti, ama onlar kendilerine yazık ediyorlardı.

     34. Bu yüzden, işledikleri kötülüklere uğradılar ve alay ettikleri şey onları kuşattı.

     35. Allah'a eş koşanlar: "Allah dileseydi O'ndan başka hiçbir şeye ne biz ve nede babalarımız tapardı. O'nun buyruğu olmaksızın hiçbir şeyi haram kılmazdık " dediler. Kendilerinden öncekiler de böyle yapmıştı. Peygamberlere apaçık tebliğden başka ne vazife düşer?

     36. And olsun ki, her ümmete: "Allah'a kulluk edin, azdırıcılardan kaçının diyen peygamber göndermişizdir. Allah içlerinden kimini doğru yola eriştirdi, kimi de sapıklığı hak etti. Yeryüzünde gezin; peygamberleri yalanlayanların sonlarının nasıl olduğunu görün.

     37. Ey Muhammed! Onların doğru yolda olmalarına ne kadar özensen, yine de Allah, saptırdığını doğru yola iletmez. Onların yardımcıları da olmaz.

     38. Yeminlerinin bütün gücüyle "Allah ölen kimseyi diriltmez." diye Allah'a yemin ederler.  Hayır, öyle değil. Öleni diriltmek, O'nun üzerinde hak bir vaattir, fakat insanların çoğu bunun bilincinde değildir.

     39. Diriltecek ki, onlara, ihtilafa düştükleri şeyi açık-seçik göstersin ve Kitabın, ortaya koyduğu anlamlar, değerler ve kuralların karşısında yer alanlar kendilerinin yalancılar olduğunu bilsinler.

     40. Bir şeyin olmasını istediğimiz zaman sadece "Ol" deriz. Hemen olur.

     41. Haksızlığa uğratılmalarından sonra, Allah yolunda hicret eden kimseleri, and olsun ki, dünyada güzel bir yere yerleştiririz. Ahiret ödülü ise daha büyüktür, keşke bilseler!

     42. Onlar sabreden ve yalnız Yaratıp, Besleyip doyuran, Yönlendiren Kudret'lerine güvenen kimselerdir.

     43. Ey Muhammed! Doğrusu senden öncede kendilerine  vahyettiğimiz bir takım adamlar gönderdik. Bilmiyorsanız kitap ehline sorun,

     44. Kitaplar ve belgelerle. Sana da, insanlara gönderileni açıklayasın diye Kur' an'ı indirdik. Belki düşünürler.

     45. Ya şu kötü işler düzenleyenler, Allah'ın kendilerini yere batırmasından yahut fark etmedikleri bir yerden onlara azabın gelmesinden güvende midirler?

     46. Veya hareket halinde iken onlara azabın gelmesinden güvende midirler,

     47. Ya da yok olmak endişesinde iken? Doğrusu Yaratıp, Besleyip doyuran, Yönlendiren Kudret'in Şefkatlidir, Merhametlidir.

     48.  Görmüyorlar mı? Allah'ın yarattığı şeylerin gölgeleri sağ ve sollarından boyun eğerek, Allah'a  secde ederek dönüyor.

     49. Göklerde ve yerde bulunan her canlı ve melekler, büyüklük taslamadan Allah'a secde ederler.

     50. Üstlerinde olan Yaratıp, Besleyip doyuran, Yönlendiren Kudret'lerinden korkarlar ve emir olundukları şeyleri yaparlar.

     51. Allah,"İki tanrı edinmeyin, O' ancak bir tek Tanrı'dır. Yalnız Ben'den korkun"dedi.

     52.Göklerde ve yerde ne varsa O'nundur. Dinde sürekli olarak O'nundur.  Allah'tan başkasından mı sakınıyorsunuz?

     53. Size gelen her nimet Allah'tandır. Sonra, bir sıkıntıya uğradığınızda yalnız O'na sığınırsınız.

     54.  Sıkıntılarınızı giderince de, içinizden bazıları Yaratıp, Besleyip doyuran, Yönlendiren Kudret'lerine eş koşarlar.

     55. Kendilerine verdiğimize nankörlük ederek. Geçinin bakalım yakında öğreneceksiniz.

     56. Kendilerine verdiğimiz rızıktan, onların ne olduğu bilinmeyen otorite, güç, para için, pay ayırırlar. Allah'a and olsun ki, uydurup durduğunuz şeylerden elbette sorguya çekileceksiniz.

     57. Kendilerine, istedikleri erkek çocukları alıp, kızları da Allah'a malediyorlar. O bundan münezzehtir.

     58. Aralarından birine bir kızı olduğunu müjdelediği zaman içi gamla dolarak yüzü simsiyah kesilir.

     59. Kendisine verilen kötü müjde yüzünden, halktan gizlemeye çalışır;  onu utana utana tutsun mu, yoksa toprağa mı gömsün? Ne kötü hükmediyorlar!

     60. Ahrete inanmayanlar için kötü sıfatlar var. En üstün sıfatlar ise Allah'ındır. O’ Çok güçlüdür, Çok bilgedir.

     61. Allah insanları haksızlıklarından ötürü yakalayacak olsaydı, yeryüzünde canlı bırakmazdı. Fakat onları belirli bir süreye kadar erteler. Süreleri dolunca ne bir saat gecikebilirler ne de öne alabilirler.

     62. Beğenmediklerini Allah'a malederler. Dilleri, güzel şeylerin kendilerine olduğunu yalan yere söyler durur. Cehennemin onların olduğunda ve aşırı gittiklerinde şüphe yoktur.

     63. Ey Muhammed! Allah'a and olsun ki, senden önceki ümmetlere peygamberler gönderdik. Şeytan yaptıklarını onlara güzel gösterdi. Bugün de dostları odur. Onlara can yakıcı azap vardır.

     64. Sana Kitap’ı, ayrılığa düştükleri şeyleri onlara açıklaman için, inanan kimselere de doğru yol rehberi ve rahmet olarak indirdik.

     65. Allah gökten su indirir ve ölümünden sonra yeryüzünü diriltir. Kulak veren halklar için bu bir ayettir.

     66. Süt veren hayvanlarda da size ibretler vardır. Size onların karınlarından, fışkı ile kan arasından halis bir süt içiriyoruz ki, içenlerin boğazlarından kayar gider.

     67. Hurma ve üzüm ağaçlarının meyvelerinden hem içki hem de güzel gıdalar elde edersiniz. Şüphesizki düşünen millet için bunda ibret vardır.

     68. Yaratıp, Besleyip doyuran, Yönlendiren Kudret'in balarısına: "Dağlarda, ağaçlarda ve hazırlanmış kovanlarda yuva edin;

     69. Sonra her çeşit üründen ye; sonra da Yaratıp, Besleyip doyuran, Yönlendiren Kudret'inin yollardan yürü"diye vahyetti. Karınlarından insanlara şifa olan çeşitli bal çıkar. Düşünen bir millet için bu bir ayettir.

     70. Allah sizi yaratır, sonra öldürür; içinizden bir kısmı da ömrünün en fena zamanına ulaştırılır ki, bilirken bilmez olurlar. Doğrusu Allah Bilen'dir, herşeye Kaadir'dir.

     71. Allah rızık verirken kiminizi diğerlerine üstün kıldı. Kendilerine bol rızık verilenler, emirleri altında bulunanların rızklarını vermiyorlar ki rızıkta hepsi eşit olsunlar. Durum böyle iken Allah'ın nimetini inkâr mı ediyorlar?

     72. Allah, size kendinizden eşler var eder. Eşlerinizden de sizin için oğullar ve torunlar oluşturdu. Size temiz şeylerden rızık verir. Öyleyken batıla mı inanıyorlar ve Allah'ın nimetini mi inkâr ediyorlar?

     73. Allah'ı bırakıp, göklerden ve yerden kendilerine verecek rızkları olmayan, olsa bile veremeyen şeylere mi tapıyorlar?

     74. Allah'ı bir şeye benzetmeye kalkmayın. Şüphesiz Allah bilir, siz bilmezsiniz.

     75. Allah, şöyle bir misal gösterir; Hiçbir şeye gücü yetmeyen ve başkasının malı olan bir köle ile kendisine verdiğimiz güzel nimetlerden gizlice ve açıkça sarf etmeye muktedir bir kimse. Hiç bunlar eşit olur mu? Övülmeğe layık olan Allah'tır, fakat çoğu bilmezler.

     76. Allah iki adamı misal veriyor: Biri hiçbir şeye gücü yetmeyen bir dilsiz -ki efendisine yüktür, nereye gönderse bir hayır çıkmaz bu, doğru yolda olan, adaletle emreden kimse ile bir olabilir mi?

     77. Göklerin ve yerin sırrı Allah'a aittir. Ayağa kalkış saatinin kopuşu bir göz kırpması kadar veya daha çabuk bir zaman içinde olur. Şüphesiz Allah'ın her şeye Gücü Yeter.

     78. Allah sizi annelerinizin karnından bir şey bilmediğiniz halde çıkarmıştır. Belki şükredersiniz diye size kulak, göz ve kalb vermiştir.

     79. Göğün boşluğunda Allah'ın buyruğuna boyun eğerek uçan kuşlara bakmıyorlar mı? Onları Allah'tan başka tutan kimse yoktur. İnanan millet için bunda dersler vardır.

     80. Allah size evlerinizi dinleme yeri kıldı. Hayvanların derilerinden, yolculukta ve ikamet zamanlarınızda kolayca taşıyacağınız evler; yün, tüy ve kılarından bir süre kullanacağınız giyimlikler ve geçimlikler varetmiştir.

     81. Allah yarattıklarından size gölgeler yapmış, dağlarda sığınacağınız barınaklar varetmiş, sizi sıcaktan koruyacak elbiseler, harpte sizi koruyacak zırhlar vermiştir. Size olan nimetini müslüman olasınız diye işte bu şekilde tamamlamaktadır.

     82. Eğer yüz çevirilerse, ey Muhammed! Sana düşenin sadece açıkça tepliğ olduğunu bil.

     83. Allah'ın nimetini hem bilirler hem de inkâr ederler. Zaten çoğu kitabın, ortaya koyduğu anlamlar, değerler ve kuralların karşısında yer alan kimselerdir.

     84. Ayağa kalkış günü her ümmetten bir şahit getiririz, inkâr edenlere itiraz için izinde verilmez, onların özürleri de dinlenmez.

     85. Zulmedenler azab görürlerken azabları hafifletilmez de geçiktirilmez de.

     86. Allah'a ortak koşanlar, koştukları ortakları gördüklerinde: "Yaratıp, Besleyip doyuran, Yönlendiren Kudret'imiz! Seni bırakıp yalvardığımız ortaklarımız bunlardır" derler. Koştukları ortaklar, onlara "Doğrusu siz haksızsınız" diye söz atarlar.

     87. Otorite, güç, paraya tapanlar o gün Allah'ın hükmüne teslim olurlar, uydukları şeyler onlardan uzaklaşırlar.

     88. inkâr eden, Allah'ın yolunda alıkoyanlara, bozgunculara karşılık azab üstüne azab veririzi

     89. Her ümmetten bir kişiyi o gün aleyhlerine şahit tutarız. Seni de ey Muhammed! Ümmetine şahit getiririz. Sana her şeyi açıklayan, müslümanlara doğruyu gösteren rehber, rahmet ve müjde olarak Kur'an'ı indirdiki

     90. Allah şüphesiz adaleti, iyilik yapmayı, yakınlara bakmayı emreder; hayasızlığı, fenalığı ve haddini aşmayı yasak eder. Tutasınız diye size öğüt verir.

     91. Ahidleştiğiniz zaman Allah'ın ahdini yerine getirin. Allah'ı kendinize kefil kılarak pekiştirdiğiniz yeminleri bozmayın. Allah yaptıklarınızı şüphesiz bilir.

     92. Bir ümmetin diğerinden daha çok olmasından ötürü, aranızdaki yeminleri bozarak, ipliğini iyice eğirip katladıktan sonra bozan kadın gibi olmayın. Allah onunla sizi dener. And olsun ki, ayrılığa düştüğünüz şeyleri size ayağa kalkış günü açıklar.

     93. Allah dileseydi, sizi tek bir ümmet yapardı. Ama O,istediğini saptırır, istediğini doğru yola eriştirir. İşlediklerinizden, and olsun ki, sorumlu tutulacaksınız.

     94. Birbirinizi aldatmak için yemin etmeyin ki, bu yüzden sağlam yere basan ayak sürçebilir. Allah yolundan alıkoymanıza karşılık kötü bir azab tadarsınız. Büyük azab sizin içindir.

     95. Allah'ın ahdini hiç bir değere değişmeyin. Eğer bilirseniz, Allah katında olan sizin için daha iyidir.

     96. Sizde olanlar tükenir ama Allah katında olanlar sonsuzdur, tükenmez. Sabredenlere ecirlerini, yaptıklarından daha güzeli ile ödeyeceğiz.

     97. Kadın, erkek, inanmış olarak kim iyi iş işlerse, ona hoş bir hayat yaşatacağız. Ecirlerini yaptıklarından daha güzeli ile ödeyeceğiz.

     98. Kur'an okuyacağın zaman, kovulmuş şeytandan Allah'a sığın.

     99. Doğrusu şeytanın, inananlar ve yalnız Yaratıp, Besleyip doyuran, Yönlendiren Kudret'lerine güvenenler üzerinde bir nüfuzu yoktur.

     100. Onun nüfuzu sadece, onu dost edinenler ve Allah'ı ortak koşanlar üzerindedir.

     101. Bir ayetin yerini başka bir ayetle değiştirdiğimizde-ki Allah ne indirdiğini gayet iyi bilir-,onlar Muhammed'e: "Sen sadece uyduruyorsun" derler. Hayır; öyle değildir ama onların çoğu bunu bilmezler.

     102. De ki: "Kur'an'ı tertemiz ruh, senin Yaratıp, Besleyip doyuran, Yönlendiren Kudret'inin katından inananların inançlarını pekiştirmek, müslümanlara doğruluk rehberi ve müjde olmak üzere gerçekle indirmiştir”.

     103. And olsun ki: "Ona elbette bir insan öğretiyor" dediklerini biliyoruz. İşaret ettikleri kimsenin dili yabancıdır, Kur'an ise apaçık arabçadır.

     104. Allah'ın ayetlerine inanmayanları Allah doğru yola eriştirmez. Onlara can yakıcı azap vardır.

     105. Yalan uyduranlar ancak Allah'ın ayetlerine inanmayanlardır. Yalancılar işte onlardır.

     106. Gönlü kitabın, ortaya koyduğu anlamları, değerleri ve kuralları ile dolu olduğu halde inandıktan sonra Allah'ı inkâr ederek kitabına, ortaya koyduğu anlamlarına, değerlerine ve kurallarına karşı çıkmaya göğüs açanlara Allah'tan bir gazap iner, büyük azap da onlar içindir.-Baskıyla zorlananlar bundan hariçtir-

     107. Bu, dünya hayatını Ahrete tercih etmeleri ve Allah'ın da, inkârcı milleti doğru yola eriştirmemesinden ötürü böyledir.

     108. İşte Allah'ın kalplerini, kulaklarını ve gözlerini mühürlediği kimseler bunlardır. Habersiz olanlar da işte bunlardır.

     109. Ahirette zarara uğrayacakların bunlar olduğunda şüphe yoktur.

     110. Yaratıp, Besleyip doyuran, Yönlendiren Kudret'in, eziyet edildikten sonra hicret edip, ardından da sabrederek cihat edenlerin yardımcısıdır. Yaratıp, Besleyip doyuran, Yönlendiren Kudret'in şüphesiz çok bağışlayan, pek esirgeyendir.

     111. Gün olur herkes gelip kendi canını kurtarmak için uğraşır ve herkese yaptığının karşılığı eksiksiz ödenir. Onlar asla zulme uğratılmazlar.

     112. Allah size bir kasabayı misal verir: Orası güven ve huzur içindeydi her taraftan oraya bolca rızık geliyordu. Ama Allah'ın nimetlerine nankörlük ettiler, bu yüzden Allah onlara yaptıklarına karşılık açlık ve korku belasını taddırdı.

     113. And olsun ki, aralarından kendilerine bir peygamber gelmişti, onu yalanladılar. Haksızlık ederlerken gazaba uğradılar.

     114. Yalnız Allah'a kulluk ediyorsanız, Allah'ın size helal ve temiz olarak verdiği rızıklardan yiyin, O'nun nimetine şükredin.

     115. Allah size ancak leşi, kanı, domuz etini ve Allah'tan başkasının adına kesilenleri haram etmiştir. Ancak darda kalan, aşırı gitmemek ve başkasının hakkına el uzatmamak üzere bundan yerse bunun dışındadır. Allah şüphesiz bağışlar ve sevgi ve merhamet kaynağıdır.

     116. Diliniz yalana alışmış olduğu için, her şeye, "Şu haram bu helaldir"  demeyin ki Allah'a karşı yalan uydurmuş olursunuz. Allah'a karşı yalan uyduranlar ise, saadete şüphesiz erişemezler.

     117. Az bir geçim, ama ardından can yakıcı bir azab onlaradır.

     118. Sana anlattıklarımızı, daha önce, yahudi olanlara da haram kılmıştık. Biz onlara zulmetmedik, onlar kendilerine yazık ediyorlardı.

     119. Sonra Yaratıp, Besleyip doyuran, Yönlendiren Kudret'in, cahillik yapıp kötülüğe bulaşan, fakat ardından pişman olup düzelen kimselerin yanındadır. Yaratıp, Besleyip doyuran, Yönlendiren Kudret'in böyle birisini tabii ki  bağışlar, sevgi ve merhametle karşılar.

     120. Doğrusu İbrahim şüphesiz Allah'a yönelen ve O'na boyun eğen bir önderdi, otorite, güç, paraya tapanlardan değildi.

     121. Yaratıp, Besleyip doyuran, Yönlendiren Kudret'inin nimetlerine şükrederdi, Yaratıp, Besleyip doyuran, Yönlendiren Kudret'i de onu seçti ve doğru yola eriştirdi.

     122. Dünyada ona iyilik verdik, doğrusu o ahirette de iyilerdendir.

     123. Şimdi ey Muhammed! Sana vahiy ediyoruz ki: "Doğruya yönelen, otorite, güç, paraya tapanlardan olmayan İbrahim'in dinine uy" .

     124. Cumartesi çalışması/ibadeti ancak o gün üzerinde çekişenlere farz kılındı. Yaratıp, Besleyip doyuran, Yönlendiren Kudret'in, ayrılığa düştükleri şeylerde, ayağa kalkış günü aralarında hükmedecektir.

     125. Ey Muhammed! Yaratıp, Besleyip doyuran, Yönlendiren Kudret'inin yoluna, bilgelik, güzel öğütle çağır, onlarla en güzel şekilde tartış; doğrusu Yaratıp, Besleyip doyuran, Yönlendiren Kudret'in, yolundan sapanları daha iyi bilir. O, doğru yolda olanları da en iyi bilir.

     126. Eğer azab ederseniz size yapılanın ayniyle azab edin. Ya sabır derseniz, and olsun ki bu, güçlüklere göğüs gerenler için daha iyidir.

     127. Sabır et, unutma ki sana sabır veren Allah'dır. Onlara üzülme, kurdukları düzenlerden de endişe etme.

     128. Allah şüphesiz öfkesini çekmekten sakınanlarla ve iyi ahlak sahipleriyle beraberdir.

 

017

GECE YÜRÜYÜŞÜ/Gece yürüyüşü-İSRA

Sevgi ve merhameti sonsuz olan Allah’ın adıyla.

 

      1.   Bir gece kulunu, kendisine bir kısım ayetlerimizi göstermek için insanlık için dikilmiş ilk evden, çevresini mübarek kıldığımız ilk secde edeceği yere, yürüten Allah her türlü noksanlıktan uzaktır. Doğrusu O' işitir ve görür.

      2.   Musa'ya kitap verdik. Beni bırakıp başkasını vekil edinmeyin diye onu İsrailoğullarına doğruluk rehberi kıldık.

      3. Ey Nuh'la beraber taşıyarak kurtardığımız kimselerin soyundan olanlar! Doğrusu Nuh çok şükreden bir kuldu.

      4. Biz İsrailoğularına Kitap ta şöyle bildirdik.: "Doğrusu yeryüzünde iki defa bozgunculuk yapacak ve kibirlendikçe kibirleneceksiniz."

      5. "Bu ikiden birincisinin vakti gelince, üzerinize pek güçlü olan kullarımızı salacağız. Onlar memleketlerinizde her köşeyi kontrollerine alacaklar. Bu, yerine gelecek bir vaaddir.

      6. Bunun ardından sizi onlara galip getireceğiz; mallar ve oğullarla size yardım edecek ve sizin sayınızı artıracağız.

      7. Eğer iyilik ederseniz kendinize iyilik etmiş olursunuz. Kötülük ederseniz o da kendinizedir. İki vaatten ikincisinin vakti gelince, yüzünüzü karartarak kötülük yapanları, önceden mescide girdikleri gibi girmeleri, ele geçirdikleri yerleri harap etmeleri için onları tekrar göndereceğiz.”

      8. Belki Yaratıp, Besleyip doyuran, Yönlendiren Kudret'iniz size acır, ama siz dönerseniz biz de döneriz. Cehennemi inkârcılara bir zindan kılmışızdır.

     9. Doğrusu bu Kur'an en doğru yola götürür ve yararlı iş yapan kitabın ortaya koyduğu anlamlar, değerler ve kurallar bütününü içtenlikle benimseyenlere büyük bir ücret ödeneceğini müjdeler.

     10. Ahirete inanmayanlara da can yakıcı bir azap hazırlamışızdır.

     11. İnsan iyilik isteyeceği yerde kötülük ister. Esasen insanoğlu acelecidir.

     12.  Gece ve gündüzü iki ayet kıldık. Yaratıp, Besleyip doyuran, Yönlendiren Kudret'inizin bol nimetini aramanız ve yılların sayısını ve hesabını bilmeniz için bir ayet olan geceyi kaldırıp yine bir ayet olan gündüzü aydınlık kıldık. Biz her şeyi ayrıntılı bir şekilde açıkladık.

     13. Her insanın işlediklerini boynuna dolarız ve ayağa kalkış günü ona açılmış bulacağı kitabını çıkarırız.

     14. "Kitabını oku, bugün, kendi hesabını kendin göreceksin”.

     15. Kim doğru yola gelirse ancak kendi lehine yola gelmiş ve kim doğru yoldan saparsa da ancak kendi aleyhine sapmıştır. Kimse kimsenin günahını çekmez. Biz peygamber göndermedikçe kimseye azap etmeyiz.

     16. Bir ülkeyi yok etmek istediğimiz zaman, nimet azgını varlıklılarına emirler veririz ama onlar yoldan çıkarlar. Artık o ülke yok olmayı hak eder. Biz de onu yerle bir ederiz.

     17. Nuh’tan sonra nice nesilleri yok etmişizdir. Yaratıp, Besleyip doyuran, Yönlendiren Kudret’in kullarının günahlarından haberdar ve onları gören olarak yeter.

     18. Hemen şimdi olanı isteyene, ona layık gördüğümüz karşılığı hemen şimdi veririz, sonra da ona cehennemi hazırlarız. Yerilmiş ve kovulmuş olarak oraya girer.

     19. Ahireti isteyip, inanmış olarak onun için gerekli çalışmada bulunan kimseler, işte onların çalışmaları şükre değer.

     20. Hepsine, onlara da bunlara da Yaratıp, Besleyip doyuran, Yönlendiren Kudret'inin lütfundan nimetleri ulaştırırız. Esasen Yaratıp, Besleyip doyuran, Yönlendiren Kudret’inin nimeti kimseye yasak kılınmış değildir.

     21. Onları birbirlerinden nasıl üstün kıldığımıza bir bak! Doğrusu ahirette daha büyük dereceler ve daha büyük üstünlükler vardır.

     22. Allah'la beraber başka bir tanrı edinme, yoksa yerilmiş ve tek başına kalmış olursun.

     23. Yaratıp, Besleyip doyuran, Yönlendiren Kudret’in, yalnız kendisine tapmanızı ve ana babaya iyilik etmenizi buyurmuştur. Eğer ikisinden biri veya her ikisi, yanınızdayken ihtiyarlıyacak olurlarsa, onlara karşı "Öf" bile deme, onları azarlama. İkisine de hep tatlı söz söyle.

     24. Onlara acıyarak alçak gönüllülük kanatlarını ger ve: "Yaratıp, Besleyip doyuran, Yönlendiren Kudret’im! Küçükken beni yetiştirdikleri için sen de onlara merhamet et!" de.

     25. İçinizde olanı en iyi Yaratıp, Besleyip doyuran, Yönlendiren Kudret’iniz bilir. İyi kimselerseniz bilin ki O şüphesiz, kendine başvuranları bağışlar.

     26. Garibe, yoksula, sokakta kalmışa hakkını ver; elindekileri saçıp savurma.

     27. Saçıp savuranlar, şüphesiz şeytanlarla kardeş olmuş olurlar, şeytan ise pek nankördür.

     28. Yaratıp, Besleyip doyuran, Yönlendiren Kudret’inden umduğun rahmeti elde etmek isterken, hak sahiplerinden yüz çevirmek zorunda kalırsan, onlara hiç değilse tatlı bir söz söyle.

     29. Elini boynuna bağlayıp cimri kesilme, büsbütün de açıp tutumsuz olma yoksa pişman olur, açıkta kalırsın.

     30. Doğrusu senin Yaratıp, Besleyip doyuran, Yönlendiren Kudret’in dilediği kimsenin rızkını genişletir ve bir ölçüye göre verir. O kullarını gören ve haberdar olandır.

     31. Çocuklarınızı yoksulluk korkusuyla öldürmeyin. Biz onlara da sizlere de rızık veririz. Onları öldürmek, şüphesiz büyük bir günahtır.

     32. Sakın zinaya yaklaşmayın; doğrusu bu çirkindir, kötü bir yoldur.

     33. Allah'ın haram kıldığı cana haksız yere kıymayın. Haksız yere öldürülenin velisine bir yetki tanımışızdır. Artık o da öldürmekte aşırı gitmesin. Zira kendisi ne de olsa yardım görmüştür.

     34. Yetimin malına -ergin çağa ulaşana kadar-en güzel şeklin dışında yaklaşmayın. Sözünüzü yerine getirin, söz namustur.

     35. Bir şeyi ölçtüğünüz zaman, ölçüyü tam tutun, doğru teraziyle tartın. Böyle yapmak, sonuç itibarı ile daha güzel ve daha iyidir.

     36. Bilmediğin şeyin ardına düşme, doğrusu kulak, göz ve kalp, bunların hepsi o şeyden sorumlu olur.

     37. Yeryüzünde böbürlenerek yürüme, çünkü sen ne yeri delebilir ve ne de boyca dağlara ulaşabilirsin.

     38. Yaratıp, Besleyip doyuran, Yönlendiren Kudret’inin katında bunların hepsi beğenilmeyen kötü şeylerdir.

     39. Bunlar Yaratıp, Besleyip doyuran, Yönlendiren Kudret’inin sana bildirdiği bilgelik dolu öğütlerdir. Sakın Allah'la beraber başka tanrı edinme. Yoksa yerilmiş ve kovulmuş olarak cehenneme atılırsın.

     40. Yaratıp, Besleyip doyuran, Yönlendiren Kudret’iniz oğulları size ayırdı, seçti de kendisi için kız olarak melekleri mi edindi? Doğrusu siz büyük söz söylüyorsunuz.

     41. Biz, ant olsun ki, öğüt almaları için bu Kur’an’da bunları türlü türlü açıkladık. Fakat bu açıklamalar ancak onların nefretini arttırmıştır.

     42. Ey Muhammed! De ki: "Eğer dedikleri gibi Allah'la beraber tanrılar bulunsaydı, o takdirde hepsi arşın sahibine yaklaşmak için bir yol ararlardı”.

     43. O’ böyle şeylerden çok uzaktır, çok yüce, çok büyüktür.

     44. Yedi gök ve yeryüzü ve bunların içinde bulunan kimseler, O’nu yüceltirler. O'nu yüceltip övmeyen hiçbir şey yoktur; fakat siz onların yüceltisini anlayamazsınız. Doğrusu O’ çok yumuşak tabiatlıdır, çok affedicidir.

     45. Ey Muhammed! Kur'an okuduğun zaman seninle, ahirete inanmayan kimseler arasına görünmeyen bir perde çekeriz,

     46. Kur'an'ı anlar diye kalplerine örtüler ve kulaklarına da ağırlık koyduk. Kur'an’da Yaratıp, Besleyip doyuran, Yönlendiren Kudret’ini tek olarak andığın zaman, onlar ürkerek artlarına dönerler.

     47. Seni dinledikleri zaman neye kulak verdiklerini ve gizli toplantılarında zalimlerin: "Siz sadece büyülenmiş bir adama uyuyorsunuz" dediklerini biz çok iyi biliriz.

     48. Sana nasıl misaller verdiklerine bir bak! Bu yüzden sapmışlardır, artık yol da bulamamaktadırlar.

     49. "Biz kemik ve ufalanmış toprak olduğumuz zaman, yeniden mutlaka dirilecek miyiz?" derler.

     50-51. De ki: "İster taş veya demir ya da kalbinizde büyüttüğünüz daha sert bir yaratık olun, yine de dirileceksiniz". "Bizi tekrar kim diriltir?" derler, de ki: "Sizi ilk defa yaratan". Sana, başlarını sallayarak "Ne zamandır bu?" derler. "Pek yakında olması mümkündür" de.

     52. Sizi çağırdığı gün, O'na hamd ederek davetine uyarsınız ve kabirlerinizde pek az bir müddet kaldığınızı sanırsınız.

     53. Kullarıma söyle, başkalarıyla en güzel şekilde konuşsunlar. Doğrusu şeytan aralarını bozmak ister. Şeytan şüphesiz insanın apaçık düşmanıdır.

     54. Yaratıp, Besleyip doyuran, Yönlendiren Kudret’iniz sizin neye layık olduğunuzu çok iyi bilir. Size merhamet de eder, size azap da eder. Biz seni onlara bekçi olarak göndermedik.

     55. Yaratıp, Besleyip doyuran, Yönlendiren Kudret’in göklerdeki ve yerdeki herkesi en iyi bilendir. Peygamberlerin bir kısmını diğerlerinden üstün kıldık ve Davud'a da Zebur'u verdik.

     56. De ki: "Allah'tan başka tanrı olduğunu sandıklarınızı çağırın; sizin bir sıkıntınızı gidermeye ve onu değiştirmeye güçleri yetmez”.

     57. Onlar da Yaratıp, Besleyip doyuran, Yönlendiren Kudret'lerine daha yakın olmak için vesile ararlar. O'nun rahmetini ararlar, azabından korkarlar. Zira Yaratıp, Besleyip doyuran, Yönlendiren Kudret'inin azabı korkmağa değer.

     58. Ayağa kalkış gününden önce ortadan kaldırmayacağımız veya çetin bir sınava uğratmayacağımız hiç bir ülke yoktur. Bütün bunlar, Kitap'da yazılıdır.

     59. Ancak öncekilerin onları yalanlamış olması, bizi ayetleri göndermekten alıkoymadı. Semud milletine açıkça bir dişi deve verdik. Ona zulmettiler. Biz ayetleri yalnızca uyarmak için göndeririz.

     60. Hani sana: "Yaratıp, Besleyip doyuran, Yönlendiren Kudret’in şüphesiz insanları kuşatmıştır" demiştik. Sana gösterdiğimiz rüyayla da, Kur’an’da lanetlenmiş ağaçla da sadece insanları korkutup uyarmak için bir imtihan yaptık. Fakat bu onlara büyük taşkınlık vermekten başka bir şeye yaramıyor.

     61. Meleklere: "Âdeme secde edin" demiştik, İblis'ten başka hepsi secde etmiş, o: "Çamurdan yarattığına mı secde edeceğim?" demişti.

     62. "Benden üstün kıldığını görüyor musun? Ayağa kalkış gününe kadar beni ertelersen and olsun ki, azı bir yana, onun soyunu kendi buyruğum altına alacağım" demişti.

     63. Allah: "Haydi git! Onlardan sana kim uyarsa bil ki, cehennem hepsinin cezası olur, hem de tam bir ceza" dedi.

     64. "Vesvesenle gücünün yettiğini yoldan çıkart, üzerlerine, yayalarınla ve atlılarınla haykırarak yürü, mallarına ve çocuklarına ortak ol, onlara vaadlerde bulun." Ama şeytan sadece onları aldatmak için vadeder.

     65. "Doğrusu Benim kitabın ortaya koyduğu anlamlar, değerler ve kurallar bütününü içtenlikle benimseyen kullarım üzerinde senin bir hâkimiyetin olamaz. Yaratıp, Besleyip doyuran, Yönlendiren Kudret'in vekil olarak yeter”.

     66. Yaratıp, Besleyip doyuran, Yönlendiren Kudret'iniz bol nimetinden elde edesiniz diye, denizde gemileri sizin için yüzdürür. O, size merhamet eder.

     67. Denizde bir sıkıntıya düştüğünüz zaman, Allah'tan başka yalvardıklarınız kaybolup gider fakat O sizi karaya çıkararak kurtarınca yüz çevirirsiniz. Zaten insan pek nankördür.

     68. O'nun karada da, sizi yere batırmasından veya başınıza taş yağdırmasından güvende misiniz? Sonra kendinize bir koruyucu da bulamazsınız.

     69. Yoksa sizi tekrar denize döndürüp, üzerinize ortalığı yıkan bir fırtına gönderip, inkârlarınızdan ötürü sizi suda boğmasından güvendemisiniz? O zaman bize soru soracak kimseniz de olmaz.

     70. And olsun ki, biz insanoğullarını şerefli kıldık, onların karada ve denizde gezmesini sağladık, temiz şeylerle onları rızıklandırdık, yaratıklarımızın pek çoğundan üstün kıldık.

     71. Bir gün bütün insanları önderleriyle beraber çağırırız. O gün kitabı sağından verilenler, işte onlar yaptıkları her şey yazılı olan kitaplarını okurlar. Onlara kıl kadar haksızlık edilmez.

     72. Bu dünyada kalbi kör olan, ahirette de kör ve daha şaşkındır.

     73. Ey Muhammed! Seni, sana vahyettiğimizden ayırıp başka bir şeyi bize karşı uydurman için uğraşırlar. Öyle yapsan seni dost edinirler.

     74. Seni yolunda pekiştirmemiş olsaydık, and olsun ki, az da olsa onlara meyledecektin.

     75. O takdirde sana, hayatın da ölümün de, kat kat azabını tattırırdık. Sonra bize karşı bir yardımcı da bulamazdın.

     76. Memleketinden çıkarmak için seni zorladılar. O takdirde senin ardından onlar da pek az kalabilirler.

     77. Bu, senden önce gönderdiğimiz peygamberlerimize de uyguladığımız yasadır. Ey Muhammed! Sen bizim yasamızda değişiklik bulamazsın.

     78. Güneşin batıya yönelmesinden, gecenin kararmasına kadar akşam namazını kıl,  sabah vakti de namaz kıl, zira sabah namazı, görülmesi gerekli bir namazdır.

     79. Ey Muhammed! Geceleyin uyanıp, yalnız sana mahsus olarak fazladan namaz kıl. Belki de Yaratıp, Besleyip doyuran, Yönlendiren Kudret’in seni övülecek bir makama yükseltir.

     80. De ki: "Yaratıp, Besleyip doyuran, Yönlendiren Kudret’im! Beni koyacağın yere doğrulukla koy ve çıkaracağın yerden doğrulukla çıkar. Katından beni destekleyecek bir kuvvet ver”.

     81. De ki: "Hak geldi, batıl ortadan kalktı. Zaten batıl ortadan kalkmaya mahkûmdur”.

     82. Kur’an’ı, inananlara rahmet ve şifa olarak indiriyoruz. Zalimlerin ise sadece kaybını arttırır.

     83. İnsanoğlu bu; Kendisine nimet verdiğimiz zaman yüz çevirerek yan çizer; başına bir kötülük gelince de yeise düşer.

     84. Söyle onlara: "Herkes kendi kişiliğini yansıtır. Yaratıp, Besleyip doyuran, Yönlendiren Kudret'iniz kimin doğru yolda olduğunu biliyor”.

     85. Sana ruh'un ne olduğunu sorarlar. De ki: "Ruh, Yaratıp, Besleyip doyuran, Yönlendiren Kudret'imin işinden ibarettir." Bu hususta size pek az bilgi verilmiştir.

     86. Biz dilesek sana vahiy ettiğimizi tamamen gideriveririz. Sonra bize karşı bir dayanak da bulamazdın.

     87. Bunu yapmayışı ancak Yaratıp, Besleyip doyuran, Yönlendiren Kudret'inin sana merhamet etmesindendir. Çünkü O' nun sana olan nimeti büyüktür.

     88. De ki: "Görünen, görünmeyen bütün varlıklar, birbirine yardımcı olarak bu Kur’an’ın bir benzerini ortaya koymak için bir araya gelseler, and olsun ki, yine de benzerini ortaya koyamazlar”.

     89. And olsun ki, biz bu Kur’an’ı insanlara her türlü misali gösterip açıkladık. Öyleyken insanların çoğu nankör olmakta direniyorlar.

     90. Şöyle söylediler: "Bize, yerden kaynaklar fışkırtmadıkça,”.

     91. "Veya hurmalıkların, bağların olup, aralarında ırmaklar akıtmadıkça”,

     92. "Yahut ta iddia ettiğin gibi, göğü tepemize parça parça düşürmedikçe, ya da Allah'ı ve melekleri karşımıza getirmedikçe”.

     93. "Yahut altın bir evin olmadıkça yahut göğe yükselmedikçe, senin göğe çıkıp  oradan okuyacağımız bir kitap indirmedikçe sana  inanmayacağız !".De ki: "Yaratıp, Besleyip doyuran, Yönlendiren Kudret'imin şanı yücedir. Ben sadece bir peygamber, sadece bir insanım.”

     94. İnsanlara doğruluk rehberi geldiği zaman, inanmalarına engel olan,  sadece: "Allah peygamber olarak bir insan mı gönderdi?" demiş olmalarıdır.

     95. De ki: "Yeryüzünde yerleşip dolaşanlar melek olsalardı biz de onlara gökten peygamber olarak bir melek gönderirdik.

     96. De ki: "Benimle sizin aranızda şahit olarak Allah yeter. Doğrusu O,  kullarını görür, haberdardır.

     97. Allah'ın doğru yola eriştirdiği kimse hak yoldadır. Kimi de saptırırsa, artık onlar için Allah'ın katında dost bulamazsın. Biz onları ayağa kalkış günü; körler, dilsizler ve sağırlar olarak yüzükoyun toplarız. Varacakları yer cehennemdir. Ateşi ne zaman sönmeye yüz tutsa hemen alevini arttırırız.

     98. Cezaları işte budur. Bu, ayetlerimizi inkâr etmelerinin ve: "Kemik ve ufalanmış toprak olduğumuzda mı yeniden dirileceğiz?" demelerinin cezasıdır.

     99. Gökleri ve yeri yaratan Allah'ın, onların benzerlerini de tekrar yaratmaya Kadir olduğunu görmediler mi? Onlar için şüphe götürmeyen bir süre tayin etmiştir. Öyleyken, zalimler, inkârcılıkta hala direniyorlar.

     100. De ki: "Yaratıp, Besleyip doyuran, Yönlendiren Kudret’imin rahmet hazinelerine siz sahip olsaydınız, tükenir korkusuyla yine de cimrilik ederdiniz. Zaten insanlar pek cimridir”.

     101. And olsun ki, Musa'ya dokuz tane apaçık ayet verdik. Ey Muhammed!  İsrailoğullarına sor, onlara gelip, Firavun kendisine :"Ey Musa! Ben seni büyülenmiş sanıyorum" demişti.

     102. Musa da: "And olsun ki, bunları göklerin ve yerin Yaratıp, Besleyip doyuran, Yönlendiren Kudret’inin açık belgeler olarak indirdiğini biliyorsun. Ey Firavun! Doğrusu senin mahfolacağını sanıyorum" demişti.

     103. Firavun bunun üzerine onları memleketten sürmek istedi. Biz de onu beraberindekilerin hepsini suda boğduk.

     104. Sonra İsrailoğullarına:" Bu memlekette siz oturun, ayağa kalkış koptuğunda hepinizi bir araya getiririz"dedik.

     105. Kur’an’ı, hak olarak indirdik ve o gerçeğin ta kendisi olarak kaldı. Seni de ey Muhammed, yalnız müjdeci ve uyarıcı olarak gönderdik.

     106. Onu bir Kur’an olarak, insanlara gerektiği zaman, ağır ağır okuman için, bölüm bölüm indirdik.

     107-108. De ki: "Kur’an’a ister inanın, ister inanmayın, O inmeden önceki bilginlere okunduğu zaman, yüzleri üzerine secdeye varırlar. "Yaratıp, Besleyip doyuran, Yönlendiren Kudret’imiz yücedir! Yaratıp, Besleyip doyuran, Yönlendiren Kudret’imizin sözü şüphesiz yerine gelecektir!"derler.

     109. Ağlayarak yüz üstü yere kapanırlar, bu onların gönüllerindeki saygıyı arttırır.

     110. De ki:" Dua ederken gerek Allah deyin, gerek “Herkese bağış ve bereketinin tüm nimetlerini ayırım yapmadan sunan Kudret” deyin, hangisini derseniz deyin, en güzel isimler O'nundur!" Ey Muhammed! dua ederken sesini yükseltme, kısma da, ikisi ortası bir yol tut.

     111. Şöyle de:" Övgü, Allah'a mahsustur ki, çocuk edinmemiştir, hükümranlığında ortağı bulunmaz. Acizliği olmayıp yardımcıya da ihtiyaç göstermez." Ve tekbir edip yücelt onu.

 

018

MAĞARA/Mağara-KEHF

Sevgi ve merhameti sonsuz olan Allah’ın adıyla

 

      1. - 5.Hamd Allah'a mahsustur. Kendi katından açık bir söz olarak kulu Muhammed'e eğri bir taraf bırakmadığı Kitap’ı indirmiştir ki;  Zorlu bir iş ve oluş konusunda haber versin. Yararlı iş yapanlara ve kitabın ortaya koyduğu anlamlar, değerler ve kurallar bütününü içtenlikle benimseyenlere, içinde temelli kalacakları güzel bir mükâfat olduğunu müjdelesin.  "Allah çocuk edindi" diyenleri uyarsın. "Allah'ın çocuk edindiğine dair" ne kendilerinin ve ne de babalarının bir bilgisi vardır. Ağızlarından çıkan söz ne büyük iftiradır. Onlar yalnız ve yalnız yalan söylerler.

      6. Ey Muhammed! Demek, bu söze inanmayanların ardından üzülerek nerdeyse kendini mahvedeceksin!

      7.Yeryüzünde olan şeyleri, insanların hangisinin daha iyi iş işlediğini ortaya koyalım diye yeryüzünü cazip hale getirdik.

      8.Şüphesiz sonunda biz, yeryüzünde olanları kupkuru bir toprak haline getireceğiz.

      9.Mağaradakilerin ve onlarla ilgili rakkamların ilginç kanıtlarımızdan başka bir şey olduğunu mu sandın?

     10. Hani o gençler mağaraya çekilmişler ve şöyle demişlerdi: "Ey Yaratıp, Besleyip doyuran, Yönlendiren Kudretimiz, üzerimizden sevgi ve merhametini eksik etme ve içinde bulunduğumuz şartlarda bizi doğruluktan ayırma"

     11-12. Mağaranın içinde onları yıllarca uyuttuk. Sonra da onları hayata döndürdük ki  iki zümreden hangisinin, mağarada geçen süreyi daha iyi değerlendireceğini bilelim.

     13-15.Ey Muhammed! Onların olayını sana biz gerçek olarak anlatıyoruz:  Onlar Yaratıp, Besleyip doyuran, Yönlendiren Kudret’lerine inanmış birkaç gençti. Onların doğru yolda olma bilinçlerini artırmış ve kalplerini pekiştirmiştik. Yürekleri öyle sağlamdı ki başkaldırarak haykırmışlardı: "Yaratıp, Besleyip doyuran, Yönlendiren Kudret’imiz göklerin ve yerin Yaratıp, Besleyip doyuran, Yönlendiren Kudret’idir, O'nu bırakıp başka bir tanrıya yalvarmayız, yoksa ant olsun ki, batıl söz söylemiş oluruz. Şu bizim milletimiz, Allah'ı bırakıp O'ndan başka tanrılar edindiler. Onların gerçek olduğuna apaçık delil getirmeleri gerekmez miydi? Allah'a karşı yalan uydurandan, daha zalim kim olabilir?" demişlerdi.

     16. Onlara içlerinden bir ses: "Siz onlardan ve Allah'tan başka taptıklarından ayrıldınız, bunun için mağaraya girin ki, Yaratıp, Besleyip doyuran, Yönlendiren Kudret’iniz size sevgi ve merhametini yağdırsın ve size işinizde kolaylık göstersin" denildi.

     17.Mağaralarına giriş kısmından baksaydın, güneşin sağ tarafından doğup sonra sol tarafından battığını, onların da mağaranın iç tarafında olduğunu görürdün.  Bu Allah'ın mucizelerindendir; Allah'ın doğru yola eriştirdiği kimse hak yoldadır. Kimi de saptırırsa artık ona, doğru yola götürecek bir rehber bulamazsın.

     18. Mağara ehli uykuda oldukları halde baksan, onları uyanık sanırdın,  biz onları sağa ve sola döndürürdük. Köpekleri dirseklerini eşiğe uzatmıştı. Onları görsen için korkuyla dolar, geri dönüp kaçardın.

     19. Birbirlerine sorsunlar diye onları uyandırdık. İçlerinden biri: "Ne kadar kaldınız?" dedi. "Bir gün veya daha az bir müddet kaldık" dediler. "Ne kadar kaldığınızı Yaratıp, Besleyip doyuran, Yönlendiren Kudret’iniz daha iyi bilir. Paranızla birinizi şehre gönderin, en iyi yiyeceklere baksın ve size getirsin. Orada nazik davransın, sakın sizi kimseye duyurmasın" dediler.

     20."Zira onların sizden haberi olacak olursa, ya taşlayarak öldürürler veya dinlerine döndürürler ve bu takdirde asla kurtulamazsınız. "   

     21.Böylece, Allah'ın sözünün gerçek olduğunu ve ayağa kalkışın kopmasından şüphe edilemeyeceğini bilmeleri için, insanların onları bulmalarını sağladık. Nitekim halk, bunların hakkında tartışıp duruyor: "Onların mağaralarının önüne bir bina kurun" diyorlardı. Oysa Yaratıp, Besleyip doyuran, Yönlendiren Kudret’leri onları çok iyi bilir. Tartışmayı kazananlar: "Onların mağaralarının önünde mutlaka bir mescit kuracağız" dediler.

     22.Karanlığa taş atar gibi, "Mağara ehli üçtür, dördüncüleri köpekleridir" derler. Şunu da diyecekler: "Beş kişiydiler, altıncıları köpekleriydi." Yahut "Yedidir, sekizincileri köpekleridir" derler. De ki: "Onların sayısını Yaratıp, Besleyip doyuran, Yönlendiren Kudret’im en iyi bilir. Onları pek az kimseden başkası bilemez". Bunun için, ey Muhammed onlar hakkında bu, kısaca anlatılanın dışında kimseyle tartışma ve onlar hakkında kimseden bir şey sorma.

     23-24.Herhanği bir şey için, Allah'ın dilemesi dışında, "Ben yarın onu yapacağım" deme. Bunu unuttuğun zaman Yaratıp, Besleyip doyuran, Yönlendiren Kudret’ini an ve şöyle de "İnşallah Yaratıp, Besleyip doyuran, Yönlendiren Kudret’im beni bundan daha çok doğruya eriştir".

     25. Bazıları: "Onlar mağaralarında üç yüz dokuz yıl kaldılar." derler.

     26.De ki: "Onların ne kadar kaldıklarını en iyi Allah bilir. Göklerin ve yerin sırrı O'na aittir. O, ne mükemmel görendir! O ne mükemmel işitendir!  İnsanların O'ndan başka dostu yoktur. O, hiç kimseyi hükümranlığına ortak kılmaz".

     27. Yaratıp, Besleyip doyuran, Yönlendiren Kudret’inin Kitap'ından sana vahiy olanı oku; O'nun sözlerini değiştirecek yoktur. O'ndan başka bir sığınılacak da bulamazsın.

     28.Sabah akşam Yaratıp, Besleyip doyuran, Yönlendiren Kudret’lerinin rızasını dileyerek O'na yalvaranlarla beraber sen de sabret. Dünya hayatının güzelliklerini isteyerek gözlerini o kimselerden ayırma. Sakın haddini aşıp, bencil arzularının peşine takılmaktan bizi unutmuş kimseye iltifat etme.

     29.De ki: "Gerçek Yaratıp, Besleyip doyuran, Yönlendiren Kudret’iniz dendir". Dileyen inansın, dileyen İnkâr etsin. Şüphesiz zalimler için, duvarları çepeçevre onları içine alacak bir ateş hazırlamışızdır. Onlar yardım istediklerinde, erimiş maden gibi yüzleri kavuran bir su kendilerine sunulur. Ne kötü bir içecek ve cehennem ne kötü bir duraktır!

     30-31. İyi hareket edenin ecrini zayi etmeyiz. Doğrusu inanıp yararlı iş yapanlar, işte onlara, altlarından ırmaklar akan Adn cennetleri vardır. Orada altın bilezikler takınırlar, ince ve kalın ipekliden yeşil elbiseler giyerek tahtları üzerinde otururlar. Ne güzel bir mükâfat ve ne güzel bir duraktır

     32. Onlara iki adamı misal olarak göster: Birine iki üzüm bağı verip, etrafını hurmalıklarla çevirmiş ve aralarında ekinler bitirmiştik.

     33.Her iki bahçe de ürünlerini vermişlerdi, hiçbir şeyi de eksik bırakmamışlardı. İkisinin arasından bir de ırmak akıtmıştık.

     34. Onun başka gelirleri de vardı. Bu yüzden, arkadaşıyla konuşurken: " Ben malca senden zengin, nüfusça da senden daha itibarlıyım" dedi.

     35-36.Kendisine böylece yazık ederek bahçesine girerken, " Bu bahçenin batacağını hiç zannetmem. Ayağa kalkışin kopacağını da sanmıyorum. Eğer Yaratıp, Besleyip doyuran, Yönlendiren Kudret’ime döndürülürsem, ant olsun ki orada bundan daha iyisini bulurum" dedi.

     37-41.Kendisiyle konuştuğu arkadaşı ona: "Seni topraktan, sonra nutfeden yaratan, sonunda da seni insan kılığına koyanı inkâr mı ediyorsun? Ama O, benim Yaratıp, Besleyip doyuran, Yönlendiren Kudret’im olan Allah'tır. Yaratıp, Besleyip doyuran, Yönlendiren Kudret’ime kimseyi ortak koşmam. Bahçene girdiğin zaman; “ Maşallah,  Allah'ın yardımından başka hiçbir kuvvet yoktur!” demen gerekmez mi? Her ne kadar beni kendi mal ve nüfus bakımından kendinden daha az buluyorsan da Yaratıp, Besleyip doyuran, Yönlendiren Kudret’im, senin bahçenden daha iyisini bana verebilir ve seninkinin üzerine gökten bir felaket gönderir de bahçen yerle bir olur. Yahut suyu çekilir bir daha da bulamazsın " dedi.                                                                  

     42. Nitekim ürünleri yok edildi; bağın altüst olmuş çardakları karşısın da, sarf ettiği emeğe içi yanarak ellerini ovuşturup: "Keşke Yaratıp, Besleyip doyuran, Yönlendiren Kudret’ime ortak koşmasaydım" diyordu.

     43. Ona, Allah'tan başka yardım edebilecek birkaç adamı da yoktu, kendi kendini de kurtaramadı.

     44.İşte burada kudret ve hâkimiyet varlığı gerçek olan Allah'ındır. Mükâfatlandırma bakımından hayırlı olan da, sonuçlandırma yönünden hayırlı olan da O'dur.

     45. Anlat onlara dünya hayatının neye benzediğini: Gökten indirdiğimiz bir su gibidir. O su ile yeryüzünde yetişen bitkiler birbirine karışır, ama sonunda rüzgârın savuracağı çerçöpe döner. Allah her şeyin üstünde bir kudrete sahip olandır.

     46. Mal, mülk, oğullar dünya hayatının süsüdür. Kalıcı olan iyilik, güzellik ve doğruluk ise Yaratıp, Besleyip doyuran, Yönlendiren Kudret’inin katında çok daha hayırlıdır. Ümit var olmak için de yeter sebeptir.

     47. Bir gün dağları yürütürüz de yeri dümdüz görürsün. Hiç birini bırakmaksızın onları toplarız.

     48. Dizi dizi Yaratıp, Besleyip doyuran, Yönlendiren Kudret’ine sunulduklarında onlara: "And olsun ki, sizi ilk defa yarattığımız gibi bize geldiniz. Sizi toplamak için bir söz vermediğimizi iddia etmiştiniz değil mi? "denir.

     49. Amel defteri ortaya konunca, suçluların, onda yazılı olanlardan korktuklarını görürsün," Vah bize, eyvah bize! Bu defter nasıl olmuş da küçük büyük bir şey bırakmadan hepsini saymış!" derler. İşlediklerini hazır bulurlar. Yaratıp, Besleyip doyuran, Yönlendiren Kudret’in kimseye haksızlık etmez.

     50. Meleklere: "Âdem'e secde edin" demiştik. İblisten başka hepsi secde etmişti. O, cinlerdendi. Yaratıp, Besleyip doyuran, Yönlendiren Kudret’inin buyruğu dışına çıktı. Şimdi siz,  beni bırakıp, size düşman olan onu ve soyunu dost mu ediniyorsunuz? Kendilerine yazık edenler için bu ne kötü değişmedir!

     51. Oysa Ben onları ne göklerin ve yerin yaratılmasında ve ne de kendilerinin yaratılmasında hazır bulundurdum. Saptıranları hiçbir işde asla yardımcı edinmedim.

     52. O gün Allah, "Bana ortak olduklarını iddia ettiklerinize seslenin" der. Onları çağırırlar, fakat hiçbirisi onların çağrılarına gelmez. Aralarına bir cehennem deresi koyarız.

     53. Suçlular ateşi görürler ve ona düşeceklerini anlarlar, fakat ondan kaçacak yer bulamazlar.

     54. And olsun ki, Biz bu Kur'an'da insanlara türlü türlü misali gösterip açıkladık. İnsanın en çok yaptığı iş tartışmadır.

     55. İnsanlara doğruluk rehberi gelmişken, onları inanmaktan, Yaratıp, Besleyip doyuran, Yönlendiren Kudret’lerinden mağfiret dilemekten alıkoyan, öncekilere uygulananın kendilerine de uygulanmasını veya göz göre göre azaba uğramayı beklemeleridir.

     56. Biz peygamberleri ancak müjdeci ve uyarıcı olarak göndeririz. Oysa İnkârcılar hakkı batılla ortadan kaldırmak için çekişirler. Ayetlerimizi ve kendilerine yapılan uyarmaları alaya alırlar.

     57. Yaratıp, Besleyip doyuran, Yönlendiren Kudret’inin ayetleri kendisine hatırlatılmışken onlardan yüz çeviren ve önceden yaptıklarını unutan kimseden daha zalim var mıdır?  Kur'an'ı anlarlar diye kalplerine örtüler, kulaklarına da ağırlık koyduk. Sen onları doğru yola çağırsan da asla doğru yola gelmezler.

     58. Bununla beraber, Yaratıp, Besleyip doyuran, Yönlendiren Kudret’in bağışlaması çok ve merhameti sonsuzdur. Eğer onları, yaptıklarından dolayı hemen hesaba çekmek isteseydi, azaba uğratmakta acele ederdi. Ama onların bir vadesi vardır. Ondan kaçıp sığınacak yer bulamazlar.

     59. Haksızlardan ötürü işte yok ettiğimiz şehirler! Onları yok etmek için bir süre tayin etmiştik.

     60. Musa, genç arkadaşına, "Ben iki denizin birleştiği yere ulaşmağa, yahut yıllarca yürümeye kararlıyım" demişti.

     61. İkisi, iki denizin birleştiği yere ulaşınca, yemek için hazırlanmış balıklarını unutmuşlardı, balık bir delikten kayıp denizi boyladı.

     62. Oradan uzaklaştıklarında Musa, yanındaki gence, "Azığımızı çıkar, ant olsun bu yolculuğumuzda yorgun düştük" dedi.

     63. O da, "Gördü mü? Kayalığa vardığımızda ben balığı unutuverdim. Onu hatırlamamı bana unutturan ancak şeytandır. Balık şaşılacak şekilde denizi boylayıverdi" dedi.

     64. Musa işte aradığımız o idi dedi. Hemen izlerinin üzerine geri döndüler.

     65. Derken kullarımızdan bir kul buldular ki, ona katımızdan bir rahmet vermiş, yine ona tarafımızdan bir ilim öğretmiştik.

     66. Musa ona: "Sana öğretilenden, bana, doğruyu bulmama yardım edecek bir bilgi öğretmen için sana tabi olayım mı ?" dedi.

     67. Dedi ki: "doğrusu sen benimle beraberliğe sabredemezsin.”

     69. Musa: "İnşallah, sen beni sabreder bulacaksın. Senin emrine de karşı gelmem".

     70. "Eğer bana tabi olursan, sana o konuda bilgi verinceye kadar hiç bir şey hakkında bana soru sorma. "dedi.

     71. Bunun üzerine yürüdüler. Nihayet gemiye bindikleri zaman o (Hızır)  gemiyi deldi. Musa: "Halkını boğmak için mi onu deldin? Gerçekten sen ziyanı büyük bir iş yaptın" dedi.

     72. "Ben sana benimle beraberliğe sabredemezsin, demedim mi?" dedi.

     73. Musa: "Unuttuğum şeyden dolayı beni suçlama; işimde bana güçlük çıkartma" dedi.

     74. Yine yürüdüler. Nihayet bir erkek çocuğa rastladıklarında (Hızır)  hemen onu öldürdü. Musa dedi ki: "Tertemiz bir canı, bir can karşılığı olmaksızın katlettin ha! Gerçekten sen fena bir şey yaptın”

     75. "Ben sana benimle beraber sabredemezsin, demedim mi?" dedi.

     76. Musa: "Tamam, tamam, eğer bundan sonra sana bir şey sorarsam artık benimle ilişkiyi kesersin, o zaman haklısın." dedi.

     77. Yine yürüdüler. Nihayet bir köy halkına varıp onlardan yiyecek istediler. Ancak köy halkı onları misafir etmekten kaçındılar. Derken orada yıkılmak üzere olan bir duvarla karşılaştılar. Hemen onu doğrulttu. Musa: " Dileseydin elbette buna karşı bir ücret alırdın" dedi.

     78. Şöyle dedi: "İşte bu, benimle senin aramızın ayrılmasıdır. Şimdi sana sabredemediğin şeylerin iç yüzünü haber vereceğim.”

     79. " Gemi var ya, o, denizde çalışan yoksul kimselerindi. Onu kusurlu kılmak istedim. Onların arkasında, her gemiyi gasp etmekte olan bir kral vardı.”

     80. "Erkek çocuğa gelince, onun ana-babası kitabın ortaya koyduğu anlamlar, değerler ve kurallar bütününü içtenlikle benimseyenlerdendi. Bunun için onları azgınlık ve nankörlüğe boğmasından korktuk.”

     81. "Böylece istedik ki, Yaratıp, Besleyip doyuran, Yönlendiren Kudret’leri onun yerine kendilerine, ondan daha temiz ve daha merhametlisini versin,”

     82. "Duvara gelince, şehirde iki yetim çocuğun idi; altında da onlara ait bir hazine vardı; babaları ise iyi bir kimse idi. Yaratıp, Besleyip doyuran, Yönlendiren Kudret’in istedi ki, o iki çocuk güçlü çağlarına erişsinler ve Yaratıp, Besleyip doyuran, Yönlendiren Kudret’inden bir rahmet olarak hazinelerini çıkartsınlar. Ben bunu da kendiliğimden yapmadım. İşte hakkında sabredemediğin şeylerin iç yüzü budur.”

     83. (Resulüm),sana Zulkarneyn hakkında soru sorarlar. De ki: "Size ondan bir hatıra okuyacağım.”

     84. Gerçekten biz onu yeryüzünde iktidar ve kudret sahibi kıldık, ona her şey için bir sebep verdik.

     85. O da bir yol tutup gitti.                                            

     86. Nihayet güneşin battığı yere varınca onu kara bir balçıkta batar buldu. Onun yanında bir kavme rastladı. Bunun üzerine biz: " Ey Zulkarneyn! Onlara ya azap edecek veya haklarında iyilik etme yolunu seçeceksin" dedik.

     87. O, şöyle dedi: "Haksızlık edeni cezalandıracağız; sonra o Yaratıp, Besleyip doyuran, Yönlendiren Kudret’ine gönderilecek; sonra Allah da ona korkunç bir azap uygulayacak."      

     88. "İman edip de iyi davranan kimseye gelince, onun için de güzel bir karşılık vardır. Ve buyruğumuzdan ona kolay olanını söyleyeceğiz."    

     89. Sonra yine bir yol tuttu.

     90. Nihayet güneşin doğduğu yere ulaşınca, onu öyle bir kavim üzerine doğar buldu ki, onlar için güneşe karşı bir örtü yapmamıştık.

     91. İşte böylece onunla ilgili her şeyden haberdardık.

     92. Sonra yine bir yol tuttu.

     93. Nihayet iki dağ arasına ulaştığında onların önünde, hemen hiç bir sözü anlamayan bir kavim buldu.

     94. Dediler ki: "Ey Zulkarneyn! Bu memlekette Ye'cüc ve Me'cüc bozgunculuk yapmaktadırlar. Bizimle onun arasına bir set yapman için sana bir vergi verelim mi?”

     95. Dedi ki: "Yaratıp, Besleyip doyuran, Yönlendiren Kudret’imin beni içinde bulundurduğu nimet ve kudret daha hayırlıdır. Siz bana kuvvetinizle destek olun da, sizinle onun arasına aşılmaz bir engel yapayım.”

     96. "Bana demir kütleleri getirin". Nihayet iki dağın arasını aynı seviyeye getirince, "Üfleyin"  dedi. Artık onu kor haline sokunca: " Getirin bana, üzerine bir miktar erimiş bakır dökeyim" dedi.

     97. Bu sebeple ne onu aşmaya muktedir oldular ne de onu delebildiler.

     98. Zulkarneyn: "Bu Yaratıp, Besleyip doyuran, Yönlendiren Kudret’imden bir rahmettir. Fakat Yaratıp, Besleyip doyuran, Yönlendiren Kudret’imin vadi gelince, O, bunu yerle bir eder. Yaratıp, Besleyip doyuran, Yönlendiren Kudret’imin vadi haktır, "dedi.                   

     99. O gün biz onları, birbirine çarparak çalkalanır bir halde bırakmışızdır; Sur'a da üfürülmüş, böylece onları bütünüyle bir araya getirmişizdir.

     100.101.Ve gözleri beni görmeye kapalı bulunan, kulak vermeye tahammül edemez olan, kitabın ortaya koyduğu anlamlar, değerler ve kuralların karşısında yer alanları o gün cehennemle yüz yüze getirmişizdir.  

     102. Kitabın, ortaya koyduğu anlamlar, değerler ve kuralların karşısında yer alanlar, beni bırakıp da kullarımı dostlar edinecekler mi sandılar. Biz cehennemi bunlara bir konak olarak hazırladık.

     103. De ki :"Size, işler bakımından en çok ziyana uğrayanı bildirelim mi?

     104. İyi işler yaptıklarını sandıkları halde, dünya hayatında çabaları boşa giden kimselerdir.”

     105. İşte onlar Yaratıp, Besleyip doyuran, Yönlendiren Kudret’lerinin ayetlerini ve O'na kavuşmayı İnkâr eden, bu yüzden amelleri boşa giden kimselerdir ki, biz onlar için ayağa kalkış gününde hiç bir ölçü tutmayacağız.

     106. İşte İnkâr ettikleri, ayetlerimi ve resullerimi alaya aldıkları için onların cezası cehennemdir.                       

     107. İman edip iyi davranışta bulunanlara gelince, onlar için makam olarak Firdevs cennetleri vardır.                

     108. Orada ebedi kalacaklardır. Oradan hiç ayrılmak istemezler.

     109. De ki: "Yaratıp, Besleyip doyuran, Yönlendiren Kudret’imin sözleri için derya mürekkep olsa ve bir o kadar da ilave getirsek, Yaratıp, Besleyip doyuran, Yönlendiren Kudret’imin sözleri bitmeden önce deniz tükenecektir.

     110. De ki: "Ben yalnızca sizin gibi bir beşerim. Bana İlah'ınızın, sadece bir ilah olduğu vahiy olunuyor. Artık her kim Yaratıp, Besleyip doyuran, Yönlendiren Kudret’ine kavuşmayı umuyorsa, iyi iş yapsın ve Yaratıp, Besleyip doyuran, Yönlendiren Kudret’ine çalışmakta/ibadette hiç bir şeyi ortak koşmasın.”

 

019

MERYEM/Hz. Meryem-MERYEM

Sevgi ve merhameti sonsuz olan Allah’ın adıyla.

 

      1. Kaf, Ha. Ya. Ayn. Sad.

      2. Bu Yaratıp, Besleyip doyuran, Yönlendiren Kudret’inin, Kulu Zekeriya'ya sevgi ve merhametinin anılmasıdır.

      3. Hani o gizli bir sesle Yaratıp, Besleyip doyuran, Yönlendiren Kudret’ine seslenmişti:

      4. Dedi ki: " Yaratıp, Besleyip doyuran, Yönlendiren Kudret’im! İşte karşındayım, kemiklerim zayıfladı, saçım başım ağardı ve ey Yaratıp, Besleyip doyuran, Yönlendiren Kudret’im, şimdiye kadar sana ettiğim dualar hiç karşılıksız kalmadı.”

      5. "Doğrusu ben, arkamdan iş başına geçecek olan yakınlarımdan endişe ediyorum. Karım da kısırdır. Tarafından bana bir dost ver.”

      6. "Ki o hem bana hem de Yakup hanedanına varis olsun.  Onu hoşnutluğunu kazanmış bir kul eyle Yaratıp, Besleyip doyuran, Yönlendiren Kudretim”

      7. "Ey Zekeriyya! Biz sana bir oğul müjdeliyoruz, onun adı Yahya'dır. Daha önce onun gibi kimseyi yaratmadık.”

      8. Zekeriyya dedi ki: "Yaratıp, Besleyip doyuran, Yönlendiren Kudret’im! Karım kısır olduğu halde, ben de ihtiyarlığın son sınırına vardığım halde, benim nasıl oğlum olabilir?”

      9. Allah :"Öyledir! O bana kolaydır. Daha önce sen hiç bir şey değilken seni de yaratmıştım," buyurdu.

     10. O:"Yaratıp, Besleyip doyuran, Yönlendiren Kudret’im! Bana bir işaret ver." dedi. Allah: "Sana işaret sapa sağlam olduğun halde üç gün insanlarla konuşmamandır," buyurdu.

     11. Bunun üzerine Zekeriyya mabetten kavminin karşısına çıkarak onlara "Sabah akşam iş yapıp değer üretin" diye işaret verdi.

     12. "Ey Yahya Kitap'a var gücünle sarıl!" dedik ve ona henüz sabi iken bilgelik verdik.

     13. Tarafımızdan ona kalp yumuşaklığı ve temizlik de verdik. O, çok sakınan bir kimse idi.

     14. Ana-babasına çok iyi davranırdı; o isyankâr bir zorba değildi.

     15. Doğduğu gün, öleceği gün, diri olarak kabirden kaldırılacağı gün ona selam olsun.

     16. Kitap'da Meryem'i de an. Hani o, ailesinden ayrılarak doğu tarafında bir yere çekilmişti.

     17. Meryem, onlarla kendi arasına bir perde çekmişti. Derken, biz ona ruhumuzu gönderdik de o, kendisine tastamam bir insan şeklinde göründü,

     18. Meryem dedi ki: "Senden, çok esirgeyici Allah'a sığınırım! Eğer Allah'tan korkan bir kimse isen.”

     19. Melek: "Ben, sadece sana tertemiz bir erkek çocuk bağışlamak için Yaratıp, Besleyip doyuran, Yönlendiren Kudret'inin elçisiyim," dedi.

     20. Meryem: "Bana bir insan eli değmeden nasıl çocuğum olabilir, iffetsiz de değilim!" dedi.

     21. Melek: "Öyledir!" dedi. Devam etti: " Yaratıp, Besleyip doyuran, Yönlendiren Kudret'in buyurdu ki: " Bu bana kolaydır. Çünkü biz onu insanlara bir sembol ve sevgi ve merhametimizin bir sesi yapacağız. Bu hüküm ve karara bağlanmış bir iştir.”

     22. Meryem ona hamile kaldı. Bunun üzerine onunla uzak bir yere çekildi.

     23. Doğum sancısı onu bir hurma ağacına sevk etti. "Keşke, bundan önce ölseydim de unutulup gitseydim" dedi.

     24. İçinden bir ses şöyle dedi: "Tasalanma! Yaratıp, Besleyip doyuran, Yönlendiren Kudret'in senin karnında taşıdığın su arkı vücuda getirmiştir.”

     25. "Hurma dalını kendine doğru silkele, üzerine taze olgun hurmalar dökülsün.”

     26. "Ye iç. Gözün aydın olsun! Eğer insanlardan birini görürsen de ki: "  Ben, çok merhametli olan Allah'a oruç adadım; artık bu gün hiç bir insanla konuşmayacağım.”

     27. Nihayet onu taşıyarak kavmine getirdi. Dediler ki: "Ey Meryem! Hakikaten sen iğrenç bir şey yaptın!”

     28. "Ey Harun'un kız kardeşi! Senin baban kötü bir insan değildi; annen de iffetsiz değildi.”

     29. Bunun üzerine Meryem çocuğu gösterdi. "Biz, beşikteki bir sabi ile nasıl konuşuruz?" dediler.

     30. Çocuk şöyle dedi: "Ben, Allah'ın kuluyum. O bana kitabı verdi ve beni peygamber yaptı.”

     31. "Nerede olursam olayım O beni mübarek kıldı; yaşadığım sürece bana insanlarla dayanışmamı, yardımlaşmamı ve paylaşmamı ve ihtiyaçtan fazlasını vermemi emretti.”

     32. "Beni anneme saygılı kıldı; beni bedbaht bir zorba yapmadı.”

     33. "Doğduğum gün, öleceğim gün ve diri olarak kabirden kaldırılacağım gün esenlik banadır.”

     34. İşte hakkında şüphe ettikleri Meryem oğlu İsa -hak söz olarak- budur.

     35. Allah'ın bir evlat edinmesi, olur şey değildir. O, bundan münezzehtir. Bir işe hükmettiği zaman, ona sadece << OL>> der ve hemen olur.

     36. (İsa şunu da söyledi):"Muhakkak ki Allah benim de Yaratıp, Besleyip doyuran, Yönlendiren Kudret’im, sizin de Yaratıp, Besleyip doyuran, Yönlendiren Kudret’inizdir. Öyle ise O'na kulluk ediniz. İşte doğru yol budur.”

     37. Sonra guruplar kendi aralarında ayrılığa düştüler. Büyük güne şahit olunduğu anda vay o kitabın, ortaya koyduğu anlamlar, değerler ve kuralların karşısında yer alanların haline.

     38. Onlar bizim huzurumuza çıkacakları gün ne iyi duyarlar ve ne iyi görürler! Fakat o zalimler bu gün açık bir sapıklık içindedirler.

     39. Sen onları pişmanlık ve üzüntü günü hakkında uyar. Çünkü onlar bir gafletin içine dalmış oldukları halde ve henüz iman etmemişken iş olup bitmiştir.

     40. Yeryüzüne ve onun üzerindekilere ancak biz varis oluruz, biz kalırız ve onlar ancak bize döndürülürler.

     41. Kitap'ta İbrahim'i an. Zira o, özü sözü doğru bir peygamberdi.

     42. Bir zaman o babasına dedi ki: "Babacığım! Duymayan, görmeyen ve sana hiç bir fayda sağlamayan şeye niçin taparsın?”

     43. "Babacığım! Hakikaten sana gelmeyen bir ilim bana geldi. Öyle ise bana uy ki, seni düz yola çıkarayım.”

     44. "Babacığım! Şeytana kulluk etme! Çünkü şeytan, çok merhametli olan Allah'a asi oldu.”

     45. "Babacığım! Allah tarafından sana azap dokunup da şeytanın yakını olmandan korkuyorum.”

     46. Babası dedi ki: "Ey İbrahim! Sen benim tanrılarımdan yüz mü çeviriyorsun? Eğer vaz geçmezsen, ant olsun ki seni taşlarım! Uzun bir zaman benden uzak dur."                                                 

     47. İbrahim: "Selam sana! Yaratıp, Besleyip doyuran, Yönlendiren Kudret’imden senin affedilmeni isteyeceğim. Çünkü O bana karşı çok lütufkârdır" dedi.

     48. "Sizden de, Allah'ın dışında taptığınız şeylerden de uzaklaşıyor ve Yaratıp, Besleyip doyuran, Yönlendiren Kudret’ime yalvarıyorum. Umulur ki Yaratıp, Besleyip doyuran, Yönlendiren Kudret’ime dua etmemle talihimi karartmam.”

     49. Nihayet İbrahim onlardan ve Allah'tan başka taptıkları şeylerden uzaklaşıp bir tarafa çekildiği zaman biz ona İshak ve Yakup'u bağışladık ve her birini peygamber yaptık.

     50. Onlara rahmetimizden bağışta bulunduk: Kendilerine haklı ve yüksek bir şöhret nasip ettik.

     51. Kitap'da Musa'yı da an. Gerçekten o saf bir yürek temizliği sahibi idi ve hem resul hem nebi idi.

     52. Ona Tur'un sağ tarafından seslendik ve onu, fısıldaşan kimse kadar yaklaştırdık.

     53. Rahmetimizin bir sonucu olarak ona kardeşi Harun'u bir peygamber olarak armağan ettik.

     54. Kitap'da İsmail'i de an. Gerçekten o sözü namus bilen bir elçi idi.

     55. Halkına destekleşme / dayanışma içinde olmayı ve ihtiyaçtan fazlasını vermeyi emrederdi; Yaratıp, Besleyip doyuran, Yönlendiren Kudret’i nezdinde de hoşnutluk kazanmış bir kimse idi.

     56. Kitap'da İdris'i de an. Çünkü o da sözü namus bilen bir elçi idi.

     57. Onu üstün bir makama yücelttik.

     58. İşte bunlar, Allah'ın kendilerine nimetler verdiği peygamberlerden,  Âdem'in soyundan, Nuh ile birlikte taşıdıklarımızdan, İbrahim ve İsrail(Yakup)'in soyundan, doğruya ulaştırdığımız ve seçkin kıldığımız kimselerdendir. Onlara çok merhametli olan Allah'ın ayetleri okunduğunda ağlayarak secdeye kapanırlardı.

     59. Nihayet onların peşinden öyle bir nesil geldi ki; bunlar dayanışmayı, yardımlaşmayı ve paylaşmayı bıraktılar; Şehvetlerinin peşine düştüler. Bu yüzden ileride azgınlıklarının karşılığını görecekler.

     60.61. Ancak tevbe eden, iman eden ve iyi davranışta bulunan kimseler hariçtir. Bunlar hiç bir haksızlığa uğratılmaksızın cennete, çok merhametli olan Allah'ın, kullarına gıyaben vadettiği Adn cennetlerine girecekler. Şüphesiz O'nun vaadi yerine gelir.

     62. Orada onlar boş söz işitmeyecekler. Ve orada sabah-akşam kendilerine ait hazır rızkları vardır.

     63. Kullarımızdan sakınma sahiplerine verdiğimiz cennet işte budur.

     64. Biz ancak Yaratıp, Besleyip doyuran, Yönlendiren Kudret’inin emri ile ineriz. Önümüzde, arkamızda ve bunlar arasında olan her şey O'na aittir. Senin Yaratıp, Besleyip doyuran, Yönlendiren Kudret’in unutkan değildir.

     65. O göklerin, yerin ve ikisi arasındakilerin Yaratıp, Besleyip doyuran, Yönlendiren Kudret’idir. Şu halde O'na çalışıp kulluk et: O'na çalışıp kulluk ederken güçlüklere göğüs ger. O'na adaş olacak birini biliyor musun?

     66. İnsan der ki: "Sahi, öldüğüm zaman diri olarak çıkarılacak mıyım?”

     67. İnsan düşünmez mi ki, daha önce o hiç bir şey olmadığı halde biz kendisini yaratmışızdır.

     68. Evet Yaratıp, Besleyip doyuran, Yönlendiren Kudret'ine yemin ederim ki, muhakkak surette onları ve şeytanları birlikte mahşerde toplayacağız; sonra onları diz üstü çökmüş vaziyette cehennemin çevresinde hazır bulunduracağız.

     69. Sonra her gruptan “Herkese bağış ve bereketinin tüm nimetlerini ayırım yapmadan sunan Kudret”e karşı en çok diklenenleri çekip ayıracağız.

     70. Çünkü cehennem ateşini en çok kimin hak ettiğini biz daha iyi biliriz.

     71. İçinizden oraya uğramayacak hiç bir kimse yoktur. Bu Yaratıp, Besleyip doyuran, Yönlendiren Kudret’in için kesinleşmiş bir hükümdür.

     72. Sonra biz, Allah'tan sakınanları kurtarırız; zalimleri de diz üstü çökmüş olarak orada bırakırız.

     73. Kendilerine ayetlerimiz bütün açıklığıyla okunduğu zaman ayetlerimizi inkâr edenler, iman edenlere: " Bu iki kesimden hangisinin mevki ve makamı daha iyi, daha güzel?" dediler.

     74. Oysaki biz daha öncede zenginlik ve görünüş bakımından daha güzel olan nice nesilleri helak ettik.

     75. De ki: "Her kim sapıklıkta ise “Herkese bağış ve bereketinin tüm nimetlerini ayırım yapmadan sunan Kudret” ona iyice süre versin. Nihayet, kendilerine vaat edileni, azabı veya ayağa kalkışın kopuşunu gördüklerinde mekânca daha kötü, taraflarca daha zayıf olanın kim olduğunu bilecekler."

     76. Allah, doğru yolda yürüyenlerin yürüyüşünü sağlamlaştırır. İyilik, güzellik ve doğruluktur geriye kalan. Yaratıp, Besleyip doyuran, Yönlendiren Kudretinin katında hem mükâfat bakımından daha erdemli, hem de sonuç itibariyle daha iyi olan budur.

     77. Ayetlerimizi inkâr eden ve: "Muhakkak surette bana mal ve evlat verilecek." diyen adamı gördün mü?

     78. O yaşanmamış olanı mı bildi, Allah katından bir söz mü aldı?

     79. Kesinlikle hayır! Biz onun söylediğini yazacağız ve azabını uzattıkça uzatacağız.

     80. Onun dedikleri bize kalır, kendisi de bize yapayalnız gelir.

     81. Onlar, kendilerine bir itibar ve kuvvet olsun diye Allah'tan başka tanrılar edindiler.

     82. Hayır! Tam tersine taptıkları onların bu çalışmalarını tanımayacaklar ve onlara hasım olacaklar.

     83. Görmedin mi biz şeytanları kitabın, ortaya koyduğu anlamlar, değerler ve kuralların karşısında yer alanların üzerine gönderdik, kendilerini iyice isyankârlığa sevk edip duruyorlar.

     84. Öyle ise onlar hakkında acele etme. Biz onlar için teker teker sayıyoruz.

     85.86.87. Sakınma sahiplerini heyet halinde çok merhametli olan Allah'ın huzurunda topladığımız, günahkârları da susuz olarak cehenneme sürdüğümüz gün, “Herkese bağış ve bereketinin tüm nimetlerini ayırım yapmadan sunan Kudret” nezdinde söz ve izin alandan başkalarının şefaate güçleri yetmeyecektir.

     88. "“Herkese bağış ve bereketinin tüm nimetlerini ayırım yapmadan sunan Kudret” çocuk edindi." Dediler.

     89. Hakikaten siz pek çirkin bir şey ortaya attınız.

     90. Bundan dolayı nerdeyse gökler çatlayacak, yer yarılacak, dağlar yıkılıp düşecektir!

     91. “Herkese bağış ve bereketinin tüm nimetlerini ayırım yapmadan sunan Kudret”e çocuk isnadında bulunanları yüzünden.

     92. Hâlbuki çocuk edinmek “Herkese bağış ve bereketinin tüm nimetlerini ayırım yapmadan sunan Kudret”in şanına yakışmaz.

     93. Göklerde ve yerde olan herkes istisnasız, kul olarak “Herkese bağış ve bereketinin tüm nimetlerini ayırım yapmadan sunan Kudret”e gelecektir.

     94. O, bunların hepsini kuşatmış ve sayılarını tespit etmiştir.

     95. Bunların hepsi de ayağa kalkış gününde O'nun huzuruna tek başına gelecektir.

     96.İman edip de iyi davranışta bulunanlara gelince, onlar için çok merhametli olan Allah, gönüllerde bir sevgi yaratacaktır.

     97. Biz Kur'an'ı sadece, Onunla Allah'tan sakınanlara müjdeleyesin ve şiddetle karşı çıkan bir topluluğu uyarasın diye senin dilinle kolaylaştırdık.

     98. Biz, onlardan önce nice nesilleri helak ettik. Onlardan herhangi bir  ses, seda işitiyor musun?

 

020

TA HA/Ta ve ha harfleri-TAHA

Sevgi ve merhameti sonsuz olan Allah’ın adıyla.

 

     1. Ta Ha!

     2. Biz Kur'an'ı sana güçlük çekesin diye değil,

     3. Ancak Allah'tan korkanlara bir öğüt olsun diye indirdik.

     4. Yeri ve yüce gökleri Yaratandan aşama aşama indirilmektedir.

     5. O “Herkese bağış ve bereketinin tüm nimetlerini ayırım yapmadan sunan Kudret”, göklerin de üzerinde egemenlik kurdu.

     6. Göklerde, yerde ve ikisinin arasında bulunanlar ile toprağın altında olanlar, her şey O'nundur.

     7. Sen, bu sözü açıkça duyuracaksan da, bilesin ki O, gizliyi de, gizlinin gizlisini de bilir.

     8. Allah! O'ndan başka ilah yoktur! En güzel isimler O'nun dur.

     9. Musa'nın haberi sana ulaştı mı?

     10. Hani o bir ateş görmüş ve ailesine: "Bekleyin! Eminim ki bir ateş gördüm. Belki size ondan bir kor parçası getiririm veya ateşin yanında ne olduğunu soracak birisini bulurum" demişti.

     11. Oraya vardığında kendisine: "Ey Musa!" Diye seslenildi.

     12. "Muhakkak ki Ben, evet Ben senin Yaratıp, Besleyip doyuran, Yönlendiren Kudret'inim! Hemen pabuçlarını çıkar! Çünkü sen kutsal geçittesin!”

     13. "Ben seni seçtim. Şimdi vahiy edileni dinle.”

     14. "Gerçekten Benim, Ben. Allah! Benden başka tanrı yoktur. Bana kulluk et; benden destek iste, beni hatırından çıkarma.”

     15. "Ayağa kalkış günü mutlaka gelecektir. Vaktini gizliyorum ki: herkes peşinde koştuğu şeyin karşılığını bulsun.”

     16. "Buna inanmayan ve nefsinin arzularına uyan kimseler sakın seni bana kulluktan alıkoymasın; sonra mahvolursun.”

     17. "Şu sağ elindeki nedir, ey Musa?”

     18. "O benim asamdır, ona dayanırım. Onunla davarlarıma yaprak silkelerim; başkaca ihtiyaçlarımı da karşılarım." Dedi.

     19. Allah: " Bırak elinden onu ey Musa! " dedi.

     20. Onu hemen yere attı. Bir de ne görsün, hızla sürünen bir yılan değil mi?

     21. Allah buyurdu: "Al onu! Korkma! Biz onu şimdi ilk haline sokacağız.”

     22. "Bir de elini koltuğunun altına sok ki, bir başka ayet olmak üzere o, kusursuz ve lekesiz beyazlıkta çıksın.”

     23. Ta ki sana en büyük ayetlerimizden bazılarını gösterelim.

     24. Firavuna git. Çünkü o iyice azdı.

     25. Musa: "Yaratıp, Besleyip doyuran, Yönlendiren Kudret’im, yüreğime genişlik ver" dedi.

     26. "İşimi bana kolaylaştır.”

     27. "Dilimden bağı çöz.”

     28. "Ki sözümü anlasınlar.”

     29. "Bana ailemden bir yardımcı ver.”

     30. "Kardeşim Harun'u”

     31. "Onun sayesinde arkamı kuvvetlendir.”

     32. "Ve onu işime ortak kıl.”

     33. "Böylece seni bol bol yüceltelim.”

     34. "Ve çok çok analım seni.”

     35. "Şüphesiz sen bizi görmektesin.”

     36. Allah: "Ey Musa! İstediğin sana verildi" dedi.

     37. And olsun biz sana bir defa daha lütufta bulunmuştuk.

     38. Bir zaman vahiy edilecek şeyi annene vahyetmiştik:

     39. "Çocuğunu bir sandığa koy, sonra onu ırmağa bırak; ırmak onu bir kıyıya atsın, oradan çocuğunu benim de düşmanım ve onun da düşmanı olan biri onu alsın". Ve sana kendimden bir sevgi verdim ki, benim nezaretimde yetiştirilebilesin.

     40. Hani kız kardeşin gidip: "Ona bakacak birini size bulayım mı?" demişti. Böylece seni, annene kavuşturduk ki annenin gözü gönlü mutluluk dolsun ve üzülmesin. Ve sen birini öldürdün.  Seni endişeden kurtardık. Seni iyiden iyiye denemeden geçirdik. Bunun için yıllarca Medyen halkı arasında kaldın. Sonunda hayat seni buralara getirdi. Ey Musa!

     41. Seni kendim için elçi seçtim.

     42. Sen ve kardeşin birlikte ayetlerimi götürün. Beni anmayı ihmal etmeyin.

     43. Firavuna gidin, çünkü o, iyiden iyiye azdı.

     44. Ona yumuşak söz söyleyin. Belki o, aklını başına alır veya korkar.

     45. Dediler ki: "Yaratıp, Besleyip doyuran, Yönlendiren Kudret’imiz! Biz onun bize aşırı derecede kötü davranmasından yahut iyice azmasından endişe ediyoruz.

     46. Buyurdu ki: "Korkmayın çünkü ben sizinle beraberim, işitir ve görürüm.

     47. Haydi ona gidin de deyin ki: "Biz senin Yaratıp, Besleyip doyuran, Yönlendiren Kudret'inin elçileriyiz. İsrail oğullarını hemen bizimle birlikte gönder; onlara eziyet etme! Biz senin Yaratıp, Besleyip doyuran, Yönlendiren Kudret'inden bir ayet getirdik. Kurtuluş doğru yola uyanlarındır.”

     48. Bize vahyolundu ki: "Peygamberi yalanlayanlara ve yüz çevirenlere azap edilecektir.”

     49. Firavun: "Yaratıp, Besleyip doyuran, Yönlendiren Kudret'iniz de kimmiş ey Musa" dedi.

     50. O da: "Bizim Yaratıp, Besleyip doyuran, Yönlendiren Kudret'imiz her şeyi yaratandır, sonra da doğru yolu gösterendir" dedi.

     51. Firavun: "Öyle ise, önceki milletlerin hali ne olacak?" dedi.

     52. Musa: "Onlar hakkında bilgi, Yaratıp, Besleyip doyuran, Yönlendiren Kudret'imin yanında bir Kitap'ta bulunur. Yaratıp, Besleyip doyuran, Yönlendiren Kudret'im, ne yanılır ne de unutur" dedi.

     53. O’ yeri size beşik yapan ve onda size yollar açan, gökten de su indirendir. O suyla biz çeşitli bitkilerden çiftler çıkardık.

     54. Yeğiniz; hayvanlarınızı otlatınız. Şüphesiz bunda akıl sahipleri için işaretler vardır.

     55. Sizi yerden yarattık; sizi yine ona döndüreceğiz ve bir kez daha sizi ondan çıkaracağız.

     56. And olsun biz Firavuna bütün ayetlerimizi gösterdik; ama o yalanladı ve inadını sürdürdü.

     57. Dedi ki: "Bizi yaptığın sihir ile yerimizden çıkarmak için mi geldin, ey Musa!”

     58. "Madem öyle biz de sana, aynen onun gibi bir sihir ile karşılık vereceğiz. Şimdi sen, seninle bizim aramızda, ne senin, ne de bizim muhalefet etmeyeceğimiz uygun bir yerde buluşma zamanı ayarla.”

     59. Musa: "Buluşma zamanı, bayram günü, kuşluk vaktinde insanların toplanma zamanı olsun "  dedi.

     60. Bunun üzerine Firavun dönüp gitti. Sihirbazlarını topladı; sonra geri geldi.

     61. Musa onlara: "Yazık size" dedi. "Allah hakkında yalan uydurmayın! Sonra O bir azap ile kökünüzü keser! İftira eden muhakkak perişan olur".

     62. Bunun üzerine onlar, aralarında durumlarını tartıştılar; gizli gizli fısıldaştılar.

     63. Şöyle dediler: "Bu ikisi, muhakkak ki, sihirleri ile sizi yurdunuzdan çıkarmak ve sizin örnek yolunuzu ortadan kaldırmak isteyen iki sihirbazdır sadece.”

     64. "Hemen hünerlerinizi birleştirin; sonra saf bağlamış olarak gelin! Muhakkak ki bu gün, üstün gelen kazanmış olacaktır."

     65. Dediler ki: "Ey Musa! Ya sen at, ya da önce atan biz olalım.”

     66. "Hayır, siz atın" dedi. Bir de baktı ki, büyüleri sayesinde ipleri ve sopaları, kendisine gerçekten koşuyor gibi görünüyor.”

     67. Musa, içinde birden bir korku duydu.

     68. "Korkma" dedik "üstün gelecek olan kesinlikle sensin.”

     69. "Sağ elindekini at da onların yaptıklarını yutsun. Yaptıkları sadece bir büyü hilesidir. Büyücü ise nereye varsa iflah olmaz.”

     70. Bunun üzerine sihirbazlar secdeye kapandılar: “Harun ve Musa'nın Yaratıp, Besleyip doyuran, Yönlendiren Kudret’ine iman ettik " dediler.

     71. Firavun şöyle dedi:" Ben size izin vermeden önce ona inandınız öyle mi? Hakikat şu ki o, size büyü öğreten ulunuzdur. Şimdi elleriniz ile ayaklarınızı tereddüt etmeden çaprazlama keseceğim ve sizi hurma dallarına asacağım! Böylece hangimizin azabının daha şiddetli ve sürekli olduğunu iyice anlayacaksınız.”

     72. Dediler ki: "Seni, bize gelen açık açık ayetlere ve bizi yaratana karşı seni tercih edemeyiz. Öyle ise yapacağını yap! Sen ancak bu dünya hayatında hükmünü geçirebilirsin.”

     73. "Bize, hatalarımızı ve senin bize zorla yaptırdığın sihre karşı bizi bağışlaması için Yaratıp, Besleyip doyuran, Yönlendiren Kudret'imize iman ettik. Allah en hayırlı ve en sürekli olandır.”

     74. Şurası muhakkak ki kim Yaratıp, Besleyip doyuran, Yönlendiren Kudret'ine günahkâr olarak varırsa, cehennem sırf onun içindir. O ise orada ne ölür ne de yaşar!

     75. Kim de iyi davranışlarda bulunmuş bir kitabın ortaya koyduğu anlamlar, değerler ve kurallar bütününü içtenlikle benimsemiş olarak O'nun huzuruna varırsa, üstün dereceler işte sırf bunlar içindir.

     76. İçinden ırmakların aktığı ebedi cennetlerinin orta yerlerinde kalacaklar!  İşte arınanların mükâfatı budur.

     77. And olsun ki biz Musa'ya şöyle vahyettik. "Kullarımla birlikte gece yola çık, denizde kuru bir yol aç. Yetişmelerinden korkma, endişe etme."

     78. Onlar yola çıkınca, firavun da askerleri ile birlikte onların peşine düştü. Deniz onları gömüp boğuverdi.

     79. Firavun, kavmini saptırdı, doğru yola sevk edemedi.

     80. Ey İsrail oğulları! Sizi düşmanınızdan kurtardık; Sina yarım adasındaki dağda size vaatte bulunduk ve size kudret helvası ile bıldırcın indirdik.

     81. Size rızık olarak verdiklerimizin temiz olanlarından yiyin, bu hususta taşkınlık ve nankörlük etmeyin; sonra sizi gazabım çarpar.  Her kim ki kendisine gazabım çarparsa, hakikaten o yıkılıp gitmiştir.

     82. Şu da muhakkak ki ben, tövbe eden, inanan ve yararlı iş yapan, sonra doğru yolda giden kimseyi bağışlarım.

     83. Seni acele ile kavminden ayrılmaya sevk eden nedir, ey Musa?

     84. Musa: "İşte onlar da benim peşimdeler. Ben, memnun olasın diye acele ile sana geldim Yaratıp, Besleyip doyuran, Yönlendiren Kudret’im.”

     85. Allah buyurdu: "Senden sonra biz senin kavmini imtihan ettik ve Samir’i onları yoldan çıkardı.”

     86. Bunun üzerine Musa üzüntülü ve öfkeli olarak kavmine geri döndü. "Ey kavmim! Yaratıp, Besleyip doyuran, Yönlendiren Kudret’iniz size güzel bir vaatte bulunmamış mıydı? Şu halde size zaman mı çok uzun geldi, yoksa üzerinize Yaratıp, Besleyip doyuran, Yönlendiren Kudret’inizin gazabının inmesini mi istediniz ki, bana olan sözünüzden döndünüz?" dedi.

     87. Dediler ki: "Biz sana olan sözümüzden kendiliğimizden dönmedik. Fakat biz, Mısır’dan çıkarken ziynet eşyalarından bir parça borç olarak almıştık, sonra onları attık; aynı şekilde Samir’i de kendisindekileri attı.

     88. Bu adam (Samir’i) atılanlardan böğürebilen bir buzağı heykeli yaptı. Bunun üzerine işte dedi, bu sizin de, Musa'nın da tanrısıdır. Fakat o onu unuttu.

     89. Fakat görmüyorlar mıydı ki o şey, kendilerine ne bir cevap veriyor, ne de bir zarar veya bir fayda veriyor?

     90. Hakikaten Harun, onlara daha önce şöyle demişti:" Ey kavmim!  Siz bunun yüzünden sadece fitneye uğradınız. Sizin Yaratıp, Besleyip doyuran, Yönlendiren Kudret'iniz şüphesiz çok merhametli olan Allah’tır. Şu halde bana uyun ve emrime itaat edin.”

     91. Onlar: Biz dediler, "Musa aramıza dönünceye kadar buna hizmet etmekten asla vazgeçmeyeceğiz.”

     92. Musa, döndüğünde: "Ey Harun! Bunların saptıklarını gördüğün halde neden engel olmadın?

     93. Neden bana uymadın? Emirlerime asi mi oldun?" dedi.

     94. Harun: "Ey annem oğlu! Saçımı sakalımı yolma! Ben senin ''İsrail oğullarının arasına ayrılık düşürdün; sözümü tutmadın' demenden tabii ki korktum" dedi.

     95. Musa: "Ya senin zorun nedir, ey Samir’i? " dedi.

     96. O da: "Ben onların görmediklerini gördüm. Musa'nın öğretisinden bir kısmını attım. Bunu böyle nefsim bana hoş gösterdi. " dedi.

     97. Musa: "Defol senin cezan hayatın boyunca " Toplumdan tecrit edilmendir" . Ayrıca senin için, asla kurtulamayacağın bir ceza daha var. Saygı gösterdiğin tanrına bak! Biz onu yakıp, sonra da parça parça edip denize savuracağız!

     98. "Sizin ilahınız, yalnızca, kendisinden başka ilah olmayan Allah'tır O'nun ilmi her şeyi kuşatmıştır.”

     99. İşte böylece geçmiştekilerin haberlerinden bir kısmını sana anlatıyoruz. Bizden sana gelen insanlara özünü hatırlatan bir mesajdır.

     100. Kim ondan yüz çevirirse, şüphesiz ki ayağa kalkış gününde o, ağır bir günah yükünü yüklenecektir.

     101. Bu kimseler o günah yükünün altında ebedi kalırlar. Onlar için ayağa kalkış gününde ne kötü bir yüktür!

     102. O gün Sur'a üflenir ve biz o zaman günahkârları, gözleri gömgök bir halde mahşerde toplarız.

     103. Kendi aralarında birbirlerine şöyle fısıldarlar: "Dünyada sadece on gün kaldınız.”

     104. Aralarında konuştuğu konuyu biz daha iyi biliriz. Onların en olgun ve akıllı olanı o zaman: "Bir günden fazla kalmadınız" der.

     105. Resulüm sana dağlar hakkında sorarlar. De ki: "Yaratıp, Besleyip doyuran, Yönlendiren Kudret’im onları ufalayıp savuracak .”

     106. "Böylece yerlerini dümdüz, bomboş bırakacaktır.”

     107. Orada ne iniş, ne de bir yokuş görebileceksin.

     108. O gün insanlar, davetçiye uyacaklar. O’na karşı yan çizmek yoktur.  Artık, çok esirgeyici Allah hürmetine sesler kısılmıştır. Bu yüzden fısıltıdan başka bir ses işitemezsin.

     109. O gün, “Herkese bağış ve bereketinin tüm nimetlerini ayırım yapmadan sunan Kudret”in izin verdiğinden ve sözünden hoşlandığından başkasının şefaati fayda vermez.

     110.  O’, insanların geleceklerini de, geçmişlerini de bilir. Onların ilmi ise bunları kapsayamaz.

     111. Bütün yüzler, diri ve her şeye Hâkim olan Allah için eğilip boyun bükmüştür. Kul hakkı ile gelen ise, gerçekten perişan olmuştur.

     112. Her kim kitabın ortaya koyduğu anlamlar, değerler ve kurallar bütününü içtenlikle benimseyerek, iyi olan işlerden yaparsa, artık onun, ne haksızlığa uğramaktan ne de hakkının çiğnenmesinden korkmasına gerek kalmayacak.

     113. Resulüm! Biz onu böylece Arapça bir Kur'an olarak indirdik. Onda her tür uyarıyı açıkça yaptık. Umulur ki onu okuyan Allah'ın öfkesini çekmekten sakınır yahut da titreyip kendine gelir.

     114. Demek ki mülkün gerçek sahibi olan Allah, yüceler yücesidir. Dolayısıyla vahyi bütünüyle okumadan,  Kur'an'dan sonuç çıkartmakta acele etme ve Yaratıp, Besleyip doyuran, Yönlendiren Kudret'im benim ilmimi artır de.

     115. And olsun ki biz daha önce de Âdem'e ahit vermiştik. Ne var ki o unuttu. Onda azim de bulmadık.

     116. Bir zaman biz meleklere Âdem'e secde edin! Demiştik. Onlar hemen secde ettiler; yalnız iblis hariç. O diretti.

     117. Bunun üzerine: "Ey Âdem" dedik, bu hem senin için hem eşin için büyük bir düşmandır. Sakın sizi yemyeşil diyardan çıkarmasın; sonra perişan olursunuz.

     118. Çünkü orada ne aç ve ne de açıkta kalırsınız.

     119. Ne susarsınız, ne de güneşte yanarsınız.

     120. Derken şeytan onun aklını karıştırıp: "Ey Âdem! Sana son sınırına kadar toplamayı, yani yıkılmayacak bir mülkün yolunu göstereyim mi?” Dedi.

     121. Nihayet ondan yediler. Bunun üzerine kendilerine ayıp yerleri göründü. Üstlerini cennet yaprağı ile örtmeye çalıştılar. Âdem Yaratıp, Besleyip doyuran, Yönlendiren Kudret’ine asi olup yolunu şaşırdı.

     122. Sonra Yaratıp, Besleyip doyuran, Yönlendiren Kudret'in onu seçti; tövbesini kabul etti ve doğru yola yöneltti.

     123. Dedi ki: "Birbirinize düşman olarak hepiniz oradan dağılın! Artık benden size bir doğru yolu gösteren geldiğinde, kim benim doğru yoluma uyarsa o sapıklığa düşmez ve mutsuz olmaz.

     124. Kim de beni anmaktan yüz çevirirse şüphesiz onun sıkıntılı bir hayatı olacak ve biz onu, ayağa kalkış günü kör olarak haşredeceğiz.

     125. O: "Yaratıp, Besleyip doyuran, Yönlendiren Kudret’im! Beni niçin kör olarak haşrettin? Oysa ben hakikaten görür idim!" der.

     126. Buyurur ki: "İşte böyle. Çünkü sana ayetlerimiz geldi; ama sen onları unuttun. Bu gün de sen aynı şekilde unutuluyorsun!”

     127. Doğru yoldan sapanı ve Yaratıp, Besleyip doyuran, Yönlendiren Kudret'inin ayetlerine inanmayanı işte böyle cezalandırırız. Ahiret azabı, elbette daha şiddetli ve daha süreklidir.

     128.  Kalıntıları üzerinde gezinip durdukları nice nesilleri helak etmiş olmamız kendilerini doğru yola getirmedi mi? Bunda elbette akıl sahipleri için nice ibretler vardır.

     129. Eğer Yaratıp, Besleyip doyuran, Yönlendiren Kudret'in tarafından daha önce söylenmiş bir söz, belirlenmiş bir süre olmasaydı, bunlar için de helak kaçınılmaz olurdu.

     130. Sen, onların söylediklerine sabret. Güneşin doğmasından önce de batmasından önce de Yaratıp, Besleyip doyuran, Yönlendiren Kudret’ini övgü ile yücelt; gecenin bir kısım saatleri ile gündüzün iki ucunda da yücelt ki, sen, Allah'tan hoşnut olasın.

     131. Sakın, kendilerini denemek için onlardan bir kesimi faydalandırdığımız dünya hayatının çekiciliğine gözlerini dikme! Yaratıp, Besleyip doyuran, Yönlendiren Kudret’inin nimeti hem daha hayırlı, hem de daha süreklidir.

     132. Ailene namazı emret; kendin de ona sabırla devam et. Senden rızık istemiyoruz. Güzel sonuç sakınma iledir.

     133. Onlar: "Muhammed bize Yaratıp, Besleyip doyuran, Yönlendiren Kudret'inden bir ayet getirmeli değil miydi?"  dediler. De ki: " Daha önceki gelen kitapların sayfalarındaki apaçık beyyine onlara da gelmedi mi?

     134. Eğer biz, bundan önce bir azapla onları helak etseydik, mutlaka şöyle diyeceklerdi: "Ya Yaratıp, Besleyip doyuran, Yönlendiren Kudretimiz! Bize bir elçi gönderseydin de, böyle rezil rüsva olmadan önce ayetlerine uysaydık.

     135. De ki: "Herkes beklemektedir, öyle ise siz de bekleyin. Yakında anlayacaksınız: Kimin doğru yolda olduğunu, dosdoğru yürüyenlerin kimler olduğunu bileceksiniz!

 

021

PEYGAMBERLER/Pegamberler-ENBİYA

Sevgi ve merhameti sonsuz olan Allah’ın adıyla.

 

      1. İnsanların hesaba çekilecekleri gün yaklaşıyor. Hal böyle iken onlar gaflet içinde yüz çeviriyorlar.

      2. Yaratıp, Besleyip doyuran, Yönlendiren Kudret'lerinden kendilerine ne zaman yeni bir ihtar gelse, onlar bunu, hep alaya alarak, dinliyorlar.

      3. Kalpleri hep oyunda, eğlencede. O zalimler şöyle fısıldaşıyorlar; "Bu sizin gibi bir beşer olmaktan başka nedir ki! Siz şimdi göz göre göre büyüye mi kapılıyorsunuz?”

      4. Dedi ki: "Yaratıp, Besleyip doyuran, Yönlendiren Kudret'im, yerde ve gökte her sözü bilir. O hakkıyla işiten ve bilendir."

      5. Diyorlar ki: " Bunlar saçma sapan rüyalar. Belki onu kendisi uydurdu. Belki de o bir şair. Hadi bize hemen öncekilere gönderilenin benzeri bir ayet getirsin.”

      6. Bunlardan önce helak ettiğimiz hiç bir belde iman etmemişti; Şimdi bunlar mı iman edecekler?

      7. Biz, senden önce de, kendilerine vahiy verdiğimiz kişilerden başkasını peygamber olarak göndermedik. Eğer bilmiyorsanız bilenlerden sorun.

      8. Biz onları yemek yemez bir ceset olarak yaratmadık. Onlar ebedi de değillerdi.

      9. Sonra onlara verdiğimiz sözü yerine getirdik; Böylece hem onları hem de dilediğimiz kimseleri kurtuluşa erdirdik; İsrafa sapıp haddi aşanları da helak ettik.

     10. And olsun, size içinde sizin için öğüt bulunan bir kitap indirdik. Hala aklınızı çalıştırmayacak mısınız?

     11. Biz halkı zalim olan nice beldeyi kırıp geçirdik. Arkasından da nice başka topluluklar vücuda getirdik.

     12. Azabımızı hissettiklerinde bir de bakarsın ki oralardan kaçıyorlar.

     13. Bir ses: "Kaçmayın! İçinde bulunduğunuz refaha ve yurtlarınıza dönün! Çünkü size sorular sorulacak!”

     14. Dediler ki: "Vay başımıza gelenlere, gerçekten biz zalim insanlarmışız.”

     15. Biz kendilerini, kuruyup biçilmiş ekine, sönmüş ateşe çevirinceye kadar bu feryatları sürüp gidecek.

     16. Biz, göğü, yeri ve bunlar arasındakileri eğlenip eğlendirelim diye yaratmadık.

     17. Eğer bir eğlence yapmak isteseydik, onu kendi katımızda yapardık. Biz bunu yapanlardan değiliz.

     18. Fakat hayır! Biz, hakkı batılın tepesine bindiririz de o, batılın işini bitirir. Bir de bakarsınız ki batıl yok olup gitmiştir. Yakıştırdığınız sıfatlardan dolayı yazıklar olsun size!

     19. Göklerde ve yerde kim varsa O'na aittir. O'nun tarafında olanlar, O'na çalışma/ibadet hususunda kibirlenmezler ve yorulmazlar.

     20. Onlar, bıkıp usanmaksızın gece gündüz bir işi bitirip başka bir işe başlarlar ederler.

     21. Yoksa yeryüzünde bir takım tanrılar edindiler de, ölüleri onlar mı diriltecekler.

     22. Eğer yerde ve gökte Allah'tan başka tanrılar bulunsaydı, yer ve gök, kesinlikle bozulup gitmişti. Demek ki Arş'ın Yaratıp, Besleyip doyuran, Yönlendiren Kudret'i olan Allah, onların yakıştırdıkları sıfatlardan uzaktır.

     23. Allah yaptığından sorumlu tutulamaz; onlar ise sorumludurlar.

     24. Yoksa! O'ndan başka tanrılar mı edindiler? De ki: "Haydi susturucu delillerinizi getirin! İşte bu benim çağımda olanların da Mesaj’ıdır ve benden öncekilerinde Mesaj’ıdır. Hayır onların çoğu bu gerçeği bilmezler; bu yüzden de yüz çevirirler.

     25. Senden önce hiç bir resul göndermedik ki ona: "Benden başka İlah yoktur, şu halde bana kulluk edin" diye vahyetmiş olmayalım.

     26. " “Herkese bağış ve bereketinin tüm nimetlerini ayırım yapmadan sunan Kudret”, evlat edindi." Dediler. Haşa! O', bundan uzaktır. Aksine peygamberler, sadece seçkin birer kuldurlar.

     27. Onlar, O'ndan önce konuşmazlar, sadece O'nun emri ile hareket ederler.

     28. Allah, onların önlerindekini de, arkalarındakini de bilir. Allah rızasına ulaşmış olanlardan başkasına şefaat etmezler. Onlar Allah korkusundan titrerler.

     29. Onlardan her kim: "Tanrı O' değil benim" derse, biz onu cehennemle cezalandırırız. İşte biz, zalimlere böyle ceza veririz.

     30. O Kitabın, ortaya koyduğu anlamlar, değerler ve kuralların karşısında yer alanlar görmediler mi ki? Göklerle ve yer bitişik bir halde idi. Biz onları birbirinden kopardık. Yaşayan her canlı şeyi sudan yarattık. Bunu görmüyorlar mı? Yine de inanmazlar mı?

     31. Onları sarsmasın diye yeryüzüne bir takım dağlar diktik. Orada geniş geniş vadiler açtık; Ta ki maksatlarına ulaşsınlar.

     32. Biz gökyüzünü korunmuş bir çatı yaptık. Onlar ise O'nun ayetlerinden yüz çeviriyorlar.

     33. O, geceyi, gündüzü, güneşi, ayı, Yaratandır. Her biri bir yörünge de yüzmektedirler.

     34. Biz, senden öncede hiç bir insana ölümsüzlük vermedik. Şimdi sen ölürsen, onlar ölümsüz mü kalacaklar?

     35. Her canlı ölümü tadacaktır. Bir imtihan olarak sizi iyilik ve kötülükle imtihan ederiz. Sonunda bize döndürüleceksiniz.

     36. Kitabın, ortaya koyduğu anlamlar, değerler ve kuralların karşısında yer alanlar seni gördükleri zaman: "Sizin ilahlarınızı diline dolayan bu mu?" diye seni hep alaya alırlar. Hâlbuki onlar, Çok esirgeyici Allah'ın kitabını inkâr edenlerin ta kendileridir.

     37. İnsanlar, aceleci yaratılmıştır. Size ayetlerimi göstereceğim; benden acele istemeyin.

     38. "Eğer, diyorlar, doğru iseniz, ne zaman bu tehdit?”

     39. İnkâr edenler, yüzlerinden ve sırtlarından ateşi savamayacakları, kendilerine yardım dahi edilmeyeceği zamanı bir bilselerdi!

     40. Bilakis kendilerine o öyle ani gelir ki, onları şaşırtır. Artık ne ret edebilirler onu, ne de kendilerine mühlet verilir.

     41. And olsun, senden önce de peygamberlerle alay edildi; ama o alaycıları, o alay konusu ettikleri şey kuşatıverdi.

     42. De ki: " Sizi gece ve gündüz “Herkese bağış ve bereketinin tüm nimetlerini ayırım yapmadan sunan Kudret”den başka kim koruyabilir? Hayır, hayır onlar Yaratıp, Besleyip doyuran, Yönlendiren Kudret'lerinin hatırlatmasından yüz çeviriyorlar.

     43. Yoksa kendilerini bize karşı koruyacak bir takım ilahları mı var? Onlar kendilerine bile yardım edecek güçte değildirler. Onlar bizden destek ve alaka da görmezler.

     44. Kaldı ki, biz bunları da, atalarını da doyasıya yaşattık. Bizim yerküreyi zaman zaman yokladığımızı ve kaçınılmaz sona doğru gittiklerini görmüyorlar mı? Hep böyle yaşayıp gideceklerini mi sanıyorlar?

     45. De ki: "Ben sadece vahiy ile sizi uyanışa çağırıyorum. Fakat sağır olanlar, ne kadar uyanışa çağırılırsa  çağrılsın işitmezler.

     46. And olsun, onlara Yaratıp, Besleyip doyuran, Yönlendiren Kudret'inin azabından ufak bir esinti dokunsa, hemen, "Vah bize! Hakikaten biz zalim kimselermişiz!" derler.

     47. Biz ayağa kalkış günü için hassas teraziler kurarız. Artık kimseye, hiçbir şekilde haksızlık edilmez. Bir hardal tanesi kadar dahi olsa, onu getirir koruz. Hesap gören olarak Biz yeteriz.

     48. And olsun biz, Musa ve Harun'a Furkan'ı, sakınma sahipleri için bir ışık, bir öğüt olarak verdik.

     49. O sakınanlar, görmedikleri halde Yaratıp, Besleyip doyuran, Yönlendiren Kudret’lerinden korkup titreyerek ayağa kalkış endişesi taşıyan kimselerdir.

     50. İşte bu da bizim indirdiğimiz hayırlı ve faydalı bir öğüttür. Şimdi bunu inkâr mı ediyorsunuz?

     51. And olsun biz İbrahim'e daha önce vicdan ve sağduyu vermiştik. Onu harekete geçiren şeyin bu olduğunu biliyorduk.

     52. O, babasına ve kavmine:" Şu karşısına geçip taptığınız heykeller de ne oluyor ?" demişti.

     53. Dediler ki: "Biz babalarımızı bunlara tapar kimseler bulduk.”

     54. "Doğrusu siz de babalarınız da açık bir sapıklık içindesiniz" dedi.

     55. Dediler ki: "Bize gerçeği mi getirdin, yoksa sen oyunbozanlardan biri misin?”

     56. "Hayır, dedi, Sizin Yaratıp, Besleyip doyuran, Yönlendiren Kudret'iniz, yarattığı göklerin ve yerin de Yaratıp, Besleyip doyuran, Yönlendiren Kudret'idir ve ben buna şahitlik edenlerdenim.”

     57. İçinden: "Allah'a yemin ederim ki, siz ayrılıp gittikten sonra otorite, güç, paranıza bir oyun oynayacağım!"

     58. Sonunda İbrahim onları param parça etti. Yalnız en büyüklerini bıraktı ki, dönüp ona başvurabilsinler.

     59. "Bunu tanrılarımıza kim yaptı? Her kimse, açıkça bir isyancı" dediler.

     60. İçlerinden bazıları: "Kendisine İbrahim denilen bir gencin bunları diline doladığını duyduk; " dediler.

     61. Diğerleri: "O halde dediler, onu hemen bu insanların önüne getirin. Suçuna şahitlik etsinler.”

     62. "Bunu ilahlarımıza sen mi yaptın, ey İbrahim?" dediler.

     63. "Belki de bu işi, şu büyükleri yapmıştır; Hadi sorun; Eğer konuşuyorsa?" dedi.

     64. Bunun üzerine kendi vicdanlarına dönüp: "Gerçekten haksızlık ediyorsunuz!" dediler.

     65. Sonra tekrar eski kafalarına döndüler; " Sen bunların konuşmadığını pek ala biliyorsun." Dediler.

     66. İbrahim: "Öyleyse dedi, Allah'ı bırakıp da, size hiç bir fayda ve zarar vermeyen bir şeye hala tapacak mısınız?”

     67. "Size de, Allah'ı bırakıp tapmakta olduğunuz şeylere de yuh olsun! Siz akıllanmaz mısınız?”

     68. İçlerinden bazıları: " Yakın onu da tanrılarınızın öcünü alın. Eğer iş yapacaksanız, " dediler.

     69. "Ey ateş İbrahim için serinlik ol!" dedik. Selam olsun İbrahim'e.

     70. Böylece ona bir tuzak kurmak istediler; Fakat biz onları, boşa çıkarttık.

     71. Biz onu ve Lut'u kurtararak, içinde cümle âleme bereketler verdiğimiz ülkeye ulaştırdık.

     72. Ona, İshak'ı ve fazladan bir bağış olmak üzere Yakub'u lütfettik; her birini salih insanlar yaptık.

     73. Onları emrimiz uyarınca doğru yolu gösteren önderler yaptık ve kendilerine hayırlı işler yapmayı, destekleşme / dayanışma içinde olmayı, ihtiyaçtan fazlasını vermeyi vahiy ettik. Onlar, daima bize çalışan/ibadet eden kimselerdi.

     74. Lut'a gelince, ona da hüküm ve ilim verdik; onu çirkin işler yapmakta olan memleketten kurtardık. Zira onlar, gerçekten fena işler yapan kötü bir kavimdi.

     75. Onu sevgi ve merhametle kuşattık; çünkü o iyilik, güzellik ve doğruluk timsali idi.

     76. Daha önce Nuh da dua etmiş biz de onun duasını kabul etmiştik. Böylece kendisini ve yakınlarını büyük afetten kurtarmıştık.

     77. Onu ayetlerimizi inkâr eden kabilelerden koruduk. Gerçekten onlar fena bir kavim idi; bu yüzden topunu birden gömdük.

     78. Bir zaman Davud ve Süleyman bir ekin konusunda hüküm veriyorlardı; bir grup insanın koyun sürüsü, geceleyin başıboş bir vaziyette bir ekinin içine dağılıp ziyan vermişti. Biz onların hükmünü görüp bilmekteydik.

     79. Süleyman'a doğru anlama yeteneği bağışladık. Biz onların her birine hüküm ve ilim verdik, Davut'a dağları boyun eğdirdik. Kuşları O'nu anıp yücelten eyledik. Bunları biz yapmaktayız.

     80. Bir de ona şiddetli zorluklara karşı korunma sağlayacak savunma sanatını öğretmiştik. Artık şükredecek misiniz?

     81. Süleyman'ın emrine de kasırga rüzgârı verdik; Onun emriyle içinde bereketler yarattığımız yere doğru eserdi. Biz her şeyi biliriz.

     82. Şeytanlar arasından da, onun için dalgıçlık eden ve bundan başka işler görenler vardı. Biz onları gözetim altında tutuyorduk.

     83. Eyyub'u da an. Hani: "Başıma bu hastalık geldi. Sen merhametlilerin en merhametlisisin." diye Yaratıp, Besleyip doyuran, Yönlendiren Kudret'ine dua etmişti.

     84. Bunun üzerine biz, tarafımızdan bir rahmet ve kulluk edenler için bir hatıra olmak üzere onun duasını kabul ettik; Kendisinde dert ve sıkıntı olarak ne varsa giderdik ve ona ailesini ve onlarla birlikte olanların bir mislini daha verdik.

     85. İsmail'i, İdris'i ve Zülkif'i de. Hepsi de sabreden kimselerdendi.

     86. Onları rahmetimize kabul ettik. Onlar hakikaten iyi kimselerdi.

     87. Zünnun'u da. Hani o öfkeli bir halde geçip gitmişti de;  Bizim kendisini asla sıkıştırmayacağımızı zannetmişti. Nihayet karanlıklar içinde: "Senden başka hiçbir tanrı yoktur. Seni tenzih ederim. Gerçekten ben zalimlerden oldum!" Diye dua etti.

     88. Bunun üzerine onun duasını kabul ettik ve onu kederden kurtardık. İşte biz müminleri böyle kurtarırız.

     89. Zekeriyya'yı da an. Hani o Yaratıp, Besleyip doyuran, Yönlendiren Kudret'ine şöyle niyaz etmişti. "Yaratıp, Besleyip doyuran, Yönlendiren Kudret'im beni yalnız bırakma! Her şey sonunda senindir.

     90. Biz onun duasını kabul ettik ve ona Yahya'yı verdik; eşini de kendisi için elverişli kıldık (çocuk doğurmaya). Onlar, hayır işlerinde koşuşurlar, umarak ve korkarak bize yalvarırlardı; Onlar bize karşı derin saygı içindeydiler.

     91. Elini, belini ve dilini iffetle korumuş olan Meryem'i. Biz ona ruhumuzdan üfledik; Onu ve oğlunu cümle âlem için bir ibret kıldık.

     92. Hakikaten bu (Bütün peygamberler ve onlara iman edenler) bir tek ümmet olarak sizin ümmetinizdir. Ben de sizin Yaratıp, Besleyip doyuran, Yönlendiren Kudret’inizim. Öyle ise bana kulluk edin.

     93. Kendi aralarında işlerinin birliğini bozdular. Hepsi bize döneceklerini unuttular.

     94. Bu durumda her kim kitabın ortaya koyduğu anlamlar, değerler ve kurallar bütününü içtenlikle benimsemiş olarak iyi davranışlar yaparsa onun çabasını görmezlikten gelmek olmaz. Zira biz onu yazmaktayız.

     95. Helak ettiğimiz bir belde için artık imkânsızdır; çünkü onlar geri dönemeyeceklerdir.

     96. Nihayet Ye'cüc ve Me'cüc açıldığı ve onlar her tepeden akın ettiği zaman;

     97. Ve gerçek vaat yaklaşınca, birden, inkâr edenlerin gözleri dona kalır! "Yazıklar olsun bize! Derler, gerçekten biz, bu durumdan habersizmişiz; Hatta biz zalim kimselermişiz.”

     98. Siz ve Allah'ın dışında taptığınız şeyler cehennem yakıtısınız. Siz oraya gireceksiniz.

     99. Eğer onlar birer tanrı olsalardı oraya girmezlerdi. Hâlbuki hepsi orada ebedi kalacaklardır.

     100. Orada onlar inim inim inleyecekler. Yine onlar orada duymazlar.

     101. Tarafımızdan kendilerine güzel akıbet takdir edilmiş olanlara gelince, işte bunlar cehennemden uzak tutulurlar.

     102. Bunlar onun uğultusunu duymazlar; Gönüllerinin dilediği nimetler içinde ebedi kalırlar.

     103. En büyük dehşet dahi onları tasalandırmaz. Melekler kendilerini şöyle karşılar; işte bu size vaat edilmiş olan gününüzdür.

     104. Gün olur göğü, yazı tomarlarını dürer gibi düreriz. Tıpkı ilk yaratmaya başladığımız gibi onu baştan yaparız. Üzerimize aldığımız bir vaat olarak biz bunu mutlaka yaparız.

     105. And olsun Zikir'den sonra Zebur'da da: "Yeryüzünde iyi kullarım varis olacaktır" diye yazmıştık.

     106. İşte bunda kulluk eden bir kavim için bir mesaj vardır.

     107. Biz seni ancak âlemlere rahmet olarak gönderdik.

     108. Haykır onlara: "Bana sadece, sizin ilahınızın bir tek Allah olduğu vahiy edildi. Hala müslüman olmayacak mısınız?

     109. Eğer yüz çevirirlerse de ki: "Hepinize açıkladım. Artık size vadolunan şey yakın mı uzak mı bilmiyorum.”

     110. Şüphesiz Allah sözün açığını da bilir, gizli tuttuklarınızı da bilir.

     111. Bilmiyorum belki de o, sizi denemek ve bir zamana kadar sizi faydalandırmak içindir.

     112. Resul şöyle yakardı: "Yaratıp, Besleyip doyuran, Yönlendiren Kudret’im! Adaletinle hükmünü ver. Bizi “Yaratıp, Besleyip doyuran, Yönlendiren, Herkese bağış ve bereketinin tüm nimetlerini ayırım yapmadan sunan Kudret”imiz, sizin anlattıklarınıza karşılık yardımı umulandır."

 

022

ZİYARET/Bürüyen, örten, kuşatan-HAC

Sevgi ve merhameti sonsuz olan Allah’ın adıyla.

 

     1. Ey insanlar! Yaratıp, Besleyip doyuran, Yönlendiren Kudret'inizin öfkesini çekmekten sakının! Çünkü ayağa kalkış vaktinin depremi müthiş bir şeydir!

     2. Onu gördüğünüz gün, her emzikli kadın emzirdiği çocuğunu unutur. Her gebe kadın çocuğunu düşürür. İnsanları da sarhoş bir vaziyette görürsün. Oysa onlar sarhoş değillerdir; Allah'ın azabı çok dehşetli olacak, çok!

      3. Durum böyleyken insanlardan, bilgisi olmaksızın Allah hakkında tartışmaya giren bir takım kimseler var. Bunlar her inatçı şeytana uyarlar.

     4. Onun alnına şöyle yazılmıştır: Kim onu yoldaş edinirse bilsin ki kendisini saptıracak ve alevli ateşin azabına sürükleyecektir.

     5. Ey insanlar! Eğer yeniden dirilmekte şüphede iseniz, şunu bilin ki; Biz sizi topraktan, sonra atılıp saçılandan, sonra ilişip yapışandan, sonra uzuvları belli, belirsiz bir et parçasından yarattık ki olacak olanı ortaya çıkaralım. Ve dilediğimizi belirlenmiş bir süreye kadar rahimlerde bekletiriz; sonra sizi bir bebek olarak dışarı çıkarırız. Sonra içinizden kiminiz ergenlik çağına ulaşır kiminiz erken vefat eder, kiminiz ne dediğini bilmez bunak bir ihtiyar oluncaya kadar yaşar. Sen yeryüzünü de kupkuru ve ölü bir halde görürsün; fakat biz, üzerine yağmur indirdiğimizde o, kıpırdanır, kabarır ve her çeşitten iç açıcı bitkiler verir.

     6. Çünkü Allah tek gerçektir ölüleri diriltir. O'nun her şeye gücü yeter;

     7. ve o an hiç bir kuşkuya yer bırakmadan gelmekte. Allah mezarlardaki kimseleri diriltip kaldıracaktır.

     8. İnsanlardan bazısı, bir bilgisi, bir rehberi ve aydınlatıcı bir kitabı olmadığı halde,

     9.  Sırf Allah yolundan saptırmak için yanını eğip bükerek Allah hakkında tartışmaya kalkar. Onun için dünyada bir rezillik vardır; ayağa kalkış gününde ise ona yakıcı azabı tattıracağız.

     10. İşte bu, önceden yapıp ettiklerinin yüzündendir. Elbette Allah kullarına haksızlık edecek değildir.

     11. İnsanlardan kimi yalnız kıyıdan kenardan Allah'a kulluk eder. Şöyle ki: Kendisine bir iyilik dokunursa buna pek memnun olur, bir de musibete uğrarsa çehresi değişir. O, dünyasını da ahiretini de kaybetmiştir. İşte bu, apaçık ziyanın ta kendisidir.

     12. Allah'ı bırakıp kendisine ne faydası ne de zararı olacak şeylere yalvarıyor. Bu, sapıklığın ta kendisidir.

     13. O, zararı faydasından daha çok olan bir varlığa yalvarır. O ne kötü bir yardımcı, ne kötü bir dosttur.

     14. Muhakkak ki Allah, iman edip iyi davranışta bulunan kimseleri, zemininden ırmaklar akan cennetlere kabul eder. Şüphesiz Allah dilediği şeyi yapar.

     15. Her kim, Allah'ın, dünya ve ahirette peygambere asla yardım etmeyeceğini zannetmekte ise, o kimse bir sebeple göğe çıksın, sonra da gelen yardımı kessin de baksın, bakalım! Acaba hilesi, öfke duyduğu şeyi gerçekten engelleyecek mi?

     16. İşte böylece biz, o Kur’an’ı söze dayalı açık seçik ayetler halinde indirdik. Gerçek şu ki Allah dilediği kimseyi doğru yola sevk eder.

     17. Kitabın ortaya koyduğu anlamlar, değerler ve kurallar bütününü içtenlikle benimsemiş olanlar, yahudi olanlar, sabiiler, hıristiyanlar, mecusiler ve O’na ortak koşanlar... Allah, bunlar arasında ayağa kalkış gününde hükmünü verecektir. Çünkü Allah her şeyi hakkıyla bilendir.

     18. Görmez misin ki, göklerde ve yerde olan her şey, güneş, ay, yıldızlar, dağlar, ağaçlar, hayvanlar ve insanların birçoğu Allah'a secde ediyorlar; birçoğunun üzerine de azap hak olmuştur. Allah kimi hor ve hakir kılarsa, artık onu değerli kılacak bir kimse yoktur.  Şüphesiz Allah layık gördüğünü yapar.

     19. Şu iki gurup, Yaratıp, Besleyip doyuran, Yönlendiren Kudret'leri hakkında çekişen iki hasımdır: Şimdi inkâr edenler için ateşten bir elbise biçilmiştir. Onların başlarının üzerinden kaynar su dökülecektir!

      20. Bununla, karınlarının içindekiler ve derileri eritilecektir.

      21. Bir de onlar için demir kamçılar vardır.

      22. Istıraptan dolayı oradan her çıkmak istediklerinde, oraya geri döndürülürler ve "tadın bu yakıcı azabı!" denilir.

      23. Muhakkak ki Allah, iman edip iyi davranışlarda bulunanları, zemininden ırmaklar akan cennetlere kabul eder. Bunlar orada altın bileziklerle ve incilerle bezenirler. Orada giyecekleri ise ipektir.

      24. Ve onlar sözün en güzeline yöneltilmişler, övgüye layık olan Allah' ın yoluna iletilmişlerdir.

      25.  Kitabın, ortaya koyduğu anlamlar, değerler ve kuralların karşısında yer alanlar, Allah'ın yolundan alıkoymaya kalkıyorlar. Yerli, yabancı bütün insanların eşit hakka sahip olduğu bütün insanlar için yapılan Mescit-i Haram'dan da geri çeviriyorlar. Kim orada zulüm ederek haktan sapmak isterse, ona acı azaptan tattıracağız.

      26. İbrahim'i Kabe'nin olduğu yere yerleştirdik. Dedik ki: "Bana hiçbir şeyi ortak koşma, evimi tavaf edenler, ayakta duranlar, saygıyla eğilen ve secdeye varanlar için temiz tut."

      27. "İnsanlar arasında belli günlerde burayı ziyareti ilan et ki, gerek yaya olarak, gerekse nice uzak yoldan, yorgun argın develer üzerinde, sana gelsinler."

      28. " Kendilerine ait birtakım yararlara  tanık olsunlar. Kendilerine rızık olarak verdiği kurbanlık hayvanlar üzerine belirli günlerde Allah'ın ismini ansınlar. Artık onlardan hem kendiniz yiyin, hem de yoksula fakire yedirin."

      29. "Sonra kirlerini gidersinler, adaklarını yerine getirsinler ve o saldırılardan korunmuş eski evi  tavaf etsinler."

      30. Emir budur! Her kim, Allah'ın emir ve yasaklarına saygı gösterirse, bu Yaratıp, Besleyip doyuran, Yönlendiren Kudret'inin katında kendisi için daha hayırlıdır. Size okunanların dışında kalan hayvanlar size helal kılındı. O halde pislikten, otorite, güç, paraya tapmaktan sakının; yalan sözden sakının.

      31. Kendisine ortak koşmaksızın Allah'ı birleyenler olun. Kim Allah'a ortak koşarsa o, gökten düşüp parçalanmış da kendisini kuşlar kapmış yahut rüzgar onu uzak bir yere sürüklemiş gibidir.

      32. Durum öyledir. Her kim Allah'ın sembollerine saygı gösterirse / yüceltirse, şüphesiz kalbinde sakınma duygusu var demektir.

      33. Onlardan, bağışlamadan önce sizin için belli bir süreye kadar yararlanırsınız. Sonra bu yararları Kabe'ye bırakırsınız.

      34. Biz her ümmete bir kurban kesme tarzı belirlemişizdir ki, kendilerine rızık olarak verdiği kurbanlık hayvanların üstüne Allah'ın ismini ansınlar. Şimdi tanrınız bir tek tanrıdır. Öyle ise O'na teslim olun. Alçak gönüllü, saygılı insanları müjdele!

      35. Onlar öyle kimseler ki, Allah anıldığı zaman kalpleri titrer; başlarına gelene sabrederler, destekleşme / dayanışma  içinde olurlar, kendilerine rızık olarak sunduklarımızdan başkalarına pay çıkarırlar.

      36. Biz, büyük baş hayvanları da sizin için Allah'ın sembolleri arasına koyduk. Onlarda sizin için hayır vardır. Şu halde onlar, ayakları üzerinde dururken üzerlerine Allah'ın ismini anınız. Yan üstü yere düştüklerinde ise, artık onlardan hem kendiniz yeyin, hem de ihtiyacını gizleyen-gizlemeyen fakirlere yedirin. İşte bu hayvanları biz şükredesiniz diye sizin istifadenize verdik.

      37. Onların ne etleri ne kanları Allah'a ulaşır, fakat O'na sadece sizin içinizdeki sakınma duygunuz ulaşır. Sizi doğru yola eriştirdiğinden dolayı Allah'ı büyük tanıyasınız diye O' bu hayvanları böylece sizin istifadenize verdi. Güzel davrananları müjdele!

      38. Allah iman edenleri korur. Şu da muhakkak ki Allah, hain ve nankör olan kimseleri sevmez.

      39. Kendilerine savaş açılanlara zulme uğramış olmaları sebebi ile savaş izni verildi. Şüphe yok ki Allah, onlara yardıma mutlak surette kadirdir.

      40. Onlar, başka değil, sırf "Yaratıp, Besleyip doyuran, Yönlendiren Kudret'imiz Allah'tır" dedikleri için haksız yere yurtlarından çıkarılmış kimselerdir. Eğer Allah bir kısım insanları, diğer bir kısmıyla defedip önlemeseydi, mutlak surette, içlerinde Allah'ın ismi bol bol anılan manastırlar, kiliseler, havralar ve mescitler yıkılır giderdi. Allah kendisine yardım edenlere muhakkak surette yardım eder. Hiç şüphesiz Allah çok güçlüdür, çok üstündür.

      41. Onlar ki, eğer kendilerine yeryüzünde imkan verirsek yardımlaşma ve dayanışmayı ayağa kaldırır, ihtiyaçtan fazlasını vererek arınırlar, ortak iyiliği emreder ve topluma zarar veren kötülüğü yasaklarlar. İşin sonu Allah'a varır.

      42. Eğer onlar seni yalanlıyorlarsa, onlardan önce Nuh'un kavmi, Ad, Semud, halkları da bütün bunlar yalan demişti.

      43. İbrahim'in kavmi, Lut'un kavmi halkı da aynı şeyi söylemişlerdi.

      44. Medyen halkı da yalanlandılar. Musa da yalanlanmıştı. İşte o kitabın, ortaya koyduğu anlamlar, değerler ve kuralların karşısında yer alanlara ben süre tanıdım, sonra onları yakaladım. Nasıl oldu benim azabım.

      45. Nitekim birçok memleket vardır ki, o memleket zulmetmekte iken,  biz onları helak ettik. Şimdi o ülkelerde duvarlar, tavanların üzerine yıkılmıştır. Nice kullanılmaz hale gelmiş kuyular ve ulu saraylar vardır.

      46. Hiç yeryüzünde dolaşmadılar mı? Zira dolaşsalardı elbette düşünecek kalpleri ve işitecek kulakları olurdu. Ama gerçek şu ki, gözler kör olmaz; lakin göğüsler içindeki kalpler kör olur.

      47. Onlar senden azabın çabuk gelmesini istiyorlar. Allah vadinden asla dönmez. Muhakkak ki, Yaratıp, Besleyip doyuran, Yönlendiren Kudret'inin nezdinde bir gün sizin saymakta olduklarınızdan bin yıl gibidir.

      48. Nice ülkeler var ki zulmedip dururlarken onlara mühlet verdim. Sonun da onları yakaladım. Dönüş yalnız banadır.

      49. De ki: "Ey insanlar! Ben size sadece açıkça anlatan bir uyarıcıyım.”

      50. İman edip, iyilik, güzellik ve doğruluk için çalışan kimseler için bağışlanma ve bol rızık vardır.

      51. Ayetlerimizi işe yaramaz hale getirmek için birbirleri ile yarışanlara gelince, işte bunlar cehennemliklerdir.

      52. Biz senden önce hiç bir resul ve nebi göndermedik ki, o, bir istekte bulunduğunda, şeytan onun isteğine ille de beşeri arzular katmaya kalkışmasın. Ne var ki Allah, şeytanın katacağı şeyi iptal eder. Sonra Allah kendi ayetlerini, sağlam olarak yerleştirir. Allah her şeyi bilir çok bilgedir..

      53. Bu şeytanın girişimi, Allah'ın kalplerinde hastalık olanlara ve kalpleri katılaşanlara bir deneme vesilesi yapması içindir. Zalimler geri dönülmez bir ayrılık ve kopuş içindedirler.

      54. Bir de kendilerine ilim verilenler, onun hakikaten Yaratıp, Besleyip doyuran, Yönlendiren Kudret'in tarafından gelmiş bir gerçek olduğunu bilsinler de ona inansınlar, bu sayede kalpleri huzur ve tatmine kavuşsun. Şüphesiz ki Allah, iman edenleri dosdoğru bir yola iletir.

      55. İnkâr edenler, kendilerine o saat ansızın gelinceye yahut da kısır bir günün azabı gelinceye kadar onun hakkında hep şüphe içindedirler.

      56. O gün mülk Allah'ındır. İnsanlar arasında hüküm verir. İman edip iyi davranışta bulunanlar nimetlerle dolu cennetlerin içindedirler.

      57. İnkâr edip ayetlerimizi yalanlayanlara gelince, işte onlar için alçaltıcı bir azap vardır.

      58. Allah yolunda hicret edip sonra öldürülen yahut ölenleri Allah güzel bir rızıkla rızıklandıracaktır. Şüphesiz Allah, evet O, rızk verenlerin en hayırlısıdır.

      59. Allah onları, her halde memnun kalacakları bir girilecek yere sokacaktır. Allah elbette ki her şeyi bilir çok şefkatlidir.

      60. İşte böyle. Her kim kendisine yapılan saldırıya karşı aynısı ile karşılık verir de, bundan sonra kendisine yine bir saldırı ve zulüm vaki olursa, emin olmalıdır ki, Allah ona mutlaka yardım edecektir. Allah, elbette ki Affedendir, Bağışlayandır.

      61. İşte böyle. Allah geceyi gündüzün içine sokar, gündüzü de gecenin içine sokar. Allah her şeyi İşiten'dir, Gören'dir.

      62. Evet böyledir! Çünkü Allah hakkın ta kendisidir. O'nun dışında taptıkları ise batılın ta kendisidir. Hiç kuşkusuz Allah Yüce'dir, Büyük'dür.

      63. Görmedin mi, Allah gökten yağmur indirdi de bu sayede yeryüzü yeşeriyor. Gerçekten Allah Cömert'dir, Haberdar'dır.

      64. Göklerde ve yerde ne varsa Oundur. Hakikaten Allah Zengindir, Hamd edilenin ta kendisidir.

      65. Görmedin mi, Allah, yerdeki eşyayı ve emri uyarınca denizde yüzen gemileri sizin hizmetinize verdi. Göğü de kendi izni olmadıkça yer üzerine düşmekten korur. Çünkü Allah insanlara karşı Şefkat, Sevgi ve merhametle dopdoludur.

      66. Size hayat veren O' dur. Sonra sizi öldürecek, sonra yine diriltecek olandır. Gerçekten insan çok nankördür.

      67. Biz, her topluluğa, uygulamakta oldukları bir ibadet tarzı gösterdik. Herkes kendi tarzını sürdürür. Öyle ise onlar bu işte seninle çekişmesinler. Sen sadece Yaratıp, Besleyip doyuran, Yönlendiren Kudret'ine davet et. Kuşkusuz sen dosdoğru bir yoldasın.

      68. Eğer seninle münakaşaya ve mücadeleye girişirlerse de ki: "Allah yaptığınızı çok iyi bilmektedir."

      69. Allah ayağa kalkış gününde, ihtilaf etmekte olduğunuz konulara dair aranızda hüküm verecektir.

      70. Bilmez misin ki Allah, yerde ve gökte ne varsa biliyor? Bunların tümü bir kitaba kaydediliyor. Bütün bunlar Allah için çok kolaydır.

      71. Buna rağmen onlar, Allah'ı bırakıp, Allah'ın hiç bir delil indirmediği, kendilerinin de hakkında bilgi sahibi olmadıkları şeylere tapıyorlar. Bu zalimlerin hiç yardımcısı olmayacak.

      72. Ayetlerimiz açık açık kendilerine okunduğunda, kitabın, ortaya koyduğu anlamlar, değerler ve kuralların karşısında yer alanların suratlarında hoşnutsuzluk sezersin. Onlar, kendilerine ayetlerimizi okuyanların neredeyse üzerine saldırırlar. De ki: "Size bundan daha kötüsünü bildireyim mi? Cehennem! Allah onu kitabın, ortaya koyduğu anlamlar, değerler ve kuralların karşısında yer alanlara söz vermiştir. O ne kötü bir sondur!”

     73. Ey insanlar! Size bir misal verildi; şimdi onu dinleyin; Allah'ı bırakıp da yalvardıklarınız bunun için bir araya gelseler bile bir sineği dahi yaratamazlar. Sinek onlardan bir şey kapsa, bunu ondan geride alamazlar. İsteyen de aciz, kendisinden istenen de!

      74. Onlar Allah'ın kadrini hakkıyla bilemediler. Hiç şüphesiz Allah Güçlüdür, Üstündür.

      75. Allah meleklerden de elçiler seçer, insanlardan da, şüphesiz Allah İşitendir, Görendir.

      76. Onların önlerindekini de arkalarındakini de bilir. Bütün işler Allah'a döndürülür.

      77. Ey iman edenler! Saygıyla eğilin, secdeye kapanın; Yaratıp, Besleyip doyuran, Yönlendiren Kudret'inize ibadet edin; hayır işleyin ki kurtuluşa erişesiniz.

      78. Allah uğrunda hakkını vererek cihat edin, O, sizi seçti; din hususunda üzerinize hiç bir zorluk yüklemedi. Babanız İbrahim'in dininde de böyleydi. , O', önceki çağlarda ve şimdi size müslümanlar adını verdi. Haydi Peygamber size, siz de insanlara örnek olun. Haydi destekleşmeye / dayanışmaya ve ihtiyaçtan fazlasını vererek arınmaya. O, sizin mevlanızdır. Ne güzel mevladır, ne güzel yardımcıdır!

 

023

İNANANLAR/İnananlar, güvenenler-MÜMİNUN

Sevgi ve merhameti sonsuz olan Allah’ın adıyla.

 

      1. Gerçekten inananlar/güvenenler kurtuluşa ermiştir;

      2. Onlar ki, aralarında dayanışmayı/yardımlaşmayı yaparken korku ve titreme içindedirler;

      3. Onlar ki, boş ve yararsız şeylerden yüz çevirirler,

      4. Onlar ki, ihtiyaçlarından fazlasını verip arınmak için devamlı faaliyet halindedirler.

      5. Ve onlar ki iffetlerini korurlar,

      6. Yalnızca eşi yani yemin/sözleşme ile sahip olduğu ile birlikte olanlardır. Bu durumda onlar kınanmış değillerdir.

      7. Şu halde kim bunun ötesine gitmek isterse, işte bunlarda haddi aşan kimselerdir.

      8. Yine onlar ki, yeminlerine ve anlaşmalarına bağlı kalırlar;

      9. Ve onlar ki, aralarında dayanışmayı/yardımlaşmayı yapmaya devam ederler.

     10. İşte asıl bunlar varis olacaklardır.

     11. En yüce, harika, muhteşem cennete varis olan bu kimseler, orada sonsuza dek kalıcıdırlar.

     12. And olsun biz insanı, süzülmüş bir çamurdan yarattık.

     13. Sonra onu sağlam bir karargâhta meni haline getirdik.

     14. Sonra meniyi alaka yaptık. Peşinden, alakayı, bir parçacık et haline soktuk; bu bir parçacık eti kemiklere çevirdik; bu kemikleri etle kapladık. Sonra onu başka bir yaratışla insan haline getirdik. Yapıp-yaratanların en güzeli olan Allah pek yücedir.

     15. Sonra, muhakak ki siz, bunun ardından elbet öleceksiniz.

     16. Sonra da şüphesiz, sizler ayağa kalkış gününde diriltileceksiniz.

     17. Açın gözünüzü tepenizde yedi kat gök yarattık. Biz bu yaratıştan habersiz değiliz.

     18. Gökten uygun bir ölçüde yağmur indirip onu arzda durdurduk. Bizim onu gidermeye de elbet gücümüz yeter,

     19. Böylece onun sayesinde sizin yararınıza hurma bahçeleri ve üzüm bağları meydana getirdik. Bunlarda sizin için birçok meyvalar vardır ve siz onlardan yiyorsunuz.

     20. Tur-i Sina çevresinde yetişen bir ağaç daha meydana getirdik ki, bu  ağacın zeytininden hem yağ elde edilir hem de yiyenlerin ekmeğine katık olur.

     21. Çiftlik hayvanlarında elbette sizin için ibretler vardır. Onların karınlarındaki sütden sizlere içiririz. Onlarda bundan başka sizin için birçok faydalar daha vardır, etlerinden de yersiniz,

     22. Onların üzerinde ve gemilerde taşınırsınız.

     23. And olsun ki Nuh'u kavmine gönderdik ve o:"Ey kavmim! Allah'a kulluk edin. Sizin için ondan başka tanrı yoktur. Hala sakınmaz mısınız?  " dedi.

     24. Bunun üzerine kavminin inkârcı ileri gelenleri şöyle dediler: " Bu, tıpkı sizin gibi bir insandan başka bir şey değil. Sizin üzerinize egemen olmak istiyor. Eğer Allah isteseydi, muhakkak ki melekler gönderirdi. Biz geçmişteki atalarımızdan da böyle şey duymadık,

     25. bu, cinnet getirmiş bir kimse. Belli bir süreye kadar onu gözleyelim bakalım.”

     26. Nuh şöyle yalvardı: "Yaratıp, Besleyip doyuran, Yönlendiren Kudret'im! Beni yalanlamalarına karşı bana yardım et.”

     27.  Bunun üzerine biz, Nûh'a şöyle vahyettik: "Gözlerimizin önünde ve vahyimize uygun olarak gemiyi yap. Emrimiz gelip tandır kaynayınca, ailenle birlikte her türden iki çifti gemiye sok. İçlerinden, haklarında daha önce hüküm verilmiş olanları dışta bırak. Zulmetmiş olanlar hakkında bana yakarıp durma. Onlar kesinlikle boğulacaklardır.”

     28. Sen, yanındakilerle gemiye yerleştiğinde : "Bu zalimler topluluğundan bizi kurtaran Allah'a hamdolsun" de.

     29. Ve de ki: "Beni bereketli bir yere indir. Çünkü sen yaşanacak yeri gösterenlerin en hayırlısısın.”

     30. Şüphesiz bunda bir takım ibretler vardır. Hakikaten biz sizi denemekteyiz.

     31. Sonra onların ardından bir başka nesil meydana getirdik.

     32. Onlar arasından kendilerine : " Allah'a kulluk edin. Sizin ondan başka tanrınız yok. Hala Allah'tan korkmaz mısınız? “ diyen bir peygamber gönderdik.

     33. Onun kavminden, kitabın, ortaya koyduğu anlamlar, değerler ve kuralların karşısında yer alan, ahirete ulaşmayı inkâr eden ve dünya hayatında kendilerine refah verdiğimiz varlıklı kişiler şöyle dediler: "Bu, sadece sizin gibi bir insan, sizin yediğinizden yiyor, sizin içtiğinizden içiyor."

     34. "Gerçekten, sizin gibi bir insana itaat ederseniz, her halde ziyan edersiniz.”

     35. "Size, öldüğünüz, toprak ve kemik yığını haline geldiğinizde, mutlak surette sizin kabirden çıkarılacağınızı mı vadediyor?”

     36. "Bu, size vaat edilen, yeniden dirilmek, gerçek olmaktan çok uzak!”

     37. "Hayat şu dünya hayatımızdan ibarettir. Ölürüz, yaşarız, bir daha diriltilecek de değiliz.”

     38. "Bu adam, sadece Allah hakkında yalan uyduran bir kimse, biz ona inanmıyoruz.”

     39. O peygamber: "Yaratıp, Besleyip doyuran, Yönlendiren Kudret'im, dedi, beni yalanlamalarına karşılık bana yardımcı ol.”

     40. Allah şöyle buyurdu : " Pek yakında onlar mutlaka pişman olacaklar!”

     41. Nihayet korkunç titreşimli ses onları tam bir biçimde yakalayıverdi! Kendilerini hemen sel süprüntüsüne çevirdik. Zalimler topluluğunun canı cehenneme.”

     42. Sonra onların ardından başka nesiller getirdik.

     43. Hiç bir ümmet ecelini ne öne alabilir, ne de erteleyebilir.

     44. Sonra biz art ardına peygamberlerimizi gönderdik. Hangi ümmete peygamberleri geldiyse, her defasında, onlar bu peygamberi yalanladılar. Biz de onları birbiri ardından yok ettik ve onları ibret hikâyelerine dönüştürdük. Artık iman etmeyen kavmin canı cehenneme!

     45.46. Sonra ayetlerimizle ve apaçık bir yetkiyle Musa ve kardeşi Harun'u Firavuna ve kodamanlarına gönderdik. Onlar ise kibre kapıldılar. Çünkü  kendilerini büyük gören bir topluluktu onlar.

     47. Bu yüzden dediler ki: "Halkı bize kölelik ederken, bizim gibi olan bu iki adama inanır mıyız?”

     48. Böylece onları yalanladılar ve bu sebeple helak edilenlerden oldular.

     49. Oysa biz Musa'ya, belki onlar doğru yolda yürürler diye o Kitap'ı verdik.

     50. Meryem oğlunu ve annesini de bir ayet kıldık. Her ikisini de yerleşmeye elverişli, suyu bulunan bir tepeye yerleştirdik.

     51. Ey elçiler! Güzel ve temiz olan şeylerden yeyin. İyilik, güzellik ve doğruluk için çalışın. Çünkü Ben sizin yapmakta olduklarınızı çok iyi bilmekteyim.

     52. Şüphesiz bu sizin ümmetiniz olarak  bir tek ümmettir.  Ben de sizin Yaratıp, Besleyip doyuran, Yönlendiren Kudret'inizim. Daima Benim bilincimde olun.

     53. Ne var ki insanlar kendi aralarındaki işlerini parça parça bölüp guruplara ayrıldılar. Her grup kendilerinde bulunan ile sevinip böbürlenmektedirler.

     54. Şimdi sen onları bir zamana kadar gaflet ve sapıklıkları ile başbaşa bırak!

     55.56. Onlara verdiğimiz servet ve oğulları hayırda yarıştırmak için kendilerine özel olarak verdiğimizi mi sanıyorlar? Hayır, onlar işin farkına varamıyorlar.

     57. Onlar ki, Yaratıp, Besleyip doyuran, Yönlendiren Kudret'lerine olan saygıdan dolayı titrerler,

     58. Onlar ki, Yaratıp, Besleyip doyuran, Yönlendiren Kudret'lerinin ayetlerine inanırlar,

     59. Onlar ki, Yaratıp, Besleyip doyuran, Yönlendiren Kudret'lerine ortak tanımazlar,

     60. Onlar ki, Yaratıp, Besleyip doyuran, Yönlendiren Kudret'lerine dönecekleri için verdiklerini kalpleri ürpererek verirler.

     61. İşte bunlar iyiliklerde yarışırlar ve onlar iyiliklerde öncüdürler.

     62. Biz hiç bir benliğe yaratılış kapasitesinin üzerinde yük yüklemeyiz. Bizim katımızda hakkı söyleyen bir kitap vardır. Onlar haksızlığa uğratılmazlar.

     63. Yine de onların kalpleri endişeli bir bekleyiş içindedir. Ayrıca onların bundan başka bir takım işleri vardır ki, onlar bu işleri yapar dururlar.

     64. Sonunda rahat ve lüks içinde yaşayanları azaba çektiğimiz zaman, onlar feryada başlayacaklar.

     65. Boşuna sızlanmayın bu gün! Zira bizden yardım göremeyeceksiniz!

     66.67.Çünkü ayetlerim size okunurdu da, siz buna karşı kibirlenerek arkanızı döner, geceleyin hezeyanlar savururdunuz.

     68. Sözü gereğince düşünmediler de ondan mı, yoksa kendilerine daha önce atalarına gelmeyen bir şey geldi diye mi?

     69. Yoksa elçilerini henüz tanımadılar da bu yüzden mi onu inkâr ediyorlar?

     70.Yoksa onda bir cinnet olduğunu mu söylüyorlar? Hayır, o, kendilerine hakkı getirmiştir. Onların çoğu ise haktan hoşlanmamaktadırlar.

     71. Eğer gerçeklik, onların kötü arzu ve isteklerine göre oluşsaydı, mutlaka gökler ve yer ile bunlarda bulunanlar bozulur giderdi. Hayır, biz onlara ders olacak hatırlatmalarda bulunduk, fakat onlar bütün bu hatırlatmalardan yüz çeviriyorlar.

     72. Yoksa onlardan sen maddi bir karşılık mı istiyorsun? Yaratıp, Besleyip doyuran, Yönlendiren Kudret'inin vereceği daha hayırlıdır. O, rızık verenlerin en hayırlısıdır.

     73. Gerçek şu ki sen onları doğru yola çağırıyorsun.

     74. Ama ahirete inanmayanlar ise, ısrarla yoldan çıkmaktadırlar.

     75. Eğer onlara acıyıp içinde bulundukları sıkıntıyı giderseydik, iyice körleşerek azgınlıklarında direnirlerdi.

     76. Andolsun, biz onları sıkıntıya düşürdük de yine Yaratıp, Besleyip doyuran, Yönlendiren Kudret'lerine boyun eğmediler, sığınıp yakarmıyorlar.

     77. En nihayet üzerlerine, azabı çok şiddetli bir kapı açtığımız zaman,  bir de bakarsın ki onlar orada şaşkın ve ümitsiz kalmışlardır.

     78. O, sizin için kulakları, gözleri ve gönülleri yaratandır. Ne de az şükrediyorsunuz.

     79. Ve O, sizi yeryüzünde yaratıp türetendir. Sırf O'nun huzurunda toplanacaksınız.

     80. Ve O, yaşatan ve öldürendir; gecenin ve gündüzün bir biri ardınca gelmesi O'nun eseridir. Hala aklınızı kullanmayacak mısınız?

     81. Buna rağmen onlar, öncekilerin dediklerini tekrarladılar.

     82. Dediler ki: "Sahi biz, ölüp bir toprak ve kemik yığını haline gelince mi  yeniden diriltileceğiz? Öyle mi?”

     83. "Hakikaten, gerek bize, gerekse daha önceki atalarımıza böyle bir vaat de bulunuldu. Bu geçmiştekilerin masallarından başka bir şey değildir.”

     84. Sor onlara: " Bu dünya ve onda bulunanlar kime aittir? Eğer biliyorsanız, söyleyin.”

     85. "Allah'a aittir" diyecekler." Şu halde siz Allah'tan korkmaz mısınız ?" de.

     86. Sor onlara: "Yedi kat göklerin Yaratıp, Besleyip doyuran, Yönlendiren Kudret'i, büyük arş'ın Yaratıp, Besleyip doyuran, Yönlendiren Kudret'i kimdir?”

     87. "Allah'dır" diyecekler." Şu halde siz Allah'tan korkmaz mısınız?" de.

     88. Sor onlara: "Eğer biliyorsanız, her şeyin aslı-esası kendisinin elinde olan, kendisi her şeyi koruyup kollayan, fakat kendisi korunmayan kimdir?"

     89. "Allah'tır" diyecekler. "Öyle ise nasıl olup da büyüye kapılıyorsunuz? " de.

     90. Doğrusu biz onlara gerçeği getirdik; onlar ise tam anlamıyla yalancılardır.

     91. Allah çocuk edinmemiştir; O'nunla beraber her hangi bir tanrı da yoktur. Aksi takdirde her tanrı kendi yarattığını sevk ve idare eder ve mutlaka onlardan biri diğerine galebe çalardı. Allah onların yakıştırdıkları şeylerden uzaktır.

     92. Gözle görülmeyeni de görüleni de bilendir O'. O’na ortak koşanların ortak koştukları şeylerden çok yücedir.

     93.94. De ki: "Yaratıp, Besleyip doyuran, Yönlendiren Kudret'im! Eğer onlara sözünü ettiğin azabı mutlaka bana göstereceksen; bu durumda beni zalimler topluluğunun içinde bulundurma Yaratıp, Besleyip doyuran, Yönlendiren Kudret'im!”

     95. Biz onlara sözünü ettiğimiz azabı sana göstermeye elbette ki kadiriz.

     96. Sen, kötülüğü en güzel bir tutumla sav. Biz onların yakıştırmakta oldukları şeyi çok iyi bilmekteyiz.

     97. Ve de ki:"Yaratıp, Besleyip doyuran, Yönlendiren Kudret'im! Şeytanların dürtüklemelerinden sana sığınırım!”

     98. "Bana musallat olmalarından da sana sığınırım, Yaratıp, Besleyip doyuran, Yönlendiren Kudret'im!”

     99. Nihayet onlardan birine ölüm gelip çattığında: "Yaratıp, Besleyip doyuran, Yönlendiren Kudret'im! Der, beni geri gönder.”

     100. "Ta ki boşa geçirdiğim dünyada iyi iş yapayım." Hayır! Onun söylediği bu söz laftan ibarettir. Onların gerisinde ise, yeniden dirilecekleri güne kadar bir berzah vardır.

     101. Sura üflendiği zaman artık aralarında akrabalık bağları kalmayacak, birbirlerini de arayıp soramayacaklar.

     102. Artık kimlerin tartıları ağır basarsa, işte asıl bunlar kurtuluşa erenlerdir.

     103. Kimlerin de tartıları hafif gelirse, artık bunlar da kendilerine yazık etmişlerdir; ebedi cehennemdedirler.

     104. Ateş yüzlerini yakar; orada suratları çirkin ve gülünç bir halde bulunurlar.

     105. Size ayetlerim okunurdu da, siz onları yalanlardınız değil mi?

     106. Derler ki: "Yaratıp, Besleyip doyuran, Yönlendiren Kudret'imiz! Azgınlığımız bizi altetti; biz bir sapıklar topluluğu idik.

     107. Yaratıp, Besleyip doyuran, Yönlendiren Kudret'imiz! Bizi buradan çıkar. Eğer bir daha dönersek, artık belli ki biz zalim insanlarız.”

     108. Buyurur ki: "Alçaldıkça alçalın orada! Bana karşı konuşmayın artık!

     109. Zira kullarımdan bir zümre: Yaratıp, Besleyip doyuran, Yönlendiren Kudret’imiz! Biz iman ettik; öyle ise bizi affet; bize acı! Sen, merhametlilerin en iyisisin, demişlerdi.

     110. İşte, siz onları alaya aldınız; sonunda bu olaylar size beni anmayı unutturdu, siz onlara gülüyordunuz.

     111. Bu gün ben onlara, sabrettiklerinin karşılığını verdim; onlar hakikaten muratlarına erenlerdir.”

     112. Allah inkârcılara: "Yeryüzünde kaç yıl kaldınız?" diye sorar.

     113. "Bir gün veya günün bir kısmı kadar kaldık. İşte sayanlara sor" derler.

     114. Buyurur: "Sadece az bir süre kaldınız; keşke siz bilmiş olsaydınız!

     115. Sizi sadece boş yere yarattığımızı ve sizin hakikaten huzurumuza getirilmiyeceğinizi mi sandınız?”

     116. Mutlak Hâkim ve hak olan Allah, çok yücedir. O'ndan başka tanrı yoktur! O, yüce Arş'ın sahibidir.

     117. Her kim hakkında hiç bir kanıt olmadığı halde Allah ile birlikte diğer bir tanrı olduğunu iddia ederse, bunun hesabını ancak Yaratıp, Besleyip doyuran, Yönlendiren Kudret'ine verecek. Şurası muhakkak ki kitabın, ortaya koyduğu anlamlar, değerler ve kuralların karşısında yer alanlar kurtulamayacaklar.

     118.De ki: "Bağışla ve merhamet et Yaratıp, Besleyip doyuran, Yönlendiren Kudret'im! Sen merhametlilerin en iyisisin.”

 

024

IŞIK/Işık-NUR

 Sevgi ve merhameti sonsuz olan Allah’ın adıyla.

 

 1. Bu açık seçik cümlelerle bizim indirdiğimiz ve umulur ki; ondan düşünüp öğüt alırsınız diye, sizden mutlaka yapmanızı istediğimiz bir suredir.

 2. Kendi isteğiyle evlilik dışı cinsel ilişkiye giren kadın ve kendi isteğiyle evlilik dışı cinsel ilişkiye giren erkekten her birine yüz sopa vurun; Allah'a ve ahiret gününe inanıyorsanız, Allah'ın dininde onlara acıyacağınız tutmasın. Kitabın ortaya koyduğu anlamlar, değerler ve kurallar bütününü içtenlikle benimseyenlerden bir gurupta onlara uygulanan cezaya şahit olsun.

 3. Kendi isteğiyle evlilik dışı cinsel ilişkiye giren erkek, kendi isteğiyle evlilik dışı cinsel ilişkiye giren veya O’na ortak koşan bir kadından başkası ile birlikte olmuş olmaz. Kendi isteğiyle evlilik dışı cinsel ilişkiye giren kadın da ancak kendi isteğiyle evlilik dışı cinsel ilişkiye giren veya O’na ortak koşan erkekle ilişkiye girmiş olur. Bu kitabın ortaya koyduğu anlamlar, değerler ve kurallar bütününü içtenlikle benimseyenlere yasaklanmıştır.

 4. Namuslu kadınlara kendi isteğiyle evlilik dışı cinsel ilişkiye girdiği iftirasında bulunup, sonra dört şahit getiremeyenlere seksener sopa vurun ve onların artık şahitliğini hiçbir zaman kabul etmeyin. Onlar tamamen günahkârdırlar.

 5. Ancak bundan sonra tövbe edip bundan vazgeçmiş olanlar bunun dışındadır. Allah çok bağışlayıcı ve merhametlidir.

 6.7. Eşlerine kendi isteğiyle evlilik dışı cinsel ilişkiye girdiği iftirasında da bulunup kendilerinden başka şahitleri olmayanlara gelince, onların her birinin şahitliği, kendisinin doğru söyleyenlerden olduğuna dair dört defa Allah adına yemin ederek şahitlik etmesi, beşinci defa da, eğer yalan söyleyenlerden ise Allah'ın lanetinin kendi üzerine olmasını dilemesidir.

8.9. Kadının, kocasının yalan söyleyenlerden olduğuna dair dört defa Allah adına yemin ve şahitlik etmesi, beşinci defa da, eğer doğru söyleyenlerden ise Allah'ın gazabının kendi üzerine olmasını dilemesi kendisinden cezayı kaldırır.

10. Ya Allah'ın size bol lütfu ve merhameti bulunmasaydı neylerdiniz!  Allah tövbeleri kabul eder, çok bilgedir.

11. Bu ağır iftirayı uyduranlar şüphesiz sizin içinizden bir guruptur. Bunu kendiniz için bir kötülük sanmayın, aksine o, sizin için bir iyiliktir. Onlardan her bir kişiye, o günahtan kazandığı vardır. Onların, günahın büyüğünü yönetenine de büyük bir azap vardır.

12. Bu iftirayı işittiğinizde erkek ve kadın kitabın ortaya koyduğu anlamlar, değerler ve kurallar bütününü içtenlikle benimseyenlerin birbirleri için iyi zanda bulunup "Bu apaçık bir iftiradır demeleri gerekmez miydi?.

13. Onların da bu konuda dört şahit getirmeleri gerekmez miydi?  Mademki şahit getiremediler, öyle ise onlar Allah nezdinde yalancıların ta kendisidirler.

14. Eğer dünyada ve ahirette Allah'ın lütuf ve merhameti üzerinizde olmasaydı, içine daldığınız bu iftiradan dolayı size mutlaka büyük bir azap isabet ederdi.

15. Çünkü siz bu iftirayı, dilden dile birbirinize aktarıyor, hakkında bilgi sahibi olmadığınız şeyi ağızlarınızda geveleyip duruyorsunuz. Bunun önemsiz olduğunu sanıyorsunuz. Hâlbuki bu Allah katında çok büyük bir suçtur.

16. Onu duyduğunuzda: "Bunu konuşup yaymamız bize yakışmaz, haşa! Bu çok büyük bir iftiradır" demeli değil miydiniz?

17. Eğer inanmış insanlarsanız, Allah, bir daha buna benzer bir tutumu tekrarlamaktan sizi sakındırıp uyarıyor.

18. Ve Allah ayetleri size açıklıyor, Allah Her şeyi Bilendir, çok bilgedir.

19. İnananlar arasında çirkin şeylerin yayılmasını arzulayan kimseler için dünyada da ahirette de çetin bir azap vardır. Allah bilir siz bilmezsiniz.

20. Ya sizin üstünüze Allah'ın lütuf ve rahmeti olmasaydı!  Allah çok  şefkatlidir, merhameti sonsuzdur

21. Ey iman edenler! Şeytanın adımlarını takip etmeyin. Kim şeytanın adımlarını takip ederse, muhakkak ki o, edepsizliği ve kötülüğü  (ortak iyinin ve sağ duyunun kabul emeyeceği şeyler) emreder. Eğer üstünüzde Allah'ın lütuf ve merhameti olmasaydı, içinizden hiçbir kimse asla temize çıkamazdı. Fakat Allah layık gördüğünü arındırır. Allah işitir ve bilir.

22. İçinizden servet sahibi ve faziletli kimseler akrabaya, yoksullara, Allah yolunda göç edenlere bir şey vermemeye yemin etmesinler; bağışlasınlar; hoş görsünler. Allah'ın sizi bağışlamasını arzulamaz mısınız? Allah bağışlayandır, sevgi ve merhamet sahibidir.

23. O bir şeyden habersiz iffetli mümin kadınlara iftira atanlar, dünyada da, ahirette de lanete çarptırılmışlardır. Büyük bir azap vardır onlar için.

24. Gün gelecek onların kendi dilleri, kendi elleri, kendi ayakları, yapıp ettikleri işler hakkında kendi aleyhlerine tanıklık edecektir.

25. Allah o gün onlara gerçek cezalarını tastamam verecek ve onlar Allah'ın apaçık gerçek olduğunu anlayacaklardır.

26. Kötü kadınlar kötü erkeklere, kötü erkekler kötü kadınlara meyleder. Temiz kadınlar temiz erkeklere, temiz erkekler temiz kadınlara yaraşır, bunlar ötekilerin söylediklerinden arınmışlardır. Bunlar için bir bağışlanma ve bol bir rızk vardır.

27. Ey iman edenler! Kendi evinizden başka evlere, sahiplerinden izin almadan, ev halkına selam vermedikçe girmeyin. Bu sizin için daha iyidir; herhalde düşünüp anlarsınız.

28. Orada hiç bir kimse bulamadınızsa, size izin verilinceye kadar oraya girmeyin. Eğer size "Geri dönün! " denirse, hemen dönün. Çünkü bu sizin için daha temiz bir davranıştır. Allah yaptığınızı bilir.

29. İçinde oturulmayan ama ortak amaçlar için kullanıma açılmış yerlere girmenizde bir sakınca yoktur. Allah sizin açığa vurduklarınızı da gizlediklerinizi de bilir.

30. Kitabın ortaya koyduğu anlamlar, değerler ve kurallar bütününü içtenlikle benimseyen erkeklere söyle: Bakışlarını sakınsınlar, ellerini, bellerini ve dillerini korusunlar. Çünkü bu, kendileri için daha temiz bir davranıştır. Şüphesiz Allah onların yapmakta olduklarından haberdardır.

31. Kitabın ortaya koyduğu anlamlar, değerler ve kurallar bütününü içtenlikle benimseyen kadınlara da söyle: Bakışlarını sakınsınlar. Ellerini bellerini ve dillerini korusunlar. Görünmesi zaruri olan yerler dışında cinsel cazibelerini sergilemek için açılıp saçılmasınlar, Örtülerini, yakalarının üzerine örtsünler.  Örtünmesi gereken yerlerini kocaları, babaları, kocalarının babaları, kendi oğulları, kocalarının oğulları,  erkek kardeşleri, erkek kardeşlerinin oğulları, kendi kadınları,  ellerinin altında bulunanlar, erkeklerden, ailenin kadınına şehvet duymayan hizmetçi v.b gibi kimseler yahut henüz kadınların gizli kadınlık hususiyetlerinin farkında olmayan çocuklardan başkasına göstermesinler. Cinsel cazibeleri fark edilsin diye tahrik edici şekilde yürümesinler. Ey kitabın ortaya koyduğu anlamlar, değerler ve kurallar bütününü içtenlikle benimseyenler! Hep birden Allah' a tövbe ediniz ki kurtuluşa eresiniz.

32. Aranızdaki bekârları, kölelerinizden ve köle kızlarınızdan elverişli olanlarla evlendirin. Eğer bunlar fakir iseler, Allah kendi lütfu ile onları zenginleştirir.  Allah'ın nimeti boldur, Her şeyi Bilendir.

33. Evlenme imkânı bulamayanlar ise, Allah, lütfu ile kendilerini varlıklı kılıncaya kadar iffetlerini korusunlar. Ellerinizin altında bulunanlardan, hürriyetini satın almak isteyenlerin, kendilerinde iyi hal görürseniz, onlarla yazılı anlaşma yapın. Allah'ın size verdiği malından sizde onlara verin. Hizmetinizdeki genç kızları iffetli kalmak isteyip dururlarken, iğreti dünyanın basit menfaatini elde etmek için fuhşa zorlamayın. Kim onları baskı altında tutarsa, bilinmelidir ki kendilerine zorla yaptırılan bu işten dolayı onları bağışlayacak, sevgi ve merhametine alacaktır.

34. And olsun ki biz size; açık açık bildiren ayetler, sizden önce yaşayıp gitmiş olanlardan örnekler ve sakınmaya ulaşmış kimseler için öğütler indirdik.

35. Allah göklerin ve yerin nurudur. O'nun nurunun temsili, içinde lamba bulunan bir kandillik gibidir. O lamba kristal bir fanus içindedir; o fanus da sanki inciye benzer bir yıldız gibidir ki, doğuya da batıya da nispet edilmeyen mübarek bir ağaçtan, yani zeytinden tutuşturulur. Onun yağı neredeyse kendisine ateş değmese dahi ışık verir. Nur üstüne nurdur. Allah dilediği kimseyi nuruna eriştirir. Allah insanlara temsiller getirir. Allah her şeyi bilir.

36. Bir takım evlerdedir ki, Allah yücelmesine ve içlerinde isminin anılmasına izin vermiştir. Orada sabah akşam O'nun bir işini bitirip, yeni bir işe başlarlar ki;

37. Onlar öyle kimselerdir ki ne ticaret, ne de alışveriş kendilerini Allah'ı anmaktan, destekleşme ve dayanışmaya katılmaktan, ihtiyaçtan fazlasını vererek arınmaktan alıkoymaz. Onlar yüreklerin ağza geleceği,  gözlerin fal taşı gibi açılacağı günden korkarlar.

38. Çünkü Allah, onları yaptıklarının en güzeli ile mükâfatlandıracak lütfundan onlara fazlasıyla verecektir. Allah layık gördüğünü hesapsız rızıklandırır.

39. İnkâr edenlere gelince, onların yaptıkları işleri, ıssız çöllerdeki serap gibidir ki susayan onu su zanneder; nihayet oraya vardığında orada her hangi bir şey bulamamış, üstelik yanı başında da Allah'ı bulmuştur; Allah ise onun hesabını tastamam görmüştür. Allah hesabı çok çabuk görür.

40. Yahut engin bir denizdeki yoğun karanlıklar gibidir ki, onu dalga üstüne dalga kaplıyor; üstünde de bulut, birbiri üstüne karanlıklar, insan elini uzatıp çıkartsa onu dahi göremez. Bir kimseye Allah nur vermemişse, artık o kimsenin aydınlıktan nasibi yoktur.

41. Göklerde ve yerde bulunanlarla, dizi dizi kuşların Allah'ı anıp yücelttiklerini görmez misin? Her biri kendi duasını ve O’nu anıp yücelten nağmesini bilmiştir. Allah, onların yapmakta olduklarını hakkıyla bilir.

42. Göklerin ve yerin mülkiyeti Allah'ındır; dönüş de ancak onadır.

43. Görmez misin ki Allah bir takım bulutları sürüyor; sonra onları bir araya getirip üst üste yığıyor. İşte görüyorsun ki bunlar arasından yağmur çıkıyor. O, gökten, oradaki dağlardan dolu indirir. Artık onu layık gördüğüne isabet ettirir; layık gördüğünden de uzak tutar; şimşeğin parıltısı neredeyse gözleri alır!

44. Allah, gece ile gündüzü birbirine çeviriyor. Şüphesiz bunda basiret sahipleri için mutlak bir ibret vardır.

45. Allah her canlıyı sudan yarattı. İşte bunlardan kimi karnı üstünde sürünür, kimi iki ayağı üstünde yürür, kimi dört ayağı üstünde yürür. Allah layık gördüğünü yaratır; şüphesiz Allah her şeye kadirdir.

46. And olsun biz açık seçik bildiren ayetler indirdik. Allah layık gördüğünü doğru yola iletir.

47. "Allah'a ve peygambere inandık ve itaat ettik." diyorlar; ondan sonra da içlerinden bir gurup yüz çeviriyorlar. Bunlar inanmış değillerdir.

48. Onlar, aralarında hüküm vermesi için Allah'a ve peygambere çağırıldıklarında, bakarsın ki bir kısmı yüz çevirip dönerler,

49. Ama eğer hak kendi lehlerine ise, ona boyun eğip gelirler.

50. Kalplerinde bir hastalık mı var; yoksa şüphe içinde midirler, yahut Allah ve elçisinin kendilerine haksızlık ve zulüm edeceğinden mi korkuyorlar? Hayır, asıl zalim kendileridir.

51. Aralarında hüküm vermesi için Allah'a ve elçiye davet edildiklerinde, müminlerin sözü ancak "İşittik ve itaat ettik!" demeleridir. İşte asıl bunlar kurtuluşa erenlerdir.

52-55. Her kim Allah'a ve elçisine itaat eder, Allah'a karşı korku ve titreme içinde olur ve O'nun bilinciyle yaşarsa, işte asıl bunlar zafere erenlerdir.

Ey elçi, sen hakikaten kendilerine emrettiğin takdirde mutlaka savaşa çıkacaklarına dair, en ağır yeminleri ile Allah'a yemin ettiler.

De ki onlara:  "Yemin edip durmayın. İtaatinizin ne olduğunu herkes biliyor! Bilin ki Allah yaptıklarınızdan kesinlikle haberdardır!

De ki onlara: "Allah'a itaat edin, gönderdiği elçisine itaat edin! Eğer itaat etmezseniz şunu bilin ki, ona düşen kendi sorumluluğunu yerine getirmek, size düşen de kendi sorumluluğunuzun gereğini yapmaktır. Eğer ona itaat ederseniz doğru yolu bulmuş olursunuz. Elçiye düşen sadece açık-seçik duyurmaktır.

Allah söz veriyor: sizlerden iman edip iyilik, güzellik ve doğruluk için çalışanlar, kendilerinden önceki çağlarda görüldüğü gibi yeryüzünün halifeliğine gelecekler! Onlar için beğenip seçtiği din güçlenecek.  Korku yerini, güvene bırakacak. Çünkü onlar bana kulluk ederler, benim için iş yapıp değer üretirler; hiç bir şeyi bana eş tutmazlar. Artık bundan sonra kim duyduğu gerçeğin üstünü örterse, işte asıl bunlar büyük günahkârlardır.

56. Destek ve dayanışma içinde olun, ihtiyacınızdan fazlasını verin, peygambere itaat edin ki merhamet göresiniz.

57. İnkâr edenlerin, yeryüzünde Allah'ı aciz bırakacaklarını sanmayasın! Onların varacağı yer cehennemdir. Ne kötü varış yeri!

58. Ey müminler! Ellerinizin altında bulunanlar ve henüz ergenlik çağına girmemiş olan çocuklarınız şu üç vakitte yanınıza izin isteyerek girsinler; sabah namazından önce, öğle sıcağında elbisenizi çıkardığınız sırada ve akşam namazından sonra. Bunlar uygunsuz vaziyette olabileceğiniz vakitlerdir. Bunların dışında birbirinizin yanına girip çıkmanızda sizin için de onlar için de bir sakınca yoktur. Allah size ayetlerini işte böyle açıklıyor. Allah her şeyi bilir, çok bilgedir.

59. Çocuklarınız erginlik çağına girdiklerinde, kendilerinden öncekiler izin istedikleri gibi onlar da izin istesinler. İşte Allah ayetlerini size böyle açıklar.  Allah her şeyi bilir, çok bilgedir.

60. Bir nikâh ümidi beslemeyen, çocuktan kesilmiş yaşlı kadınların, ziynetleri teşhir etmeksizin elbiselerini çıkarmalarında kendilerine bir vebal yoktur. İffetli davranmaları kendileri için daha hayırlıdır.

61. Âmâya güçlük yoktur; topala güçlük yoktur, hastaya güçlük yoktur. Sizin için de gerek kendi evlerinizden, gerekse babalarınızın evlerinden, annelerinizin evlerinden, erkek kardeşlerinizin evlerinden, kız kardeşlerinizin evlerinden, halalarınızın evlerinden, dayılarınızın evlerinden, teyzelerinizin evlerinden veya anahtarlarını uhdenizde bulundurduğunuz yerlerden yahut dostlarınızın evlerinden yemenizde bir sakınca yoktur. Toplu halde ve ayrı ayrı yemenizde de bir sakınca yoktur. Evlere girdiğiniz zaman, Allah tarafından mübarek ve pek güzel bir yaşama dileği olarak kendinize selam verin. İşte Allah düşünüp anlayasınız diye size ayetleri böyle açıklar.

62. Kitabın ortaya koyduğu anlamlar, değerler ve kurallar bütününü içtenlikle benimseyenler, Allah'a ve Resulüne gönülden inanmış kimselerdir. Onlar o Peygamber ile ortak bir iş üzerindeyken ondan izin istemedikçe bırakıp gitmezler. Şu senden izin isteyenler, hakikaten Allah'a ve Resulüne iman etmiş kimselerdir. Öyle ise, bazı işleri için senden izin istediklerinde, sen de onlardan layık gördüğüne izin ver; onlar için Allah'tan bağış dile; Allah affedicidir, merhametlidir.

63. Peygamber'i, kendi aranızda birbirinizi çağırır gibi çağırmayın. İçinizden birini siper ederek sıvışıp gidenleri muhakkak ki Allah bilmektedir. Bu sebeple, onun emrine aykırı davrananlar, başlarına bir bela gelmesinden veya kendilerine çok elemli bir azap isabet etmesinden sakınsınlar.

64. Bilmiş olun ki, göklerde ve yerde ne varsa Allah'ındır. O, sizin ne yolda olduğunuzu iyi bilir. İnsanlar O'nun huzuruna döndürüldükleri gün yapmış olduklarını onlara hemen bildirir. Allah her şeyi hakkıyla bilendir.

 

025

YASALAR KİTABI/Işıkla karanlığı ayıra-FURKAN

Sevgi ve merhameti sonsuz olan Allah’ın adıyla.

 

     1. Bütün âlemler için bir uyanışa vesile olsun diye, kuluna ışıkla karanlığı ayıran yasalar kitabını indiren ne kudretli, ne yücedir.

     2. Göklerin ve yerin mülkü yalnız O'nundur. Çocuk edinmemiştir. Mülkiyetinde ortağı yoktur. Her şeyi yaratmış her şeye bir ölçü ve oluş tarzı belirlemiştir.

     3. Böyleyken hiçbir şey yaratamayan, kendileri yaratılmakta olan, kendilerine bile zararı veya yararı olmayan, ne öldürmeye ne yaşatmaya, nede öldükten sonra diriltip hesap sormaya güçleri yetmeyen, O'nun dışında bir takım tanrılar edindiler.

     4. Kitabın ortaya koyduğu anlamlar, değerler ve kurallarını gizlemeye çalışanlar dediler ki: "Bu onun uydurduğu düzmeceden başka bir şey değil ve bu düzmecede ona başka bir topluluk da yardım etmiştir". Böylece onlar hiç şüphesiz haksızlığa ve iftiraya başvurmuşlardır.

      5. Yine onlar diyorlar ki: "Bunlar eskilerin masalları, onu, başkalarına yazdırtmış, sabah-akşam ona okunup durmakta.”

      6. De ki: "Onu yerdeki ve gökteki sırları bilen indirdi. Şüphesiz O’, çok bağışlayıcıdır, sevgi ve merhamet kaynağıdır.”

      7. Onlar şöyle dediler: "Bu ne biçim peygamber; Yemek yiyor, çarşılarda dolaşıyor! Kendisiyle birlikte ona uyarıcı olan bir melek de indirilmeliydi.”

      8. "Yahut kendisine bir hazine verilmeli veya içinden yiyeceği bir bahçesi olmalıydı." O zalimler: "Siz ancak büyüye tutulmuş bir adama uymaktasınız!" dediler.

      9. Senden istedikleri şeylere bak! Ne biçim şeyler istiyorlar! Bunlar sapıtmışlar, yola gelecekleri de yok.

     10. Allah öyle yücedir ki bunların söylediklerinden daha iyilerini sana verebilir. Altlarından ırmaklar akan bahçeler verir ve sana saraylar ihsan eder.

     11. Fakat onlar ayağa kalkışı yalanladılar. Biz de ayağa kalkışı inkâr edenlere alevli bir ateş hazırladık.

     12. Kendilerine cehennem ateşi uzak bir mesafeden görününce, onun öfke sesini ve uğultusunu işitecekler.

     13. Elleri boyunlarına bağlı olarak onun dar bir yerine atıldıkları zaman oracıkta yok oluvermeyi isteyecekler.

     14. Bu gün bir defa yok olmayı istemeyin; aksine birçok defalar yok olmayı isteyin!

     15.16. De ki:" Bu mu daha iyi, yoksa sakınanlara vaat edilen ebedilik cenneti mi? Onlar için orada sonsuza kadar kalmak üzere diledikleri, istedikleri, arzu ettikleri her şey vardır, işte bunlar Yaratıp, Besleyip doyuran, Yönlendiren Kudret’inin üzerine bir sorumluluk alarak verdiği vaattir.

     17. O gün Yaratıp, Besleyip doyuran, Yönlendiren Kudret’in onları ve Allah'tan başka taptıkları şeyleri toplar da der ki: "Şu kullarımı siz mi saptırdınız, yoksa kendileri mi yoldan çıktılar? “

     18. Onlar: "Seni kusursuz kabul ederiz. Seni bırakıp da başka dostlar edinmek bize yakışmazdı. Fakat sen onlara ve atalarına o kadar bol nimet verdin ki, sonunda seni anmayı unuttular ve yok olmayı hak eden bir kavim oldular.”

     19. İşte, söylediklerinizin yalan olduğu ortaya çıktı. Artık ne azabı savabilir, ne de bir yardım temin edebilirsiniz. İçinizden zulmedenlere büyük bir azap tattıracağız.

     20. Senden önce de çarşıda yemek yiyen ve dolaşan peygamberler gönderdik. Sabredin bakalım? Sizden bazılarınızı, diğer bazılarınızla imtihan ediyoruz. Yaratıp, Besleyip doyuran, Yönlendiren Kudret'in her şeyi görmektedir.

     21. Bizimle karşılaşmayı ummayanlar dediler ki: "Bize melekler indirilse ya da Yaratıp, Besleyip doyuran, Yönlendiren Kudret'imizi görsek?" Andolsun ki onlar kendileri hakkında büyüklük kuruntusuna düştüler ve azdıkça azdılar.

     22. Melekleri görecekleri gün, günahkârlara o gün hiç bir sevinç haberi yoktur ve "Yasaktır, yasak!" diyeceklerdir.

     23. Onların yaptıkları her bir işi darmadağın edip boşa çıkaracağız.

     24. O gün cennetliklerin kalacakları yer çok huzurlu ve dinlenecekleri yer pek güzeldir.

     25. O gün gökyüzü beyaz bulutlar ile yarılacak ve melekler peş peşe indirileceklerdir.

     26. İşte o gün " Mülkün çok merhametli olan Allah'ın olduğu gerçeği " ortaya çıkacak. Kitabın, ortaya koyduğu anlamlar, değerler ve kuralların karşısında yer alanlar için pek çetin bir gün olacak.

     27.28.29. O gün, zalim kimse ellerini ısırıp şöyle der: "Keşke o peygamberle birlikte bir yol tutsaydım! Yazık bana, keşke falancayı dost edinmeseydim! Çünkü hatırlatıcı bana gelmişken, o beni ondan saptırdı! İşte böyle şeytan insanı rezil rüsva eder, yapayalnız bırakır.”

     30. Peygamber diyecek ki: "Ey Yaratıp, Besleyip doyuran, Yönlendiren Kudret'im! Benim toplumum bu Kur’an’ı büsbütün terk etti.”

     31. İşte biz böylece her peygambere içlerindeki suçlulardan düşmanlar çıkardık. Yol gösterici ve yardımcı olarak Yaratıp, Besleyip doyuran, Yönlendiren Kudret'in yeter.

     32. İnkâr edenler: "Kur'an ona bir defada topluca indirilmeli değil miydi? " dediler. Biz onu senin kalbine iyice yerleştirmek için böyle yaptık ve onu tane tane okuduk.

     33. Onların sana sordukları her soruya, sana gerçekleri en güzel şekilde açıklayarak cevap veririz.

     34. Yüzükoyun cehenneme toplanacak olanları; yoldan çıkmış olanları, çok berbat bir mekân bekliyor.

     35. İyi dinleyin! Musa'ya kitabı verdik, kardeşi Harun'u da ona yardımcı yaptık.

     36. "Ayetlerimizi yalan sayan kavme gidin." dedik. Sonunda onları yerle bir ediverdik.

     37. Nuh kavmine gelince, peygamberleri yalancılıkla itham ettiklerinde onları, suda boğduk ve kendilerini insanlar için bir ibret yaptık.  Zalimler için acıklı bir azap hazırladık.

     38. Ad'ı, Semud'u, Ress halkını ve bunlar arasında daha birçok nesilleri.

     39. Bunların her birine türlü, türlü örnekler verdik. Ve bunların hepsini perişan edip batırdık.

     40. Açın gözünüzü! O bela ve felaket yağmuruna tutulmuş olan o beldenin yanından geçtiler. Peki, orada neler olduğunu görmediler mi? Hayır, bunların öldükten sonra dirilip hesap vermeye dair hiçbir endişeleri yok.

     41.42. Seni gördükleri zaman: "Bu mu Allah'ın peygamber olarak gönderdiği! Şayet tanrılarımıza inanmakta sebat göstermeseydik, gerçekten bizi nerdeyse tanrılarımızdan saptıracaktı" diyerek hep seni alaya alıyorlar. Azabı gördükleri zaman, asıl kimin yolunun sapık olduğunu görecekler!

     43. Kötü duygularını kendisine tanrı edinen kimseyi gördün mü? Sen onu koruyucu olabilir misin?

     44. Yoksa sen onların çoğunun gerçekten söz dinleyeceğini veya akıllarını kullanabileceklerini mi sanıyorsun? Hayır, onlar hayvanlar gibidir, hatta onlar daha da aşağılık bir yoldalar.

     45. Yaratıp, Besleyip doyuran, Yönlendiren Kudret’inin gölgeyi nasıl uzattığını görmedin mi? Eğer dileseydi elbet onu hareketsiz kılardı. Sonra biz güneşi, ona yol gösterici yaptık.

     46. Sonra onu yavaş, yavaş kendimize çektik.

     47. Sizin için geceyi örtü, uykuyu istirahat kılan, gündüzü de dağılıp çalışma zamanı yapan O'dur.

     48.49. Rüzgârları rahmetinin önünde müjdeci olarak gönderen O' dur. Biz ölü toprağa can vermek, yarattığımız nice hayvanlara ve nice insanlara su vermek için gökten tertemiz su indirdik.

     50. And olsun bunu, insanların öğüt almaları için, aralarında çeşitli şekilde anlatmışızdır; ama insanların çoğu illa nankörlük edip diretmiştir.

     51. Şayet layık görseydik, elbet her ülkeye bir uyarıcı gönderirdik.

     52. O halde kitabın, ortaya koyduğu anlamlar, değerler ve kuralların karşısında yer alanlara boyun eğme ve ayetlerimizle onların karşısına çıkarak var gücünle çalış.

     53. Birinin suyu tatlı ve susuzluğu giderici, diğerininki tuzlu ve acı iki denizi salıveren ve aralarına bir engel, aşılmaz bir sınır koyan O'dur.

     54. Sudan bir insan yaratıp, ona soy sop duygusu veren O'dur. Yaratıp, Besleyip doyuran, Yönlendiren Kudret’inin her şeye gücü yeter.

     55. Allah'ı bırakıp kendilerine ne fayda ne de zarar verebilen şeylere kulluk ediyorlar. İnkârcı da Yaratıp, Besleyip doyuran, Yönlendiren Kudret’ine karşı uğraşıp durmaktadır.

     56. Biz seni ancak müjdeleyici ve uyarıcı olarak gönderdik.

     57. De ki: "Buna karşılık sizden, her hangi bir ücret istemiyorum. Yaratıp, Besleyip doyuran, Yönlendiren Kudret’inizin yolunda yürüyen kimseler olmanızı istiyorum.

     58. Ölümsüz ve daima diri olan Allah'a güvenip dayan. O'nu hamd ile yücelt. Kullarının günahlarını O'nun bilmesi yeter.

     59. Gökleri, yeri ve ikisinin arasındakileri altı günde yaratan, sonra Arş'a istiva eden “Herkese bağış ve bereketinin tüm nimetlerini ayırım yapmadan sunan Kudret”dir. Bunu bir bilene sor.

     60. Onlara: "“Herkese bağış ve bereketinin tüm nimetlerini ayırım yapmadan sunan Kudret”e secde edin!" denildiği zaman: "“Herkese bağış ve bereketinin tüm nimetlerini ayırım yapmadan sunan Kudret” de neymiş! Bize emrettiğin şeye secde eder miyiz hiç?" derler ve bu emir onların nefretini arttırır.

     61. Gökte burçları var eden ve onların içinde bir kandil ve nurlu bir ay barındıran Allah, yüceler yücesidir.

     62. İbret almak veya şükretmek dileyen kimseler için gece ile gündüzü birbiri ardınca getiren O' dur.

     63. “Herkese bağış ve bereketinin tüm nimetlerini ayırım yapmadan sunan Kudret”in kulları onlardır ki, yeryüzünde tevazu ile yürürler ve kendini bilmez kimseler onlara laf attığında “Selam!” derler;

     64. Gecelerini “Yaratıp, Besleyip doyuran, Yönlendiren Kudret”lerinin karşısında secde ederek ve ayakta durarak geçirirler.

     65. Ve şöyle derler: "Yaratıp, Besleyip doyuran, Yönlendiren Kudret’imiz cehennem azabını üzerimizden sav.” Doğrusu onun azabı geçici değil devamlıdır.

     66. Orası cidden ne kötü bir yerleşme ve ikamet yeridir.

     67. Harcadıklarında ne israf ne de cimrilik ederler; İkisi arasında orta bir yol tutarlar.

     68. Yine onlar ki: Allah ile beraber başka bir tanrıya yalvarmazlar, Allah'ın haram kıldığı cana haksız yere kıymazlar ve zina etmezler. Bunları yapan günahı bulur.

     69. Ayağa kalkış günü azabı kat kat arttırılır ve onda alçaltılmış olarak devamlı kalır.

     70. Ancak tövbe edip iman edip iyi davranışta bulunanlar başkadır; Allah onların kötülüklerini iyiliklere çevirir. Allah çok bağışlayıcıdır, engin merhamet sahibidir.

     71. Kim tövbe edip iyi davranış gösterirse, şüphesiz o, tövbesi kabul edilmiş olarak Allah'a döner.

     72. Yalan yere şahitlik etmezler, boş sözlerle karşılaştıklarında vakar ile geçip giderler.

     73. Kendilerine Yaratıp, Besleyip doyuran, Yönlendiren Kudret’lerinin ayetleri hatırlatıldığında ise, onlara karşı sağır ve kör davranmazlar.

     74. Derler ki: "Yaratıp, Besleyip doyuran, Yönlendiren Kudret'imiz! Eşlerimizi ve çocuklarımızı bağışla ve bizi sakınmada önde gelenlerden eyle!”

     75. İşte onların sabretmelerine karşılık cennetin en yüksek makamı onlara verilecek, orada hürmet ve selamla karşılanacaklardır.

     76. Orada ebedi kalacaklardır. Orası ne güzel bir yerleşme ve ikamet yeridir.

     77. De ki: "Dua ve ibadetlerinizle karşılık vermeniz olmasa, ‘Yaratıp, Besleyip doyuran, Yönlendiren Kudret'im sizi ne yapsın? Siz ise bunu yalanladınız; Bunun da karşılığını yakında göreceksiniz.”

 

026

ŞAİRLER/Şairler-ŞUARA

Sevgi ve merhameti sonsuz olan Allah’ın adıyla.

 

      1. Ta. Sin. Mim.

      2. Bunlar apaçık Kitap'ın ayetleridir.

      3. Onlar gerçeği onaylamıyorlar diye nerdeyse kendine kıyacaksın!

      4. Biz dilesek, onların üzerine gökten bir ayet indiririz de, ona boyunları eğilip kalır.

      5. Ne zaman kendilerine, o çok esirgeyici Allah'tan yeni bir öğüt gelse, mutlaka ondan yüz çevirirler.

      6. Nitekim bunu da yalanladılar; fakat alay edip durdukları şey çok yakında onların karşısına bütün açıklığı ile gelecek.

      7. Yeryüzüne bir bakmıyorlar mı? Orada her güzel çiftten nice bitkiler yetiştirdik.

      8. Şüphesiz bunlarda bir işaret vardır; ama çoğu iman etmezler.

      9. Kuşkusuz Yaratıp, Besleyip doyuran, Yönlendiren Kudret'in, mutlak galip ve sonsuz merhamet sahibidir.

     10.11. Hani Yaratıp, Besleyip doyuran, Yönlendiren Kudret'in Musa'ya: “O aldırmazlık içindeki Firavun toplumuna git sor! Hala sakınmayacaklar mı?" diye seslenmişti.

     12. Musa şöyle dedi: "Yaratıp, Besleyip doyuran, Yönlendiren Kudret'im! Doğrusu, beni yalancılıkla suçlamalarından korkuyorum.”

     13. "İçim daralır, dilim dönmez; onun için elçiliği Harun'a ver.”

     14. "Üstelik ortada aleyhimde ciddi bir suçlama var. Bundan ötürü beni öldürmelerinden korkuyorum.”

     15. Allah buyurdu: "Hayır! İkiniz beraberce ayetlerimle gidin. Şüphesiz ki biz, sizinle beraberiz, işitmekteyiz.”

     16. "Haydi Firavuna gidip deyin ki: “Gerçekten biz âlemlerin Yaratıp, Besleyip doyuran, Yönlendiren Kudret'inin elçileriyiz.”

     17. "İsrailoğullarını bizimle beraber bırak.”

 

     18. Firavun dedi ki: "Biz seni çocukken himayemize alıp büyütmedik mi? Hayatının birçok yıllarını aramızda geçirmedin mi?”

     19. "Sonunda o yaptığın işi de yaptın, sen nankörün birisin!”

     20. Musa dedi ki:" Evet o işi yaptım. Fakat yanlışlıkla yaptım.”

     21. "Sizden korkunca da hemen aranızdan kaçtım. Sonra Yaratıp, Besleyip doyuran, Yönlendiren Kudret'im bana doğruyu yanlıştan ayırma gücü bahşetti ve beni peygamberlerden biri yaptı.”

     22. "O nimet diye başıma kaktığın ise, İsrailoğullarını kendine kul köle yapmana karşılıktı.”

     23. Firavun şöyle dedi: "Âlemlerin Yaratıp, Besleyip doyuran, Yönlendiren Kudret'i dediğin de nedir?”

     24. Musa cevap verdi: "Eğer işin gerçeğini düşünüp anlayan kişiler olsanız, O, göklerin, yerin ve ikisi arasında bulunan her şeyin Yaratıp, Besleyip doyuran, Yönlendiren Kudret'idir.”

     25. Firavun etrafında bulunanlara: "İşitiyor musunuz? " dedi.

     26. Musa dedi ki: "O, sizin de Yaratıp, Besleyip doyuran, Yönlendiren Kudret'iniz, daha önceki atalarınızın da Yaratıp, Besleyip doyuran, Yönlendiren Kudret'idir.”

     27. Firavun topluluğa dedi ki: "Size gönderilen bu elçiler mutlaka deli!"

     28. Musa ise sözüne devamla dedi ki: "Aklınızı kullansanıza! O, doğunun, batının ve ikisi arasında bulunan herkesin Yaratıp, Besleyip doyuran, Yönlendiren Kudret'idir.”

     29. Firavun: "Benden başkasını tanrı edinirseniz, ant olsun ki sizi zindana atarım."  Dedi.

     30. Musa: "Sana apaçık bir şey getirmiş olsak da mı ?" dedi.

     31. Firavun: "Doğru söyleyenlerden isen, haydi getir onu ortaya!" diye karşılık verdi.

     32. Bunun üzerine Musa elindeki asayı attı. Baktılar asa apaçık koca bir ejderha oluverdi.

     33. Elini de onlara gösterdi; o da seyredenlere bembeyaz görünen bir şey oluverdi.

     34.35. Firavunun çevresindeki ileri gelenlere: "Bu doğrusu çok bilgili bir sihirbaz. Sizi sihriyle yurdunuzdan çıkarmak istiyor. Ne diyorsunuz?” dedi.

     36. Dediler ki:" Onu ve kardeşini birlikte alıkoy ve kentlere toplayıcılar gönder: “

     37. "Ne kadar bilgisi derin sihirbaz varsa sana getirsinler.”

     38. Böylece sihirbazlar belli bir günün tayin edilen vaktinde bir araya getirildi.

     39. Halka da: "Herkes toplansın" diye haber gönderildi.

     40. Halk " Sihirbazlardan kim üstün gelirlerse, onlara uyacağız " dediler.

     41. "Sihirbazlar geldiklerinde Firavuna: "Şayet biz üstün gelirsek, muhakkak bize bir ücret vereceksiniz değil mi?" dediler.

     42. Firavun cevap verdi: "Evet, o takdirde hiç şüphe etmeyin, en iyi makamları size vereceğim.”

     43. Musa onlara :"Ne atacaksanız atın." Dedi.

     44. Sihirbazlar iplerini ve değneklerini attılar : "Yüce Firavun adına! Biz galip geleceğiz!" dediler.

     45. Musa da asasını attı; Bir de baktılar ki! Onların uydurduklarını yutuveriyor!

     46. Sihirbazlar derhal secdeye kapandılar.

     47.48. "Âlemlerin Yaratıp, Besleyip doyuran, Yönlendiren Kudret'ine, Musa ve Harun'un Yaratıp, Besleyip doyuran, Yönlendiren Kudret'ine iman ettik!" dediler.

     49. Firavun dedi ki: "Ben size izin vermeden O'na iman ettiniz ha! Anlaşıldı, O' sizin sihir öğreten büyüğünüz! Andolsun şimdi anlayacaksınız (Tanrınız kimmiş?), ellerinizi ve ayaklarınızı çaprazlama kestirip, hepinizi astıracağım!”

     50.51. "Zararı yok, biz şüphesiz Yaratıp, Besleyip doyuran, Yönlendiren Kudret'imize döneceğiz, Biz ilk iman edenler olduğumuz için, Yaratıp, Besleyip doyuran, Yönlendiren Kudret'imizin hatalarımızı bağışlayacağını umarız.” Dediler.

     52. Musa’ya: "Kullarımı, gece karanlıkta yola çıkar, çünkü sizi takip edecekler."  diye vahyettik.

     53. Firavun şehirlere asker toplayıcılar gönderdi:

     54. Diyordu ki: "Esasen bunlar, bir avuç topluluk.

     55.56. Bize karşı kin ve nefretle dolular. Biz ise elbette onların üstesinden gelebilecek bir topluluğuz.”

     57.58.59. Bunun üzerine onları, bahçelerden, pınarlardan, hazinelerden ve değerli makamlardan uzaklaştırdık. Bütün bunları İsrailoğullarına varis kıldık.

     60. Firavun ve adamları gün doğarken onları izlemeye başladılar.

     61. İki topluluk birbirini görünce, Musa'nın adamları: "İşte yakalandık! " dediler.

     62. Musa: "Asla! Yaratıp, Besleyip doyuran, Yönlendiren Kudret'im şüphesiz benimle, bana bir yol gösterecektir.”

     63. Bunun üzerine Musa'ya asanla denizi işaret et diye vahiy ettik. Deniz derhal yarıldı, her bölük koca bir dağ gibi oldu.

     64. Ötekileri de oraya yaklaştırdık.

     65. Musa ve beraberinde bulunanların hepsini kurtardık.

     66. Sonra ötekilerini suda boğduk.

     67. Şüphesiz bunda bir ibret vardır; ama çokları iman etmiş değillerdir.

     68. Şüphesiz Yaratıp, Besleyip doyuran, Yönlendiren Kudret'in, işte O, mutlak galip ve engin merhamet sahibidir.

     69. Onlara İbrahim'in haberini de naklet.

     70. Hani o babasına ve kavmine dedi ki: "Siz neye tapıyorsunuz?"

     71. "Otorite, güç, paraya tapıyoruz ve onlara tapmaya devam edeceğiz." diye cevap verdiler.

     72. İbrahim: "Peki yalvardığınız da, onlar sizi işitiyorlar mı?" dedi.

     73. "Yahut size bir fayda ya da zarar verebiliyorlar mı?”

     74. Şöyle cevap verdiler: "Hayır, ama biz babalarımızı böyle yapar bulduk.”

     75.76. İbrahim dedi ki: "İyi ama ister sizin, ister önceki atalarınızın; neye taptığınızı hiç düşündünüz mü?”

     77. "İyi bilin ki onlar benim düşmanımdır; ancak âlemlerin Yaratıp, Besleyip doyuran, Yönlendiren Kudret'i dostumdur: “

     78. "Beni yaratan ve bana doğru yolu gösteren O'dur.”

     79. "Beni yediren içiren O'dur.”

     80. "Hastalandığım zaman bana şifa veren O'dur.”

     81. "Benim canımı alacak, sonra beni diriltecek O'dur.”

     82. "Ve hesap günü hatalarımı bağışlayacağını umduğum O'dur.”

     83. " Yaratıp, Besleyip doyuran, Yönlendiren Kudret'im, bana doğruyu yanlıştan ayıracak bilgeliği ver ve beni iyi, güzel, doğru iş yapan kullar arasına kat.”

     84. "Beni, benden sonra gelecekler nesillerde, iyilikle anılmayı nasip eyle!”

     85. "Beni, cennet nimetlerinin varislerinden kıl.”

     86. "Babamı da bağışla, çünkü o sapıklardandır.”

     87. "İnsanların dirilecekleri gün beni mahcup etme.”

     88. O gün ne mal fayda verir ne de evlat.

     89. Ancak Allah'a temiz kalple gelenler, kurtulur.

     90. Cennet sakınma sahiplerine yaklaştırılır.

     91. Cehennem de azgınlara apaçık gösterilir.

     92.93. Onlara: "Allah'tan başka taptıklarınız hani nerede, size yardım edebiliyorlar mı veya kendilerine yardımları dokunuyor mu?" denilir.

     94.95. Ardından onlar, o azgınlar ve iblis orduları, toptan oraya tepetaklak atılırlar.

     96. Orada birbirleri ile çekişerek şöyle derler:

     97. "Allah Şahit, biz apaçık bir sapıklık içindeydik.”

     98. "Çünkü sizi Âlemlerin Yaratıp, Besleyip doyuran, Yönlendiren Kudret'i ile eşit tutuyorduk.”

     99. "Bizi o günaha batmışlar yoldan çıkardı.”

     100.101. Şimdi artık bizim ne şefaatçimiz var, ne de yakın bir dostumuz.”

     102. "Ah keşke bizim için bir dönüş daha olsa da, kitabın ortaya koyduğu anlamlar, değerler ve kurallar bütününü içtenlikle benimseyenlerden olsak!”

     103. Bunda elbet büyük bir ders vardır; ama çokları iman etmezler.

     104. Şüphesiz Yaratıp, Besleyip doyuran, Yönlendiren Kudret'in, işte O, mutlak galip ve engin merhamet sahibidir.

     105. Nuh kavmi de peygamberlerini yalancılıkla suçladılar.

     106. Kardeşleri Nuh onlara demişti ki: "Siz Allah’tan korkup hiç sakınmaz mısınız?”

     107. "Bilin ki ben, size gönderilmiş güvenilir bir elçiyim.”

     108. "Artık Allah'ı dinleyip bana uyun.”

     109. "Buna karşı sizden hiçbir ücret istemiyorum. Benim ücretimi verecek olan, ancak Âlemlerin Yaratıp, Besleyip doyuran, Yönlendiren Kudret'idir.”

     110. "Artık Allah'ı dinleyip bana uyun.”

     111. Dediler: "Sana en düşük seviyeli kimseler uyarken, biz sana inanacak mıyız?”

     112. Nuh dedi ki: "Onların ne niyetle bana uyduklarını bilemem.”

     113. "Biraz düşünebilseniz, onların hesabının ancak Yaratıp, Besleyip doyuran, Yönlendiren Kudret'ime ait olduğunu bilirdiniz. ”

     114. "Ben iman edenleri kovacak değilim.”

     115. "Ben sadece apaçık bir şekilde uyarmaktayım.”

     116. Dediler ki: "Ey Nuh! Bunlardan vazgeçmezsen iyi bil ki seni taşlayacağız.”

     117. Nuh: "Yaratıp, Besleyip doyuran, Yönlendiren Kudret’im, kavmim beni yalancılıkla suçladı." Dedi.

     118. "Artık benimle onların arasında sen hükmünü ver. Beni ve beraberimdeki kitabın ortaya koyduğu anlamlar, değerler ve kurallar bütününü içtenlikle benimseyenleri kurtar.”

     119. Bunun üzerine biz onu ve beraberindekileri, o dolu geminin içinde kurtardık.

     120. Sonra da geride kalanları suda boğduk.

     121. Doğrusu bunda büyük bir ders vardır, ama çokları iman etmezler.

     122. Şüphesiz O mutlak galip, mutlak merhamet sahibi senin Yaratıp, Besleyip doyuran, Yönlendiren Kudret'indir.

     123. Ad kavmi de peygamberlerini yalancılıkla suçladılar.

     124. Kardeşleri Hud onlara şöyle demişti: "Sakınmaz mısınız?”

     125. "Bilin ki, ben size gönderilmiş güvenilir bir elçiyim.”

     126. "Artık Allah'ı dinleyip bana uyun.”

     127. "Buna karşı sizden hiç bir ücret istemiyorum. Benim ücretimi verecek olan, ancak Alemlerin Yaratıp, Besleyip doyuran, Yönlendiren Kudret'idir.”

     128. "Siz her yüksek yere binalar dikerek eğleniyor musunuz?”

     129. "Sanayi üreten yerler edinerek sonsuzlaşmak ümidine mi kapılıyorsunuz?”

     130. "Önünüze gelene zorbalar gibi davranıyorsunuz?”

     131. "Artık Allah'ı dinleyip bana uyun.”

     132.133.134. "Bildiğiniz şeyleri size veren, size davarlar, oğullar, bağlar, pınarlar ihsan edenden sakının.”

     135. "Doğrusu sizin hakkınızda muazzam bir günün azabından endişe ediyorum.”

     136. "Şöyle dediler: "Sen öğüt versen de vermesen de bizce birdir.”

     137. "Bu, öncekilerin geleneğinden başka bir şey değildir.”

     138. "Biz azaba uğratılacak da değiliz.”

     139. "Böylece onu yalancılıkla suçladılar; biz de kendilerini helak ettik. Doğrusu bunda büyük bir ibret vardır; ama çokları iman etmezler.

     140. Şüphesiz Yaratıp, Besleyip doyuran, Yönlendiren Kudret’in, işte O, mutlak Galip, mutlak merhamet sahibi'dir.

     141. Semud kavmi de peygamberlerini yalancılıkla suçladılar.

     142. Kardeşleri Salih onlara şöyle demişti: "Sakınmaz mısınız?”

     143. "Bilin ki, ben size gönderilmiş güvenilir bir elçiyim.

     144. "Artık Allah'a karşı gelmekten sakının ve bana itaat edin.”

     145. "Buna karşı sizden hiçbir ücret istemiyorum. Benim ücretimi verecek olan, ancak Alemlerin Yaratıp, Besleyip doyuran, Yönlendiren Kudret’idir.”

     146.147.148. "Siz burada, bahçelerin, pınarların içinde; ekinlerin, salkımları sarkmış hurmalıkların arasında güven içinde bırakılacak mısınız?”

     149. "Dağları ustaca yontup evler yapıyorsunuz.”

     150. "Artık Allah'ı dinleyip bana uyun.”

     151.152. "Yeryüzünde bozgunculuk yapıp dirlik düzenlik vermeyen aşırı gidenlerin emrine uymayın.”

     153. Dediler ki: "Sen, olsa olsa iyice büyülenmiş birisin.”

     154. "Sen de ancak bizim gibi bir insansın. Eğer doğru söyleyenlerden isen haydi bize bir ayet getir.”

     155. Salih: "Şu bir dişi deve; Bir gün o, bir gün sizin develeriniz sulanacak."

     156. "Ona bir kötülük yapmayın, yoksa sizi muazzam bir günün azabı yakalayıverir.”

     157. Buna rağmen onlar deveyi kestiler; ama pişman da oldular.

     158. Bunun üzerine onları azap yakaladı. Doğrusu bunda büyük bir ders vardır; ama çokları iman etmezler.

     159. Şüphesiz Yaratıp, Besleyip doyuran, Yönlendiren Kudret’in, işte O, mutlak galip, mutlak merhamet sahibi'dir.

     160. Lut kavmi de peygamberlerini yalancılıkla suçladılar.

     161. Kardeşleri Lut onlara şöyle demişti: "Sakınmaz mısınız?”

     162. "Bilin ki, ben size gönderilmiş güvenilir bir elçiyim.”

     163. "Artık Allah'ı dinleyip bana uyun.”

     164. "Buna karşı sizden hiçbir ücret istemiyorum. Benim ücretimi verecek olan ancak Alemlerin Yaratıp, Besleyip doyuran, Yönlendiren Kudret’idir.”

     165.166. "Yaratıp, Besleyip doyuran, Yönlendiren Kudret’inizin sizler için yarattığı eşleri bırakıp da, insanlar içinden erkeklere mi yanaşıyorsunuz? Doğrusu siz sınırı aşmış bir kavimsiniz’”

     167. Onlar şöyle dediler: "Ey Lut! Bunlardan vazgeçmezsen, iyi bil ki, seni buralardan sürgün ederiz!"

     168. Lut: "Doğrusu, ben sizin bu işinizden tiksinmekteyim!" dedi.

     169. "Yaratıp, Besleyip doyuran, Yönlendiren Kudret’im, beni ve ailemi, onların yapageldiklerinden kurtar." Dedi.

     170. Bunun üzerine onu ve bütün ailesini kurtardık.

     171. Ancak bir koca karı müstesna. O, geride kalanlardan oldu.

     172. Sonra diğerlerini helak ettik.

     173. Üzerlerine öyle bir yağmur yağdırdık ki. Uyarılanların yağmuru ne kötü!

     174. Elbet bunda büyük bir ibret vardır; fakat çokları iman etmezler.

     175. Şüphesiz Yaratıp, Besleyip doyuran, Yönlendiren Kudret’in, işte O, mutlak galip ve mutlak merhamet sahibi.

     176. Eyke halkı da peygamberlerini yalancılıkla suçladılar.

     177. Şuayb onlara şöyle demişti: "Sakınmaz mısınız?”

     178. "Bilin ki, ben size gönderilmiş güvenilir bir elçiyim.”

     179. "Artık Allah'ı dinleyip bana uyun.”

     180. "Buna karşı sizden hiçbir ücret istemiyorum. Benim ücretimi verecek olan, ancak Alemlerin Yaratıp, Besleyip doyuran, Yönlendiren Kudret’idir.”

     181. "Ölçüyü tastamam yapın, eksik verenlerden olmayın.”

     182. "Doğru terazi ile tartın.”

     183. "İnsanların hakkı olan şeyleri kısmayın. Yeryüzünde bozgunculuk yaparak karışıklık çıkarmayın.”

     184. "Sizi ve önceki nesilleri yaratandan korkun.”

     185. Onlar şöyle dediler: "Sen olsa olsa iyice büyülenmiş birisin.”

     186. "Sen de ancak bizim gibi bir insansın. Biz senin yalan söylediğini sanıyoruz.”

     187. "Şayet doğru sözlülerden isen, üstümüze gökten azap yağdır.”

     188. "Şuayb, Yaratıp, Besleyip doyuran, Yönlendiren Kudret'im yaptıklarınızı en iyi bilendir" dedi.

     189. Velhasıl onu yalancı saydılar da, kendilerini o kopkoyu gölgelerle kaplı günün azabı yakalayıverdi. Gerçekten o, muazzam bir günün azabı idi!

     190. Doğrusu bunda büyük bir ders vardır; ama çokları iman etmezler.

     191. Şüphesiz Yaratıp, Besleyip doyuran, Yönlendiren Kudret'in, işte O, mutlak galip, mutlak merhamet sahibi'dir.

     192. O muhakkak ki o Âlemlerin Yaratıp, Besleyip doyuran, Yönlendiren Kudret'inden indirilmektedir.

     193.194.195. Onu, o güvenilir ruh indirdi. Uyarıcılardan olasın diye, apaçık anadilinde arapça, senin kalbine indirdi.

     196. Doğrusu daha önceki çağlarda da kitaplar indirildi.

     197. İsrailoğulları bilginlerinin onu bilmesi, onlar için bir delil değil midir?

     198.199. Biz onu arapça bilmeyenlerden birine (onun anadilinde) indirseydik de, bunu onlara (kendi anadillerinde) okusaydı, yine de ona iman etmezlerdi.

     200.201. Onu günahkârların kalplerine böyle soktuk. Onun için, acıklı azabı görünceye kadar ona iman etmezler.

     202. İşte bu onlara, kendileri farkında olmadan, ansızın geliverecektir.

     203. O zaman: "Bize mühlet verilir mi acaba?" diyeceklerdir.

     204. Onlar bizim azabımızı hemen mi istiyorlar?

     205.206. Ne dersin! Eğer biz onları yıllarca yaşatıp nimetlerden faydalandırsak, sonra tehdit edilmekte oldukları başlarına gelse!

     207. Faydalandırıldıkları nimetler onlara hiç yarar sağlamayacaktır.

     208.209. Biz hiç bir memleketi, öğüt vermek üzere uyarıcıları olmadan yok etmemişizdir.

     210. Onu şeytanlar indirmedi.

     211. Bu onlara düşmez, zaten güçleri de yetmez.

     212. Şüphesiz onlar, vahyi işitmekten uzak tutulmuşlardır.

     213. O halde sakın Allah ile beraber başka tanrıya kulluk edip yalvarma sonra azap edilenlerden olursun.

     214. En yakın akrabanı uyar.

     215. Sana uyan kitabın ortaya koyduğu anlamlar, değerler ve kurallar bütününü içtenlikle benimseyenlere kanadını indir.

     216. Şayet sana karşı çıkarlarsa, de ki: "Ben sizin yaptıklarınızdan muhakkak ki uzağım."

     217. Sen O,  mutlak galip, merhamet sahibi olana güvenip dayan.

     218. O', ayağa kalktığın zaman seni görüyor.

     219. Secde edenler arasında dolaşmanı da görüyor.

     220. Çünkü her şeyi işiten, Her şeyi Bilen O'dur.

     221. Şeytanların ise kime ineceğini size haber vereyim mi?

     222. Onlar, günaha, iftiraya düşkün olan herkesin üstüne inerler.

     223. Onlar şeytanlara kulak verirler ve onların çoğu yalancıdırlar.

     224. Şairler, onlara da sapıklar uyarlar.

     225.226. Onların her vadide başıboş dolaştıklarını ve gerçekte yapmadıkları şeyleri söylediklerini görmedin mi?

     227. Ancak iman edip iyi işler yapanlar, Allah'ı çokça ananlar ve haksızlığa uğratıldıkları zaman kendilerini savunanlar başkadır. O zulmedenler hangi devrimle yıkılacaklarını yakında bileceklerdir.

 

027

KARINCA/Karınca-NEML

Sevgi ve merhameti sonsuz olan Allah’ın adıyla.

 

      1.Ta Sin Bu harfler Kur'an’ın, açıklayıcı bir Kitap’ın ayetleridir.

      2.Kitabın ortaya koyduğu anlamlar, değerler ve kurallar bütününü içtenlikle benimseyenler için bir yol gösterici ve bir müjdedir.

      3. Onlar canı gönülden destek verir/dayanışma içinde olur ve ihtiyacından fazlasını vererek arınırlar ve ahirete de kesin olarak inanırlar.

      4. Ahiret gerçeğine inanmayanların işlerini kendilerine süslü gösterdik; o yüzden bocalar dururlar.

      5. İşte bunlar, azabı en ağır olanlardır; ahirette en çok ziyana uğrayacaklar da onlardır.

      6. Emin ol ki, bu Kur'an’ı sen Bilge ve Her şeyi Bilen birisinden almaktasın.

      7. Hani Musa, ailesine şöyle demişti: "Gerçekten ben bir ateş gördüm, size oradan bir haber getireceğim yahut bir ateş parçası getireceğim, umarım ki ısınırsınız.

      8. Oraya geldiğinde şöyle seslenildi: "Ateşin içindekiler de, ateşin çevresindekiler de mübarek kılınmıştır! Âlemlerin Yaratıp, Besleyip doyuran, Yönlendiren Kudret'i olan Allah, yücelerin yücesidir.

      9. "Ey Musa! İyi bil ki Ben Üstün ve Bilge olan Allah'ım.”

     10. "Asanı at. "Musa onu atıp yılan gibi kıvranır görünce arkasına bakmadan kaçtı: "Ey Musa! Korkma; çünkü benim huzurumda peygamberler korkmaz.”

     11. "Ancak kim kötülük eder, sonra, işlediği kötülüğü iyiliğe çevirirse, bilsin ki ben çok bağışlayıcıyım, çok merhamet sahibiyim.”

     12. "Elini koynuna sok kusursuz bembeyaz çıksın. Bu dokuz ayetten biri ile Firavun ve kavmine git. Çünkü onlar artık yoldan çıkmış bir kavim olmuşlardır.”

     13. Ayet'lerimiz onların gözleri önüne serilince, "Bu apaçık bir büyüdür." Dediler.

     14. Kendileri de buna yakinen inandıkları halde, zulüm ve kibirlerinden ötürü onları inkâr ettiler. Bozguncuların sonunun nice olduğuna bir bak!

     15. And olsun ki biz, Davud'a da ve Süleyman'a da ilim verdik. Onlar:" Bizi kitabın ortaya koyduğu anlamlar, değerler ve kurallar bütününü içtenlikle benimseyen kullarının birçoğundan üstün kılan Allah'a hamd olsun" dediler.

     16. Süleyman, Davud'un yerine geçti ve dedi ki: "Ey insanlar! Bize kuşdili öğretildi ve bize her şeyden verildi. Doğrusu bu apaçık bir lütuftur.

     17. Süleyman'ın, yabancılardan, insanlardan ve kuş ülkesinden gelen askerlerden oluşan orduları toplandı; hepsi bir arada düzenli olarak sevk ediliyordu

     18. Nihayet karınca ülkesinde bir vadiye geldikleri zaman, karınca halkından biri: "Ey karınca ülkesinde yaşayanlar evlerinize girin; Süleyman ve ordusu farkına varmadan sizi ezmesin!" dedi.

     19. Süleyman onun sözünden dolayı gülümsedi ve dedi ki: "Ey Yaratıp, Besleyip doyuran, Yönlendiren Kudret'im! Beni gerek bana, gerekse ana-babama verdiğin nimete şükretmeye ve hoşnut olacağın iyi işler yapmaya muvaffak kıl. Rahmetinle beni iyi kullarının arasına kat.”

     20. Kuş ülkesinden gelen askerlerini gözden geçirdi ve şöyle dedi: "Asker Hüdhüd ü niçin göremiyorum?  Yoksa kayıplara mı karıştı?

     21. "Ya bana açık bir delil getirecek ya da onun canını iyice yakacağım yahut onu boğazlayacağım.”

     22. Çok geçmeden Hüdhüd gelip: "Ben senin bilmediğin bir şeyi öğrendim. Seba’dan sana çok doğru bir haber getirdim.”

     23. "Gerçekten onlara hükümdarlık eden, kendisine her şey verilmiş ve büyük bir tahtı olan bir kadınla karşılaştım.”

     24. "Onun ve kavminin, Allah'ı bırakıp güneşe secde ettiklerini gördüm. Şeytan, kendilerine yaptıklarını süslü göstermiş de onları doğru yoldan alıkoymuş. Bunun için doğru yolu bulamıyorlar.”

     25. "Göklerde ve yerdeki sırrı açığa çıkaran, onların gizlediklerini de açıkladıklarını da bilen Allah'a secde etmemek gayretindeler.”

     26. "O Allah ki, tanrı yok kendinden başka, o büyük arşın Yaratıp, Besleyip doyuran, Yönlendiren Kudret’idir O.”

     27. Süleyman dedi: "Doğru mu söyledin, yoksa yalancılardan mısın, bakacağız.”

     28. "Bu mektubu götür, onu kendilerine ver, sonra onlardan biraz çekil de ne sonuca varacaklarına bak.”

     29. "Beyler, ulular! Bana çok önemli bir mektup bırakıldı" dedi.

     30. "Mektup Süleyman'dandır, “Sevgi ve Merhameti Sonsuz olan Allah’ın adıyla başlamaktadır.””

     31. "Bana başkaldırmayın, teslimiyet gösterip bana gelin, demektedir.”

     32. Dedi ki: "Beyler, ulular! Bu işimde bana bir fikir verin. Siz yanımda olmadan hiçbir işi kestirip atmam.”

     33. Onlar şu cevabı verdiler: "Biz güçlü kuvvetli kimseleriz, zorlu savaş erbabıyız; buyruk ise senindir; artık ne buyuracağını sen düşün.”

     34. Güç saltanat ve yönetimin sahibesi: "Hükümdarlar bir memlekete girdiler mi, orayı perişan ederler ve halkının ulularını alçaltırlar. Onlar da böyle yapacaklardır,  " dedi.

     35. "Ben onlara bir hediye göndereyim de, bakayım elçiler ne ile dönecekler.”

     36. (elçiler) Süleyman'a gelince şöyle dedi: "Siz bana mal ile yardım mı ediyorsunuz? Allah'ın bana verdiği, size verdiğinden daha iyidir. Hediyenizle siz sevinirsiniz.”

     37. “ Onlara dön; iyi bilsinler ki, kendilerine asla karşı koyamayacakları ordularla gelir, onları muhakkak surette hor ve hakir halde oradan çıkarırız!”

     38. Süleyman dedi ki: "Ey ulular! Onlar Allah'a teslimiyet gösterip bana gelmeden önce, hanginiz o kadının tahtını bana getirebilir?”

     39. Yabancı uzmanlardan biri: "Sen makamından kalkmadan ben onu sana getiririm. Gerçekten bu işe gücüm yeter ve bana güvenebilirsiniz," dedi.

     40. Kitaptan bir ilmi olan bir kimse ise: "Gözünü açıp kapamadan ben onu sana getiririm," dedi. Onu yanı başına gelmiş görünce: "Bu, şükür mü edeceğim, nankörlük mü edeceğim diye beni sınamak üzere Yaratıp, Besleyip doyuran, Yönlendiren Kudret’imin lütfundan dır. Şükreden ancak kendisi için şükretmiş olur, nankörlük edene gelince, o bilsin ki, Yaratıp, Besleyip doyuran, Yönlendiren Kudret’imin hiç bir şeye ihtiyacı yoktur, çok kerem sahibidir,"  dedi.

     41. Dedi ki: "Onun tahtını bilemeyeceği bir hale getirin; bakalım tanıyacak mı, yoksa tanıyamayanlar arasında mı olacak.”

     42. Güç saltanat ve yönetimin sahibesi gelince: "Senin tahtın da böyle mi?" dendi. O şöyle cevap verdi: "Tıpkı o! Bize daha önce bilgi verilmiş ve biz müslüman olmuştuk.”

     43. Onu, Allah'tan başka taptığı şeyler alıkoymuştu. Çünkü kendisi inkârcı bir kavimdendi.

     44. Ona: "Köşke gir" dendi. Güç saltanat ve yönetimin sahibesi onu görünce derin bir su sandı ve eteğini yukarı çekti. Süleyman: "Bu, billurdan yapılmış, şeffaf bir zemindir," dedi. Güç saltanat ve yönetimin sahibesi dedi ki: "Yaratıp, Besleyip doyuran, Yönlendiren Kudret'im! Ben gerçekten kendime yazık etmişim. Süleyman'la beraber âlemlerin Yaratıp, Besleyip doyuran, Yönlendiren Kudret'i olan Allah'a teslim oldum.”

     45.  Semud kavmine de kardeşleri Salih'i gönderdik ki, "Allah için çalışın O'na iş üretin!" demesi için. Hemen birbiri ile çekişen iki zümre oluverdiler.

     46. Salih dedi ki: "Ey kavmim! İyilik dururken niçin kötülüğe koşuyorsunuz? Allah'tan af dileseniz olmaz mı? Belki size merhamet edilir.”

     47. Şöyle dediler: "Senin ve beraberindekiler yüzünden uğursuzluğa uğradık. Salih: "Size çöken uğursuzluk, Allah katındadır. Daha doğrusu siz, imtihana çekilen bir kavimsiniz," dedi.

     48. O şehirde bozgunculuk yapan, iyilik tarafına hiç yanaşmayan dokuz çete vardı.

     49. Allah'a ant içerek birbirlerine şöyle dediler: "Gece ona ve ailesine baskın yapalım; sonra da velisine: 'Biz Salih ailesinin yok edilişi sırasında orada değildik. İnanın ki doğru söylüyoruz,' diyelim.”

     50. Onlar böyle bir tuzak kurdular. Biz de kendileri farkında olmadan, onların planlarını altüst ettik.

     51. Bak işte, tuzaklarının akıbeti nice oldu; onları da, kavimlerini de toptan helak ettik!

     52. İşte haksızlıkları yüzünden çökmüş evleri! Anlayan bir kavim için bunda bir bilgelik vardır.

     53. İman edip Allah'a karşı gelmekten sakınanları ise kurtardık.

     54. Lut'u da peygamber olarak gönderdik, kavmine şöyle dedi: "Göz göre göre hala o hayasızlığı yapacak mısınız?”

     55. "Siz illa da kadınları bırakıp şehvetle erkeklere yaklaşacak mısınız? Doğrusu siz ne yaptığını bilmeyen bir kavimsiniz!”

     56. Kavminin cevabı sadece: "Lut ailesini memleketinizden çıkarın; çünkü onlar bizim yaptıklarımızdan uzak kalmak isteyen insanlarmış!" demelerinden ibaret oldu.

     57. Bunun üzerine onu ve ailesini kurtardık. Yalnız karısı müstesna; onun geride kalmasını takdir ettik.

     58. Onların üzerine öyle bir şey yağdırdık ki bir görseydin. Uyarılıp durdukları halde aldırış etmeyenlerin üzerlerine yağan ne kötü şeydi.

     59. De ki: "Bütün övgüler Allah'a ve seçkin kıldığı kullarına! Selam olsun onlara. Allah mı daha hayırlı, yoksa O'na koştukları ortaklar mı?

     60. Yoksa gökleri ve yeri yaratan, gökten size su indiren mi? O suyla, bir ağacını bile bitirmeye gücünüzün yetmediği güzel güzel bahçeler bitirdik. Allah'tan başka bir tanrı mı var? Doğrusu onlar sapıklıkta devam eden bir güruhtur.

     61. Yoksa yeryüzünü oturmaya elverişli kılan, aralarından nehirler akıtan, arz için sabit dağlar yaratan, iki deniz arasına engel koyan mı? Allah'tan başka bir tanrı mı var! Doğrusu onların çoğu bilmiyorlar.

     62. Yoksa darda kalana kendine yalvardığı zaman karşılık veren ve sıkıntıyı gideren, sizi yeryüzünün Hâkimleri kılan kim? Allah'tan başka bir tanrı mı var! Ne kadar kıt düşünüyorsunuz!

     63. Yoksa karanın ve denizin karanlıkları içinde size yolu bulduran, rahmetinin önünde rüzgârları müjdeci olarak gönderen mi? Allah'tan başka bir tanrı mı var! Allah, onların koştukları ortaklardan çok yücedir.

     64. Yaratılışı başlatan, sonra yaratmayı tekrar eden ve hem gökten hem yerden size rızık veren mi? Allah’tan başka tanrı mı var! De ki: "Eğer doğru söylüyorsanız siz kesin delilinizi getirin!”

     65. De ki: "Göklerde ve yerde, Allah'tan başka kimse görülemeyen şeyleri bilmez. "Ve onlar ne zaman diriltileceklerini de bilmezler.

     66. Hayır, onların ahiret hakkındaki bilgileri eksik kalmıştır. Dahası bu hususta şüphe içindedirler. Bunun da ötesinde, onlar ahiretten yana kördürler.

     67. İnkârcılar dediler ki: "Sahi, biz ve atalarımız, toprak olduktan sonra, gerçekten çıkarılacak mıyız?”

     68. "And olsun ki, bu tehdit bize yapıldığı gibi, daha önce atalarımıza da yapılmıştır. Bu öncekilerin masallarından başka bir şey değildir.”

     69. De ki: "Yeryüzünde gezin de, günahkârların akıbeti nice oldu, görün.”

     70. Onların yüzünden tasalanma, kurmakta oldukları tuzaklardan ötürü sıkıntı duyma.

     71. Onlar: "Eğer doğru sözlü iseniz bu tehdit ne zaman gerçekleşecek? " derler.

     72. De ki: "Çabucak gelmesini istediğiniz şeyin bir kısmı herhalde yakında başınıza gelecektir.”

     73. Şüphesiz Yaratıp, Besleyip doyuran, Yönlendiren Kudret’in, insanlara karşı lütuf sahibidir; fakat insanların çoğu şükretmezler.

     74. Yaratıp, Besleyip doyuran, Yönlendiren Kudret’in elbette onların kalplerinin gizlediklerini de, açığa vurduklarını da bilir.

     75. Gökte ve yerde, göze görünmeyen gizli her şey, apaçık bir kitapta toplanıyor.

     76. Doğrusu bu Kur'an, İsrailoğullarına, hakkında ihtilaf edegeldikleri şeylerin pek çoğunu anlatmaktadır.

     77. Çünkü o doğru yolun ne olduğunu gösteriyor ve güvenenler için sevgi ve merhamet kaynağı oluyor.

     78. Yaratıp, Besleyip doyuran, Yönlendiren Kudretin şüphesiz onlar arasında kararını açıklayacaktır. O mutlak galiptir, Her şeyi Bilendir.

     79. O halde sen Allah'a güvenip dayan. Çünkü sen apaçık bir yoldasın.

     80. Bil ki sen ölülere işittiremezsin, arkalarına dönüp giderlerken sağırlara da daveti duyuramazsın.

     81. Sen körleri sapıklıklarından çevirip doğru yola getiremezsin. Ancak ayetlerimize inanıp da teslim olanlara duyurabilirsin.

     82. O söz başlarına geldiği zaman onlara yeryüzünü canlandırıp dile getireceğiz, onlara insanların ayetlerimize kesin iman etmemiş olduklarını söyleyecek.

     83. O gün, her ümmet içinden ayetlerimizi yalan sayanlardan ayrı bir grup toplarız da onları toplu olarak huzurumuza çıkarırız.

     84. Nihayet, geldikleri zaman Allah buyurur: "Siz benim ayetlerimi dinlemeden ne olduğunu anlamadan yalan saydınız öyle mi? Değilse yaptığınız neydi?”

     85. Yaptıkları haksızlıktan ötürü, o söylenen başlarına gelmiştir; artık onlar konuşamazlar.

     86. Dinlensinler diye geceyi, gösterici bir ışık olsun diye gündüzü de aydınlık kıldığımızı görmediler mi? İman eden bir kavim için elbette bunda birçok ibretler vardır.

     87. Diriltici soluk estiği gün, Allah'ın diledikleri hariç, göklerde ve yerde bulunanların hepsi dehşete kapılır. Hepsi boyunları bükük olarak O'na gelirler.

     88. Sen donup kalmış sandığın dağların bulutların yürümesi gibi yürümekte olduğunu göreceksin. Bu, her şeyi sapasağlam yapan Allah'ın sanatıdır. Şüphesiz ki O, yaptıklarınızdan tamamıyla haberdardır.

     89. Kim iyilikle gelirse, ona daha iyisi verilir. Ve o gün onlar korkudan emin kalırlar.

     90. Kötülükle gelen kimseler ise yüzükoyun cehenneme atılırlar." Ancak yaptıklarınızın karşılığını görmektesiniz.”

     91.92. (De ki):"Ben ancak, O'nun tarafından dokunulmaz kılınan bu şehrin Yaratıp, Besleyip doyuran, Yönlendiren Kudret’i için çalışmaya emrolundum. Her şey zaten O'na aittir.  Bana müslümanlardan olmam ve Kur'an okumam emredildi. Artık kim doğru yola gelirse, yalnız kendisi için gelmiş olur; kim de saparsa ona de ki: "Ben sadece uyarıcılardanım.”

     93. Ve şöyle de: "Bütün övgüler Allah'a mahsustur. O ayetlerini size gösterecek, siz de onları görüp tanıyacaksınız. Yaratıp, Besleyip doyuran, Yönlendiren Kudret'in yaptıklarınızdan habersiz değildir.

 

028

ELÇİLERİN HAYATI/Peygamberlerin hayatları-KASAS

Sevgi ve merhameti sonsuz olan Allah’ın adıyla.

 

      1.Ta. Sin. Mim

      2. Bu harfler açıklayıcı Kitap’ın ayetleridir.

      3. İman eden bir toplum için Musa ile Firavun'un haberlerinden bir kısmını sana gerçek şekliyle nakledeceğiz.

      4. Firavun toprağında gerçekten azmış, halkını çeşitli zümrelere bölmüş, onlardan bir topluluğu ezip horluyordu. Bunların oğullarına kurbanlık muamelesi yapıyor, kızlarını ise hayâsızlığa sürüklüyordu. O gerçekten fesat yayanlardandı.

      5. Biz istiyoruz ki, o yeryüzünde ezilip horlananlara lütufta bulunalım, onları önderler yapalım ve onlara yeryüzünü miras bırakalım.

      6. Ve o yeryüzünde onlara imkân verelim, kudret verelim. Firavun ile Haman'a ve ordularına da korktukları şeyin başlarına geleceğini gösterelim.

      7. Bu amaçla Musa'nın anasına: "Onu emzir, kendisine zarar geleceğine endişelendiğin zaman onu denize bırakıver, hiç korkup kaygılanma, çünkü biz onu sana geri vereceğiz ve onu peygamberlerden biri yapacağız," diye bildirdik.   

      8. Nihayet Firavun ailesi onu kayıp çocuk olarak bulup aldı. O, sonunda kendileri için bir düşman ve bir tasa olacaktı. Şüphesiz Firavun ile Haman ve askerleri yanlış yolda idiler.

      9. Karısı Firavuna dedi ki :"Benim ve senin için göz aydınlığı olabilir! Onu öldürmeyin, belki bize bir faydası dokunur, ya da onu evlat ediniriz." Hâlbuki onlar işin sonunu göremiyorlardı.

     10. Musa'nın anası, yüreğinde çocuğun tasası ile sabaha kadar uykusuz kaldı. Eğer biz inananlardan olması için onun kalbini pekiştirmemiş olsaydık, neredeyse işi meydana çıkaracaktı.

     11. Annesi Musa'nın ablasına :"Onun izini takip et," dedi. O da, onlar farkına varmadan uzaktan kardeşini gözetledi.

     12. Biz daha ilk günden itibaren onun başkalarından süt emmesini engelledik. Bunun üzerine ablası: "Size, onun bakımını namınıza üstlenecek, hem de ona iyi davranacak bakıcı bir aile bulayım mı?" dedi.

     13. Böylelikle biz onu, anasına, gözü aydın olsun, gam çekmesin ve Allah'ın vaadinin gerçek olduğunu bilsin diye geri verdik. Fakat yine de pek çoğu bilmezler.

     14. Musa yiğitlik çağına gelip olgunlaşınca, biz ona bilgi ve bilgelik verdik. İşte güzel davranışları biz böyle mükâfatlandırırız.

     15. Bir gün Musa, ahalisi işle güçle uğraştığı bir sırada şehre girdi. Orada biri kendi tarafından, diğeri düşman tarafından olan iki adamı birbiriyle kavga ediyorlar buldu. Kendi tarafından olanı düşmana karşı ondan yardım diledi. Musa da ötekine bir yumruk vurup ölümüne sebep oldu: "Bu yaptığım şeytan işidir. O, gerçekten saptırıcı, apaçık bir düşman," dedi.

     16. Musa:" Yaratıp, Besleyip doyuran, Yönlendiren Kudret'im! Doğrusu kendime zulmettim. Beni bağışla," dedi. Allah da onu bağışladı. Çünkü çok bağışlayıcı, çok esirgeyici olan ancak O'dur.

     17. Musa: " Yaratıp, Besleyip doyuran, Yönlendiren Kudret’im! Bana lutfettiğin nimetlere andolsun ki, artık suçlulara asla arka çıkmayacağım," dedi.

     18. Şehirde korku içinde, gözetleyerek sabahladı. Bir de ne görsün, dün kendisinden yardım isteyen kimse, feryat ederek yine ondan imdat istiyor. Musa ona dedi ki: "Doğrusu sen, besbelli bir azgınsın!”

     19. Musa, ikisinin de düşmanı olan adamı yakalamak isteyince, o adam dedi ki: "Dün bir cana kıydığın gibi, bana da mı kıymak istiyorsun? Demek düzelticilerden olmak istemiyor da, bu yerde illa yaman bir zorba olmayı arzuluyorsun sen!”

     20. Şehrin ucundan bir adam koşarak geldi: "Ey Musa! İleri gelenler seni öldürmek için hakkında konuşuyorlar. Derhal buradan çık! İnan ki ben senin iyiliğini isteyenlerdenim," dedi.

     21. Musa korka korka, etrafı gözetleyerek oradan çıktı: "Yaratıp, Besleyip doyuran, Yönlendiren Kudret’im beni zalimler güruhundan kurtar," dedi.

     22. Medyen'e doğru yöneldiğinde: "Umarım, Yaratıp, Besleyip doyuran, Yönlendiren Kudret’im beni doğru yola iletir"  dedi.

     23. Musa, Medyen suyuna varınca orada hayvanlarını sulayan birçok insan buldu. Onların gerisinde de, hayvanlarını engelleyen iki kadın,  gördü. Onlara: "Derdiniz nedir?" dedi. Şöyle cevap verdiler: "Çobanlar sulayıp çekilmeden, biz sulayamayız; babamız da çok yaşlıdır.”

     24. Bunun üzerine Musa, kızların yerine hayvanları sulayıverdi. Sonra gölgeye çekildi ve: "Yaratıp, Besleyip doyuran, Yönlendiren Kudret’im! Doğrusu bana indireceğin her hayra muhtacım," dedi.

     25. Derken, o iki kadından biri utana utana yürüyerek ona geldi: "Babam, bizim yerimize hayvanları sulamanın karşılığını ödemek için seni çağırıyor. Musa, ona gelip başından geçenleri anlatınca o:"Korkma o zalim kavimden kurtuldun," dedi.

     26. İki kızından biri:" Babacığım! Onu ücretle tut. Çünkü ücretle yanında çalıştırabileceğin en iyi kimse budur, güçlü ve güvenilir birisi," dedi.

     27. Dedi ki:" Bana sekiz yıl çalışmana karşılık şu iki kızımdan birini sana nikâhlamak istiyorum. Eğer on yıla tamamlarsan artık o kendinden; yoksa sana ağırlık vermek istemem. İnşallah beni iyi kimselerden bulacaksın.

     28. Musa şöyle cevap verdi:" Bu seninle benim aramdadır. Bu iki süreden hangisini doldurursam doldurayım, demek ki bana karşı husumet yok. Söylediklerimize Allah vekildir.”

     29. Sonunda Musa süreyi doldurup ailesiyle yola çıkınca, Dağın yamacında bir ateş gördü." Siz bekleyin bir ateş gördüm, belki oradan size bir haber yahut ısınmanız için bir ateş parçası getiririm," dedi.

     30. Oraya gelince, o bereketli toprak vadisinin sağ kıyısındaki ağaçtan şöyle seslenildi:" Ey Musa! Ben! Alemlerin Yaratıp, Besleyip doyuran, Yönlendiren Kudret’i olan Allah'ım.”

     31. Ve "Asanı at" denildi. Musa asayı yılan gibi deprenir görünce, dönüp arkasına bakmadan kaçtı. "Ey Musa beri gel, korkma. Çünkü sen emniyette olanlardansın, “

     32. "Elini koynuna sok; kusursuz bembeyaz çıkacaktır. Telaşlanma, kendine gel. İşte bu iki şey Firavun ve onun adamlarına karşı Yaratıp, Besleyip doyuran, Yönlendiren Kudret’in tarafından iki kesin delildir. Çünkü onlar, yoldan çıkan bir kavim olmuşlardır.”

     33. Musa dedi ki: "Yaratıp, Besleyip doyuran, Yönlendiren Kudret’im ben onlardan birini öldürmüştüm, beni öldürmelerinden korkuyorum.”

     34. "Kardeşim Harun'un dili benimkinden daha düzgündür. Onu da beni doğrulayan bir yardımcı olarak benimle birlikte gönder. Zira bana yalancılık ithamında bulunmalarından endişe ediyorum.”

     35. Allah buyurdu: "Seni kardeşinle destekleyeceğiz ve size öyle bir kudret vereceğiz ki, ayetlerimiz sayesinde onlar size erişemeyecekler. Siz ve size tabi olanlar üstün geleceksiniz.”

     36. Musa onlara apaçık ayetlerimizi getirince : "Bu, olsa olsa uydurulmuş bir sihirdir. Biz önceki atalarımızdan böylesini işitmemiştik ,"  dediler.

     37. Musa şöyle dedi: "Yaratıp, Besleyip doyuran, Yönlendiren Kudret’im, kendi katından kimin doğru yolu gösteren belgeleri getirdiğini ve bu yurdun sonunda kime nasip olacağını en iyi bilendir. Muhakkak ki zalimler iflah olmazlar.”

     38. Firavun: "Ey ileri gelenler! Sizin için benden başka ilah tanımıyorum. Ey Haman! Haydi, benim için çamur üzerinde ateş yak ve kerpiçler oluştur, onlarla bana bir kule yap ki Musa'nın tanrısına çıkayım; ama sanıyorum mutlaka o yalan söyleyenlerdendir," dedi.

     39. O ve askerleri, yeryüzünde haksız yere büyüklük tasladılar ve gerçekten bize döndürülmeyeceklerini sandılar.

     40. Biz de onu ve askerlerini yakalayıp denize atıverdik.  Bak işte, zalimlerin sonu nice oldu!

     41. Onları, ateşe çağıran öncüler kıldık. Ayağa kalkış günü onlar yardım göremeyeceklerdir.

     42. Bu dünyada arkalarına lanet taktık. Onlar ayağa kalkış gününde de kötülenmişler arasındadırlar.

     43. And olsun biz Musa'ya o kitabı ilk nesilleri yok ettikten sonra, insanlara düşünüp öğüt alsınlar, içindeki apaçık delillerle, doğru yolu göstersinler, sevgi ve merhameti yaysınlar diye vermişizdir.

     44. Musa'ya emrimizi vahiy ettiğimiz sırada, sen batı yönünde bulunmuyordun ve (o hadiseyi) görenlerden de değildin.

     45. Bilakis biz nice nesiller var ettik de, onların üzerinden uzun zamanlar geçti. Sen, ayetlerimizi kendilerinden okuyarak öğrenmek üzere Medyen halkı arasında da değilsin; aksine onları sana gönderen biziz.

     46. Seslendiğimiz zaman da, sen Tur'un yanında değildin. Bilakis, senden önce kendilerine uyarıcı gelmeyen bir kavmi uyarman için Yaratıp, Besleyip doyuran, Yönlendiren Kudret’inden bir sevgi ve merhamet olarak orada olanları sana bildirdik; ola ki düşünüp öğüt alırlar.

     47. Bizzat kendi yaptıklarından dolayı başlarına bir musibet geldiğinde :" Yaratıp, Besleyip doyuran, Yönlendiren Kudret'imiz! Ne olurdu bize bir peygamber gönderseydin de, ayetlerine uysaydık ve kitabın ortaya koyduğu anlamlar, değerler ve kurallar bütününü içtenlikle benimseyenlerden olsaydık! " demesinler artık.

     48. Fakat onlara tarafımızdan o hak gelince : "Musa'ya verilen gibi, ona da verilmeli değil miydi?" dediler. Peki, daha önce Musa'ya verileni de inkâr etmemişler miydi?  " Birbirini destekleyen iki sihir" demişler ve şunu söylemişlerdi : "Doğrusu biz hiçbirine inanmıyoruz.”

     49. De ki: "Eğer doğru sözlüler iseniz, Allah katından bu ikisinden, daha doğru bir kitap getirin de ben de ona uyayım!”

     50. Eğer sana cevap veremezlerse, bil ki onlar, sırf heveslerine uymaktadırlar. Allah'tan bir yol gösterici olmaksızın kendi hevesine uyandan daha sapık kim olabilir. Elbette Allah zalim kavmi doğru yola iletmez.

     51. Andolsun ki biz, düşünüp öğüt alsınlar diye, sözü birbiri ardınca yetiştirmişizdir.

     52. Ondan önce kendilerine kitap verdiklerimiz, ona da iman ederler.

     53. O onlara okunduğu zaman : "Ona iman ettik. Çünkü o Yaratıp, Besleyip doyuran, Yönlendiren Kudret’imizden gelmiş hakikattir. Esasen biz daha önce de müslüman idik, derler.”

     54. İşte onlara sabretmelerinden ötürü, mükâfatları iki defa verilecektir. Bunlar, kötülüğü iyilikle savarlar, kendilerine verdiğimiz rızıktan da Allah için harcarlar.

     55. Onlar boş söz işittikleri zaman ondan yüz çevirirler ve: "Bizim işlerimiz bize sizin işleriniz size. Size selam olsun. Biz kendini bilmezleri istemeyiz," derler.

     56. Sen her sevdiğini doğru yolda yürütemezsin; bilakis Allah layık gördüğünü doğru yolda yürütür ve doğru yolda yürüyecek olanları da en iyi O’ bilir.

     57. "Biz seninle beraber doğru yola uyarsak, yurdumuzdan atılırız," dediler. Biz onları, kendi katımızdan bir rızık olarak her şeyin ürünlerinin toplanıp getirildiği, güvenli, dokunulmaz bir yere yerleştirmedik mi? Fakat onların çoğu bilmezler.

     58. Biz, refahından şımarmış nice memleketi helak etmişizdir. İşte yerleri!  Kendilerinden sonra orada pek az oturulabilmiştir. Onlara biz varis olmuşuzdur.

     59. Yaratıp, Besleyip doyuran, Yönlendiren Kudret’in, kendilerine ayetlerimizi okuyan bir peygamberi memleketlerin ana merkezine göndermedikçe, o memleketleri helak edici değildir. Zaten biz ancak halkı zalim olan memleketleri helak etmişizdir.

     60. Size verilenler, dünya hayatının geçim vasıtası ve süsüdür. Allah katında olanlar ise, daha hayırlı ve daha kalıcıdır. Hala buna aklınız ermeyecek mi?

     61. Şu halde, kendisine güzel bir vaatte bulunduğumuz ve ardından ona kavuşan kimse, dünya hayatının geçici menfaat ve zevkini yaşattığımız, sonra ayağa kalkış gününde huzurumuza getirilenler arasında bulunan kimse gibi midir? Allah onları çağırarak: “Peygamberlere ne cevap verdiniz?" diyecektir.

     62. O gün onlara seslenerek şöyle diyecek: “O kendilerini bir şey sandığınız ortaklarım nerede?”

     63. Üzerlerine hüküm hak olanlar şöyle diyecekler: “Yaratıp, Besleyip doyuran, Yönlendiren Kudretimiz, azdırdıklarımız işte şunlar. Kendimiz azdığımız gibi onları da azdırdık. Onlardan uzak olduğumuzu sana arz ediyoruz. Zaten onlar bize kulluk/ibadet etmiyorlardı.”

     64. Şöyle denilir.” Çağırın ortak koştuklarınızı!” Onlar da çağırırlar. Fakat ötekiler bunlara cevap vermezler; azabı görmüşlerdir. Önceden yola gelselerdi ne olurdu!

     65. Allah o gün onlara seslenir de şöyle der: ”Hak elçilerine ne cevap verdiniz?”

     66. İşte o gün onlara bütün haberler kör olmuştur; onlar birbirlerine de bir şey soramazlar.

     67. Fakat tövbe eden, iman edip iyi işler yapan kimseye gelince, onun kurtuluşa erenler arasında olması umulur.

     68. Yaratıp, Besleyip doyuran, Yönlendiren Kudret’in, dilediğini yaratır ve onlar için en hayırlı olanı seçer. Allah, onların ortak koşmalarından uzaktır; yüceler yücesidir!

     69. Yaratıp, Besleyip doyuran, Yönlendiren Kudret’in, onların, sinelerinde gizlediklerini de, açığa vurduklarını da bilir.

     70. İşte O’ Allah'tır. O'ndan başka tanrı yoktur. Önünde de, sonunda da hamd onundur, hüküm onundur. Ve ancak O'na döndürüleceksiniz.

     71. De ki: "Düşündünüz mü hiç, eğer Allah üzerinize geceyi ta ayağa kalkış gününe kadar aralıksız devam ettirse, Allah'tan başka size bir ışık getirecek tanrı kimdir? Hala işitmeyecek misiniz?”

     72. De ki: "Söyleyin bakalım, eğer Allah üzerinizde gündüzü ta ayağa kalkışa kadar aralıksız devam ettirse, Allah'tan başka istirahat edeceğiniz geceyi size getirecek tanrı kimdir? Hala görmeyecek misiniz?”

     73. Rahmetinden ötürü Allah, geceyi ve gündüzü yarattı ki geceleyin dinlenesiniz, O'nun lütfundan bir şeyler dileyesiniz ve şükredesiniz.

     74. O gün Allah onları çağırarak: "Benim ortaklarım olduklarını iddia ettikleriniz hani nerede? " diyecektir.

     75. Her ümmetten bir şahit çıkarır: "Kesin delilinizi getirin!" deriz. O zaman bilirler ki hakikat Allah'a aittir ve uydura geldikleri şeyler de kendilerinden ayrılıp kaybolmuştur.

     76. Karun Musa’nın kavminden idi de, onlara karşı azgınlık etmişti. Biz ona öyle hazineler vermiştik ki, anahtarlarını güçlü kuvvetli bir topluluk zor taşırdı. Kavmi ona şöyle demişti: "Şımarma! Bil ki Allah şımarıkları sevmez.

     77. Allah'ın sana verdiğinden ahiret yurdunu iste; ama dünyadan da nasibini unutma.  Allah sana ihsan ettiği gibi, sen de iyilik et. Yeryüzünde bozgunculuğu arzulama. Şüphesiz ki Allah, bozguncuları sevmez.

     78. Karun ise:"O bana ancak kendimdeki bilgi sayesinde verildi,"demişti. Bilmiyor muydu ki Allah, kendinden önceki nesillerden, ondan daha güçlü, ondan daha çok taraftarı olan kimseleri helak etmişti. Günahkârlardan günahları sorulmaz.

     79. Derken Karun, ihtişamı içinde kavminin karşısına çıktı. Dünya hayatını arzulayanlar: “Keşke Karuna verilenin benzeri bizim de olsaydı; doğrusu o çok şanslı!" Dediler.

     80. Kendilerine ilim verilmiş olanlar ise şöyle dediler: "Yazıklar olsun size! İman edip iyi işler yapanlara göre Allah'ın mükâfatı daha üstündür. Ona da ancak sabredenler kavuşabilir.”

     81. Nihayet biz, onu da, sarayını da yerin dibine geçirdik. Artık Allah'a karşı kendisine yardım edecek hiç kimsesi olmadığı gibi, o, kendini savunup kurtarabilecek kimselerden de değildi.

     82. Daha dün onun yerinde olmayı isteyenler: "Demek ki, Allah rızkı, kullarından dilediğine bol veriyor, dilediğine de az. Şayet Allah bize lütufta bulunmuş olmasaydı bizi de yerin dibine geçirirdi. Vay!  Demek ki inkârcılar iflah olmazmış!" demeye başladılar.

     83. İşte ahiret yurdu! Biz onu yeryüzünde böbürlenmeyi ve bozgunculuğu arzulamayan kimselere veririz. Sonuç sakınma sahiplerinindir.

     84. Kim bir iyilik getirirse ona bundan daha hayırlı bir karşılık vardır. Kim bir kötülük getirirse, o kötülükleri işleyenler, ancak yaptıkları kadar ceza görürler.

     85. Kur'an'ı sana farz kılan Allah, elbette seni dönülecek yere döndürecektir. De ki : "Yaratıp, Besleyip doyuran, Yönlendiren Kudret'im kimin doğru yolda yürüdüğünü, kimin doğru yoldan saptığını en iyi bilendir.”

     86. Sen, bu Kitap'ın sana vahyolunacağını ummuyordun. Bu ancak Yaratıp, Besleyip doyuran, Yönlendiren Kudret’inden bir rahmettir. O halde sakın kitabın, ortaya koyduğu anlamlar, değerler ve kuralların karşısında yer alanlara arka çıkma.

     87. Allah'ın ayetleri sana indirildikten sonra, artık sakın onlar seni bu ayetlerden alıkoymasınlar. Yaratıp, Besleyip doyuran, Yönlendiren Kudret'ine davet et!  Asla O’na ortak koşanlardan olma.”

     88. Allah ile birlikte başka bir tanrıya tapıp yalvarma! O'ndan başka tanrı yoktur. O'nun zatından başka her şey yok olacaktır. Hüküm onundur ve siz ancak O'na döndürüleceksiniz,

 

029

DİŞİ ÖRÜMCEK/Dişi örümcek-ANKEBUT

Sevgi ve merhameti sonsuz olan Allah’ın adıyla.

 

      1. Elif, Lam, Mim.

      2. İnsanlar, imtihandan geçirilmeden, sadece "İman ettik" demeleriyle bırakılacaklarını mı sandılar?

      3. İyi dinleyin! Biz onlardan öncekileri de imtihandan geçirmişizdir. Elbette Allah doğruları ortaya çıkaracak, yalancıları da mutlaka ortaya koyacaktır.

      4. Yoksa kötülükleri yapanlar bizden kaçabileceklerini mi sandılar?  Ne kadar kötü hüküm veriyorlar!

      5. Kim Allah'a kavuşmayı arzu ederse, bilsin ki Allah'ın tayin ettiği o vakit gelecektir. O' her şeyi işitiyor ve her şeyi biliyor.

      6. Kim çalışıp çabalarsa yalnızca kendisi için çalışıp çabalamış olur. Allah'ın hiçbir şeye ihtiyacı yoktur.

      7. İman edip iyi işler yapanların kötülüklerini elbette örteriz ve onlara yaptıklarının daha güzeli ile karşılık veririz.

      8. Biz, insana, ana-babasına iyi davranmasını şunu söyleyerek tavsiye etmişizdir; " Eğer onlar, seni, hakkında hiç bir bilgin olmayan bir şeyi bana ortak koşman için zorlarlarsa, onlara itaat etme." Dönüşünüz ancak banadır. O zaman size yapmış olduklarınızı haber vereceğim.

      9. İman edip salih işler yapanları, muhakkak salihler içine katarız.

     10. İnsanlardan kimi vardır ki: "Allah'a iman ettik" derler, fakat Allah uğrunda bir eziyete uğratıldıkları zaman, insanlardan gelen fitneyi Allah'ın azabı gibi tutarlar. Eğer Yaratıp, Besleyip doyuran, Yönlendiren Kudret'inden bir yardım gelecek olsa, mutlaka, "Doğrusu biz de sizinle beraberdik" derler. İyi de, Allah'ın, herkesin içinden ne geçirdiklerini en ince ayrıntısına kadar bildiğinden haberleri yok mu bunların?

     11. Allah elbette iman edip infak edenlerle, infak etmekte ikiyüzlü davrananları açığa çıkaracaktır.

     12. İnkâr edenler, iman edenlere: "Bizim yolumuza uyun, sizin günahlarınızı biz yüklenelim" derler. Hâlbuki onların hiçbir günahını yüklenecek değillerdir. Gerçekte onlar kesinlikle yalan söylemektedirler.

     13. Elbette onlar sadece kendi günahlarını değil, kendi sorumlu oldukları günahlarla birlikte nice günahları taşıyacaklar ve uydurup durdukları şeylerden ayağa kalkış günü mutlaka sorguya çekileceklerdir.

     14. And olsun ki biz Nuh'u kendi kavmine gönderdik de o çok uzun bir süre onların arasında kaldı. Sonunda onlar zulümlerini sürdürürken tufan kendilerini yakalayıverdi.

     15. Fakat biz onu ve gemidekileri kurtardık ve bunu âlemlere bir ibret yaptık.

     16. İbrahim'i de gönderdik. O kavmine şöyle demişti: "Allah'a kulluk edin O'na karşı gelmekten sakının. Eğer bilmiş olsanız bu sizin için daha hayırlıdır.”

     17. "Siz Allah'ı bırakıp bir takım otorite, güç, paraya tapıyor, asılsız sözler uyduruyorsunuz. Bilmelisiniz ki, Allah'ı bırakıp da taptıklarınız, size rızık veremezler. O halde rızkı Allah katında arayın. O'na kulluk edin ve O'na şükredin. Sonunda dönüp dolaşıp O'na varacaksınız.

     18. Eğer bütün bunları yalan sayarsanız bilin ki sizden önceki birçok milletler de yalan saymışlardı, Resulün görevi; açık bir tebliğden başka bir şey değildir.

     19. Allah'ın, yaratmayı başlatıp sonra bunu yenileyerek nasıl sürdürdüğünü görmüyorlar mı? Şüphesiz bu Allah'a göre kolaydır.

     20. De ki: "Yeryüzünde gezip dolaşın da, Allah yaratmayı nasıl başlatmış bir bakın. Sonra Allah ahiret hayatını da yaratacaktır. Gerçekten Allah her şeye kadirdir.

     21. Müstehak olana azap eder, layık gördüğüne sevgi ve merhamet yağdırır. O'na çevrileceksiniz.

     22. Siz ne yeryüzünde, ne de gökte bunu engelleyemezsiniz. O'ndan başka bir dost ve yardımcı da bulamazsınız.

     23. Allah'ın ayetlerini ve O'na kavuşmayı inkâr edenler, işte onlar benim sevgi ve merhametimden ümitlerini kesmiş olanlardır ve onlar için acıklı bir azap vardır.

     24. İbrahim’e gelirsek, toplumunun cevabı: "Onu öldürün, yahut yakın!" demekten başka bir şey olmadı. Ama Allah onu ateşten kurtardı. Doğrusu bunda, inanacak bir topluluk için ibretler vardır.

     25. Dedi ki: "Siz, sadece dünya hayatında aranızdaki sevgi ve dostluk uğruna Allah'ı bırakıp bir takım otorite, güç, paraya tutulmuşsunuz. Sonra ayağa kalkış gününde birbirinizi tanımazlıktan gelecek ve birbirinize lanet okuyacaksınız. Varacağınız yer ateştir ve yardım edecek kimseniz de olmayacak.”

     26. Bunun üzerine bir tek Lut ona iman etti: "Doğrusu ben Yaratıp, Besleyip doyuran, Yönlendiren Kudret'ime hicret edeceğim. Şüphesiz O, mutlak güç ve bilgelik sahibidir," dedi.

     27. Biz İbrahim'e İshak'ı ve Yakub'u bağışladık. Peygamberliği ve kitapları onun soyundan gelenlere verdik. Onun dünyada mükâfatını verdik. Şüphesiz o, ahirette de iyi, güzel ve doğrulardan olacak.

     28. Lut'u da gönderdik. Kavmine demişti ki: "Siz daha önce hiç bir milletin yapmadığı hayasızlığı yapıyorsunuz!”

     29. " Siz erkeklere gidiyorsunuz! Yol kesiyorsunuz ve toplantılarınızda edepsizlikler yapıyorsunuz! Öyle mi? Kavminin cevabı ise, şöyle demelerinden ibaret oldu: "Doğru söyleyenlerden isen, Allah'ın azabını getir bize!”

     30. Lut: "Şu fesatçılar güruhuna karşı bana yardım eyle Yaratıp, Besleyip doyuran, Yönlendiren Kudret'im!" dedi.

     31. Elçilerimiz İbrahim'e müjdeyi getirdiklerinde şöyle dediler: "Biz bu memleket halkını helak edeceğiz. Çünkü oranın halkının zulümleri ayyuka çıktı.”

     32. İbrahim dedi ki: "Ama orada Lut var." Dediler ki: "Biz orada kimlerin bulunduğunu çok iyi biliyoruz. Onu ve ailesini elbette kurtaracağız. Yalnız, karısı müstesna o, kalacaklar arasındadır."

     33. Elçilerimiz Lut'a gelince o tasalandı ve ne yapacağını bilemedi. Ona: "Korkma, tasalanma! Çünkü biz seni de, aileni de kurtaracağız. Yalnız karın kurtulamayacak."

     34. "Biz şüphesiz, bu memleket halkının üzerine, yoldan çıkmalarına karşılık gökten bir azap indireceğiz.” Dediler.

     35. And olsun ki, biz, aklını kullanacak bir topluluk için orada apaçık bir ibret tablosu bıraktık.

     36. Medyen'e de kardeşleri Şuayb'ı gönderdik ve Şuayb: "Ey kavmim! Allah'a kulluk edin, ahiret gününe umut bağlayın, yeryüzünde sağa sola saldırarak fesat çıkarmayın!" dedi.

     37. Fakat onu yalancılıkla itham ettiler, derken bir gün şiddetli bir deprem onları yakalayıverdi ve yurtlarında diz üstü çöke kaldılar.

     38. Ad ve Semud"un kalıntıları da ortadadır... Şeytan onlara yaptıklarını güzel göstermiş ve kendilerini yoldan çıkarmıştı. Oysa çok uyanık geçinirlerdi.

     39. Karunu, firavunu ve hamanı da öyle yaptık.  Bunlara da Musa söze dayalı apaçık ayetlerle geldi. Fakat onlar yeryüzünde büyüklük kompleksine kapıldılar. Oysa elimizden kaçıp kurtulacak değillerdi.

     40. Nitekim onları her birini günahları sebebiyle cezalanırdık. Kiminin üzerine taşlar savuran rüzgârlar gönderdik, kimini korkunç bir ses yakaladı, kimini yerin dibine geçirdik, kimini de suda boğduk. Allah onlara zulmedecek değildi. Fakat onlar kendi kendilerine zulmediyorlardı.

     41. Allah'tan başka dostlar edinenlerin durumu, örümceğin durumu gibidir. Örümcek bir yuva edinir; hâlbuki yuvaların en çürüğü şüphesiz örümcek yuvasıdır. Keşke bilselerdi.

     42. Allah onların kendisini bırakıp da hangi şeye yalvardıklarını bilir. O' çok güçlü ve çok bilgedir.

     43. İşte biz, bu örnekleri insanlar için veriyoruz; fakat bu örneklere bilgili olanlardan başkasının aklı ermiyor.

     44. Allah gökleri ve yeri bir hak olarak yarattı. Şüphesiz bunda iman edenler için bir nişane bulunmaktadır.

     45. Sana vahiy edilen bu kitabı başkalarına da oku ve destekleşme/dayanışma  içinde ol. Muhakkak ki, destekleşme/dayanışma  içinde olmak, hayasızlıktan ve kötülükten alıkoyar. Allah'ı hatırda tutmak elbette çok büyük bir iştir. Allah yaptıklarınızı bilir.

     46. Önceki çağlardan indirilen kitapları izlediklerini iddia edenlerle haksızlık yapmadıkça en güzel yoldan mücadele edin ve deyin ki: "Bize indirilene de size indirilene de iman ettik. Bizim Tanrımız da sizin Tanrınız da birdir ve biz ona teslim olmuşuzdur.”

     47. İşte sana böyle bir kitap indirdik. Onun için daha önce indirilen kitapları izlediklerini iddia edenler arasından ona iman eden kimseler vardır, bunların izlediklerini hiç izlememişlerden de ona iman eden nice kimseler vardır. Ayetlerimizi, ancak kitabın, ortaya koyduğu anlamlar, değerler ve kuralların karşısında yer alalar bile bile inkâr eder.

     48. Sen bundan önce her hangi bir kitap okumuyordun, ne de onu sağ elinle yazmıyordun. Öyle olsaydı batıla inananlar kuşku duyarlardı.

     49.Hayır, o, kendilerine ilim verilenlerin sinelerinde apaçık ayetlerdir. Ayetlerimizi ancak zalimler bile bile inkâr eder.

     50."Ona Yaratıp, Besleyip doyuran, Yönlendiren Kudret’inden ayetler indirilmeli değil miydi?" derler. De ki:"   Ayetler ancak Allah'ın katındadır. Ben ise sadece apaçık bir uyarıcıyım.”

     51. Kendilerine okunmakta olan Kitap’ı sana indirmemiz onlara yetmemiş mi? Elbette iman eden bir kavim için onda rahmet ve ibret vardır.

     52. De ki: "Benimle sizin aranızda şahit olarak Allah yeter. O, göklerde ve yerde ne varsa bilir. Batıla inanıp Allah'ı inkâr edenler, işte ziyana uğrayacaklar onlardır.

     53. Senden azabı çarçabuk istiyorlar, eğer önceden tayin edilmiş bir vade olmasaydı, azap elbette onlara gelip çatmıştı. Fakat onlar farkında değilken, o ansızın kendilerine geliverecektir.

     54. Senden azabı çarçabuk istiyorlar. Hiç şüpheleri olmasın, cehennem kâfirleri çepeçevre kuşatacaktır.

     55. O günde azap, onları hem üstlerinden hem ayaklarının altından saracak ve Allah: "Yaptıklarınızı tadın!" diyecektir.

     56. Ey iman eden kullarım! Şüphesiz benim yeryüzüm alabildiğine geniştir. Sadece bana kulluk edin.

     57. Her can ölümü tadacaktır. Sonunda bize döndürüleceksiniz.

     58. İman edip güzel işler yapanları, altlarından ırmaklar akan cennet köşklerine yerleştireceğiz. Muhakkak ki onlar orada ebedi olarak kalacaklar. Ne güzeldir iş yapıp değer üretenlerin mükâfatı.

     59. Onlar, sabreden kimselerdir ve yalnız Yaratıp, Besleyip doyuran, Yönlendiren Kudret'lerine güvenip dayanmaktadırlar.

     60. Nice canlı var ki, rızkını taşımıyor. Onlara da size de rızık veren Allah'tır. O, her şeyi işitir ve bilir.

     61. And olsun ki onlara: "Gökleri ve yeri yaratan, güneşi ve ayı buyruğu altında tutan kimdir?" diye sorsan mutlaka, "Allah" derler. O halde nasıl çevrilip döndürülüyorlar?

     62. Allah rızkı kullarından dilediğine bol bol verir, dilediğine de kısar. Şüphesiz Allah her şeyi hakkıyla bilendir.

     63. And olsun ki onlara: "Gökten su indirip onunla ölümünün ardından yeryüzünü canlandıran kimdir? " diye sorsan, mutlaka "Allah" derler. De ki: "Hamd da Allah'a mahsustur." Fakat onların çoğu düşünmezler.

     64. Bu dünya hayatı sadece bir eğlenceden, bir oyundan ibarettir. Ahiret yurduna gelince, işte asıl yaşama odur. Keşke bilmiş olsalardı.

     65. Gemiye bindikleri zaman, dini yalnız O'na has kılarak Allah'a yalvarırlar. Fakat onları salimen karaya çıkarınca, bir bakarsın ki, ortak koşmaktadırlar.

     66. Kendilerine verdiklerimize karşı nankörlük etsinler ve sefa sürsünler bakalım! Ama yakında bilecekler!

     67. Görmediler mi ki çevrelerinde insanlar kapılıp götürülürken, biz Kabe’nin etrafını güven içinde tuttuk. Hala batıla inanıp, Allah'ın nimetine nankörlük mü ediyorlar?

     68. Allah'a karşı yalan uyduran yahut kendisine hak gelmişken onu yalan sayandan daha zalim kimdir? Cehennemde kâfirlere yer mi yok!

     69. Ama bizim uğrumuzda çalışıp, çabalayanları elbette kendi yollarımıza eriştireceğiz. Hiç şüphe yok ki Allah iyi davrananlarla beraberdir.

 

030

ROMALILAR/Bizanslılar-RUM

Sevgi ve merhameti sonsuz olan Allah’ın adıyla.

 

      1. Elif, Lam, Mim.

      2. Romalılar en yakın bir yerde yenildiler.

      3. Hâlbuki onlar,  bu yenilgilerinden sonra galip geleceklerdir,

      4. Birkaç yıl içinde. İş ve oluş eninde sonunda Allah'ındır. O gün kitabın ortaya koyduğu anlamlar, değerler ve kurallar bütününü içtenlikle benimseyenler de Allah'ın yardımıyla sevineceklerdir.

      5. Allah kimi layık görürse ona yardım eder. O, güçlüdür, sevgi ve merhamet sahibidir.

      6. Bu Allah'ın vadettiğidir. Allah vadinden caymaz; fakat insanların çoğu bunun bilincinde değildir.

      7. Onlar dünya hayatının görünen yüzünü bilirler. Ahireti ise onlar tamamen unutup gitmişlerdir.

      8. Kendi kendilerine, Allah'ın gökleri, yeri ve ikisi arasında bulunanları belli bir amaç için süreli yarattığını hiç düşünmediler mi? İnsanların pek çoğu, Yaratıp, Besleyip doyuran, Yönlendiren Kudret'lerine kavuşmayı gerçekten inkâr etmektedirler.

      9. Onlar, yeryüzünde gezip de kendilerinden öncekilerin akıbetlerinin nice olduğuna bakmadılar mı? Ki onlar kendilerinden daha güçlü idiler; yeryüzünü kazıp altüst etmişler, onu bunların imar ettiklerinden daha çok imar etmişlerdi. Peygamberleri, onlara da açık deliller getirmişlerdi. Zaten Allah onlara zulmedecek değildi; fakat onlar kendi kendilerine zulmetmekteydiler.

     10. Sonra çirkinlik ve kötülük yapanların sonu, çirkinlik ve kötülüğün en beteri oldu. Çünkü Allah’ın ayetlerini yalanlamışlardı ve o ayetlerle alay ediyorlardı.

     11. Allah, ilkin mahlûkunu yaratır, sonra da bunu tekrarlar. Sonunda hep O'na döndürüleceksiniz.

     12. Ayağa kalkışin kopacağı gün, günahkârlar susacaklardır.

     13. Ortaklarından kendilerine hiç bir şefaatçi çıkmayacaktır. Zaten onlar, ortaklıklarını da inkâr edeceklerdir.

     14. Ayağa kalkış kopacağı gün, işte o gün birbirlerinden ayrılacaklardır.

     15. İman edip iyi işler yapanlara gelince, onlar, cennete nimetlere ve sevince mahzar olacaklardır.

     16. İnkâr edenler, ayetlerimizi ve ahiret buluşmasını yalan sayanlar ise, işte onlar azapla yüz yüze bırakılacaklardır.

     17. Haydi siz, Allah'ı yüceltin, akşama ulaştığınızda ve sabaha kavuştuğunuzda,

     18. Göklerde ve yerde hamd ona mahsustur, öğle vaktine eriştiğinizde de, gündüzün sonunda da.

     19. Ölüden diriyi, diriden ölüyü O çıkarıyor; yeryüzünü ölümünün ardından O canlandırıyor. İşte siz de böyle çıkarılacaksınız.

     20. Sizi topraktan yaratması, O'nun delillerindendir. Sonra siz yayılan insanlar oluverdiniz.

     21. Kaynaşmanız için size kendinizden eşler yaratıp aranızda sevgi ve merhamet peyda etmesi de O'nun delillerindendir. Doğrusu bunda iyi düşünen bir kavim için ibretler vardır.

     22. O'nun delillerinden biri de, gökleri ve yeri yaratması, lisanlarınızın değişik olmasıdır. Şüphesiz bunda bilenler için dersler vardır.

     23. Gece olsun gündüz olsun, uyumanız ve Allah'ın lütfundan aramanız da O'nun delillerindendir. Gerçekten bunda işiten bir kavim için ibretler vardır.

     24. Yine O'nun delillerindendir ki, size korku ve ümit vermek üzere şimşeği gösteriyor, gökten su indirip ölümünün ardından arzı onunla diriltiyor. Doğrusu bunda aklını kullanan kavimler için dersler vardır.

     25. Göğün ve yerin O'nun buyruğu ile durması da O'nun delillerindendir. Sonra sizi topraktan bir çağırdı mı hemen çıkıverirsiniz.

     26. Göklerde ve yerde olanlar hep O'nundur. Hepsi O'na boyun eğmiştir.

     27. İlkin mahlûkunu yaratıp sonra bunu tekrarlayan O' dur ki bu O' nun için pek kolaydır. Göklerde ve yerde en yüce sıfat O'nundur. O mutlak güç ve bilgelik sahibidir.

     28. Size kendinizden bir örnek getirirsek: Size verdiğimiz rızıklarda, mülkiyetiniz altında bulunan köleler içinden,  birbirinizden çekindiğiniz gibi kendilerinden çekineceğiniz derecede sizinle eşit ortaklarınız var mı? İşte biz ayetlerimizi, aklını kullanacak bir kavim için böylece açıklıyoruz.

     29. Gel gör ki haksızlık edenler. Bilgisizce kötü arzularına uydular.  Allah'ın saptırdığını kim doğru yola eriştirebilir? Onlar için herhangi bir yardımcı yoktur.

     30. Sen yüzünü hanif olarak dine, Allah insanları hangi fıtrat üzere yaratmış ise ona çevir. Allah'ın yaratışında değişme yoktur. İşte dosdoğru din budur; fakat insanların çoğu bilmezler.

     31. Hepiniz O'na yönelerek O'na karşı gelmekten sakının, destekleşme / dayanışma  içinde olun, O’na ortak koşanlardan olmayın.

     32. Dinlerini parçalayan ve bölük bölük olanlardan her fırka, kendilerinde olan ile böbürlenmektedir.

     33. İnsanların başına bir sıkıntı gelince, Yaratıp, Besleyip doyuran, Yönlendiren Kudret’lerine yönelerek O'na yalvarırlar. Sonra Allah, katından onlara bir rahmet tattırınca, bakarsınız ki onlardan bir gurup yine Yaratıp, Besleyip doyuran, Yönlendiren Kudret’lerine ortak koşuyorlar.

     34. Kendilerine verdiklerimize nankörlük etsinler bakalım! Haydi, sefa sürün! Ama yakında bileceksiniz!

     35. Yoksa onlara kesin bir delil indirdik de, o delil, O’na ortak koşmalarını mı söylüyor?

     36. İnsanlara bir rahmet tattırdığımızda ona sevinirler. Şayet yaptıklarından ötürü başlarına bir felaket gelse hemen ümitsizliğe düşüverirler.

     37. Görmediler mi ki Allah rızkı dilediğine bol bol vermekte, dilediğininkini de daraltmaktadır. Şüphesiz imanlı bir kavim için bunda ibretler vardır.

     38. O halde sen, akrabaya, yoksula, yolda kalmışa hakkını ver. Allah'ın rızkını isteyenler için bu, en iyisidir. İşte onlar kurtuluşa erenlerdir.

     39. İnsanların mallarında artış olsun diye verdiğiniz herhangi bir faiz, Allah katında artmaz. Allah'ın rızasını isteyerek verdiğiniz zekâta gelince, işte ihtiyaçtan fazlasını veren o kimseler, evet onlar kat kat artıranlardır.

     40. Allah ki sizi yaratmış, sonra rızıklandırmıştır; sonra O, hayatınızı sona erdirecek, daha sonra da diriltecektir. Peki sizin ortaklarınız içinde bunlardan birini yapabilecek var mı? Allah onların ortak koştuklarından münezzehtir ve yücedir.

     41. İnsanların bizzat kendi işledikleri yüzünden, karada ve denizde düzen bozuldu ki Allah yaptıklarının bir kısmını onlara tattırsın; belki de dönerler.

     42. De ki: "Yeryüzünde gezip dolaşın da, daha öncekilerin sonunun nasıl olduğuna bir bakın. Onların çoğu O’na ortak koşanlardı.

     43. Allah katından, dönüşü olamayan bir gün gelmeden önce yönünü o gerçek dine çevir! O gün bölük bölük ayrılacaklardır.

     44. Kim inkâr ederse inkârı kendi aleyhine olur.  İyi işler yapanlara gelince, onlar da kendileri için hazırlamış olurlar.

     45. Zira Allah, iman edip iyi iş yapanlara kendi lütfunda karşılık verecektir. Şüphesiz O kitabın, ortaya koyduğu anlamlar, değerler ve kuralların karşısında yer alanları sevmez.

     46. Size rahmetinden tattırsın, emriyle gemiler yüzsün, nasibinizi arıyasınız ve şükredesiniz diye müjdecileri olarak rüzgârları göndermesi de Allah'ın delillerindendir.

     47. Andolsun ki, biz senden önce kendi kavimlerinden nice peygamberler gönderdik de onlara açık deliller getirdiler. Günaha dalanları ise cezalarını hakkıyla vermişizdir. Kitabın ortaya koyduğu anlamlar, değerler ve kurallar bütününü içtenlikle benimseyenlere yardım etmek de bize düşer.

     48. Allah O'dur ki, rüzgârları gönderir, bunlar da bulutları kaldırır. Derken Allah onu gökte dilediği gibi yayar ve parça parça eder; nihayet arasından yağmurun çıktığını görürüsün. Allah dilediği kullara yağmuru nasip edince, onlar seviniverirler.

     49. Oysa onlar, daha önce, üzerlerine yağmur yağmasından iyice ümitlerini kesmişlerdi.

     50. Allah'ın rahmetinin eserlerine bir bak; Arz'ı ölümünün ardından nasıl diriltiyor!  Şüphesiz O ölüleri de mutlaka diriltecektir. O her şeye kadirdir.

     51. Andolsun ki, bir rüzgâr göndersek de onu sararmış görseler, ardından muhakkak nankörlüğe başlarlar.

     52. Elbette sen ölülere duyuramazsın; arkalarını dönüp giderlerken sağırlara o daveti işittiremezsin.

     53. Körleri de sapıklıklarından doğru yola iletemezsin. Ancak teslimiyet göstererek ayetlerimize iman edenlere duyurabilirsin.

     54. Sizi güçsüz yaratan, sonra güçsüzlüğün ardından kuvvet veren ve sonra kuvvetin ardından güçsüzlük ve ihtiyarlık veren Allah'tır. O dilediğini yaratır. O, hakkıyla bilendir, üstün kudret sahibidir.

     55. Ayağa kalkış koptuğu gün, günahkârlar, ancak pek kısa bir süre kaldıklarına yemin ederler. İşte onlar böyle döndürülüyorlardı.

     56. Kendilerine ilim ve iman verilenler şöyle derler : " Andolsun ki siz Allah'ın yazısında yeniden dirilme gününe kadar kaldınız. " İşte bu gün yeniden dirilme günüdür;  fakat siz onu tanımıyordunuz.

     57. Artık o gün, zulmedenlerin mazeretleri fayda vermeyeceği gibi, onlardan Allah'ı hoşnut etmeye çalışmaları da istenmez.

     58. Andolsun ki biz, bu Kur'an'da insanlar için her çeşit misale yer vermişizdir. Şayet onlara bir ayet getirsen inkârcılar kesinlikle şöyle diyeceklerdir; Siz ancak batıl şeyler ortaya atmaktasınız.

     59. İşte bilmeyenlerin kalplerini Allah böylece mühürler.

     60. Sen şimdi sabret. Bil ki Allah'ın vadi gerçektir. İyice inanmamış olanlar sakın seni gevşekliğe sevk etmesin!

 

031

LOKMAN/Hz. Lukman-LUKMAN

Sevgi ve merhameti sonsuz olan Allah’ın adıyla.

 

     1. Elif, Lam, Mim.

      2. İşte bu ayetler, bilgelik dolu Kitap’ın ayetleridir.

      3. Güzel davrananlar için bir yol gösterme rehberi, sevgi ve merhamet kaynağı olmak üzere indirilmiştir.

      4. O kimseler destekleşme / dayanışma içinde olurlar, ihtiyaçtan fazlasını verirler, onlar ahirete de kesin olarak iman ederler.

      5. İşte onlar Yaratıp, Besleyip doyuran, Yönlendiren Kudret’leri tarafından gösterilmiş doğru yol üzerindedirler ve onlar kurtuluşa erenlerdir.

      6. İnsanlardan öylesi var ki, her hangi ilmi bir delile dayanmadan Allah yolundan saptırmak ve sonra da onunla alay etmek için boş lafı satın alır. İşte onlara rüsva edici bir azap vardır.

      7. Ona ayetlerimiz okunduğu zaman, sanki bunları işitmemiş, sanki kulaklarında ağırlık varmış gibi büyüklük taslayarak yüz çevirir. Sen de ona acıklı bir azabın müjdesini ver!

     8.9. Şüphesiz iman edip de güzel davranışta bulunanlar için, içinde devamlı kalacakları ve nimetleri bol cennetler vardır. Bu, Allah'ın verdiği gerçek sözdür. O mutlak güç ve bilgelik sahibidir.

     10. O, gökleri görebildiğiniz direkler olmaksızın yarattı, sizi sarsmasın diye yere de ulu dağlar koydu ve orada her çeşit canlıyı yaydı. Biz gökyüzünden su indirip, orada her faydalı nebattan çift çift bitirdik.

     11. İşte bunlar Allah'ın yarattıklarıdır. Şimdi O'ndan başkasının ne yarattığını bana gösterin! Hayır! Zalimler açık bir sapıklık içindedirler.

     12. And olsun ki Lukman'a: "Allah'a şükret!" diyerek bilgelik verdik. Şükreden ancak kendisi için şükretmiş olur. Nankörlük eden de bilsin ki, Allah hiçbir şeye muhtaç değildir, her türlü övgüye layıktır.

     13. Lukman oğluna öğüt vererek: "Yavrucuğum! Allah'a ortak koşma! Doğrusu şirk, büyük bir zulümdür" demişti.

     14. Biz insana ana-babasına iyi davranmasını tavsiye etmişizdir. Çünkü anası onu nice sıkıntılara katlanarak taşımıştır. Sütten ayrılması da iki yıl içinde olur. Önce bana sonra ana-babana şükret diye tavsiyede bulunmuşuzdur. Dönüş ancak banadır.

     15. Eğer onlar seni, hakkında bilgin olmayan bir şeyi bana ortak koşman için zorlarlarsa, onlara itaat etme. Onlarla dünyada iyi geçin. Bana yönelenlerin yoluna uy. Sonunda dönüşünüz ancak banadır. O zaman size yapmış olduklarınızı haber veririm.

     16. (Lokman oğluna): "Yavrucuğum! Yaptığın iş, bir hardal tanesi ağırlığında bile olsa ve bu, bir kayanın içinde veya göklerde yahut yerin derinliklerinde bulunsa, yine de Allah onu getirir. Doğrusu Allah en ince işleri görüp bilmektedir.”

     17. "Yavrucuğum! Destekleşme / dayanışma içinde ol, iyiliği emret, kötülükten vazgeçirmeye çalış, başına gelenlere sabret. Doğrusu bunlar azmedilmeye değer işlerdir.”

     18. "Küçümseyerek insanlardan yüz çevirme ve yeryüzünde böbürlenerek yürüme. Zira Allah kendini beğenmiş övünüp duran kimseleri asla sevmez.

     19. "Yürüyüşünde tabii ol, sesini alçalt. Unutma ki, seslerin en çirkini merkeplerin sesidir.”

     20. Allah'ın göklerde ve yerdekileri sizin emanetinize verdiğini, nimetlerini size açık ve gizli olarak size bolca ihsan ettiğini görmediniz mi? Yine de insan içinde -bilgisi, rehberi ve aydınlatıcı bir kitabı yokken- Allah hakkında tartışan kimseler vardır.

     21. Onlara: "Allah'ın indirdiğine uyun" dendiğinde: "Hayır biz babalarımızı üzerinde bulduğumuz yola uyarız " derler. Ya şeytan, onları alevli ateşin azabına çağırıyor idiyse!

     22. İyi davranışlar içinde kendini bütünüyle Allah'a veren kimse, gerçekten en sağlam kulpa yapışmıştır. Zaten bütün işlerin sonu Allah'a varır.

     23. İnkâr edenlerin inkârı seni üzmesin. Onların dönüşü ancak bizedir. İşte o zaman yaptıklarını kendilerine haber veririz. Allah kalplerde olanı şüphesiz çok iyi bilir.

     24. Onları biraz faydalandırır, sonra kendilerini ağır bir azaba sürükleriz.

     25. And olsun ki onlara, gökleri ve yeri kim yarattı diye sorsan, mutlaka Allah derler. De ki:"Övgü de yalnız Allah'a mahsustur, ama onların çoğu bilmezler.

     26. Göklerde ve yerde ne varsa, hepsi Allah'ındır. Bilinmeli ki, asıl Zenginliği Sınırsız ve Her Türlü Övgüye Layık olan Allah'tır.

     27. Şayet yeryüzündeki ağaçlar kalem, deniz de arkasından yedi deniz katılarak(mürekkep olsa) yine Allah'ın sözleri tükenmez. Şüphe yok ki Allah Çok güçlüdür ve Çok bilgedir.

     28. Sizin yaratılmanız ve diriltilmeniz, ancak tek bir kişinin yaratılması ve diriltilmesi gibidir. Unutulmasın ki, Allah Her şeyi Bilen ve görendir.

     29. Bilmez misin ki Allah geceyi gündüze ve gündüzü geceye katmaktadır. Güneşi ve ayı da buyruğu altına almıştır. Bunların her biri belli bir vadeye kadar hareketine devam eder. Ve Allah yaptıklarınızdan tamamen haberdardır.

     30. Çünkü Allah hakkın ta kendisidir; O'ndan başka taptıkları ise hiç şüphesiz batıldır. Gerçekten Allah çok yüce, çok uludur.

     31. Size varlığının delillerini göstermesi için, Allah'ın lütfuyla gemilerin denizde yüzdüğünü görmedin mi? Şüphesiz bunda çok sabreden, çok şükreden kimseler için ibretler vardır.

     32. Dağlar gibi dalgalar onları kuşattığı zaman, dini tamamen Allah'a has kılarak O'na yalvarırlar. Allah onları kurtararak karaya çıkardığı vakit içlerinden bir kısmı orta yolu tutar. Zaten bizim ayetlerimizi, ancak nankör hainler bilerek inkâr eder.

     33. Ey insanlar! Yaratıp, Besleyip doyuran, Yönlendiren Kudret’inize karşı gelmekten sakının. Ne babanın evladı, ne evladın babası namına bir şey ödeyemeyeceği günden çekinin. Bilin ki Allah'ın verdiği söz gerçektir. Sakın dünya hayatı sizi aldatmasın ve şeytan Allah'ın affına güvenerek sizi Allah ile kandırmasın.

     34. Ayağa kalkış vakti hakkında bilgi, ancak Allah'ın katındadır. Yağmuru O yağdırır, rahimlerde olanı O bilir. Hiç kimse yarın ne kazanacağını bilemez. Şüphesiz Allah Her şeyi Bilendir, her şeyden haberdardır.

 

032

İTAAT ETMEK/Secde-SECDE

Sevgi ve merhameti sonsuz olan Allah’ın adıyla.

 

      1. Elif, Lam, Mim.

      2. Kitap'ın indirilişidir bu. Kuşku, çelişme yok bunda. Evrenlerin Yaratıp, Besleyip doyuran, Yönlendiren Kudret’indendir bu.

      3. "Onu Peygamber kendisi uydurdu" diyorlar öyle mi? Hayır! O senden önce kendilerine hiç bir uyarıcı gelmemiş bir kavmi doğru yolu bulsunlar diye uyarman için,  Yaratıp, Besleyip doyuran, Yönlendiren Kudret’inden gönderilen haktır.

      4. Gökleri, yeri ve bunların arasındakileri altı günde yaratan sonra bunlarda tüm otoriteyi kuran Allah'tır. O'ndan başka ne bir dost ne bir şefaatçiniz vardır. Artık düşünüp öğüt almaz mısınız?

      5. Allah gökten yere kadar her şeyi düzenleyip yönetir. Sonra bütün işler sizin saya geldiklerinize göre milenyum/bin yıl tutan bir günde O'nun kendisine çıkar.

      6. İşte görülmeyeni de görüleni de bilen, mutlak galip ve merhamet sahibi O'dur.

      7. O ki, yarattığı her şeyi güzel yaptı ve ilk başta insanı çamurdan yarattı.

      8. Sonra onun zürriyetini, dayanıksız bir suyun özünden üretti.

      9. Sonra onu tamamlayıp şekillendirdi, ona kendi ruhundan üfledi. Ve size işitme yeteneği, görme yeteneği ile beyinler verdi. Ne kadar az şükrediyorsunuz.

     10. "Toprağın içinde kaybolduğumuz zaman, gerçekten biz yeniden mi yaratılacağız?" dediler. Doğrusu onlar Yaratıp, Besleyip doyuran, Yönlendiren Kudret'lerine kavuşmayı inkâr edenlerdir.

     11. De ki: "Size vekil kılınan ölüm meleği canınızı alacak, sonra Yaratıp, Besleyip doyuran, Yönlendiren Kudret'inize döndürüleceksiniz.”

     12. O günahkârların, Yaratıp, Besleyip doyuran, Yönlendiren Kudret'ileri huzurunda başlarını öne eğecekleri, "Yaratıp, Besleyip doyuran, Yönlendiren Kudret'imiz! Gördük duyduk, şimdi bizi geri gönder de, iyi işler yapalım,  artık kesin olarak inandık" diyecekleri zamanı bir görsen.

     13. Biz layık görseydik, elbette herkesi doğru yolda yürütürdük. Fakat benden şöyle kesin bir söz çıkmıştır. "Cehennemi hem cinlerden, hem insanlardan bir kısmıyla dolduracağım."

     14. Bu güne kavuşmayı unutmanızın cezasını şimdi tadın bakalım! Doğrusu biz de sizi unuttuk: yaptıklarınızdan ötürü ebedi azabı tadın!

     15. Bizim ayetlerimize ancak o kimseler inanırlar ki, bunlarla kendilerine öğüt verildiğinde, büyüklük taslamadan ona uyarlar ve Yaratıp, Besleyip doyuran, Yönlendiren Kudret'lerini hamd ile yüceltirler.

     16. Korkuyla ve umutla Yaratıp, Besleyip doyuran, Yönlendiren Kudret'lerine yalvarmak üzere, vücutları yataklardan uzak kalır ve kendilerine verdiğimiz rızıkları başkaları ile paylaşırlar.

     17. Yaptıklarına karşılık olarak, onlar için ne mutluluklar saklandığını hiç kimse bilemez.

     18. Öyle ya, inanıp iman etmiş olan, yoldan çıkmış kimse gibi midir? Bunlar elbette bir olmazlar.

     19. İman edip de iyi işler yapanlara gelince, onlar için yaptıklarına karşılık olarak varıp kalacakları cennet konakları vardır.

     20. Yoldan çıkanlar ise, onların varacakları yer ateştir. Oradan her çıkmak istediklerinde geri çevrilirler ve kendilerine: "Yalandır deyip durduğunuz cehennem azabını tadın!" denir.

     21. En büyük azaptan önce, onlara mutlaka en yakın azaptan tattıracağız; olur ki dönerler.

     22. Kendisine Yaratıp, Besleyip doyuran, Yönlendiren Kudret'inin ayetleri hatırlatıldıktan sonra onlardan yüz çevirenden daha zalim kim olabilir! Muhakkak ki biz, günahkârlara, layık oldukları cezayı veririz.

     23. And olsun ki biz Musa'ya Kitap verdik. Onu İsrailoğullarına yol gösterici rehber yaptık. Onunla aynı yolun yolcusu olduğundan şüphe etme!

     24. Sabrettikleri ve ayetlerimize kesinlikle inandıkları zaman, onların içinden, buyruğumuzla doğru yola ileten rehberler tayin etmiştik.

     25. Muhakkak ki Yaratıp, Besleyip doyuran, Yönlendiren Kudret'in, ihtilaf etmekte oldukları şeyler hakkında ayağa kalkış günü onların aralarında hükmedecektir.

     26. Halen yurtlarında gezip dolaştıkları kendilerinden önceki nice nesilleri helak edişimiz onları doğru yola sevk etmedi mi? Bunlarda elbette ibretler vardır. Hala kulak vermezler mi?

     27. Kupkuru yerlere suyu ulaştırdığımızı, onunla gerek hayvanların, gerekse kendilerinin yiyegeldikleri ekini çıkarmakta olduğumuzu görmediler mi? Hala da göremeyecekler mi?

     28. "Eğer doğru söylüyorsanız, bu açılış günü hani ne zaman?" derler.

     29. De ki: "Açılış gününde inkârcılara imanları fayda vermeyecek ve kendilerine mühlet de tanınmayacaktır!

     30. Artık sen onları bırak ve bekle. Zaten onlar da beklemektedirler.

 

033

GRUPLAR/Hizipler-guruplar-AHZAP

Sevgi ve merhameti sonsuz olan Allah’ın adıyla.

 

     1. Ey Peygamber! Allah'tan kork, kitabın, ortaya koyduğu anlamlar, değerler ve kuralların karşısında yer alanlara ve ihtiyaçtan fazlasını vermekte ikiyüzlü davrananlara boyun eğme. Elbette Allah her şeyi bilmekte ve yerli yerince yapmaktadır.

      2. Yaratıp, Besleyip doyuran, Yönlendiren Kudret’inden sana vahyedilene uy. Şüphesiz Allah, bütün yaptıklarınızdan haberdardır.

      3. Allah'a güven. Vekil olarak Allah yeter.

      4. Allah bir adamın içinde iki kalp yaratmadığı gibi, küstüğünüz eşlerinizi de analarınız yerinde tutmadı ve evlatlıklarınızı da öz oğullarınız olarak tanımadı. Bunlar sizin ağızlarınıza geliveren sözlerden ibarettir. Allah ise gerçeği söyler ve doğru yola O eriştirir.

      5. Onları babalarına nispet ederek çağırın. Allah yanında en doğrusu budur. Eğer babalarının kim olduğunu bilmiyorsanız, bu takdirde onları din kardeşleriniz ve görüp gözettiğiniz kimseler olarak kabul edin. Yanılarak yaptıklarınızda size vebal yok; fakat kalplerinizin bile bile yöneldiğinde günah vardır. Allah bağışlayandır esirgeyendir.

      6. Peygamber, kitabın ortaya koyduğu anlamlar, değerler ve kurallar bütününü içtenlikle benimseyenlere kendi canlarından daha yakındır. Eşleri de onların anneleridir. Bu şekilde sevgi ve merhamet yumağı haline gelenler, Allah'ın kitabına göre diğer iman etmiş ve hicret etmiş olanlara nazaran birbirlerinin can yoldaşı olmuşlardır. Ancak diğer dostlarınıza da en güzel şekilde davranmalısınız, kitapta bu da yazılıdır.

      7. Hani biz peygamberlerden söz almıştık; Senden, Nuh’tan, İbrahim'den, Musa'dan ve Meryem oğlu İsa'dan da. Biz onlardan pek sağlam bir söz aldık.

      8. Allah bu sözü doğruları, doğruluklarını koruyup koruyamadıklarına dair hesap sormak için yaptı. Kitabın, ortaya koyduğu anlamlar, değerler ve kuralların karşısında yer alanlar için de pek acıklı bir azap hazırladı.

      9. Ey iman edenler! Allah'ın size olan nimetini hatırlayın; hani size ordular saldırmıştı da, biz onlara karşı bir kasırgayı ve sizin görmediğiniz orduları göndermiştik. Allah ne yaptığınızı çok iyi görmekteydi.

     10. Onlar hem yukarınızdan hem aşağı tarafınızdan üzerinize yürüdükleri zaman; gözler yıldığı, yürekler gırtlağa geldiği ve siz Allah hakkında türlü türlü şeyler düşündüğünüz zaman:

     11. İşte orada iman sahipleri imtihandan geçirilmiş ve şiddetli bir sarsıntıya uğratılmışlardı.

     12. Ve o zaman, infak etmekte ikiyüzlü davrananlarla kalplerinde hastalık bulunanlar; “ Meğer Allah ve Resulü bize sadece kuru vaatlerde bulunmuşlar!” Diyorlardı.

     13. Onlardan bir gurup da demişti ki: "Ey Medineliler! Artık boşuna uğraşmayın, haydi evlerinize dönün!" İçlerinden bir kısmı ise: "Gerçekten evlerimiz emniyette değil," diyerek Peygamberden izin istiyordu; oysa evleri tehlikede değildi, sadece kaçmayı arzuluyorlardı.

     14. Eğer düşman her yandan şehre girip kendileriyle işbirliği yapmak isteseydi, rahatlıkla kabul edip yağmaya katılmaktan bir an bile çekinmeyeceklerdi.

     15. And olsun ki daha önce onlar, sırt çevirip kaçmayacaklarına dair Allah'a söz vermişlerdi. Allah'a verilen söz mesuliyeti gerektirir!

     16. De ki: "Eğer ölümden ve öldürülmekten kaçıyorsanız, kaçmanın size asla faydası olmaz! O takdirde de, yaşatılacağınız süre çok değildir.

     17. De ki: "Allah size bir kötülük dilerse, O'na karşı sizi kim korur: ya da size rahmet dilerse? Onlar kendilerine Allah'tan başka ne bir dost bulurlar ne de bir yardımcı.

     18. Allah, içinizden(savaştan) alıkoyanları ve yandaşlarına: "Bize katılın." diyenleri gerçekten biliyor. Zaten bunların pek azı savaşa gelir.

     19. Size karşı pek hasistirler. Hele korku gelip çattı mı, üzerine ölüm baygınlığı çökmüş gibi gözleri dönerek sana baktıklarını görürsün. Korku gidince ise, mala düşkünlük göstererek sizi sivri dilleri ile incitirler. Onlar iman etmiş değillerdir; Bunun için Allah onların yaptıklarını boşa çıkarmıştır. Bu Allah'a göre kolaydır.

     20. Bunlar, düşman birliklerinin bozulup gitmedikleri evhamı içindedirler. Müttefikler ordusu yine gelecek olsa, isterler ki, çölde bedeviler içinde bulunsunlar da, sizin haberlerinizi(uzaktan) sorsunlar. Zaten içinizde bulunsalardı dahi pek savaşacak değillerdi.

     21. And olsun ki, Resulallah, sizin için, Allah'a ve ahiret gününe kavuşmayı umanlar ve Allah'ı çok zikredenler için güzel bir örnektir.

     22. Müminler ise, düşman birliklerini gördüklerinde: 'İşte Allah ve Resulünün bize vaat ettiği! Allah ve Resulü doğru söylemiştir" dediler.  Bu ancak onların imanlarını ve Allah'a bağlılıklarını artırdı.

     23. Müminler içinde Allah'a verdikleri sözde duran nice erler var. İşte onlardan kimi, sözünü yerine getirip o yolda canını vermiştir; kimi de beklemektedir. Onlar hiçbir şekilde(sözlerini) değiştirmemişlerdir.

     24. Çünkü Allah sadakat gösterenleri sadakatleri sebebiyle mükâfatlandıracak, ihtiyacından fazlasını vermemeye çalışanlara -dilerse- azap edecek yahut da tövbelerini kabul edecektir. Şüphesiz Allah bağışlayandır, esirgeyendir.

     25. Allah, o inkâr edenleri hiç bir fayda elde edemeden öfkeleri ile geri çevirdi. Allah savaşta müminlere yetti. Allah güçlüdür, mutlak galiptir.

     26. Allah önceki çağlardan kendilerine kitap verilenlerden, kitabın, ortaya koyduğu anlamlar, değerler ve kuralların karşısında yer alanlara, yardım edenleri kalelerinden indirdi ve kalplerine korku düşürdü; bir kısmını öldürüyor, bir kısmını da esir alıyordunuz.

     27. Allah, onların yerlerine, yurtlarına, mallarına ve ayak basmadığınız topraklara sizi mirasçı yaptı. Allah'ın her şeye gücü yeter.

     28. Ey Peygamber! Eşlerine şöyle söyle: "Eğer dünya dirliğini ve süsünü istiyorsanız, gelin size boşanma bedellerinizi vereyim de, sizi güzellikle salıvereyim.

     29. Eğer Allah'ı, Peygamberini ve ahiret yurdunu diliyorsanız, bilin ki, Allah içinizden güzel ahlak sahipleri için büyük bir mükâfat hazırlamıştır.

     30. Ey Peygamber hanımları! Sizden kim açık bir hayasızlık yaparsa, onun azabı iki katına çıkarılır. Bu, Allah'a göre kolaydır.

     31. Sizden kim Allah'a ve Resulüne itaat eder ve yararlı iş yaparsa ona mükâfatını iki kat veririz. Ve ona bol rızık hazırlamışızdır.

     32. Ey Peygamber hanımları! Siz kadınlardan herhangi biri gibi değilsiniz. Eğer(Allah'tan) korkuyorsanız, çekici bir eda ile konuşmayın; sonra kalbinde hastalık bulunan kimse ümide kapılır. Güzel söz söyleyin.

     33. Evlerinizde oturun, eski cahiliye âdetinde olduğu gibi açılıp saçılmayın. Destekleşme / dayanışma içinde olun, ihtiyaçtan fazlasını verin. Allah'a ve Resulüne itaat edin. Ey Ehlibeyt! Allah sizden, sadece günahı gidermek ve sizi tertemiz yapmak istiyor.

     34. Evlerinizde okunan Allah'ın ayetlerini ve bilgeliği hatırlayın. Şüphesiz Allah her şeyin iç yüzünü bilendir ve her şeyden haberi olandır.

     35. Müslüman erkekler ve müslüman kadınlar, mümin erkekler ve mümin kadınlar, itaat eden erkekler ve itaat eden kadınlar, doğru erkekler ve doğru kadınlar, sabreden erkekler ve sabreden kadınlar, mütevazı erkekler ve mütevazı kadınlar, karşılıksız yardım veren erkekler ve karşılıksız yardım veren kadınlar, oruç tutan erkekler ve oruç tutan kadınlar, ellerini, bellerini ve dillerini koruyan erkekler ve  ellerini, bellerini ve dillerini koruyan kadınlar, Allah'ı çok zikreden erkekler ve zikreden kadınlar var ya; işte Allah, bunlar için bir bağışlanma ve büyük bir mükâfat hazırlamıştır.

     36. Allah ve Resulü bir işe hüküm verdiği zaman, inanmış bir erkek ve kadına o işi kendi isteklerine göre seçme hakkı yoktur. Her kim Allah ve Resulüne karşı gelirse, apaçık bir sapıklığa düşmüş olur.

     37. Hani Allah'ın nimet verdiği, senin de iyilik ettiğin kimseye: "Eşini yanında tut. Allah'tan kork!" diyordun. Allah'ın açığa vuracağı şeyi, insanlardan çekinerek içinde gizliyordun. Oysa asıl korkmana layık olan Allah'tır. Zeyd o kadından ilişiğini kesince biz onu sana nikâhladık ki evlatlıkları, karılarıyla ilişkilerini kestiklerinde müminlere bir güçlük olmasın. Böylece Allah'ın emri pratiğe çıkarılmış bulunuyor.

     38. Allah'ın uygun gördüğü şeyi yaptığı için peygamber suçlanamaz. Önceki çağlarda da bütün elçiler hakkında Allah'ın davranış tarzı buydu. Unutma ki Allah'ın takdiri mutlaka yerini bulur

     39. O peygamberler ki Allah'ın gönderdiği emirleri duyururlar. Allah'tan korkarlar ve O'ndan başka kimseden korkmazlar. Hesap görücü olarak Allah yeter.

     40. Muhammed sizin erkeklerinizin hiçbirinin babası değildir. Fakat o Allah'ın elçisi ve elçilerin sonuncusudur. Allah her şeyi hakkıyla bilendir.

     41. Ey inananlar! Allah'ı hiç aklınızdan çıkarmayın.

     42. Ve O'nu sabah akşam yüceltin.

     43. Sizi karanlıklardan aydınlığa çıkarmak için melekleri ile destekler. O’ iman edenlere/güvenenlere karşı sevgi ve merhametle dopdoludur.

     44. O’na kavuştukları gün, onlara iltifatı " ebedi barış “tır.  Allah onlara çok değerli bir mükâfat hazırlamıştır.

     45. Ey Peygamber! Biz seni hakikaten bir şahit, bir müjdeleyici ve bir uyarıcı olarak gönderdik.

     46. Allah'ın izniyle, bir davetçi ve nur saçan bir ışık olarak.

     47. Kitabın, ortaya koyduğu anlamlar, değerler ve kurallara uyanlara Allah'tan büyük bir lütfa ereceklerini müjdele.

     48. Kitabın, ortaya koyduğu anlamlar, değerler ve kuralların karşısında yer alanlara ve ihtiyaçtan fazlasını vermekte direnenlere boyun eğme. Onların eziyetlerine aldırma. Allah'a güvenip dayan, vekil ve destek olarak Allah yeter.

     49. Ey iman edenler! Mümin kadınları nikâhlayıp da, henüz zifafa girmeden onları boşarsanız, onları sayacağınız bir iddet süresince bekletme hakkınız yoktur. O halde onları memnun edin ve onları güzel bir şekilde serbest bırakın.

     50. Ey Peygamber! Mehirlerini verdiğin hanımlarını, Allah'ın sana ganimet olarak verdiğini ve elinin altında bulunan esir kadınları, amcanın, halanın, dayının ve teyzenin seninle beraber göç eden kızlarını sana helal kıldık. Bir de Peygamber kendisiyle evlenmek istediği takdirde, kendisini peygambere hibe eden mümin kadını, diğer müminlere değil sırf sana mahsus olmak üzere(helal kıldık).Kuşkusuz biz hanımları ve ellerinin altında bulunan esir kadınlar hakkında müminlere neyi farz kıldığımızı biliriz ki sana bir zorluk olmasın. Allah bağışlayandır, merhamet edendir.

     51. Onlardan dilediğinin sırasını geriye bırakır, dilediğini de öne alırsın. Sırasını geri aldığın hanımlarından arzu ettiğini tekrar öne almanda senin üzerine bir günah yoktur. Böyle yapman onların mutlu olmalarına, üzülmemelerine ve hepsinin, senin verdiklerine razı olmalarına daha uygundur. Allah kalplerinizde olanı bilendir, halimdir.

     52. Bunların ötesinde artık kadınlar sana helal değildir. Eşlerinden her hangi birisiyle de onları değişemezsin.  Güzellikleri hoşuna gitse bile. Ancak elinin altındakilerle yetin. Allah her şeyi gözetler.

     53. Ey iman edenler! Siz zamanını gözetlemeksizin, bir yemeğe davet edilmedikçe, Peygamber'in evlerine girmeyin. Ancak davet edildiğiniz vakit girin. Yemeği yediğinizde hemen dağılın, sohbete dalmayın. Çünkü bu hareketiniz Peygamberi üzmekte, fakat o utanmaktadır. Ama Allah, hakkı söylemekten çekinmez. Peygamberin hanımlarından bir şey istediğiniz zaman perde arkasından isteyin. Bu, hem sizin kalpleriniz, hem onların kalpleri için daha temiz bir davranıştır. Sizin Allah'ın Resulünü üzmeniz ve kendisinden sonra onun hanımlarını nikâhlamanız asla caiz olamaz. Çünkü bu, Allah katında büyük bir günahtır.

     54. Bir şeyi açığa vursanız da, gizleseniz de şüphe yok ki, Allah her şeyi gayet iyi bilmektedir.

     55. Onlara babaları, oğulları, kardeşleri, kardeşlerinin oğulları, kız kardeşlerinin oğulları, kadınları ve ellerinin altında bulunan köle kızlarından dolayı bir günah yoktur. Allah'tan korkun; şüphesiz Allah her şeye şahittir.

     56. Allah ve melekleri, Peygamberi destekliyorlar. Ey kitabın ortaya koyduğu anlamlar, değerler ve kurallar bütününü içtenlikle benimseyenler! Siz de onu destekleyin ve tam bir teslimiyetle barış ve esenlik dileyin.

     57. Allah ve Resulünü incitenleri Allah, dünyada ve ahirette dışlamış ve onlar için alçaltıcı bir azap hazırlamıştır.

     58. Kitabın ortaya koyduğu anlamlar, değerler ve kurallar bütününü içtenlikle benimseyen erkeklere ve kadınlara hak etmedikleri bir şeyden dolayı eziyet edenler, şüphesiz bir iftira ve apaçık bir günah yüklenmişlerdir.

     59. Ey Peygamber! Hanımlarına, kızlarına ve kitabın ortaya koyduğu anlamlar, değerler ve kurallar bütününü içtenlikle benimseyen kadınlara dış örtülerini üstlerine almalarını söyle. Bu onların tanınması ve incitilmemesi için en elverişli olandır. Allah bağışlayandır, esirgeyendir.

     60. Doğrusu ihtiyaçtan fazlasını vermeyenler, kalplerinde hastalık bulunanlar, şehirde çirkin haber yayanlar, bu yaptıklarına son vermezlerse, seni onların üstüne gitmeyi elbette teşvik edeceğiz. Bundan sonra onlar, orada senin yakınında, çok az kalabilirler.

     61. Dışlanmış hale gelirler. Rastlandıkları yerde enselenir, bir, bir öldürülürler.

     62. Bu Allah'ın önceden geçenler hakkındaki kanunudur. Allah'ın kanununda asla bir değişiklik bulamazsın.

     63. İnsanlar sana ayağa kalkışın zamanını soruyorlar. De ki: "Onun bilgisi Allah katındadır". Ne bilirsin, belki de zamanı yakındır.

     64. Şu muhakkak ki, Allah kitabın, ortaya koyduğu anlamlar, değerler ve kuralların karşısında yer alanları rahmetinden kovmuş ve onlara çılgın bir ateş hazırlamıştır.

     65. Orada ebedi olarak kalacaklar, ne bir dost ne de bir yardımcı bulacaklardır.

     66. Yüzleri ateşte evirilip çevrildiği gün: "Eyvah bize! Keşke Allah'a itaat etseydik, Peygambere de itaat etseydik!”

     67. "Ey Yaratıp, Besleyip doyuran, Yönlendiren Kudret’imiz! Biz reislerimize ve büyüklerimize uyduk da onlar bizi yoldan saptırdılar," derler.

     68. "Yaratıp, Besleyip doyuran, Yönlendiren Kudret’imiz! Onlara iki kat azap ver ve onları büyük bir lanetle rahmetinden kov.”

     69. Ey iman edenler! Siz de Musa'ya eziyet edenler gibi olmayın. Nihayet Allah onu dedikleri şeyden temize çıkardı. O Allah yanında şerefli idi.

     70. Ey iman edenler! Allah'tan korkun ve doğru söz söyleyin.

     71. Allah işlerinizi düzeltir ve günahlarınızı bağışlar. Kim Allah ve Resulüne itaat ederse büyük bir kurtuluşa ermiş olur.

     72. Biz emaneti, göklere, yere ve dağlara teklif ettik de onlar bunları yüklenmekten çekindiler, korktular. Onu insan yüklendi. Doğrusu o çok zalim, çok cahildir.

     73. İhtiyacından fazlasını vermemeye çalışan erkeklere ve ihtiyacından fazlasını vermemeye çalışan kadınlara, O’na ortak koşan erkeklere ve O’na ortak koşan kadınlara azap edecek, inanan erkeklerin ve inanan kadınların da tövbesini kabul buyuracaktır. Allah bağışlayandır, merhamet edendir.

 

034

SABA ÜLKESİ/Saba ülkesi-SEBE

Sevgi ve merhameti sonsuz olan Allah’ın adıyla.

 

      1. Bütün övgüler, göklerde ve yerde bulunanların hepsinin sahibi olan Allah'a mahsustur. Ahirette de övgüler O'na mahsustur. O Tüm Bilgeliklerin Sahibidir, Her Şeyden Haberi Vardır.

      2. Yerin içine gireni ve ondan çıkanı, gökten ineni, oraya çıkanı O bilir. O'nun Sevgi ve Merhameti Sınırsız'dır, Günahları Sınırsız Affeder.

      3. İnkârcılar: "Ayağa kalkış bize gelmeyecek" dediler. De ki: "Hayır! Bilinmezleri bilen, görünmezleri gören Yaratıp, Besleyip doyuran, Yönlendiren Kudret'im hakkı için o, mutlaka size gelecektir. Göklerde ve yerde zerre miktarı bir şey bile O'ndan gizli kalmaz. Bundan daha küçük ve daha büyüğü de şüphesiz apaçık kitaptadır;

     4. Allah, inanıp iyi işler yapanları mükâfatlandıracaktır. Onlar için büyük bir bağışlanma ve güzel bir rızık vardır.

      5. Ayetlerimizi hükümsüz bırakmak için yarışırcasına uğraşanlar için de, en kötüsünden elem verici bir azap vardır.

      6. Kendilerine bilgi verilenler,  Yaratıp, Besleyip doyuran, Yönlendiren Kudret’inden sana indirilenin gerçek olduğunu bilirler, Her Türlü Övgünün, Kudret ve Onurun Sahibi olan Allah'ın yoluna kılavuzladığını bilirler.

      7.8. Kitabın, ortaya koyduğu anlamlar, değerler ve kuralların karşısında yer alanlar şöyle dediler: "Çürüyüp paramparça olduğunuz vakit yeniden dirileceğinizi söyleyerek haber veren kişiyi gösterelim mi?  Acaba o yalan yere Allah'a iftira mı ediyor? Yoksa onda delilik mi var?" Hayır! Ahirete inanmayanlar azaptadırlar ve derin bir sapıklık içindedirler.

      9. Onlar. Gökte ve yerde önlerine ve arkalarına bakmıyorlar mı? Dilesek onları yere batırırız, ya da üzerlerine gökten parçalar düşürürüz. Şüphesiz bunda Yaratıp, Besleyip doyuran, Yönlendiren Kudret'ine yönelen her kul için bir ibret vardır.

     10. And olsun, Davud'a tarafımızdan bir üstünlük verdik. "Ey dağlar ve kuşlar! Onunla beraber yürüyün" dedik. Ona demiri yumuşattık.

     11. "Geniş zırhlar imal et, dokumasını ölçülü yap. İyi işler yapın. Kuşkusuz ben, yaptıklarınızı görmekteyim.”

     12. Sabah gidişi bir aylık mesafe, akşam dönüşü yine bir aylık mesafe olan rüzgârı da Süleyman'a verdik ve onun için erimiş bakırı kaynağından sel gibi akıttık. Yaratıp, Besleyip doyuran, Yönlendiren Kudret’inin izniyle yabancılardan bir kısmı, onun önünde çalışırdı. Onlardan kim emrimizden sapsa, ona alevli azabı tattırdık.

     13. Onlar Süleyman'a kalelerden, havuzlar kadar geniş leğenlerden, sabit kazanlardan ne dilerse yaparlardı. Ey Davut ailesi! Şükredin. Kullarımdan şükreden azdır!

     14. Süleyman'ın ölümüne hükmettiğimiz zaman, onun öldüğünü, ancak değneğini yiyen bir ağaç kurdu gösterdi. Süleyman yere yıkılınca anlaşıldı. Eğer yabancılar onun ölüm hükmünü bilmiş olsalardı, o alçaltıcı azap içinde bekleyip durmazlardı.

     15. And olsun Sebe kavmi için oturduğu yerlerde büyük bir ibret vardır. Biri sağda biri solda iki bahçeleri vardı. Yaratıp, Besleyip doyuran, Yönlendiren Kudret’inizin rızkından yiyin ve O'na şükredin. İşte güzel bir memleket ve çok bağışlayan bir Yaratıp, Besleyip doyuran, Yönlendiren Kudret’i.

     16.Ama onlar yüz çevirdiler. Bu yüzden üzerlerine Arim selini gönderdik. Onların iki bahçesini, buruk yemişli, acı ılgınlı ve içinde biraz da sedir ağacı bulunan iki harap bahçeye çevirdik.

     17. Nankörlük ettikleri için onları böyle cezalandırdık. Biz nankörlerlerden başkasını cezalandırır mıyız?

     18. Onların yurdu ile içlerini bereketlendirdiğimiz memleketler arasında, kolayca görünen nice kasabalar var ettik ve bunlar arasında yürümeyi konaklara ayırdık. Oralarda geceleri, gündüzleri korkusuzca gezin dolaşın, dedik.

     19. Bunun üzerine ey Yaratıp, Besleyip doyuran, Yönlendiren Kudret’imiz! Aralarında yolculuk yaptığımız şehirlerin arasını uzaklaştır, dediler ve kendilerine yazık ettiler. Biz de onları, ibret kıssaları haline getirdik ve onları büsbütün parçaladık. Şüphesiz bunda çok sabreden ve çok şükreden herkes için ibretler vardır.

     20. And olsun İblis onlar hakkındaki tahminini doğruya çıkardı. İnanan bir zümrenin dışında hepsi ona uydular.

     21. Hâlbuki şeytanın onlar üzerinde hiçbir nüfusu yoktu. Ancak ahirete inananı, şüphe içinde kalandan ayırdedip bilelim diye. Yaratıp, Besleyip doyuran, Yönlendiren Kudret’in gerçekten herşeyi koruyandır.

     22. De ki:"Allah'tan başka tanrı saydığınız şeyleri çağırın. Onlar ne göklerde ne yerde zerre ağırlığınca bir şeye sahiptirler. Onların buralarda hiçbir ortaklığı yoktur. Allah'ın onlardan bir yardımcısı da yoktur.

     23. Allah'ın huzurunda, kendisinin izin verdiği kimselerden başkasının şefaati fayda vermez. Nihayet onların yüreklerinden korku giderilince: " Yaratıp, Besleyip doyuran, Yönlendiren Kudret’iniz ne buyurdu? " derler. Onlar da :" Hak olanı buyurdu," derler. O' öyle Yüce, öyle Büyüktür.

     24. De ki:"Göklerden ve yerden size rızık veren kimdir? " De ki: "Allah! O halde biz veya siz, ikimizden biri, ya doğru yol üzerinde veya açık bir sapıklık içindedir.”

     25. De ki:"Bizim işlediğimiz suçtan siz sorumlu değilsiniz; biz de sizin işlediğinizden sorulacak değiliz.”

     26. De ki:"Yaratıp, Besleyip doyuran, Yönlendiren Kudret’imiz hepimizi bir araya toplayacak, sonra aramızda hak ile hükmedecektir. O en adil hüküm veren, hakkıyla bilendir.”

     27. "De ki:"O'na koştuğunuz ortakları bana gösterin. Hayır!  Yok böyle bir şey. Allah çok Güçlü ve çok Bilgedir.

     28. Biz seni bütün insanlara ancak müjdeleyici ve uyarıcı olarak gönderdik; fakat insanların çoğu bunun bilincinde değiller.

     29. "Eğer sözünüzde doğru iseniz bu vaat ettiğiniz ne zaman kopacak? Derler.

     30. De ki:"Size öyle bir gün vaat edilmiştir ki, ondan ne bir saat geri kalabilirsiniz, ne de ileri geçebilirsiniz.”

     31. Kitabın, ortaya koyduğu anlamlar, değerler ve kuralların karşısında yer alanlar dediler ki: "Biz hiç bir zaman bu Kur’an’a ve bundan önce gelen kitaplara inanmayacağız."  Sen o zalimleri, Yaratıp, Besleyip doyuran, Yönlendiren Kudret’lerinin huzurunda tutuklanmış, birbirlerine söz atarken bir görsen! Zayıf sayılanlar, büyüklük taslayanlara: " Siz olmasaydınız, elbette biz inanan insanlar olurduk "  derler.

     32. Büyüklük taslayanlar, zayıf sayılanlara: " Siz doğru yolda yürüdünüz de sizi ondan biz mi çevirdik?  Bilakis siz suç işliyordunuz. " derler.

     33. Zayıf sayılanlar da büyüklük taslayanlara: " Hayır!  Gece gündüz işiniz tuzak kurmaktı, Çünkü siz daima Allah'ı inkâr etmemizi, O'na ortaklar koşmamızı bize emrederdiniz," derler. Artık azabı gördüklerinde için için yanarlar; biz de o inkâr edenlerin boyunlarına demir halkalar takarız. Onlar ancak yapmakta oldukları günahları yüzünden cezalandırılırlar.

     34. Biz hangi ülkeye bir uyarıcı göndermişsek mutlaka oranın varlıklı ve şımarık kişileri : " Biz, size gönderilmiş olan şeyi inkâr ediyoruz ," demişlerdir.

     35. Ve dediler ki: " Biz malca ve evlatça daha çoğuz, biz azaba uğratılacak da değiliz.”

     36. De ki: "Yaratıp, Besleyip doyuran, Yönlendiren Kudret'im dilediğine bol rızk verir ve kısar; fakat insanların çoğu bilmezler.”

     37. Sizi huzurumuza yaklaştıracak olan ne mallarınızdır ne evlatlarınız ne de kalabalıklarınızdır. İman edip, iyi amelde bulunanlar müstesna; onlara yaptıklarının kat kat fazlası vardır.

     38. Ayetlerimizi boşa çıkarmaya çalışanlara gelince, onlar da azapla yüz yüze bırakılacaklardır.

     39. De ki: "Yaratıp, Besleyip doyuran, Yönlendiren Kudret'im kullarından dilediğine bol rızk verir ve kısar. Siz hayra ne harcarsanız, Allah onun yerine başkasını verir. O rızık verenlerin en hayırlısıdır.

     40. O gün Allah, onların hepsini toplayacak; sonra meleklere; size tapanlar bunlar mıydı?  Diyecek.

     41. Meleklerde: "Sen yücesin, bizim dostumuz onlar değil, sensin. Belki onlar cinlere tapıyorlardı. Çoğu onlara inanmıştı; "  diyecekler.

     42. Bugün birbirinize ne fayda ne de zarar vermeye gücünüz yeter. Biz zalim olanlara : " Yalanlamakta olduğunuz ateş azabını tadın" diyeceğiz.

     43. Onlara apaçık ayetlerimiz okunduğu zaman demişlerdi ki: " Bu, sizi babalarınızın taptığından çevirmek isteyen bir adamdan başkası değildir. Ve yine bu Kur'an da uydurulmuş bir yalandan başka bir şey değildir, " dediler. Hak kendilerine geldiğinde onu inkâr edenler de: ”Bu apaçık büyüden başka bir şey değildir," dediler.

     44. Hâlbuki biz onlara okuyacakları kitaplar vermediğimiz gibi senden önce onlara bir uyarıcı da göndermemiştik.

     45. Onlardan öncekiler de inkâr etmişlerdi. Bunlar, öncekilere verdiklerimizin onda birine erişmemişlerdi, peygamberlerimi yalanladılar; ama benim karşılık olarak verdiğim nasıl olmuştu.

     46. De ki: "Size bir tek öğüt vereceğim; Allah için ikişer ikişer ve teker teker ayağa kalkın, sonra da düşünün! "  Arkadaşınızda hiç bir delilik yoktur!  O ancak şiddetli bir azap gelip çatmadan evvel sizi uyaran bir peygamberdir.

     47. De ki: "Ben sizden bir ücret istemişsem, o sizin olsun. Ücretim yalnız Allah'a aittir. O, her şeye şahittir.”

     48. De ki: "Kuşkusuz, Yaratıp, Besleyip doyuran, Yönlendiren Kudret'im gerçeği ortaya koyar. Çünkü O, henüz görülemeyen olayları çok iyi bilendir.”

     49. De ki: "Hak geldi; artık batıl ne bir şeyi ortaya çıkarabilir ne de geri getirebilir.”

     50. De ki: "Eğer saparsam, kendi aleyhime sapmış olurum. Eğer doğru yolu bulursam, bu da Yaratıp, Besleyip doyuran, Yönlendiren Kudret'imin bana vahiy ettiği sayesindedir. Şüphesiz O işitendir, yakındır.”

     51. Telaşa düştükleri zaman bir görsen! Artık kurtuluş yoktur, yakın bir yerden yakalanmışlardır.

     52. "O'na inandık" demişlerdir. Ama uzak yerden imana kavuşmak onlar için nasıl mümkün olur?

     53. Hâlbuki daha önce onu inkâr etmişlerdi. Uzak bir yerden ön göremedikleri şey hakkında atıp tutuyorlardı.

     54. Artık, bundan önce benzerlerine yapıldığı gibi, kendileriyle arzu ettikleri şey arasına perde çekilmiştir. Şüphesiz onlar, kendilerini endişeye düşüren bir korku içindeler.

 

035

İLKELERİNİ KOYAN/varlığın ilkelerini koyan-FATIR

Sevgi ve merhameti sonsuz olan Allah’ın adıyla.

 

 

      1. Gökleri ve yeri yaratan, melekleri ikişer, üçer, dörder kanatlı elçiler yapan Allah'a hamdolsun. O, yaratmada dilediği arttırmayı yapar. Şüphesiz Allah, her şeye gücü yetendir.

      2. Allah'ın insanlara açacağı herhangi bir rahmeti tutup kısacak yoktur. O'nun tuttuğunu ondan sonra salıverecek de yoktur. O üstündür, bilgelik sahibidir.

      3. Ey insanlar! Allah'ın size olan nimetini hatırlayın; Allah'tan başka size gökten ve yerden rızık veren bir yaratıcı var mı? O'ndan başka tanrı yoktur. Nasıl oluyor da çevriliyorsunuz!

      4. Eğer seni yalanlıyorlarsa; senden önceki peygamberler de yalanlanmıştır. Bütün işler yalnızca Allah'a döndürülecektir.

      5. Ey insanlar! Allah'ın vadi gerçektir, sakın dünya hayatı sizi aldatmasın ve o aldatıcı da Allah ile sizi aldatmasın.

      6. Çünkü şeytan sizin düşmanınızdır, siz de onu düşman sayın. O kendi taraftarlarını ancak ateş ehlinden olmaya çağırır.

      7. İnkâr edenler için şüphesiz çetin bir azap var, iman edip iyi işler yapanlara da bağışlanma ve büyük bir mükâfat vardır.

      8. Ya o kişi? Kötü işi kendisine güzel gösterilip de onu güzel gören kimse? Allah müstahak gördüğünü sapıklığa yöneltir, layık gördüğünü doğru yola iletir. O halde onlar için üzülerek kendini helak etme. Allah onların ne yaptıklarını biliyor.

      9. Rüzgârı gönderip de bulutu harekete geçiren Allah'tır. Biz onu ölü bir bölgeye göndeririz de ölümünden sonra toprağa onunla hayat veririz. Ölülerin yeniden dirilmesi de böyle olacaktır.

     10. Kim izzet ve şeref istiyorsa, bilsin ki, izzet ve şerefin hepsi Allah'ındır. O'na ancak güzel sözler yükselir. Onları da Allah'a barışa yönelik işler ulaştırır. Kötülüklerle tuzak kuranlara gelince, onlar için çetin bir azap vardır ve onların tuzağı bozulur.

     11. Allah sizi topraktan, sonra meniden yarattı. Sonra sizi çiftler kıldı. O'nun bilgisi olmadan hiç bir dişi ne gebe kalır ne de doğurur.  Bir canlıya ömür verilmesi de, onun ömründen azaltılması da mutlaka bir kitapdadır. Şüphesiz bunlar Allah'a kolaydır.

     12. İki deniz birbirine eşit olmaz. Bu tatlıdır susuzluluğu keser, içilmesi kolaydır. Şu da tuzludur, acıdır. Hepsinden de taze et yersiniz ve giyeceğiniz süs eşyası çıkarırsınız. Allah'ın lütfundan arayıp da şükretmeniz için, gemilerin denizleri yarıp gittiğini görürsün.

     13. Allah geceyi gündüzün içine sokar, gündüzüde gecenin içine sokar ve ayı emri altına almıştır. Her biri belirtilmiş bir süreye kadar akıp gider. İşte ‘Yaratıp, Besleyip doyuran, Yönlendiren Kudret’iniz Allah budur. Mülk O'nundur. O'nu bırakıpta kendilerine taptıklarınız ise, bir çekirdek kabuğuna bile sahip değillerdir.

     14. Eğer onları çağırırsanız, sizin çağırmanızı işitmezler. Faraza işitseler bile, size cevap veremezler. Ayağa kalkış günü de sizin ortak koşmanızı reddederler. Sana her şeyden haberi olan (Allah) gibi hiç kimse haber veremez.

     15. Ey insanlar! Allah'a muhtaç olan sizsiniz. Zengin ve övülmeye layık olan ancak O' dur.

     16. Allah dilerse sizi yok eder ve yerinize yeni bir halk getirir.

     17. Bu da Allah'a güç bir şey değildir.

     18. Hiç bir günahkar başkasının günahını yüklenmez. Yükü ağır gelen onu taşımak için çağırsa, bu çağırdığı akrabası da olsa, onun yükünden bir şey yüklenmez. Sen ancak görmeden Yaratıp, Besleyip doyuran, Yönlendiren Kudret'lerinden korkanları ve destekleşme/dayanışmayı içtenlikle yapanları uyarabilirsin. Kim temizlenirse kendi menfaatine temizlenmiş olur. Dönüş Allah'adır.

     19.20.21. Körle, gören, karanlıkla aydınlık, gölge ile sıcak bir olmaz.

     22. Dirilerle ölüler de bir olmaz. Şüphesiz Allah, dilediğine işittirir. Sen mezarlardakilere işitiremezsin!

     23. Sen sadece bir uyarıcısın.

     24. Biz seni müjdeleyici ve uyarıcı olarak hak ile gönderdik. Her ümmet  için mutlaka bir uyarıcı bulunmuştur

     25. Eğer seni yalanlıyorlarsa, onlardan öncekiler de yalanlamışlardı. Resulleri onlara açık seçik mesajlar, sayfalar ve aydınlatıcı kitap getirmişlerdi

     26. Sonra ben, o inkâr edenleri yakaladım. Cezam nasıl oldu!

     27. Görmedin mi Allah gökten su indirdi. Onunla renkleri çeşit çeşit meyvalar çıkardık. Dağlarda yollar, beyaz, kırmızı, değişik renklerde ve simsiyah topraklar var.

     28. İnsanlardan, hayvanlardan ve davarlardan da yine böyle türlü renkte olanlar var. Kulları içinden ancak Âlimler, Allah'tan korkar. Şüphesiz Allah güçlüdür, affeder sonsuz şekilde.

     29. Allah'ın kitabını okuyanlar, destekleşme / dayanışma  içinde olanlar ve kendilerine verdiğimiz rızıktan gizli ve açık sarf edenler, asla zarara uğramayacak bir kazanç umabilirler.

     30. Çünkü Allah onların mükâfatlarını tam öder ve lütfundan onlara fazlasını da verir. Şüphesiz O, çok bağışlayan, şükrün karşılığını bol bol verendir.

     31. Sana vahiy ettiğimiz kitap, kendinden öncekini doğrulayıcı olarak gelen gerçektir. Allah kullarından tam haberdardır, onları iyice görmektedir.

     32. Sonra Kitabı kullarımız arasından seçtiklerimize verdik. Onlardan kimi kendisine zulüm eder, kimi ortadadır, kimi de Allah'ın izniyle hayırlarda öne geçmek için yarışır. İşte büyük lütuf budur.

     33. Adn cennetlerine girerler onlar, Orada altın bileziklerle ve incilerle süslenirler. Orada giyecekleri elbiseler de ipektir.

     34. Şöyle derler: " Bizden tasayı gideren Allah'a hamd olsun. Doğrusu Yaratıp, Besleyip doyuran, Yönlendiren Kudret’imiz çok bağışlayan, çok nimet verendir.”

     35. "O, ki lütfuyla bizi asıl oturulacak yurda yerleştirdi. Artık orada bize ne yorgunluk dokunacak ne de orada bize usanç gelecektir.”

     36.İnkâr edenlere de cehennem ateşi vardır. Öldürülmezler ki ölsünler, cehennem azabı da onlara biraz olsun hafifletilmez. İşte biz, kitabın ortaya koyduğu anlamlar, değerler ve kurallarını gizlemeye bütün gücüyle çalışan her nankörü böyle cezalandırırız.

     37. Onlar orada: "Yaratıp, Besleyip doyuran, Yönlendiren Kudret'imiz!  Bizi çıkar, yaptığımız yerine iyi işler yapalım! Diye feryat ederler. Size düşünecek kimsenin düşünebileceği kadar bir ömür vermedik mi? Size uyarıcı da gelmedi mi? Şimdi tadın!  Zalimlerin yardımcısı yoktur.

     38. Allah göklerin ve yerin sırrını bilir. O kalplerin içinde ne varsa onu da hakkıyla bilendir.

     39. Sizi yeryüzünde halifeler yapan O'dur. Onun için kim inkâr ederse, inkârı kendi zararınadır. Kitabın ortaya koyduğu anlamlar, değerler ve kuralların karşısında yer alanların, bunları gizlemeleri, Yaratıp, Besleyip doyuran, Yönlendiren Kudret'leri katında kendileri için ancak gazabı artırır. Bu davranışlar, kendilerine zarardan başka bir şey getirmez.

     40. De ki: "Allah'ı bırakıp da taptığınız, ortaklarınızı gördünüz mü? Gösterin bana! Onlar yerdeki hangi şeyi yarattılar! Yoksa onların göklerde mi bir ortaklıkları var! Yahut biz onlara, bir kitap mı verdik de onlar, o kitaptaki bir delile mi dayanıyorlar? Hayır, zalimler birbirlerine vaat ederler fakat bu vaat aldatmadan başka bir şey değildir.

     41. Şüphesiz Allah gökleri ve yeri, nizamları bozulmasın diye tutuyor. Andolsun ki onların nizamı bir bozulursa, kendisinden başkası onları tutamaz. Şüphesiz O şefkatli bir biçimde günahları affeder.

     42. Kendilerine bir uyarıcı gelirse, herhangi bir ümmetten daha çok doğru yolda olacaklarına dair bütün güçleriyle Allah'a yemin etmişlerdi. Fakat onlara uyarıcı gelince, bu onların haktan uzaklaşmalarından başka bir şeyi arttırmadı.

     43. Çünkü onlar yeryüzünde büyüklük taslıyor ve kötü tuzaklar kuruyorlardı. Hâlbuki kişi kazdığı kuyuya kendi düşer. Onlar öncekilerin kanunlarından başkasını mı bekliyorlar? Allah'ın kanununda asla bir değişme bulamazsın, Allah'ın kanununda kesinlikle bir sapma da bulamazsın.

     44. Bunlar yeryüzünde gezip de kendilerinden öncekilerin sonunun nasıl olduğunu görmediler mi? Hâlbuki onlar, bunlardan daha güçlü idiler. Ne göklerde ne de yerde Allah'ı aciz bırakacak bir güç vardır. O bilendir, güçlüdür.

     45. Eğer, Allah yaptıkları yüzünden insanları cezalandırsaydı, yeryüzünde hiçbir canlı yaratık bırakmazdı. Fakat Allah, onları belirtilmiş bir süreye kadar, vakitleri gelinceye kadar erteliyor. Allah, kullarını iyice görmektedir.

 

036

YASİN/Ya ve sin harfleri-YASİN

Sevgi ve merhameti sonsuz olan Allah’ın adıyla.

 

      1. Ya Sin!

      2. Bilgelik dolu Kur'an dile gelsin.

      3. Sen şüphesiz gönderilen elçilerden birisin.

      4. Doğruluk ve dürüstlük yolu üzerindesin.

      5.6. Görevin; Yüce sevgi ve merhamet kaynağı tarafından indirilen kitap ile ataları uyarılmadığı için, kendileri derin uykular içinde uyuyan bir halkı uyanışa çağırmaktır.

      7. Unutma ki onların çoğu üzerine söz hak olmuştur. Artık onlar inanmazlar.

      8. Biz onların boyunlarına çenelerine kadar gelen halkalar geçirdik. Bu yüzden burunları yukarda, gözleri aşağıda somurtur dururlar.

      9. Önlerinden bir set ve arkalarından bir set çektik de onları kapatıp karanlıkta bıraktık, artık görmezler.

     10. Onları uyanışa çağırsan da, çağırmasan da birdir, inanmazlar.

     11. Sen ancak Kur’an’a uyan ve görmediği halde Merhameti sonsuz olana karşı, korku ve titreme içinde olan kimseyi uyarabilirsin. İşte böylesini, bir bağışlanmayla ve güzel bir mükâfatla müjdele.

     12. Biz, yalnız biz, ölüleri diriltiriz. Gelecek için ne yapıyorlarsa ve geride ne bırakıyorlarsa hepsini kayda geçiriyoruz. Biz her şeyi apaçık bir kütükte ayrıntılı olarak yazmışızdır.

     13. Şu anda şehirde yaşayan halklara, şu misali anlat; Hani onlara elçiler gelmişti.

     14. İlk başta, onlara iki elçi göndermiştik. Onları yalanladılar. Bunun üzerine üçüncü bir elçi gönderdik. Onlar : "Biz size gönderilmiş Allah elçileriyiz, " demişlerdi.

     15. Elçilere dediler ki : " Siz de ancak bizim gibi insansınız. Merhameti sonsuz olan her hangi bir şey indirmedi. Siz ancak yalan söylüyorsunuz. “

     16. Dediler ki: "Yaratıp, Besleyip doyuran, Yönlendiren Kudret’imiz biliyor; biz gerçekten size gönderilmiş elçileriz" .

     17. "Bizim vazifemiz, açık bir şekilde Allah'ın buyruklarını size tebliğ etmekten başka bir şey değildir "  .

     18. Dediler ki: " Doğrusu siz bize uğursuz geldiniz. Eğer bu işten vazgeçmezseniz, ant olsun sizi taşlarız ve çok fena yaparız."

     19. Elçiler şöyle cevap verdi : " Sizin uğursuzluğunuz sizin kendinizdendir. Size nasihat ediliyorsa bu uğursuzluk mudur? Bilakis siz aşırı giden bir milletsiniz.”

     20. Derken şehrin kenar mahallelerinden bir adam çok çalışmaktan, yorgun, terini silerek geldi: "Ey kavmim! Bu elçilere uyunuz!" dedi.

     21. "Sizden herhangi bir ücret istemeyen bu kimselere tabi olun, çünkü onlar doğru yolu bulmuş kimselerdir.”

     22. "Neden beni yaratan için çalışmayayım? İşin sonunda hepimiz ona döneceğiz.”

     23 ."O'ndan başka tanrılar mı edineyim? O’ çok esirgeyici Allah, eğer bana bir zarar dilerse onların torpili bana hiçbir fayda vermez, beni kurtaramazlar.”

     24. "İşte o zaman ben apaçık bir sapıklığın içine gömülmüş olurum.”

     25."Şüphesiz ben Yaratıp, Besleyip doyuran, Yönlendiren Kudret'inize iman ettim, dinleyin beni.”

     26.27. Gir cennete denildi. " Keşke, Yaratıp, Besleyip doyuran, Yönlendiren Kudret'imin beni affettiğini ve beni ikram edilenlerden kıldığını kavmim bilseydi, "  dedi.

     28. Biz ondan sonra onun milletini helak etmek için üzerlerine gökten herhangi bir ordu indirmedik ve indirecek de değildik.

     29. Olan, sadece korkunç titreşimli bir sesti. Ve bir anda sönüverdiler.

     30. Ne yazık şu kullara! Onlara bir peygamber gelmeye görsün, ille de onunla alay etmeye kalkışırlar.

     31. Görmüyorlar mı ki, onlardan önce nice kavimleri helak ettik. Onlar dönüp geri gelmezler.

     32.Ancak herkes toplandığında, onlar da huzurumuzda hazır bulunacaklar.

     33.Ölü toprak onlar için bir ayettir. Onu dirilttik, ondan dane çıkardık; bak işte ondan yiyorlar.

     34. Onda hurmalardan, üzümlerden bahçeler oluşturduk, ondan pınarlar fışkırttık;

     35.Ta ki onun ürününden ve ellerinin yapıp ettiğinden yesinler. Hala şükretmiyorlar mı?

     36. Ne yücedir O’ ki toprağın bitirdiklerinden, kendilerinden ve daha nice bilmedikleri şeylerden bütün çiftleri yaratmıştır.

     37.Gece de onlar için bir ayettir. Gündüzü ondan soyup alırız da onlar karanlığa gömülü verirler.

     38.Güneş kendisi için belirlenen yerde akar. İşte bu Çok güçlü ve Her şeyi Bilen, Allah'ın takdiridir.

     39. Ay için de bir takım menziller tayin ettik. Nihayet o, eğri hurma dalı gibi olur da geri döner.

     40. Ne güneş aya yetişebilir, ne de gece gündüzü geçebilir. Her biri bir yörüngede yüzerler.

     41. Onların zürriyetlerini de dopdolu bir gemide taşımamız da onlar için bir ayettir.

     42. Onlar için, bunun gibi binecekleri başka şeyler de yarattık.

     43. Dilesek onları suda boğarız. O zaman ne onların imdadına koşan olur, ne de onlar kurtarılırlar.

     44. Ancak bizim tarafımızdan bir rahmet ve belli bir zamana kadar dünyadan nimetlensinler diye kurtarılırlar.

     45. Onlara: "Önünüzdekinden ve arkanızdakinden sakının ki, merhamet edilebilsin" denildiğinde, hiç aldırmazlar.

     46. Çünkü Yaratıp, Besleyip doyuran, Yönlendiren Kudret’lerinin ayetlerinden kendilerine bir ayet gelince, ondan mutlaka yüz çevirmişlerdir.

     47. Onlara: "Allah'ın size lütfettiği rızıklardan dağıtın." Denildiğinde, nankörlüğe sapanlar, iman edenlere şöyle derler: "Allah'ın dilediği takdirde yedirip doyuracağı kişiyi biz mi doyuracağız? Siz açık bir sapıklık içindesiniz, hepsi bu.”

     48. Bir de şöyle derler: "Eğer doğru sözlüler iseniz, bu tehdit ne zaman?”

     49. Onlar birbirleriyle çekişip dururken kendilerini ansızın yakalayacak korkunç bir sesi bekliyorlar.

     50. İşte o anda onlar ne bir vasiyette bulunabilirler, ne de ailelerine dönebilirler.

     51. Nihayet Sura üfürülecek. Bir de bakarsın ki onlar uyudukları yerden kalkıp koşarak çalışmaktan yorgun, terini silerek gelirler.

     52. Şöyle diyecekler : " Vay başımıza gelene! Bizi uyuduğumuz yerden kim kaldırdı. Bu “Herkese bağış ve bereketinin tüm nimetlerini ayırım yapmadan sunan Kudretin söz ettiği şey buymuş Peygamberler gerçekten doğru söylemişler! " derler.

     53. Olan müthiş bir sesten ibarettir. Bunun üzerine onların hepsi hemen huzurumuzda hazır bulunurlar.

     54. O gün hiçbir kimse en ufak bir haksızlığa uğramaz. Siz orada ancak yaptıklarınızın karşılığını alırsınız.

     55. O gün cennetlikler, gerçekten nimetler içinde safa sürerler.

     56. Onlar ve eşleri gölgeler altında tahtlara kurulurlar.

     57. Orada onlar için her çeşit meyve vardır. İstedikleri her şey onların olacak.

     58. Onlara merhametli Yaratıp, Besleyip doyuran, Yönlendiren Kudret'inin söylediği selam vardır.

     59. "Ey günahkârlar!  Ayrılın bir tarafa bugün. ”

     60 "Ey Âdem çocukları! Size şeytana tapmayın, çünkü o sizin apaçık düşmanınızdır"

     61. "Ve bana kulluk ediniz, doğru yol budur." Diye sizden söz almadım mı?

     62. Şeytan sizden pek çok milleti kandırıp saptırdı. Hala akıl erdiremiyor musunuz?

     63. İşte bu size vaat edilen cehennemdir.

     64. İnkârınız sebebiyle bu gün girin oraya!

     65. O gün onların ağızlarını mühürleriz; yaptıklarını bize elleri anlatır, ayakları da şahitlik eder.

     66. Dilesek onların gözlerini büsbütün kör ederdik. O zaman doğru yolu bulmaya koşuşurlar, ama nasıl göreceklerdi.

     67. Eğer dilesek oldukları yerde onların şekillerini değiştirirdik de ne ileri gitmeye güçleri yeterdi ne de geri gelmeye!

     68. Kime uzun ömür verirsek biz onu yaratılışına geri çeviririz. Hiç düşünmüyorlar mı?

     69. Biz ona şiir öğretmedik. Zaten ona yaraşmazdı da. Onun söyledikleri, ancak Allah'tan gelmiş bir öğüt ve apaçık bir Kur'an'dır.

     70. Diri olanları uyarsın ve kitabın, ortaya koyduğu anlamlar, değerler ve kuralların karşısında yer alanlar cezayı hak etsinler diye.

     71. Görmüyorlar mı ki, biz kudretimizin eseri olmak üzere onlar için birçok hayvanlar yarattık. Bu sayede onlar bunlara sahip olmuşlardır.

     72. Bu hayvanları onların emrine verdik. Onların bazısını binek olarak kullanırlar, bazısını besin olarak yerler.

     73. Bu hayvanlarda onlara nice faydalar ve içilecek sütler vardır. Hala şükretmezler mi?

     74. Onlar, yardım göreceklerini umarak Allah'tan başka ilahlar edindiler.

     75. Hâlbuki ilahların onlara yardım etmeye güçleri yetmez. Aksine kendileri bunlar için yardıma hazır askerlerdir.

     76. O halde onların sözleri sakın seni üzmesin. Kuşkusuz biz onların gizlemekte olduklarını da, açığa vurduklarını da biliyoruz.

     77. İnsan görmez mi ki, biz onu meniden yarattık. Bir de bakıyorsun ki, apaçık düşman kesilmiş.

     78. Kendi yaratılışını unutarak bize karşı misal getirmeye kalkışıyor ve "Şu çürümüş kemikleri kim diriltecek," diyor.

     79.De ki: "Onları ilk defa yaratmış olan diriltecek. Çünkü O her türlü yaratmayı gayet iyi bilir.

     80.Yeşil ağaçtan sizin için ateş çıkartan O' dur. İşte siz ateşi ondan yakıyorsunuz.

     81.Gökleri ve yeri yaratan, onların benzerlerini yaratmaya kadir değil midir? Evet!  Elbette kadirdir. O her şeyi hakkıyla bilen yaratıcıdır.

     82. Bir şey oluşturmak istediği zaman onun yaptığı "Ol" demekten ibarettir.

     83. Her şeyin mülkü kendi elinde olan Allah'ın şanı ne kadar yücedir! Siz de O'na döneceksiniz.

 

037

SAF BAĞLAYANLAR/Saf bağlayanlar-SAFFAT

Sevgi ve merhameti sonsuz olan Allah’ın adıyla.

 

     1. Dalga dalga inenler dile gelsin.

     2. Yankılanıp yayılanlar dile gelsin.

     3. Titretip hatırlatanlar dile gelsin ki,

     4. Tanrınız tektir sizin.

      5. O hem göklerin, yerin ve ikisi arasındakilerin Yaratıp, Besleyip doyuran, Yönlendiren Kudret'i, hem de doğuşların Yaratıp, Besleyip doyuran, Yönlendiren Kudret'idir.

      6. Biz yakın göğü, bir süsle, yıldızlarla süsledik.

      7. Ve itaat dışına çıkan her şeytandan koruduk.

      8. Onlar, artık yüce konseye kulak veremezler. Her taraftan taşlanırlar.

      9. Kovulup atılırlar. Ve onlar için sürekli bir azap vardır.

     10. Ancak bir söz kapan olursa, onu da delip geçen bir parlak ışık takip eder.

     11. Şimdi sor onlara! Yaratma bakımından onlar mı daha zor, yoksa bizim yarattığımız mı? Şüphesiz biz kendilerini yapışkan bir sıvıdan yarattık.

     12. Hayır, sen şaşıyorsun. Hâlbuki onlar alay ediyorlar.

     13. Kendilerine öğüt verildiği vakit öğüt almazlar.

     14. Bir ayet görseler alay ederler.

     15. Bu, ancak açık bir büyüdür derler.

     16. "Gerçekten biz öldüğümüz, toprak ve kemik olduğumuz zaman mı diriltileceğiz?”

     17. "İlk atalarımız da mı?”

     18. De ki: "Evet, hem de hor ve hakir olarak diriltileceksiniz.”

     19. O diriltme korkunç bir sesten ibaret olacak, o anda hemen onların gözleri açılıp etrafa bakacaklar.

     20. "Eyvah bize! Bu ceza günüdür," derler.

     21. İşte bu, yalanlamış olduğunuz hüküm günüdür.

     22. Toplayın o zulmedenleri; eşlerini de. O tapınıp durmuş olduklarınıda toplayın:

     23. Allah'tan başka tapınmış olduklarını. Sürün onları cehennemin yoluna.

     24. Durdurun onları, çünkü hepsi sorguya çekilecekler.

     25. Neniz var da birbirinize yardım etmiyorsunuz?

     26. Edemezler. Bu gün hepsi teslim bayrağını çekmiş durumdadır.

     27. Birbirine dönerek bir şeyler sorup duruyorlar.

     28. Dediler: "Siz bize sağ taraftan geliyordunuz.”

     29. Ötekiler dediler: "Hayır siz zaten inanmıyordunuz.”

     30. "Bizim size karşı bir sultamız yoktu. İşin esası şu ki siz azmış bir topluluktunuz.”

     31. "Yaratıp, Besleyip doyuran, Yönlendiren Kudret’imizin sözü üzerimize hak oldu. Tadacağımızı elbette tadacağız.”

     32. "Sizi saptırıp azdırmıştık. Çünkü bizde sapıp azmış kişilerdik.”

     33. Onlar o gün azap içinde ortaklık kurmuşlardır.

     34. İşte biz suçluları böyle yaparız.

     35. Onlar kendilerine "Allah'tan başka ilah yoktur" dendiğinde kibirleniyorlardı.

     36. Ve şöyle diyorlardı: "Mecnun bir şair yüzünden ilahlarımızı mı terk edeceğiz?”

     37. Hayır! O gerçeği getirdi ve peygamberleri de doğruladı.

     38. Kuşkusuz siz acı azabı tadacaksınız.

     39. Çekeceğiniz ceza yapmakta olduğunuzdan başka bir şeyin cezası değildir.

     40. Ancak Allah'ın halis kulları istisna edilecek.

     41. Onlar için belirlenmiş bir rızık vardır.

     42. Çeşit çeşir meyvalar vardır.

     43. Nimetlerle dolu cennettedirler.

     44. Karşılıklı koltuklar üzerindedirler.

     45. Kaynaktan doldurulmuş kadehler dolandırılır çevrelerinde.

     46. Bembeyaz içenlere lezzet sunan kadehler.

     47. O içkide ne sersemletme vardır ne de onunla sarhoş olurlar.

     48. Yanlarında bakışlarını koruyanlar vardır.

     49. Ki sanki korunmuş yumurta gibiler.

     50. İşte o zaman birbirine dönerek soracaklar.

     51. İçlerinden biri: "Benim bir arkadaşım vardı" der.

     52. "Derdi ki: “Sen gerçekten şunu tasdik edenlerden misin?”

     53. 'Biz ölüp toprak ve kemik haline geldikten sonra, gerçekten cezalandırılacak mıyız?' “

     54. "Siz de bir araştırır mısınız?" dedi.

     55. Araştırdı nihayet onu cehennemin ta ortasında gördü.

     56. "Yemin ederim sen az daha beni de helak edecektin,”

     57. "Yaratıp, Besleyip doyuran, Yönlendiren Kudret’imin nimeti olmasaydı, şimdi ben de (cehenneme) getirilenlerden olurdum," dedi.

     58.59.60.61. "Birinci ölümümüz hariç, bir daha biz ölmeyecek ve bir daha azap görmeyecek değil miyiz?"  Şüphesiz bu büyük kurtuluştur.  Çalışanlar, böylesi bir kurtuluş için çalışsın.

     62.63. Şimdi ziyafet olarak cennet ehli için anılan bu nimetler mi daha hayırlı, yoksa zakkum ağacı mı? Biz onu zalimler için bir fitne yaptık.

     64. Zira o cehennemin dibinde bitip yetişen bir ağaçtır.

     65. Tomurcukları sanki şeytanın başları gibidir.

     66. Onlar ondan yiyecekler ve karınlarını onunla dolduracaklardır.

     67. Sonra onların, bunun üzerine, kaynar su karıştırılmış bir içkileri vardır.

     68. Sonra dönüşleri cehennemedir.

     69. Çünkü onlar babalarını sapık kişiler buldular,

     70. Kendileri de onların izlerinde koşturuyorlar.

     71. Andolsun, onlardan önce, evvelkilerin çoğu da sapmıştı.

     72. Biz onların içine de uyarıcılar göndermiştik.

     73. Bak o uyarılanların sonu nice oldu.

     74. Allah'ın saf bir yürek temizliği olan kulları müstesna.

     75. Andolsun, Nuh bize yalvarıp yakardı. Biz de duayı ne güzel kabul ederiz!

     76. Kendisini ve ailesini büyük felaketten kurtardık.

     77. Biz yalnız Nuh'un soyunu kalıcı kıldık.

     78. Sonradan gelenler içinde ona iyi bir nam bıraktık.

     79. Bütün âlemlerden Nuh'a selam olsun.

     80. İşte biz iyileri böyle mükâfatlandırırız.

     81. Zira o, bizim inanan kullarımızdan idi.

     82. Nihayet ötekileri suda boğduk.

     83. Şüphesiz İbrahim de onun milletinden idi.

     84. Çünkü Yaratıp, Besleyip doyuran, Yönlendiren Kudret’ine tertemiz bir kalp ile geldi.

     85. Hani o babasına ve kavmine: "Siz kime kulluk ediyorsunuz?" demişti.

     86. "Allah'tan başka bir takım uydurma ilahlar mı ediniyorsunuz?”

     87. "O halde âlemlerin Yaratıp, Besleyip doyuran, Yönlendiren Kudret’i hakkındaki görüşünüz nedir?”

     88. Bu arada İbrahim yıldızlara bir göz attı:

     89. "Ben hastayım," dedi.

     90. Bunun üzerine ondan gerisin geri kaçtılar.

     91. O da onların ilahlarının yanına sokulup: "Bir şey yemez misiniz?"  dedi.

     92. "Neniz var ki konuşmuyorsunuz?”

     93. İyice yanlarına sokulup sağ eliyle bir darbe indirdi.

     94. Bir süre sonra, halkı koşarak İbrahim’e geldi.

     95. İbrahim: "Elinizle yaptığınız şeylere mi tapıyorsunuz?”

     96. "Oysaki sizi ve yapmakta olduklarınızı Allah yarattı" dedi.

     97. "Onun için bir bina yapın derhal onu ateşe atın!" dediler.

     98. Böylece ona bir tuzak kurmayı istediler. Fakat biz onları alçaklardan kıldık.

     99. İbrahim: "Kuşkunuz olmasın ki ben Yaratıp, Besleyip doyuran, Yönlendiren Kudret’ime gideceğim. O bana kılavuzluk edecek,”

     100. "Yaratıp, Besleyip doyuran, Yönlendiren Kudret’im! Bana salihlerden olacak bir evlat ver," dedi.

     101. Bunun üzerine biz ona yumuşak huylu bir oğul müjdeledik.

     102. Babası ile yürüyüp gezecek çağa erişince: "Yavrucuğum! Rüyada seni boğazladığımı görüyorum; bir düşün ne dersin?" dedi. O da cevaben:" Babacığım emrolunduğun şeyi yap. İnşallah beni sabredenlerden bulursun" dedi.

     103. Her ikisi de teslim olup, onu alnı üzerinde yatırınca:

     104. "Ey İbrahim! Rüyayı gerçekleştirdin,".

     105.İşte biz iyileri böyle mükâfatlandırırız.

     106. Zira o, bizim inanan kullarımızdan idi.

     107. Biz, ona fidye olarak, büyük bir kaza yapmaktan kurtardık.

     108. Geriden gelecekler arasında ona(iyi bir nam) bıraktık:

     109. “İbrahim'e selam  " dedik.

     110. Biz iyileri böyle mükâfatlandırırız.

     111. Oda bizim inanan kullarımızdan idi.

     112. Hayrı ve barışı sevenlerden bir peygamber olarak ona İshak'ı müjdeledik.

     113. Ona da İshak'a da bereketler lütfettik. Lakin her ikisinin neslinden iyi kimseler olacağı gibi, kendine açıktan açığa kötülük edenler de olacak.

     114. Andolsun biz Musa'ya da Harun'a da nimetler verdik.

     115. Onları ve kavimlerini o büyük sıkıntıdan kurtardık.

     116. Kendilerine yardım ettik de galip gelen onlar oldu.

     117. Her ikisine de apaçık anlaşılan kitabı(Tevrat) verdik.

     118. Her ikisini de doğru yola ilettik.

     119.120. Sonra gelenler içinde, "Musa ve Harun'a selam olsun" diye bir şey bıraktık.

     121. Doğrusu biz, iyileri böylece mükâfatlandırırız.

     122. Şüphesiz ikisi de kitabın ortaya koyduğu anlamlar, değerler ve kurallar bütününü içtenlikle benimseyen kullarımızdandı.

     123. İlyas da şüphe yok ki peygamberlerdendi.

     124.125.126. (İlyas) milletine: "Sakınmaz mısınız? Yaratanların en iyisi olan, sizin de Yaratıp, Besleyip doyuran, Yönlendiren Kudret’iniz, sizden önce gelen atalarınızın da Yaratıp, Besleyip doyuran, Yönlendiren Kudret’i olan Allah'ı bırakıp da Ba'l'e mi taparsınız?" demişti.

     127.128. Bunun üzerine İlyas'ı yalanladılar. Onun için Allah'ın saf bir yürek temizliği verdiği kulları müstesna; onların hepsi mutlaka huzura getirileceklerdir.

     129.130. Sonra gelenler içinde, kendisine bir ün bıraktık, "İlyas'a selam" dedik.

     131. Şüphesiz biz, iyileri işte böyle mükâfatlandırırız.

     132. Çünkü o, bizim inanan kullarımızdandı.

     133. Lut da elbette peygamberlerdendi.

     134.135.136. Geridekiler arasında kalan yaşlı bir kadın dışında, Lut'u ve ailesinin hepsini kurtardık. Sonra diğerlerini yok ettik.

     137.138. Elbette siz sabah ve akşam onlara uğruyorsunuz. Hala akıllanmayacak mısınız?

     139. Doğrusu Yunus'ta gönderilen peygamberlerdendi.

     140. Hani o, dolu bir gemiye binip kaçmıştı.

     141. Gemide olanlarla karşılıklı kura çektiler de kaybedenlerden oldu.

     142. Yunus kendini kınayıp dururken onu bir balık yuttu.

     143.144. Eğer Allah'ı yüceltenlerden olmasaydı, tekrar dirilecekleri güne kadar onun karnında kalırdı.

     145. Onu hasta bir halde ağaçsız, çıplak bir yere attık.

     146. Ve üzerine bir asma kabak ağacı bitirdik.

     147. Ve onu yüz bin insana, ya da daha fazla olanlara elçi olarak gönderdik.

     148. Sonunda ona iman ettiler, bunun üzerine biz de onları belli bir süreye kadar yaşattık.

     149. Otorite, güç, paraya tapan kimselere sor: "Kızlar Yaratıp, Besleyip doyuran, Yönlendiren Kudret’lerinin de erkekler onların mı?”

     150. Yoksa biz melekleri onların gözü önünde kız olarak mı yarattık?

     151.152. Dikkat edin kesinlikle yalan uydurup söylüyorlar: “Allah doğurdu" diyorlar. Onlar şüphesiz yalancıdırlar.

     153. Allah, kızları oğullara tercih mi etmiş!

     154.155.156. Ne oluyor size? Nasıl hükmediyorsunuz? Hiç düşünmüyor musunuz? Yoksa sizin açık bir deliliniz mi var?

     157. Doğru sözlülerden iseniz, kitabınızı getirin.

     158. Allah ile cinler arasında da bir soy birliği uydurdular. Andolsun,  cinler de kendilerinin hesap yerine götürüleceklerini bilirler.

     159. Haşa, Allah, onların nitelendirmelerinden yücedir.

     160. Ancak Allah'ın halis kulları bunun dışındadır.

     161.162.163. Sizler ve taptığınız şeyler! Hiçbiriniz, cehenneme girecek kimseden başkasını Allah'a karşı azdırıp saptıramazsınız.

     164.165.166. Melekler şöyle derler: "Bizim her birimiz için, bilinen bir makam vardır. Şüphesiz biz orada sıra sıra dururuz ve şüphesiz Allah'ı yüceltiriz.

     167.168.169. Otorite, güç, paraya tapan kimseler:" Eğer öncekilere verilenlerden bizde de bir kitap olsaydı, mutlaka Allah'ın saf bir yürek temizliği  verilen kullarından olurduk!" diyorlardı.

     170. İşte şimdi onu inkâr ettiler. Ama ileride bileceklerdir!

     171. Andolsun ki peygamber kullarıma söz vermişizdir:

     172. Onlar mutlaka zafere ulaşacaklardır.

     173. Bizim ordumuz şüphesiz üstün gelecektir.

     174. Onun için sen bir süreye kadar onlara aldırma.

     175. Onların halini gör, onlar da görecekler.

     176. Azabımızı acele mi istiyorlar?

     177. Azap yurtlarına indiğinde, uyarılanların sabahı ne kötü olur.

     178. Sen bir zamana kadar onlara aldırma.

     179. Onların halini gör, onlar da göreceklerdir.

     180. Senin izzet sahibi Yaratıp, Besleyip doyuran, Yönlendiren Kudret’in, onların isnat etmekte oldukları vasıflardan yücedir.

     181. Gönderilen bütün peygamberlere selam olsun.

     182. Âlemlerin Yaratıp, Besleyip doyuran, Yönlendiren Kudret’i olan Allah'a da hamdolsun.

 

038

SAD/Sad harfi-SAD

Sevgi ve merhameti sonsuz olan Allah’ın adıyla

 

 

      1. Sad. Zikir, öğüt ve uyarı dolu Kur'an'a andolsun ki,

      2. İş hiç de onların sandığı gibi değil. O Kitabın, ortaya koyduğu anlamlar, değerler ve kuralların karşısında yer alanlar bir gurur ve ayrılık içindedirler.

      3. Onlardan önce nice nesilleri helak ettik. O zaman feryat ettiler. Hâlbuki artık kurtulma zamanı değildi.

      4. Aralarından kendilerine bir uyarıcının gelmesine şaştılar ve kitabın, ortaya koyduğu anlamlar, değerler ve kuralların karşısında yer alanlar: " Bu pek yalancı bir sihirbazdır!

      5.Tanrıları tek tanrı mı yaptı? Doğrusu bu tuhaf bir şeydir," dediler.

      6. Onlardan ileri gelenler: "Yürüyün, tanrılarınıza bağlılıkta direnin, sizden istenen şüphesiz budur.

      7. Son dinde de bunu işitmedik. Bu ancak bir uydurmadır.

      8. Kur'an aramızdan ona mı indirildi?"  diyerek kalkıp yürüdüler. Aslında bunlar bu ilahi vahyin benden olmasına inanmıyorlar. Hayır!  Azabımı henüz tatmadılar.

      9. Yoksa çok güçlü ve cömert Yaratıp, Besleyip doyuran, Yönlendiren Kudretinin sevgi ve merhamet hazineleri onların yanında mıdır?

     10. Yahut göklerin, yerin ve ikisi arasında bulunanların mülkiyeti onların elinde midir? Öyleyse bütün yollara başvurarak gökleri ve yeri ele geçirsinler bakalım!

     11. Onlar çeşitli guruplardan oluşmuş bir ordudur; işte şurada bozguna uğratılacaklardır.

     12.13. Onlardan önce Nuh kavmi, Ad kavmi, kazıklar sahibi Firavun, Semud, Lut kavmi ve Eyke halkı da peygamberleri yalanladılar. İşte bunlar da birleşen topluluklardı.

     14. Onların her biri gönderilen peygamberleri yalanladılar da bu yüzden azabım hak oldu.

     15. Bunlar da ancak, bir an gecikmesi olmayan korkunç bir ses beklemektedirler.

     16 ."Yaratıp, Besleyip doyuran, Yönlendiren Kudret’imiz! Bizim payımızı hesap gününden önce ver," dediler.

     17. Onların söylediklerine sabret. Kulumuz Davud'u, o kuvvet sahibi zatı hatırla. O hep Allah'a yönelirdi.

     18. Dağlar onun emri altındaydı, sabah akşam birlikte Allah'ı yüceltirlerdi,

     19. Toplu halde kuşları da onun emri altına vermiştik. Hepsi onun Allah’ı anıp yüceltme nağmelerine katılırlardı.

     20. Onun hükümranlığını kuvvetlendirmiş, ona bilgelik ve güzel konuşma vermiştik.

     21. Sana davacıların haberi ulaştı mı? Mabedin duvarını geçip Davud'un yanına girmişlerdi.

     22. Davud onlardan korkmuştu. "Korkma biz birbirine hasım iki davacıyız, aramızda adaletle hükmet, haksızlık etme; bize doğru yolu göster," dediler.

     23. "Bu kardeşimdir. Onun doksan dokuz koyunu var. Benimse bir tek koyunum var. Böyle iken 'Onu bana ver' dedi ve tartışmada beni yendi,”

     24. Davud: "Andolsun ki senin koyununu kendi koyunlarına katmak istemekle sana haksızlıkta bulunmuştur. Doğrusu ortakçıların çoğu, birbirlerinin haklarına tecavüz ederler. Yalnız iman edip de iyi işler yapanlar müstesna. Bunlar da ne kadar az, " dedi. Davud kendisini denediğimizi sandı ve Yaratıp, Besleyip doyuran, Yönlendiren Kudret’inden affedilmesini dileyerek eğilip secdeye kapandı, tövbe edip Allah'a yöneldi.

     25. Sonra bu tutumundan dolayı onu bağışladık. Kuşkusuz yanımızda onun yüksek bir makamı ve güzel bir geleceği vardır.

     26. Ey Davud! Biz seni yeryüzünde halife yaptık. O halde insanlar arasında adaletle hükmet. Geçici hevese uyma, sonra bu seni Allah yolundan saptırır. Doğrusu Allah'ın yolundan sapanlara, hesap gününü unutmalarına karşılık çetin bir azap vardır.

     27. Göğü, yeri ve ikisi arasındakileri biz boş yere yaratmadık. Bu inkâr edenlerin zannıdır. Vay o inkâr edenlerin ateşteki haline!

     28. Yoksa biz, iman edip de iyi işler yapanları yeryüzünde bozgunculuk yapanlar gibi mi tutacağız? Veya sakınma sahiplerini yoldan çıkanlar gibi mi sayacağız?

     29. Sana bu mübarek Kitabı, ayetlerini düşünsünler ve aklı olanlar öğüt alsınlar diye indirdik.

     30. Biz Davud'a Süleyman'ı verdik. Süleyman ne güzel bir kuldu! Doğrusu o daima Allah'a yönelirdi.

     31. Akşama doğru kendisine, üçayağının üzerinde durup bir ayağını tırnağının üzerine diken çalımlı ve safkan koşu atları sunulmuştu.

     32. Süleyman: "Gerçekten ben mal sevgisini, Yaratıp, Besleyip doyuran, Yönlendiren Kudret’imi anmak için istedim," dedi. Nihayet güneş battı.

     33. "Onları tekrar bana getirin," dedi. Bacaklarını ve boyunlarını sıvazlamaya başladı.

     34. Andolsun biz Süleyman’ı imtihan ettik. Tahtının üzerine bir ceset bırakıverdik, sonra o yine eski haline döndü.

     35. Süleyman: " Beni bağışla; bana, benden sonra kimsenin ulaşamayacağı bir hükümranlık ver: Şüphesiz sen, daima bağışta bulunansın," dedi.

     36. Bunun üzerine biz de, istediği yere onunla kolayca giden rüzgârı,

     37. Bina kuran ve dalgıçlık yapan şeytanları,

     38. Demir halkalarla bağlı diğer yaratıkları onun emrine verdik.

     39. "İşte bu bizim bağışımızdır, ister ver, ister tut; hesapsızdır," dedik.

     40. Doğrusu onun, bizim katımızda büyük bir değeri ve güzel bir yeri vardır.

     41. Kulumuz Eyyub'u da an. O Yaratıp, Besleyip doyuran, Yönlendiren Kudret’ine: "Doğrusu şeytan bana bir yorgunluk ve eziyet verdi," diye seslenmişti.

     42. "Ayağını yere vur! İşte yıkanacak ve içilecek soğuk bir su.”

     43. Bizden bir rahmet ve olgun akıl sahipleri için de bir ibret olmak üzere ona hem ailesini hemde onlarla beraber bir mislini bağışladık.

     44. "Eline bir demet sap al da onunla vur yeminini böyle yerine getir. " Gerçekten biz Eyyub'u sabırlı bulmuştuk. O, ne iyi kuldu! Daima Allah'a yönelirdi.

     45. Kuvvetli ve basiretli kullarımız İbrahim, İshak ve Yakup’u da an.

     46. Biz onları özellikle ahiret yurdunu düşünen, saf bir yürek temizliği olan kimseler kıldık.

     47. Doğrusu onlar bizim katımızda seçkin iyi kimselerdendir.

     48. İsmail'i, Elyasa'yı, Zülkifl'i de an. Hepsi de iyilerdendir.

     49. İşte bu bir hatırlatmadır. Doğrusu Allah'a karşı gelmekten sakınananlara güzel bir gelecek vardır.

     50. Kapıları yalnızca kendilerine açılmış Adn cennetleri vardır.

     51. Onlar koltuklara yaslanıp kurularak orada birçok meyveler ve içecekler isterler.

     52. Yanlarında, eşlerinden başkasına bakmayan, kendilerine yaşıt güzeller vardır.

     53. İşte, hesap günü için size vadolunan şeyler bunlardır.

     54. Şüphesiz bu bizim verdiğimiz rızıktır. Ona bitmek ve tükenmek yoktur.

     55. Bu böyle; ama azgınlara kötü bir gelecek vardır.

     56. Onlar cehenneme girecekler. Orası ne kötü bir kalma yeridir.

     57. İşte bu; kaynar su ve irindir. Onu tatsınlar.

     58. Buna benzer bir başkası daha: Çifter çifter vardır.

     59. (inkârcıların liderlerine): "İşte bu sizinle beraber cehenneme girecek topluluktur" (denildiğinde, liderler:) "Onlar rahat yüzü görmesin, Onlar mutlaka ateşe girecektir."          

     60. "Hayır asıl siz rahat yüzü görmeyin! Onu bize siz sundunuz. Ne kötü bir yerdir!" derler.

     61. Yine onlar: "Yaratıp, Besleyip doyuran, Yönlendiren Kudret’imiz! Bunu bizim önümüze kim getirdiyse onun ateşte ki azabını iki kat artır." Derler.

     62. (inkârcılar)derler ki: "Kendilerini dünyada iken kötülerden saydığımız kimseleri burada niye göremiyoruz?

     63. "Alaya aldığımız onlar değil miydi? Yoksa onları gözden mi kaçırdık.”

     64. İşte bu cehennem ehlinin tartışması, şüphesiz bir gerçektir.

     65. De ki: Ben sadece bir uyarıcıyım. Karşı konulmaz yegâne güç olan Allah'tan başka bir tanrı yoktur.”

     66. "Göklerin, yerin ve bunlar arasındakilerin Yaratıp, Besleyip doyuran, Yönlendiren Kudret’i Çok güçlü ve Çok affedicidir.”

     67- Bu Kur'an muazzam mesajlar veriyor.

     68- Ona nasıl aldırış etmezsiniz?

     69- Gerçi melekler yüce mecliste tartışırlarken ben orada yoktum,

     70- Fakat ben apaçık bir uyanışa çağıran olduğum için o bilgi bana vahyolunuyor... "

     71. Yaratıp, Besleyip doyuran, Yönlendiren Kudret’in meleklere demişti ki: "Ben muhakkak çamurdan bir insan yaratacağım.”

     72. "Onu tamamlayıp, içine de ruhumdan üflediğim zaman, derhal ona secdeye kapanın!”

     74. Yalnız İblis secde etmedi.

     75. Allah: "Ey İblis iki elimle yarattığıma secde etmekten seni meneden nedir? Böbürlendin mi, yoksa yücelerden misin?" dedi.

     76. İblis: "Ben ondan hayırlıyım! Beni ateşten yarattın, onu çamurdan yarattın," dedi.

     77.  Allah "Çık oradan sen artık kovulmuş birisin,

     78. Ceza gününe kadar lanetim senin üzerinedir," buyurdu.

     79. İblis "Ey Yaratıp, Besleyip doyuran, Yönlendiren Kudret’im! O halde tekrar diriltilecekleri güne kadar bana mühlet ver," dedi.

     80. Allah:" Haydi, sen mühlet verilenlerdensin, " buyurdu.

     81. Bilinen güne kadar.

     82. İblis: "Senin mutlak kudretine andolsun ki, hepsini mutlaka azdıracağım,"

     83. "Onlardan saf bir yürek temizliğine erdirilmiş kulların bir yana", dedi.

     84. Buyurdu: "İşte bu doğru. Ben hep doğruyu söylerim."

     85. Mutlaka sen ve sana uyanların hepsiyle cehennemi dolduracağım!"

     86. De ki: "Buna karşılık ben sizden bir ücret istemiyorum ve ben olduğundan başka görünenlerden de değilim.”

     87. Bu Kur'an ancak âlemler için bir öğüttür.

     88. Onun verdiği haberin doğruluğunu bir zaman sonra çok iyi öğreneceksiniz.

 

039

KLİKLER/Zümreler-ZÜMER

Sevgi ve merhameti sonsuz olan Allah’ın adıyla.

 

      1. Kitabın indirilmesi, Çok güçlü ve Çok bilge olan Allah'tandır.

      2. Bu Kitab'ı sana hak ile indirdik; sen dini yalnız Allah'a özgüleyerek O'na ibadet et.

      3. İyi bil ki, halis din yalnız Allah'a mahsustur. O'ndan başka veliler edinerek: “Biz onlara, sadece bizi Allah'a yaklaştırmaları için tapıyoruz" diyenlere gelince: Kuşkusuz Allah, onlar arasında ayrılığa düştükleri konuda hükmünü verecektir. Allah, yalancı, nankör insanı doğru yola iletmez.  

      4. Eğer Allah çocuk edinmek isteseydi, yarattıklarından dilediğini seçerdi. O' kullarının çalışma ve yönelişlerinde kendisine her hangi bir varlığı eş ve aracı tutmamalarını isteyen ve gerçeği örtüp buyruklarına karşı çıkan inkarcıları kahrı altında ezen Allah'tır.

      5. Gökleri ve yeri hak ile yarattı. Geceyi gündüzün üzerine dolar, gündüzü de gecenin üzerine dolar. Güneşi ve ayı buyruğu altına almıştır. Her biri belli bir süreye kadar akıp gitmektedir. İyi bil ki O' çok güçlüdür, herşeyi sonsuz affedendir.

      6. Sizi bir tek canlıdan yarattı; sonra o canlıdan onun eşini vücuda getirdi ve sizin için davarlardan sekiz çift indirdi: (deve, öküz, koyun, keçi). Sizi annelerinizin karınlarında üç karanlık içinde yaratmadan yaratmaya geçirerek yaratmaktadır: İşte Yaratıp, Besleyip doyuran, Yönlendiren Kudret'iniz Allah budur. O'ndan başka tanrı yoktur. Nasıl çevriliyorsunuz?

      7. Eğer kitabın ortaya koyduğu anlamlar, değerler ve kurallarını gizlemek isterseniz, kuşkusuz Allah size muhtaç değildir. Bununla beraber O kullarının kitabın ortaya koyduğu anlamlar, değerler ve kurallarını gizlemesine razı olmaz. Eğer şükrederseniz, sizin için razı olur. Hiçbir günahkâr, diğerinin günahını çekmez. Sonra dönüşünüz Yaratıp, Besleyip doyuran, Yönlendiren Kudret'inizedir. O size yaptıklarınızı haber verir. Çünkü O, göğüslerin içini bilir.

      8. İnsanın başına bir sıkıntı gelince, Yaratıp, Besleyip doyuran, Yönlendiren Kudret'ine yönelerek O'na yalvarır. Sonra Allah kendisinden ona bir nimet verince, önceden yalvarmış olduğunu unutur. Allah'ın yolundan saptırmak için O'na eşler koşar. De ki: "Kitabın, ortaya koyduğu anlamlar, değerler ve kuralların karşısında yer alarak biraz eğlene dur; çünkü sen muhakkak cehennem ehlindensin!

      9. Yoksa geceleyin secde ederek ve ayağa kalkmış durarak ibadet eden, ahiretten çekinen ve Yaratıp, Besleyip doyuran, Yönlendiren Kudret'inin rahmetini dileyen biri gibi midir? De ki:" Hiç bilenlerle bilmeyenler eşit olur mu?" Doğrusu ancak akıl sahipleri bunları hakkıyla düşünür.

     10. Söyle: "Ey inanan kullarım! Yaratıp, Besleyip doyuran, Yönlendiren Kudret’inize karşı gelmekten sakının. Bu dünyada iyilik yapanlara iyilik vardır. Allah'ın yeryüzü geniştir. Yalnız sabredenlere, mükâfatları hesapsız ödenecektir.”

     11.12. Söyle onlara: "Ben dini saf bir yürek temizliğinde yaşayarak, sadece Allah için çalışmakla ve müslümanların ilki olmakla emrolundum.”

     13. De ki: "Eğer Yaratıp, Besleyip doyuran, Yönlendiren Kudret'ime isyan edersem büyük bir günün azabından korkarım.”

     14. De ki: "Ben dinimde saf bir yürek temizliği ile ancak Allah'a çalışırım.”

     15. "Siz de O'ndan başka dilediğiniz için çalışın". De ki: "Gerçekten hüsrana uğrayanlar, ayağa kalkış günü hem kendilerini, hem de ailelerini ziyana sokanlardır. Bilesiniz ki bu apaçık hüsrandır.”

     16. Onların üstlerinde ve altlarında da ateşten tabakalar vardır. İşte Allah kullarını bununla korkutuyor. Ey kullarım yalnızca benden korkun.

     17.18. Tağut'an uzaklaşıp, ibadet etmekten kaçınıp, Allah'a yönelenlere müjde vardır. Sözü dinleyip de sözün en güzeline uyan kullarımı müjdele. İşte Allah'ın doğru yola ilettiği kimseler onlardır. Gerçek akıl sahipleri de onlardır.

     19. Hakkında azap hükmü gerçekleşmiş kimseyi ve ateşte olanı sen mi kurtaracaksın?

     20. Fakat sakınanlara Yaratıp, Besleyip doyuran, Yönlendiren Kudret’lerinden üst üste yapılmış, altlarından ırmaklar akan köşkler vardır. Bu, Allah'ın verdiği sözdür. Allah verdiği sözden caymaz.

     21. Görmedin mi? Allah gökten bir su indirdiğini, onu yerdeki kaynaklara yerleştirdiğini, sonra onunla çeşitli renklerde ekinler çıkardığını, sonra onları kurutur da sapsarı olduklarını görürsün. Sonra da onu kuru bir kırıntı yapar. Şüphesiz bunda akıl ve vicdan sahipleri için bir öğüt vardır.

     22. Allah kimin göğsünü islama açmışsa o, Yaratıp, Besleyip doyuran, Yönlendiren Kudret’inden bir nur üzerinde değil midir? Allah'ı anmak hususunda kalpleri katılaşmış olanlara yazıklar olsun! İşte bunlar apaçık bir sapıklık içindedirler.

     23. Allah sözün en güzelini, bir taraftan ana temayı sürekli vurgulayarak, diğer taraftan onu benzetmelerle destekleyerek  bir Kitap olarak indirdi. Yaratıp, Besleyip doyuran, Yönlendiren Kudret'inden korkanların, bu Kitab'ın etkisinden derileri ürperir, derken hem derileri hem de gönülleri Allah'ın zikrine ısınıp yumuşar. İşte bu Allah'ın hak edene doğru yolu göstermesidir. Allah kimi de doğru yoldan saptırırsa artık ona yol gösteren olmaz.

     24. Ayağa kalkış gününde yüzünü azabın şiddetinden korumaya çalışan kimse:  " Zalimler kazandığınızı tadın" denilenlerle aynı mıdır?

     25. Onlardan öncekiler yalanladılar da farkına varmadıkları bir yerden onlara azap çattı.

     26. Bu suretle Allah, dünya hayatında onlara rezilliği tattırdı. Ahiret azabı daha büyüktür. Keşke bunu bilselerdi!

     27. Andolsun ki biz, bu Kur'an'da insanlara her türlü misali verdik ki düşünüp öğüt alsınlar.

     28. Korunsunlar diye, pürüzsüz arapça bir Kur'an indirdik.

     29. Allah : Hakkında birbiri ile çekişip duran birçok ortakların sahip olduğu bir adam ile yalnız bir kişiye bağlı olan bir adamı misal olarak verir. Bu iki örnek eşit midir? Hamd Allah'a mahsustur. Fakat onların çoğu bilmezler.

     30. Muhakkak sen de öleceksin, onlar da ölecekler.

     31. Sonra şüphesiz, siz de ayağa kalkış günü, Yaratıp, Besleyip doyuran, Yönlendiren Kudret'inizin huzurunda birbirinizden şikayetçi olarak duruşmaya çıkarılacaksınız.

     32. Allah'a karşı yalan uyduran, kendisine gelen gerçeği yalan sayandan daha zalim kimdir? Kitabın, ortaya koyduğu anlamlar, değerler ve kuralların karşısında yer alanların yeri cehennemde değil mi?

     33. Doğruyu getiren ve onu tasdik edenler var ya, işte kötülükten sakınanlar onlardır.

     34. Onlar için Yaratıp, Besleyip doyuran, Yönlendiren Kudret’ilerinin yanında diledikleri her şey vardır. İşte bu iyilik edenlerin mükâfatıdır.

     35. Böylece Allah, onların geçmişte yaptıkları en kötü hareketleri bile örtecek ve yaptıklarının en güzeline denk olarak mükâfatlarını verecektir.

     36. Allah kuluna kâfi değil midir? Seni ondan başkalarıyla korkutuyorlar. Allah kimi saptırırsa artık onun yolunu doğrultacak biri yoktur.

     37. Allah kime de doğru yolu gösterirse, artık onu saptıracak yoktur. Allah mutlak güç sahibi ve dediğini yaptıran değil midir?

     38. Andolsun ki onlara: "Gökleri ve yeri kim yarattı?" diye sorsan, elbette, "Allah'tır" derler. De ki: "Öyleyse bana söyler misiniz? Allah bana bir zarar vermek isterse, Allah'ı bırakıp da taptıklarınız O'nun verdiği zararı giderebilir mi? Yahut Allah, bana bir rahmet dilerse, onlar O'nun bu rahmetini önleyebilir mi?" De ki:" Bana Allah yeter. Tevekkül edenler, ancak O'na güvenip dayanırlar.

     39.40. De ki: "Ey kavmim! Elinizden geleni yapın; doğrusu ben de yapacağım! Kendisini rezil edecek azap kime gelecek, kime sürekli azap inecek, yakında bileceksiniz!

     41. Şüphesiz bu Kitap'ı sana, insanlar için hak olarak indirdik. Artık kim doğru yolu seçerse kendi lehinedir; kim de saparsa ancak kendi aleyhine sapmış olur. Sen onların üzerinde vekil değilsin.

     42. Allah, ölenin ölüm zamanı gelince, ölmeyeninde uykusunda canlarını alır, ötekini muayyen bir vakte kadar bırakır. Şüphe yok ki, bunda iyi düşünecek kavimler için ibretler vardır.

     43. Yoksa onlar Allah'tan başkasını şefaatçılar mı edindiler? De ki:"Onlar hiç bir şeye güç yetiremezler ve akıl erdiremezlerse de mi?”

     44. De ki: "Bütün şefaat Allah'ındır. Göklerin ve yerin hükümranlığı O' nun dur. Sonra O'na döndürüleceksiniz.

     45. Allah, tek olarak anıldığı zaman, ahirete inanmayanların içini sıkıntı basar. Ama Allahtan başkası anıldığı zaman hemen yüzleri güler.

     46. De ki: "Ey gökleri ve yeri yaratan, gizliyi de açık olanı da bilen Allah, kullarının arasında ayrılığa düştükleri şeyin hükmünü ancak sen vereceksin.”

     47. Eğer yeryüzünde ne varsa hepsi ve onunla birlikte bir misli daha o zulmedenlerin olsaydı, ayağa kalkış gününde azabın fenalığından kurtulmak için mutlaka tümünü feda ederlerdi. Çünkü hiç hesaba katmadıkları şeyler, Allah tarafından karşılarına çıkarılmıştır.

    48. Onların kazandıkları kötülükler açığa çıkmış, alaya aldıkları şey,  kendilerini sarmıştır.

     49. İnsana bir zarar dokunduğu zaman bize yalvarır. Sonra, kendisine tarafımızdan bir nimet verdiğimiz zaman: "Bu bana ancak bilgimden dolayı verilmiştir" der. Hayır, o bir imtihandır,  fakat çokları bilmezler.

     50. Bunu onlardan öncekiler de söylemişti; ama kazandıkları şeyler onlara fayda vermedi.

     51. Bunun için yaptıkları kötülüklerin günahı onları yakaladı. Bunlardan da zulmedenlerin işledikleri kötülükler, başlarına gelecektir. Bu hususta Allah'ı aciz bırakamazlar.

     52. Bilmiyorlar mı ki Allah rızkı layık olana bol bol verir, müstehak olana da kısar. Şüphesiz bunda inanan bir kavim için ibretler vardır.

     53. De ki: "Ey kendi nefisleri adına haddi aşan kullarım! Allah'ın rahmetinden ümit kesmeyin! Çünkü Allah bütün günahları bağışlar. Şüphesiz ki O, Bağışlayan'dır, Sevgi ve Merhameti bol olandır.

     54. Size azap gelip çatmadan önce Yaratıp, Besleyip doyuran, Yönlendiren Kudret'inize dönün. O'na teslim olun, sonra size yardım edilmez.

     55. Siz farkında olmadan, ansızın başınıza azap gelmeden önce, Yaratıp, Besleyip doyuran, Yönlendiren Kudret'inizden size indirilenin en güzeline ( Kur'an'a ) tabi olun.

     56. Benlik şöyle diyecektir o zaman: "Allah'a karşı aşırı gitmem yüzünden başıma gelenlere bak. Alay edip duranlardan biriydim doğrusu!”

     57. Yahut şöyle diyecektir: "Allah bana kılavuzluk etseydi elbette ben de korunanlardan olurdum.”

     58. Azabı gördüğünde de şöyle konuşacaktır: "Bana bir kez daha imkân verilseydi de güzel düşünüp güzel davrananlardan olsaydım.”

     59. Hayır olamaz! Ayetlerim sana geldi de sen onları hemen yalanladın büyüklük tasladın ve inkârcılardan oldun.

     60. Ayağa kalkış gününde Allah hakkında yalan söyleyenlerin yüzlerinin kapkara olduğunu görürsün. Kibirlenenlerin kalacağı yer cehennemde değil midir?

     61. Allah korunup sakınan kimseleri başarıları sebebiyle kurtuluşa erdirir. Onlara hiç bir fenalık dokunmaz. Onlar mahzun da olmazlar.

     62. Allah her şeyin yaratıcısıdır. O' her şeye vekildir.

     63. Göklerin ve yerin anahtarları O'nundur. Allah'ın ayetlerini inkâr edenler var ya, işte onlar hüsrana uğrayanlardır.

     64. De ki: "Ey cahiller! Bana Allah'tan başkasına ibadet etmemi mi emrediyorsunuz?

     65. Şüphesiz sana da, senden öncekilere de şöyle vahyolunmuştur ki: "Andolsun Allah'a ortak koşarsan, işlerin mutlaka boşa gider ve hüsranda kalanlardan olursun.”

     66. Hayır yalnız Allah'a ibadet et ve şükredenlerden ol!

     67. Onlar Allah'ı hakkıyla tanıyıp bilemediler. Ayağa kalkış günü bütün yeryüzü O'nun tasarrufundadır. Gökler O'nun kudret eliyle dürülmüş olacaktır. O’, O’na ortak koşanların, ortak koşmalarından yüce ve durudur.

     68. Sur a üflenince, Allah'ın diledikleri müstesna olmak üzere göklerde ve yerde ne varsa hepsi ölecektir. Sonra ona bir daha üflenince, birde ne göresin, onlar ayağa kalkmış bakıyorlar.

     69. Yeryüzü Yaratıp, Besleyip doyuran, Yönlendiren Kudret'inin nuru ile aydınlanır, kitap konulur, peygamberler ve şahitler getirilir ve aralarında hakkaniyetle hüküm verilir. Onlara asla zulmedilmez.

     70. Herkes ne yaptıysa, karşılığı tastamam verilir. Allah onların yaptıklarını en iyi bilendir.

     71. O gerçeğin üzerini örtenler zümreler halinde cehenneme sürülür. Nihayet oraya geldikleri zaman kapıları açılır, bekçileri onlara: "Size, içinizden Yaratıp, Besleyip doyuran, Yönlendiren Kudret’inizin ayetlerini okuyan ve buna kavuşacağınızı ihtar eden peygamberler gelmedi mi?" derler.: "Evet geldi," derler ama, azap sözü kitabın, ortaya koyduğu anlamlar, değerler ve kuralların karşısında yer alanların üzerine hak olmuştur.

     72. Onlara: "İçinde ebedi kalacağınız cehennemin kapılarından girin; kibirlenenlerin yeri ne kötü!" denilir.

     73. Yaratıp, Besleyip doyuran, Yönlendiren Kudret’lerine karşı gelmekten sakınanlar ise, zümreler halinde cennete sevk edilir, oraya varıp da kapıları açıldığında bekçileri onlara: "Selam size! Tertemiz geldiniz. Artık ebedi kalmak üzere girin buraya derler.

     74. Onlar: "Bize verdiği sözde sadık olan ve bizi, dilediğimiz yerinde oturacağımız bu cennet yurduna varis kılan Allah'a hamdolsun. İyi amelde bulunanların mükâfatı ne güzelmiş," derler.

     75. Melekleri görürsün ki, Yaratıp, Besleyip doyuran, Yönlendiren Kudret’lerine hamd ile yücelterek Arş'ın etrafını kuşatmışlardır.

 

040

İNANAN/İnanan, güvenen (Affeden, Bağışlayan)-MÜMİN

Sevgi ve merhameti sonsuz olan Allah’ın adıyla.

 

      1. Ha. Mim.

      2.3. Bu Kitap Çok güçlü ve Her şeyi Bilen, günahı bağışlayan, tövbeyi kabul eden, azabı çetin, lütuf sahibi olan Allah tarafından indirilmiştir. O'ndan başka ilah yoktur, dönüş ancak O'nadır.

      4. inkâr edenler müstesna, hiç kimse Allah'ın ayetleri hakkında tartışmaz. Onların şehirlerde gezip dolaşması seni aldatmasın.

      5. Onlardan önce Nuh kavmi ve bunlardan sonraki topluluklar da yalanladılar. Her ümmet kendilerine gelen elçileri yakalamak için uğraştılar. Batılı hakkın yerine koymak için mücadele etmişlerdi. Bunun üzerine ben onları kıskıvrak yakaladım. İşte cezalandırmamın nasıl olduğunu gör!

      6. inkâr edenlerin cehennem ehli olduklarına dair Yaratıp, Besleyip doyuran, Yönlendiren Kudret’inin sözü böylece gerçekleşti.

      7. Arş'ı yüklenen ve bir de onun çevresinde bulunanlar, Yaratıp, Besleyip doyuran, Yönlendiren Kudret’ini hamd ile anıp yüceltirler. O'na iman ederler. Kitabın ortaya koyduğu anlamlar, değerler ve kurallar bütününü içtenlikle benimseyenlerin de bağışlanmasını isterler: "Ey Yaratıp, Besleyip doyuran, Yönlendiren Kudret’imiz! Senin rahmet ve ilmin her şeyi kuşatmıştır. O halde tövbe eden ve senin yoluna gidenleri bağışla, onları cehennem azabından koru.”

      8. "Yaratıp, Besleyip doyuran, Yönlendiren Kudret’imiz! Onları da, onların atalarından, zevcelerinden, nesillerinden iyi olanları da kendilerine vaat ettiğin Adn cennetlerine koy, şüphesiz Sen güçlüsün, bilgelik sendedir.”

      9. "Bir de onları her türlü kötülükten koru. O gün sen kimi kötülüklerden korursan muhakkak ki ona rahmet etmişsindir. Bu en büyük kurtuluştur.”

     10. İnkâr edenlere şöyle seslenilir:"Allah'ın gazabı, sizin kendinize olan kötülüğünüzden elbette daha büyüktür. Zira siz imana davet ediliyorsunuz, fakat inkâr ediyorsunuz.”

     11. Onlar: "Yaratıp, Besleyip doyuran, Yönlendiren Kudret’imiz, bizi iki defa öldürdün, iki defa dirilttin. Biz de günahlarımızı itiraf ettik. Bir daha çıkmaya yol var mıdır?" derler.

     12. "İşte bunun sebebi şudur: Tek Allah'a çağrıldığınızda inkâr ederdiniz. O'na ortak koşulunca tasdik ederdiniz. Artık hüküm yücelerin yücesi Allah'ındır.”

     13. Size ayetlerini gösteren, sizin için gökten rızk indiren O'dur. Allah'a yönelenden başkası ibret almaz”

     14. Haydi kitabın, ortaya koyduğu anlamlar, değerler ve kuralların karşısında yer alanların hoşuna gitmese de Allah'a, Allah için, dindar ve saf bir yürek temizliğiyle dua edin”

     15. Dereceleri yükselten, Arş'ın sahibi Allah, kavuşma günüyle korkutmak için kullarından dilediğine iradesiyle ilgili vahyi indirir.

     16. O gün onlar meydana çıkarlar. Onların hiçbir şeyi Allah'a gizli kalmaz. Bu gün hükümranlık kimindir? Her şeyi kudreti altında tutan tek Allah'ındır.

     17. Bu gün herkese kazandığının karşılığı verilir. Bu gün haksızlık yoktur. Şüphesiz Allah hesabı çarçabuk görendir.

     18. Yaklaşan gün hususunda onları uyar! Çünkü o anda dehşet içinde yutkunurken yürekleri ağızlarına gelmiştir. Zalimlerin ne dostu ne de sözü dinlenir şefaatçisi vardır.

     19. Allah, gözlerin hain bakışını ve kalplerin gizlediğini bilir.

     20. Allah adaletle hükmeder. O'nu bırakıp taptıkları ise, hiç bir şeye hükmedemezler. Şüphesiz Allah, hakkıyla işiten ve görendir.

     21. Onlar yeryüzünde gezip dolaşmadılar mı ki, kendilerinden öncekilerin akıbetinin nasıl olduğunu görsünler! Onlar kudret ve yeryüzündeki eserleri yönünden bunlardan daha da üstündüler. Böyleyken Allah onları günahları yüzünden yakaladı. Onları Allah'ın gazabından koruyan da olmadı.

     22. Bunun sebebi, peygamberleri kendilerine apaçık ayetler getirdikleri halde inkâr etmeleri idi. Allah da kendilerini tutup yakalayıverdi. Doğrusu O kuvvetlidir, azabı da pek çetindir.

     23.24. And olsun ki biz Musa'yı ayetlerimiz ve apaçık bir kanıtla, Firavun, Haman ve Karun'a gönderdik. Onlar: "Bu, çok yalancı bir sihirbazdır!" dediler.

     25. İşte o, tarafımızdan kendilerine hakkı getirince: "Onunla beraber iman edenlerin oğullarını öldürün, kadınları sağ bırakın, "dediler. Ama kitabın, ortaya koyduğu anlamlar, değerler ve kuralların karşısında yer alanların tuzağı elbette boşa çıkar.

     26. Firavun: "Bırakın beni, Musa'yı öldüreyim; Yaratıp, Besleyip doyuran, Yönlendiren Kudret’ine yalvarsın! Çünkü ben onun dininizi değiştireceğinden yahut yeryüzünde fesat çıkaracağından korkuyorum.

     27. Musa'da: "Ben hesap gününe inanmayan her kibirliden, benim de Yaratıp, Besleyip doyuran, Yönlendiren Kudret'im sizin de Yaratıp, Besleyip doyuran, Yönlendiren Kudret'inize sığındım," dedi.

     28. Firavun ailesinden olup, imanını gizleyen bir adam da şöyle dedi:  "Siz bir adamı 'Yaratıp, Besleyip doyuran, Yönlendiren Kudret’im Allah'tır' diyor diye öldürecek misiniz? Hâlbuki o, size Yaratıp, Besleyip doyuran, Yönlendiren Kudret’inizden apaçık ayetler getirmiştir. Eğer o yalancı ise yalanı kendisinedir. Eğer doğru söylüyorsa sizi tehdit ettiğinin, bir kısmı olsun gelip size çatar. Şüphesiz Allah, haddi aşan, yalancı kimseyi doğru yola eriştirmez.”

     29. "Ey kavmim!  Bu gün yeryüzüne Hâkim kimseler olarak hükümranlık sizindir. Ama Allah'ın azabı bize gelip çatarsa, kim bize yardım eder? " Firavun: "Ben size kendi görüşümü söylüyorum ve yine size ancak doğru yolu gösteriyorum," dedi.

     30.31. İman etmiş olan dedi ki: "Ey kavmim! Ben sizin için Nuh kavminin Ad, Semud ve onlardan sonra gelenlerin durumu gibi, toplulukların başlarına gelen bir akıbetten korkuyorum. Allah kullarına bir zulüm dileyecek değildir.”

     32.33. "Ey kavmim! Gerçekten sizin için o bağrışıp çağrışma gününden, arkanıza dönüp kaçacağınız günden korkuyorum. Sizi Allah'tan kurtaracak kimse yoktur. Allah kimi saptırırsa, artık onu doğru yola iletecek de yoktur.”

     34. And olsun ki, daha önce Yusuf'ta size açık deliller getirmişti ve onun size getirdiği şeyler hakkında şüphe edip durmuştunuz. Nihayet o vefat edince: "Allah ondan sonra peygamber göndermez" dediniz. İşte Allah o aşırı giden şüphecileri böyle saptırır.

     35. Kendilerine gelmiş hiçbir delil olmadığı halde Allah'ın ayetleri hakkında mücadele edenler gerek Allah yanında, gerekse iman edenler yanında büyük bir nefretle karşılanır. Allah, büyüklük taslayan her zorbanın kalbini işte böyle mühürler.

     36.37. Firavun dedi ki: "Ey Haman, bana yüksek bir kule yap; belki yollara, göklerin yollarına erişirim de Musa'nın tanrısını görürüm! Doğrusu ben onu yalancı sanıyorum," dedi. Böylece Firavuna yaptığı iş süslü gösterildi ve yoldan saptırıldı. Firavun'un tuzağı tamamen boşa çıktı.

     38. O iman eden kimse: "Ey kavmim! Siz bana uyun, sizi doğru yola götüreceğim." Dedi.

     39. "Ey kavmim! Şüphesiz bu dünya hayatı, geçici bir eğlencedir. Ama ahiret gerçekten kalınacak bir yurttur.”

     40. "Kim bir kötülük işlerse, onun kadar ceza görür. Kim de kadın veya erkek kitabın ortaya koyduğu anlamlar, değerler ve kurallar bütününü içtenlikle benimsemiş olarak faydalı bir iş yaparsa, işte onlar cennete girecekler, orada onlara hesapsız rızk verilecektir.”

     41. "Ey kavmim! Nedir bu hal? Ben sizi kurtuluşa çağırıyorum, siz beni ateşe çağırıyorsunuz.”

     42. "Siz beni Allah'ı inkâr etmeye ve hiç tanımadığım nesneleri O'na ortak koşmaya çağırıyorsunuz. Ben ise sizi, Çok güçlü ve çok bağışlayan Allah'a davet ediyorum.

     43. "Gerçek şu ki, sizin beni davet ettiğiniz şeyin dünyada da ahirette de davete değer bir tarafı yoktur. Dönüşümüz Allah'adır aşırı gidenlerde ateş ehlinin kendileridir.”

     44. "Size söylediklerimi yakında hatırlayacaksınız. Ben işimi Allah'a havale ediyorum. Şüphesiz Allah, kullarını çok iyi görendir.”

     45. Nihayet Allah onların kurdukları tuzakların kötülüklerinden bu zatı korudu.  Firavun kavmini ise kötü azap kuşatıverdi.

     46. Onlar sabah akşam o ateşe sokulurlar. Ayağa kalkışin kopacağı gün de: "Firavun ailesini azabın en çetinine sokun," denilir.

     47. Ateşin içinde birbirleriyle çekişirlerken zayıf olanlar, o büyüklük taslayanlara: " Biz size uymuştuk. Şimdi ateşin birazını bizden savabilir misiniz? "derler.

     48. O büyüklük taslayanlar ise: "Doğrusu hepimiz bunun içindeyiz. Şüphe yok ki Allah kulları arasında vereceği hükmü verdi," derler.

     49. Ateşte bulunanlar cehennem bekçilerine: "Yaratıp, Besleyip doyuran, Yönlendiren Kudret’inize dua edin, bizden, bir gün olsun azabı hafifletsin!" diyecekler.

     50. Onlar: "Size peygamberleriniz açık açık deliller getirmediler mi?"  derler. Onlar da: "Getirdiler," cevabını verirler.: "O halde kendiniz yalvarın, "derler. Hâlbuki kitabın, ortaya koyduğu anlamlar, değerler ve kuralların karşısında yer alanları n yalvarması boşunadır.

     51. Şüphesiz peygamberlerimize ve iman edenlere, hem dünya hayatında, hem şahitlerin şahitlik edeceği günde yardım ederiz.

     52. O gün zalimlere özür dilemeleri hiçbir fayda sağlamaz. Artık lanet de onlarındır, kötü yurt da onlarındır!

     53.54. And olsun ki biz Musa'ya hidayeti verdik ve İsrail oğullarına, akıl sahipleri için bir öğüt ve doğruluk rehberi olan kitabı miras bıraktık.

     55. Şimdi sen sabret. Çünkü Allah'ın vadi gerçektir. Günahının bağışlanmasını iste. Akşam-sabah Yaratıp, Besleyip doyuran, Yönlendiren Kudret’ini hamd ile anıp yücelt.

     56. Kendilerine gelmiş kesin bir delil olmaksızın, Allah'ın ayetleri hakkında münakaşa edenler var ya, hiç şüphe yok ki, onların kalplerinde, asla yetişemeyecekleri bir büyüklük hevesinden başka bir şey yoktur. Sen Allah'a sığın. Kuşkusuz O, işiten ve görendir,

     57. Elbette göklerin ve yerin yaratılması, insanların yaratılmasından daha büyük bir şeydir. Fakat insanların çoğu bilmezler.

     58. Körle gören, inanıp iyi amellerde bulunanlarla kötülük yapan bir olmaz. Ne kadar az düşünüyorsunuz.

     59. Ayağa kalkış günü mutlaka gelecektir, bunda hiç şüphe yoktur. Fakat insanların çoğu buna inanmazlar.

     60. Yaratıp, Besleyip doyuran, Yönlendiren Kudret’iniz şöyle buyurdu: "Bana dua edin kabul edeyim. Çünkü bana çalışmayı/ibadeti bırakıp büyüklük taslayanlar aşağılanarak cehenneme gireceklerdir.

     61. İçinde dinlenesiniz diye geceyi, görmeniz için de gündüzü yaratan Allah'tır. Şüphesiz Allah insanlara karşı lütufkârdır. Fakat insanların çoğu şükretmezler.

     62. İşte O her şeyin yaratıcısı olan Yaratıp, Besleyip doyuran, Yönlendiren Kudret’iniz Allah'tır. O'ndan başka tanrı yoktur. O halde nasıl olup da döndürülüyorsunuz!

     63. Allah'ın ayetlerini inkâr edenler işte böyle döndürülürler.

     64. Yeri sizin için yerleşim alanı, göğü de bir bina kılan, size şekil verip de şeklinizi güzel yapan ve sizi temiz besinlerle rızıklandıran Allah'tır. İşte Allah sizin Yaratıp, Besleyip doyuran, Yönlendiren Kudret’inizdir. Âlemlerin Yaratıp, Besleyip doyuran, Yönlendiren Kudret’i Allah yücelerden yücedir.

     65. O daima diridir; O'ndan başka hiçbir tanrı yoktur. O halde dinde saf bir yürek temizliği ile ve samimi kişiler olarak O'na dua edin. Her türlü övgü âlemlerin Yaratıp, Besleyip doyuran, Yönlendiren Kudret’i Allah'a mahsustur.

     66. De ki: "Bana Yaratıp, Besleyip doyuran, Yönlendiren Kudret’imden apaçık deliller gelince, Allah'ı bırakıp sizin o taptıklarınıza kulluk etmem bana yasaklandı ve bana âlemlerin Yaratıp, Besleyip doyuran, Yönlendiren Kudret’ine teslim olmam emredildi.

     67. Sizi topraktan, sonra meniden, sonra alakadan yaratan sonra bebek olarak çıkaran, sonra sizin güçlü kuvvetli bir çağa erişmeniz, sonra da ihtiyarlamanız-ki içinizden daha önce vefat edenleriniz de vardır- ve belli bir vakte ulaşmanız için sizi yaşatan odur. Umulur ki düşünürsünüz.

     68. O hem dirilten hem de öldürendir. O, her hangi bir şeyin olmasını istediği zaman yanız "ol" der, o da oluverir.

     69. Allah'ın ayetleri hakkında tartışanlara bakmadın mı? Nasıl döndürülüyorlar?

     70. Onlar, Kitap'ı ve peygamberlerimize gönderdiklerimizi yalanlayanlardır. Onlar yakında anlayacaklar!

     71.72. Boyunlarında demir halkalar ve zincirler olduğu halde, sıcak suya sürüklenecekler, sonra da ateşte yakılacaklardır.

     73.74. Sonra onlara: Allah'ı bırakıp da koştuğunuz ortaklar nerededir?"  denilecek. Onlar da: "Bizden uzaklaştılar, zaten biz önceleri hiç bir şeye tapmıyorduk, " diyecekler. İşte Allah kitabın, ortaya koyduğu anlamlar, değerler ve kuralların karşısında yer alanları böyle şaşırtır

     75. Bu, sizin yeryüzünde haksız olarak şımarmanızdan ve aşırı derecede sevinip böbürlenmenizden ötürüdür

     76. İçinde ebedi kalmak üzere cehennemin kapılarından girin! Kibirlenenlerin dönüp gidecekleri yer ne çirkindir

     77. Onun için sen sabret! Şüphesiz Allah'ın vadi gerçektir. Onlara söz verdiğimiz azabın bir kısmını ya sana gösteririz yahut seni daha önce vefat ettiririz. Nasıl olsa onlar bize döneceklerdir.

     78. And olsun senden önce de peygamberler gönderdik. Onlardan sana kıssalarını anlattığımız kimseler de var, durumlarını sana bildirmediğimiz kimseler de var. Hiç bir peygamber Allah'ın izni olmaksızın her hangi bir ayeti kendiliğinden getiremez. Allah'ın emri gelince de hak uygulanır ve o zaman batılı seçenler hüsrana uğrayacaklardır.

     79. Allah kimine binesiniz, kimini yiyesiniz diye sizin için hayvanları yaratandır.

     80. Onlarda sizin için daha nice faydalar vardır. Gönüllerinizdeki bir arzuya, onlara binerek ulaşırsınız. Onların ve gemilerin üstünde taşınırsınız.

     81. Allah size ayetlerini gösteriyor. Şimdi, Allah'ın ayetlerinden hangisini inkâr edersiniz.

     82. Onlar yeryüzünde gezip dolaşmadılar mı ki, kendilerinden öncekilerin sonu nasıl olmuştur, görsünler! Öncekiler bunlardan daha çoktu kuvvetçe ve yeryüzündeki eserleri bakımından da daha sağlam idiler. Fakat kazandıkları şeyler onlara asla fayda vermemiştir.

     83. Peygamberleri onlara apaçık bilgiler getirince, onlar kendilerinde bulunan bilgiye güvendiler. Alaya aldıkları şey kendilerini boğuverdi.

     84. Artık o çetin azabımızı gördükleri zaman:"Allah'a inandık ve O'na ortak koştuğumuz şeyleri inkâr ettik," derler.

     85. Fakat azabımızı gördükleri zaman imanları kendilerine bir fayda vermeyecektir. Allah'ın kulları hakkında süregelen âdeti budur. İşte o zaman kitabın, ortaya koyduğu anlamlar, değerler ve kuralların karşısında yer alanlar hüsrana uğrayacaklardır.

 

041

AYRINTILAMAK/Ayrıntılı yaptı-FUSSİLET

 

Sevgi ve merhameti sonsuz olan Allah’ın adıyla.

 

      1. Ha. Mim.

      2. (Kur'an) “Herkese bağış ve bereketinin tüm nimetlerini ayırım yapmadan sunan Kudret” ve Sevgisi sonsuz olan Allah katından indirilmiştir.

      3. Bilen bir kavim için, ayetleri arapça okunarak açıklanmış bir Kitap dır.

      4. Bu kitap müjdeleyici ve uyarıcıdır. Fakat onların çoğu yüz çevirdi. Artık dinlemezler.

      5. Ve dediler ki:"Bizi çağırdığın şeye kalplerimiz kapalıdır. Kulaklarımızda da bir ağırlık vardır. Bizimle senin aranda bir perde bulunmaktadır. Onun için sen (istediğini) yap, biz de yapmaktayız!

      6. De ki:"Ben de ancak sizin gibi bir insanım. Bana İlahınızın bir tek İlah olduğu vahy olunuyor. Artık O'na yönelin. O'ndan affedilmeyi isteyin. Ortak koşanların vay haline!”

      7. Onlar ihtiyaçtan fazlasını vermezler; ahireti inkâr edenler de onlardır.

      8. Şüphesiz iman edip iyi iş yapanlar için tükenmeyen bir mükâfat vardır.

      9. De ki: "Gerçekten siz, yeri iki günde yaratanı inkâr edip O'na ortaklar mı koşuyorsunuz? O, âlemlerin Yaratıp, Besleyip doyuran, Yönlendiren Kudret’idir.

     10. O yeryüzünde sabit dağlar yerleştirdi. Orada bereketler yarattı ve orada tam dört günde ihtiyacı olanlar için eşit miktarda olmak üzere orada dört mevsim rızık ve rızık kaynakları takdir etti.

     11. Sonra duman halinde olan göğe yöneldi, ona ve yerküreye: İsteyerek veya istemeyerek, gelin dedi. İkisi de isteyerek geldik dediler.

     12. Böylece onları, iki günde yedi gök olarak yarattı ve her göğe görevini vahyetti. Ve biz, yakın semayı kandillerle donattık, bozulmaktan da koruduk. İşte bu, Çok güçlü, Her şeyi Bilen Allah'ın takdiridir.

     13. Eğer onlar yüz çevirirlerse de ki:" İşte sizi Ad ve Semud'un başına gelen kasırgaya benzer bir kasırgaya karşı uyarıyorum!”

     14. Peygamberler onlara, önlerinden ve arkalarından gelerek: "Allah'tan başkasına kulluk etmeyin" dedikleri zaman,"Yaratıp, Besleyip doyuran, Yönlendiren Kudret’imiz dileseydi elbette melekler indirirdi. Onun için biz sizinle gönderilen şeyleri inkâr ediyoruz," demişlerdi.

     15. Ad kavmine gelince, yeryüzünde haksız yere büyüklük tasladılar ve:  "Bizden daha kuvvetli kim var?" dediler. Onlar kendilerini yaratan Allah'ın, onlardan daha kuvvetli olduğunu görmediler mi? Onlar bizim ayetlerimizi inkâr ediyorlardı.

     16. Bundan dolayı biz de onlara dünya hayatında zillet azabını tattırmak için o uğursuz günlerde soğuk bir rüzgâr gönderdik. Ahiret azabı elbette daha çok rüsvay edicidir. Onlara yardım da edilmez.

     17. Semud'a gelince onlara doğru yolu gösterdik, ama onlar körlüğü doğru yola tercih ettiler. Böylece yapmakta oldukları kötülükler yüzünden alçaltıcı azabın yıldırımı onları çarptı.

     18. İnananları kurtardık, onlar korkuyorlardı.

     19. Allah'ın düşmanları, ateşe sürülmek üzere toplandıkları gün, hepsi bir araya getirilirler.

     20. Nihayet oraya geldikleri zaman kulakları, gözleri ve derileri, işledikleri şeye karşı onların aleyhine şahitlik edecektir.

     21. Derilerine: "Niçin aleyhimize şahitlik ettiniz?" derler. Onlar da: " Her şeyi konuşturan Allah, bizi de konuşturdu. İlk defa sizi O yaratmıştır. Yine O'na döndürülüyorsunuz," derler.

     22. Siz ne kulaklarınızın, ne gözlerinizin, ne de derilerinizin aleyhinize şahitlik etmesinden sakınmıyordunuz, yaptıklarınızın çoğunu Allah'ın bilmeyeceğini sanıyordunuz.

     23. Yaratıp, Besleyip doyuran, Yönlendiren Kudret’iniz hakkında beslediğiniz zan var ya, işte sizi o mahvetti ve ziyana uğrayanlardan oldunuz.

     24. Şimdi eğer dayanabilirlerse onların yeri ateştir. Yok, eğer özür dileyip hoşnutluk sağlamak istiyorlarsa, özürleri kabul edilmeyecektir.

     25. Biz onlara bir takım arkadaşlar musallat ettik de onlar önlerinde ve arkalarında ne varsa hepsini bunlara süslü gösterdiler. Kendilerinden önce gelip geçmiş olan cinler ve insanlar için azap onlara da gerekli olmuştur. Kuşkusuz onlar hüsrana düşenlerdi.

     26. inkâr edenler: "Bu Kur'an'ı dinlemeyin, okunurken gürültü yapın. Umulur ki bastırırsınız,"  dediler.

     27. O inkâr edenlere şiddetli bir azabı tattıracağız ve onları yaptıklarının en kötüsüyle cezalandıracağız.

     28. İşte bu Allah düşmanlarının cezası, ateştir. Ayetlerimizi inkâr etmelerinden dolayı, orada onlara ceza olarak ebedi kalacakları yurt vardır.

     29. Kitabın, ortaya koyduğu anlamlar, değerler ve kuralların karşısında yer alanlar cehennemde: "Yaratıp, Besleyip doyuran, Yönlendiren Kudret’imiz!  Cinlerden ve insanlardan bizi saptıranları bize göster de aşağılanmışlardan olsunlar diye onları ayaklarımızın altına alalım!" diyecekler.

     30.31.32. Şüphesiz, Yaratıp, Besleyip doyuran, Yönlendiren Kudret’imiz Allah'tır deyip, sonra dosdoğru yolda yürüyenlerin üzerine melekler iner. Onlara: "Korkmayın, üzülmeyin, size vadolunan cennetle sevinin! Biz dünya hayatında da, ahirette de sizin dostlarınızız. Bağışlaması, sevgi ve merhameti  sonsuz olan Allah'ın ikramı olarak orada sizin için canlarınızın çektiği her şey var ve istediğiniz her şey orada sizin için hazırdır.” Derler.

     33. Allah'a çağıran, iyi iş yapan ve "Ben müslümanlardanım" diyenden kimin sözü daha güzeldir?

     34. İyilikle kötülük bir olmaz. Kötülüğü en güzel tavırla sav. O zaman seninle arasında düşmanlık bulunan kimse, sanki candan bir dost olur.

     35. Buna ancak sabredenler kavuşturulur; buna ancak büyük nasip sahibinden başkası ulaştırılmaz.

     36. Eğer Şeytandan gelen kötü bir düşünce seni dürtecek olursa, hemen Allah'a sığın. Çünkü O, işitendir, bilendir.

     37. Gece ve gündüz, güneş ve ay onun ayetlerindendir. Eğer Allah'a kulluk/ibadet etmek istiyorsanız güneşe de aya da secde etmeyin. Onları yaratan Allah'a secde edin!

     38. Eğer insanlar büyüklük taslarlarsa bilsinler ki Yaratıp, Besleyip doyuran, Yönlendiren Kudret’inin katındakiler, gece ve gündüz O'nu yüceltirler.

     39. Senin yeryüzünü kupkuru görmen de Allah'ın ayetlerindendir. Biz onun üzerine suyu indirdiğimiz zaman, harekete geçip kabarır. Ona can veren, elbette ölüleri de diriltir. O, her şeye kadirdir.

     40. Ayetlerimiz hakkında doğruluktan ayrılıp eğriliğe sapanlar bizden gizli kalmaz. O halde ateşin içine atılan mı daha iyidir, yoksa ayağa kalkış günü güvenle gelen mi? Dilediğinizi yapın! Kuşkusuz O yaptıklarınızı görmektedir.

     41. Onlar o Zikir'i, kendilerine geldiğinde inkâr ettiler. Hâlbuki o, eşsiz yücelikte bir Kitaptır.

     42. Ona önünden de ardından da batıl gelemez. O, bilgelik sahibi, çok övülen Allah'tan indirilmiştir.

     43. Senin için söylenen, senden önceki peygamberlere söylenmiş olandan başka bir şey değildir. Elbette ki senin Yaratıp, Besleyip doyuran, Yönlendiren Kudret’in, hem çok affedicidir hem de acıklı bir azabın sahibidir.

     44. Eğer biz onu yabancı bir dilde Kur'an yapsaydık, diyeceklerdi ki: "  Ayetleri tafsilatlı şekilde açıklanmalı değil miydi?/Araba yabancı dil mi? /İster yabancı dilde, ister arapca! De ki:"O inananlar için doğru yolu gösteren bir kılavuzdur ve şifadır.  İnanmayanlara gelince, onların kulaklarında bir ağırlık vardır ve Kur'an onlar için bir körlüktür. Onlara çok uzak bir mekândan seslenilmektedir.

     45. And olsun ki biz Musa'ya Kitap'ı verdik, onda da ayrılığa düşüldü. Eğer Yaratıp, Besleyip doyuran, Yönlendiren Kudret’inden bir söz geçmiş olmasaydı, aralarında derhal hükmedilirdi. Onlar Kur'an hakkında derin bir şüphe içindedirler.

     46. Kim iyi bir iş yaparsa, bu kendi lehinedir. Kim de kötülük yaparsa aleyhinedir. Yaratıp, Besleyip doyuran, Yönlendiren Kudret’in kullarına zulmedici değildir.

     47. Ayağa kalkış gününün bilgisi, O'na havale edilir. O'nun bilgisi dışında hiçbir meyve kabuğunu yarıp çıkamaz, hiçbir dişi gebe kalmaz ve doğurmaz. Allah onlara: "Ortaklarım nerede! " diye seslendiği gün: "Buna dair bizden hiçbir şahit olmadığını sana arzederiz," derler.

     48. Böylece önceden yalvarıp durdukları onlardan uzaklaşmıştır. Kendilerinin kaçacak yeri olmadığını anlamışlardır.

     49. İnsan hayır istemekten usanmaz. Fakat kendisine bir kötülük dokunursa hemen ümitsizliğe düşer, üzüleverir.

     50. Andolsun ki, kendisine dokunan bir zarardan sonra biz ona bir rahmet tattırsak: "Bu, benim hakkımdır, ayağa kalkışın kopacağını sanmıyorum, Yaratıp, Besleyip doyuran, Yönlendiren Kudret’ime döndürülmüş olsam bile muhakkak O'nun katında benim için daha güzel şeyler vardır," der. Biz inkâr edenlere yaptıklarını mutlaka haber vereceğiz ve muhakkak onlara ağır azaptan tattıracağız.

     51. İnsana bir nimet verdiğimiz zaman yüz çevirir ve yan çizer. Fakat ona bir şer dokunduğu zaman yalvarıp durur.

     52. De ki:"Ne dersiniz, eğer o(Kur'an) Allah tarafından ise, siz de onu inkâr etmişseniz o zaman (haktan) uzak bir ayrılığa düşenden daha sapık kim vardır?”

     53. İnsanlara ufuklarda ve kendi nefislerinde ayetlerimizi göstereceğiz ki onun gerçek olduğu, onlara iyice belli olsun. Yaratıp, Besleyip doyuran, Yönlendiren Kudret’inin her şeye şahit olması yetmez mi?

     54. Dikkat edin; onlar Yaratıp, Besleyip doyuran, Yönlendiren Kudret’ilerine kavuşma konusunda şüphe içindedirler.  Bilesiniz ki, O Muhit'tir her şeyi çepeçevre kuşatmıştır.

 

042

TOPLU DENETİM/Şura ,toplu denetim-ŞURA

Sevgi ve merhameti sonsuz olan Allah’ın adıyla.

 

      1. Ha. Mim.

      2. Ayn. Sin. Kaf.

      3. Güç ve Bilgelik Sahibi olan Allah, sana ve senden öncekilere işte böyle vahiy eder.

      4. Göklerde ve yerde ne varsa hepsi O'nundur. O yücedir, uludur.

      5. Gökler neredeyse üstlerinden titreyip çatlayacak! Melekler de Yaratıp, Besleyip doyuran, Yönlendiren Kudret'ini hamd ile yüceltiyorlar ve yerdekiler için af diliyorlar.  İyi bilin ki Allah çok bağışlayan, çok esirgeyendir.

      6. Allah'tan başka dost edinenleri Allah daima gözetlemektedir. Sen onlara vekil değilsin.

      7. Sana böyle arapça Kur’an’ı vahyettik ki ülke ve medeniyetlerin anasını ve onun çevresinde bulunanları uyar. Asla şüphe olmayan toplanma günü konusunda onları uyar. O gün bir bölümü cennettedir, bir bölümü de çılgın alevli cehennemdedir.

      8. Allah dileseydi onları bir tek millet yapardı. Fakat O', layık gördüğünü rahmetine kavuşturur; zalimlerin ise hiçbir yar ve yardımcısı yoktur.

      9. Yoksa onlar Allah'tan başka yar mı edindiler? Hâlbuki yar yalnız Allah'tır. O' ölüleri diriltir her şeye kadirdir.

     10. Her hangi bir şeyde ayrılığa düştüğünüzde hüküm vermek, Allah'a mahsustur. İşte, bu Allah, benim Yaratıp, Besleyip doyuran, Yönlendiren Kudret’imdir. O'na dayanırım, O'na sığınırım.

     11. Gökleri ve yeri yararak yaratan O'dur. Size kendinizden eşler yarattı, çiftlik hayvanlarını da çiftler halinde yaratmıştır. Bu suretle çoğalmanızı sağlamıştır. O'nun benzeri hiçbir şey yoktur. O' işitendir, görendir.

     12. Göklerin ve yerin anahtarları O'nundur. Dilediğine rızkı artırır da, kısar da. O', Her şeyi Bilendir.

     13."Sizin için dinden, Nuh'a önerdiğini, sana vahiy ettiğini, İbrahim'e, Musa'ya ve İsa'ya önerdiğini Allah şöyle diyerek kanunlaştırdı. "Dini dosdoğru tutun; onda bölünüp fırkalara ayrılmayın."  Fakat kendilerini çağırdığın bu tutum Allah'a ortak koşanlara ağır geldi. Allah layık gördüğünü kendisine seçer ve kendisine yönelenleri doğruya ulaştırır.

     14. Onlar kendilerine ilim geldikten sonra, sadece aralarındaki kıskançlık ve azgınlık yüzünden fırkalara bölündüler. Eğer belli bir süreye kadar Yaratıp, Besleyip doyuran, Yönlendiren Kudret'inden bir erteleme sözü geçmiş olmasaydı, aralarında hemen hüküm verilirdi. Onlardan sonra kitaba varis kılınanlar da onun hakkında derin bir şüphe içindedirler.

     15. İşte bunun için sen çağrı da bulun emrolunduğun gibi dosdoğru ol. Onların heveslerine uyma ve de ki: "Ben Allah'ın indirdiği Kitap’a inandım ve aranızda adaleti gerçekleştirmekle emrolundum. Allah bizim de Yaratıp, Besleyip doyuran, Yönlendiren Kudret'imiz sizin de Yaratıp, Besleyip doyuran, Yönlendiren Kudret'inizdir. Bizim işlediklerimiz bize sizin işledikleriniz de sizedir. Aramızda tartışabilecek bir konu yoktur. Allah hepimizi bir araya toplar, dönüş de O'nadır.

     16. Daveti kabul edildikten sonra, Allah hakkında tartışmaya girenlerin delilleri, Yaratıp, Besleyip doyuran, Yönlendiren Kudret'leri katında boştur. Onlar büyük bir öfke çekmişler ve çetin bir azabı hak etmişlerdir.

     17. Gerçeğe ilişkin kitap'ı ve adalet ölçüsünü indiren Allah'tır. Ne biliyorsun belki de ayağa kalkış saati çok yakındır!

     18. Ona inanmayanlar onun çabuk gelmesini isterler. İnananlar ise ondan korkarlar ve onun gerçek olduğunu bilirler. İyi bilin ki, ayağa kalkış günü hakkında tartışanlar derin bir sapıklık içindedir.

     19. Allah kullarına karşı çok cömerttir uygun gördüğüne rızkı verir. O' kuvvetlidir güçlüdür.

     20.Kim ahiret kazancını istiyorsa, onun kazancını artırırız. Her kim de dünya kazancını istiyorsa ona da dünyadan bir şeyler veririz. Fakat onun ahirette bir nasibi olmaz.

     21.Yoksa onların, Allah'ın izin vermediği şeyleri dinde kendilerine meşru kılan ortakları mı var? Eğer kesin ayırma sözü olmasaydı, aralarında hüküm derhal verilirdi. Şüphesiz zalimlere can yakıcı bir azap vardır.

     22.Yaptıkları şeyler başlarına gelirken zalimlerin, korkudan titrediklerini göreceksin. İman edip iyi işler yapanlar da cennet bahçelerinde olacaklar. Yaratıp, Besleyip doyuran, Yönlendiren Kudret’lerinin yanında onlara diledikleri her şey vardır. İşte büyük lütuf budur.

     23. İşte Allah'ın, iman eden ve iyi işler yapan kullarına müjdelediği lütuf budur. De ki: "Ben buna karşılık sizden akrabalarımı sevmekten başka bir ücret istemiyorum. Kim bir iyilik işlerse onun sevabını fazlasıyla veririz. Şüphesiz Allah bağışlayan, şükrün karşılığını verendir.

     24.Yoksa onlar, Allah'a karşı yalan uydurdu mu derler? Allah dilerse senin kalbini de mühürler. Ve Allah batılı yok eder; sözleriyle hakkı ortaya koyar. Şüphesiz O, kalplerde olanları bilendir.

     25. O, kullarının tövbesini kabul eden, kötülükleri bağışlayan ve yaptıklarınızı bilendir.

     26.Allah iman edip iyi işler yapanların tövbesini kabul eder, lütfundan onlara, fazlasını verir. kitabın, ortaya koyduğu anlamlar, değerler ve kuralların karşısında yer alanlara gelince, onlara da çetin bir azap vardır.

     27. Allah kullarına rızkı bol bol verseydi, yeryüzünde azarlardı. Fakat O dilediği ölçüde indirir. Çünkü O kullarının haberini alandır, onları görendir.

     28. O, (insanlar) umutlarını kestikten sonra, yağmuru indiren, rahmetini her tarafa yayandır. O, hakiki dosttur, övülmeye layık olandır.

     29.Gökleri, yeri ve bunların içine yayıp ürettiği canlıları yaratması da O'nun delillerindendir. O dilediği zaman bunları bir araya toplamaya kadirdir.

     30.Başınıza gelen herhangi bir musibet, kendi ellerinizle işledikleriniz yüzündendir. Allah çoğunu affeder.

     31.Yeryüzünde O'nu aciz bırakamazsınız. Allah'tan başka bir yar ve yardımcınız da yoktur.

     32.Denizde dağlar gibi akan gemiler de O'nun ayetlerindendir.

     33.Dilerse O, rüzgârı durdurur da onun üstünde kalakalırlar. Elbette bunda çok sabreden, çok şükreden herkes için ibretler vardır.

     34.Yahut yaptıkları yüzünden onları helak eder. Birçoğunu da affeder.

     35.Böylece ayetlerimiz üzerinde tartışanlar, kendilerine kaçacak bir yer olmadığını bilsinler.

     36.Size verilen şey, sadece dünya hayatının geçimliğidir. Allah'ın yanında bulunanlar ise daha iyi ve daha süreklidir. Bu mükâfat, iman edenler ve Yaratıp, Besleyip doyuran, Yönlendiren Kudret'lerine dayanıp güvenenler içindir.

     37. Onlar büyük günahlardan ve hayâsızlıktan kaçınırlar; kızdıkları zaman da kusurları bağışlarlar.

     38.Yine onlar, Yaratıp, Besleyip doyuran, Yönlendiren Kudret’lerinin davetine icabet ederler ve destekleşmeyi / dayanışmayı canı gönülden yaparlar. Onların işleri aralarında ortak akıl iledir. Kendilerine verdiğimiz rızıktan da harcarlar.

     39. Bir haksızlığa uğradıkları zaman yardımlaşırlar.

     40. Bir kötülüğün cezası ona denk bir kötülüktür. Kim bağışlar ve barışı sağlarsa, onun mükâfatı Allah'a aittir. Doğrusu O zalimleri sevmez.

     41. Kim zulme uğradıktan sonra hakkını alırsa, artık onlara yapılacak bir şey yoktur.

     42. Ancak insanlara zulmedenlere ve yeryüzünde haksız yere taşkınlık edenlere ceza vardır. İşte acıklı azap bunlaradır.                     

     43. Kim sabreder ve affederse şüphesiz bu hareketi, yapılmaya değer işlerdendir.

     44. Allah kimi saptırırsa, bundan sonra artık onun hiçbir dostu yoktur. Azabı gördüklerinde zalimlerin: "Dönecek bir yol var mı?" dediklerini görürsün.

     45. Ateşe arz olunurken onların, zilletten başlarını öne eğerek göz ucuyla gizli gizli baktıklarını göreceksin. İnananlar da: "İşte asıl ziyana uğrayanlar, ayağa kalkış günü kendilerini ve ailelerini ziyana sokanlardır, " diyecekler. Kesinlikle biliniz ki, zalimler, sürekli bir azap içindedirler.

     46. Onların Allah'tan başka kendilerine yardım edecek hiçbir dostları yoktur. Allah kimi saptırırsa artık onun kurtuluşa çıkan bir yolu yoktur.

     47. Allah'tan, geri çevrilmesi imkânsız bir gün gelmezden önce, Yaratıp, Besleyip doyuran, Yönlendiren Kudret’inize uyun. Çünkü o gün, hiçbiriniz sığınacak yer bulamazsınız, itiraz da edemezsiniz.

     48. Eğer yüz çevirirlerse, bilesin ki biz seni onların üstüne bekçi göndermedik. Sana düşen sadece duyurmaktır. Biz insana katımızdan bir rahmet tattırdığımız zaman ona sevinir. Ama elleriyle yaptıkları yüzünden başlarına bir kötülük gelirse, işte insan o zaman pek nankördür!

     49. Göklerin ve yerin mülkü Allah'ındır. Dilediğini yaratır, dilediğine kız çocukları, dilediğine de erkek çocukları bahşeder.

     50. Yahut onları, hem erkek hem kız çocukları olmak üzere çift verir. Dilediğini de kısır kılar. O, Her şeyi Bilendir, her şeye gücü yetendir.

     51. Allah bir insanla ancak vahiy yoluyla veya perde arkasından konuşur yahut bir elçi gönderip izniyle ona dilediğini vahyeder. O yücedir,  Hâkimdir.

     52. İşte böylece sana da emrimizle bir ruh vahyettik. Sen kitap nedir, iman nedir bilmezdin. Fakat biz onu, kullarımızdan dilediğimizi kendisiyle kılavuzladığımız bir nur yaptık. Hiç kuşkusuz sen dosdoğru bir yola kılavuzluk etmektesin.

     53. Göklerde ve yerdeki her şeyin sahibi olan Allah'ın yoludur o. Dikkat edin, bütün işler sonunda Allah'a döner.

 

043

SÜPER LÜKS/Süs, püs-ZUHRUF

Sevgi ve merhameti sonsuz olan Allah’ın adıyla

 

      1. Ha. Mim.

      2. Dile gelsin apaçık kitab.

      3. Biz onu anlayıp düşünmeniz için senin anadilinde okunacak bir kitap kıldık.

      4. O, katımızdaki yüce ve bilgelikle dolu ana kitapdan gelmektedir.

      5. Siz, haddi aşan kimseler oldunuz diye, sizi okunacak kitapla uyarmaktan vaz mı geçelim?

      6. Daha önceki milletlere nice peygamberler göndermiştik.

      7. Onlar, kendilerine gelen her peygamberi mutlaka alaya alırlardı.

      8. Biz bunlardan daha zorba olanları da helak ettik. Nitekim öncekiler de örneği geçmiştir.

      9. And olsun ki, onlara gökleri ve yeri kim yarattı diye sorsan: "Onları şüphesiz güçlü olan, Her şeyi Bilen Allah yarattı" derler.            

     10. O size, yeri beşik kılmış ve doğru gidesiniz diye yeryüzünde size yollar yaratmıştır.

     11. Gökten belli bir ölçüye göre suyu indiren O'dur. Biz onunla, ölü memlekete hayat veririz. İşte siz de böyle çıkarılacaksınız.

     12.13. Bütün çiftleri O yaratmıştır. Ve size bineceğiniz gemiler ve hayvanlar var etmiştir ki, böylece onların sırtına binip üzerlerine yerleşince, Yaratıp, Besleyip doyuran, Yönlendiren Kudret'inizin nimetini anarak: “Bunu bizim hizmetimize vereni hamd ile anar ve takdis ederiz, yoksa bunlara biz güç yetiremezdik," diyesiniz.

     14. "Biz şüphesiz halden hale geçerek Yaratıp, Besleyip doyuran, Yönlendiren Kudret'imize döneceğiz.”

     15. Ama onlar, kullarından bir kısmını, O'nun bir parçası saydılar. Gerçekten insan apaçık bir nankördür.

     16. Yoksa Allah, yarattıklarından kızları kendisine aldı da oğulları size mi ayırdı?

     17. Onlardan biri, “Herkese bağış ve bereketinin tüm nimetlerini ayırım yapmadan sunan Kudret”e isnat ettiği kız çocuğu ile müjdelenince, hiddetlenerek yüzü simsiyah kesilir.

     18. Süs içinde yetiştirip savaş edemeyecek olanı mı istemiyorlar?

     19. Onlar, “Herkese bağış ve bereketinin tüm nimetlerini ayırım yapmadan sunan Kudret”in kulları olan melekleri de dişi saydılar. Acaba meleklerin yaratılışını mı görmüşler? Onların bu şahitlikleri yazılacak ve sorguya çekileceklerdir.

     20. Ve dediler ki:"“Herkese bağış ve bereketinin tüm nimetlerini ayırım yapmadan sunan Kudret” dileseydi biz onlara tapmazdık.” Onların bu hususta bir bilgileri yoktur. Onlar sadece yalan söylüyorlar.

     21. Yoksa bundan önce onlara bir kitap verdik de ona mı tutunuyorlar?

     22. Hayır! "Sadece, biz babalarımızı bir din üzerinde bulduk, biz de onların izinde gidiyoruz," derler.

     23. Senden önce de hangi ülkeye uyarıcı göndermişsek mutlaka oranın varlıklıları: "Babalarımızı bir din üzerinde bulduk, biz de onların izlerine uyarız," derler.

     24. "Ben size babalarınızı üzerinde bulduğunuzdan daha doğrusunu getirmişsem?" deyince, dediler ki: "Doğrusu biz sizinle gönderilen şeyi inkâr ediyoruz.”

     25. Biz de onlardan intikam aldık. Bak yalanlayanların sonu nasıl oldu?

     26. Bir zaman İbrahim, babasına ve kavmine demişti ki: "Ben sizin taptıklarınızdan uzağım.”

     27. "Ben yalnız beni yaratana taparım. Çünkü O beni doğru yola iletecektir.”

     28. Bu sözü ardından geleceklere devamlı kalacak bir miras olarak bıraktı ki, insanlar dönsünler.

     29. Doğrusu bunları da atalarını da kendilerine hak ve onu açıklayan bir peygamber gelinceye kadar geçindirdim.

     30. Fakat kendilerine hak gelince: "Bu bir büyüdür ve biz onu tanımıyoruz," dediler.

     31. Ve dediler ki:"Bu Kur'an iki şehirden bir büyük adama indirilse olmaz mıydı?”

     32. Yaratıp, Besleyip doyuran, Yönlendiren Kudret'inin rahmetini onlar mı paylaştırıyorlar? Dünya hayatında onların geçimliklerini aralarında biz paylaştırdık. Birbirlerine iş gördürmeleri için kimini ötekine derecelerle üstün kıldık. Yaratıp, Besleyip doyuran, Yönlendiren Kudret'inin rahmeti onların biriktirdikleri şeylerden daha hayırlıdır.

     33.34.35. Şayet insanların küfürde birleşmiş bir tek ümmet olması bulunmasaydı, “Herkese bağış ve bereketinin tüm nimetlerini ayırım yapmadan sunan Kudret”i inkâr edenlerin: Evlerinin tavanlarını ve çıkacakları merdivenleri gümüşten yapardık, evlerinin kapılarını ve üzerlerine yaslanacakları koltukları da ve onları ziynetlere boğardık. Bütün bunlar sadece dünya hayatının geçimliğidir. Ahiret ise, Yaratıp, Besleyip doyuran, Yönlendiren Kudret'inin katında, Allah'ın azabından sakınıp rahmetine sığınanlara mahsustur.

     36. Kim “Herkese bağış ve bereketinin tüm nimetlerini ayırım yapmadan sunan Kudret”in hatırlatmasından uzak olursa, yanından ayrılmayan bir şeytanı ona musallat ederiz.

     37. Şüphesiz bu şeytanlar onları doğru yoldan alıkoyar da onlar, kendilerinin doğru yolda olduklarını sanır.

     38. O şeytan dostu kimse, en sonunda bize gelince arkadaşına:"Keşke benimle senin aranda doğu ile batı arasındaki kadar uzaklık olsaydı,  ne kötü arkadaşmışsın!" der.

     39. Zulmettiğiniz için bu gün size hiçbir şey fayda vermeyecektir. Çünkü siz azapta ortaksınız.

     40. Sağırlara sen mi işittireceksin yahut körleri ve apaçık sapıklıkta olanları doğru yola sen mi ileteceksin?

     41. Biz seni onlardan alıp götürsek de yine onlardan intikam alırız.

     42. Yahut onlara vaat ettiğimiz azabı, sana gösteririz. Çünkü bizim onlara gücümüz yeter.

     43. Sen, sana vahyedilene sımsıkı sarıl. Şüphesiz sen dosdoğru yoldasın.

     44. Doğrusu Kur'an sana ve kavmine bir öğüttür. İleride ondan sorumlu tutulacaksınız.

     45. Senden önce gönderdiğimiz elçilerimize sor! “Herkese bağış ve bereketinin tüm nimetlerini ayırım yapmadan sunan Kudret”dan başka tapılacak tanrılar emretmiş miyiz?

     46. And olsun biz Musa'yı ayetlerimizle Firavuna ve onun ileri gelen adamlarına göndermiştik de Musa: "Ben âlemlerin Yaratıp, Besleyip doyuran, Yönlendiren Kudret'inin elçisiyim,"  demişti.

     47. Onlara ayetlerimizi getirince, bunlara gülüvermişlerdi.

     48. Onlara gösterdiğimiz her ayet, diğerinden daha büyüktü. Doğru yola dönsünler diye onları azaba uğrattık.

     49. Bunun üzerine dediler ki: "Ey büyücü! Sana verdiği ahde göre bizim için dua et; çünkü biz artık doğru yola gireceğiz.”

     50. Fakat biz onlardan azabı kaldırınca, sözlerinden dönüverdiler.

     51. Firavun kavmine seslendi ve şöyle dedi:"Ey Kavmim! Mısır mülkü ve altımdan akıp giden şu ırmaklar benim değil mi? Hala görmüyor musunuz?”

     52. "Yoksa ben, kendisi zayıf ve nerdeyse söz anlatamayacak durumda bulunan şu adamdan daha hayırlı değil miyim?

     53. "Ona altın bilezikler verilmeli veya yanında ona yardımcı melekler gelmeli değil miydi?”

     54. Firavun kavmini aldattı: Onlar da kendisine boyun eğdiler. Onlar yoldan çıkmış bir millettir.

     55. Böylece bizi öfkelendirince onlardan intikam aldık, hepsini suda boğduk.

     56. Onları sonradan gelenlerin geçmişi ve bir ibret örneği kıldık.

     57. Meryem oğlu İsa, bir misal olarak anlatılınca senin kavmin hemen bağırmaya başladılar.

     58. "Bizim tanrılarımız mı hayırlı, yoksa o mu?" dediler. Bunu sana ancak çekişmek için söylediler. Çekişmeyi seven bir toplumdur onlar.

     59. O, sadece kendisine nimet verdiğimiz ve İsrailoğullarına örnek kıldığımız bir kuldur.

     60. Eğer dileseydik, içinizden, yeryüzünde yerinize geçecek melekler yaratırdık.

     61. Hiç kuşkusuz o, ayağa kalkış saati için bir bilgidir. Ondan hiç şüphe etmeyin ve bana uyun; Çünkü bu dosdoğru yoldur.                  

     62. Sakın şeytan sizi yoldan çevirmesin. Çünkü o sizin için apaçık bir düşmandır.

     63. İsa açık delillerle geldiği zaman demişti ki: "Ben size bilgelik getirdim ve ayrılığa düştüğünüz şeylerden bir kısmını size açıklamak için geldim. Öyle ise Allah'tan korkun ve bana itaat edin.

     64. Çünkü Allah, benim de Yaratıp, Besleyip doyuran, Yönlendiren Kudret'im, sizin de Yaratıp, Besleyip doyuran, Yönlendiren Kudret'inizdir. O'na çalışın/ibadet edin. İşte bu doğru yoldur.

     65. Ama aralarından çıkan guruplar, bir ihtilafa düştüler. Acı bir günün azabı karşısında vay o zulmedenlerin haline!

     66. Onlar farkında değillerken ayağa kalkış gününün kendilerine ansızın gelmesinden başka bir şey mi bekliyorlar?

     67. O gün, Allah'a karşı gelmekten sakınanlar dışında, dost olanlar bir birine düşman kesilirler.

     68.69. Ey ayetlerimize inanan ve müslüman olan kullarım! Bu gün size korku yoktur. Sizler üzülmeyeceksiniz de.

     70. Siz ve eşleriniz, ağırlanmış olarak cennete giriniz!

     71.72.73. Onlara altın tepsiler ve kadehler dolaştırılır. Orada canlarının istediği, gözlerinin hoşlandığı her şey vardır. Ve kendilerine:" Siz, orada ebedi kalacaksınız, işte yaptıklarınıza karşılık size miras verilen cennet budur. Orada sizin için bol bol meyveler vardır,  onlardan yersiniz," denilir.

     74.75. Şüphesiz suçlular cehennem azabında devamlı kalacaklar, azapları hafifletilmeyecektir. Onlar azap içinde kurtuluştan ümit kesmişlerdir.

     76. Biz onlara zulmetmedik, fakat onlar kendileri zalim kimselerdir.

     77. "Ey Melek! Yaratıp, Besleyip doyuran, Yönlendiren Kudret'in bizim işimizi bitirsin!  " diye seslenirler, o da: "Siz böyle kalacaksınız!" der.

     78. And olsun biz size hakkı/adaleti/gerçeği getirdik, fakat çoğunuz haktan/adaletten/gerçekten hoşlanmıyorsunuz.

     79. Yoksa bir işe kesin karar mı verdiler? Doğrusu biz kararlıyız.

     80. Yoksa onlar, bizim kendilerinin sırlarını ve gizli konuşmalarını işitmediğimizi mi sanıyorlar? Hayır, öyle değil; yanlarındaki elçilerimiz yazmaktadırlar.

     81. De ki: "Eğer “Herkese bağış ve bereketinin tüm nimetlerini ayırım yapmadan sunan Kudret”in bir çocuğu olsaydı, elbette ben ona kulluk edenlerin ilki olurdum!”

     82. Göklerin ve yerin Yaratıp, Besleyip doyuran, Yönlendiren Kudret'i, Arş'ın da Yaratıp, Besleyip doyuran, Yönlendiren Kudret'i olan Allah onların vasıflandırmalarından arınmıştır, yücedir.

     83. Sen bırak onları, kendilerine söz verilen günlerine kavuşuncaya kadar batıla dalsınlar, oynaya dursunlar.

     84. Gökteki İlah da, yerdeki İlah da O'dur. O Hâkim'dir, Her şeyi Bilen'dir.

     85. Göklerin, yerin ve ikisinin arasında bulunan her şeyin mülkü kendisine ait olan Allah ne yücedir! Ayağa kalkış saatini bilmek de O'na mahsustur. Siz O'na döndürüleceksiniz.

     86. Allah'ı bırakıp da taptıkları otorite, güç, para onlara şefaat edemezler. Ancak bilerek hakka şahitlik edenler bunun dışındadır.

     87. And olsun onlara kendilerini kimin yarattığını sorsan elbette Allah derler. O halde nasıl çevriliyorlar?

     88.89. Peygamberin: "Ya Yaratıp, Besleyip doyuran, Yönlendiren Kudret'im! Bunlar iman etmeyen bir kavimdir," demesine karşı Allah: "Şimdilik sen onlardan yüz çevir ve size selam olsun" de,  "Yakında bilecekler!" buyurdu.

 

044

DUMAN/Duman, sis, pus-DUHAN

Sevgi ve merhameti sonsuz olan Allah’ın adıyla.

 

      1. Ha, Mim.

      2. Apaçık olan Kitap’a ant olsun ki

      3.  Biz onu mübarek bir gecede indirdik. Kuşkusuz Biz sürekli uyarıcılar göndermekteyiz.

      4. Bilgeliklerle dolu her iş ve emri o gecede ayırt edilir,

      5. Katımızdan bir emir olarak. Hiç kuşkusuz biz peygamberler göndermekteyiz,

      6.  Senin Yaratıp, Besleyip doyuran, Yönlendiren Kudret’inden bir rahmet olarak. Hiç kuşkusuz O' işitendir, bilendir.

     7. Eğer kesin olarak inanıyorsanız, O’ göklerin, yerin ve ikisi arasında bulunanların Yaratıp, Besleyip doyuran, Yönlendiren Kudret’idir.

      8. O’ndan başka ilah yoktur. Diriltir ve öldürür. Sizin de Yaratıp, Besleyip doyuran, Yönlendiren Kudret’iniz, önceki atalarınızın da Yaratıp, Besleyip doyuran, Yönlendiren Kudret’idir.

      9. Fakat onlar şüphe içinde eğlenip duruyorlar.

     10. Şimdi sen, göğün, açık bir duman çıkaracağı günü gözetle.

     11. İnsanları bürüyecektir. Bu elem verici bir azaptır.

     12. "Ey Yaratıp, Besleyip doyuran, Yönlendiren Kudret'imiz, kaldır bizden bu azabı. Biz gerçekten kitabın ortaya koyduğu anlamlar, değerler ve kurallar bütününü içtenlikle benimsiyoruz.”

     13. Nerede onlarda öğüt almak? Oysa kendilerine gerçeği açıklayan bir elçi gelmişti.

     14. Sonra ondan yüz çevirdiler ve: "Bu öğretilmiş bir deli," dediler.

     15. Biz azabı birazcık kaldıracağız, ama siz yine döneceksiniz.

     16. Fakat biz büyük bir şiddetle yakalayacağımız gün, kesinlikle intikamımızı alırız.

     17.18. And olsun, kendilerinden önce biz, Firavun kavmini de imtihan etmiştik. Onlara: "Allah'ın kulları! Benimle yürüyün! Çünkü ben size, güvenilir bir resulüm!" diye şerefli bir elçi gelmişti.

     19. "Allah'a karşı ululuk taslamayın. Çünkü ben size apaçık bir delil getiriyorum.”

     20. "Ben, beni taşlamanızdan, benim ve sizin Yaratıp, Besleyip doyuran, Yönlendiren Kudret’iniz olan Allah'a sığındım.”

     21. "Eğer bana inanmazsanız, hiç değilse yolumdan uzaklaşın.”

     22.Bunun üzerine Musa: "Bunlar suç işleyen bir toplumdur," diye Yaratıp, Besleyip doyuran, Yönlendiren Kudret’ine arz etti.

     23. Allah: "O halde kullarımı geceleyin yola çıkar. Çünkü takip edileceksiniz," buyurdu.

     24. "Denizi açık halde bırak, çünkü onlar boğulacak bir ordudur.”

     25.25.27. Onlar geride nice bahçeler, pınarlar, ekinler, güzel konaklar zevk ve sefasını sürdükleri nice nimetler bırakmışlardı.

     28. İşte böylece biz de onları başka bir topluma miras bıraktık.

     29. Gök ve yer onların ardından ağlamadı; onlara mühlet de verilmedi.

     30. And olsun biz, İsrailoğullarını o alçaltıcı azaptan kurtardık.

     31.Yani Firavundan. Çünkü o bir zorba idi, aşırı gidenlerdendi.

     32.And olsun biz İsrailoğullarına, bilerek, âlemlerin üstünde bir imtiyaz verdik.

     33. Onlara, içinde açık bir imtihan bulunan işaretler verdik,

     34.35.36. Onlar diyorlar ki: "İlk ölümümüzden sonra bir şey yoktur. Biz diriltilecek değiliz. Doğru söylüyorsanız atalarımızı getirin.”

     37. Bunlar mı daha hayırlı, yoksa Tübba kavmi ile onlardan öncekiler mi? Onları yok ettik, çünkü onlar suçlu idiler.

     38. Biz gökleri, yeri ve bunlar arasında bulunanları, oyun ve eğlence olsun diye yaratmadık.

     39. Onları sadece gerçek bir sebeple yarattık. Fakat onların çoğu bilmiyorlar.

     40. Şüphesiz hüküm günü, hepsinin bir arada buluşacağı gündür.

     41. O gün dostun dosta hiç bir faydası olmaz, kendilerine yardım da edilmez.

     42. Ancak Allah'ın merhamet ettiği kimseler böyle değildir. Şüphesiz O üstündür, merhametlidir.

     43.44. Şüphesiz zakkum ağacı günahkârların yemeğidir.

     45.46. O, karınlarda maden eriyiği gibi, suyun kaynaması gibi kaynar.

     47.48.49.50. "Tutun onu! Cehennemin ortasına sürükleyin! Sonra başına azap olarak kaynar su dökün! 'Tat bakalım. Hani sen kendince üstündün, şerefliydin!'". İşte bu şüphelenip durduğunuz şeydir.

     51.52.53. Sakınanlar ise hakikaten güvenilir bir makamdadırlar. Bahçelerde ve pınar başlarındadırlar. İnce ipekten ve parlak atlastan giyerek karşılıklı otururlar.

     54. İşte böyle. Bunun yanı sıra biz onları, göz aydınlığı eşlerle evlendiririz.

     55. Orada güven içinde, her meyveyi isterler.

     56. İlk tattıkları ölüm dışında, orada artık ölüm tatmazlar. Ve Allah onları cehennem azabından korumuştur..

     58. Biz O'nu öğüt alsınlar diye senin dilinde indirerek kolayca anlaşılmasını sağladık.

     59. Bekle. Onlar da beklemektedirler.

 

045

OTURAN/Çöken, oturan-CASİYE

Sevgi ve merhameti sonsuz olan Allah’ın adıyla.

 

      1. Ha. Mim.

      2. Kitap, Çok güçlü ve bilge olan Allah tarafından indirilmiştir.

      3. Şüphesiz göklerde ve yerde inananlar için birçok ayetler vardır.

      4. Sizin yaratılışınızda ve yeryüzünde yaydığı canlılarda, kesin olarak inanan bir toplum için ibret verici işaretler vardır.

      5. Gecenin ve gündüzün değişmesinde, Allah'ın gökten indirmiş olduğu rızıkta ve ölümünden sonra yeri onunla diriltmesinde, rüzgârları değişik yönlerden estirmesinde, aklını kullanan toplumlar için dersler vardır.

      6. İşte sana gerçek olarak okuduğumuz bunlar Allah'ın ayetleridir. Artık Allah'tan ve O'nun ayetlerinden sonra hangi söze inanacaklar.

      7. Vay haline, her kendini aldatan günahkâr kişinin!

      8. O, Allah'ın kendisine okunan ayetlerini işitir de sonra büyüklük taslayarak, hiç onları duymamış gibi direnir. İşte onu acı bir azap ile müjdele.

      9. O ayetlerimizden bir şey öğrendiği zaman onlarla alay eder. Onlar için alçaltıcı bir azap vardır.

     10. Ötelerinde de cehennem vardır. Kazandıkları şeyler de, Allah'ı bırakıp edindikleri dostlar da onlara hiçbir fayda vermez. Büyük azap onlaradır.

     11. İşte bu Kur’an, bir yol göstermedir. Yaratıp, Besleyip doyuran, Yönlendiren Kudret'lerinin ayetlerini inkâr edenlere gelince, onlara en kötüsünden elem verici bir azap vardır.

     12. Allah o varlıktır ki, lutfedip verdiği rızkı aramanız için; Emri gereğince denizi size hazır hale getirdi ki gemiler üzerinde yüzebilsin. Artık bir şükrü herhalde fazla görmezsiniz.

     13. O göklerde ve yerde ne varsa hepsini O'dan bir lütuf olarak size boyun eğdirmiştir. Elbette düşünen bir toplum için ibretler vardır.

     14. İman edenlere söyle: "Allah'ın günlerinin geleceğini ummayanları bağışlasınlar. Böylece bir toplumun hak ettiği karşılığı bizzat Allah vermiş olsun."

     15. Kim iyi iş yaparsa faydası kendinedir, kim de kötülük yaparsa zararı yine kendinedir. Sonra Yaratıp, Besleyip doyuran, Yönlendiren Kudret’inize döndürüleceksiniz.

     16. İyi dinleyin! Bir zamanlar İsrailoğullarına Kitap, bilgelik ve peygamberlik vermiştik. Onları güzel rızıklarla beslemiştik ve insanlar içinde onları fark ettirmiştik.

     17. Onlara bu işten söze dayalı apaçık deliller vermiştik. Ama onlar kendilerine ilim geldikten sonra, aralarındaki çekememezlik yüzünden ayrılığa düştüler. Yaratıp, Besleyip doyuran, Yönlendiren Kudret'in, ayrılığa düştükleri şeyler hakkında ayağa kalkış günü aralarında hüküm verecektir. Bundan hiç şüpheniz olmasın.

     18. Sonra da seni iş ve yönetim konusunda bir  hayat veren yol sahibi kıldık. Sen ona uy; bilmeyenlerin isteklerine uyma.

     19. Çünkü bilmeyenler, Allah'a karşı sana bir fayda vermez. Doğrusu zalimler birbirlerinin dostlarıdır; Allah sakınanların yar ve yardımcısıdır.

     20. Bu Kur’an, insanlığın vicdanı, yol göstericisi ve kesin olarak imana ulaşmak isteyen bir toplum için sevgi ve merhamet kaynağıdır.

     21. Yoksa kötülük işleyenler ölümlerinde ve sağlıklarında, kendilerini,  inanıp iyi ameller işleyen kimseler ile bir mi tutacağımızı sandılar?  Ne kötü hüküm veriyorlar!

     22. Allah, gökleri ve yeri yerli yerince yaratmıştır. Böylece herkes kazancına göre fayda görür. Onlara haksızlık edilmez.

     23. Hevesini tanrı edinen ve Allah'ın bir bilgiye göre saptırdığı, kulağını ve kalbini mühürlediği, gözünün üstüne de perde çektiği kimseyi gördün mü? Şimdi onu Allah'tan başka kim doğru yola eriştirebilir? Hala ibret almayacak mısınız?

     24. Dediler ki: "Hayat ancak bu dünyada yaşadığımızdır. Ölürüz ve yaşarız. Bizi ancak zaman helak eder. " Bu hususda onların hiç bir bilgisi de yoktur. Onlar sadece zanna göre hüküm veriyorlar.

     25. Onlara açıkca söze dayalı ayetlerimiz okunduğu zaman: "Doğru sözlü iseniz atalarımızı getirin." demelerinden başka tutunacak bir dalları yoktur.

     26. De ki: "Size hayat veren, sonra öldüren Allah'tır. Sonra sizi şüphe götürmeyen ayağa kalkış gününde bir araya toplayacaktır. Fakat insanların çoğu bilmezler.

     27. Göklerin ve yerin mülkü sadece Allah'ındır. Ayağa kalkış kopunca, işte o gün batıla sapanlar hüsrana uğrayacaklardır.

     28. O gün her insan topluluğunu, diz çökmüş görürsün, her insan topluluğu kendi kitabına çağrılır: " Bu gün yaptıklarınızla cezalandırılacaksınız! “

     29. " İşte tuttuğumuz kayıtlar, yüzünüze karşı gerçeği söylüyorlar. Çünkü biz yaptıklarınızın kopyalarını kaydediyorduk.”

     30. İman edip iyilik, güzellik ve doğruluk için, işler yapanlara gelince, Yaratıp, Besleyip doyuran, Yönlendiren Kudret'leri onları sevgi ve merhametle bağrına basacaktır. İşte apaçık kurtuluş budur.

     31. Ama inkâr edenlere gelince onlara: "Ayetlerim size okunmadı mı? Bal gibi okundu, sizde büyüklenip günah küpü bir güruh oldunuz! " denilecek.

     32. "Allah'ın vadi gerçektir, ayağa kalkış gününde şüphe yoktur" dendiği zaman: "Ayağa kalkışın ne olduğunu bilmiyoruz, onun bir tahminden ibaret olduğunu sanıyoruz, kesin bir bilgi elde etmiş değiliz," demiştiniz.

     33. Yaptıklarının kötülükleri onlara görünmüş, alay edip durdukları şey onları kuşatmıştır.

     34. Denilir ki: "Bu güne kavuşacağınızı unuttuğunuz gibi biz de bu gün sizi unutuyoruz. Yeriniz ateştir, yardımcılarınız da yoktur! “

     35. Bunun böyle olmasının sebebi şudur; Siz Allah'ın ayetlerini alaya aldınız, dünya hayatı sizi aldattı. Artık bu gün ateşten çıkarılmayacaklardır ve onların Allah'ı hoşnut etmeleri de istenmeyecektir.

     36. Hamd, göklerin Yaratıp, Besleyip doyuran, Yönlendiren Kudret’i, yerin Yaratıp, Besleyip doyuran, Yönlendiren Kudret’i, bütün âlemlerin Yaratıp, Besleyip doyuran, Yönlendiren Kudret’i olan Allah'a mahsustur.

     37. Göklerde ve yerde azamet yalnız O'nundur. O, Güçlüdür, Bilgedir.

 

046

KUM HALKI/Yer adı-AHKAF

Sevgi ve merhameti sonsuz olan Allah’ın adıyla.

 

      1. Ha, Mim.

      2. Bu Kitap çok güçlü ve bilge  olan Allah tarafından indirilmiştir.

      3. Gökleri, yeri ve ikisi arasında bulunanları biz, hak olarak ve belli bir süre için yarattık. İnkâr edenler uyarıldıkları şeyden yüz çevirmektedirler.

      4. De ki: "Söylesenize! Allah'ı bırakıp taptığınız şeyler yeryüzünde ne yaratmışlar; göstersenize bana! Yoksa onların göklere ortaklıkları mı vardır? Eğer doğru söyleyenlerden iseniz, bundan evvel bir kitap yahut bir bilgi kalıntısı varsa onu bana getirin.”

      5. Allah'ı bırakıp da ayağa kalkış gününe kadar kendisine cevap veremeyecek kimselere tapandan daha sapık kim olabilir. Oysa onlar, bunların tapmalarından habersizdirler.

      6. İnsanlar bir araya toplandıkları zaman onlara düşman kesilirler ve onlara kulluk ettiklerini inkâr ederler.

      7. Ayetlerimiz onlara açıkça okunduğu zaman hakikat kendilerine geldiğinde onu inkâr edenler: "Bu apaçık bir büyüdür" dediler.

      8. Yoksa "Onu uydurdu." mu diyorlar? De ki: Eğer ben onu uydurmuşsam, Allah tarafından bana gelecek cezayı savmaya gücünüz yetmez. O, sizin Kur'an hakkında yaptığınız taşkınlıkları çok daha iyi bilir. Benimle sizin aranızda şahit olarak O yeter. O bağışlayandır, sevgi ve merhamet kaynağıdır.

      9. De ki: "Ben peygamberlerin ilki değilim. Bana ve size ne yapılacağını da bilmem. Ben sadece bana vahyedilene uyarım. Ben sadece apaçık bir uyarıcıyım.”

     10. De ki: "Hiç düşündünüz mü; şayet bu Allah katından ise ve siz onu inkâr etmişseniz, İsrailoğullarından bir şahit de bunun bir benzerini görüp inandığı halde siz yine de büyüklük taslamışsanız haliniz nice olur. Şüphesiz Allah, zalimler topluluğunu doğru yola iletmez.

     11. İnkâr edenler, iman edenler hakkında dediler ki: "Bu iş bir hayır olsaydı, onlar bizi geçemezlerdi". Fakat onunla doğru yola gelmeyi kendilerine yediremediklerinden her zaman: "Bu eski bir yalandır." Diyecekler.

     12. Ondan önce de bir rahmet ve rehber olarak Musa'nın kitabı vardı. Bu da zulmedenleri uyarmak ve iyilik yapanlara müjde olmak üzere Arap lisanıyla indirilmiş, doğrulayıcı bir kitaptır.

     13. "Yaratıp, Besleyip doyuran, Yönlendiren Kudret’imiz Allah'tır" deyip sonra da dosdoğru yaşayanlara korku yoktur ve onlar üzülmeyeceklerdir.

     14. Onlar cennet ehlidirler. Yapmakta olduklarına karşılık orada ebedi kalacaklardır.

     15. Biz insana, ana babasına iyilik etmesini tavsiye ettik.  Annesi onu zahmetle taşıdı ve zahmetle doğurdu. Taşıması ile sütten kesilmesi otuz ay sürer. Nihayet insan güçlü çağına erip kırk yaşına varınca derki: "Yaratıp, Besleyip doyuran, Yönlendiren Kudret’im, bana ve ana babama verdiğin nimete şükretmemi ve razı olacağın yararlı iş yapmamı temin et. Benim için de zürriyetim içinde iyiliği devam ettir. Ben sana döndüm. Ve elbette ki ben Müslümanlardanım.”

     16. İşte, yaptıklarının iyisini kabul edeceğimiz ve günahlarını bağışlayacağımız bu kimseler cennetlikler arasındadırlar. Bu, kendilerine verilen doğru bir sözdür.

     17. Ana ve babasına: "Öf be size! Benden önce nice nesiller gelip geçmişken, beni mi tekrar dirilmekle tehdit ediyorsunuz?" diyen kimseye ana ve babası Allah'ın yardımına sığınarak : "Yazıklar olsun sana! İman et, Allah'ın vadi gerçektir." dedikleri halde o: "Bu eskilerin masallarından başka bir şey değildir," der.

     18. İşte onlar, kendilerinden önce görünür görünmez, gelip geçmiş topluluklar içinde, haklarında azabın gerçekleştiği kimselerdir. Gerçekten onlar ziyana uğrayanlardır.

     19. Herkesin yaptıklarına göre dereceleri vardır. Allah onlara yaptıklarının karşılığını verir, asla kendilerine haksızlık yapılmaz.

     20. İnkâr edenler ateşe arz olundukları gün: Dünyadaki hayatınızda bütün güzel şeyleri harcadınız, onların zevkini sürdünüz. Bu gün ise yeryüzünde haksız yere büyüklük taslamanızdan ve yoldan çıkmanızdan dolayı alçaltıcı bir azap göreceksiniz!”

     21. Ad kavminin kardeşlerinden Hud’u an. Zira o, kendinden önce ve sonra uyarıcıların da gelip geçtiği Kum Tepecikleri bölgesindeki kavmine: "Allah'tan başkasına kulluk etmeyin. Ben sizin büyük bir günün azabına uğramanızdan korkuyorum." Demişti.

     22. "Sen bizi tanrılarımızdan çevirmek için mi bize geldin? Hadi, doğru söyleyenlerden isen, bizi tehdit ettiğin şeyi başımıza getir" dediler.

     23. Hud'da! "Bilgi ancak Allah'ın katındadır. Ben size, bana gönderilen şeyi duyuruyorum. Fakat sizin cahil bir kavim olduğunuzu görüyorum,  " dedi.

     24. Nihayet onu, vadilerine doğru yayılan bir bulut şeklinde görünce : "  Bu bize yağmur yağdıracak yaygın bir buluttur," dediler. Hayır, o sizin acele gelmesini istediğiniz şeydir. İçinde acı azap bulunan bir rüzgârdır!

     25. O, Yaratıp, Besleyip doyuran, Yönlendiren Kudret’inin emriyle her şeyi yakar yıkar, mahveder. Nitekim onların evlerinden başka bir şey görülmez oldu. İşte suç işleyen bir toplumu biz böyle cezalandırırız.

     26. And olsun ki, onlara da size vermediğimiz kudret ve serveti vermiştik. Kendilerine kulaklar, gözler ve kalpler vermiştik. Fakat kulakları, gözleri ve kalpleri kendilerine bir fayda sağlamadı.  Zira bile bile Allah'ın ayetlerini inkâr ediyorlardı. Alay edip durdukları şey kendilerini kuşatıverdi.

     27. And olsun biz, çevrenizdeki memleketleri de yok ettik. Belki doğru yola dönerler diye ayetleri tekrar tekrar açıkladık.

     28. Allah'tan başka kendilerine yakınlık sağlamak için tanrılar edindikleri şeyler, kendilerine yardım etseydi ya! Hayır, onları bırakıp gittiler. Bu onların yalanı ve uydurup durdukları şeydir.

     29. Hani yabancılardan bir gurubu, Kur’an’ı dinlemeleri için sana yöneltmiştik. Kur’an’ı dinlemeye hazır olunca, "Susun" demişler, Kur’an’ın okunması bitince uyarıcılar olarak kavimlerine dönmüşlerdi.

     30. "Ey kavmimiz!" dediler "Doğrusu biz Musa'dan sonra indirileni ve kendinden öncekini doğrulayan, hakka ve doğru yola ileten bir kitap dinledik.”

     31. "Ey kavmimiz! Allah'ın davetçisine uyun. Ona iman edin ki Allah da sizin günahlarınızı kısmen bağışlasın ve sizi acı bir azaptan korusun.”

     32. Allah'ın davetçisine uymayan kimse yeryüzünde Allah'ı aciz bırakacak değildir. Kendisi için Allah'tan başka dostlar da bulunmaz. İşte onlar apaçık bir sapıklık içindedirler.

     33. Gökleri ve yeri yaratan, bunları yaratmakla yorulmayan Allah'ın ölüleri diriltmeye de gücünün yeteceğini düşünmezler mi? Evet O, her şeye gücü yetendir.

     34. İnkâr edenlere, ateşe sunulacakları gün: "Nasıl gerçek değil miymiş? " denildiğinde: "Evet, Yaratıp, Besleyip doyuran, Yönlendiren Kudret’imize ant olsun ki gerçekmiş," derler. Allah  "Öyleyse inkâr etmenizden dolayı azabı tadın!" der.

     35. O halde, peygamberlerden azim sahibi olanların sabrettiği gibi sende sabret. Onlar hakkında acele etme, onlar vaat edildikleri azabı gördükleri gün sanki dünyada gündüzün bir saati kadar kaldıklarını sanırlar. Bu bir tebliğdir. Yoldan çıkmış topluluklardan başkası helak edilir mi hiç?

 

047

MUHAMMED/Hz. Muhammed-MUHAMMED

Sevgi ve merhameti sonsuz olan Allah’ın adıyla.

 

      1. İnkâr edenlerin ve Allah yolundan alıkoyanların işlerini Allah boşa çıkarmıştır.

      2. İman edip yararlı işler yapanların, Yaratıp, Besleyip doyuran, Yönlendiren Kudret’i tarafından hak olarak Muhammed'e indirilene inananların günahlarını Allah örtmüş ve hallerini düzeltmiştir.

      3. Bunun sebebi, inkâr edenlerin batıla uymaları, inananların da Yaratıp, Besleyip doyuran, Yönlendiren Kudret’inden gelen hakka uymuş olmalarıdır. İşte böylece Allah, insanlara kendilerinden misaller anlatır.

      4. Kitabın, ortaya koyduğu anlamlar, değerler ve kuralların karşısında yer alanlarla burun buruna geldiğinizde boyunlar vurulur. Nihayet onları bastırıp sindirdiğinizde, anlaşma bağını sıkı sıkı bağlayın. Artık bundan sonrası ya bir bağışlama ya bir fidyedir. Nihayet harp, ağırlıklarını yere bırakır. İşte böyle! Eğer Allah dileseydi, onlardan öç alırdı. Ama kiminizi kiminizle denemek için böyledir. Allah yolunda öldürülenlerin amelleri asla göz ardı edilmeyecektir.

      5. Onları doğruya ve güzele klavuzlayacak. Ve kalplerini barışa yöneltecektir.

      6. Ve onları, kendilerine tanımlamış olduğu o cennete koyacaktır.

      7. Ey iman edenler! Eğer siz Allah'a yardım ederseniz O da size yardım eder, ayaklarınızı kaydırmaz.

      8. İnkâr edenlere gelince, onların hakkı yıkımdır. Allah onların yaptıklarını boşa çıkarmıştır.

      9. Bunun sebebi, Allah'ın indirdiğini beğenmemeleridir. Allah da onların amellerini boşa çıkarmıştır.

     10. Yeryüzünde dolaşıp, kendilerinden öncekilerin sonlarının nasıl olduğunu görmezler mi? Allah onları yere batırmıştır. Kitabın, ortaya koyduğu anlamlar, değerler ve kuralların karşısında yer alanlarda da, onların benzeri vardır.

     11. Bu, Allah'ın, inananların yardımcısı olmasından dolayıdır.

     12. Muhakkak ki Allah, inanıp iyi işler yapanları, altlarından ırmaklar akan cennetlere koyar; inkâr edenler ise dünyadan faydalanırlar,  hayvanların yediği gibi yerler. Onların yeri ateştir.

     13. Senin şehrinden- ki ora halkı seni çıkardı- daha kuvvetli nice şehirleri yok ettik; onlara bir yardım eden de çıkmadı.

     14. Yaratıp, Besleyip doyuran, Yönlendiren Kudret’inden apaçık bir delili üzerinde bulunan kimse, kötü işi kendisine güzel görünen ve heveslerine uyan kimse gibi olur mu?

     15. Korunup sakınanlara vadolunan cennetin durumu şöyledir; içinde bozulmayan sudan ırmaklar, tadı değişmeyen sütten ırmaklar, içenlere lezzet veren şaraptan ırmaklar ve süzme baldan ırmaklar vardır. Orada meyvelilerin her çeşiti onlarındır. Yaratıp, Besleyip doyuran, Yönlendiren Kudret’lerinden de bağışlama vardır. Hiç bu, ateşte ebedi kalan ve bağırsaklarını parça parça edecek kaynar su içirilen kimselerin durumu gibi olur mu?

     16. Onların arasında seni dinleyenler vardır. Fakat senin yanından çıkınca kendilerine bilgi verilmiş olanlara : " Az önce ne demişti " diye sorarlar. Bunlar, Allah'ın kalplerini mühürlediği, heva ve heveslerine uyan kimselerdir.

     17. Doğru yolu bulanlara gelince, Allah onların doğru yolda şevklerini artırır ve sakınma isteklerini kavileştirir.

     18. Onlar, ayağa kalkış gününün ansızın gelip çatmasını mı bekliyorlar? Şüphesiz onun alametleri belirmiştir. Kendilerine gelip çatınca ibret almaları neye yarar!

     19. Bil ki, Allah'tan başka ilah yoktur. Hem kendi günahının hem de kitabın ortaya koyduğu anlamlar, değerler ve kurallar bütününü içtenlikle benimseyen erkeklerin ve kadınların günahlarının bağışlanmasını dile! Allah gezip dolaştığınız yeri de duracağınız yeri de bilir.

     20. İman etmiş olanlar : "Keşke cihat hakkında bir sure indirilmiş olsaydı" derler. Ama hükmü açık bir sure indirilip de onda savaştan söz edilince, kalplerinde hastalık olanların, ölüm baygınlığı geçiren kimsenin bakışı gibi sana baktıklarını görürsün. Onlara yakışan da budur.

     21. İtaat ve güzel bir söz! İş budur. İş ciddileşince, Allah'a verdikleri söze sadık olsalardı kendileri için daha iyi olurdu.

     22. Demek iş başına gelecek olsanız, ülkede fesat çıkarıp rahimleri parçalayacaksınız?

     23. İşte bunlar, Allah'ın kendilerini lanetlediği, sağır kıldığı ve gözlerini kör ettiği kimselerdir.

     24. Onlar Kur'an'ı düşünmüyorlar mı? Yoksa kalpleri kilitli mi?

     25. Şüphesiz ki kendilerine doğru yol belli olduktan sonra, arkalarına dönenleri, şeytan sürüklemiş ve kendilerine ümit vermiştir.

     26. Bunun sebebi; onların Allah'ın indirdiğinden hoşlanmayanlara : "Bazı hususlarda size itaat edeceğiz, " demeleridir. Oysa Allah onların gizlediklerini biliyor.

     27. Ya melekler onların yüzlerine ve sırtlarına vurarak canlarını alırken durumları nasıl olacak!

     28. Bunun sebebi, onların Allah'ı gazaplandıran şeylerin ardınca gitmeleri ve O'nu razı edecek şeylerden hoşlanmamalarıdır. Bu yüzden Allah onların işlerini boşa çıkarmıştır.

     29. Kalplerinde hastalık olanlar, yoksa Allah'ın, kinlerini ortaya çıkarmayacağını mı sandılar?

     30. Biz dileseydik onları sana gösterirdik de, sen onları yüzlerinden tanırdın. Andolsun ki sen onları konuşma tarzlarından tanırsın. Allah işlediklerinizi bilir.

     31. Andolsun ki, içinizden cihat edenlerle sabredenleri belirleyinceye ve haberlerinizi açıklayıncaya kadar sizi imtihan edeceğiz.

     32. İnkâr edenler, Allah yolundan ala koyanlar ve kendilerine doğru yol belli olduktan sonra, Peygambere karşı gelenler, Allah'a hiç bir zarar veremezler. Allah onların yaptıklarını boşa çıkaracaktır.

     33. Ey iman edenler! Allah'a itaat edin, Peygambere itaat edin. İşlerinizi boşa çıkarmayın.

     34. İnkâr edip Allah yolundan ala koyanları ve sonra da kitabın, ortaya koyduğu anlamlar, değerler ve kuralların karşısında olarak ölenleri Allah asla bağışlamaz.

     35. Üstün durumda iken gevşeyip barışa çağırmayın. Allah sizinle beraberdir. O amellerinizi asla eksiltmeyecektir.

     36. Doğrusu dünya hayatı ancak bir oyun ve eğlencedir. Eğer iman eder ve sakınırsanız Allah size mükâfatınızı verir. Ve sizden mallarınızı istemez.

     37. Eğer onları isteseydi ve sizi zorlasaydı, cimrilik ederdiniz ve bu da sizin kinlerinizi ortaya çıkarırdı.

     38. İşte sizler, Allah yolunda harcamaya çağrılıyorsunuz. İçinizden kiminiz cimrilik ediyor. Ama kim cimrilik ederse kendisine cimrilik etmiş olur. Allah zengindir, siz ise fakirsiniz. Eğer O'ndan yüz çevirirseniz, yerinize sizden başka bir toplum getirir, artık onlar sizin gibi de olmazlar.

 

048

FETİH/Fetih, açılış-FETİH

Sevgi ve merhameti sonsuz olan Allah’ın adıyla.

      1. Biz yepyeni bir açılımla senin önünü açtık; bundan hiç şüphen olmasın.

      2. Böylece Allah, senin geçmiş ve gelecek günahını bağışlayacak. Sana olan nimetini tamamlayacak ve seni doğruluk ve dürüstlük yolunda yürütecektir.

      3. Ve böylece sana güçlü bir şekilde yardım edecektir.

      4. İmanlarını bir kat daha artırsınlar diye güvenenlerin kalplerine güven indiren O' dur. Göklerin ve yerin orduları Allah'ındır. Allah her şeyi bilir, çok bilgedir.

      5. Kitabın ortaya koyduğu anlamlar, değerler ve kurallar bütününü içtenlikle benimseyen erkeklerle kitabın ortaya koyduğu anlamlar, değerler ve kurallar bütününü içtenlikle benimseyen kadınların, günahlarını silip bağışlayacak, altından ırmaklar akan cennetlere koyacak ve onlar orada sonsuza dek kalacaklardır. Eğer bilirseniz Allah katında esas büyük zafer budur.

      6. Allah hakkında kötü zanda bulunan, infak etmekte ikiyüzlü davranan erkekleri ve infak etmekte ikiyüzlü davranan kadınları, Allah'a ortak koşan erkekleri ve ortak koşan kadınları azap bekliyor. Bunlar Allah hakkında yalan yanlış düşüncelere sahiptirler. Kötülük girdabına girmiş, Allah'ın büyük öfkesini çekmişlerdir. Böylece dışlanmışlar ve cehenneme girmeyi hak etmişlerdir. Ne berbat bir giriştir bu!

      7. Göklerin ve yerin orduları Allah'ındır. Allah çok güçlüdür, çok bilgedir.

      8. Şüphesiz biz seni, şahit, müjdeleyici ve uyarıcı olarak gönderdik.

      9. Bütün bunlar Allah'a ve peygamberine inanasınız, O'nun onurunu yere düşürmeyesiniz, O'na saygı gösteresiniz ve sabah akşam O'nu yüceltesiniz diyedir.

     10. Muhakkak ki sana bağlılık sözü verenler ancak Allah'a bağlılık sözü vermiş olurlar.  Allah'ın eli onların elinin üzerindedir. Kim sözünden dönerse, ancak kendi aleyhine dönmüş olur. Kimde Allah ile olan sözünde durursa Allah ona büyük bir mükâfat verecektir.

     11. Bedevilerden geri kalmış olanlar sana diyecekler ki : " Mallarımız ve ailelerimiz bizi alıkoydu. Allah’tan bizim bağışlanmamızı dile ". Onlar kalplerinde olmayanı dilleriyle söylerler. De ki : " Allah size bir zarar gelmesini dilerse veya bir fayda elde etmenizi isterse O'na karşı kimin gücü yetebilir? Kaldı ki, Allah yaptıklarınızdan haberdardır.

     12. Aslında siz Peygamberin ve müminlerin ailelerine bir daha dönmeyeceklerini sanmıştınız. Bu sizin gönüllerinize güzel göründü de kötü zanda bulundunuz ve helaki hak etmiş bir topluluk oldunuz.

     13. Kim Allah'a ve Resulüne iman etmezse bilsin ki biz, kitabın, ortaya koyduğu anlamlar, değerler ve kuralların karşısında yer alanlar için çılgın bir ateş hazırlamışızdır.

     14. Göklerin ve yerin mülkü Allah'ındır. O’ layık gördüğünü bağışlar, müstehak  olana ceza verir. Allah çok bağışlayan, çok merhamet edendir.

     15. Siz ganimetleri almak için gittiğinizde seferden geri kalanlar : " Bırakın bizde arkanıza düşelim. "  diyeceklerdir. Onlar Allah'ın sözünü değiştirmek isterler. De ki : " Siz asla bizim peşimize düşmeyeceksiniz Allah daha önce sizin için böyle buyurmuştur. "  Onlar size : " Hayır bizi kıskanıyorsunuz "  diyeceklerdir. Bilakis onlar pek az anlayan kimselerdir.

     16. Bedevilerden geri kalmış olanlara de ki : " Siz yakında çok kuvvetli bir kavme karşı savaşmaya çağrılacaksınız, onlarla teslim oluncaya kadar savaşacaksınız. Eğer emre itaat ederseniz, Allah size güzel bir mükâfat verir. Ama önceden döndüğünüz gibi dönecek olursanız sizi acıklı bir azaba uğratır.”

     17. Köre vebal yoktur, topala da vebal yoktur, hastaya da vebal yoktur. Kim Allah'a ve peygamberine itaat ederse, Allah onu altından ırmaklar akan cennetlere sokar. Kim de geri kalırsa, onu acı bir azaba uğratır.

     18. İyi dinleyin! O ağacın altında sana bağlılık sözü verirlerken Allah müminlerden razıydı. İçlerinden ne geçirdiklerini çok iyi biliyordu. Böylece kendilerine güven duygusu yerleştirdi. Onlara önlerini açacak yakın bir zaferle karşılık verdi.

     19. Yine onları elde edecekleri birçok ganimetlerle de mükâfatlandırdı. Allah Çok güçlüdür, Çok bilgedir.

     20. Allah size, elde edeceğiniz birçok ganimet vadetmiştir. İşte şunları hemen vermiş ve insanların ellerini sizden çekmiştir ki, bu müminlere bir işaret olsun ve sizi dosdoğru yola iletsin.

     21. Henüz elde edemediğiniz başka ganimetler de vardır ki, onlar Allah'ın bilgi ve kudreti dâhilindedir. Allah her şeye Kadir'dir.

     22. Eğer kitabın, ortaya koyduğu anlamlar, değerler ve kuralların karşısında yer alanlar sizinle savaşsalardı, arkalarına dönüp kaçarlardı.  Sonra bir dost ve yardımcı da bulamazlardı.

     23. Allah'ın öteden beri süregelen kanunu budur. Allah'ın kanununda asla bir değişiklik bulamazsın.

     24. O’, Mekke'nin içinde sizi onlara karşı muzaffer kıldıktan sonra, onların ellerini sizden, sizin ellerinizi de onlardan çekendir. Allah yaptıklarınızı görendir.

     25. Onlar, inkâr eden ve sizin Mescid-i Haram'ı ziyaretinizi ve bekletilen kurbanların yerlerine ulaşmasını menedenlerdir. Eğer kendilerini henüz tanımadığınız mümin erkeklerle mümin kadınları bilmeyerek çiğnemeniz sebebiyle üzüntüye kapılmanız ihtimali olmasaydı iş başka türlü olurdu. Dilediklerine rahmet etmek için Allah böyle yapmıştır. Eğer onlar birbirinden ayrılmış olsalardı elbette onlardan inkâr edenleri elemli bir azaba çarptırırdık.

     26. O zaman inkâr edenler, kalplerine kör bir tarafgirliği, cahilce taraf tutmayı yerleştirmişlerdi. Allah da elçisine ve müminlere sükûnet ve güvenini indirdi, onların sakınma sözünü tutmalarını sağladı. Zaten onlar buna layık ve ehil kimselerdi. Allah Her şeyi Bilendir.

     27. And olsun ki Allah, elçisinin rüyasını doğru çıkardı. Allah dilerse siz güven içinde başlarınızı tıraş etmiş ve kısaltmış olarak, korkmadan Mescit-i Harama gireceksiniz. Allah sizin bilmediğinizi bilir. Dahası yepyeni açılımlar çok yakın!

    28. Peygamberini yol gösterici olarak ve hak din ile gönderen O'dur. Onu bütün sahte dinlerin üstüne çıkaracaktır. Şahit olarak Allah yeter.

     29. Muhammed Allah'ın elçisidir. Beraberinde bulunanlar da kitabın, ortaya koyduğu anlamlar, değerler ve kuralların karşısında yer alanlara karşı çetin, kendi aralarında merhametlidirler. Onları saygıyla eğilirken, secde ederken görürsün. Allah'tan lütuf ve rıza isterler. Onların nişanları yüzlerindeki secde izidir. Bu, onların Tevrat'taki ve İncil’deki özellikleridir: ' Onlar filizini yarıp çıkarmış gittikçe onu kuvvetlendirerek kalınlaşmış, gövdesi üzerine dikilen bir ekine benzerler, bu ekicilerin de hoşuna gider. '  Allah böylece onları çoğaltıp kuvvetlendirmekle kitabın, ortaya koyduğu anlamlar, değerler ve kuralların karşısında yer alanı öfkelendirir. Allah onlardan inanıp iyi işler yapanlara bağışlanma ve büyük mükâfat vermiştir.

 

049

HÜCRELER/Hücreler-HUCURAT

Sevgi ve merhameti sonsuz olan Allah’ın adıyla.

 

      1. Ey iman edenler! Allah'ın ve Resulünün önüne geçmeyin. Allah'tan korkun. Şüphesiz Allah işitendir, bilendir.

      2. Ey iman edenler! Seslerinizi Peygamber'in sesinin üstüne yükseltmeyin. Birbirinize bağırdığınız gibi, Peygamber'e yüksek sesle bağırmayın; yoksa siz farkına varmadan amelleriniz boşa gidiverir.

      3. Allah'ın elçisinin huzurunda seslerini kısanlar, şüphesiz Allah'ın kalplerini sakınma ile imtihan ettiği kimselerdir. Onlar affedilirler ve onlara büyük bir mükâfat vardır.

      4. Sana odaların arka tarafından bağıranların çoğu aklı ermez kimselerdir.

      5. Eğer onlar sen yanlarına çıkıncaya kadar sabretselerdi, elbette kendileri için daha iyi olurdu. Allah günahlarınızı affeder, sizleri çok sever.

      6. Ey iman edenler! Eğer bir din töreristi size bir haber getirirse onun doğruluğunu araştırın. Yoksa bilmeden bir topluluğa kötülük edersiniz de sonra yaptığınıza pişman olursunuz.

      7. Hem bilin ki içinizde Allah'ın elçisi vardır. Şayet o, birçok işlerde size uysaydı, sıkıntıya düşerdiniz. Fakat Allah size imanı sevdirmiş ve onu gönüllerinize sindirmiştir. Kitabın, ortaya koyduğu anlamlar, değerler ve kuralların karşısında yer almayı, öz/söz bozukluğunu ve isyanı da size çirkin göstermiştir. İşte doğru yolda olanlar bunlardır.

      8. Bu Allah'tan bir lütuf ve nimettir. Allah Her şeyi Bilendir, çok bilgedir.

      9. Eğer müminlerden iki gurup birbirleriyle vuruşurlarsa aralarını düzeltin. Şayet biri ötekine saldırırsa, Allah'ın buyruğuna döndürülünceye kadar saldıran tarafla savaşın. Eğer dönerse artık aralarını adaletle düzeltin ve adaletli davranın. Şüphesiz ki Allah adaletli davrananları sever.

     10. Müminler ancak kardeştirler. Öyleyse kardeşlerinizin arasını düzeltin ve Allah'tan korkun ki esirgenesiniz.

     11. Ey müminler! Bir topluluk diğer bir topluluğu alaya almasın. Belki de onlar, kendilerinden daha iyidirler. Kadınlar da kadınları alaya almasınlar belki de onlar kendilerinden daha iyidirler. Kendi kendinizi ayıplamayın, birbirinizi kötü lakaplarla çağırmayın. İmandan sonra din teröristi ne kötü bir isimdir! Kim de tövbe etmezse işte onlar zalimlerdir.

     12. Ey iman edenler! Zannın çoğundan kaçının. Çünkü zannın bir kısmı günahtır. Birbirinizin kusurunu araştırmayın. Biriniz diğerini arkasından çekiştirmesin. Biriniz, ölmüş kardeşinin etini yemekten hoşlanır mı? İşte bundan tiksindiniz. O halde Allah'tan korkun. Şüphesiz Allah, tövbeyi çok kabul edendir, çok esirgeyicidir.

     13. Ey insanlar! Doğrusu biz sizi bir erkekle bir dişiden yarattık. Ve birbirinizle tanışmanız için sizi kavimlere ve kabilelere ayırdık. Muhakkak ki Allah yanında en değerli olanınız, O'ndan en çok korkanınızdır. Şüphesiz Allah bilendir, her şeyden haberdardır.

     14. Bedeviler "İnandık" dediler. De ki: "Siz iman etmediniz, ama 'boyun eğdik' deyin. Henüz iman kalplerinize yerleşmedi. Eğer Allah'a ve elçisine itaat ederseniz, Allah işlerinizden hiç bir şeyi eksiltmez.  Allah çok bağışlayan, çok esirgeyendir.”

     15. Müminler ancak Allah'a ve Resulüne iman eden, ondan sonra asla şüpheye düşmeyen, Allah yolunda mallarıyla ve canlarıyla savaşanlardır. İşte doğrular ancak onlardır.

     16. De ki: "Siz dininizi Allah'a mı öğretiyorsunuz?" Oysa Allah göklerde olanı da bilir, yerde olanları da. Allah her şeyi hakkıyla bilendir.

     17. Onlar İslam’a girdikleri için seni minnet altına sokuyorlar. De ki: " Müslümanlığınızı benim başıma kakmayın. Eğer doğru kimselerseniz bilesiniz ki, sizi imana erdirdiği için asıl Allah size lütufta bulunmuştur.

     18. Şüphesiz Allah, göklerin yerin gizlediklerini bilir. Allah yaptıklarınızı görendir.

 

050

KAF/Kaf harfi-KAF

Sevgi ve merhameti sonsuz olan Allah’ın adıyla

 

      1. Kaf. Dile gelsin Şerefli Kur'an.

      2. Aralarından bir uyarıcının gelmesine şaştılar da, kitabın, ortaya koyduğu anlamlar, değerler ve kuralların karşısında yer alanlar şöyle dediler." Bu şaşılacak bir şeydir.”

      3. "Biz öldüğümüz ve toprak olduğumuz zaman mı dirileceğiz? Bu akla uzak bir dönüştür.”

      4. Biz, toprağın onların cesetlerini nasıl çürüttüğünü kesinlikle bilmekteyiz. Yanımızda o bilgileri koruyan bir kitap vardır.

      5. Bilakis onlar, hak kendilerine gelince yalanladılar. Şimdi onlar şaşırmış bir haldedirler.

      6. Üstlerindeki göğe bakmazlar mı ki, onu nasıl bina etmiş ve nasıl donatmışız! Onda hiç bir çatlak da yok.

      7. Yeryüzünü de döşedik, sabit dağlar koyduk. Orada gönül açan her türden bitkiler yetiştirdik.

      8. Allah'a yönelen her kula gönül gözünü açmak ve ibret vermek için.

      9. Gökten bereketli bir su indirdik, onunla bahçeler ve biçilecek daneler bitirdik.

     10.11. Kullara rızık olması için birbirine girmiş, küme küme tomurcukları olan uzun boylu hurma ağaçları yetiştirdik. Ve o su ile ölü toprağa can verdik. İşte hayata yeniden çıkış da böyledir.

     12. Onlardan önce Nuh kavmi, Res halkı ve Semud da yalanlamıştı.

     13. Ad ve Firavun ve Lut'un kardeşleri de.

     14. Eyke halkı ve Tüba kavmi de. Bütün bunlar peygamberleri yalanladılar da tehdidim gerçekleşti.

     15. İlk yaratmada acizlik mi gösterdik? Hayır, onlar yeni bir yaratma hususunda şüphe içindedirler.

     16. Andolsun, insanı biz yarattık ve nefsinin kendisine fısıldadıklarını biliriz ve biz ona şah damarından daha yakınız.

     17. 18. Sağlı sollu sağlamca akan iki kavuşturucu toplayıp attıkça insanın söylediği her şey kendinde yankısını bulur.

     19. Ölüm sarhoşluğu gerçekten gelir de: “İşte bu, senin öteden beri kaçtığın şeydir." Denir.

     20. Sur'a üfürülür; işte bu geleceği vadedilen gündür.

     21. Herkes kendini kötülüğe sevk eden dürtüleri ve bunlara şahitlik eden vicdanı ile beraber huzura gelir.

     22. Andolsun sen bundan gaflette idin; derhal biz senin perdeni kaldırdık. Bu gün artık gözün keskindir.

     23.24.25.26. içindeki vicdanı dile gelerek :"İşte yanımdaki hazır" der. İki meleğe şu emir verilir: "Siz ikiniz, kitabın ortaya koyduğu anlamlar, değerler ve kuralların karşısında yer alan her inatçıyı, hayra bütün gücüyle engel olanı, azgın şüpheciyi cehenneme atın! Allah ile beraber başka ilah edineni, şiddetli azaba birlikte atın!”

     27. O’na ortak koşanın vicdanı der ki: "Yaratıp, Besleyip doyuran, Yönlendiren Kudret’imiz! Ben onu azdırmadım. Fakat kendisi derin bir sapıklık içindeydi.

     28. O esnada Allah buyurur: "Huzurumda çekişmeyin! Ben size daha önce uyarı göndermiştim!”

     29. "Benim huzurumda söz değiştirilmez ve ben kullara asla zulmedici değilim.”

     30. O gün cehenneme: "Doldun mu?" denir. O da "Daha var mı? Der.

     31. Cennet de sakınma sahiplerine yaklaştırılır; uzakta olmayacaktır.

     32.33. İşte size vaat edilen cennet! Ki o, Allah'a yönelen, emirlerine riayet eden, görmediği halde “Herkese bağış ve bereketinin tüm nimetlerini ayırım yapmadan sunan Kudret”den korkan ve Allah'a yönelmiş bir kalp ile gelen kimselere mahsustur.

     34. Oraya selametle girin. İşte bu ebedi yaşamanın başladığı gündür.

     35. Orada kendileri için diledikleri her şey vardır. Katımızda dahası da vardır.

     36. Biz, onlardan önce kendilerinden daha güçlü olan, diyar diyar dolaşan nice nesilleri helak etmişizdir. Kurtuluş var mı?

     37. Şüphesiz ki bu söylenende aklı olan için veya vicdanının sesini duyup ona kulak veren kimseler için bir öğüt vardır.

     38. Gerçek şu ki biz, gökleri, yeri ve ikisi arasında bulunanları altı günde yarattık. Bize hiç bir yorgunluk çökmedi.

     39. Onların dediklerine sabret. Güneşin doğuşundan önce de, batışından önce de Yaratıp, Besleyip doyuran, Yönlendiren Kudret’ini hamd ile yücelt.

     40. Gecenin bir bölümünde ve secdelerin ardından da O'nu yücelt.

     41. Seslenenin yakın bir yerden sesleneceği güne kulak ver.

     42. O gün insanlar bu sesi gerçekten işiteceklerdir. İşte bu, çıkış günüdür.

     43. Şüphesiz biz diriltir ve öldürürüz. Dönüş de ancak bizedir.

     44. O gün yer yarılır, onların üzerinden süratle yarılıp açılır. Bu, bize göre kolay bir haşirdir.

     45. Biz onların dediklerini çok iyi biliyoruz. Sen onların üzerinde bir zorlayıcı değilsin. O halde benim tehdidimden korkanlara sadece Kur'an'la öğüt ver.

 

051

ESEN YELLER/Esen yeller-ZARİYAT

Sevgi ve merhameti sonsuz olan Allah’ın adıyla.

 

      1. O esen yeller,

      2. O yağmur yüklü bulutlar,

      3. O denizde yüzen gemiler,

      4. O iş ve oluşu paylaştıranlar, dile gelsin ki,

      5.Hiç kuşkusuz, size vaat olunan ayağa kalkış günü kesinlikle doğrudur.

      6. Ceza ve mükafat kesinlikle olacaktır.

      7. Yıldızlarla süslü gökyüzü dile gelsin,

      8. Ki, siz ihtilaf içindesiniz.

      9. Ondan kaçan, kendinden kaçmış olur.

     10. Kahrolsun o düzenbaz yalancılar.

     11. Ki onlar bir sersemlik içersinde ne yaptıklarından habersizdirler.

     12. Sorarlar "Ne zaman o din günü?”

     13. O gün onlar ateş üzerinde deneme ve elemeye tabi tutulacaklardır.

     14.Tadın imtihan ve ızdırabınızı. İşte budur o çarçabuk gelmesini istediğiniz.

     15. Şu da bir gerçek ki, sakınıp korunanlar bahçelerde ve pınar başlarındadır,

     16. Yaratıp, Besleyip doyuran, Yönlendiren Kudret'lerinin kendilerine verdiğini alacaklar. Çünkü onlar dünyadayken iyilik ve güzellik sergilemekteydiler.

     17. Geceleri pek azında uyurlardı.

     18. Seher vakitlerinde af dilerlerdi.

     19. Mallarında ihtiyaç sahibi için, yoksul için bir hak vardı.

     20. Kesin olarak inananlar için yeryüzünde ayetler vardır.

     21. Kendi nefislerinizde de öyle. Görmüyor musunuz?

     22. Semada da rızkınız ve size vaat edilen başka şeyler vardır.

     23. Göğün ve yerin Yaratıp, Besleyip doyuran, Yönlendiren Kudret'ine and olsun ki bu vaat, sizin konuşmanız gibi kesin ve gerçektir.

     24. İbrahim'in ağırlanan misafirlerinin haberi sana geldi mi?

     25. Onlar İbrahim’in yanına girmişler selam vermişlerdi. İbrahim de selamı almış, içinden : " Bunlar yabancılar" demişti.

     26. Hemen ailesinin yanına giderek semiz bir dana getirmiş,

     27. Onların önüne koyup: "Yemez misiniz?" demişti.

     28. Derken onlardan korkmaya başladı. "Korkma" dediler ve ona bilgin bir oğlan çocuğu müjdelediler.

     29. Karısı çığlık atarak geldi. Elini yüzüne çarparak: "Ben kısır bir koca karıyım!" dedi.

     30. Onlar: "Bu böyledir, Yaratıp, Besleyip doyuran, Yönlendiren Kudret'in söylemiştir. O bilgelik sahibidir, bilendir" dediler.

     31."O halde işiniz nedir, ey elçiler?" dedi.

     32."Biz, suçlu bir kavme gönderildik,”

     33."Üzerlerine çamurdan taş yağdırmaya geldik." Dediler.

     34."Aşırı gidenler için Yaratıp, Besleyip doyuran, Yönlendiren Kudret'inin katında işaretlenmiş taşlardır.”

     35. Bunun üzerine orada bulunan kitabın ortaya koyduğu anlamlar, değerler ve kurallar bütününü içtenlikle benimseyenleri çıkardık.

     36. Zaten orada müslümanlardan, bir ev halkından başka kimse bulamadık.

     37. Acı azaptan korkanlar için orada bir işaret bıraktık.

     38. Musa'da da. Onu apaçık bir delil ile Firavun'a göndermiştik.

     39. Firavun ordusuyla birlikte yüz çevirmiş: "O bir büyücüdür veya bir delidir." Demişti.

     40. Nihayet onu da ordularını da yakalayıp denize attık, bu sırada kendini kınayıp duruyordu.

     41. Ad kavminde de. Onlara kasıp kavuran rüzgârı göndermiştik.

     42. Üzerinden geçtiği şeyi canlı bırakmıyor, onu kül edip savuruyordu.

     43. Semud kavminde de. Onlara: "Bir süreye kadar faydalanın" denmişti.

     44. Yaratıp, Besleyip doyuran, Yönlendiren Kudret'lerinin emrine karşı geldiler. Bu yüzden, bakıp dururlarken onları yıldırım çarpıverdi.

     45. Ayağa kalkacak güçleri kalmamış, yardım edenleri de olmamıştı.

     46. Bunlardan önce de Nuh kavmini helak etmiştik. Çünkü onlar yoldan çıkmış bir toplum idiler.

     47. Göğü kendi ellerimizle biz kurduk ve biz elbette onu genişleticiyiz.

     48. Yeri de döşedik. Ne güzel döşeyiciyiz.

     49. Her şeyden de çift çift yarattık ki, düşünüp öğüt alasınız.

     50. O halde Allah'a koşun. Çünkü ben O'nun katından bir uyarıcıyım.

     51. Allah ile beraber başka tanrı edinmeyin. Zira ben size O'nun tarafından açık bir uyarıcıyım.

     52. İşte böylece, onlardan öncekilere herhangi bir peygamber geldiğinde hemen:"O bir büyücüdür veya delidir" dediler.

     53. Bunu birbirlerine vasiyet mi ettiler? Doğrusu onlar azgın bir topluluktur.

     54. Artık onlara aldırma. Sen kınanacak değilsin.

     55. Sen yine de öğüt ver. Çünkü öğüt kitabın ortaya koyduğu anlamlar, değerler ve kurallar bütününü içtenlikle benimseyenlere fayda verir.

     56. Ben görünen ve görünmeyen tüm varlıkları bana kulluk etsinler diye yarattım.

     57. Ben onlardan rızk istemiyorum. Beni doyurmalarını da istemiyorum.

     58. Şüphesiz rızk veren, güç ve kuvvet sahibi olan ancak Allah'tır.

     59. Muhakkak ki bu zulmedenlerin de, geçmiştekilerin payı gibi bir payları vardır! O halde acele etmesinler!

     60. Başlarına gelecek günlerinden dolayı, o kitabın, ortaya koyduğu anlamlar, değerler ve kuralların karşısında yer alanların vay haline.

 

052

TUR DAĞI/Tur dağı-TUR

Sevgi ve merhameti sonsuz olan Allah’ın adıyla.

 

      1. Dile gel Tur,

      2.3. açılıp yayılmış ince deri üzerine satır satır yazılmış kitap,

      4. yıllara meydan okuyan ev!

      5. Dile gel yükseltilmiş tavan,

      6. Dile gel o alevlerle kaynatılıp, köpürmüş deniz,

      7. Yaratıp, Besleyip doyuran, Yönlendiren Kudret'inin azabı kesinlikle gerçekleşecektir.

      8. Ona engel olacak hiç bir güç yoktur.

      9. O gün gök bir çalkalanışla çalkalanacak ki.

     10. Ve dağlar bir yürüyüşle yürüyecek ki.

     11. Vay haline o gün yalanlayanların,

     12. Ki onlar bir batağa dalmış oynamaktadırlar.

     13. O gün cehenneme bir kakılışla kakılırlar.

     14. "İşte yalanlayıp durduğunuz ateş budur!" denilir.

     15. "Bir büyü müdür bu? Yoksa siz mi görmüyordunuz?”

     16. "Dalın ona! Artık ister sabredin, ister sabretmeyin. Sizin için hepsi birdir. Siz ancak yapıp ettiğiniz şeylerin karşılığını görmektesiniz.”

     17. Korunup sakınanlar; cennetler, nimetler içindedirler.

     18. Yaratıp, Besleyip doyuran, Yönlendiren Kudret’lerinin kendilerine verdikleriyle keyif çatarlar. Yaratıp, Besleyip doyuran, Yönlendiren Kudret’leri onları cehennem azabından korumuştur.

     19. "Yapıp ettiklerinizin karşılığı olarak afiyetle yiyip için;

     20. "Ardarda dizilmiş koltuklar üzerinde yaslanmış olarak." Ve biz onları tertemiz eşlerle eşleştirmişizdir.

     21. İman edip, nesilleri de iman ile arkalarından gelmiş olanların soy soplarını da kendilerine katmışızdır. Ve kendi amellerinden kendilerinin hiç bir şeyini eksiltmemişizdir. Her kişi kazandığı karşılığında bir rehindir.

     22. Biz onlara canlarının çektiği meyve ve etten sunduk.

     23. Orada birbirleriyle kadeh tokuştururlar ki, kadeh tokuşturma sebepleri içinde ne bir boş laf vardır ne de günaha sokuş.

     24. Dünya tatlısı çocuklar da onların etrafında dönerler. Bu gençler sanki sedefleri içine gizlenmiş inciler gibidirler.

     25. Birbirlerine dönüp geçmişi anarlar. Ve derler:

     26. "Daha önce biz halkımız içinde endişe ile ürperiyorduk.”

     27. "Allah bize lütufta bulundu ve bizi o iliklere işleyen azaptan korudu.”

     28. "Doğrusu kabul edilmiş dualarımız varmış. Çünkü iyilik eden, esirgeyen ancak O' dur.”

     29. Artık hatırlat, öğüt ver. Yaratıp, Besleyip doyuran, Yönlendiren Kudret’inin sana olan iyiliği sayesinde sen ne kâhinsin ne de mecnun.

     30. Yoksa onlar: “ O bir şairdir; onun zamanın felaketlerine uğramasını bekliyoruz" mu diyorlar?

     31. De ki: "Bekleyin. Ben de sizinle beraber bekleyenlerdenim.”

     32. Onlara akılları mı bunu emrediyor, yoksa onlar, azgın bir toplum mudur?

     33. Yahut : " Onu kendisi mi uydurdu " diyorlar? Hayır, onlar iman etmezler.

     34. Eğer doğru iseler onun benzeri bir söz getirsinler.

     35. Acaba onlar her hangi bir yaratıcı olmadan mı yaratıldılar? Yoksa kendileri mi yaratıcıdırlar?

     36. Yoksa gökleri ve yeri onlar mı yarattılar? Hayır! Onların hiç bir şeye kesin inancı yoktur.

     37. Yahut Yaratıp, Besleyip doyuran, Yönlendiren Kudret’inin hazineleri onların yanında mıdır? Yoksa onlar mı kâinattan sorumlular?

     38. Yoksa onların, üzerine çıkıp sırları dinledikleri bir teknolojileri mi var? Öyleyse dinleyenleri açık bir delil getirsinler.

     39. Yoksa kızlar O'nun, oğullar da sizin mi?

     40. Yoksa sen kendilerinden bir ücret istiyorsun da, bu yüzden onlar ağır bir borç altına girmekten mi korkuyorlar?

     41. Yoksa görülemeyen şeye ait bilgiler kendi yanlarında da, onlar mı yazıyorlar?

     42. Yahut bir tuzak mı kurmak istiyorlar? Asıl tuzağa düşecek olanlar inkâr edenlerdir.

     43. Veya onların Allah'tan başka bir tanrısı mı var? Allah onların ortak koştukları şeylerden uzaktır.

     44. Gökten düşen bir kütle görseler: "Üst üste yığılmış bulutlar" derler.

     45. Bayılıp yere serilecekleri günlerine kavuşuncaya kadar onları kendi hallerine bırak.

     46. O gün planları kendilerine hiçbir fayda vermez ve yardım da görmezler.

     47. Şüphesiz zulmedenlere, ondan başka da azap vardır. Fakat çokları bilmezler.

     48. Yaratıp, Besleyip doyuran, Yönlendiren Kudret’inin hükmüne sabret. Çünkü sen gözlerimizin önündesin. Kalktığın zaman da Yaratıp, Besleyip doyuran, Yönlendiren Kudret’ini hamd ile yücelt.

     49. Geceleyin bir kısmında ve yıldızlar batarken O'nu yücelt.

 

053

ÜLKER YILDIZI/ Samimiyet-NECM

Sevgi ve merhameti sonsuz olan Allah’ın adıyla.

 

      1. And olsun battığı zaman yıldıza,

      2. Ki arkadaşınız ne şaşırdı ne de aldatıldı.

      3. O; kuruntudan, keyfinden konuşmuyor.

      4. İndirilmiş bir vahiyden başkası değildir o.

      5. Kuvvetleri çok müthiş olan belletip öğretti onu.

      6. Akıl, güzellik ve güç sahibidir. Doğrulup dikildi.

      7. En yüksek ufuktadır o.

      8. Sonra iyice yaklaştı, derken daha da yaklaştı,

      9. O kadar ki, iki yay arası kadar, hatta daha da yakın oldu.

     10. Bunun üzerine Allah, kuluna vahyini bildirdi.

     11. Gördüğünü, kalbi yalanlamadı.

     12. Onun gördükleri hakkında şimdi kendisi ile tartışacak mısınız?

     13. And olsun ki onu bir başka inişte de görmüştü,

     14. Son ufuk çizgisi hayret makamı yanında.

     15. Söz verilen o cennetin yanında.

     16. Eşsiz güzelliği her yanı kaplamıştı.

     17. Gözü kaymadı ve sınırı aşmadı.

     18. And olsun o, Yaratıp, Besleyip doyuran, Yönlendiren Kudret’inin en büyük ayetlerinden bir kısmını gördü.

     19. Gördünüz mü o putları: otorite, güç,

     20. Ve üçüncüleri olan parayı.

     21. Demek erkek size, dişi O'na öyle mi?

     22. O zaman bu insafsızca bir taksim!

     23. Bunlar, sizin ve atalarınızın taktığı isimlerden başka bir şey değildir.

     24. Allah onlar hakkında hiç bir delil indirmemiştir. Onlar ancak zanna ve nefislerinin arzusuna uyuyorlar. Hâlbuki kendilerine Yaratıp, Besleyip doyuran, Yönlendiren Kudret’leri tarafından yol gösterici gelmiştir.

     25. Ahiret de, dünya da Allah'ındır.

     26. Göklerde nice melekler var ki onların şefaatleri, dilediği ve hoşnut olduğu kimse için Allah'ın izin vermesi dışında, bir işe yaramaz.

     27. Ahirete inanmayanlar, meleklere dişilerin adlarını takıyorlar.

     28. Hâlbuki bu hususta onların hiç bilgileri yoktur. Sadece zanna uyuyorlar. Oysa zan gerçekten yana hiç bir şey ifade etmez.

     29. Onun için sen bizi anmaktan yüz çeviren ve dünya hayatından başka hiçbir şey istemeyen kimselere yüz verme.

     30. İşte onların erişebilecekleri bilgi budur. Şüphesiz ki senin Yaratıp, Besleyip doyuran, Yönlendiren Kudret’in,  evet O yolundan sapanı daha iyi bilir; O doğru yolda olanı da çok iyi bilir.

     31. Göklerde ve yerde bulunanlar hep Allah'ındır. Bu, Allah'ın, kötülük edenleri yaptıklarıyla cezalandırması, güzel davrananları da daha güzeliyle mükâfatlandırması içindir.

     32. Ufak tefek kusurları dışında, büyük günahlardan ve edepsizliklerden kaçınanlara gelince, bil ki Yaratıp, Besleyip doyuran, Yönlendiren Kudret’in, affı bol olandır. O’, sizi daha topraktan yarattığı zaman ve siz annelerinizin karnında bulunduğunuz sırada, sizi en iyi bilendir. Bunun için kendinizi temize çıkarmayın. Çünkü O, kötülükten sakınanı daha iyi bilir.

     33. Gördün mü arkasını döneni?

     34. Azıcık verip sonra vermemekte direneni?

     35. Acaba ön görülemeyen şeyin bilgisi kendi yanındadır da o görüyor mu?

     36.37. Yoksa Musa'nın ve ahdine vefa gösteren İbrahim'in sahifelerinde yazılı olanlar kendisine haber verilmedi mi?

     38. Gerçekten hiç bir günahkâr, başkasının günah yükünü yüklenemez.

     39. Bilsin ki insan için kendi çalışmasından başka bir şey yoktur.

     40. Ve çalışması da ileride görülecektir.

     41. Sonra ona karşılığı tastamam verilecektir.

     42. Ve şüphesiz en son varış Yaratıp, Besleyip doyuran, Yönlendiren Kudret’inedir.

     43. Doğrusu güldüren de ağlatan da O' dur.

     44. Öldüren de dirilten de O' dur.

     45.46. Şurası muhakkak ki rahime meni halinde atıldığı zaman bir spermden, erkek ve dişiden ibaret olan iki çifti O’ yarattı.

     47. Şüphesiz tekrar diriltmek de O'na aittir.

     48. Zengin eden de, yoksul kılan da O'dur.

     49. Doğrusu Şi'ra yıldızının Yaratıp, Besleyip doyuran, Yönlendiren Kudret’i de O' dur.

     50. Ve şüphesiz ki önceki Ad kavmini O helak etti.

     51. Semud'u da. Geriye hiçbir şey bırakmadı.

     52. Daha önce de çok zalim olan ve pek azgın olan Nuh kavmini.

     53. Altüst olan şehirleri de O böyle yaptı.

     54. Onların başına getireceğini getirdi.

     55. Şimdi Yaratıp, Besleyip doyuran, Yönlendiren Kudret’inin nimetlerinin hangisinde şüpheye düşersin.

     56. İşte bu ilk uyarıcılardan bir uyarıcıdır.

     57. Yaklaşan yaklaştı.

     58. Onu Allah'tan başka açığa çıkaracak yoktur.

     59. Şimdi siz bu söze mi şaşıyorsunuz?

     60. Gülüyorsunuz da ağlamıyorsunuz?

     61. Ve siz gaflet içinde oyalanmaktasınız.

     62. Haydi Allah'a secde edip O'na kulluk edin.

 

054

AY/Ay-KAMER

Sevgi ve merhameti sonsuz olan Allah’ın adıyla

 

      1. Saat yaklaşıyor, ay yarılacak.

      2. Onlar ne zaman bir ayet görseler hemen yüz çevirirler ve: "Eskiden beri devam ede gelen bir büyüdür derler.

      3. Yalanladılar ve kendi heveslerine uydular. Hâlbuki her iş olacağına varır.

      4. Ant olsun onlara, kötülükten önleyecek nice önemli haberler gelmiştir.

      5. Bu büyük bir bilgeliktir. Fakat uyarılar yarar sağlamıyor.

      6. Çağıranın görülmemiş bir şeye çağırdığı gün, sen de onlardan yüz çevir.

     7.8. Sanki etrafa yayılmış çekirge sürüsü gibi, bakışları perişan bir halde ve davetçiye koşarak kabirlerden çıkarlar. O esnada kitabın, ortaya koyduğu anlamlar, değerler ve kuralların karşısında yer alanlar:"  Bu çok çetin bir gündür!" derler.

      9. Onlardan önce Nuh'un kavmi de yalanladı, hem de kulumuzun yalancı olduğunda ısrar ederek : " O delirdi" dediler ve o zorlandı.

     10. Bunun üzerine Yaratıp, Besleyip doyuran, Yönlendiren Kudret’ine: "Ben yenik düştüm, bana yardım et!" diyerek yalvardı.

     11. Biz de derhal nehir gibi devamlı akan bir su ile göğün kapılarını açtık.

     12. Yeryüzünde kaynaklar fışkırttık. Sular takdir edilen bir işin olması için birleşmişti.

     13. Nuh'u da tahtalardan yapılmış, çivilerle çakılmış gemiye bindirdik.

     14. inkâr edilmiş olana bir mükâfat olmak üzere gemi, gözlerimizin önünde akıp gidiyordu.

     15. Ant olsun ki onu bir ibret olarak bıraktık, ibret alan yok mudur?

     16. Benim azabım ve uyarılarım nasılmış?

     17. Ant olsun biz Kur’an’ı öğüt alınsın diye kolaylaştırdık. Öğüt alan yok mu?

     18. Ad kavmi yalanladı da azabım ve tehdidim nasılmış.

     19. Biz onların üstüne, uğursuzluğu devamlı bir günde dondurucu bir rüzgâr gönderdik.

     20. O rüzgâr, insanları sökülmüş hurma kütükleri gibi yere seriyordu.

     21. Nasılmış benim azabım ve uyarılarım!

     22. Ant olsun biz Kur’an’ı düşünüp öğüt alınsın diye kolaylaştırdık. Öğüt alan yok mu?

     23. Semud kavmi de uyarıcıları yalanladı.

     24. "Aramızdan bir beşere mi uyacağız? O takdirde biz apaçık bir sapıklık ve çılgınlık etmiş oluruz." Dediler.

     25. "Vahiy aramızda ona mı verildi? Hayır, o yalancı ve şımarığın biridir.”

     26. Yarın onlar yalancı ve şımarığın kim olduğunu bilecekler.

     27. Gerçekten onları imtihan etmek için dişi deveyi gönderen biziz. Sen onları gözetle ve sabret.

     28. Onlara, suyun aralarında paylaştırıldığını haber ver. Her biri kendi içme sırasında gelsin.

     29. Arkadaşlarını çağırdılar, o da kılıcını kaptı ve deveyi kesti.

     30. Azabım ve uyarılarım nasıl oldu!

     31. Biz onların üzerine korkunç bir ses gönderdik. Hemen hayvan ağılına konulan kuru ot gibi oluverdiler.

     32. And olsun biz Kur’an’ı, anlaşılıp öğüt alınması için kolaylaştırdık O halde düşünüp öğüt alan yok mu?

     33. Lut'un kavmi de uyarıcı peygamberleri yalanladı.

     34.35. Biz de üstlerine taş gönderdik. Ancak Lut ailesi müstesna, katımızdan bir nimet olarak onları seher vaktinde kurtardık. Biz şükredeni işte böyle mükâfatlandırırız.

     36. And olsun ki Lut, onları bizim şiddetli azabımızla uyardı. Fakat onlar bu tehditleri kuşkuyla karşıladılar.

     37. Onlar Lut'un misafirlerine karşı kötülük yapmayı planlamışlardı. Hemen biz onların gözlerini silme kör ettik. "Haydi, azabımı ve uyarılarımı tadın.”

     38. Bir sabah kendilerine, yakalarını bir daha bırakmayacak olan bir azap gelip çattı.

     39. "İşte azabımı ve uyarılarımı tadın?”

     40. And olsun biz Kur’an’ı, öğüt almak için kolaylaştırdık. O halde düşünüp öğüt alan yok mu?

     41. Şüphesiz Firavun'un kavmine de uyarıcılar gelmişti.

     42. Lakin onlar bütün ayetlerimizi yalanladılar. Biz de onları güç ve kudretimize layık bir şekilde yakaladık.

     43. Şimdi sizin kitabın, ortaya koyduğu anlamlar, değerler ve kuralların karşısında yer alanlarınız, onlardan daha mı iyidirler? Yoksa kitaplar için, sizin patentiniz mi var?

     44. Yoksa "Biz intikam almaya gücü yeten bir topluluğuz" mu diyorlar?

     45. O topluluk yakında bozulacak ve onlar arkalarını dönüp kaçacaklardır.

     46. Hayır, buluşma zamanları ayağa kalkış saatidir. O saat ne korkunç ne acıdır.

     47. Şüphesiz suçlular sapıklık ve çılgınlık içindedirler.

     48. O gün yüzüstü ateşe sürüldüklerinde "Cehennemin elemini tadın!" denir.

     49. Biz, her şeyi bir ölçüye göre yarattık.

     50. Bizim buyruğumuz, bir anlık bir bakış gibi, bir tek sözden başka bir şey değildir.

     51. And olsun biz, sizin benzerlerinizi hep helak ettik. Düşünüp ibret alan yok mu?

     52. Yaptıkları her şey kitaplarda mevcuttur.

     53. Küçük büyük her şey satır satır yazılmıştır.

     54. Korunup sakınanlar; bahçelerde, nehir kıyılarındadır.

     55.Güçlü ve yüce Allah'ın huzurlarında hak meclisindedirler.

 

055

MERHAMETİ SONSUZ/Rahmeti bol olan-”HERKESE BAĞIŞ VE BEREKETİNİN TÜM NİMETLERİNİ AYIRIM YAPMADAN SUNAN KUDRET”- RAHMAN

Sevgi ve merhameti sonsuz olan Allah’ın adıyla.

 

      1. O' Merhameti sonsuz olan,

      2. Kur'an'ı öğretti.

      3. İnsanı yarattı.

      4. Ona duygu ve ifadelerini açıklamayı öğretti.

      5. Güneş ve ay; bir hesaba bağlıdır, her birinin her şeyi.

      6. Bitkileri ve ağaçları secdeye durdurmuş, selam ediyorlar.

      7. Göğü yükseltti ve koydu şaşmaz dengeyi.

      8. Sakın dengeyi bozmayın.

      9. Ölçülü davranın, adalet ve eşitlikten şaşmayın ve eksik tartmayın.

     10. Bak şu yeryüzüne, canlılar için yaratmıştır.

     11. Orada meyveler ve salkımlı hurma ağaçları vardır.

     12. Kabuklu taneler ve hoş kokulu bitkiler vardır.

     13. Öyleyken Yaratıp, Besleyip doyuran, Yönlendiren Kudret'inizin nimetlerinden hangisini yalanlayabilirsiniz?

     14. Görünen insanı pişmiş çamura benzeyen bir balçıktan yarattı.

     15. Görünmeyen varlıkları saf ateşten yarattı.

     16. Öyleyken Yaratıp, Besleyip doyuran, Yönlendiren Kudret'inizin nimetlerinden hangisini yalanlayabilirsiniz?

     17. Bütün doğuşların ve bütün batışların Yaratıp, Besleyip doyuran, Yönlendiren Kudret'i O'dur.

     18. Öyleyken Yaratıp, Besleyip doyuran, Yönlendiren Kudret'inizin nimetlerinden hangisini yalanlayabilirsiniz?

     19. İki denizi birbirine kavuşmak üzere salıvermiştir.

     20. Aralarında bir engel vardır, birbirine geçip karışmazlar.

     21. Öyleyken Yaratıp, Besleyip doyuran, Yönlendiren Kudret'inizin nimetlerinden hangisini yalanlayabilirsiniz?

     22. İkisinden de inci ve mercan çıkar.

     23. Öyleyken Yaratıp, Besleyip doyuran, Yönlendiren Kudret'inizin nimetlerinden hangisini yalanlayabilirsiniz?

     24. Denizde yüce dağlar gibi yükselen gemiler O'nundur.

     25. Öyleyken Yaratıp, Besleyip doyuran, Yönlendiren Kudret'inizin nimetlerinden hangisini yalanlayabilirsiniz?

     26. Yeryüzünde bulunan her canlı yok olacak.

     27. Sadece o bağış ve celal sahibi Yaratıp, Besleyip doyuran, Yönlendiren Kudret’inin yüzü kalacaktır.

     28. Öyleyken Yaratıp, Besleyip doyuran, Yönlendiren Kudret'inizin nimetlerinden hangisini yalanlayabilirsiniz?

     29. Göklerde ve yerde bulunan herkes, O'na yalvarır. O' her an yaratma halindedir.

     30. Öyleyken Yaratıp, Besleyip doyuran, Yönlendiren Kudret'inizin nimetlerinden hangisini yalanlayabilirsiniz?

     31. Ey sorumlu iki topluluk! Sizin de hesabınızı ele alacağız.

     32. Öyleyken Yaratıp, Besleyip doyuran, Yönlendiren Kudret'inizin nimetlerinden hangisini yalanlayabilirsiniz?

     33. Ey görünen ve görünmeyen varlıklar! Eğer göklerin ve yerin ötesine nüfus edebileceğinizi sanıyorsanız, haydi edin. Ancak bilgi ve büyük bir güçle nüfus edebilirsiniz.

     34. Öyleyken Yaratıp, Besleyip doyuran, Yönlendiren Kudret'inizin nimetlerinden hangisini yalanlayabilirsiniz?

     35. Üzerinize ateşten duman ve alev gönderilir de birbirinizi kurtaramaz ve yardımlaşamazsınız.

     36. Öyleyken Yaratıp, Besleyip doyuran, Yönlendiren Kudret'inizin nimetlerinden hangisini yalanlayabilirsiniz?

     37. Gök yarılıp da kızarmış yağ renginde kıpkırmızı olduğu zaman,

     38. Öyleyken Yaratıp, Besleyip doyuran, Yönlendiren Kudret'inizin nimetlerinden hangisini yalanlayabilirsiniz?

     39. İşte o gün görünen görünmeyen bütün varlıklara günahları sorulmaz.

     40. Öyleyken Yaratıp, Besleyip doyuran, Yönlendiren Kudret'inizin nimetlerinden hangisini yalanlayabilirsiniz?

     41. Suçlular simalarından tanınır, perçemlerinden ve ayaklarından yakalanırlar.

     42. Öyleyken Yaratıp, Besleyip doyuran, Yönlendiren Kudret'inizin nimetlerinden hangisini yalanlayabilirsiniz?

     43. İşte bu, suçluların yalanladıkları cehennemdir.

     44. Onlar, cehennemle kaynar su arasında dolaşıp dururlar.

     45. Öyleyken Yaratıp, Besleyip doyuran, Yönlendiren Kudret'inizin nimetlerinden hangisini yalanlıyorsunuz?

     46. Yaratıp, Besleyip doyuran, Yönlendiren Kudret'inin huzurunda durmaktan korkan kimselere iki cennet vardır.

     47. Öyleyken Yaratıp, Besleyip doyuran, Yönlendiren Kudret'inizin nimetlerinden hangisini yalanlıyorsunuz?

     48. İki cennet de çeşit çeşit ağaçlarla doludur.

     49. Öyleyken Yaratıp, Besleyip doyuran, Yönlendiren Kudret'inizin nimetlerinden hangisini yalanlıyorsunuz?

     50. İkisinde de akıp giden iki kaynak vardır.

     51. Öyleyken Yaratıp, Besleyip doyuran, Yönlendiren Kudret'inizin nimetlerinden hangisini yalanlıyorsunuz?

     52. İkisinde de her türlü meyveden çift çift vardır.

     53. Öyleyken Yaratıp, Besleyip doyuran, Yönlendiren Kudret'inizin nimetlerinden hangisini yalanlıyorsunuz?

     54. Hepsi de örtüleri atlastan minderlere yaslanırlar. İki cennetin de meyvesinin devşirilmesi yakındır.

     55. Öyleyken Yaratıp, Besleyip doyuran, Yönlendiren Kudret'inizin nimetlerinden hangisini yalanlıyorsunuz?

     56. O cennetlerde görünen, görünmeyen hiç kimseyle daha önce ilişkisi olmamış candan eşler olacak.

     57. Öyleyken Yaratıp, Besleyip doyuran, Yönlendiren Kudret'inizin nimetlerinden hangisini yalanlıyorsunuz?

     58. Sanki onlar yakut ve mercandırlar.

     59. Öyleyken Yaratıp, Besleyip doyuran, Yönlendiren Kudret'inizin nimetlerinden hangisini yalanlıyorsunuz?

     60. İyiliğin karşılığı iyilikten başka bir şey midir?

     61. Öyleyken Yaratıp, Besleyip doyuran, Yönlendiren Kudret'inizin nimetlerinden hangisini yalanlıyorsunuz?

     62. Bu ikisinden başka iki cennet daha vardır.

     63. Öyleyken Yaratıp, Besleyip doyuran, Yönlendiren Kudret'inizin nimetlerinden hangisini yalanlıyorsunuz?

     64. Bu cennetler koyu yeşildirler.

     65. Öyleyken Yaratıp, Besleyip doyuran, Yönlendiren Kudret'inizin nimetlerinden hangisini yalanlıyorsunuz?

     66. İkisinde de durmadan fışkıran iki kaynak vardır.

     67. Öyleyken Yaratıp, Besleyip doyuran, Yönlendiren Kudret'inizin nimetlerinden hangisini yalanlıyorsunuz?

     68. İkisinde de her türlü meyveler, hurma ve nar vardır.

     69. Öyleyken Yaratıp, Besleyip doyuran, Yönlendiren Kudret'inizin nimetlerinden hangisini yalanlayabilirsiniz?

     70. Her ikisinde de iyi mi iyi, güzel mi güzel hanımlar var.

     71. Öyleyken Yaratıp, Besleyip doyuran, Yönlendiren Kudret'inizin nimetlerinden hangisini yalanlayabilirsiniz?

     72. Çadırlar içinde göz aydınlığı eşler vardır.

     73. Öyleyken Yaratıp, Besleyip doyuran, Yönlendiren Kudret'inizin nimetlerinden hangisini yalanlayabilirsiniz?

     74. Bunların görünen, görünmeyen hiç kimseyle ilişkileri olmamıştır.

     75. Öyleyken Yaratıp, Besleyip doyuran, Yönlendiren Kudret'inizin nimetlerinden hangisini yalanlayabilirsiniz?

     76. Yeşil yastıklara ve harikulade güzel döşemelere yaslanırlar.

     77. Öyleyken Yaratıp, Besleyip doyuran, Yönlendiren Kudret'inizin nimetlerinden hangisini yalanlayabilirsiniz?

     78. Büyüklük ve ikram sahibi Yaratıp, Besleyip doyuran, Yönlendiren Kudret'inin adı yücelerden yücedir.

 

056

OLAY/Olan, ortaya çıkan-VAKIA

Sevgi ve merhameti sonsuz olan Allah’ın adıyla.

 

      1. Kaçınılmaz olay olduğu zaman.

      2. Ki onun oluşunu yalanlayacak hiçbir kimse yoktur.

      3. Kimini alçaltır, kimini yükseltir.

      4. Yer şiddetle sarsıldığı,

      5. Dağlar parçalandığı,

      6. Dağılıp toz duman haline geldiği,

      7. Ve sizler de üç sınıf olduğunuz zaman;

      8. İyilikle dolu dürüst bir yaşam yaşayanlar, ne mutlulardır onlar!

      9. Kötülükle dolu berbat bir hayat sürenler, ne mutsuzdurlar onlar!

     10. Ve oluşta önde gidenler, yarışta önde gidenler.

     11. İşte onlardır yaklaştırılanlar.

     12. Nimetlerle dolu bahçededirler.

     13. Büyük kısmı öncekilerden,

     14. Az bir kısmı da sonrakilerden.

     15. Süslü nakışlı tahtlar üzerindedirler,

     16. Karşılıklı olarak onların üzerinde yaslanırlar,

     17. Onlara sürekli servise adanmış gençler servis yaparlar,

     18. Sürahiler, ibrikler ve öz kaynağından içkilerle doldurulmuş kadehler eşliğinde.

     19. Ondan ne başları ağrıyacak ne de içtikçe tükenecek.

     20. Ve meyvalar, gönüllerince seçtiklerinden.

     21. Ve kuş eti iştahlarınca beğendiklerinden.

     22. Göz aydınlığı, tertemiz eşler,

     23. Titizlikle korunan inciler misali;

     24. Yaptıklarına karşılık olarak.

     25. Ne boş bir laf işitirler orada ne de günaha sokacak bir şey.

     26. Sadece: "Selam, selam " denir.

     27. İyilikle dolu dürüst bir yaşam yaşayanlar. Ne mutlu o iyilikle dolu dürüst bir yaşam yaşayan eşlere;

     28. Düzgün kiraz ağacı,

     29. Meyvaları salkım salkım dizili muz ağaçları,

     30. Uzamış gölgeler,

     31. Çağlayarak akan sular,

     32.33. Tükenmeyen ve yasaklanmayan, sayısız meyvalar içindedirler.

     34. Ve kabartılmış döşekler üstündedirler.

     35. Biz kadınları yeniden inşa ettik.

     36.37. Onları erkeklerle yaşıt sevgililer ve el değmemiş kişiler kıldık.

     39. Bunların birçoğu önceki ümmetlerdendir.

     40. Birçoğu da sonrakilerdendir.

     41. Kötülükle dolu berbat bir hayat sürenler, ne yazık kötülükle dolu berbat bir hayat sürenlere!

     42. İçlerine işleyen bir ateş ve kaynar su içinde.

     43.44. Serin ve hoş olmayan kapkara dumandan bir gölge altındadırlar;

     45. Çünkü onlar bundan önce varlık içinde sefahate dalmışlardı.

     46. Büyük günahı işlemekte direnir dururlardı.

     47. Ve diyorlardı ki: "Biz öldükten, toprak ve kemik yığını haline geldikten sonra, biz mi bir daha diriltileceğiz?”

     48. "Önceki atalarımız da mı?”

     49. De ki : "Hem öncekiler hem de sonrakiler.”

     50. Belli bir günün belli vaktinde mutlaka toplanacaklardır!

     51. Sonra siz ey sapıklar, yalancılar!

     52. Elbette bir ağaçtan, zakkum ağacından yiyeceksiniz.

     53. Karınlarınızı ondan dolduracaksınız.

     54. Üstüne de kaynar sudan içeceksiniz.

     55. Susamış develerin suya saldırışı gibi içeceksiniz.

     56. İşte ceza gününde onlara sunulacak ziyafet budur.

     57. Sizi biz yarattık. Tasdik etmeniz gerekmez mi?

     58. Söyleyin öyleyse, döktüğünüz meni nedir?

     59. Onu siz mi yaratıyorsunuz, yoksa yaratan biz miyiz?

     60. Aranızda ölümü takdir eden biziz. Ve biz önüne geçilebileceklerden değiliz.

     61. Böylece sizin yerinize benzerlerinizi getirelim ve sizi bilmediğiniz bir âlemde tekrar var edelim diye.

     62. Andolsun, ilk yaratılışı bildiniz. Düşünüp ibret almanız gerekmez mi?

     63. Şimdi bana, ektiğinizi haber verin?

     64. Onu siz mi bitiriyorsunuz, yoksa bitiren biz miyiz?

     65. Dileseydik onu kuru bir çöp yapardık da başlardınız gevelemeye:

     66. "Doğrusu borç altına girdik”

     67. "Daha doğrusu biz yoksul kaldık”

     68. Ya içtiğiniz suya ne dersiniz?

     69. Buluttan onu siz mi indirdiniz, yoksa indiren biz miyiz?

     70. Dileseydik onu tuzlu yapardık. Şükretmeniz gerekmez mi?

     71. Söyleyin şimdi bana, tutuşturmakta olduğunuz ateşi,

     72. Onun ağacını siz mi yarattınız, yoksa yaratan biz miyiz?

     73. Biz onu bir ibret ve çölden gelip geçenlerin istifadesi için yarattık.

     74. Öyleyse ulu Yaratıp, Besleyip doyuran, Yönlendiren Kudret'inin adını an ve yücelt.

     75. Hayır! Dalga dalga inen dile gelsin.

     76. Bilirseniz, gerçekten bu, büyük bir dile gelmedir.

     77. O değerli bir Kur'an'dır.

     78. Şüphesiz korunmuş bir kitaptan gelmektedir.

     79. O kaynağa tertemiz olanlardan başkası dokunamaz.

     80. O âlemlerin Yaratıp, Besleyip doyuran, Yönlendiren Kudret'i tarafından indirilmektedir.

     81. Şimdi siz, bu sözü mü küçümsüyorsunuz?

     82. Allah'ın verdiği rızka karşı şükrü, onu yalanlamakla mı yerine getiriyorsunuz?

     83. Hele can boğaza dayandığı zaman;

     84.85.86.87. Siz çaresiz bakıp dururken,  sizin göremediğinizi biz yakından takip ederiz. Madem ceza görmeyecek kişilersiniz! Hadi! O canın çıkışını geri çevirsenize, şayet iddianızda doğru iseniz!

     88. Kim Allah’a yakın olanlardan ise,

     89. Rahatlık, güzel bir rızık ve cennet nimetleri onu bekliyor.

     90. Eğer o iyilikle dolu dürüst bir yaşam yaşayanlardan ise,

     91. "Ey iyilikle dolu dürüst bir yaşam yaşayan sana selam olsun!”

     92. Ama yalanlayıcı sapıklardan ise,

     93. İşte ona kaynar sudan bir ziyafet vardır!

     94. Ve cehenneme atılmaktadır.

     95. Şüphesiz ki bu kesin gerçektir.

     96. Öyle ise ulu Yaratıp, Besleyip doyuran, Yönlendiren Kudret'inin adını büyük ismiyle anıp yüceltmeye bak!

 

057

DEMİR/demir-HADİD

Sevgi ve merhameti sonsuz olan Allah’ın adıyla.

 

      1. Göklerde ve yerde bulunan her şey Allah'ı yüceltmektedir. O’ Çok Güçlüdür, O’ Yarattıklarına anlamlı bir biçimde vücut vermektedir.

      2. Göklerin ve yerin mülkü O'nundur. O’ diriltir, öldürür. O’ her şeye gücü yetendir.

      3. O’ nun başlangıcı yoktur, Sonu yoktur, Her şeyde belirir, Gözlerden gizlenmiştir. Her şeyi en güzel biçimde bilendir O’.

      4. O’ gökleri ve yeri altı günde yaratan, sonra görkemini gökyüzüne yansıtandır. Yere gireni ve ondan çıkanı, gökten ineni ve oraya çıkanı bilir. Nerede olsanız O’ sizinle beraberdir. Allah yaptıklarınızı görür.

      5. Göklerin ve yerin mülkü O'nundur. Bütün işler ancak O'na döndürülür.

      6. Geceyi gündüze katar, gündüzü de geceye katar. O’ kalplerde olanı bilir.

      7. Allah'a ve Resulüne iman edin. Size emanet ettiği şeylerden verin. Sizden iman edip de veren kimselere büyük mükâfat vardır.

      8. Peygamber sizi, Yaratıp, Besleyip doyuran, Yönlendiren Kudret’inize iman etmeye çağırdığı halde niçin Allah'a inanmıyorsunuz? Hâlbuki o sizden kesin söz almıştı. Eğer inanırsanız,

      9. Sizi karanlıklardan aydınlığa çıkarmak için apaçık ayetler indiren O' dur. Şüphesiz Allah size karşı çok şefkatli, çok merhametlidir.

     10. Ne oluyor size ki, Allah yolunda harcamıyorsunuz? Hâlbuki göklerin ve yerin mirası Allah'ındır. Elbette içinizden açılıştan önce harcayan ve savaşanlar, daha sonra harcayıp savaşanlara eşit değildir. Onların derecesi, sonradan infak eden ve savaşanlardan daha yüksektir. Bununla beraber Allah hepsine de en güzel olanı vaat etmiştir. Allah'ın yaptıklarınızdan haberi vardır.

     11. Kim Allah'a güzel bir ödünç verecek olursa Allah da onun karşılığını kat kat verir ve ayrıca onun çok değerli bir mükâfatı da vardır.

     12. Mümin erkeklerle mümin kadınları, önlerinden ve sağlarından, nurları aydınlatıp giderken gördüğün günde: "Bugün müjdeniz, zemininden ırmaklar akan ve içlerinde ebedi kalacağınız cennetlerdir" denilir. İşte büyük kurtuluş budur.

     13. İhtiyacından fazlasını vermemeye çalışan erkeklerle ihtiyacından fazlasını vermemeye çalışan kadınların müminlere: "Bizi bekleyin, nurunuzdan bir parça ışık alalım" diyeceği günde kendilerine: "Arkanıza dönün de bir ışık arayın!" denilir. Nihayet onların arasına, içinde rahmet, dışında azap bulunan kapılı bir sur çekilir.

     14. İhtiyacından fazlasını vermemeye çalışanlar onlara: "Biz sizinle beraber değil miydik?" diye seslenirler. Derler ki: "Evet ama siz kendi başınızı belaya soktunuz; fırsat beklediniz; şüpheye düştünüz ve kuruntular sizi aldattı. O çok aldatan sizi Allah hakkında bile aldattı. Nihayet Allah'ın emri gelip çattı.”

     15. Bugün ne sizden ne de inkâr edenlerden bedel kabul edilir, varacağınız yer ateştir. Size yaraşan odur. Ne kötü bir dönüş yeridir!

     16. İman edenlerin Allah'ı anma ve O'ndan inen Kur'an sebebiyle kalplerinin ürpermesi zamanı gelmedi mi? Onlar daha önce kendilerine kitap verilenler gibi olmasınlar. Onların üzerinden uzun zaman geçti de kalpleri katılaştı. Onlardan birçoğu yoldan çıkmış kimselerdir.

     17. Bilin ki Allah ölümünden sonra yeryüzünü canlandırıyor. Düşünesiniz diye gerçekten, size ayetleri açıkladık.

     18. Karşılıksız yardım veren erkeklere ve karşılıksız yardım veren kadınlara ve Allah'a güzel bir ödünç verenlere, verdiklerinin karşılığı kat kat ödenir ve onlara değerli bir mükâfat vardır.

     19. Allah'a ve peygambere iman edenler, işte onlar, Yaratıp, Besleyip doyuran, Yönlendiren Kudret’leri yanında özü sözü doğru olanlar ve şehitlik mertebesine erenlerdir. Onların mükâfatları ve nurları vardır. İnkâr edip de ayetlerimizi yalanlayanlara gelince, onlar da cehennemin adamlarıdır.

     20. Bilin ki, dünya hayatı ancak bir oyun, eğlence, bir süs, aranızda bir övünme ve daha çok mal ve evlat sahibi olma isteğinden ibarettir. Tıpkı bir yağmur gibidir ki, bitirdiği çiftçilerin hoşlarına gider. Sonra kurur da sen onun sapsarı olduğunu görürsün; sonra da çer çöp olur. Ahirette ise çetin bir azap vardır. Yine orada Allah'ın bağışlaması ve rızası vardır. Dünya hayatı aldatıcı bir geçimlikten başka bir şey değildir.

     21. Yaratıp, Besleyip doyuran, Yönlendiren Kudret’inizden bir bağışlanmaya; Allah'a ve peygamberlerine inananlar için hazırlanmış olup genişliği gökle yerin genişliği kadar olan cennete koşuşun. İşte bu, Allah'ın lütfudur ki onu layık gördüğüne verir. Allah büyük lütuf sahibidir.

     22. Yeryüzünde vuku bulan ve sizin başınıza gelen herhangi bir musibet yoktur ki biz onu yaratmadan önce, bir kitapta yazılmış olmasın. Şüphesiz bu Allah'a göre kolaydır.

     23. Elinizden çıkana üzülmeyesiniz ve Allah'ın size verdiği nimetlere şımarmayasınız diye açıklamaktadır. Çünkü Allah kendini beğenip böbürlenen kimseleri sevmez.

     24. Onlar cimrilik edip insanlara da cimriliği emrederler. Kim yüz çevirirse şüphesiz ki Allah zengindir, hamda layıktır.

     25. Andolsun ki biz peygamberlerimizi açık delillerle gönderdik ve insanların adaleti yerine getirmeleri için beraberlerinde kitabı ve mizanı indirdik. Biz demiri de indirdik ki onda büyük bir kuvvet, insanlar için faydalar vardır. Bu, Allah'ın, dinine ve peygamberlerine, geleceğe inanarak yardım edenleri belirlemesi içindir. Şüphesiz Allah kuvvetlidir, daima üstündür.

     26. Andolsun ki biz. Nuh'u ve İbrahim'i gönderdik, peygamberliği de kitabı da onların soyuna verdik. Onlardan kimi doğru yoldadır; içlerinden birçoğu da yoldan çıkmışlardır.

     27. Sonra bunların izinden ardarda peygamberlerimizi gönderdik. Meryem oğlu İsa'yı da arkalarından gönderdik, ona İncil'i verdik; ona uyanların kalplerine şefkat ve merhameti vermiştik. Uydurdukları ruhbanlığa gelince, onu biz yazmadık. Fakat kendileri Allah rızasını kazanmak için yaptılar. Ama buna da gereği gibi uymadılar. Biz de onlardan iman edenlere mükâfatlarını verdik. İçlerinden çoğu da yoldan çıkmışlardır.

     28. Ey iman edenler! Allah'tan korkun ve peygamberine inanın ki O’, size rahmetinden iki kat versin ve size ışığında yürüyeceğiniz bir nur lütfetsin; sizi bağışlasın. Allah çok bağışlayan çok esirgeyendir.

     29. Böylece önceki çağlardan kendilerine kitap verilenler, Allah'ın lütfundan hiçbir şeyi kotarma gücünde olmadıklarını bilsinler. Lütuf bütünüyle Allah'ın elindedir, onu layık gördüğüne verir. Allah büyük lütfun sahibidir.

 

058

HAKLARI İÇİN TARTIŞAN/Hakları için savaşan-MÜCADİLE

Sevgi ve merhameti sonsuz olan Allah’ın adıyla.

 

      1. Kocası hakkında seninle tartışan ve Allah'a şikâyette bulunan kadının sözünü Allah işitmiştir. Allah, sizin konuşmanızı işitir. Çünkü Allah İşitendir, Bilendir.

      2. İçinizden, "Sen artık bana annem gibisin."  diyerek kadınlarından ayrılmaya kalkışan kimseler bilmelidirler ki o kadınlar anneleri değildir. Onların anaları ancak kendilerini doğuran kadınlardır. Şüphesiz onlar çirkin bir laf ve yalan söylüyorlar. Allah Affedicidir, Bağışlayıcıdır.

      3. Kadınlardan "Sen artık bana annem gibisin."  diyerek kadınlarından ayrılmaya kalkışan sonra söylediklerinden dönenlerin karılarıyla temas etmeden önce bir köleyi hürriyete kavuşturmaları gerekir. Size öğütlenen budur. Allah yaptıklarınızdan haberi olandır.

      4. Bulamayan kimse, hanımıyla temas etmeden önce aralıksız iki ay oruç tutar. Buna da gücü yetmeyen, altmış fakiri doyurur. Bu, Allah ve Resulüne inanmanızdan dolayıdır. Bunlar Allah'ın hükümleridir. Kitabın, ortaya koyduğu anlamlar, değerler ve kuralların karşısında yer alanlar için acı bir azap vardır.

      5. Allah'a ve Resulüne karşı gelenler, kendilerinden öncekilerin alçaltıldığı gibi alçaltılacaklardır. Biz apaçık ayetler indirmişizdir. Kitabın, ortaya koyduğu anlamlar, değerler ve kuralların karşısında yer alanlar için küçük düşürücü bir azap vardır.

      6. O gün Allah onların hepsini diriltecek ve yaptıklarını kendilerine haber verecektir. Allah onları bir bir saymıştır. Onlar ise unutmuşlardır. Allah her şeyi olduğu gibi bilendir.

      7. Göklerde ve yerde olanları Allah'ın bildiğini görmüyor musun? Üç kişinin gizli konuştuğu yerde dördüncüsü mutlaka O' dur. Beş kişinin gizli konuştuğu yerde altıncısı mutlaka O' dur. Bunlardan az veya çok olsunlar ve nerede bulunurlarsa bulunsunlar mutlaka O’ onlarla beraberdir. Sonra ayağa kalkış günü onlara yaptıklarını haber verecektir. Doğrusu Allah her şeyi en ince ayrıntısına kadar biliyor.

      8. Gizli konuşmaktan menedildikten sonra yine o yasaklananı yapmaya kalkışarak günah, düşmanlık ve Peygambere karşı gelmek hususunda gizlice konuşanları görmedin mi? Onlar sana geldikleri zaman seni,  Allah'ın selamlamadığı bir şekilde selamlıyorlar. Kendi içlerinden de: "Bu söylediklerimiz yüzünden Allah'ın bize azap etmesi gerekmez miydi?" derler. Cehennem onlara yeter. Oraya gireceklerdir. Ne kötü dönüş yeridir orası!

      9. Ey iman edenler! Aranızda gizli toplantılar yaptığınız zaman böyle aranızda kötülük, düşmanlık ve peygambere karşı gelmek için toplaşmayın. İyilik ve sakınma (bilinci artırma) için toplanın. Huzuruna toplanacağınız Allah'tan korkun.

     10. Gizli konuşmalar, iman edenleri üzmek için düzenlenmiş şeytani toplantılardır. Oysa şeytan, Allah'ın izni olmadıkça, müminlere hiç bir zarar veremez. Müminler Allah'a dayanıp güvensinler.

     11. Ey iman edenler! Size "Meclislerde yer açın" denilince yer açın ki Allah da size genişlik versin. Size "Kalkın" denilince de kalkın ki sizden inananları ve kendilerine ilim verilenleri derecelerle yükseltsin. Allah yaptıklarınızdan haberdardır.

     12. Ey iman edenler! Peygamber ile gizli bir şey konuşacağınız zaman bu konuşmanızdan önce bir karşılıksız yardım veriniz. Bu sizin için daha hayırlı ve daha temizdir. Şayet bir şey bulamazsanız, bilin ki Allah Bağışlayandır, Esirgeyendir.

     13. Gizli bir şey konuşmanızdan önce karşılıksız yardım vermekten çekindiniz mi? Bunu yapmadığınıza ve Allah'da sizi affettiğine göre, artık destekleşme / dayanışma içinde olun, ihtiyaçtan fazlasını verin Allah'a ve Resulüne itaat edin. Allah yaptıklarınızdan haberdardır.

     14. Allah'ın kendilerine gazap ettiği bir topluluğu dost edinenleri görmedin mi? Onlar ne sizdendirler ne de onlardan. Bilerek yalan yere yemin ediyorlar.

     15. Allah onlara çetin bir azap hazırlamıştır. Gerçekten onların yaptıkları şey çok kötüdür!

     16. Onlar yeminlerini kalkan yapıp Allah'ın yolundan alıkoydular. Bu yüzden onlara küçük düşürücü bir azap vardır.

     17. Onların malları da oğulları da Allah'a karşı kendilerine bir fayda vermez. Onlar cehennem ehlidirler. Orada ebedi kalacaklardır.

     18. O gün Allah onların hepsini yeniden diriltecek, onlar da dünyada size yemin ettikleri gibi, O'na yemin edeceklerdir. Kendilerinin bir şey üzerinde olduklarını sanırlar. İyi bilin ki onlar yalancıdırlar.

     19. Şeytan onları etkisi altına aldı da kendilerine Allah'ı anmayı unutturdu. İşte onlar şeytanın yandaşlarıdır. İyi bilin ki şeytanın yandaşları hep kayıpdadırlar.

     20. Allah'a ve Peygamberine düşman olanlar, işte onlar en aşağıların arasındadırlar.

     21. Allah:"Elbette ben ve elçilerim galip geleceğiz" diye yazmıştır. Şüphesiz Allah güçlüdür, galipdir.

     22. Allah'a ve ahiret gününe inanan bir toplumun -babaları, oğulları, kardeşleri yahut akrabaları da olsa- Allah'a ve Resulüne düşman olanlarla dostluk ettiğini göremezsin. İşte onların kalbine Allah, iman yazmış ve katından bir ruh ile onları desteklemiştir. Onları içlerinden ırmaklar akan cennetlere sokacak, orada ebedi kalacaklardır. Allah onlardan razı olmuş, onlar da Allah'tan hoşnut olmuşlardır. İşte onlar Allah tarafında olanlardır. İyi bilin ki, kurtuluşa erecekler de sadece Allah'ın tarafında olanlardır.

 

059

DİRİLME / SAVAŞ İÇİN TOPLANMA/Haşir, toplama,diriltme-HAŞR

Sevgi ve merhameti sonsuz olan Allah’ın adıyla.

 

      1. Göklerde ve yerde olanların hepsi Allah'ı yüceltmektedir. O, üstündür, bilgedir.

      2. Önceki çağlardan kendilerine kitap verilenlerden inkâr edenleri, ilk sürgünde yurtlarından çıkaran O'dur. Siz onların çıkacaklarını sanmamıştınız. Onlar da kalelerinin, kendilerini Allah'tan koruyacağını sanmışlardı. Ama Allah onlara beklemedikleri yerden geliverdi. O yüreklerine korku düşürdü; öyle ki kendi evlerini hem kendi elleriyle, hem de kitabın ortaya koyduğu anlamlar, değerler ve kurallar bütününü içtenlikle benimseyenlerin elleriyle harap ediyorlardı.  Ey akıl sahipleri! İbret alın.

      3. Eğer Allah onlara sürgünü yazmamış olsaydı, elbette onları dünyada cezalandıracaktı. Ahirette de onlar için cehennem azabı vardır.

      4. Bu, onların Allah'a ve Peygamberine karşı gelmelerinden dolayıdır. Kim Allah'a karşı gelirse bilsin ki Allah'ın cezalandırması çetindir.

      5. Hurma ağaçlarından, herhangi birini kesmeniz veya olduğu gibi bırakmanız hep Allah'ın izniyledir ve O'nun yoldan çıkanları rezil etmesi içindir.

      6. Allah'ın, onlardan Peygamberine verdiği ganimetler için siz at ve deve koşturmuş değilsiniz. Fakat Allah peygamberlerini dilediği kimselere karşı üstün kılar. Allah’ın her şeye gücü yeter.

      7. Allah'ın, ülkeler halkından Peygamberine verdiği ganimetler, Allah Peygamber, yakınları, yetimler, yoksullar ve yolda kalmışlar içindir. Böylece o mallar, içinizden yalnız zenginler arasında dolaşan bir devlet olmaz. Peygamber size ne verdiyse onu alın, size ne yasakladıysa ondan da sakının. Allah'tan korkun. Çünkü Allah'ın azabı çetindir.

      8. Sözü edilen o mallar, göçmen yoksullar içindir. Onlar ki; yurtlarından çıkarılıp mallarından yoksun bırakılmışlardır; Allah'tan bir lütuf ve bir hoşnutluk peşindedirler; Allah'a ve Resulüne yardım ederler. İşte onlardır, özü-sözü doğru olanlar.

      9. Daha önceden Medine'yi yurt edinmiş ve gönüllerine imanı yerleştirmiş olan kimseler, kendilerine göç edip gelen göçmenleri severler ve onlara verilenlerden dolayı içlerinde bir rahatsızlık hissetmezler. Kendileri zaruret içinde bulunsalar bile onları kendilerine tercih ederler. Kim nefsinin cimriliğinden korunursa, işte onlar kurtuluşa erenlerdir.

     10.Bunların arkasından gelenler şöyle derler : " Yaratıp, Besleyip doyuran, Yönlendiren Kudret’imiz! Bizi ve bizden önce gelip geçmiş imanlı kardeşlerimizi bağışla; kalplerimizde, iman edenlere karşı hiç bir kin bırakma! Yaratıp, Besleyip doyuran, Yönlendiren Kudret’imiz! Şüphesiz ki sen çok şefkatli, çok merhametlisin!”

     11. İhtiyacından fazlasını vermemeye çalışanların, önceki çağlardan kendilerine kitap verilenlerden inkâr eden dostlarına: " Eğer siz yurdunuzdan çıkarılırsanız, mutlaka biz de sizinle beraber çıkarız; sizin aleyhinizde asla kimseye uymayız. Eğer savaşa tutuşursanız, mutlaka yardım ederiz," dediklerini görmedin mi? Allah onların yalancı olduklarına şahitlik eder.

     12. Andolsun, eğer onlar çıkarılsalar, onlarla beraber çıkmazlar; savaşa tutuşmuş olsalar, onlara yardım etmezler; yardım etseler bile arkalarını dönüp kaçarlar, sonra kendilerine de yardım edilmez.

     13. Onların içlerinde sizlere karşı duydukları korku, Allah'a olan korkularından daha şiddetlidir. Böyledir, çünkü onlar anlamayan bir topluluktur.

     14. Onlar müstahkem şehirlerde veya siperler arkasında bulunmaksızın sizinle toplu halde savaşamazlar. Kendi aralarındaki savaş ise çetindir. Sen onları derli toplu sanırsın, hâlbuki kalpleri darmadağınıktır. Böyledir, çünkü onlar aklını kullanmayan bir topluluktur.

     15. Onların durumu, kendilerinden az önce geçmiş ve yaptıklarının cezasını tatmış olanların durumu gibidir. Onlara acıklı bir azap vardır.

     16. İhtiyacından fazlasını vermemeye çalışanların durumu tıpkı şeytanın durumu gibidir. Çünkü şeytan insana: "İnkâr et." der. İnsan inkâr edince de: "Ben senden uzağım, çünkü ben âlemlerin Yaratıp, Besleyip doyuran, Yönlendiren Kudret’i olan Allah'tan korkarım," der.

     17. Nihayet ikisinin de sonu, içinde ebedi kalacakları ateş olacaktır. İşte bu zalimlerin cezasıdır.

     18. Ey iman edenler! Allah'tan korkun ve herkes, yarına ne hazırladığına baksın. Allah'tan korkun, çünkü Allah yaptıklarınızdan haberdardır.

     19. Allah'ı unutan ve bu yüzden Allah'ın da onlara kendilerini unutturduğu kimseler gibi olmayın. Onlar yoldan çıkan kimselerdir.

     20. Cehennem ehliyle cennet ehli bir olmaz. Cennet ehli isteklerine erişendir.

     21. Eğer bu Kur'an'ı bir dağa indirseydik, muhakkak ki onu, Allah korkusundan baş eğerek, parça parça olmuş görürdün. Bu misalleri insanlara düşünsünler diye veriyoruz.

     22. O, öyle Allah'tır ki, O'ndan başka tanrı yoktur. Görülmeyeni ve görüleni bilendir. O, Merhameti bol olandır. O, Sevgisi sınırsız olandır.

     23. O, öyle Allah'tır ki, kendisinden başka hiç bir tanrı yoktur. Güç saltanat ve yönetimin en yüce sahibidir, Tüm noksanlıklardan arınmıştır, Her türlü tehlikelerden kullarını selamete çıkarandır, Yarattıklarının kendisi tarafından belirlenen ölçülere uygunluğunu denetleyendir, Çok güçlüdür, ok onurludur, Yapılmasına karar verdiği şeyi, dilediğinde zorla yaptırandır, Ululuk ve yüceliğin kaynağıdır. Allah onların ortak koştuklarından, yücedir, arınmıştır.

     24. Allah'tır O. Yaratandır, var edendir, Var oluşu kotarıp yönetendir,  Görünüşü ahenkli kılandır, O. En güzel isimler onundur.  Göklerde ne var, yerde ne varsa O'nu yüceltir. Çok güçlü, çok onurludur. O', tüm yarattıklarını tutarlı, anlamlı bir biçimde vücuda getirendir.

 

 

060

İMTEHAN EDEN/imtehan eden-MÜMTEHİNE

Sevgi ve merhameti sonsuz olan Allah’ın adıyla.

      1. Ey iman edenler benim de düşmanım, sizin de düşmanınız olanları dost edinmeyin!  Onlar, size gelen gerçeği inkâr etmişlerken onları sevgi gösterip, gizli muhabbet besliyorsunuz. Oysa onlar Yaratıp, Besleyip doyuran, Yönlendiren Kudret’iniz Allah'a inandığınızdan dolayı Peygamberi de sizi de yurtlarınızdan çıkarmışlardı. Eğer benim yolumda savaşmak ve rızamı kazanmak için çıkmışsanız onlara sır vermezsiniz. Ben sizin saklı tuttuğunuzu da, açığa vurduğunuzu da en iyi bilenim Sizden kim bunu yaparsa doğru yoldan sapmış olur.

      2. Şayet onlar sizi ele geçirirlerse, size düşman kesilecekler, size ellerini ve dillerini kötülükle uzatacaklardır. Zaten inkâr edivermenizi istemektedirler.

      3. Ayağa kalkış günü yakınlarınız ve çocuklarınız size fayda vermezler. Çünkü Allah aranızı ayırır. Allah yaptıklarınızı görendir.

      4. İbrahim'de ve onunla beraber olanlarda, sizin için gerçekten güzel bir örnek vardır. Onlar kavimlerine demişlerdi ki : " Biz sizden ve Allah'ı bırakıp taptıklarınızdan uzağız. Sizi tanımıyoruz. Siz bir tek Allah'a inanıncaya kadar, sizinle bizim aramızda sürekli bir düşmanlık ve öfke belirmiştir. " Ancak İbrahim babasına şöyle demişti : " Andolsun senin affedilmeni isteyeceğim. Fakat Allah'tan sana gelecek herhangi bir şeyi önlemeye gücüm yetmez. Ey Yaratıp, Besleyip doyuran, Yönlendiren Kudret’imiz!  Ancak sana dayandık, sana yöneldik. Dönüş de ancak sanadır" demişti.

      5. "Yaratıp, Besleyip doyuran, Yönlendiren Kudret’imiz! Bizi inkâr edenler için deneme konusu kılma, bizi bağışla. Ey Yaratıp, Besleyip doyuran, Yönlendiren Kudret’imiz! Sen yalnız Sen sonsuz kudretin sonsuz bilgeliğin sahibisin!”

      6. Andolsun onlar sizin için, Allah'ı ve ahiret gününü arzu edenler için güzel bir örnektir. Kim yüz çevirirse, Şüphesiz Allah, sınırsız zengindir, hamde layıktır.

      7. Olur ki Allah sizinle düşman olduklarınız arasında yakında bir dostluk meydana getirir. Allah gücü yetendir. Allah, çok bağışlayan, çok esirgeyendir.

      8. Allah sizinle din uğrunda savaşmayan ve sizi yurtlarından çıkarmayanlara iyilik yapmanızı ve onlara adil davranmanızı yasaklamaz. Çünkü Allah, adaletli olanları sever.

      9. Allah, yalnız sizinle din uğrunda savaşanları, sizi yurtlarınızdan çıkaranları ve çıkarılmanız için onlara yardım edenleri dost edinmenizi yasaklar. Kim onlarla dost olursa işte zalimler onlardır.

     10. Ey iman edenler! Mümin kadınlar hicret ederek size geldiği zaman, onları imtihan edin. Allah onların imanlarını daha iyi bilir. Eğer sizde onların inanmış kadınlar olduklarını öğrenirseniz onları kâfirlere geri göndermeyin. Bunlar onlara helal değildir. Onlar da bunlara helal olmazlar. Onların sarf ettiklerini geri verin. Mehirlerini kendilerine geri verdiğiniz zaman onlarla evlenmenizde size bir günah yoktur. Kâfir kadınları nikâhınızda tutmayın, sarf ettiğinizi isteyin. Onlar da sarf ettiklerini istesinler. Allah'ın hükmü budur. Aranız da O hükmeder. Allah bilendir, bilgelik sahibidir.

     11. Eğer eşlerinizden biri, sizi bırakıp kâfirlere kaçar, siz de galip gelirseniz, eşleri gitmiş olanlara, harcadıkları kadar verin. İnandığınız Allah'a karşı gelmekten sakının.

     12. Ey Peygamber! İnanmış kadınlar, Allah'a hiçbir şeyi ortak koşmamak, hırsızlık yapmamak, zina etmemek, çocuklarını öldürmemek, elleriyle ayakları arasında bir iftira uydurup getirmemek, iyi işi işlemekte sana karşı gelmemek hususunda senin egemenliğini kabul etmeye geldikleri zaman, onları hoş karşıla ve onlar için Allah’tan bağışlanma dile. Şüphesiz Allah, çok bağışlayandır, çok esirgeyendir.

     13. Ey iman edenler! Kendilerine Allah'ın gazap ettiği bir kavmi dost edinmeyin. Zira onlar, kâfirlerin kabirdekilerden ümit kestikleri gibi ahiretten ümit kesmişlerdir.

 

061

SAF TUTMAK/Saf tutmak-SAFF

Sevgi ve merhameti sonsuz olan Allah’ın adıyla.

 

     1. Göklerde ve yerde ne varsa hepsi Allah'ın yasalarını uygularlar.  O' üstündür, bilgedir.

     2. Ey iman edenler/güvenenler! Yapmayacağınız şeyi neden söylüyorsunuz?

     3. Yapmayacağınız şeyleri söylemeniz Allah'ı çok fena halde kızdırmaktadır.

     4. Allah kendi yolunda saf bağlayıp bir yapı gibi kenetlenerek çarpışanları sever.

     5. Bir zaman Musa halkına : " Ey halkım! Benim, Allah'ın size gönderdiği peygamberi olduğumu bildiğiniz halde niçin beni incitiyorsunuz? " demişti. Sonra onlar yoldan sapınca, Allah'ta onların kalplerini saptırdı. Allah sapıklar topluluğunu doğru yola iletmez.

     6. Meryem oğlu İsa'nın da şöyle dediğini hatırla : " Ey İsrailoğulları! Ben size Allah'ın elçisiyim, benden önce gelen Tevrat'dan doğru olan ne kalmışsa sürdürmekteyim. Benden sonra da herkesten çok hamd etmesiyle tanınan bir elçinin geleceğini de müjdeleyici olarak geldim" demişti. Fakat o, kendilerine söze dayalı açık deliller getirince :  "Bu apaçık bir büyüdür." Dediler.

     7. İslama çağrıldığı halde Allah'a karşı yalan uydurandan daha zalim kim olabilir! Allah zalimler topluluğunu doğru yolda yürütmez.

     8. Onlar ağızlarıyla Allah'ın nurunu söndürmek istiyorlar. Hâlbuki kitabın, ortaya koyduğu anlamlar, değerler ve kuralların karşısında yer alanlar istemeseler de Allah nurunu tamamlayacaktır.

     9. O’na ortak koşanlar istemeseler de peygamberine yol göstererek hak olan dinini bütün dinlere üstün kılmak için O' gönderdi.

     10. Ey iman edenler! Sizi acı bir azaptan kurtaracak ticareti size göstereyim mi?

     11. Allah'a ve resulüne inanır, mallarınızla ve canlarınızla Allah yolunda uğraşırsınız. Eğer bilirseniz işte sizi kurtaracak olan budur.

    12. İşte bu takdirde, O sizin günahlarınızı bağışlar, sizi zemininden ırmaklar akan cennetlere, Adn cennetlerindeki güzel meskenlere koyar.  İşte en büyük zafer budur.

     13. Seveceğiniz başka bir şey daha var: Allah'tan yardım ve yakın bir açılış. Müminleri müjdele.

     14. Ey iman edenler Allah'ın yardımcıları olun. Nitekim Meryem oğlu İsa havarilere: " Allah'a gidişte benim yardımcılarım kimdir? "  demişti. Havariler de : " Allah'ın  yardımcıları biziz demişlerdi. "  İsrailoğullarından bir zümre inanmış, bir zümre de inkâr etmişti. Nihayet biz inananları, düşmanlarına karşı destekledik. Böylece üstün geldiler.

 

062

CUMA/Cuma, ,toplanma, topluluk-CUMA

Sevgi ve merhameti sonsuz olan Allah’ın adıyla.

 

     1. Göklerde ve yerde olanların hepsi,  mülkün sahibi, her türlü kirden uzak, tertemiz, gücün ve bilgeliğin sahibi Allah'ı anıp yüceltiyorlar.

     2. Çünkü anasından doğduğu gibi kalmış kişilerin içlerinden, kendilerine ayetlerini okuyan, onları temizleyen, onlara kitabı ve bilgeliği öğreten bir peygamber gönderen O'dur. Kuşkusuz onlar önceden apaçık bir sapıklık içindeydiler.

     3. O' elçiyi, anasından doğduğu gibi kalmış kişilerden olup, henüz kendilerine katılmamış bulunan diğer insanlara da göndermiştir. O' güçlüdür, bilgedir.

     4. Bu Allah'ın lütfudur. Onu layık gördüğüne verir. Allah büyük lütuf sahibidir.

     5. Tevrat'la yükümlü tutulup da, kitabın yükümlülüklerini yerine getirmeyenlerin durumu, ciltlerce kitap taşıyan eşeğin durumu gibidir. Allah'ın ayetlerini yalanlamış olan kavmin durumu ne kötüdür. Allah zalimler topluluğunu doğru yola iletmez.

     6. De ki : " Ey yahudiler! Bütün insanlar değil de, yalnız, kendinizin Allah'ın dostları olduğunu iddia ediyorsanız, bunda da samimi iseniz, haydi ölümü dileyin.

     7. Ama onlar, önceden yaptıklarından dolayı ölümü asla dilemezler. Allah zalimleri çok iyi bilir.

     8. De ki: "Sizin kendisinden kaçtığınız ölüm, muhakkak sizi bulacaktır.  Sonra da görüleni ve görülmeyeni bilen Allah'a döndürüleceksiniz de O size bütün yaptıklarınızı haber verecektir.

     9. Ey kitabın yükümlülüklerini yerine getirenler! Cuma günü destekleşme ve dayanışma toplantısına katılmaya çağrıldığınız zaman, hemen Allah'ı anmaya koşun ve alış verişi bırakın. Eğer bilmiş olsanız, elbette bu, sizin için daha hayırlıdır.

     10.  Destekleşme ve dayanışma toplantısında katılımınızı yaptıktan sonra artık yeryüzüne dağılın ve Allah'ın lütfundan isteyin. Allah'ı çokça anın; umulur ki kurtuluşa erersiniz.

     11. Onlar bir ticaret ve eğlence gördükleri zaman hemen dağılıp ona giderler ve seni ayakta bırakırlar. De ki Allah'ın yanında bulunan, eğlenceden ve ticaretten daha yararlıdır. Allah rızık verenlerin en hayırlısıdır. 

 

063

İKİ YÜZLÜLER (infak etmekte ikiyüzlü davrananlar)-MÜNAFİKUN

Sevgi ve merhameti sonsuz olan Allah’ın adıyla.

 

 

    1. İhtiyaçtan fazlasını vermekte ikiyüzlü davrananlar sana geldiklerinde : "Şahitlik ederiz ki sen Allah'ın Peygamberisin" deyip duruyorlar. Senin kesinlikle O'nun Peygamberi olduğunu Allah zaten biliyor. Ve Allah tanıklık eder ki; ihtiyaçtan fazlasını vermekte ikiyüzlü davrananlar kesinlikle yalancıdırlar.

     2. Yeminlerini bir kalkan yapıp, Allah yolundan alıkoydular. Onların yapmakta oldukları ne kötüdür.

     3. Bunun sebebi onların önce iman edip, sonra inkâr etmeleridir. Bu yüzden kalpleri mühürlenmiştir. Artık onlar sözün maksadını/incelikleri kavrayamazlar.

     4. Onları gördüğün zaman dış görünüşleri hoşuna gider, konuşurlarsa oldukça çekici konuşurlar. Onlar kendilerinden gayet emin görünürler ve her lafı kendi aleyhlerine sanırlar. Onlar düşmandır. Onlardan sakın. Allah onları kahretsin! Nasıl da aldatılıp döndürülüyorlar.

     5. Onlara: "Gelin, Allah'ın Peygamberi sizin için bağışlanma dilesin" denildiği zaman başlarını çevirirler ve sen onların, büyüklük taslayarak uzaklaştıklarını görürsün.

     6. Onlara bağışlanma dilesen de, dilemesen de birdir. Allah onları kesinlikle bağışlamayacaktır. Çünkü Allah, doğru yoldan çıkmış topluluğu doğru yola iletmez.

     7. Onlar: "Allah'ın elçisinin yanında bulunanlara bir şey vermeyin ki dağılıp gitsinler" diyenlerdir. Oysaki göklerin ve yerin hazineleri Allah'ın tekelindedir. Fakat ihtiyacından fazlasını vermekte ikiyüzlü davrananlar bu kadar derin düşünemezler.

     8. Onlar diyorlar ki: " Eğer Medine'ye dönersek, yemin olsun ki itibarlı ve şeref sahibi olan bizler, zayıf olanı oradan mutlaka çıkaracaktır." Hâlbuki asıl üstünlük, ancak Allah'ın, peygamberlerinin ve müminlerindir. Fakat ihtiyaçtan fazlasını vermekte ikiyüzlü davrananlar bu bilinçten yoksundurlar.

     9. Ey iman edenler! Mallarınız ve çocuklarınız sizi Allah'ı anmaktan/Allah'ın zikri Kur'an'dan alıkoymasın. Kim bunu yaparsa işte onlar ziyana uğrayanlardır.

     10. Herhangi birinize ölüm gelip de: " Yaratıp, Besleyip doyuran, Yönlendiren Kudret’im! Beni yakın bir süreye kadar geciktirsen de herkese yardım etsem, iyilik, güzellik, doğruluk için çalışanlardan olsam! "  demek istemiyorsanız bu günden tezi yok size verdiğimiz rızıklardan ihtiyacınızdan fazlasını verin.

     11. Allah, süresi gelmiş olan bir canı geriye asla bırakmaz. Allah yaptıklarınızdan haberdardır.

 

064

ALDANIŞ VE ALDATIŞ/Aldatış ve aldanış-TEGABUN

Sevgi ve merhameti sonsuz olan Allah’ın adıyla.

 

     1. Göklerde ve yerde ne varsa hepsi Allah'ı yüceltir. Mülk O'nundur, hamd O'nadır. O' her şeye kadirdir.

     2. Sizi yaratan O' dur. Böyle iken kiminiz kitabın, ortaya koyduğu anlamlar, değerler ve kuralların karşısında olur, kiminiz bunlara tabi olurlar. Allah yaptıklarınızı görendir.

     3. Gökleri ve yeri yerli yerince yarattı. Sizi şekillendirdi ve şekillerinizi de güzel yaptı. Dönüş ancak O'nadır.

     4. Göklerde ve yerde olanları bilir. Gizlediklerinizi ve açığa vurduklarınızı da bilir. Allah kalplerde olanı bilendir.

     5. Daha önce inkâr edenlerin haberleri size ulaşmadı mı? İşte onlar yaptıklarının cezasını tattılar. Onlar için acı bir azap da vardır.

     6. Bu böyledir. Çünkü resulleri onlara apaçık deliller getirip dururken onlar : " Bir insan mı bize kılavuzluk edecek? " deyip Kitabın, ortaya koyduğu anlamlar, değerler ve kuralların karşısında yer aldılar ve yüz çevirdiler. Allah da hiç bir şeye muhtaç olmadığını gösterdi.  Allah zengindir, hamda layıktır.

     7. İnkâr edenler kesinlikle diriltilmeyeceklerini ileri sürdüler. De ki:  "Hayır! Yaratıp, Besleyip doyuran, Yönlendiren Kudret’ime and olsun ki mutlaka diriltileceksiniz. Sonra yaptıklarınız size haber verilecektir. " Bu Allah'a göre kolaydır.

     8. Onun için Allah'a, Peygamberine ve indirdiğimiz o nura inanın. Allah yaptıklarınızdan haberdardır.

     9. Mahşer vaktinde sizi toplayacağı gün, işte o zarar günüdür. Kim Allah'a inanır yararlı iş yaparsa, Allah onların kötülüklerini örter. Onu içinde ebedi kalacakları, altlarından ırmaklar akan cennetlere sokar. İşte büyük kurtuluş budur.

     10. İnkâr eden ve ayetlerimizi yalanlayanlara gelince, işte onlar cehennem ehlidirler. Orada ebedi kalacaklardır. Ne kötü gidilecek yerdir orası.

     11. Allah'ın izni olmaksızın hiçbir musibet isabet etmez. Kim Allah'a inanırsa, Allah onun kalbini doğruya götürür. Allah Her şeyi Bilendir.

     12. Allah'a itaat edin. Yüz çevirirseniz bilin ki, elçimize düşen apaçık bir duyurmadır.

     13. Allah; O'ndan başka ilah yoktur. Müminler yalnız Allah'a dayanıp güvensinler.

     14. Ey iman edenler! Eşlerinizden ve çocuklarınızdan size düşman olan da vardır. Onlardan sakının. Ama affeder, kusurlarını başlarına kakmaz, kusurlarını örterseniz, bilin ki, Allah çok bağışlayan ve çok esirgeyendir.

     15. Doğrusu mallarınız ve çocuklarınız sizin için bir imtihandır. Büyük mükâfat ise Allah'ın yanındadır.

     16. O halde gücünüz yettiğince Allah'a isyandan kaçının. Dinleyin, itaat edin, kendi iyiliğinize olarak harcayın. Kim nefsinin cimriliğinden korunursa işte onlar kurtuluşa erenlerdir.

     17. Eğer Allah'a ödünç verirseniz, Allah onu sizin için kat kat artırır ve sizi bağışlar. Allah çok mükâfat verendir, ceza vermekte acele etmeyendir.

     18. Görülmeyeni ve görüleni bilendir. Üstündür, bilgelik sahibidir.

 

065

BOŞANMA/Boşama, boşanma-TALAK

Sevgi ve merhameti sonsuz olan Allah’ın adıyla.

 

    1. Ey Peygamber! Kadınları boşayacağınızda, onları bekleme sürelerini gözeterek boşayın ve bekleme sürelerini de sayın. Yaratıp, Besleyip doyuran, Yönlendiren Kudret’iniz Allah'tan korkun. Açıkça aldatma durumu dışında, onları evlerinden çıkarmayın, kendileri de çıkmasınlar. Bunlar Allah'ın sınırlarıdır. Kim Allah'ın sınırlarını aşarsa şüphesiz kendine zulmetmiş olur. Bilemezsin, olur ki Allah, bundan sonra ortaya bir durum çıkarıverir.

     2. Bekleme sürelerini doldurduklarında onları ya mutlu bir şekilde devam ettirin veya dostça ayrılın. İçinizden adalet sahibi iki kişiyi de şahit tutun. Şahitliği Allah için yapın. İşte bu Allah'a ve ahiret gününe inananlara verilen öğüttür. Kim Allah'tan korkarsa, Allah ona bir çıkış yolu ihsan eder.

     3. Ve ona beklemediği yerden rızık verir. Kim Allah'a güvenirse, O’ ona yeter. Şüphesiz Allah emrini yerine getirendir. Allah her şey için bir ölçü koymuştur.

     4. Kadınlarınız için adetten kesilmiş olanlarla, adet görmeyenler hususunda tereddüt ederseniz, onların bekleme süresi üç aydır. Gebe olanların bekleme süresi ise doğum yapmalarıdır. Kim Allah'tan korkarsa Allah ona işinde bir kolaylık verir.

     5. İşte bu Allah'ın size indirdiği buyruğudur. Kim Allah'tan korkarsa Allah onun kötülüklerini örter ve onun mükâfatını arttırır.

     6. Onları gücünüz ölçüsünde oturduğunuz yerin bir bölümünde oturtun, onları sıkıştırıp zarar vermeye kalkmayın. Eğer hamile iseler doğum yapıncaya kadar nafakalarını verin. Sizin için çocuğu emzirirlerse onlara ücretlerini verin, aranızda uygun bir şekilde anlaşın. Eğer anlaşamazsanız çocuğu bir başka kadın emzirecektir.

     7. İmkânları geniş olan, nafakayı imkânlarına göre versin; rızkı daralmış olan da Allah'ın kendisine verdiği kadarından nafaka ödesin. Allah hiç kimseyi verdiği imkândan fazlasıyla yükümlü kılmaz. Allah, bir güçlükten sonra bir kolaylık yaratacaktır.

      8. Yaratıp, Besleyip doyuran, Yönlendiren Kudret’inin ve O'nun elçilerinin emrinden uzaklaşıp azmış nice memleketler vardır ki, biz onları çetin bir hesaba çekmiş ve onları görülmemiş bir azaba çarptırmışızdır.

      9. Böylece onlar da yaptıklarının karşılığını tatmışlar ve işlerinin sonu tam bir hüsran olmuştur.

     10. Allah onlara şiddetli bir azap hazırlamıştır. Ey inanan akıl sahipleri! Allah'tan korkun. Allah size gerçekten bir uyarıcı indirmiştir.

     11. İman edip iyilik, güzellik ve doğruluk için çalışanları, karanlıklardan aydınlığa çıkarmak için size Allah'ın apaçık ayetlerini okuyan bir Peygamber göndermiştir. Kim Allah'a inanır ve faydalı iş yaparsa Allah, onu altlarından ırmaklar akan, içinde ebedi kalacakları cennetlere sokar. Allah o kimse için gerçekten güzel bir rızık vermiştir.

     12. Allah, yedi kat göğü ve yerden bir o kadarını yaratandır. Ferman bunlar arasından inip durmaktadır ki, böylece Allah'ın her şeye kadir olduğunu ve her şeyi ilmiyle kuşattığını bilesiniz.

 

066

HARAM KILMAK/Haramlaştırma-TAHRİM

Sevgi ve merhameti sonsuz olan Allah’ın adıyla.

 

     1. Ey Peygamber! Eşlerini memnun etmek için Allah'ın sana serbest bıraktığı şeyi niçin kendine yasaklıyorsun? Allah çok bağışlayan, çok esirgeyendir.

     2. Allah, yeminlerinize bir çözüm bulmanızı istiyor. Sizin yardımcınız Allah'tır. O, bilendir bilgelik sahibidir.

     3. Peygamber eşlerinden birine gizlice bir söz söylemişti. Fakat eşi o sözü başkalarına haber verip Allah da bunu Peygambere açıklayınca Peygamber de bir kısmını bildirip, bir kısmından da vazgeçmişti. Peygamber bunu ona haber verince eşi ; " Bunu sana kim bildirdi?" dedi. Peygamber : " Bilen, her şeyden haberdar olan Allah bana haber verdi. " dedi.

     4. Eğer ikiniz de Allah'a tövbe ederseniz ne ala. Çünkü kalpleriniz sapmıştı. Ve eğer Peygambere karşı birbirinize arka verirseniz bilesiniz ki onun dostu ve yardımcısı Allah, Cebrail ve müminlerin iyileridir. Bunların ardından melekler de yardımcıdır.

     5. Eğer o sizi boşarsa Yaratıp, Besleyip doyuran, Yönlendiren Kudret’i ona, sizden daha iyi, kendini Allah'a veren, inanan, sebatla itaat eden, tövbe eden, çalışan/ibadet eden, oruç tutan, dul ve bakire eşler verebilir.

     6. Ey inananlar! Kendinizi ve ailenizi, yakıtı insanlar ve taşlar olan ateşten koruyun. Onun başında acımasız, güçlü, Allah'ın kendilerine buyurduğuna karşı gelmeyen ve emredildiklerini yapan melekler vardır”.

     7. Ey kitabın, ortaya koyduğu anlamlar, değerler ve kuralların karşısında yer alanlar bu gün özür beyan etmeyin! Siz ancak işlediklerinizin cezasını çekeceksiniz.

     8. Ey iman edenler! Samimi bir tövbe ile Allah'a dönün. Umulur ki Yaratıp, Besleyip doyuran, Yönlendiren Kudret’iniz sizin kötülüklerinizi örter. Peygamberi ve onunla birlikte iman edenleri utandırmayacağı günde Allah sizi, içlerinden ırmaklar akan cennetlere sokar. Onların önlerinden ve sağlarından nurları aydınlatıp gider de "Ey Yaratıp, Besleyip doyuran, Yönlendiren Kudret’imiz! Nurumuzu bizim için tamamla, bizi bağışla, çünkü senin her şeye gücün yeter " derler.

     9. Ey Peygamber! Kitabın, ortaya koyduğu anlamlar, değerler ve kuralların karşısında yer alanlara ve infak etmekte ikiyüzlü davrananlara karşı cihat et, onlara karşı sert davran. Onların varacağı yer cehennemdir. O gidilecek yer ne kötüdür.

     10. Allah inkâr edenlere, Nuh'un karısıyla, Lut'un karısını misal verdi. Bu ikisi kullarımızdan iki salih kişinin nikâhları altında iken onlara hainlik ettiler. Kocaları Allah'tan gelen hiçbir şeyi onlardan savamadı. Onlara :"Haydi, ateşe girenlerle beraber sizde girin!" denildi.

     11. Allah inananlara da Firavun'un karısını misal gösterdi. O: "Yaratıp, Besleyip doyuran, Yönlendiren Kudret’im! Bana katında, cennette bir ev yap; beni Firavundan ve onun işinden koru ve beni zalimler topluluğundan kurtar!" demişti.

     12. İffetini korumuş olan, İmran kızı Meryem'i de. Biz ona ruhumuzdan üfledik ve Yaratıp, Besleyip doyuran, Yönlendiren Kudret’inin sözlerini ve kitaplarını tasdik etti. O gönülden itaat edenlerdendi.

 

067

MÜLK/Mülk, yönetim-MÜLK

Sevgi ve merhameti sonsuz olan Allah’ın adıyla.

 

     1. Mülk ve yönetimi elinde olan yüceler yücesidir ve O'nun her şeye gücü yeter.

     2. En güzel işi hanginiz yapacak diye hayatı ve ölümü Yaratan Güçlüdür, Affedicidir.

     3. Birbiri ile ahenktar yedi göğü yaratmıştır. “Herkese bağış ve bereketinin tüm nimetlerini ayırım yapmadan sunan Kudret”in yaratışında hiç bir dengesizlik göremezsin. Bir kez daha bak, bir dengesizlik görebiliyor musun?

     4. Sonra tekrar tekrar bak: göz aciz ve bitkin bir halde sana dönecektir.

     5. And olsun ki biz, en yakın olan göğü ışık saçan yıldızlarla donattık. Onları şeytanların atıp tutmalarına konu yaptık. Çılgın bir ateş onları bekliyor.

     6. Böyle yaparak Yaratıp, Besleyip doyuran, Yönlendiren Kudret’ini inkâr edenlere cehennem azabı vardır. O ne kötü dönüştür.

     7. Oraya atıldıklarında, onun kaynarken çıkardığı uğultuyu işitirler.

     8. Neredeyse cehennem öfkesinden çatlayacak! Her ne zaman oraya bir topluluk atılsa, onun bekçileri onlara: "Size uyarıcı bir peygamber gelmemiş miydi?" diye sorarlar.

      9. Onlar şöyle cevap verirler: "Evet, doğrusu bize, uyarıcı gelmişti, fakat biz ona inanmamıştık ve Allah'ın bir şey gönderdiği yok; siz olsa olsa büyük bir sapıklık içindesiniz. " demiştik.

     10. " Ve şayet kulak vermiş veya aklımızı kullanmış olsaydık, şu alevli cehennemin mahkûmları arasında olmazdık! "  diye ilave ederler.

     11. Böylece günahlarını itiraf ederler. Artık uzak olsun, o alevli cehennemin mahkûmları.

     12. Görmedikleri halde Yaratıp, Besleyip doyuran, Yönlendiren Kudret'lerinden korkanlara gelince, onlar için gerçekten hem bağışlanma hem de büyük mükâfat vardır.

     13. Sözünüzü ister gizleyin ister açığa vurun, bilin ki O' iç dünyanızda neler olup bittiğini bilmektedir.

     14. Hiç yaratan bilmez mi? O' En gizli sırları biliyor, Her şeyi duyup haber alıyor.

     15. Yeryüzünü size hizmete sunan O'dur. Şu halde yerin üzerinde dolaşın ve Allah'ın rızkından yeyin. Dönüp dolaşıp O'na geleceksiniz.

     16. Gökte olanın.  Sizi yere batırıvermeyeceğinden emin misiniz? O zaman yer sarsıldıkça sarsılır,

     17. Yahut o göktekinin, üzerinize taş yağdırmayacağından emin misiniz? İşte tehdidimin ne demek olduğunu yakında bileceksiniz.

     18. And olsun ki, onlardan öncekiler de yalan saymışlardı; ama benim karşılık olarak verdiğim azap nasıl olmuştu?

     19. Üstlerinde kanatlarını aça-kapata dolaşan kuşları görmediler mi? Onları “Herkese bağış ve bereketinin tüm nimetlerini ayırım yapmadan sunan Kudret” olan Allah'tan başkası tutmuyor. Şüphesiz O her şeyi görmektedir.

     20. “Herkese bağış ve bereketinin tüm nimetlerini ayırım yapmadan sunan Kudret”e karşı size yardım edecek kimlerdir? Ordularınız mı? İnkârcılar ancak derin bir gaflet içinde bulunmaktadırlar.

     21. O' size verdiği besinleri kesse, size besleyecek olan kimdir? Hayır, inkarcılar azgınlık ve nefrette direnip durmaktadırlar.

     22. Şimdi, yüz üstü sürünerek yürüyen mi, yoksa doğru yolda düzgün yürüyen mi,  varılacak yere daha çabuk erişir?

     23. De ki: "Sizi yaratan, size işitme duyusu, gözler ve kalpler veren O' dur. Ne az şükrediyorsunuz?

     24. De ki: "Sizi yeryüzünde yayıp çoğaltan O'dur: ancak O'nun huzuruna gelip toplanacaksınız.

     25. Derler ki: "Doğru sözlü iseniz, bu tehdit ne zaman?”

     26. De ki: "O bilgi ancak Allah'a mahsustur. Ben ise sadece apaçık bir uyarıcıyım.

     27. Ama onu yakından gördükleri zaman, inkâr edenlerin yüzleri kararacak ve: İşte sizin isteyip durduğunuz budur! Denecektir.

     28. De ki: "Allah beni ve beraberimdekileri yok etse veya bizi esirgese inkârcıları yakıcı azaptan kurtaracak kimdir?”

     29. O “Herkese bağış ve bereketinin tüm nimetlerini ayırım yapmadan sunan Kudret”dir, O'na iman etmiş ve O'na güvenip dayanmışızdır. Siz kimin apaçık bir sapıklık içinde olduğunu yakında öğreneceksiniz!

     30. De ki: "Suyunuz çekiliverse, söyleyin bakalım, size kim bir akarsu getirebilir?”

 

068

KALEM/Kalem-KALEM

Sevgi ve merhameti sonsuz olan Allah’ın adıyla.

 

      1. Nun.  Kalem dile gelsin! Satır satır yazdıkları dile gelsin!

      2. Sen Yaratıp, Besleyip doyuran, Yönlendiren Kudret’inin nimeti sayesinde yabancı kişilerle konuşan değilsin.

      3. Bu sana lütuf ve ikram dışında, hak ettiğin bir karşılıktır.

      4. Ve sen elbette yüce bir ahlak üzeresin.

      5. Yakında sende göreceksin, onlarda

      6. Hanginizi gizli güçler kullanıyormuş?

      7. Senin Yaratıp, Besleyip doyuran, Yönlendiren Kudret'in, yolundan sapanın ve doğru yolda yürüyenin kim olduğunu en iyi bilendir.

      8. O halde bu okuduklarını yalan sayanlara uyma.

      9. Onlar kendilerinin ödün verip uzlaşabilmesi için senin de ödün verip uzlaşmanı istediler.

     10. Şu kimselere sakın uyma: Alabildiğine yemin eden, aşağılık adi,

     11. Küçük gören, dedikoducu,

     12. İyiliği hep engelleyen, günahkâr, zorba,

     13. Kaba saba ve asalaklardan hiç birine,

     14. Mal ve oğulları var diye.

     15. Ona ayetlerimiz okunduğu zaman der ki; " Öncekilerin masalları "

     16. Biz yakında onun burnunu yere sürteceğiz.

     17. Onları toprak ağalarını belalandırdığımız gibi belalandırdık. Hani o toprak ağaları ürünlerini sabah erken toplamak için sözleşmişlerdi.

     18. Oysa Allah'ı hiç hesaba katmıyorlardı.

     19. Fakat daha onlar uykudayken öyle bir afet toprağı sarıverdi ki,

     20. Toprağa kıran girdi, her şey sararıp soldu.

     21. Sabaha yakın birbirlerine seslendiler;

     22. " Haydi erkenden gidip ürünü toplayalım.

     23. " Yolda gelirken aralarında şöyle konuşuyorlardı.

     24. " Yoksulun biri gelip de istemeden hepsini toplayalım.

     25. " Sırf yoksula vermeyi engellemek için erkenden gittiler.

     26. Fakat toprağı gördüklerinde " Yanlış gelmişiz " dediler.

     27. Mırıldanarak: " Yo! Kesinlikle burası. Ama galiba esas engellenen biz oluyoruz " dediler.

     28. İçlerinde en insaflı olanı; " Ben size Yaratıp, Besleyip doyuran, Yönlendiren Kudret’i hesaba katın dememiş miydim? " dedi.

     29. Anladılar işi ve " Yaratıp, Besleyip doyuran, Yönlendiren Kudret’im gerçekten çok büyüksün! Açıkçası bizler sana haksızlık etmişiz " dediler.

     30. Bunun üzerine birbirini kınamaya başladılar.

     31. " Lanet olsun bize Biz gerçekten azgınlarmışız.

     32. Umarız, Yaratıp, Besleyip doyuran, Yönlendiren Kudretimiz bize onun yerine daha hayırlısını verir. Biz de her şeyimizle Yaratıp, Besleyip doyuran, Yönlendiren Kudretimize yöneliriz.

     33. İşte böyledir afet! Geleceğin azabı ise çok daha büyüktür. Ah bir bilselerdi.

     34.Sakınanları Yaratıp, Besleyip doyuran, Yönlendiren Kudret’in yanında mutluluk toprakları bekliyor.

     35. Biz teslimiyet gösterenleri, günaha batmışlar gibi yapar mıyız?

     36. Size ne oluyor? Ne biçim hüküm veriyorsunuz?

     37.38.39. Yoksa elinizde " Onda beğendiğiniz her şey mutlaka sizindir diye, sizin lehinize olarak tarafımızdan verilmiş, ayağa kalkış gününe kadar geçerli kesin sözler mi var?

     40. Sor onlara: Bu iddiayı onların hangisi savunacak?

     41. Yoksa ortakları mı var onların? Sözlerinde doğru iseler, hadi getirsinler ortaklarını!

     42. Ölüm anı gelip de yatağa düşünce imana gelmek için vakit çok geçtir. Artık isteseler de yapamayacaklar.

     43. Gözlerinin feri gitmiş bir halde, zavallı bir duruma düşmüşlerdir. Hâlbuki onlar sapasağlam iken de imana davet ediliyorlardı.

     44. Sen bu sözü yalan sayanı bana bırak. Biz onları bilmedikleri bir yönden yavaş yavaş azaba yaklaştırıyoruz.

     45. Onlara mühlet veriyorum. Tuzağım gerçekten zorludur benim.

     46. Yoksa sen onlardan bir ücret istiyorsun da bu yüzden onlar ağır bir borç altında mı eziliyorlar?

     47. Yoksa gözden uzak olan şeyin bilgisine eriştiler de, oradan mı konuşuyorlar?

     48. Sen Yaratıp, Besleyip doyuran, Yönlendiren Kudret'inin hükmünü sabırla bekle. Balığın yuttuğu Yunus gibi olma. Hani o dertli dertli Yaratıp, Besleyip doyuran, Yönlendiren Kudret'ine yalvarmıştı.

     49. Şayet Yaratıp, Besleyip doyuran, Yönlendiren Kudret'inden ona bir lütuf yetişmemiş olsaydı o, mutlaka aşağılanmış bir halde ıssız bir diyara atılacaktı.

     50. Fakat ardından Yaratıp, Besleyip doyuran, Yönlendiren Kudret'i onu alıp barışseverlerden yaptı.

     51. Kitabın, ortaya koyduğu anlamlar, değerler ve kuralların karşısında yer alanlar bu hatırlatmayı işittiklerinde az kalsın gözleriyle seni devireceklerdi. Hala da " Hiç şüphe yok O bir delidir. " derler.

     52. Hâlbuki insanlığa özünü hatırlatmadan başka bir şey değil bu!

 

069

GELECEĞİ KUŞKUSUZ OLAN/Geleceği kuşkusuz olan-HAKKA

Sevgi ve merhameti sonsuz olan Allah’ın adıyla.

 

     1. Geleceği kuşkusuz olan,

     2. Nedir o geleceği kuşkusuz olan olay?

     3. Anlaya biliyor musun geleceği kuşkusuz olan olayın ne olduğunu?

     4. Dinle o zaman, Semud ve Ad kavimleri, kapılarını çalacak büyük gerçeği yalanladılar.

     5. Semud büyük bir felaketle yok edildi.

     6. Ad kavmi ise, korkunç bir çöl fırtınası ile yok edildi.

     7. Fırtına, ard arda yedi gece, sekiz gün aralıksız devam etti. Öyle ki o halk, içi boş hurma kütükleri gibi oracıkta yere serilmiş hale geldiğini gözünde canlandır.

      8. Şimdi onlardan arda kalan bir şey görüyor musun?

      9. Firavun, ondan öncekiler ve altı üstüne getirilen beldeler halkı hep o günahı işlediler.

     10. Böylece Yaratıp, Besleyip doyuran, Yönlendiren Kudret'in peygamberlerine karşı geldiler de, Allah da onları her defasında şiddetle yakalayıverdi.

     11. Şüphesiz korkunç su tufanı günlerinde sizi gemide biz taşıdık.

     12. Artık bütün bunlar bir ibret ve öğüt olsun ve varsa kulağı olan duysun!

     13. Sura bir üfleyişle üflendiğinde,

     14. Yer ve dağlar kaldırılıp birbirine tek çarpışla çarpılıp darmadağın edildiği zaman,

     15. İşte o gün olacak olur.

     16. Gök de yarılır artık çökmeye yüz tutar.

     17. Melekler de etrafında bekleyecek ve üstlerinde o gün Yaratıp, Besleyip doyuran, Yönlendiren Kudret'inin tahtını sekiz melek taşıyacak.

     18. O gün huzura alınırsınız: size ait hiç bir sır gizli kalmaz.

     19.  İşte o zaman sicili iyi çıkan  haykıracak: "Gelin bakın sicilime”!

     20. "Doğrusu ben, hesabımla karşılaşacağımı zaten biliyordum" der.

     21. 22. 23. Artık o, meyveleri sarkmış yüce bir cennette hoşnut kalacağı bir hayat içindedir.

     24. Geçmiş günlerde işlediklerinize karşılık afiyetle yiyin, için.

     25.  Sicili bozuk çıkana gelince;  "Eyvah, ben bittim! Keşke sicilimi  hiç görmeseydim!”

     26. "Hesabımın ne olduğunu bilmeseydim. “

     27. "Keşke ölümümle her iş olup bitseydi."

     28. "Malım bana hiç fayda sağlamadı."

     29. "Tüm gücüm de benden yok olup gitti."

     30. Yakalayın onu, bağlayın;

     31. Sonra alevli ateşe atın onu!

     32. Sonra da onu yetmiş arşın uzunluğunda bir zincir içinde oraya atın.

     33. Çünkü o, yüce Allah'a inanmıyordu.

     34. Yoksul bir dilim ekmeğe muhtaçken kılını bile kıpırdatmıyordu.

     35. Bu sebeple; bu gün burada onun candan bir dostu yoktur.

     36. Kanlı irinden başka yemek de yoktur,

     37. Ki onu Ancak günahkârlar yer.

     38. 39. Görebildikleriniz ve göremedikleriniz üzerine yemin ederim ki,

     40. Hiç şüphesiz o Kur’an, çok şerefli bir elçinin sözüdür.

     41. Ve o bir şair sözü değildir. Ne kadar az iman ediyorsunuz!

     42. Bir kâhin sözü de değildir. Ne kadar az düşünüyorsunuz.

     43. Âlemlerin Yaratıp, Besleyip doyuran, Yönlendiren Kudret'i tarafından indirilmiştir.

     44. Eğer bizim hakkımızda bazı sözler uydurmuş olsaydı,

     45. Elbette onu kıskıvrak yakalardık.

     46. Sonra onun can damarını koparırdık.

     47. Hiç biriniz buna mani de olamazdınız.

     48. Doğrusu o, sakınmak isteyenler için bir öğüttür.

     49. İçinizde o'nu yalan sayanlar bulunduğunu şüphesiz bilmekteyiz.

     50. Muhakkak Kur’an, onu ret edenler için bir üzüntü kaynağıdır.

     51. Ve o, gerçekten kati bilginin ta kendisidir.

     52. O halde ulu Yaratıp, Besleyip doyuran, Yönlendiren Kudret'inin adını noksanlıklardan arındırarak, yücelt.

 

070

YÜKSELME NOKTALARI/yükselme noktaları-MEARİC

Sevgi ve merhameti sonsuz olan Allah’ın adıyla.

 

     1. Sorgulayan birisi, gelecek olan ve hiç kimsenin savamayacağı azabı istedi.

     2. İnkârcılar içindir o, yoktur onu savacak,

     3. Yükselme derecelerinin sahibi olan Allah katındandır.

     4. Melekler ve ruh oraya miktarı ellibin yıl olan bir günde yükselip çıkar.

     5. Şimdi sen güzelce sabret.

     6. Doğrusu onlar o azabı uzak görüyorlar.

     7. Biz ise onu yakın görmekteyiz.

     8. O gün gökyüzü erimiş maden gibi olur.

     9. Dağlar da atılmış yüne döner.

     10. Dost, dostu sormaz.

     11. Birbirlerine gösterilirler, günahkâr kimseler ki, o günün azabından kurtulmak için, oğullarını  fidye vermeyi isterler.

     12. Karısını, kardeşini,

     13. Kendisini koruyup barındıran tüm ailesini,

     14. Yeryüzünde kim varsa hepsini fidye versin de, tek kendini kurtarsın.

     15. Fakat ne mümkün! Bilinmeli ki, o alevlenen bir ateştir.

     16. Derileri kavurup soyar.

     17. Yüz çevirip geri dönen,

     18. Toplayıp yığan kimseyi çağırır.

     19. Gerçekten insan,  pek hırslı yaratılmıştır.

     20. Kendisine fenalık dokunduğunda sızlanır,  feryat eder.

     21. Ona imkân verildiğinde ise pinti kesilir.

     22. Ancak aralarında destekleşme / dayanışma  içinde olanlar öyle değildir.

     23. Onlar canı gönülden destekleşme / dayanışma içindedirler.

     24. Mallarında isteyene belli bir hak tanırlar,

     25. Mahrum kalmışa.

     26. Ceza gününün doğruluğuna inanırlar.

     27. Yaratıp, Besleyip doyuran, Yönlendiren Kudret'lerinin azabından korkarlar ki,

     28. Yaratıp, Besleyip doyuran, Yönlendiren Kudret'lerinin azabından emin olunamaz.

     29. Ellerini, bellerini ve dillerini korurlar,

     30. Ancak eşleri yani yeminle / anlaşmayla  bağlandıkları hariç, çünkü eşlerinden dolayı kınanmazlar.

     31. Bundan öteye isteyenler ise, onlar taşkınların ta kendileridir.

     32. Emanetlerine ve ahitlerine sadık kalırlar;

     33. Şahitliklerini dosdoğru yaparlar;

     34. Yardımlaşma ve dayanışmalarını devamlı kılarlar;

     35. İşte bunlar cennetlerde ağırlanırlar.

     36. O kitabın, ortaya koyduğu anlamlar, değerler ve kuralların karşısında yer alanlara ne oluyor ki, bölük bölük koşuyorlar,

     37.  Sağından ve solundan sana doğru,

     38. Onlardan her biri nimet cennetine sokulacağını mı umuyor?

     39. Hayır! Şüphesiz biz onları,  kendilerinin de bildikleri şeyden yarattık.

     40. Şu halde öyle değil! Doğuların ve batıların Yaratıp, Besleyip doyuran, Yönlendiren Kudret'ine yemin ederim ki,   bizim gücümüz yeter,

     41. Şüphesiz onların yerine daha iyilerini yerine getirmeye...ve kimse bizim önümüze geçemez.

     42. Ama sen onları bırak da, tehdit edildikleri güne kavuşuncaya kadar dalsınlar, oynaya dursunlar.

     43. O gün onlar kabirlerinden sanki bir hedefe doğru fırlayarak çıkacaklar.

     44. Gözleri horluktan aşağı düşmüş ve kendileri zillete bürünmüş bir halde , işte bu onların tehdit edile geldikleri gündür.

 

071

NUH/Hz Nuh-NUH

Sevgi ve merhameti sonsuz olan Allah’ın adıyla.

 

     1. Kendilerine yakıcı bir azap gelmeden önce kavmini uyar,  diye Nuh'u kavmine gönderdik.

     2. Nuh şöyle dedi : "Ey kavmim! Şüpheniz olmasın ki, ben sizi, apaçık uyaran bir kimseyim"

     3. "Allah' a kulluk edin; O'na karşı gelmekten sakının ve bana uyun ki,

     4. Allah bir takım günahlarınızı bağışlasın ve sizi belli bir vadeye kadar tehir etsin. " . Bilinmeli ki Allah'ın tayin ettiği vade gelince,  artık o ertelenmez. Keşke bilseydiniz!”

     5. "Yaratıp, Besleyip doyuran, Yönlendiren Kudret’im! Doğrusu ben kavmimi gece gündüz davet ettim. “

     6. "Fakat benim davetim,  ancak kaçmalarını artırdı. “

     7. "Gerçekten de,  günahlarını bağışlaman için onları ne zaman davet ettiysem, parmaklarını kulaklarına tıkadılar, elbiselerine büründüler,  ayak dirediler,  kibirlendiler. “

     8. "Sonra ben kendilerine haykırarak davette bulundum.

     9. "Sonra onlarla hem açıktan açığa hem de gizli gizli konuştum. “

     10. Dedim ki : "Yaratıp, Besleyip doyuran, Yönlendiren Kudret’inizden bağışlanma dileyin; çünkü O çok bağışlayıcıdır. “

     11. "Üzerinize gökten bol,  bol yağmur indirsin, “

     12. "Mallarınızı ve oğullarınızı çoğaltsın, size bahçeler ihsan etsin,  sizin için ırmaklar akıtsın. “

     13. "Size ne oluyor ki,  Allah'a büyüklüğü yakıştıramıyorsunuz?”

     14. "Oysa sizi türlü merhalelerden geçirerek O yaratmıştır. “

     15. "Görmediniz mi,  Allah yedi göğü birbiriyle ahenkli bir bütün olarak nasıl yaratmış!”

     16. "Onların içinde ayı bir ışık kılmış,  güneşi de bir lamba yapmıştır. “

     17. "Allah sizi de yerden ot bitirir gibi bitirmiştir. “

     18. "Sonra sizi yine oraya döndürecek ve sizi yeniden çıkaracaktır. “

     19. "Allah,  yeryüzünü sizin için bir sergi yapmıştır. “

     20. "Onda geniş yollar edinip dolaşabilesiniz diye,"

     21. Nuh dedi ki : "Yaratıp, Besleyip doyuran, Yönlendiren Kudret’im doğrusu bunlar bana karşı geldiler de,  malı ve çocuğu kendi ziyanını artırmaktan başka işe yaramayan kimseye uydular. “

     22. "Bunlar da büyük hileler,  büyük desiseler kurdular! “

     23. "Ve dediler ki : 'Sakın ilahlarınızı bırakmayın,  hele Ved'den,  Suva'dan,  Yeğus'tan,  Ye'uk'tan  ve Nesr'den asla vazgeçmeyin. “

     24. "Onlar gerçekten birçoklarını saptırdılar. Sende bu zalimlerin ancak şaşkınlıklarını artır!”

     25. Bunlar,  günahları yüzünden suda boğuldular,  ardından da ateşe sokuldular ve o zaman Allah'a karşı yardımcılar da bulamadılar.

     26. Nuh : "Yaratıp, Besleyip doyuran, Yönlendiren Kudret’im!" dedi. "Yeryüzünde kitabın, ortaya koyduğu anlamlar, değerler ve kuralların karşısında yer alanlardan hiç kimseyi bırakma!”

     27. "Çünkü Sen onları bırakırsan kullarını saptırırlar; Yalnız ahlaksız, nankör doğururlar. “

     28. "Yaratıp, Besleyip doyuran, Yönlendiren Kudret’im beni, ana-babamı,  iman etmiş olarak evime girenleri, iman eden erkekleri ve kadınları bağışla,  zalimlerin de ancak helakini artır.

 

072

YABANCI/Cin, görünmeyen varlık-CİN

Sevgi ve merhameti sonsuz olan Allah’ın adıyla.

 

     1. 2. De ki :"Yabancı bir topluluğun Kur’an’ı dinledikten sonra şöyle dedikleri bana vahyolundu: "Gerçekten biz, muhteşem bir söz dinledik. Doğru ile yanlışı ayırmamızı sağladı. Biz ona inandık. Artık kimseyi Yaratıp, Besleyip doyuran, Yönlendiren Kudret’imize ortak koşmayacağız. “

     3. "Hakikat şu ki, Yaratıp, Besleyip doyuran, Yönlendiren Kudret’imizin uğraşısı çok fazladir. O ne eş, ne çocuk edinmiştir. “

     4. "Doğrusu bizim beyinsiz takımımız, Allah hakkında pek aşırı yalanlar uyduruyormuş. “

     5. " Hâlbuki biz,  bütün herkesi Allah hakkında asla yalan söylemezler sanmıştık. “

      6. "İnsanlardan bazıları,  yabancılardan bazılarının, adamları olduğunu söyleyerek belalara karşı onlara sığınıyorlardı. Demek sığındıkça kendi belalarını artırıyorlarmış. “

      7. "Onlar sizin inandığınız gibi inanmıyorlardı. Allah'ın hiç kimseyi bir daha diriltmeyeceğini sanmışlardı. “

      8. "Doğrusu biz gökyüzüne çıktık baktık, gökyüzünü titiz bekçilerle, alev huzmeleriyle doldurulmuş bulduk. “

      9. "Biz eskiden, gökyüzünün, dinlemek için oturulan yerlerinde otururduk. Ama şu anda kim dinlemeye kalksa kendisini gözetleyen bir alev/ışık bulur. “

     10. "Bilmiyoruz,  yeryüzündekilere kötülük mü istendi,  yoksa Yaratıp, Besleyip doyuran, Yönlendiren Kudret’leri onlara bir iyilik mi diledi?”

     11. "Gerçekten biz, kimimiz iyi kişiler, kimimiz ise başka yolda olmak üzere türlü türlü yollar tutmuştuk. “

     12. "Şu gerçeği şüphesiz anladık ki,  biz yeryüzünde bulunsak da Allah'ı aciz bırakamayacağız,  başka yere kaçmakla da elinden kurtulamayacağız. “

     13. "Doğruya ve güzele kılavuzlayanı işitince ona inandık. Kim Yaratıp, Besleyip doyuran, Yönlendiren Kudret’ine inanırsa, artık ne hakkının eksik verilmesinden korkar ne de tecavüze uğrayıp kuşatılmaktan korkar. “

     14. "İçimizden Allah’a teslim olanlar da var, doğru yoldan sapanlar da var. Allah’a teslim olan kimseler,  doğru yolu arayanlardır. “

     15. "Doğru yoldan sapanlara gelince,  onlar cehenneme odun olmuşlardır. “

     16. 17. Şayet doğru yolda gitselerdi, bu hususta kendilerini denememiz için onlara bol su verirdik. Kim Yaratıp, Besleyip doyuran, Yönlendiren Kudret’inin kitabından yüz çevirirse, Yaratıp, Besleyip doyuran, Yönlendiren Kudret’i onu git gide artan çetin bir azaba uğratır.

     18. Tüm yalvarma yerleri şüphesiz Allah'ındır. O halde Allah ile birlikte kimseye yalvarmayın.

     19. Allah'ın kulu O'na yalvarmaya kalkınca,  neredeyse onun etrafında keçe gibi birbirine geçeceklerdi.

     20. De ki :"Ben ancak Yaratıp, Besleyip doyuran, Yönlendiren Kudret’ime yalvarırım ve O'na kimseyi ortak koşmam. “

     21. De ki :"Doğrusu ben size ne zarar verme ne de fayda sağlama gücüne sahip değilim. “

     22. De ki :"Gerçekten Allah'a karşı beni kimse himaye edemez,  O'ndan başka sığınacak kimse de bulamam. “

     23. "Görevim ancak Allah katından olanı, O'nun gönderdiklerini tebliğdir Artık kim Allah ve Resulüne karşı gelirse,  bilsin ki ona, içinde ebedi kalacakları cehennem ateşi vardır. “

     24. Sonunda tehdit edilip durduklarını gördükleri zaman,  kim yardımcı olmak bakımından daha güçsüz ve sayıca daha az imiş bileceklerdir.

     25. De ki :"Tehdit edilegeldiğiniz yakın mıdır,  yoksa Yaratıp, Besleyip doyuran, Yönlendiren Kudret’im uzun süremi koyar,  ben bilmem. “

     26. O bütün görülmeyenleri bilir. Sırlarına kimseyi ortak etmez.

     27. Ancak dilediği peygamber bunun dışındadır. Çünkü O,  bunun önünden ve ardından gözcüler salar,

     28. Ki böylece onların,  Yaratıp, Besleyip doyuran, Yönlendiren Kudret’lerinin gönderdiklerini hakkıyla duyurduklarını bilsin. Onların yanında olup bitenleri çepeçevre kuşatmış ve her şeyi bir bir saymıştır.

 

073

SORUMLU/Örtüsüne bürünen, köşesine çekilen-MÜZEMMİL

Sevgi ve merhameti sonsuz olan Allah’ın adıyla.

 

      1.  Sen ey büyük işi yüklenen!

      2. 3. 4. Geceleyin kalk. Kısa bir süre hariç. Gecenin yarısında ayakta ol yahut bundan biraz azalt. Ya da çoğalt ve de mesajı düşüne düşüne oku.

     5. Doğrusu biz sana ağır bir sorumluluk yükleyeceğiz.

     6. Şüphesiz gece kalkışı, tam bir uyum sağlamana ve sağlıklı okumana daha elverişlidir.

     7. Zira gündüz vakti seni zorlu bir uğraş bekliyor.

     8. Yaratıp, Besleyip doyuran, Yönlendiren Kudret'ini asla unutma, bütün varlığınla O'na yönel.

     9. O.  doğunun da batının da Yaratıp, Besleyip doyuran, Yönlendiren Kudret'idir. O'ndan başka ilah yoktur. Öyleyse yalnız O'nun himayesine sığın.

     10. Onların söylediklerine katlan ve onlardan güzellikle ayrıl.

     11. Nimet içinde yüzen o yalancıları bana bırak ve onlara biraz fırsat ver.

     12. 13. Hiç şüphesiz bizim nezdimizde boyunduruklar, yakıcı bir ateş, boğazdan geçmez bir yiyecek ve elem verici bir azap vardır.

     14. O gün yeryüzü ve dağlar sarsılır; dağlar çöküntü ile akıp giden kum yığınına döner.

     15. Nasıl Firavuna bir elçi göndermiş idiysek, size de, hakkınızda şahitlik edecek bir peygamber gönderdik.

     16. Ama o Firavun peygambere karşı geldi, biz de onu ağır ve çetin bir şekilde tutuverdik.

     17. Peki inkâr ederseniz çocukları ak saçlı ihtiyarlara çevirecek o günden kendinizi nasıl koruyabileceksiniz?

     18. Gökyüzü bile onunla yarılacaktır. Allah'ın vaadi mutlaka yerine gelir.

     19. İşte bu şüphesiz bir öğüttür. Artık kim dilerse Yaratıp, Besleyip doyuran, Yönlendiren Kudret'ine bir yol tutar.

     20. Senin gecenin üçte ikisine yakın kısmını, yarısını, üçte birini yatmadan geçirdiğini ve beraberinde bulunanlardan bir topluluğun da böyle yaptığını Yaratıp, Besleyip doyuran, Yönlendiren Kudret'in elbette biliyor. Gece ve gündüzü ölçüp biçen ancak Allah'tır. O sizin bunu sayamayacağınızı bildiği için sizi bağışladı. Artık Kur’an'dan kolayınıza geleni okuyun. Allah bilmektedir ki,  içinizde hastalar bulunacak,  bir kısmınız Allah'ın lütfundan aramak üzere yeryüzünde yol tepecekler, diğer bir kısmınız da Allah yolunda çarpışacaklardır. O halde Kur'an'dan kolayınıza geleni okuyun. Destekleşme / dayanışma içinde olup ihtiyaçtan fazlasını verin. Allah'a gönül hoşluğuyla ödünç verin. Kendiniz için önden ne iyilik hazırlarsanız Allah katında onu bulursunuz; hem de daha üstün ve mükâfatça daha büyük olmak üzere. Allah'tan affedilmeyi dileyin. Şüphesiz Allah çok bağışlayıcıdır. Çok esirgeyicidir.

 

074

KİMSESİZ/Örtüsüne bürünen, saklanan-MÜDESSİR

Sevgi ve merhameti sonsuz olan Allah’ın adıyla.

 

      1. Ey yalnızlığa bürünen!

      2. Kalk ve uyar.

      3. Yaratıp, Besleyip doyuran, Yönlendiren Kudret'inin yüceliğini duyur.

      4. Güzel ahlakı kuşan.

      5. Pisliğe bulaşma.

      6. Servet yığma hayallerine kapılma!

      7. Yaratıp, Besleyip doyuran, Yönlendiren Kudret'inin rızasına ermek için sabret.

      8. O diriltici soluk üfürüldüğü zaman var ya,

      9. İşte o gün zorlu bir gündür.

     10. Kitabın, ortaya koyduğu anlamlar, değerler ve kuralların karşısında yer alanlar için kolay değildir.

     11. 12. 13. 14. Tek olarak yaratıp, kendisine geniş servet verdiğim, kendisi için serdikçe serdiğim o kimseyi bana bırak.

     15. Üstelik daha da artırmamı umuyor.

     16. Asla. Çünkü o bizim ayetlerimize karşı alabildiğine inatçıdır.

     17. Ben onu dik bir yokuşa süreceğim.

     18. Zira o, düşündü taşındı, ölçtü biçti.

     19. Kahrolası, ne biçim ölçtü biçti.

     20. Sonra, bir daha kahrolası; nasıl ölçtü biçtiyse!

     21. 22. 23. 24. 25. Sonra baktı. Sonra kaşlarını çattı, suratını astı. En sonunda kibirini yenemeyip sırt çevirdi de: "Bu, olsa olsa nakledilen bir sihirdir. Bu insan sözünden başka bir şey değil. " dedi.

     26. Ben onu sekara sokacağım.

     27. Sen biliyor musun sekar nedir?

     28. Hem bırakmaz,  hem vazgeçmez o.

     29. İnsanın derisini kavurur.

     30. Üzerinde on dokuz vardır.

     31. Biz cehennemin işlerine bakmakla ancak melekleri görevlendirmişizdir. Onların sayısını da inkârcılar için sadece bir imtihan yaptık. Böylelikle kendilerine kitap verilenler iyiden iyiye öğrensin,  iman edenlerin imanını artırsın. Hem kendine kitap verilenler hem kitabın ortaya koyduğu anlamlar, değerler ve kurallar bütününü içtenlikle benimseyenler şüpheye düşmesinler,  kalplerinde hastalık bulunanlar ve kitabın, ortaya koyduğu anlamlar, değerler ve kuralların karşısında yer alanlar da: "Allah bu misalle ne demek istemiştir ki?" desinler. İşte Allah böylece,  müstahak gördüğünü sapıklıkta bırakır, layık gördüğünü doğru yola eriştirir. Yaratıp, Besleyip doyuran, Yönlendiren Kudret'inin ordularını,  kendisinden başkası bilmez. Bu ise insanlık için ancak bir öğüttür.

     32. Hayır hayır. Aya ant olsun ki,

     33. Dönüp gitmekte olan geceye,

     34. Ağarmakta olan sabaha ant olsun ki,

     35. 36. 37. O,  insanlık için, sizden ileri gitmek ya da geri kalmak isteyen kimseler için, büyük uyarıcılardan biridir.

     38. Her nefis kazandığına karşılık bir rehindir.

     39. Ancak iyiyi seçenler başka.

     40. 41. 42. Onlar cennetler içindedir. Günahkârlara: "Sizi şu yakıcı ateşe sokan nedir?" diye uzaktan uzağa sorarlar.

     43. Onlar şöyle cevap verirler: " Biz yardımlaşma ve dayanışmayı gerçekleştirenlerden değildik, “

     44. " Yoksulu doyurmuyorduk, “

     45. “ Dalanlarla birlikte dalıyorduk, “

     46. " Ceza gününü de yalan sayıyorduk, “

     47. " Sonunda ölüm bize geldi çattı. “

     48. Artık şefaatçilerin şefaati onlara fayda vermez.

     49. 50. 51. Böyle iken onlara ne oluyor ki, adeta aslandan ürküp kaçan yaban eşekleri gibi, öğütten yüz çeviriyorlar.

     52. Daha doğrusu onlardan her biri, kendisine, açılmış sahifeler verilmesini istiyor.

     53. Hayır! Aslında onlar ahiretten korkmuyorlar.

     54. Asla! Bilsinler ki bu,  gerçekten bir ikazdır!

     55. Dileyen ondan öğüt alır.

     56. Bununla beraber,  Allah dilemeksizin onlar öğüt alamazlar. En çok sakınılması gereken O' dur, sonsuz affeden de O'dur.

 

075

KIYAMET/Ayağa kalkış-KIYAMET

Sevgi ve merhameti sonsuz olan Allah’ın adıyla.

 

      1. Ayağa kalkış gününe yemin ederim.

      2. Kendini kınayan nefse yemin ederim.

      3. İnsan, kendisinin kemiklerini bir araya toplamayacağımızı mı sanır?

      4. Evet, bizim, onun parmak uçlarını bile aynen eski haline getirmeye gücümüz yeter.

      5. Fakat insan önündekini yalanlamak ister.

      6. "Ayağa kalkış günü ne zamanmış?" diye sorar.

      7.8.9. İşte, göz kamaştığı, ay tutulduğu, güneşle ay bir araya getirildiği zaman!

     10. O gün insan: "Kaçacak yer neresi! " diyecektir.

     11. Hayır, hayır! Sığınılacak yer yoktur!

     12. O gün varılıp durulacak yer, sadece Yaratıp, Besleyip doyuran, Yönlendiren Kudret’inin huzurudur.

     13. O gün insana, ileri götürdüğü ve geri bıraktığı ne varsa bildirilir.

     14. Artık insan kendi kendinin şahididir.

     15. İsterse özürlerini sayıp döksün.

     16. Onu çarçabuk almak için dilini kımıldatma.

     17. Şüphesiz onu, toplamak ve onu okutmak bize aittir.

     18. O halde, biz onu okuduğumuz zaman, sen onun okunuşunu takip et.

     19. Sonra şüphen olmasın ki, onu açıklamak da bize aittir.

     20.21. Hayır siz, çarçabuk geçeni seviyor ahireti bırakıyorsunuz.

     22. Yüzler vardır ki, o gün ışıl ışıl parıldayacaktır.

     23. Yaratıp, Besleyip doyuran, Yönlendiren Kudret’lerine bakacaklardır.

     24. Yüzler vardır ki, o gün buruşacaktır.

     25. Kendilerinin bel kemiklerini kıran bir felakete uğratılacağını sezeceklerdir.

     26. Artık gözünüzü açın! Ne zaman ki can köprücük kemiğine dayanır.

     27. "Tedavi edebilecek kimdir?" denir.

     28. Bunun gerçek bir ayrılış olduğunu anlar.

     29. Ve bacak bacağa dolaşır.

     30. İşte o gün sevk edilecek yer, sadece Yaratıp, Besleyip doyuran, Yönlendiren Kudret’inin huzurudur.

     31. Gel gör ki ne söze inanmış, ne yönelmişti.

     32. Aksine yalan saymış ve yüz çevirmişti.

     33. Sonra da çalım sata sata yürüyerek kendi ehline gitmişti.

     34. Layıktır sana, layık!

     35. Evet, layıktır sana layık!

     36.İnsan kendisinin başıboş bırakılacağını mı sanır!

     37. O, akıtılan bir meninin içinden bir nutfe değil miydi?

     38. Sonra bu, alaka olmuş, derken Allah onu yaratıp şekillendirmişti.

     39. Ondan da iki eşi, yani erkek ve dişiyi var etmişti.

     40. Peki Allah'ın, ölüleri tekrar diriltmeye gücü yetmez mi?

 

076

İNSAN/İnsan (zaman)-İNSAN(dehr)

Sevgi ve merhameti sonsuz olan Allah’ın adıyla.

 

      1. İnsan uzun bir süre boyunca anılan bir şey değildi.

      2. Gerçek şu ki, biz insanı karışımlı saçılan bir su damlasından yarattık. Halden hale geçiririz onu. Sonunda kendisini işitir ve görür kıldık.

      3. Şüphesiz biz ona yol da gösterdik. İster şükredici olsun, ister nankör.

      4. Doğrusu biz kitabın, ortaya koyduğu anlamlar, değerler ve kuralların karşısında yer alan nankörler için zincirler, demir halkalar ve alevli bir ateş hazırladık.

      5. İyiler ise, özel olarak hazırlanmış içecekler dolu bir kadehten içerler.

      6. Allah'ın has kullarının akıttıkça akıttıkları bir pınardan içecekler.

      7. O kullar, verdikleri sözü yerine getirirler.  Şiddeti her yere yayılmış olan bir günden korkarlar.

      8. Onlar, kendi canları çekmesine rağmen yemeği yoksula, yetime ve esire yedirirler.

      9. "Biz sizi Allah rızası için doyuruyoruz; sizden ne bir karşılık ne de bir teşekkür bekliyoruz.”

     10. "Biz çetin ve belalı bir günde Yaratıp, Besleyip doyuran, Yönlendiren Kudret'imize vereceğimiz hesaptan korkarız," derler.

     11. İşte bu yüzden Allah onları o günün dehşetinden korur; mutluluk ve  sevinç verir.

     12. Sabretmelerine karşılık onlara cenneti ve ipekli giysileri lütfeder.

     13. Orada koltuklara kurulmuş olarak bulunurlar, ne yakıcı bir sıcak görülür orada, ne dondurucu soğuk.

     14. Ağaç gölgeleri, üzerlerine sarkar; kolayca koparılabilen meyveleri istifadelerine sunulur.

     15. Yanlarında robot sakiler, gümüş kaplar ve billur kâselerle, dolaşırlar ki,

     16. İstedikleri an gümüş beyazlığında şeffaf kupaları onlara sunarlar.

     17. Kâsenin içindeki karışım, özel tatlandırılmış içeceklerdir.

     18. Orada bir pınardandır ki adına Selsebil denir.

     19. O insanların etrafında sürekli görevlendirilmiş robotlar dolaşır ki, onları gördüğünüzde, etrafa dağılıp saçılmış inciler sanırsın.

     20. Ne yana bakarsan bak, nimet ve ulu bir saltanat görürsün.

     21. Üzerlerinde yeşil ipekten ince ve kalın elbiseler vardır; gümüş bilezikler takınmışlardır. Yaratıp, Besleyip doyuran, Yönlendiren Kudret'leri onlara tertemiz bir içki içirir.

     22. "Bu sizin için bir mükâfattır. Sizin gayretiniz karşılığını bulmuştur.”

     23. "Kur'an'ı sana biz, evet biz indirdik.”

     24. Artık Yaratıp, Besleyip doyuran, Yönlendiren Kudret'inin hükmüne sabret; onlardan hiçbir günahkâra yahut hiçbir nanköre boyun eğme.

     25. Yaratıp, Besleyip doyuran, Yönlendiren Kudret'inin ismini sabah akşam an.

     26. Gecenin bir kısmında O'na secde et; gecenin uzun bir bölümünde de O' nu yücelt.

     27. Şu insanlar, çarçabuk geçen dünyayı seviyorlar da önlerindeki çetin bir günü ihmal ediyorlar.

     28. Onları biz yarattık; onların yaratılışını sapasağlam yaptık. Dilediğimizde yerlerine benzerlerini getiririz.

     29. Şüphesiz ki bu bir öğüttür. Artık dileyen Yaratıp, Besleyip doyuran, Yönlendiren Kudret'ine bir yol tutar.

     30. Sizler ancak Yaratıp, Besleyip doyuran, Yönlendiren Kudret'inizin dilemesi sayesinde dileyebilirsiniz. Şüphesiz Allah Her şeyi Bilendir, bilgelik sahibidir.

     31. O layık gördüğünü sevgi ve merhametine dâhil eder. Zalimlere gelince, onlar için elem verici bir azap hazırlamıştır.

 

077

ELÇİLER/Görevle gönderilenlere, meleklere/rüzgârlara/vahyin bölümlerine-MÜRSELAT

Sevgi ve merhameti sonsuz olan Allah’ın adıyla

 

      1. Dile gelin, birbiri peşinden gönderilen tüm elçiler;

      2. Şiddetle eserek savurup atanlar;

      3.Yaydıkça yayanlar;

      4. Birbirinden iyice ayıranlar;

      5.6. Arıtmak, sakındırmak için öğüt telkin edenler;

      7. Bilin ki size vadolunan şey gerçekleşecek!

     8.9.10.11. Yıldızların ışığı söndürüldüğü, gök kubbe yarıldığı, dağlar ufalanıp savrulduğu ve peygamberler tanıklık için çağrıldığı zaman,

     12. Hangi vakte ertelenmiştir?

     13. Ayırım gününe.

     14. Ayırım gününün ne olduğunu sen nereden bileceksin!

     15. O gün yalan sayanların vay haline!

     16. Biz öncekileri helak etmedik mi?

     17. Sonra arkadakileri de onların ardına takacağız.

     18. İşte suçluları biz böyle yaparız!

     19. O gün yalan sayanların vay haline!

     20. Biz sizi dayanıksız bir sudan yaratmadık mı?

     21.22.İşte o suyu, belli bir süreye kadar sağlam bir yere yerleştirdik.

     23. Biz buna güç yetirmişizdir. Ve bizim gücümüz ne büyüktür!

     24. O gün yalan sayanların vay haline!

     25.26. Biz, yeryüzünü dirilere ve ölülere toplanma yeri yapmadık mı?

     27. Yeryüzünde haşmetli dağlar yarattık, sizlere tatlı sular içirdik.

     28. O gün yalan sayanların vay haline!

     29. Şimdi serbestsiniz girin o yalan dediğinize!

     30.31. Artık serbestsiniz, girin o dört bir yandan yükselen alevlere.

     32. Kaçacağınız sığınacağınız bir yer yok.

     33. Alev alev yanan çalı çırpı gibi, her yana kıvılcımlar saçılacak. Nar gibi kıpkırmızı kesilecek.

     34. O gün yalan sayanların vay haline!

     35. Konuşamıyacakları gündür bu.

     36. Onlara izin de verilmez ki mazeretlerini beyan etsinler.

     37. O gün yalan sayanların vay haline.

     41. 42.Şüphesiz sakınma sahipleri, gölgeliklerde ve pınar başlarında, canlarının çektiği çeşit çeşit meyveler arasında olacaklardır.

     43. "İşlediklerinizin karşılığı olarak şimdi afiyetle yeyin için.”

     44. İşte biz iyilik yapanları böyle mükâfatlandırırız.

     45. O gün yalan sayanların vay haline!

     46. Yeyiniz, faydalanınız biraz! Gerçek şu ki siz suçlusunuz!

     47. O gün yalan sayanların vay haline!

     48. Onlar kendilerine:"Allah'ın huzurunda eğilin!" denildiği vakit eğilmezler.

     49. O gün yalan sayanların vay haline!

     50. Onlar artık bundan sonra hangi söze inanacaklar.

 

078

HABER/Haber-NEBE

Sevgi ve merhameti sonsuz olan Allah’ın adıyla.

 

      1. Birbirlerine neyi soruyorlar?

      2. Büyük haberi mi?

      3. Hakkında tartışıp durdukları...

      4. Hayır! Yakında anlayacaklar!

      5. Hayır hayır! Düşündükleri gibi değil, onlar anlayacaklar!

      6. Biz yeryüzünü bir döşek,

      7. Dağları da birer sütun yapmadık mı?

      8. Sizi çifter çifter yarattık.

      9. Uykunuzu bir dinlenme kıldık.

     10. Geceyi bir örtü yaptık.

     11. Gündüzü de çalışıp kazanma zamanı kıldık.

     12. Üstünüzde yedi kat sağlam göğü bina ettik.

     13. Alev alev yanan bir kandil yarattık.

     14. Üst üste sıkışıp yığılan bulutlardan şarıl şarıl akan sular indirdik.

     15. Size tohumlar, bitkiler yetiştirmek için,

     16. Sarmaş dolaş olmuş bağlar bahçeler.

     17. Şüphesiz hüküm günü vakit olarak belirlenmiştir.

     18. Diriltici soluk esecek o gün, bölük bölük Allah'a geleceksiniz;

     19. Gökyüzü açılacak ve orada pek çok kapılar oluşacak.

     20. Dağlar yürütülüp serap haline getirilecek.

     21. Cehennem pusuda bekleyecek,

     22. Şüphesiz, azgınların barınağı olacak.

     23. Orada çağlar boyu kalacaklar,

     24. Orada ne bir serinlik ne de bir içecek tatmayacaklar,

     25. Kaynar su ve irin tadacaklar,

     26. Yaptıklarına uygun karşılık olarak.

     27. Çünkü onlar hesap gününü ummazlardı.

     28. Bizim ayetlerimizi yalanladıkça yalanlamışlardı.

     29. Biz ise her şeyi kitapta sayıp yazmışızdır.

     30. Tadın! Bundan sonra yalnızca azabınızı artıracağız.

     31. Sakınanları ise mutluluk bekliyor,

     32. Bahçeler, üzüm bağları,

     33. Birbirine içtenlikle yönelmiş eşler...

     34. Dolup taşan kadehler vardır.

     35. Orada ne boş bir lakırdı ne de yalan işitirler.

     36. Bunlar Yaratıp, Besleyip doyuran, Yönlendiren Kudret’inin yeterli bir bağışı, mükâfatıdır.

     37. Göklerin, yerin; bu ikisi arasında bulunanların Yaratıp, Besleyip doyuran, Yönlendiren Kudretinin, “Herkese bağış ve bereketinin tüm nimetlerini ayırım yapmadan sunan Kudret”in karşılığı budur. İnsanlar O'nun huzurunda konuşmaya yetkili değillerdir.

     38. Can ve melekler saf saf olup durduğu gün, “Herkese bağış ve bereketinin tüm nimetlerini ayırım yapmadan sunan Kudret”in izin verdiklerinden başkası konuşamazlar; konuşan da doğruyu söyler.

     39. İşte o gün haktır. O halde dileyen Yaratıp, Besleyip doyuran, Yönlendiren Kudretine varacak bir yol tutsun.

     40. Biz, yakın bir azap ile sizi uyardık. O gün kişi yaptıklarına bakacak ve kitabın, ortaya koyduğu anlamlar, değerler ve kuralların karşısında yer alan : "Keşke toprak olsaydım!" diyecektir.

 

079

KAYAN YILDIZLAR/Büküp dürme-NAZİAT

Sevgi ve merhameti sonsuz olan Allah’ın adıyla.

 

      1. Kayıp giden yıldızlar dile gelsin,

      2. Bir burçtan ötekine geçenler dile gelsin,

      3. Uzayda süzülerek yüzenler dile gelsin,

      4. Hızla birbirini izleyenler dile gelsin,

      5. Bir iş ve oluşu çekip çevirenler dile gelsin,

      6. Ki o gün şiddetle sarsacak olan sarsacaktır.

       7. Onu, ardı sıra gelen izleyecektir.

       8. Bazı kalpler o gün kaygıdan titreyecektir.

       9. Onların gözleri yerlere eğilecektir.

     10. "Biz gerçekten bu çukurda eski halimize döndürülecek miyiz?" diyorlar.

     11. “Un-ufak kemikler haline geldikten sonra, öyle mi?”

     12. "O zaman bu ziyanlı bir dönüş olur" dediler

     13. Bu dönüş sadece bir seslenmeye bakar.

     14. Birden bire kendilerini mahşerde buluverirler.

     15. Sana Musa'nın haberi geldi mi?

     16. Kutsal vadi Tuba'da Yaratıp, Besleyip doyuran, Yönlendiren Kudret’i ona şöyle seslenmişti:

     17. "Firavuna git! Çünkü o çok azdı.”

     18. De ki: "Arınmayı ister misin?"

     19. "Seni Yaratıp, Besleyip doyuran, Yönlendiren Kudret'imin yoluna ileteyim. Böylece ondan korkarsın.”

     20. Ve ona büyük ayeti gösterdi.

     21. O hemen yalanladı ve isyan etti.

     22. Sonra olanca çabasını göstererek sırtını döndü.

     23. Derhal topladı ve bağırdı;

     24. "Ben sizin en yüce Yaratıp, Besleyip doyuran, Yönlendiren Kudret'inizim!" dedi.

     25. Allah onu dünya ve ahiret azabıyla cezalandırdı.

     26. Elbette bunda korkan kimseler, için büyük bir ibret vardır.

     27. Sizi yaratmak mı daha güç, yoksa gökyüzünü yaratmak mı?

     28. Onu Allah bina etti, onu yükseltip düzene koydu.

     29. Gecesini kararttı, gündüzünü ağarttı.

     30. Ondan sonra da yer küreyi döşedi,

     31. Yerden suyunu ve otlağını çıkardı.

     32. Dağları sağlam bir şekilde yerleştirdi.

     33. Kendiniz ve hayvanlarınız için bir faydalanma olmak üzere,

     34. Her şeyi alt üst eden o büyük felaket geldiği vakit,

     35. İnsanın yapıp ettiklerini hatırlayacağı gün,

     36. Görene cehennem açık bir şekilde gösterildiği zaman;

     37. Azana,

     38. Dünya hayatını ahirete tercih edene,

     39. Şüphesiz cehennem tek barınaktır.

     40. Yaratıp, Besleyip doyuran, Yönlendiren Kudret'inin makamından korkan ve nefsini kötü arzulardan uzaklaştıran içinse

     41. Cennet şüphesiz yegâne barınaktır.

     42. Sana ayağa kalkışı sorarlar: Gelip çatması ne zamandır derler.

     43. Sen onu nereden bilip bildireceksin!

     44. Onun nihai ilmi yalnız Yaratıp, Besleyip doyuran, Yönlendiren Kudret’ine aittir.

     45. Sen ancak ondan korkanları uyarırsın.

     46. Ayağa kalkış gününü gördüklerinde sadece bir akşam vakti ya da kuşluk zamanı kadar kaldıklarını sanırlar.

 

080

YÜZÜNÜ EKŞİTTİ/Yüzünü ekşitti-ABESE

Sevgi ve merhameti sonsuz olan Allah’ın adıyla.

                                                 

     1. Yüzünü ekşitti ve öteye döndü,                           

     2.Yanına kör adam geldi diye.                                             

     3. Ne biliyor belki de o arınıp temizlenecek,         

     4. Belki de düşünüp taşınacak da öğüt kendisine yarayacak.  

     5. Ama sen o, kendisini her türlü ihtiyacın üstünde görene gelince,      

     6. Ki sen ona yöneliyorsun,                                               

     7. Sana ne onun arınmasından.

     8. O, koşarak sana gelen var ya;

     9. Odur içine ürperti düşen.

     10. Sen ona aldırmazlık ediyorsun.

     11. Hayır, hiç de öyle değil, bu Kur'an bir öğüttür,

     12. Dileyen onu düşünüp öğüt alır,

     13. Kutsanan bereketli sayfalardadır o,

     14. Yüceltilen tertemiz sayfalarda,

     15. Elçilerin ellerinde;

     16. Saygı değer kıymetli elçilerin.

     17. Kahrolası insan ne kadar da nankördür.

     18. Hangi şeyden yarattı onu?

     19. Bir spermden. Yarattı onu? Ölçülendirip biçimlendirdi,

     20. Sonra tutacağı yolu kolaylaştırdı kendisine.

     21. Sonra öldürür onu, kabre koyar.

     22. Sonra dilediği zaman diriltip ortaya çıkarır onu.

     23. Hayır! Gerçek şu ki insan, O'nun kendisine emrettiğini hiç yerine getirmedi.

     24. İnsan; yiyeceğine bir baksın.

     25. Doğrusu suyu bol bol indirmekteyiz.

     26. Sonra yeryüzünü iyice yaymakta,

     27. Ve orada taneli ekinler bitirmekte

     28. Üzümler, yoncalar bitirmekte,

     29. Zeytinlikler, hurmalıklar oluşturmakta,

     30. Gür çimenli, bol ağaçlı bahçeler

     31. Meyve, otlak, sebze yetiştirmekteyiz,

     32. Sizin ve hayvanlarınızın yararına.

     33. O muazzam gürültü, ayağa kalkış kopup geldiği zaman

     34. O gün, kişi öz kardeşinden kaçar

     35. Öz annesinden, öz babasından,

     36. Eşinden oğullarından kaçar.

     37. O gün herkes kendi derdine düşer.

     38. O gün bir takım yüzler aydınlıktır

     39. Gülmekte ve sevinmektedirler.

     40. O gün bir takım yüzler de tozlanmış,

     41. Ve onları karanlık bürümüştür.

     42. İşte bunlar inkârcı olanlar, Allah'ın buyruğundan çıkanlardır.

 

081

TOPARLANMAK/Büküp dürme -TEKVİR

Sevgi ve merhameti sonsuz olan Allah’ın adıyla.

 

      1. Güneş katlanıp dürüldüğünde,

      2. Yıldızlar döküldüğünde,

      3. Dağlar yürütüldüğünde,

      4. Gebe develer salıverildiğinde,

      5. Vahşi hayvanlar toplanıp bir araya getirildiğinde,

      6. Denizler kaynatıldığında,

      7. Ruhlar birleştirildiğinde,

      8.9.Diri diri gömülen kıza, hangi günah sebebiyle öldürüldüğü sorulduğunda,

     10. Defterler açıldığında,

     11. Gökyüzü sıyrılıp alındığında,

     12.13.Cehennem tutuşturulduğunda ve cennet yaklaştırıldığında,

     14. Kişi neler getirdiğini öğrenmiş olacaktır.

     15.16.Hayır! Akıp giden, bir kaybolup bir etrafı aydınlatan yıldızlara andolsun,

     17. Kararmaya yüz tuttuğunda geceye andolsun,

     18. Ağarmaya başladığında sabaha andolsun ki,

     19.20. O, şüphesiz değerli, güçlü ve Arş'ın sahibi katında itibarlı bir elçinin getirdiği bir sözdür.

     21. O orada sayılan, güvenilendir.

     22. Arkadaşınız da mecnun değildir.

     23. Andolsun ki, onu apaçık ufukta görmüştür.

     24. O, gözden uzak olan şeyin bilgilerini esirgemez.

     25. O, lanetlenmiş şeytanın sözü de değildir.

     26. Hal böyle iken nereye gidiyorsunuz?

     27.28. Açın kulağınızı! Kur'an sadece insanlığa kendi özünü hatırlatmadır. Gerçeğin peşinde yürümek isteyen herkes için.

     29. Alemlerin Yaratıp, Besleyip doyuran, Yönlendiren Kudret’i Allah dilemedikçe siz dileyemezsiniz.

 

082

PARÇALANMA/Açılma, parçalanma-İNFİTAR

Sevgi ve merhameti sonsuz olan Allah’ın adıyla.

 

        1. Gök parçalanıp yarıldığı zaman,

        2. Gezegenler dökülüp saçıldığı zaman,

        3. Denizler fışkırtıldığı zaman,

        4. Kabirler deşildiği zaman,

        5. Benlik, bilmiş olacaktır önden gönderdiğini de arkaya bıraktığını da.

        6. Ey insan! O sonsuz cömertliğin sahibi Kerîm Yaratıp, Besleyip doyuran, Yönlendiren Kudret'ine karşı seni aldatıp gururlu kılan nedir?

        7. Yaratıp, Besleyip doyuran, Yönlendiren Kudret'in ki seni yarattı, düzgün hale koydu, en güzel ölçülerle şekillendirdi.

        8. Dilediği herhangi bir biçimde seni oluşturdu.

        9. Hayır, iş sanıldığı gibi değil! Siz dini yalanlıyorsunuz.

       10. Ve şu kuşkusuz ki, sizin üzerinizde koruyucular-bekçiler var.

       11. Çok değerli yazıcılar,

       12. Bilirler yapmakta olduğunuzu.

       13. Şu da kuşkusuz: İyiler tam bir nimet içindedir,

       14. Kötülerse cehennemin ta ortasında.

       15. Din günü girerler oraya.

       16. Onlar  oradan hiç ayrılamazlar.

       17. Din gününün ne olduğunu sana bildiren nedir?

       18. Evet, din gününün ne olduğunu sana bildiren nedir?

       19. Bir gündür ki o, kimsenin, kimseye faydası dokunmaz. O gün, bütün kararlar yalnız Allah'ındır!

 

083

YOLSUZLUK/Tartıda hile yapanlar-MÜTAFFİFİN

Sevgi ve merhameti sonsuz olan Allah’ın adıyla.

 

      1. Yolsuzluk yapanların vay haline,

      2. İnsanlardan alırken son kuruşuna kadar peşine düşerler,

      3. Onlara vermek için kıyısından kenarından nasıl çalıp, çarpacaklarını hesaplarlar,

      4. Onlar düşünmezler mi ki, diriltilecekler!

      5. Büyük bir günde, hesaba çekilecekler,

      6. Öyle bir gün ki, insanlar o gün âlemlerin Yaratıp, Besleyip doyuran, Yönlendiren Kudret'inin huzurunda divan duracaklardır.

      7. İyi dinleyin! Doğrusu kötülerin sicili tutulmuştur.

      8. Sicil nedir bilir misin?

      9. Orada her iş madde madde sayılıp yazılmıştır.

     10. O gün vay haline yalancıların.

     11. Ki onlar, ceza gününü yalan sayarlar.

     12. Onu ancak hak ve adaleti çiğneyen ve günaha dalan kimseler yalanlar.

     13. Böyle birine ayetlerimiz okununca : "Eskilerin masalları" der.

     14. Hayır!  Bilakis onların işlemekte oldukları kalplerini kirletmiştir.

     15. Hayır!  Onlar şüphesiz o gün Yaratıp, Besleyip doyuran, Yönlendiren Kudret'lerinden mahrum kalmışlardır.

     16. Sonra onlar cehenneme girerler.

     17. Sonra onlara : "İşte yalanlamış olduğunuz budur" denilir.

     18. Hayır!  İyiler sicili temiz olanlardır.

     19. Sicili temiz olanın ne olduğunu sana anlatan nedir?

     20. Madde madde yazılmış bir kitaptır o.

     21. Allah ile yakın dostluk kurmuş olanlar tanıklık ederler ona.

     22. İyilik sergileyenler büyük bir nimetin tam içindedir.

     23. Koltuklar üzerinde etrafa bakacaklar.

     24. Yüzlerinde mutluluğun sevincini göreceksin.

     25. Onlara özel olarak hazırlanmış içecekler sunulur,

     26. Mis gibi içecekler. İşte, yarışanlar böyle bir şey için yarışsınlar!

     27. Karışımı çok özel bir membadandır.

     28. O'na yakın olanların faydalanacakları bir membadır.

     29. Şüphesiz günahkârlar, iman edenlere gülerlerdi.

     30. Onlarla karşılaştıklarında kaş göz hareketiyle alay ederlerdi.

     31. Kendi başlarına kaldıklarında ise dalga geçerek eğlenirlerdi.

     32. İman edenleri gördüklerinde : "Şüphesiz bunlar sapıtmış" derlerdi.

     33. Hâlbuki onlar, iman edenlere bekçi olarak gönderilmediler.

     34. İşte bu gün gülme sırası iman edenlerde.

     35. Koltuklar üzerinde etrafa bakacaklar.

     36. Böylece kitabın, ortaya koyduğu anlamlar, değerler ve kuralların karşısında yer alanlar yaptıklarının cezasını buldular mı?

 

084

YARILMA/Yarılma, ayrılma, kopma-İNŞİKAK

Sevgi ve merhameti sonsuz olan Allah’ın adıyla.

 

      1. Gök yarıldığı zaman,

      2. Yaratıp, Besleyip doyuran, Yönlendiren Kudret'ine boyun eğip kulak verecek hale getirildiği zaman,

      3. Yer dümdüz edildiği zaman,

      4. İçinde bulunanları atıp boşaldığı zaman,

      5. Yaratıp, Besleyip doyuran, Yönlendiren Kudret'ine hakkıyla itaata mecbur kılınıp O'nu dinlediği zaman.

      6. Ey insan!  Şüphe yok ki sen Yaratıp, Besleyip doyuran, Yönlendiren Kudret'ine karşı çaba üstüne çaba göstermektesin; sonunda ona varacaksın.

      7. Kimin sicili temiz çıkarsa,

      8. Kolay bir hesapla hesaba çekilecek;

      9. Ve sevinçli olarak ailesine dönecektir.

     10. Kimin de sicili bozuk çıkarsa,

     11. Derhal yok olmayı isteyecek;

     12. Alevli ateşe girecektir.

     13. Zira o, yandaşları arasında keyifle yaşamaktaydı.

     14. Çünki o yaşadığı halin hiç değişmeyeceğini sanıyordu.

     15. Oysa gerçekte Yaratıp, Besleyip doyuran, Yönlendiren Kudret'i onu görüyordu.

     16. Hayır! Tan yeri dile gelsin!

     17. Üzerini örttüğü her şeyi bir bir ifşa edecek gece dile gelsin!

     18. Yılın her ayını dolanan ay dile gelsin!

     19. Halden hale geçeceksiniz.

     20. Böyleyken onlar acaba neden iman etmezler?

     21. Onlar kendilerine Kur'an okununca saygıyla kabul etmiyorlar.

     22. Aksine kitabın, ortaya koyduğu anlamlar, değerler ve kuralların karşısında yer alıp, yalanlıyorlar.

     23. Hâlbuki Allah onların gizlediği şeyleri çok iyi biliyor.

     24. Onlara acı azabı müjdele!

     25. İman edip iyilik, güzellik ve doğruluk için çalışanlar başkadır; onlar için arkası kesilmeyen bir mükâfat vardır.

 

085

BURÇLAR/Burçlar-BÜRUÇ

Sevgi ve merhameti sonsuz olan Allah’ın adıyla.

 

     1. 2. 3. 4. 5. 6. 7. Burçlara sahip gökyüzüne, geleceği bildirilmiş olan güne, tanıklık edene ve edilene ant olsun ki, ateşle dolu hendeğe atılanlar öldürüldü.  Onlar da başlarına oturmuşlar, kitabın ortaya koyduğu anlamlar, değerler ve kurallar bütününü içtenlikle benimseyenlere yapmakta oldukları işkenceyi seyrediyorlardı.

     8. 9. Onlardan, sırf göklerin ve yerin mülkü kendisine ait olan, çok güçlü ve her türlü övgüye layık olan Allah'a iman ettikleri için intikam aldılar. Oysaki Allah her şeyi görür.

     10. Şüphesiz inanmış erkeklerle inanmış kadınlara işkence edip sonra tevbe etmeyenlere cehennem azabı ve yanma cezası vardır.

     11. İman edip iyilik, güzellik ve doğruluk için çalışanlara ise, zemininden ırmaklar akan cennetler vardır. İşte büyük kurtuluş budur.

     12. Şüphesiz Yaratıp, Besleyip doyuran, Yönlendiren Kudret’inin yakalaması çok şiddetlidir.

     13. Bilin ki O, ilk olarak yaratan, geri getirendir.

     14. O, çok bağışlayan ve çok sevendir.

     15. Arşın sahibidir.

     16. Dilediği şeyleri mutlaka yapandır.

     17. 18. Orduların, Firavun ve Semud'un haberi sana geldi mi?

     19. Doğrusu inkârcılar yalanlayıp dururlar.

     20. Allah onları arkalarından kuşatmıştır.

     21. 22. Hakikatte o, korunmuş levhalarda bulunan yüce Kur'andır.

 

086

VENÜS YILDIZI/Tarık yıldızı-TARIK

Sevgi ve merhameti sonsuz olan Allah’ın adıyla

 

     1. Dile gelsin gökyüzü ve gece gelen Venüs.

     2. Venüs nedir bildin mi?

     3. O karanlığı delen yıldızdır.

     4. Her kişinin üzerinde mutlaka bir koruyucu vardır.

     5. İnsan neden yaratıldığına bir baksın!

     6. Atılan bir sudan yaratıldı.

     7. O su,  sırt ile göğüs kafesi arasından çıkanla birleşir.

     8. Kuşkusuz O, onu diriltmeye gücü yetendir.

     9. 10. Gizlenenlerin ortaya döküldüğü günde insan için ne bir güç ne bir yardımcı vardır.

     11. 12. 13. 14. Dönüş sahibi olan gök dile gelsin, yarılan yer dile gelsin ki Kur’an ayırıcı bir sözdür. O asla bir şaka değildir!

     15. Haberin olsun ki, kitabın, ortaya koyduğu anlamlar, değerler ve kuralların karşısında yer alanlar hep hile kuruyorlar.

     16. Ben de hilelerine karşılık veririm.

     17. Onun için sen kitabın, ortaya koyduğu anlamlar, değerler ve kuralların karşısında yer alanlara biraz mühlet ver, onlara az bir zaman tanı.

 

087

ULU/Yüce-büyük-kutlu-ALA

Sevgi ve merhameti sonsuz olan Allah’ın adıyla.

 

     1.2.3.4.5. Seni Yaratıp, Besleyip doyuran, Yönlendiren Kudret’inin ulu adını yücelt. O’ Yaratıp, Besleyip doyuran, Yönlendiren Kudret’in ki; Yaratıp düzene koydu, takdir edip yol gösterdi, yeşil otu çıkardı sonra onu da kapkara bir sel atığına çevirdi.   

     6.7. Sana okutacağız da artık Allah'ın uygun gördüğü hariç, sen hiç unutmayacaksın. Şüphesiz Allah, açık olanı da, gizli olanı da bilir.

     8.9. Sana kolay olanı daha da kolaylaştıracağız. O halde eğer öğüt fayda verirse öğüt ver.

     10.11.12.13. Korkan öğütten yararlanacak. En büyük ateşe girecek olan kötü kimse ise öğütten kaçınacak. Sonra o, ateşte ne ölür ne de yaşar.

     14.15.Benliğini arındıran, Yaratıp, Besleyip doyuran, Yönlendiren Kudret’inin adını anıp O'na kulluk eden kimse kuşkusuz kurtuluşa ermiştir.

     16.17. Fakat siz dünya hayatını tercih ediyorsunuz. Oysa ahiret hayatı daha hayırlı ve daha devamlıdır.

     18.19.Şüphesiz bu, önceki kitaplarda, İbrahim ve Musa'nın kitaplarında da vardır.

 

088

Dehşeti her şeyi kaplayan-GASİYE

Sevgi ve merhameti sonsuz olan Allah’ın adıyla.

      1. Dehşeti her şeyi kaplayanın haberi sana geldi mi?

     2. O gün bir takım yüzler yere bakar,

     3. Durmadan çalışmıştır, boşa yorulmuştur,

     4. Kızgın ateşe girer.

     5. Onlara kaynar su pınarından içirilir.

     6. Onlar için kuru dikenden başka yemek yoktur,

     7. O ise ne besler ne de açlığı giderir.

     8. O gün bir takım yüzler de vardır ki, mutludurlar;

     9. Çabalarından hoşnut olmuşlardır,

     10. Yüce bir cennetdedirler.

     11. Orada boş bir söz işitmezler.

     12. Orada devamlı akan bir pınar,

     13. Orada yükseltilmiş tahtlar,

     14. Konulmuş kadehler,

     15. Sıra sıra dizilmiş yastıklar,

     16. Serilmiş halılar vardır.

     17. Devenin nasıl yaratıldığına,

     18. Göğün nasıl yükseltildiğine,

     19. Dağların nasıl dikildiğine,

     20. Yeryüzünün nasıl yayıldığına bir bakmazlar mı?

     21. O halde, öğüt ver. Çünkü sen ancak öğüt vericisin.

     22. Onların üzerinde bir zorba değilsin.

     23. Ancak yüz çevirip inkâr edene gelince,

     24. İşte öylesini Allah en büyük azap ile cezalandırır.

     25. Şüphesiz onların dönüşü sadece bizedir.

     26. Sonra onların sorguya çekilmesi de sadece bize aittir.

 

089

ŞAFAK VAKTİ/Şafak vakti-FECR

Sevgi ve merhameti sonsuz olan Allah’ın adıyla

 

   1. Dile gelsin: Şafak vakti,

   2. On gece,

   3. Çift ve tek,

   4. Yola koyulduğu zaman gece.

   5. Akıl ve vicdan sahipleri düşünsün.

   6. Görmedin mi ne yaptı Yaratıp, Besleyip doyuran, Yönlendiren Kudret’in Âd kavmine?

   7. Sütunlarla dolu İrem'e,

   8. Ki beldeler içinde onun benzeri yaratılmamıştı.

   9. Ve ne yaptı vadide kayaları oyan Semûd kavmine?

   10. Ve kazıklar sahibi Firavun'a.

   11. Bunlar, ülkelerde azıp zulmetmişlerdi.

   12. Ve oralarda bozgunu çoğaltmışlardı.

   13. Bu yüzden Yaratıp, Besleyip doyuran, Yönlendiren Kudret’in, üzerlerine azap kamçısını yağdırıverdi.

   14. Çünkü Yaratıp, Besleyip doyuran, Yönlendiren Kudret’in tam gözetleme yerindedir/tam bir biçimde gözetlemektedir.

   15. İnsan böyledir; Yaratıp, Besleyip doyuran, Yönlendiren Kudret’i kendisini deneyip de ona cömert davranır, nimet yağdırırsa: "Yaratıp, Besleyip doyuran, Yönlendiren Kudret’im bana ikramda bulundu!" der.

   16. Ama Yaratıp, Besleyip doyuran, Yönlendiren Kudret’i onu sıkıntıya uğratıp rızkını ölçüye bağlarsa: "Yaratıp, Besleyip doyuran, Yönlendiren Kudret’im bana ihanet etti!" der.

   17. Doğrusu şu ki, siz yetime ikramda bulunmuyorsunuz.

    18. Yoksulun doyurulmasını teşvik etmiyorsunuz.

    19. Mirası derleyip toplayıp yiyorsunuz.

    20. Malı, devşirip depolatacak bir sevgiyle seviyorsunuz.

    21. İş böyle gitmeyecektir! Yer birbirine çarpılıp dümdüz hale getirildiğinde,

    22. Yaratıp, Besleyip doyuran, Yönlendiren Kudret’in gelip melekler saf saf dizildiğinde,

    23. O gün cehennem de getirilir. İşte o gün düşünüp anlar insan. Ama düşünüp hatırlamanın ona ne yararı var!

    24. Der ki: "Keşke şu hayatım için önden bir şeyler gönderseydim.”

    25. O gün hiç kimse O'nun azabı gibi azap edemez.

    26. Ve hiç kimse O'nun vurduğu bağ gibi bağ vuramaz.

    27. Ey sükûna kavuşmuş benlik!

    28. Dön Yaratıp, Besleyip doyuran, Yönlendiren Kudret’ine, razı etmiş ve razı edilmiş olarak!

    29. Gir kullarımın arasına!

   30. Gir cennetime.

 

090

BELDE/Belde, kent, bölge-BELED

Sevgi ve merhameti sonsuz olan Allah’ın adıyla

 

      1. Bu belde dile gelsin!

      2. Bağrından çıktığın işte bu şehir.

      3. Babalar, anneler ve çocuklar dile gelsin ki,

      4. Biz insanı gerçekten bir sıkıntı ve zorluk içinde yarattık.

      5. İnsan hiç kimsenin kendisine güç yetiremeyeceğini mi sanıyor?

      6. "Pek çok mal harcadım" diyor.

      7. Kimse onu görmedi mi sanıyor?

      8.9.10.Biz ona iki göz, bir dil ve iki dudak vermedik mi? Ona iki yolu göstermedik mi?

     11.12.13.14.1.5.16.17. Fakat o, sarp yokuşu aramadı. O sarp yokuş nedir bilir misin? Köle azat etmek veya zor zamanda vermek, kimsesizin başını okşamak, düşmüşün elinden tutmak, iman etmek, güçlüklere göğüs gerip acıları paylaşmak; sevgi ve merhamet yumağı olmaktır

     18. İşte erdemliler bunlardır.

     19. 20. Kitabın, ortaya koyduğu anlamlar, değerler ve kuralların karşısında yer alanlar ise şer odaklarıdır. Cezaları kapıları üzerlerine sımsıkı kapatılmış bir ateştir.

 

091

GÜNEŞ/Güneş-ŞEMS

Sevgi ve merhameti sonsuz olan Allah’ın adıyla.

 

     1.2.3.4.5.6.7.8.9.10. Güneş ve kuşluk vaktindeki aydınlık, güneşi takip ettiğinde ay, karanlığı açığa çıkarttığında gündüz, onu örttüğünde gece, gökyüzü ve onu bina eden, yere ve onu yapıp döşeyen, nefis ve ona bir takım kabiliyetler verip de iyilik ve kötülüklerini ilham eden dile gelsin ki, nefsini kötülüklerden arındıran kurtuluşa ermiş, onu kötülüklere gömen de ziyan etmiştir.               

 

     11.12.13.14.15.Semud kavmi azgınlığı yüzünden yalanladı, onların en bedbahtı (deveyi kesmek için) atıldığında, Allah'ın resulü onlara : "Allah'ın devesine ve onun su hakkına dokunmayın!" dedi. Ama onlar onu yalanladılar ve deveyi kestiler. Bunun üzerine Yaratıp, Besleyip doyuran, Yönlendiren Kudret’i günahları sebebiyle onlara büyük bir felaket gönderdi de hepsini helak etti. Akıbetinden korkacak değil ya!

 

092

GECE/Gece-LEYL

Sevgi ve merhameti sonsuz olan Allah’ın adıyla.

 

     1.2.3.4. Bürüyüp örttüğü zaman geceye, açılıp ağardığı vakit gündüze, erkeği ve dişiyi yaratana yemin ederim ki işleriniz başka başkadır.

     5.6.7. Artık kim verir ve sakınırsa, en güzeli de tasdik ederse, biz de onu en kolaya hazırlarız.

     8.9.10.11. Kim cimrilik eder, zenginliğini kendisine yeterli görürse, en güzeli de yalanlarsa, biz de onu en zora hazırlarız. Düştüğü zaman da malı kendisine hiç fayda vermez.

     12.13. Doğru yolu göstermek bize aittir. Şüphesiz ahiret de dünya da bizimdir.

     14. Alev alev yanan bir ateşle sizi uyardım.

     15.16. O ateşe, ancak yalanlayıp yüz çeviren kötüler girer.

     17.18. Malından veren arınıp temizlenir.

     19.20.21. Hiç kimseden bir beklentisi olmadan, sırf yüce Yaratıp, Besleyip doyuran, Yönlendiren Kudretine özlem duyarak veren kesinlikle mutlu olur, kesinlikle!

 

093

KUŞLUK VAKTİ/Kuşluk vakti-DUHA

Sevgi ve merhameti sonsuz olan Allah’ın adıyla

 

     1.2.3. Kuşluk vaktine ve sükûna erdiğinde geceye yemin ederim ki Yaratıp, Besleyip doyuran, Yönlendiren Kudret’in seni bırakmadı ve sana darılmadı.

      4. Gerçekten senin için ahiret dünyadan daha hayırlıdır.

      5. Pek yakında Yaratıp, Besleyip doyuran, Yönlendiren Kudret’in sana verecek de hoşnut olacaksın.

      6. O seni kimsesizken bağrına basmadı mı?

      7. Şaşırmış bulup da yol göstermedi mi?

      8. Zor zamanda sana arka çıkmadı mı?

      9. Öyleyse yetimi sakın ezme.

     10. El açıp isteyeni de sakın azarlama.

     11. Ve Yaratıp, Besleyip doyuran, Yönlendiren Kudret’inin nimetini şükranla an

 

094

GÖNÜL FERAHLIĞI/Gönül ferahlığı,iç açılması-İNŞİRAH

Sevgi ve merhameti sonsuz olan Allah’ın adıyla.

 

      1.   Biz göğsünü ferahlatmadık mı?

      2.3. Belini büken yükünü senden alıp atmadık mı?

      4. Senin şanını yüceltmedik mi?

      5.6. Elbette zorun yanında bir kolaylık vardır. Gerçekten, zorlukla beraber bir kolaylık daha vardır.

      7.8. Boş kaldın mı hemen işe koyul ve Yaratıp, Besleyip doyuran, Yönlendiren Kudret’ine yönel.

 

095

İNCİR/İncir-TİN

Sevgi ve merhameti sonsuz olan Allah’ın adıyla.

 

      1. Dile gelsin incir ve zeytin!

      2. Dile gelsin Sina Dağı!

      3. Dile gelsin güvenli şehir!

      4. Biz insanı en güzel biçimde yarattık,

      5. Sonra onu aşağıların aşağısına çevirdik,

      6. Yalnız iman edip iyi işler yapanlar bunların dışındadır. Onlar için kesintisiz bir ödül vardır.

      7.  Peki, ey insan! Böyle bir dini reddetmeye sebep nedir? Allah hükmedenlerin en güzel hükmedeni değil mi?

 

096                     

ALAKA/Embriyo, ilgi,pıhtı-ALAK

Sevgi ve merhameti sonsuz olan Allah’ın adıyla

 

       1. Çağır! yaratan, Yaratıp, Besleyip doyuran, Yönlendiren Kudret’inin adıyla,

       2. İnsanı alakadan yarattı.

       3. Çağır! Yaratıp, Besleyip doyuran, Yönlendiren Kudret’in en büyük cömertliğin sahibidir.

       4. O'dur kalemle öğreten,

       5. İnsana bilmediği şeyleri öğretti.

       6. İş sanıldığı gibi değil. İnsan gerçekten azar:

       7. Kendi zenginliğini her türlü ihtiyaca yeter görmüştür.

       8. Oysaki dönüş yalnız Yaratıp, Besleyip doyuran, Yönlendiren Kudret’inedir.

       9. Gördün mü o yasaklayanı,

     10. Bir kulu içtenlikle yönelirken.

     11. Gördün mü? Ya o doğru yolda yürüyor ise?

     12. Ya o sakınmayı emrediyorsa?

     13. Ne dersin, ya şu yalanlamış, sırt dönmüşse?

     14. Allah'ın her şeyi gördüğünü bilmiyor mu?

     15. Hayır! Eğer bu yaptıklarına son vermezse derhal onun alnını tutup sürteceğiz.

     16. O yalancı, ar damarı çatlamış alnından yakalarız.

     17. O, hemen gidip toplanıp durdukları kişileri çağırsın.

     18. Biz de zebanileri çağıracağız.

     19. Sakın, sakın ona boyun eğme, secde et ve yaklaş.

 

097

KADİR GECESİ/Kadir gecesi-KADİR

Sevgi ve merhameti sonsuz olan Allah’ın adıyla.

 

      1. Biz onu Kadir gecesinde indirdik.

      2. Kadir gecesinin ne olduğunu sen nerden bileceksin?

      3. Kadir gecesi, bin aydan hayırlıdır.

      4. Melekler ve Ruh, o gece, Yaratıp, Besleyip doyuran, Yönlendiren Kudret’inin izniyle her iş için iner de iner.

      5. Esenliktir o, ta tan yeri ağarıncaya kadar.

 

098

KANIT/Kanıt, belge, aydınlık-BEYYİNE

Sevgi ve merhameti sonsuz olan Allah’ın adıyla.

 

      1. Önceki çağlardan kendilerine kitap verilenlerden Kitabın, ortaya koyduğu anlamlar, değerler ve kuralların karşısında yer alanlarla, ortak koşarak karşı gelenler kendilerine söze dayalı apaçık deliller gelmeden çözülüp ayrılacak değillerdi.

      2. Bu deliller, Allah'ın bir elçisinin okuduğu tertemiz sahifelerdir.

      3. Bu sahifelerde hayatın içinden seslenen dosdoğru ilkeler vardır.

      4. Böyleyken önceki çağlardan kendilerine kitap verilenler, kendilerine söze dayalı apaçık delil geldiği halde ayrılığa düştüler.

      5. Oysaki onlardan, sağduyudan şaşmadan, saf bir yürek temizliği içinde dini O'na özgü kılmaları, Allah için çalışıp sadece O'na ibadet etmeleri, destekleşmeyi/ dayanışmayı ayağa dikmeleri ve ihtiyaçtan fazlasını vererek arınmalarından başka bir şey istenmemişti. İşte budur gerçek hayat dini!

      6. Açıkçası gerek önceki çağlarda vahye muhataplardan, gerekse ortak koşanlardan kitabın, ortaya koyduğu anlamlar, değerler ve kuralların karşısında yer alanlar cehenneme girecek ve oradan bir daha çıkamayacaklar. İşte onlar halkların başına belâ şer odaklarıdır.

      7. İman edip iyilik, güzellik ve doğruluk için çalışanlar ise halkların yüz akıdırlar.

      8. Rableri katında onların hakkı altından ırmaklar akan ebedi cennetlerin tam orta yeridir. Allah onlardan memnun, onlar da O'ndan memnundurlar. Yaratıp, Besleyip doyuran, Yönlendiren Kudretine karşı içinde korku ve titremesi olanın hakkı işte budur.

 

099

ZELZELE/Zelzele-ZİLZAL

Sevgi ve merhameti sonsuz olan Allah’ın adıyla.

 

     1. Yerküre kendisine has sarsıntısı ile sallandığı,

     2. toprak ağırlıklarını dışarı çıkardığı,

     3. ve insan: "Ne oluyor bana!" dediği vakit,

     4. işte o gün yerküre tüm haberlerini anlatır.

     5.çünkü Yaratıp, Besleyip doyuran, Yönlendiren Kudret’in ona vahiy etmiştir.

     6. O gün insanlar amellerini görmeleri için darmadağınık geri dönüp gelirler.

     7.Kim zerre miktarı hayır yapmışsa onu görür.

     8.Kim de zerre miktarı şer işlemişse onu görür.

 

 

 

100

KOŞANLAR/Nefes nefese koşanlar-ADİYAT

Sevgi ve merhameti sonsuz olan Allah’ın adıyla.

 

     1. And olsun soluyuşlarıyla ses çıkararak koşanlara,

     2. Çakıp çakıp ateş çıkaranlara,

     3. Sabahleyin akın edenlere,

     4. Derken onunla toz duman çıkaranlara,

     5. Derken onunla bir topluluğun ortasına dalanlara ki,

     6. İnsan Yaratıp, Besleyip doyuran, Yönlendiren Kudret’ine karşı gerçekten çok nankördür.

     7. Kendisi de buna iyiden iyiye tanıktır.

     8. İnsan, mal ve servet arzusu yüzünden alabildiğine katıdır.

     9. Bilmez mi ki, o kabirler içindekiler dışarı fırladığında,

     10. Göğüslerin içindekiler derlenip toplandığında,

     11. Hiç kuşkusuz, o gün, Yaratıp, Besleyip doyuran, Yönlendiren Kudret onlardan iyice haberdar olacaktır,

 

101

ŞİDDETLE ÇARPAN/Şiddetle çarpan-KARİA

Sevgi ve merhameti sonsuz olan Allah’ın adıyla.

 

      1. Şiddetle çarpan

      2. Nedir o şiddetle çarpan?

      3. Şiddetle çarpmanın  ne olduğunu sen nerden bileceksin.

      4. O gün insanlar çil yavrusu gibi darmadağın olacak.

      5. Dağlar da atılmış hallaç pamuğu gibi olur.

      6. Kimin tartıları ağır gelirse,

      7. O, memnun edici bir yaşam içindedir.

      8. Kimin tartıları hafif gelirse,

      9. Onun anası haviyedir.

     10. Onun ne olduğunu sen nerden bileceksin?

     11. Kızgın bir ateştir.

 

102

ZENGİNLİK YARIŞI/Mal  çokluğunda yarış-TEKASÜR

Sevgi ve merhameti sonsuz olan Allah’ın adıyla

 

     1. Bir zenginlik yarışıdır, oyalanıp duruyorsunuz,

     2. Mezarlarınıza kadar süren bir oyun ve oynaş.

     3. Hayır! Yakında bileceksiniz!

     4. Elbette yakında bileceksiniz!

     5. Gerçek öyle değil! Kesin bilgi ile bilmiş olsaydınız,

     6. Ateşe yuvarlanmakta olduğunuzu görürdünüz.

     7. Sonra onu çıplak gözle göreceksiniz.

     8. Nihayet o gün nimetlerden elbette ve elbette hesaba çekileceksiniz.

 

103

ASIR/Çağ, asır, zaman-ASR

Sevgi ve merhameti sonsuz olan Allah’ın adıyla

 

     1. Çağa yemin ederim ki,

     2. İnsan gerçekten ziyan içindedir.

     3. Bundan ancak iman edip iyi ameller işleyenler, hak ve adalet için birlik olanlar, birlikle güçlüklere göğüs gerip acıları paylaşanlar kurtulmuştur.

 

104

DEDİKODUCULAR/Alaycılar, gıybetçiler-HÜMEZE

Sevgi ve merhameti sonsuz olan Allah’ın adıyla.

 

     1. Dedi kodu yaparak dalga geçen herkesin vay haline!

     2. O ki, mal toplamış onu sayıp durmuştur.

     3. Malının kendini ebedi kılacağını zanneder.

     4. Hayır! And olsun ki o, Hutame 'ye atılacaktır.

     5. Hutame 'nin ne olduğunu bilir misin?

     6. Allah'ın, tutuşturulmuş ateşidir.

     7. Öyle ki işler yüreklere.

     8. O onların üzerine kilitlenecektir.

     9. Yüksek kapılar üzerilerine kapanacak

  

105

FİL ORDUSU/ Fil-FİL

Sevgi ve merhameti sonsuz olan Allah’ın adıyla.

 

     1. Yaratıp, Besleyip doyuran, Yönlendiren Kudret'in fil ordusuna neler etti görmedin mi?

     2. Onların kötü planlarını boşa çıkarmadı mı?

     3. Onların üstüne ebabil kuşlarını gönderdi.

     4. O kuşlar, onları sert kayalıklara atıyorlardı.

     5. Böylece Allah onları yenilip çiğnenmiş ekine çevirdi.

 

106

KUREYŞ ( Kuruş)  - KUREYŞ

Sevgi ve merhameti sonsuz olan Allah’ın adıyla.

 

     1. Kureyş’i (kuruşa)  alıştırıp ısındırdığı için,

     2. Evet, kış ve yaz seyahatlerine alıştırdığı için,

     3. Bu evin Yaratıp, Besleyip doyuran, Yönlendiren Kudret’ine çalışsınlar,

     4. Kendilerini doyuran ve her çeşit korkudan emin kılan O'dur.

 

107

VERGİLER/Kamu hakkı, zekat,vergi-MAUN

Sevgi ve merhameti sonsuz olan Allah’ın adıyla.

 

     1. Dini yalanlayanı gördün mü?

     2. İşte o, kimsesizi hor görür,

     3. Yoksulu doyurmaya teşvik etmez,

     4. Vay haline o yardımlaşma, dayanışma faaliyeti içinde olanlara,

     5. Ki, onların yardımlaşma, dayanışma faaliyeti boştur,

     6. Gösteriş için yaparlar,

     7. Toplanan verginin yerine ulaşmasına engel olurlar.

 

 

108

GÜZELLİK VE İYİLİK/yoğun güzellik ve iyilik-KEVSER

Sevgi ve merhameti sonsuz olan Allah’ın adıyla

 

     1. Biz verdik sana bereket, mutluluk, güzellik soy ve aydınlığın tükenmezini.

     2. Yaratıp, Besleyip doyuran, Yönlendiren Kudretin için, destekleşme/dayanışma için ol.

     3. Ve karşılaşacağın güçlüklere göğüs ger. Sana kin besleyendir, asıl kökü kuruyacak olan.

 

109

KÂFİRLER/ Kitabın, ortaya koyduğu anlamlar, değerler ve kuralların karşısında yer alanlar-KAFİRUN

Sevgi ve merhameti sonsuz olan Allah’ın adıyla.

 

     1. De ki: " Ey kitabın, ortaya koyduğu anlamlar, değerler ve kuralların karşısında yer alanlar! “

     2. Sizin taptıklarınıza ben tapmam.

     3. Sizde benim taptığıma tapıcılar değilsiniz.

     4. Ben asla sizin taptıklarınıza tapacak değilim.

     5. Siz de benim taptığıma tapacak değilsiniz.

     6. Sizin dininiz size, benim dinim banadır.

 

110

YARDIM/yardım-NASR

Sevgi ve merhameti sonsuz olan Allah’ın adıyla.

 

     1.2.3.Allah'ın yardımı ve zaferi gelip de insanların bölük bölük Allah'ın dinine girmekte olduklarını gördüğün vakit Allah'a hamd ederek O'nu anıp yücelt ve O'ndan affedilmeni iste. Çünkü O’ tövbeleri çok kabul edendir.

 

111

YIKILSIN/Eli kırıldı-TEBBET

Sevgi ve merhameti sonsuz olan Allah’ın adıyla.

 

     1. Yıkılsın Ebu Lehep iktidarı! Yıkıldı!

     2. Zenginliği, malı ve kazandıkları onu kurtaramayacak.

     3. O yanmakta olan bir ateşe atılacak,

     4. 5. Karısı da arkasında, boynunda fitilli bir de iple ona bağlı olarak ateşe odun taşıyacak

 

112

SAF TEMİZ YÜREK/ Samimiyet-İHLAS

Sevgi ve merhameti sonsuz olan Allah’ın adıyla.

 

     1. De ki:" O' Allah tektir.

     2. Allah bölünmez bir bütündür,

     3. Doğurmaz ve doğurulmaz.

     4. O'nun hiçbir benzeri yoktur.”

 

113

SABAH AYDINLIĞI/ Tan yeri, yarılma, açılma-FELAK

Sevgi ve merhameti sonsuz olan Allah’ın adıyla.

 

     1. De ki: "Yarılan karanlıktan çıkan sabahın Yaratıp, Besleyip doyuran, Yönlendiren Kudret’ine sığınırım;

     2. Yarattıklarının şerrinden,

     3. Bastırılmış dürtülerin şerrinden,

     4. Nefisleri kışkırtan cazibenin şerrinden,

     5. Kıskandığı zaman hasetçinin şerrinden,”

 

114

İNSANLAR/İnsanlar -NAS

Sevgi ve merhameti sonsuz olan Allah’ın adıyla.

 

   1.-6.De ki: " İnsanların  kalplerine vesvese sokan, o görünür, görünmez şüphe yayan sinsi fısıldayıcıların hepsinin kötülüklerinden; halkın “Yaratıp, besleyip doyuran, yönlendiren Kudret”ine, halkın Yöneticisine, halkın İlahına sığınırım."